![]() |
Nilüfer Aydur
Acaba?
Hiç memnun değilim tenimden Soğuğa ve sıcağa bu denli duyarlı Başımdan memnun değilim Her sıkıntıya ilk tepkisi ağrılı Damağımdaki lezzet hastalığının Babil’den miras saltanatı Biraz Fransa’dan ithal Tokluğu yalan bir ağız tadı Çarşafım anti alerjen kumaştan Üstümde kaz tüyü bir yorgan Devinir dururum yatağımda Memnun değilim yumuşaklığından Mutedil, basıncı haddini bilir Muslukta vücut ısıma ayarlı su Küvetimde stresimi boşaltırım Sabunumda yenileyen su yosunu Öyleyse neden, bunca kolaylığa rağmen Mutsuzum hayatımdan Tuhaf değil mi, alamıyorum kendimi Yaşantımı sorgulamaktan Rüyalarımda bir başka dünya mı var yoksa ___________________________atladığım Yatağımdan düştüğümü sanarak uyandığım İtiraf edemediğim bir başka gerçek mi var yoksa _______________________________kaçtığım Bilinçaltıma gömebildiğimi sanarak saklandığım |
Acı-bal
Kraliçe arı olmak isterdim Bu düzeni bozuk kovan içinde Lakin biline ki, O kovanda acı-bal üretilirdi sadece Kahvaltı masaları için değil elbet Şifa niyetine... |
Acınacak Bir Zaman
Kimliksiz bir zaman bu Kimliksiz ve kimsesiz Bir sokak çocuğu gibi kış *******inde Altındaki banktan Ve üzerindeki gazetelerden daha değersiz Herkes kapasın gözlerini Kulaklarını tıkasın Sussun sözlerini Kayıp bir zaman bu Birbirimizden kaçıp kurtulalım Mesela görmemiş olayım ben seni Sesini duymamış olayım Ya da ne bileyim Sakla ellerini Dokunduğuma pişman olmayayım Acınacak bir zamansa bu Unutmak için çıkar kınımdan beni Ya da bırak, hiç acıma Kendi zamanımı yaşayayım |
Adalet I
Ya adilsindir hak edene hak ettiği kadar Ya eşit dağıtırsın eldekini bölebildiğin kadar Oysa ne senin adaletine ihtiyacı vardır karşındakinin Ne bölme yeteneğin tutarlı olabilir Sorgulanamayacak kadar Ya adalet kavramında yapacaksın değişikliği Ya da unutacaksın eşitliği Bil ki; Ne diğerlerinden daha dengelisindir Teraziyi tutacak kadar Ne diğerleri daha yetersizdir Kendi adaletini bulamayacak kadar |
Adalet II
‘’Pekiyi ya özürlüler’’ demiş biri, ‘’onlar nasıl bulacak adaleti? ’’ Derim ki ona, Sen özürsüz müsün yani? Düzen senin etrafında dönüyor diye şimdilik Daha mı üstün sandın kendini? Baktığın gözlerle karar veremezsin Kimin eksik kimin tam olduğuna Suda yaşayamadığın için acıyor mu balık sana? Denizin adaleti denizliğindedir Delinin adaleti deliliğinde Kendi adaletini arıyorsan eğer Kavramlardan kurtulmayı dene Aklının adaleti uyuyor çıplak düşüncende… |
Adam Düşünerek Uyandı Yılanlı Uykusundan
Kim sevmez doğduğu yeri Hele karnı doyduysa Bağbanı olduysa salkımların Sevdalandıysa üzüm tadında Bir de uzandıysa toprağına boylu boyunca Yollarında hayatımı sektirdim Çakıl taşlarında umutlarımı Göğsümü yardı dalgaların Turuncunu içtim yeşil dalların Dutların lezzetinden düştüm Ağaçların sızısı aktı yaramdan Anamdan ayırmadım seni Sevgini kendimle büyüttüm vatan Kötücül rüyaların şavkı vurdu ellerine Kara günler seğirdi gözlerimde Evde çoluk çocuk aç mı kalacak Loğusa kadınlar sütten kesildi Bu neslin dişleri siyah mı olacak Top sahalarında kustum ateşimi Küfürlerimle dövdüm kendimi Her yuvarlak dünya gibi Haykırarak savurdum tekmemi Kıvrandı bağrında bozyılanı Anamdan emdiğim süt ağzımda acıdı Dizgine gelmez oldu korkularım Otlaklarım kuruyup sarardı Gayrı uyku tutmaz bu sancı Erenler istihare yatsın Tımarlansın öfkenin sağrıları İlahlar koşuma hazır Yayından çıktı bu kaygı Sabah olmuyordu horozu ölü kümeste Azaptan aşka geldi şeytan Değişti kavganın yüzü Peşimde izi sürülemez bir çift sansar Bileğim kuvvetten düştü Kaderim çağdaş bir envanter artık Gürzü toprağa gömdük çoktan Ecelim uydudan göründü Cesedim fotoğraflara gömüldü hiç yoktan Dayanamadı Dur dedi bozyılan Davrandı rahatından Toprağa akıttı kendini Ayrıldı adamın bağrından Ve adam düşündü Ve gitti yılan Adam düşünerek uyandı yılanlı uykusundan |
Adını Vermedim Utanma I
Bir çocuk için nedir karanlık Minik yüreğinde korkuyla büyürken Güvensiz uykularla beslenen yalnızlık Nedir karanlık Sokak köpekleri çöplüğü eşelerken bekçi nezaretinde Masum isimlerinden utandırılan insanlar Neonlara takma isimlerinden mi asılır Nedir karanlık Bir cüce yol gösterirken kapı girişlerinde İnsanlığını vestiyerde bırakan gölgeler Gözlerini siyah bantlarla mı kapatır Nedir karanlık Kadehler sarhoş olurken loş ışıkların ellerinde Parlak kostümlü içi dökülmüş kadınlar Yerlere vurulan şişelerden mi boşalır Bir çocuk için nedir karanlık Erken yaşlanmış bir sabırla katlanılan İnançsız sevgilerde üşüyen yabancılık Nedir bir çocuk için karanlık.? |
Adını Vermedim Utanma II
Kolay değil anlatmak ******* karabasanken titreyen rüyalarda Güneşi uykuya doymamış gözlerle karşılayan çocuklar Islak yataklarının yalanını aramaktadır Kolay değil Aç kalmış eller uzanırken masa altlarından Sahte bacaklarıyla oturan analar Emanet bırakılmış çocuklarına koşmaktadır Kolay değil Asayiş sağlanırken ahlak masalarında Hürriyetinin karşılığında hüviyet alanlar Kollarında zührevi hastalıkların damgasını taşımaktadır Kolay değil İhanetler tuz basarken kokuşmuş yaralara Binlerce yıllık ayıbı alınlarında taşıyanlar Kurtuluşu bileklerini kesen kırık aynalara sormaktadır Kolay değil Misketler hayatı kazanırken kapı önlerinde Analı bir küfürle boyunları kırılan çocuklar Odalara bulaşıcı hastalıklar gibi saklanmaktadır Kolay değil anlatmak Kolay olmayacak |
Adını Vermedim Utanma III
Size soruyorum, biliyorsanız söyleyin Söyleyin bana kimin günahına bedelim Kimin yerine gömüp başımı yastıklara Tuvaletlerde ve kapı arkalarında Kimin yerine dökülür sekiz yaşında Utançlarınızla birikmiş isyan rengi gözlerim Biliyorsanız anlatın Ama dikkat edin anlayacağım dilden olsun Masalınızda saate saklanıp kurtulan bir kuzuyla Peri padişahının güzel kızı mutlaka bulunsun Söyleyin sahte utançların arkasına saklanmadan Felekten *******i kimdi benim ömrümden çalan Ruhsuz şehirlerin merhametsiz evlerinde Aysız odaların yıldızsız yataklarında Bir daha uyanmamak için tanrıya yalvardığımda Güneşimi kırbaçlayan eller hanginizin Söyleyin bana Oyuncaklarımı oyunsuz bırakan kim Kimdi evcilik oyunlarında anne rolümü çalan Söyleyin bana Şimdi söz sizin |
Affet Marmara’yı Şair
Nef’i dir Marmara’da Suya gömülür şiir İcazet vermez de dalgaları Dinler son duaları Göğsünden mürekkep sızar Tuzundan şair kanı Em Marmara’yı şair Em de büyüsün şiir Güzelsin Her güzel kadar katil Göğsünü açıp şairleri çağıran yosma İki yakan yüzündendir bunca kavga Gerdanındaki inciye vuruldu bu sefil Her gece dökülür taneleri uykularıma Topla Marmara’yı şair Topla da doysun şiir Dinle beni şehr-i deniz Kubbelerini aç avuçlarımda Kulelerinden in saçlarımla Işıklarından uyan Şiirlerimle yıkan Yıkan da temizlensin Marmara Affet Marmara’yı şair Affet de huzura ersin şiir |
Ağıt
Bırak hüzünlerini çocuk, bırak umursama Unutacağın oyunlar olacaktı hepsi, Hangi acı müebbet kaldı ki insanda. Defalarca parlayacaktı hayatında aynı yıldız, Her gün yeni bir gün değil, her mevsim yeni bir başlangıç; Sanma ki filizlenecek dallarımız baharlarda Kökü kayalıklara dayanmış, çelimsiz ağaçlarız. Kalmasın gözün ardında, Dün kimsede kalmadı, bak Yok kazanılacak bir yarın. Bir tek yer, tek bir an, bir de sen vardın. İçine bakarsan, sensiz ama kalabalık, Dışına bakarsan, mantarların büyüdüğü, Yapayalnız ve yalnızca yosunlu topraklarız. Yoktun demiyorum sana, Vardın ama kanıtlayamazdın. Seni var eden öyle çok sendi ki, Hiç birini kendinden çıkarıp tartamazdın. Bırak gözlerini çocuk, bırak umursama Hiçbir mutluluk yok ardında bize kalan. İnan yalandı hepsi, Doğasın diye anlatmıştık sana, Hayat denen tatlı hikâyeyi. Kendimizi kanıtlamak için dünya getirdik, Tartamadığımız için katlettik seni. Umursama çocuk, bırak ellerimizi, Gözün arkada kalmasın, Asla bağışlayamayacağız kendimizi. |
Ahde Vefa
Tantan amca Bu gece yine gel Beyoğluna Çok ateşim var Suya çiçekleri dökülüyor bedenimin Annemi sabah olmadan gönder bana Güneşe takati kalmadı gözlerimin |
Akşamcıya Dair
Bir şey var, bilinenden başka bir şey Kadehi kadehe vuran farklı bir şey Hani girmediğin denizlerde boğulursun zaman gelir Öfken korkuna köledir, susarsın Yıldıza eğilir, levhaya eğilir, damgaya eğilir Emir demir gibidir Ağır gelir kahrına boynun eğilir Süpürge bile olmaz saçından Kullanamadığın yüktür kafan İşe yaramaz gelir Paradır eşkıyanın yeni adı Yoluna duran evladın haramidir Gitsem dersin gitsen Kalsam dersin kalsan Ne çıkar Döner bütün değirmenler aynı dümenin suyundan İyisi mi sen şimdi vur kadehi kadehe En iyisi şerefine de şerefine Şeref çakırkeyif gezer kadehten kadehe Kadeh kırılır sen dağılırsın Şeref girer yerin dibine Lakin bir şey var, bilinenden daha başka bir şey Kadehi kırdıran, seni dağıtan farklı bir şey Hani güvenirsin sevdaya kaç kere vurulursun sırtından Umudun geçmişine gebedir, vazgeçersin yarından Hoşça kal gelir, elveda gelir, ayrılık gelir Şahdamarın yırtılır Akacak kan damarda durmaz gelir Bir dost istersin seni kendiyle paylaşan Sazının teli kopar Rengi solar çalınmaktan Bittim dersin bitsen Öldüm dersin ölsen Ne çıkar Vız gelir ölüm tırıs geçer yaşam yorulmuşsan savaşmaktan İyisi mi sen şimdi vur kendini kendine En iyisi ölümüne de ölümüne Ölüm horon teper o ecelden bu ecele Sıran gelir sen kılıç kalkan Ölüm girer yerin dibine |
Aldırma
Hepsinin ardında unutulmayı reddeden başka bir anı Aldırma, bırak çalsınlar Açma hiçbir kapıyı Bilirim o dinmek bilmez kavgayı Başını yastığına bıraktığında, gözlerin tavanda Koşturan adımlarla yürürsün yılları Günahların vursa da yüzüne Şakaklarına saldıran acıya aldırma Bilirim o iflah olmaz ağrıyı Oysa gelecek çoktan unutmuş Rengarenk umutlarla büyütüyor yarınları İnanmazsan dokun bak Kızının saçlarında saklanıyor gökkuşağı Ve unutma Ne kadar adil olmaya çalışsa da Kendine ayarlıdır her yüreğin darası Bu yüzden hafif gelir birine bir diğerinin acısı |
Anılar
Saatlerinizi çıkarın kollarınızdan Unutamıyorum Anılarım oluyorsunuz Buna dayanamıyorum Ağır tonajlı bir gemiydi boğazımdan geçen Yutkundum ardından Öylece bakakaldım Ne kadar kalabalıksa dünya Unutulmak için İşte o kadar yalnızdım Anılar Siz bana saatlerinizi verin Ben size hayatlarınızı Oysa İsimleriydi yalnızca Yalnız kalan Ve kalabalık olan Aynı isimlerle birinden diğerine bulaşan Hastalıkları insanın Gidiyorum Gidiyorsun Gidecek lar ve incelmiş lere duyurulur! Ölü anılar derneği, gerekli prosedürler takip edilerek kurulmuştur Başvurular Greenwich başlangıç meridyeninde değerlendirilecek İncelemeler sonunda, yeniden eskiye doğru tüm anılar listelenerek Hayatın içinde hak ettikleri yeri almaları için gerekli mücadele verilecektir |
Arayış
Karanlıksa, Seni ilk gördüğümde tanıyamazsam, Telaşa kapılma. Aramızdaki gizli dil olsun heybetli ölümler, Bir yıldız kaysın gözüme gözlerinden, Belki tuttuğum dilekler gelir aklıma. Yanından geçip gidebilirim, Umutsuzluğa kapılma, Caddeler yüzsüzdür, Göremeyebilirim. Gecenin pasını tükür yürüdüğüm kaldırımlara, Tiksinerek başımı kaldırabilirim. Mutlaka yolu vardır, Dinle; Bir kadının yalnız yürüyüşüdür gece, Topuklarına kuvvetle basar, Biraz da hiddetle tedirginliğine. Takıl peşine bir sokak kedisi gibi, O kadın ben olabilirim, Kim bilir, Titreyerek eğilebilirim kimsesizliğine. Sor istersen, Anaların çürümüş ağıtıdır gece. Kalabalıktan ezilmiş bütün çocuklara, Benim ağzımdan yankılanır caddelerde. Anasızlığın adı var, Babasızlığın, Hatta Allahsızlığın da, Nedense; Çocuğu ölmüş anaların adı yok sözlüklerde. Geceyse, Beni ilk gördüğünde tanıyamazsan, Kendine olan inancını kaybetme; Bir doğum yaşa dünyadan bedenine. Tersine çevirirsen kendini, Elbet gelirsin kendinle göz göze. |
Aşk Öldürmez Lotus
Kalk lotus Kırık bir tabak gibi durma suda darmadağın Kalk ve geceyi uğurla, tozunu üfleyip yapraklarından gülümse Gün seni ispatlamak için doğdu, an yine senin zamanın Karanlıktan geriye kalanlarını derleyip kaldır köklerine Kalk lotus Elinde tutmakta güçlük çektiğin geri tepmeli Korkularından imal bir silahtı vuran seni Yoksa aşk öldürmez aşığı öyle hasretten, reddedilmekten Süründürür belki biraz eksiklerini fark ettiği yerlerinden Kalk lotus Sen ki, ne bülbül istersin dalında Ne kurutulup saklanırsın sayfalar arasında Yakalara takılmaz, vazolara sığmaz Sen ki, aşk ile kızaran güllere Beslendiğin çamura inat Bembeyaz bir çığlıksın karanlığa Kendini yargılama Hükmünü verme İnfazını üstlenen celladın olma Kalk lotus Aşk öldürmez |
Avuntu
Kolaydır melodi ile şiir ile oyalamak Ruhu aç kalanı Kolaydır mal ile ün ile yoldan çıkarmak Maddeye esir olanı Daha kolaydır ödül ile ceza ile kandırmak Kendini yanlış tanıyanı Ve en kolayıdır seks ile yemek ile kışkırtmak Hayvanlığını aşamayanı Bu yüzden avuntu bulmak istemem hiç bir sözümde Aç ruhlu, maddeye esir, kendini bilmez Ve hayvan kalmayayım diye… |
Bekliyorduk
Biz söylenmemiş onca söze sahipken Ayrı ayrı yerlerde susup Aynı yoksullukla ağlıyorduk Ne geldiğimiz yer belliydi Ne gideceğimiz yeri biliyorduk Yollar ve yılanlar aynı şeyi anlatıyordu Anladığımız kadarıyla ılık ve kıvrılarak yürüyorduk Aslında ılık ve kıvrılarak uyuyorduk birbirimizin karnında Her nesil kendi iklimini seçmiş Bize, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı olanı kalmışı Bu yüzden kolay ısınıp kolay üşüyorduk Yani kolay birleşip kolay ayrılıyorduk İllüzyonu keşfetmek fazla zamanımızı almadı Hepimiz usta sihirbazlardık Birimizin bulduğunu diğeri kaybetmiş oluyordu O kadar ki, Birimiz ölmeden ikimiz olmuyordu İllüzyon bu ya, hangimizin öldüğü hiç anlaşılamıyordu Biz yaşanmamış onca hayata sahipken Ayrı ayrı yerlerde ölüp Aynı yoksullukla gömülüyorduk Yaşadığımızı bilmediğimizden Öldüğümüzü de fark edemiyorduk Kendini fark edince doğum sancıları tutuyordu kadınların Ve erkeklerin zaferleri yakıyordu şehirleri Kokusuzca oynasın diye çocuklar Kaleler yapılıyordu şehirlerin içine Kaleler yıkılıyordu üzerimize Yüzyıllar kendini fark edince... Gidiyorduk doludizgin Doludizgin aşıyorduk çağları. Kızıl bir deniz olup yarılıyorduk Vaad edilmiş gaz odalarına ulaşsın diye insanlar Kanlarımızla yollarını açıyorduk Çözülemeyen her bilmecenin bir tanrısı oluyordu Ve her çözülen bilmecede bir tanrı ölüyordu Biz tanrılara, tanrılar günahlara sığınıyordu Her var oluş tutunacak bir dal buluyordu Tehlikeli aklın sınırlarını çiziyordu kadınların etekleri Ve erkekler söndürüyordu şeytanın yaktığı her ateşi Günahla çoğalıyordu insan Çoğalarak utanıyordu Bir peygamber bulunup çakılıyordu çarmıha Adem oğlunun binlerce yıllık günahından Ancak bütün günahları sırtlanarak hafifliyordu insanlığından İnsanlar büyüdükçe eşyalar kirleniyordu Bileklerimiz kirleniyordu yaptığımız zincirlerin pasından Beş vakit temizlenip toprağa eğiliyorduk Ancak kendimizi unutarak kurtuluyorduk eşyanın ağırlığından... Seferler düzenleniyordu güneşin battığı yerden Düzenleniyor hala Ölümler yağıyordu üzerimize Yağıyor hala Biz yeniden kalkıyorduk gelen her sabahla Kalkıyoruz hala Ve gökyüzünün altında dilekler tutup Kurbanlar veriyorduk tanrılara Veriyoruz hala Aynı aymazlıkla... |
Belki
Hayatın ş’uğursuzluklarında yüklendim bu kadar Çok ağır yanlarım var, bilemezsin Aynalar kırıldıkça Hayırlısı diyelim Diyelim ki, titredi elim Ama insanlar paramparça Nasıl görmezden geleceğim Zihnim müthiş karışık, üstelik Yoğun sis var gözbebeğimde Yine de göremiyorum demedim sana Demedim gerçekleri yok farz edelim Güzel yanları bir yana Fakat öyle çok kirlendi ki dünya Bunu tekrar tekrar düşünmeliyim Sayısız buluşmalar var evrenimde Belki söylenecek yeni bir söz yok Belki boşa kürek çekiyorum kör denizlerde Kime ne Yeter ki Ş’uğursuz ölümlerden korusun beni Hayat aşkıyla Tam üstündeyken ateşten küre Belki açılıverir perde |
Bilmem Hatırlar mı?
Parmağımın sudaki izi, Halka. Gemilerimin yüzdüğü, Halka halka, dalga. Önce gözlerin, Saçların, Dudakların, Sonra ellerin eridi hafızamda. Suya karıştı hepsi, Kim bilir; Bulut olup yağmurla, Saçlarıma döner mi? Kıyıdaki bir aşk mıydı, Aşkın kıyısındaki hayat mı, Bakıp geçtiğim? Uzun muydu, İnce miydi, Ağır mıydı, Buradayım diye bağırır mıydı? Çınlar mıydı, andığımda kulakları? Sevgilimdi bir zaman, Saçlarımı, Bilmem; Hatırlar mı damlaları? |
Bu 1! (Özyineleme)
İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi Tırmalarken elini ya da yediği kaba tükürürken Gelse de nankör Sırf yumuşak olduğu için tüyleri Bazen sevdirdiği için mırıl mırıl kendini Bu yeterli faktör İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi Yaşam biçimi bu olduğu için yani Yani silah doğrultmadan Tırnağıyla geldiği için üstüne Olduğu için kendi gibi kedi Bu gerekli faktör İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi Arsız, yalaka bazen sinsi Gelse de avıyla oynarken acımasız Kendiyle avı arasında kaldığı için savaşı Kışkırtmadığı ve kullanmadığı için tanrıları Bu zorunlu faktör İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi Kendi mirasını reddedip, tanrılığa soyunmadıysa eğer Bu bir faktöriyel 1! Faktöriyel: matematikte, sağına ünlem işareti konulmuş sayı Özyineleme: özbenliğini baştan değiştirme |
Bulantı
Sen, Aşkım benim, Yoksul ruhumun açlık paniği; Birini çok severek mi, Çoğuna dağıtarak mı toplasam kendimi, Vurgun yemeden mağmaya dalabilir miyim? Siz, Kuyularıma attığım cevapsız taşlarım, Dünyanın evrendeki yankısından dinlediğim, Yalnızlık ilahilerim; Gözyaşlarınızı koruyun benden, Onları gururum için harcayabilirim. Ah, Üstüme gelmemeliydin Tanrım. Yüreğim suyla çevrili bir kafesteyken, Kırbacınla dalgalar büyütmemeliydin. İçim bulanıyor toprağın sudaki renginden, Her an aklımı iradenden çıkarabilirim. Ateşi hissetmeden yanabilir miyim? |
Büyük Patlama!
Her yürek bir devrimdir hayata Her devrim bir yıldız Ki, aynı ateşten beslenerek Sarar bütün evreni Ölü hayatlar bile parlar karanlıkta Senden yansıyan ışıkla Aydınlatır geceyi Her inkar bir darbedir hayata Her darbe düşen bir yıldız Ki, aynı karanlığa gömülerek Bekler bütün evreni Yeniden ulaşabilmek için aydınlığa Senden çaldığı kıvılcımla Patlatacaktır kendini Ve big-beng Bir daha |
Cesaret
Önce, söz istedi özgürlüğünü, Çıktı gitti, Unuttu sahibini, Eğildi, büküldü, Çarptı duvarlara Savruldu bir o yana, bir bu yana, Rüzgar oldu mesela, Sen de; meltem, ben deyim kasırga, Okşadı sorularımı Nasıl dağıttı sonra, Bu onun hakkı Bunca esaretten sonra. Ardından, aşk ispatladı rüştünü, Çekip gitti, Bıraktı özlemeyi, Dokundu, sürtündü, Emekledi sokaklarda Aktı bir o yana, bir bu yana, Su oldu mesela, Sen de; göl, ben deyim derya, Öptü dudaklarımı Nasıl vurdu sonra, Bu onun çığlığı Bunca suskunluktan sonra. Derken, akıl bıraktı düşkünlüğünü, Aldı başını gitti, Terk etti cinnetini, Kovuldu, sövüldü, Düştü ayaklara Döndü bir o yana, bir bu yana Anlam oldu mesela, Sen de; hoşgörü, ben deyim kavga, Anladı korkularımı Nasıl yıktı sonra, Bu onun armağanı Bunca mücadeleden sonra. |
Doğum Sancısı
Doğum sancılarındayım çığlık çığlık Düşüncem met-cezir hareketleri Çatlıyor bedenim orta yerinden İflah olmam ay vurdu beni Kendimi çıkaracağım içimden Ana olacağım, kadınım ben Güneş ekti bedenimi Kan revan içinde doğacağım kendimden Dişlerimin arasına bir çaput Ellerimi tutun yahut Kuvvetinizden verin Durmayın su getirin Bez getirin Kefen olsun fark etmez Yırtılıp beynimden Kurtulacağım bu bedenden |
Düş
Bir gece aniden olacak her şey Ya da gün ortasında birden bire Binlerce sen koklayacağım çiçek çiçek Gözlerim aşka doyacak kayıp renklerinizde Gün ortasında birden bire olacak her şey Kendimi gözleriniz olmadan seyrede bildiğimde Hiçbirirnizde sorgulamayacağım kendi gerçeğimi Yürümek için tutunmadığımda ellerinize Bir gece aniden olacak herşey Karşıtı olmadan da kavrayacağım güzellikten kasıt ne Sınırları kalkacak aklımın Ölüm karşıtı değil hayatın, sonu olduğunda sadece |
Düşüyor Cüzamlı Parmaklarımız
Sokakta, iltihaplı gazetelerin altında yatan bu epidemik öfke, İçlerine saklandığımız yetim çocuklarımızdı. Biz emzirdik memelerimizden kustukları kirli kanı, Varoluşları yüreğimizde büyüyen hazımsız bir suikasttı. Ve gizli kameraların yakaladığı bu korkak düşünce, İçimizden attığımız öksüz çocuklarımızdı. Biz öğrettik cüzamlı ellerine, erken kuşları vurmayı, En iyi sapanın, hangi ağacın çatal dalından yapılacağını. Boşuna büyütmeyin artık sancakları, Ellerimizin gücü kalmadı. Her ölümde ikişer ikişer, Düşüyor taşıyacak parmakları. |
Enstantane
Uzun zaman önceydi Uzundu zaman Karanlıktı Hücreler bölündü Hücreler öldü Dönen döndü Gelenle yenilendi hayat Hücre ikiye birbuçuksa Yenebilsen kendini Farz-ı misal acıyı Çekmesen gelmez mi Çıplak bir vücutta kaybolmuş gözlerim Kulaklarım dik, burnum keskin Her harekete Açık yaralar gibi duyarlı tenim Koku: viski Ses: kuru yemiş Hareket: üç kişi Demek ki gece nöbeti Beklenen kim İyi ki bağlı gözlerim Buradan bakınca uykusuz onüç gece Hücredeyse Ezeli ve ebedi Yataksız demir karyola Sökülse Belki uyur bileklerim Hatırlıyorum Utanılacak haldeyim Kalırsam gizleyeceğim Kalmazsam Siz gizleyin Kaçıncı sürgü sesi Kapımdaki Kaçıncı günün hangi saati Bağlayın gözlerimi Kendimi soyarım Biliyorum Burada Allah yok Zaman bitti |
Erkekler İçin Özdeyişler
Kadınlardan korktuğunu itiraf edemiyorsan özendiğini itiraf et kendine, bu seni güçlü kılar. Her erkeğin derin uykularından bir kadın uyanır. Hem erkek hem güçsüzsen bunu entrikalarla gizleme, ruhunu çirkinleştirirsin. Güçsüzlüğünü saracak bir kol mutlaka bulunur ama ruhun çirkinse kalabalıklar içinde yalnız ölürsün. Eksiklerini saklamayan erkek kadınlara sevimli gelir, kendini abartan erkek bütün insanlara itici gelir. Parayla satın aldığın bir tek kadın teni seni mahkum etmeye yeter. Para her zaman senden bir adım önde gider. ''Nietzsche ye nazire'' Kadınların yanına mı gidiyorsun? Öyleyse çiçeğini unutma, istersen onu kırbaç olarak da kullanabilirsin. |
Evren Yuvarlak!
Su bulunmuş başka bir gezegenin atmosferinde Varmış yani hayat, bizim dışımızda da Vardı ya da var olacak Su varsa Hatta Küllerini suya karıştıran birileri Ademle Havva belki Hatta daha da ileri Evreni gezmiş say ki Ki, evren dediğin ne ki Dünya misali Yüzde yetmiş biri su benzeri Boşluk bilgisi Belki de Dağınık parçaları birleştikçe Çıkacak haritası Sonra ‘’evren yuvarlak’’ diyecek biri Bu yüzden asılmayacak, ama Asılacak evren ona Ya sonra Benden sonra? |
Fasl-ı Nihavend
Bir derin nihavend sızıdır senin gözlerin Ut ile yeksan her dokunuşunda titreşir tellerim Ağlayan darbuka, konuşan ney, dinleyen mecnun Ruhuma şifa aşk ile çağlayan muttasıl nağmelerin Hicran faslından uzak dur ne olur Sana değil fakat aşkadır sitemkar sözlerim Ellerime dargın vuslat, gözlerimden bigane İnletme gönül sazını ayrılıktan sayılmaz bu gidişim Dilerim aşk-ı muhabbetten yansın güllerin Makamın cennet olsun, Kevser şarabıyla dolsun kadehin Bırak tezeneyi, etme beni vicdanıma düçar, zaman dar Kalp kapın değil, nihavend ömrün son kapısıdır geçtiğim |
Frontal Lobum Arızalandı Kekeliyorum
Olgun çocuklar doğurdum Yaralı yanlarımdan Kafiyesi kendinden menkul Çağ şarkılarıydılar Saçları sakalları ve etekleriyle Döndüler İplere dizilip boncuklar gibi Parmakla sayılarak Köşesiz ufuklarda Durmaksızın Batıp çıktılar Aynı sözlerle yazıldıkça Tarih tekrar ediyor Aynı perspektifte zaman Durmaksızın Genişleyip daralıyor Bir sepet lazım bana Bir de bebek Musa Geleceğimi suya bırakacağım Firavun oğullarımı katlediyor Benden duygusal bir makine yaptılar Hose Kendimi tekrar ediyorum Bir zamanlar kraliçeymişiim Belki sümüklüböcek Şimdi son reankarne Ve bilumum karnede sıfıra vurarak Psikanalistimin omzunda ağlamak istiyorum İnsan mühendisleri biraz daha çalışın Frontal lobum arızalandı kekeliyorum |
Gebe
Ey insan! Şu kainat bildiğin gebe Ne azalır, ne artar senin varlığınla İçtiğin su kadar ağırlığın var Bastığın toprak kadar hacmin Gel gör ki; kainat kadar sonsuzdur isteğin... Ve hem Tanrısındır hem de kul zamanın yatağında Seni doğuracak anayı gebe bırakırken sözlerin... |
Gece
Birazdan kederler kırılır birer birer İnsanlar içlerinden dökülmek üzere Kırılmış ne varsa tek tek Hesabını kendine vermek üzere. Başka bir alemdir ******* Ağlayanlar gülenler ve vazgeçip gidenler Tren garları doludur Garajlar hınca hınç Kavuşanlar bir yandadır Ayrılanlar yansız kalır. Sokak lambaları yanmıştır Ampullerin kimi patlak kimi çalınmıştır Yine birinin kapısı, birinin uykusu, birinin umudu çalınmıştır Çocuklar yatmaya zorlanmıştır Büyükler baş başa kalmaya, yalnızlar susmaya hazırlanmıştır Gece gelir ağır ağır, karanlık hiledir Bir köşe başında hançerdir Hançer gece gibi soğuktur, kınından habersizdir ‘’Hançerine kın olsam’’ der biri sevdasından Biri diğerinden habersizdir. Gecedir, karanlık uzayıp giden yollardır Yollar hayatı bir yerden alıp başka bir yere savurmaktır Mola yerleri şirketten çaylıdır Geriye dönebilmek için son fırsattır Yol buyu müzik kahırdır Canı eşikte olmanın erken tutulan yasıdır. Sabahçı kahvelerinde hava ağırdır Ayak kokuları soğan kokularına karışmıştır Masalara abanmış kollar uyuklayan kafalara yastıktır Adıyamanlıdır, Urfalıdır, Diyarbakırlıdır Kamyon kasalarına istiflenmiş ameledir, marabadır Gecedir, bazı çocuklar sokaktadır Bir nefes tutkal nefreti korkuya yapıştırır Korkmak, sevmeyi becerememenin öteki adıdır Gazete kağıtlarının koynundaki başlar durmadan kaşınır Bitler bile halinden rahatsızdır Bu çocuklar kansızdır Kansız, hırsız, arsızdır. Oto kapıları matematiktir Oto teypleri fizik Dilenmek edebiyattır Siren sesleri müzik Yani ki, hayat okulu çetindir Diploması üç yönden çekilmiş resimli ve parmak izlidir. Gecedir Rahat yataklarında uyuyanlar rüyalarındadır Rüyalar sevdadır, rüyalar karabasandır Biraz pişmanlık, biraz geçmişin hesabı, çokça geleceğin masalıdır Uykuda olanlar her şeye rağmen şanslıdır Uyuyamayanlarsa; ya gecenin kanayan yarası Ya da kanatan yüz karasıdır. |
Gençliğim
Onlar aldığım nefes Yürüdüğüm yol Gözümde biriken keder İçimdeki yaşama sevinciydiler Bir hamam böceğinin banyoda yaşadığı serüvenden Kafkaya Pazarcının çamaşır satmaktaki hünerinden Marxa Dondurma külahına basılmış gereksiz yazılardan Hat sanatına kadar Gözümün görebildiği, aklımın alabildiği Duyularımın algılayabildiği ne varsa Sorgulardım arkadaşlar Kalem ve kağıt ellerimdi Sesim, duygularım, bilincim, bilinçsizliğim İlle de sevgimdi Volkanlarım vardı Çağlayanlarım Bağdaş kurup oturduğum tepelerim Seve seve boğulduğum sığ denizlerim Ölümlerim vardı İçlerinden birini seçemediğim ******* boyu yazar Kuş cıvıltılarıyla birlikte karşılardım sabahları Işığı tükenen bedenimle İbadet eder gibi satırlarıma yatardım Yazarak duvarları delerdim ben arkadaşlar Tüneller kazardım Kendi varlığını savuran deli bir poyrazdı ellerimde gençlik Dinmekle ölmek aynı şey sanırdım Sanmak ne kolay şeydir arkadaşlar Gençliğin kayalardan yontulmuş yataklarında Kuş tüyü yastıklara baş koymak ne rahat Oysa umulmadık bir anda takılıverirsin ağlara Ya da bir lokma azık uğruna küçücük bir oltaya Gene de çırpınırsın umutla Şansın varsa damaktan sıyırırsın hayatını Ya da son anda ağdaki bir yırtıktan Tekrar kazanırsın varsa geriye kalanını... İşte ben o şanslılardan biriyim Yani son anda kurtuldu geleceğim Ve tüm bunların tek sorumlusu Deli, sevecen Ve umut dolu gençliğim... |
Gezgin Bekleyişlerim
Gördüklerini olduğu yerde bırakan yanım Gurbet şarkılarımdaki es Sıla özlemlerinden muaf seyyahım Bana hafifliğinden ver Hose Özgürlüğün kayıp rüzgârlarında savrulsun saçlarım Ayrılığın korkularından çek çıkar yollarımı Bulutlarınla okşa yüzümü biraz Hissediyorum, çok uzaktayım Ey telaşsız bekleyişlerim Kapılarınızdaki sürgüleri açın bana Geldim Gölgesiz duruşlar açıyorum içimden Başımda güneş mevsimi dik inişler Ayaklarımda su kuvvetinde çekim Adı konmamış kasırgalarım benim Siz döne döne gelin Ben olduğum yerde gezgin bekleyişlerim Anılarından birini seç Hose Yeryüzüne inmemiş dillerden biriyle Aşkın dönüşü olsun bendeki anlamı Yaşamakta olduğun anılardan birini anlat bana Benden uzanan ve bana kavuşan ne varsa Ayır beni Hose Anılarından beni seç Kanımdaki ağırlığı al Seninle Suyun yüzeyinde gölgesiz eseceğim |
Gitmeliyim
Yaprak değdi rüzgara Rüzgarda bir telaş Gitmeliyim Gitmezsem yaprak gibi düşerim Dağlara düşerim Dağlar yıkılır üstüme Gitmeliyim Deniz kımıldadı kürekte Denizde bir telaş Kıyı bulmalıyım kendime Gitmezsem kıyısız kayıklar gibi titrerim Fırtına vakitsiz koptu yüreğimde Uzaklık vurdu kapıma Kanıma girdi kör şeytan Şeytanda bir telaş Gitmezsem inanç duracak yoluma Gitmeliyim Yokluğun okşarken yalnızlığımı Telaşsız şiirlerde yürümeliyim Ve hasretini süslemeliyim gidişimle Ki dönmeye umudum olsun her istediğimde. |
Göremiyorum
Seni seviyor muyum bilmiyorum Soyuyorum *******ce Sorguluyorum Seni seviyor muyum Göremiyorum Uzun yağmurlara yatırsan saçlarını Dokunmasan Gözbebeklerini şimşekler büyütse Kocaman Aniden aklını alsa önünde açılan toprak Korksan O an çırılçıplak Yalnız Derin Kuyrukları birbirine karışmış Çok boyutlu bakışlarla Binlerce yıl Dost muyuz, düşman mıyız Tartsak Seni seviyor muyum Göremiyorum Bitti Toparlanıp gitmelisin Hızlı, tereddütsüz Dönmemek üzere Hem dönsen bile Mümkünü yok Zamanda geçmişe aralanan kapı Olsaydı, hiç yerimiz kalmazdı Biliyorsun Evimiz ejderhalar gibi ateş kusardı Başlangıçta mutlaka İkimizin arasında canlı volkanlar vardı Bitti Gitmelisin Ardında Sallanan sandalye Elektrikli cezve Birkaç şiir ve Çernişevskiyle Seni seviyor muyum Göremiyorum Kırılır mı insanın gözkapakları Kırıldı işte Bundan böyle bakmamalısın Sürekli ıslak Beyazları rüzgar yırtığı Kan inmeli gözlerime Canımı yakarsın Canımı çok Harcayabileceğin birikmiş Derleyebileceğin ya da Bende kalan yok Gitmelisin Seni seviyor muyum Gözlerim bitti Göremiyorum |
Gözlerim Açık
Nasıl tatlı nağmeler mırıldanır akan mürekkep Kurumuş yatakların ağıtını dinlerken hayattan Hangi kıyısında kırıldı kanatları bilmem Göçmen kuşlar bile düşüyor Tutunduğu ilk dalında Yazgısından Altının ons ederini ne kadar artırır Bir çocuğun yanık saçları Hele siyahsa Derinse Gizse Eldiven gibi çekip içine Yuttuysa bütün utancını Gözleri, yükseltir mi Petrolün varil fiyatını Bir avuç toprak var cebimde Nemsiz ve cansız Gittiğim her yer biraz da benim Geldiğim yeri ise kimse sorgulamıyor Nicedir onlardan biri değilim Bakın soğukkanlı gözlerine Sahipsiz ve ağıtsız bir cenazeyim Ne sunabilirdin ki umuduma Açlığını yatıştıracak Yağmalarla yüklü sofrandan Sende kalan ne Öylesine uzaksın dünden ve yarından Yine de sahibin var Ağıtın Tanrın var utanmadan Gözlerim açık Açık gözlerim Örtün dünyayı görmeyim... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:42 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.