![]() |
Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu
A Yarim
Sen olmadan olmuyor Gönül gözüm görmüyor Dünya sensiz dönmüyor Bilmezmisin a yarim Göğsümde yatıp uyumazsan Nefes aldığımı duymazsan Gönül bağında durmazsan Neye yarar a yarim Zenginlikler bende olsa Her şey benden sorulsa Sensiz bir dünyada Kime yarar a yarim (İstanbul, 14 Haziran 2003) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Ağaçlar
Konuşmuyor sanırsınız Ağaçları Hiç konuşmasalar Böyle dik mi olurdu Başları Sallanan yapraklardan Duyduğun o ses, Bildiğin Yağmur duaları Yeşillikler, meyvalar Deste deste kitaplar, Sunarken insanlara Duyuyorum kulağımda Evrensel dilde konuşan Ağaçları (İstanbul,22 Haziran 1991) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Ağustos
Her Ağustos Çırpıntıdır yüreğimde Her Ağustos Hüzündür belleğimde Kimi hüzünlü Kimi neşeli Geçer başımızdan Nice Ağustos yeli Her Ağustosta Kiminin Parlar yıldızı Kiminin de Yıldızında söner yaldızı İstemem artık Ne Ağustosu Ne de vefasız başı Bir hazan mevsimi olur Düştükçe kafamıza Kadrosuzluk taşı (İstanbul, 30 Ağustos 2000) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Ak Saçlı Albaylar
Ak Saçlı Albaylar, Bir masada buluştular, Sonbaharı yaşıyorlar. Bir duble rakı, Peynir, Rus Salata, Donanınca sofra, Yeniden yaratılır dünya. Hep birinciydin, Öndeydi hep birliğin, Ah olmasaydı o adam, Şimdi size de derlerdi Paşam. Teğmen olduğun gün, Otursaydın bir sofrada, Ak Saçlı Albaylarla, Sonunu görecektin, Bir ağustos akşamının sıcağında. Ak Saçlı Albaylar, Sıralandılar, oturdular, Hanımlar karşılarında, Hanımefendi olamadıklarından Dert yandılar. Kadehler ağır, ağır kalktı, Bir büyük rakı boşaldı, Sonunda yapıldı muhasebe, Tıkanmış bir damar, Yıpranmış bir kalp, Ak Saçlı Albayımın kariyerinde. (İstanbul,5 Şubat 2000) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Al Yarim Senin Olsun
Yorgun, hasta bir kalbim var, Al yarim senin olsun. Cennet gibi bir bağım var, Al yarim senin olsun. Denizler gibi bir sevdam var, Al yarim senin olsun. Aşkımız için Yaradana duam var, Al yarim senin olsun. Allaha emanet bir canım var, Al yarim o da senin olsun. (İstanbul, 5 Ekim 1998) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Alaçam'da Çocukluğum
Yusuf, Bekir, Celal, Gelin çocuklar Hazır yağlı ekmekleriniz, Yerseniz sevinecek, Bu güzel anneniz Kapınca ekmekleri, Koştuk Bekir'lerin bahçeye, Sarkıyordu dallardan Sapsarı ayvalar, Sanki Tanrı'dan hediye. Birlikte taşladık Ayvayı ve köşedeki narı, Görünce Dedeyi Dayak yememek için Yağladık tabanları Kırlarda, bahçelerde Oynadık, el ele, Dualar okuduk Şükrettik, Doğan her güne. Koşturarak giderdik Her gün okula, Şekerden tatlıydı Biberden acı Dursun Bey, Kulak ağır, gözler buğulu, Otuz senelik Hoca bu Hey gidi hey. Düşünce Dağlara Yılın ilk karı, Beklerdik ovalara, İnsin diye kuşları. Elimizde sapanlar, Cebimizde taşlar, Nasibini alırdı, Zavallı kuşlar. Bazen av sahamız Çaylar ve dereler, Elle balık tutmak İstiyordu özel hüner Av sonrası halimize Kızmazdı anneler. Kıl tuzakları kurar, Ağlarla Saka tutardık Güzel ötüşlü Bir kuş için, Günlerce koşardık. Yaz gelince, Şen olurdu Geyikkoşan. Ağaç altlarına Serilir, kilimler, halılar, Hoş olurdu, Yazlık yaşam. Serinlemek isteyen Atar kendini Karadeniz'in sularına Serinde kalmak isteyen Yayılırdı ağaç altına Geyikkoşan yetmezse Uzanırsın Yakakent'e Balık lokantaları Taşlı bir deniz, Daha ilerde Mal Gölü, Sanki cennettesiniz. Böyle geçirdik Alaçam'da Ellili yılları Okuduk okul zamanı, Oynadık kalanı, Stres nedir bilmedik Yaşamadık bunalımları (İstanbul, 2 Mart 2005) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Alevi
Niye kendini ayırırsın Müslümanın sünnisinden Sen yap ibadetini cemevinde Sünni yapsın camiinde Ali de bizim, Hüseyin de, Hepsi de Muhammedin izinde Var sen çal sazını cemevinde Sünni dinlesin mevlidini camiinde Pir Sultan Abdal da benim Yunus Emre de senin Mevlana Celaleddin aşkıyla Hacı Bektaş-ı Veli'ye geldim. (İstanbul,11 Şubat 2007) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Allahın Dediği Olur
Sıkılma dostum olanlara Boşver gitsin olmuşlara Bak sen yarın olacaklara Unutma, Allahın dediği olur Sivas Yaylasında harman olsan Kırkbin derde derman olsan Sultan Süleyman'a vezir olsan Hatırla, Allahın dediği olur Olmamış işlerde de bir hayır olur Bu gün ters sayılan yarın düz olur Her umduğun çalışmakla olur İnan, Allahın dediği olur (Ankara, 26 Şubat 2004) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Altmışbeşinci Topçu Alayı
Toplamış bağrında nice yiğit eri, Taş değil bu iman kalesi, Trakya'ya vurarak şanlı kilidi, Vatan sağ olsun diyecek verirken son nefesi. Mert gelip Alaya yiğit bir asker olunur, Sancağın gölgesinde ölmeye hazırlanılır, Çelik ellerle namluya mermi sürülür, Hedefte gürleyen mermiyle öğünülür, Sür beraber, ne ilk ne de son atım, Sulanmış her yanı şehit kanıyla vatanın, Güzel yurdum sana yan gözle bakanın, Çelik pençesini görecek Altmışbeşinci Alayın. (Lüleburgaz,23 Ağustos 1973) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Anacığım
Ellinin kara kışında Çarşamba'da ocak başında Günlerden Şubat üçünde Dünyaya getirdin beni anam. Yedi aylık doğduğum için Yedi kat pamuğa sardın Yellerden üşümesin diye Tenini siper ederdin anam. İnanç ile büyüttün Ak sütünden verdin Kalabalık evdeyiz diye Yemedin, yedirdin bizi anam. Genç yaşında babamızı yitirdik Görmedi babamız okulları bitirdik Gözyaşlarını yüreğinde dindirip Mutlulukları bizimle paylaştın anam. Evlendik çoluk çocuk sahibi olduk Hepimiz ayrı ilde yuva kurduk Yurtta kalan dertte kalır diyerek Dertleri bizlere unutturdun anam. Amansız dertlere tutuldun Hiç şikayetin olmadı Sekseni aşmış olsan bile Çocukların sana doymadı anam. Kırk yıl sonra kavuştun eşine Akıl ermez feleğin işine Yaşam denen şu yalan dünyayı Bizlere bırakıp göçtün anam. (İstanbul, 6 Haziran 2007) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Anam
Anam, Garip anam, Bir türkü tutturmuşum. Sen nerede, Ben nerdeyim, Sen Samsun, Ben Bingölde'yim Kimi gün, Sen vatan olmuşsun, Kimi de unutulmuşsun. Dillerde söylenen Destanı vatanın, Hakkı ödenmez, Ne vatanın, ne ananın. (Bingöl,12 Nisan 1975) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Anneciğim
Acıları içime gömdüm Unuttum dünyayı Elli yıldır gördüğüm rüyayı Dün gece göremedim. Karanlıktan bir ses Haykırıyordu faciayı Asırlık bir çınar Terk ediyorken dünyayı. Yapışsada tuttuğu ele Sormadı gidebilirmiyim diye Anlamlı son bakışları Kalan hatırası bize Güle, güle anneciğim Geç gerçeğin ötesini Cennet bağında otur Duy bizlerin sesini (İstanbul, 6 Haziran 2007) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Asalet
Anam da bir asalet tutturup gider, Asaleti de soy sop ile özetler. Git geri, bir göbek, olmadı iki, Kiminki ari, kiminki iyi? Dedesi falan, babası fişmekanmış, Baba sizlere ömür, deden mezar kalmış, Yüklü bir varidat, torunlara ulaşmış, İşte buymuş asalet, bu miras kalmış. (Samsun-Çarşamba,17 Aralık 1972) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Asker Oğlum
Bu sabah erken Birileri kaldırdı beni Yazma zamanı derken Tutuşturdu elime kalemi Oğlumuz asker oldu İstihkam Taburu Babaeski'ye Kısa bir hasretimiz var Kısa Dönem Erliğe Askerlik yemini edildi Bayrak ve silah üstünde eller Bir kaplan gibi gürledi Kısa Dönem Erler Teskere yakın,günler kısa Selimiye Kışlası bakar Boğaza Babanın son hizmet yerinde Oğlum askerliğini tamamla (İstanbul, 24 Şubat 2004) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Aşıkmıydım neydim?
Görmüyordu gözüm Tutulmuştu sözüm Utancımdan olacak Kızarırdı yüzüm İşte o zaman ben Aşıkmıydım neydim? Yürürken adımlarım Gidiyordu arkama Nerede yürüdüğüm Gelmiyordu aklıma İşte o zaman ben Aşıkmıydım neydim? Değildim ben bende Boğulurdum her nefeste Kuşlar gibi kafeste Kalmıştım hapiste İşte o zaman ben Aşıkmıydım neydim? İçmeden sarhoştum Şarkılarla coştum Yağmuru yemeden Sırılsıklam olmuştum İşte o zaman ben Aşıkmıydım neydim? Görmüyorken yüzünü Duymuyorken sözünü Sevdiğimden olacak Unuturdum özümü İşte o zaman ben Aşıkmıydım neydim? Hayal ile gezinirdim Yokluğuna üzülürdüm Gençliğimden olacak Gelir diye düşünürdüm İşte o zaman ben Aşıkmıydım neydim? (İstanbul, 5 Mart 2005) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Aşk
Aşk paylaşmaktır, Yoksulluğu değil, Yokluğu, Acıları paylaşmaktır aşk. Araçta gibi, İniş ve çıkışların, Heyecanını yaşamak, Gidilecek yere ulaşamamaktır aşk. Aşk paylaşmaktır, Olanı değil, Olmayanı paylaşmak, Dağların gölgesinde yaşayıp, Güneşi aramaktır aşk. Aşk yaşamaktır, Kendi için değil, Bir başkası için yaşamak, Akan bir suyun sesinde, O kadını arayıp, Bulamamaktır aşk. (İstanbul,20 Ekim 2002) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Babam için
Yıkıldı direk, Tartmıyor artık, Kirişler çatıyı. Yıllar önce Yazılmış yazıyı, Değiştiremiyor artık, Gözyaşları. (30 Haziran 1969, Ankara) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Barış Adlı Çocuk
Barış adlı çocuk Seni çok sevdik Savaşa bile Senin adını koyduk Kan akmıyor Gözyaşları dindi anaların Ekmek kavgasına sürüldü Kahraman evlatların Adil bir barış Büyütecek çocuğu Silecek gönüllerden Yıllar süren korkuyu (İstanbul, 13 Şubat 2004) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Bayram
Bayram olmasın Şenlik yapılmasın Herkesin, gülüp oynaştığı Benimse sevdiklerimden uzaklarda Oturup küskün ağlayışlarımla O günlerde küserek hayata Ben,yalnızlığım,küskünlüğümle Kalırım gene tek başıma Varsın ben yalnız kalayım Ya onlar ne yapsın Bayram sabahı Kılınan Namazdan sonra Kim öpecek, uzanan Yaşlı, cefakar elleri Kim yaşatacak Yıllar önce aramızdan ayrılan pederi. (Lüleburgaz, 3 Kasım 1972) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Bendedir
Çanakkale bendedir, Dumlupınar bende, Her türlü çare Saklıdır bedende. Benim adım Millet, Sorarsan söylerim, Sorun dediklerini, Bir kalemde çözerim. Akıl bendedir, İlim de bende, Sağduyu dediğin, Bilgelik bende. Ben Halkım, Gönüllerde yaşarım, Her türlü engeli, Milli iradeyle aşarım. İnanç bendedir, İman göğsümde, Her türlü güzellik, Dinin özünde. Ben insanım, İnancım her dinde, Kalkınca eller semaya, Yalvarırız aynı Tanrıya. (İstanbul, 20 Nisan 2005) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Benim
Bekar odamın kapısı, sessizce aralandı, Ansızın hayalin daldı içeri, Benim bende olmayan kalbimi, Alıpta, taa! uzaklara, Sana götürdü. Bir şey arıyorum, Unutulmuş bir şey, Taa! uzaklarda, senin yanında, Belki unutulan kalbim, Belki unutulan adam benim. (25 Nisan 1971, Lüleburgaz) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Biçare
Biçare, Gözleri hep yaşlı Bekleyebilirdin Gelmeyeceğimi Bile bile Gözlerinde hep yaş Beni Ne kadar beklerdin? (Şanlıurfa,9 Mart 1982) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Bir Vatan Var
Bir vatan var, Kürtsün, Türksün demiyor, Ekmeği, aşı herkese yetiyor. Havası, suyu aranıyor, Yedi iklim, dört köşede yaşanıyor. Bir vatan var, Topraklarında kavga bitmiyor, Üzerinde anaların feryadı dinmiyor. Demokrasiyi gönüllere taşıyor, Evlatlarını bağrına basıyor. Bir vatan var, Diyarbakır, İstanbul herkesin, Sesini duyursun her kesim. O kadar uzak değil ellerimiz, Aklı öne koyalım, değişsin kaderimiz. (İstanbul,22 Haziran 2004) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Biz
Varlıkta ve yoklukta, Açlıkta ve toklukta, Bir ve beraberiz, El eleyiz biz. Şimdi ve gelecekte, Sağlıkta ve mutlulukta, O uzun yolculukta, Birlikteyiz biz. Gündüzde ve gecede, Şiirde ve hecede, O bitmeyen gelecekte, El eleyiz biz. (İstanbul,21 Temmuz 1999) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Boğaz Rüzgarları
Yüzümde Boğaz rüzgarları Süpürüyor karları, Kalbimde aşk rüzgarları Coşturuyor dalgaları Vadilerden esen yel Hüznünle beraber gel Aşka uzanan eller Tövbenle beraber gel (2 Ocak 1992, İstanbul) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Burgaz'dan İstanbul'a
Yıl 1971, Burgaz'dayım Gencecik bir Teğmen, Henüz baharındayım hayatın. Bütün bildiklerim; İçinde yazılı kitapların. Tek düşüncem, Hizmet beklediği vatanın. Yıl 2000, İstanbul'dayım. Yaşım elli olmuş, Albayım. En güzel yıllarını Bırakmışız hayatın, Bir bahardan, Bir sonbahara. (Lüleburgaz / İstanbul, 29 Eylül 1971-30 Ağustos 2003) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Burgaz Kaldırımları
Bu akşam gene yalnızım, Bir ben, bir de, Burgaz kaldırımlarındaki Ayak seslerim Bir ses, Tak! tak! diye, Yalnızlığın şarkısını söyler Bir gönül, Ah! ah! diye, Yalnızlığınla inler Sus artık, Sen de sus, Burgaz kaldırımları. Sadece bir ben olayım, Bırak beni, Yalnız kalayım. (Lüleburgaz,12 Ekim 1972) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Büyük Türkiye Düşüm
Yağız bir ata bindim Yollara düştüm Düşlerimin peşinde Otuz altı yıl koştum. Karlı dağlarına çıktım Soğuk pınarlarından içtim Vatan diye kendimden geçtim Sakıncalı duruma düştüm. Yiğitlerle tanıştım Merdiyle el tutuştum Namerdin şerriyle Nice yıl boğuştum. Yağmurdan bereketi Çamurdan toprağı tanıdım Vatanımdır diye Taşına, toprağına sarıldım. Yüreğimde sevdim çocukları Zamanla acıdı canları İstedim Mahşer Gününde Dik dursun diye başları. Yıl iki bine geldi Gençlere bıraktık yarışı Sakın düşünmeyin Gençler, Ordusuz bir barışı. Gençler, bu düşün adı Büyük Türkiye Davası Yağız atlar koşacak Türkiye yerini bulacak. (İstanbul, 20 Şubat 2006) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Cumhuriyete
Akıllılar çıktı, at koşturduk, Orta Asya'dan Tuna'ya, Beceriksizler çıktı, Kapandık Anadolu'ya Kurtuluş Savaşı verdik uğrunda, Şehit olduk, birler, binler, hepimiz, Bağımsız yaşamak. hür vatanda gayemiz, Yaşasın Cumhuriyet! ilelebet idaremiz. (30 Ağustos 1971, Lüleburgaz) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Çeşme'de Akşam
Çeşme'de seyret akşamı Unutturur gamı, hazanı Sakız üstünde batarken güneş Yunanlı ile olursun kardeş Sonra Ay çıkar doğudan Mavi sularda görürsün yakamozları Sürüklerken peşinde yıldızları Hatıramda canlanır Ege Kızları İnbatla birlikte soluk alır Çay bahçeleri, rıhtımdaki kahveler Birden gözümde canlanır İnebahtı'nda yitirdiğimiz leventler. (Çeşme, 23 Mayıs 2004) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Çocuklar
Emekliliğe sakladık Çocuklara sevgimizi Geçtikçe yıllar Sevgiyi tamamlayıp Saygıya geçmiş çocuklar Her eksiğimizin Bir nedeni vardı yavrum Babanı kışla bekliyordu Anneni okul Böyle bir tempoya Dayanamazdı her kul Şimdi Torunları bekliyoruz Sevgimizi ilan etmek için Ya veremedeğimiz sevgiler Onlar sorunları çocuklarımızın Çırpınıp duruyorlar Özgürlük savaşçıları gibi Onlar da aynı yolda koşuyor Bir önceki koşanlar gibi (İstanbul, 5 Mayıs 2003) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Değil
İtibar rütbeye, Başa değil. İltifat güzele, Boşa değil. Adalet zengine, Yoksula değil. Mutluluk varlığa, Yokluğa değil. Umutlarımız yarına, Bu güne değil. Hasretimiz güneşe, Ateşe değil. Şarkılarımız dostluğa, Düşmanlığa değil. İsyanımız düzene, Tanrıya değil. (İstanbul, 19 Şubat 2005) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Devre 69
Gencecik çocuklardık Çıkmamıştı bıyıklarımız Eylül altmışdört'te Devre arkadaşlığına başladık Çengelköy Kuleli'de Harbiyeli olmak hedefimiz Hayallerimizi süslerdi Sarı Kordon ve Meçimiz Üç yıllık bir çalışma Eğitimle karışık öğretim Hatırası kaldı bizlerde İstanbul'daki günlerin İzmir'de indik tirenden Gar titredi sesimizden Silah arkadaşı olmak için Silahlara sarıldık yürekten İzmir dönüşü Ankara Öğretim sığdırılmış iki yıla Hafta sonlarının keyfi Saklıdır Kızılay turlarında Gırgır, şamata, şakalar Oluştu bitmeyen hatıralar Altmışdokuz Ağustosunda Hazırlanmıştı Diplomalar Kimimiz Piyade, kimimiz Tankçı Topçu, İstihkam, Muhabere derken Devre dediğimiz kervan Oluştu Altıyüz on Gençten Yıl ikibin, Devre Tamamlamış otuzbir yılı Çıkarırken üniformaları Tüketmişiz nice yılları Şimdi Emekli Subaylarız Geçen yılları özlemle anarız Devre *******inde güler Cenazelerde ağlarız. (İstanbul, 3 Ocak 2006) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Doğum Günün Kutlu Olsun
Yeni yılın,yeni yaşın kutlu olsun Evin,ocağın mutluluk dolsun Sağlık,esenlik ve sevinçlerle yaşa Şükret Tanrıya geldiğin için bu yaşa (İstanbul, 23 Şubat 2004) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Dost yok
İnsan bu, Döner sana, bana, ona Kimden menfaati çok, Kim söylerse ona iyi, Ondan iyisi yok İnsan bu, Döner sana, bana, ona Kim keserse suyunun önünü, Kim kötülerse ününü, Ondan kötüsü yok İnsan bu, Döner sana, bana, ona Kim yitirirse malını, Kim kaybederse şanını, Onun dostu yok (29 Mart 1973, Lüleburgaz) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Dört Duvar
Her gün hayat Bu odada başlar Bu odada geçer Oda dediğin bu dört duvar Söyle dört duvar Ben neyleyeyim Hissiz dört duvar Sana mı yar diyeyim Sitem etme öyle Dört duvara Dördünün de ayrı derdi var Seni yarsız Yari çaresiz O mu koyar (Lüleburgaz, 7 Şubat 1974) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Dua
Dün gece Bir köşesine Sessizce iliştim yatağın Yalvardım saatlerce Senin duymadığın dualarımı Duysun diye Allahım Dün gece Gözyaşlarımı İçime döktüm Senin için ağladım Tüm dileklerimi Dualara yükledim Kabul etsin Allahım Dün gece Dualardan çiçek yaptım Çiçeklerden buket Ellerine tutuşturdum çocukların Yalvardık birlikte Güzel olması için yarınların (İstanbul, 3 Aralık 2003) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Ecevit İçin
Dostlar! Ecevit'i yitirdik dün, Türkiye artık, Karaoğlan'sız bu gün. Dağlara, taşlara yazdık, Mavi gömlekli Karaoğlan'ı Beyaz güvercine bindirip, Tanrı katına yolladık. 'Toprak işleyenin, Su kullananın' derken, İstiyordu bizler için, Hakça bir düzen. Kıbrıs'ta ararken, Türk'ün en yüce hakkını. Tanrı'nın kılıcıyla, Koruyordu çok sevdiği halkını. Güle, güle Karaoğlan, Güle, güle barışın güvercini, Halkın bağrına bastı, Unutmayacak hizmetlerini. (İstanbul, 11 Kasım 2006) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Editörün Seçimi
Editörün seçimi böyle Seçim oturmamış gönüllere Nasıl bir seçim böyle Lütfen editörüm söyle Editörün seçimi benziyor Bizdeki birinci lig maça Bakmıyor ne göz, ne de kaşa Seçiminle Editörüm bin yaşa (İstanbul, 2 Mayıs 2004) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Elveda
Elveda gençlik yıllarım Elveda özgürlüğüm Şimdi artık ben Yarım hürüm Bütün ömrüm Bu dört düğme altında Senin özgürlüğün, senin mutluluğun, Senin şerefin için geçecek. Ya sıhhatim, O da yarım senin için Sıcak demeden, soğuk demeden, Koskoca bir ömür tükenecek Senin her gece gördüğün, Tatlı bir rüyayı göremeden Mutsuz sanma beni, Millete adamışım varlığımı ben, Duydukça her gün erlerimin, Gürleyen sağol sesini, Yüceyi, mutluyum ben. (9 Ekim 1972, Lüleburgaz) Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:38 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.