![]() |
Zülfikar Yapar Kaleli
* a_TAAHHÜTNAME_! ! !
.........Sevgili okuyucu; ...................Bu sayfalarda şiir adına Hakka ve hakikate yaraşır ne varsa; babamla annemin helal ekmeklerin ve helal emeklerinin mütevazı bir semeresidir. Ne kadar hata ve yanlış varsa kabahatlisi benim. ................Büyük sevdalara adanmış şair yürekli insanların arasında şiir yazmak zor değil. Zor değil, koskoca bir mazinin tül kanatlarında uyuyan, uyanınca geleceğin büyük Türkiye'sinin ufkunda tuğ olan ruhların ürperişlerini kağıda dökmek. ..............Bu şiirler 'çirkefin yorganına' sığmadıkları için,'küfrün urganına' çekilen, geleceğin hamisi gönül erlerinin hikayesidir. ..............Ben onların acısını ta iliklerimde hissettim. ..............Onların bitmez tükenmez Eyyûb-î sabrına şahit oldum. Bu kadar ağır sorumluluğun, bu kadar ağır vebalin semeresi olan bu şiirlerden maddi bir çıkar beklemek, hem sevdiklerime ihanet, hem de inançlarımı inkâr olur. Bu yüzden; ...............Bu şiirleri isteyen istediği yerde, istediği şartta, istediği ortamda yazabilir, okuyabilir, yayınlayabilir, besteleyebilir, türkü veya sarkı yapabilir, kasete okuyabilir, radyoda çalabilir. Bunun için bizden ayrıca izin almaya gerek yoktur. .......Ancak bir ricam var, lütfen şairinin adıyla olsun. ............Hakkımız helâl olsun. |
* Af! Af! Af!
Hiddet gelir zandan önce Sır dökülür ince ince. Hırs gidince döker gazel Âşık ayana gelince. Saygı sundum yöre yöre Ve demedim “gönül nere? ” Derdim kahır, yara ezel Sevgi ektim gönüllere Çatlamalı hırstan kibir Elbette dar düşer kabir Sünnetlere uymak güzel. Farzları da yapmak bir bir Suyun yüzünü görmeden Bir selam alıp vermeden Kurtuluş ki kime özel Kutlu bir yola girmeden Eczanelerde serum yok Hemşirelerde durum yok. Dökülüyor hasta tel tel Hastanelerde forum yok Üryan gidiyor hastamız Püryan gidiyor hastamız Bir duaya kalkmıyor el Giryan gidiyor hastamız Kaç oltayı yuttuk saf saf Çokça aldatıldık, tuhaf Diken kaldı, kurudu gül Af rahman irrahim Af! Af! |
* Ey! Yâr!
Cibril ile muhabbetin ardından Kibriya’nın buram buram teri naz. Mecbur olur göçer ata yurdundan Bir adımla ardındaki biri naz. İsmail’ce tevekkülle 'baş' diyen Gönüllerde taçtır Bir'i birleyen İbrahim’i “yakmam” diye terleyen Atıldığı ateşlerin harı naz. İbrahim’i közde görmek kolaydır! Bir Eyyüb-i sabra ermek kolaydır! Züleyha’ya gönül vermek kolaydır! Yusuflara zor olanı, veri naz. Yazısız kitapla işe girişir Salâvatla maksuduna erişir İki dost var, iki yerde görüşür Uçurulan armağanda peri naz. Pirin eşiğinde başak bar olur Gayrı kapı boran olur, kar olur Sevdasına dertlendiğin yâr olur Harmanından kaldırdığı darı naz. Sevdayı sır edip geçen ömürün Kahramana pala olan demirin Uhud’da ki gâza eden Emir’in Kervanında devesinin zarı naz. Rızasıyla koşturulan bir işin Vuslatı kâr, barı olmaz ki kışın Besmeleyle işe başlayan başın Emeği naz, kazancı naz, kârı naz. Bu kervanın, bu bulutlu davanın Bu değersiz sevdaların, bu anın Dergâhına yüz sürülen sultanın Kadını yâr, kızanı yâr, eri naz. |
* aa! Kitapsız Şiirler
Eyvah! Ruhumu kemirirler, beynimi yerler, Bu ruhsuz, merhametsiz, bu kitapsız şiirler. |
* Gör!
—İlhami Erdoğan’a- Sağ yanımdan turnaları uçurdum Sol yanımda ur oluştu kır da gör Muhabbete sevgi kattım içirdim Demlenmedi, gözümdeki fer de gör. Yola düştü intizarım ah ile Kolu komşu uğurladı “oh” ile İmtihana girdim çulsuz şah ile Dediler ki neticesi bir’de gör. Zorun zoru olmayanı savunmak 'El malını” vatan bilip avunmak Sonra dönüp bir kenarda ovunmak Mutluluğa kapı ise gir de gör. Canlar canı akıllanmaz başımız Ele güne alkış tutmak işimiz Ağardı saçımız, geçti yaşımız Hedef göster, sözü suya ser de gör Köpekler yalaka, kurtlar hileli Çile gördü kendin bildi bileli Can kardeşim akıllanmaz Kaleli Bu hal onun içindeki sır da gör. |
* Meçhul'ün Sırrı…
O, onayan inkâr ile doğmadı Asıldaki aşk közünde o vardı. Gönle sığdı, şu dünyaya sığmadı Umutların beyazında o vardı. Bir doyumsuz sevda yeşil yaprakta Aşk büyüsü kokan karada, akta Karanlık gecede, kara toprakta Karıncanın kalp gözünde o vardı. Varlığın şahsında hiçliği tutan Mum olur, gönüller karardığı an Çile dergâhında gönüllü yatan Âşıkların her sözünde o vardı. Aşkın mabedinde, onun izinde Zincirle bağlanan gönüller zinde Erenler kavlinde, sözün gizinde Ehlibeyt’in nur yüzünde o vardı. Bir gönül külünde yandırdı bizi Onmayan sevdada çaresiz sızı “Yürekteki yara onun göz izi” Karakışın ayazında o vardı. Görünmezin en görünmez yerinde Tabiatın sunduğu her üründe Varlığın sebebi kalpten derinde Çiçekteki bal özünde o vardı. Ben onu solurum, “beni” bitirir Hayallere sığmaz alır, götürür Belki Zühre yıldızına yetirir Karıncanın sığ izinde o vardı. O güzelsiz yağmur yağmaz bu hana O güzelsiz bebek belemez ana O güzelsiz âşık bakmaz cihana Gelin kızın niyazında o vardı. |
* Adam Olmaz
Tezek yürek turp beyinden Adam olmaz. adam olmaz Sanki henüz çıkmış inden Adam olmaz, adam olmaz Yüzsüzlüğü yolda bulan Bulduğu an kapıp alan Hayatının tümü yalan Adam olmaz, adam olmaz. İlim irfan dolsa n’olur Dergâhlarda kalsa n’olur Malı mülkü olsa n’olur Adam olmaz, adam olmaz “Nur” yoluna girmiş olsun Allaha söz vermiş olsun Fakülteler görmüş olsun Adam olmaz, adam olmaz Başta sevgi kıpır kıpır Kelebekçe uçar pır pır Baş bulanık sapsız zıpır Adam olmaz, adam olmaz Ne boy belli, ne belli en Ayaküstü yemek yiyen Ev sırrını ele diyen Adam olmaz, adam olmaz Bildiğine iman etse Kadın sana emanetse Aklı fikri “haram et”se Adam olmaz, adam olmaz Karısına hor bakanlar Gündüz gözü kör bakanlar Er kılıklı şer bakanlar Adam olmaz, adam olmaz. Yırtık kafa, hantal beden Cemaatte deve güden Mala-mülke biat eden Adam olmaz, adam olmaz. Dışa karşı sessiz kuzu Evde kaçar zıpır dozu *******in uykusuzu Adam olmaz adam olmaz El âleme melek kafa Karısına şelek kafa Yanı yırtık elek kafa Adam olmaz adam olmaz Küfür eder ecdadına Namaz kılar din adına Güç kullanır bir kadına Adam olmaz adam olmaz Gönlü, dili göre benlik Akıl fikir eve şenlik Sokma akıl iki günlük Adam olmaz adam olmaz. Bakılınca “adam” denen Tekme tokat başa binen Kendi sözünü beğenen Adam olmaz, adam olmaz. Boyu kavak, geven çatlak! Ana baba söven çatlak! Karısını döven çatlak! Adam olmaz, adam olmaz |
* Evvelsin, Ahirsin, Erksin …
Deryada yalnızım görünmez ada Hakikat şehrine arksın sevdiğim Bakan anlasa da anlamasa da Evvelsin, ahirsin, erksin sevdiğim Sevgili meleğim iyi ki varsın Gönlüme sultansın, arzuma yarsın Dermansız yüreğim derdini sarsın Ülkeler içinde farksın sevdiğim Gözleri koy yansın işe yaramaz Arzuyu yere çak seni aramaz Koy kollar kırılsın seni saramaz Türklük alemine barksın sevdiğim İleri gidersem uyar durayım Geride kalırsam söyle varayım Seni kime koydum, nerde arayım Ovasın, yaylasın, parksın sevdiğim Öperim gözünü darılır mısın? Boynumu uzatsam sarılır mısın? Sana bir gül atsam vurulur musun? Nesebi bozuğa şirksin sevdiğim ******* boyunca hayaller kurdum Sabahlara kadar kıvrandım durdum Hep seni yaşadım, hep seni sordum Sırrın kapısında kırksın sevdiğim Yaratan biliyor ben günahkarım Bana sitem eder muhannet yarım Gün be gün solarım, artar efkârım Bölücü aymaza terksin sevdiğim Dost beni terk etmiş, kalmışım garip Güzel sözler yazdım kendimi verip Muhabbet dilendim gönlümü gerip Boyu bir, soyu bir, ırksın sevdiğim Artık sözlerimin çilesi dolmaz Yalvarmasam olmaz, yalvarsam olmaz Ne hal oldu bana hafızam almaz Bazı şebeklere sirksin sevdiğim Havayı uçurdum havadan öte Hamaset katılmış memede süte Aldırış etme sen pakıl niyete Elbet Müslümansın, Türksün sevdiğim |
*Ağlasın Yüreğin
Nedir bu sendeki feveran ediş? Ağlasın yüreğin, yansın yüreğin. Hayra çıkmıyorsa gördüğünüz düş Ağlasın yüreğin, yansın yüreğin. Yürek yıkılır mı gürz ile topla? Rahmet bil çiğneme, ayağı topla! Bırak keyif ehli oynasın topla! Ağlasın yüreğin, yansın yüreğin. Ferhat’ın Şirine sevdası gaflet Leyla’nın adı var mecnuna külfet Muhalifin hışmı yakacak elbet Ağlasın yüreğin, yansın yüreğin. Altını buldun da düşmesi kaldı Keşiş madenini ucuza aldı Kuzuyu bağladı, kurtları saldı Ağlasın yüreğin, yansın yüreğin. Hangi sevda kaldı çekemediğin Gözünde hapsedip dökemediğin Senin zorun boyun bükemediğim Ağlasın yüreğin, yansın yüreğin. Etrafı yoklama boşu boşuna Gelirsin talihin sapan taşına Yüreksiz bakar mı yürek yaşına Ağlasın yüreğin, yansın yüreğin. |
*Ak Gül Kalmak
Güller ki hazanda daha yalnızdır Kaderi, hasreti yudumlamakmış En zorlu acılar sevene hazdır Elbet daha zoru ak gül kalmakmış Kaldım bir arada, iki derede Ay can sevda kırar bizim yörede. Kurşun atsan ölmez iki kere de Hasretin kaderi dalda solmakmış Gönül muhabbete, ilaç yaraya Balık suya hasret, avcı karaya Mesafe koyar da canan araya Murat gelen taşa hedef olmakmış Sevdan kor ateştir dumanı tütmez Gel desen de gelmez, git desen gitmez Bir cevap yazmaya tenezzül etmez Hayat sağı-solu adımlamakmış Cananım doğru der doğruyu bilmez İndirir keseri sağrıyı bilmez Yanan yürekteki ağrıyı bilmez Bildiği, gönülden yıldız yolmakmış Arzular biçare, çaresiz iken Uykular gözüme olurken diken Ayrılık hasreti belimi büken Vuslat sevgiliyi tezden bulmakmış. |
*Ak Ölüm…
Ruhum ruha ram olmuş, kemiğe ete değil Gam örgülü her bakış, bekleme ki yaz gelsin. Sevdikçe sevdim ama gönülden öte değil Kurumuş beyaz gülüm,'zemheri' ayaz gelsin. Mehmet can pazarında, Mehmet suskun niçin de! Mehmet bir mesaj yazar, gecenin tam üçünde Mehmet mezar başında, Mehmet mezar içinde Duaya kalksın eller, ardından niyaz gelsin. Gönüller bayrak alı, sitemler karaçalı Bir yanım yeşil koru, bir yanım mavi yalı Muhabbet cemindeyim, etrafım yaren dolu Kâinata göz gezdir, sivrisinek saz gelsin. Gül şehrini seyreden aşığa plan kurar Aşığın zara düşer, güllere seni sorar Sırrın okyanusunda şifreyi sevgi kırar İzzeti ikramına, beş bin kurban az gelsin. Asalet boynu bükük, asilde maya küskün! Doğada üç telaşa, güneş var aya küskün. Ferhat Şirinden ayrı, çöller Leyla’ya küskün Ak ölüm kara giyer, akıbet beyaz gelsin. |
*Akıl Sırra Uymaz!
Bir sözüm var dinle hele Akıl sırra uymaz oğul... Nasihati verme yele Şirret şerden doymaz oğul... Zaman kötü, zamane hiç İyi kötü seçmesi güç Azıksıza vakitsiz göç Yaşanmışı saymaz oğul... Burnumuzdan soluruz da Gerçek yolu buluruz da Allah’a kul oluruz da Kötü kullar koymaz oğul... Muhabbette emir biter Paslanınca demir biter Çabalarsın ömür biter Kıymet bilmez aymaz oğul... Buldun düdük öttür öttür İnsan kemik ile ettir Söz namustur, söz senettir Sözün eri caymaz oğul... Hayat biter nefret kinde Dost aranır kötü günde, Dost yanında aleyhinde Atılsa da duymaz oğul... Nefret biter öç olmazsa Köpek bilmez aç olmazsa Kârı yoksa, hiç olmazsa Dedikodu yaymaz oğul... Kin yüreği bitirmez mi Aşk menzile yetirmez mi Yel kayadan götürmez mi Söz mü, seni oymaz oğul? |
Alaz Köze Gelir
Aklın yolu bir olunca Dağlar dize gelir yavrum. Gönül dostunu bulunca Bülbül söze gelir yavrum. Akıl, fikir, us Allah’a Şafak yırtılır sabaha Baş çevrilir Beytullaha Gerçek yüze gelir yavrum. Aşk ehlinde hedef duru Şirk ehlinde bin bir soru Onun aşkı, Onun nuru Sevda göze gelir yavrum. Bağda gülü gözetmeden Sır bozulur söz etmeden Arkayı ters yüz etmeden Önler bize gelir yavrum. Baş düşünce başa doğru Gönüllerde diner ağrı Gel deyince kutlu çağrı Alaz köze gelir yavrum. O her şeyin ilk ve sonu Kim ki insan bilir O’nu En evvelki, en son konu Öz ki, Öze gelir yavrum. |
*Aman! Ha!
Kulak ver sözüme, mazluma dikkat “Kurban olum” deme darılır, aman! Gönül kırmak yasak, cezası kat kat Sabır et köpüren durulur, aman! Mazlumda gönül gül, yeşerir, solmaz Mazlumun duası havada kalmaz Mazlumu ezenin ahiri olmaz Gün olur düz yolda yorulur, aman! Ayırtmak da lazım samanı saptan Suçlamak doğru mu herkesi hepten Yoksa kurtuluş yok, cezadan, ipten Önyargıyla nere varılır? Aman! Haklı olduğunuz yer yok mu? Vardır. Bu durum da zaten adama ardır Mümin ki dostuna sadıktır, yardır Günahı sevabı sorulur, aman! . Hisse almalısın dediklerimden Yoksa bağış olmaz Yüce Kerim'den Yaraladın beni birkaç yerimden Nasıl bu vaatte durulur, aman! . Ben biri söylerim, sen bini anla Hedefe varılmaz ithamla, zanla Kanı yuyarlarsa mutlaka kanla Muhakkak gönüller kırılır, aman! . Kaçış yok hesaptan, kulluktan öte Gönül mükmin yaşar bolluktan öte Bir yol açılır ki yolluktan öte Mizan terazisi kurulur, aman! . Bir deliden bin ders almazsa insan Gün olur ki olur yer ile yeksan Ben bana söylerim, anla be Hasan İnsan ta beyninden vurulur, aman! ! |
*Arzuya Yem Olmak…
Sevda dergâhında yıldız derilir Ben beni satarım alan bulunmaz! Gönüller post olur, yere serilir Hasret kapısını çalan bulunmaz! Seni bende ara beni sende bul Ben sana öğrenci, sen bana okul Bana gitmek için beni eyle yol Evladın, torunun, balan bulunmaz! Yıldızlar yamadım olmasın gıybet Her fani nöbetçi, zamansa nöbet Herkes yarattığı gurbette elbet Ölür, namazını kılan bulunmaz! Zonklayan başımın ağrısında sen Seherde müezzin çağrısında sen Yolun en kestirme doğrusunda sen Bu fani evrende kalan bulunmaz! Beni ortak ettin bunca günaha Çaresizim, yakam elinde daha Sahuru görmedik, geldik sabaha Ramazan davulu çalan bulunmaz! Bazen erenlerden görünür insan Arzuya yem olur, sürünür insan Gecenin rengine bürünür insan Kim demiş çok sözde yalan bulunmaz! |
*Aşık Yaşar Reyhani
GÖÇ -Aşık Yaşar Reyhani'ye- Gurbet uzadıkça, hasretlik artar Altmışlık avare köyden göç eder. Cümle aşıkları söz ile tartar Dünyaya gücenir, aydan göç eder. Gelsin denilen yaz evveli güzün Yaprağın düşüşü kıştaki hüzün Belli ki şöhrette kalmadı gözün Balık suya küser, çaydan göç eder Sevgi merkezine doğma zamanı Karlı bulutları sağma zamanı Rahmet olup yere yağma zamanı Ok kirişten bıkar, yaydan göç eder. Ne yatarsın usta, yatak mı rahat? Vade mi ulaştı, doldu mu saat? No’lur bu kasveti üzerinden at! Şiir öksüz kalır, meydan göç eder. Şimdi aldığını verme vaktidir Sonsuzluk sırrına erme vaktidir Artık hesapları görme vaktidir Aşıklar düğünden, toydan göç eder. Gövde köke küskün, yapraklara dal İhtişam zorundan terlerken al al. “Arzu”suna dargın emektar sandal Bilinmeze doğru koydan göç eder. “Erzurumlu Gelin”, yatan hastası Göç mevsimi “Turnalar”ın ustası “Yasindir mektubu, ihlas postası” Korkarım aşıklık soydan göç eder. Bekleyeni olan yolcu gelecek Ömür kısa, dünya yalan, son gerçek. Sermayesi ”nazlı yare bir çiçek” Cümle ihtişamı huydan göç eder. |
*Baykuşun Da Gözü Güzel! !
Memlekette en basit iş Keneleri kanlandırır Karabasan olunca düş Arzuları sonlandırır! Bırak bölsün parçalasın Bazen kızsın fırçalasın Varsın bozsun kurcalasın Bir bakarsın canlandırır! Yüz ki yaratılmış özel Ona şekli veren ezel Baykuşun da gözü güzel Viraneyi şenlendirir! Sözlerini pirden aldın Gözlerini nurdan aldın Kaşlarını nerden aldın El aleme ünlendirir! Akıl zerre, yükü çeki Bire meylet, kalsın iki Şiir neyin gıdası ki Ruhumuzu dinlendirir! Saygı ile andığımız Bazen yanıp donduğumuz Ehil, emin sandığımız Çapsızları enlendirir! Kazanınca çulsuz da bey Çağrılıyor hey babam hey Şu siyaset ne mene şey İnsanımı kinlendirir! |
*Beklentimiz Yok, Hâşâ.
Ben sana gülüm demem, gülü bülbül hırpalar Hakikate kilitli, dillerimiz bak bizim. Çörek olmaya kalkar istifteki arpalar Çöpçüler uğramasın, meydanımız pak bizim. Kimse yorum yazmasın, kimse bizi övmesin Yüzümüze överek, arkamızdan sövmesin Bizi yaradan sevsin, aradanlar sevmesin Meşhur olmak kaygımız, beklentimiz yok bizim. Sevdan yürek yarası, bunu bir Mevla bilir Kokusu farklı onun, kal-û belâdan gelir Bilirsin ki; bu gönül işaret etsen ölür! Sevenimiz yoksa da, sevdiğimiz çok bizim. Sen gittin yıllar oldu, yüzüm gülmedi inan Var mıdır sevdasına bende içlice yanan? Sen arzu etmesen de geliyorum ben canan Bir yarımız açsa da, bir yarımız tok bizim. Per perişan haldeyim, doğrulmaz belim benim Hayırsıza “hoş” dedim, kırılsın elim benim Bugün bir dostu kırdım, tutulsun dilim benim Sözümüz dosta güldür, vefasıza ok bizim. Dere sudan habersiz, rehber yönden habersiz Sevgi senden habersiz, saygı dünden habersiz Ben akıldan habersiz, akıl dinden habersiz Yeter üç beş inanmış, olsun bu yüz ak bizim. |
*Ben Ben’i Benden Saymıyorum Ki!
İnsan vardır sadece akıl verir işi bu İnsan vardır sadece şerri görür düşü bu İnsan vardı düz bilmez, eğri yürür şaşı bu İnsan vardır 'ben' diye insana bakar gider |
*Ben Sana Takılı Kaldım
Atmışın evveli, yetmişten sonra Ben sana takılı kaldım beyhude. İki bin de işi bitmişten sonra Yeniden aşığın oldum beyhude. Seni sevdiğimi kimseye deme Acep söylesem mi deme, söyleme Sakın bana kızma, sitem eyleme Ben gönlümü sana saldım beyhude. Dünyada her şeyin var bir göreni Dosttan dosta gider gönül treni Aşkın tekeri yok, tutmaz freni Düşerken aklımı buldum beyhude. Bırak tunçtan eller tene dokuna Sevenin ki hasret yaşar kokuna Avcı bu, yaralar, gelsen okuna Çok dedim, nasihat aldım beyhude. En masum işini göremez deme Arzulara cevap veremez deme Bana ulaşamaz, eremez deme Gönlüme köz düştü, soldum beyhude. Yastığın taş olsun ekmeğin yavan Çığlıktan inlesin döşeme, tavan Beni hiçe sayan, başından savan Hayali sükuta daldım beyhude. |
Beynimi Kemiriyor, Kanımı İçiyorsun.
Oturdum bir kenara, yürekte onmaz yara Beynimi kemiriyor, kanımı içiyorsun. Gönlüme hasret yazdım, yapıştırdım duvara Boynumu bükük koydun, zil taktın uçuyorsun. Yoğun içine daldım, yokları seçiyorum Asırlık susuz pınar, kanarak içiyorum Sana sultan deyerek gönlümü açıyorum Bıraktın yarım beni, yarımı saçıyorsun. Yıldıza kement atmış, ayı tutmuş bir eli Bülbüle figan düştü, güle Leyla diyeli Boynum baştan habersiz, sana eğdim eğeli Mihnetle bir gül açtı, kesiyor, biçiyorsun. Sevdiğin belli olmaz, sevmediğin hiç değil Kim olsa söyler bunu dile sevda güç değil Göçerlere karıştın gidiyorsun “göç değil” Aklıma koydun seni, sebepsiz kaçıyorsun. Gönüllü tutsak oldum, geleceğim yol çamur Ufukta sahte mevsim, hakikatsiz kul çamur Yol yola çıkacaksa varsın olsun ol çamur Sıradan saydın gülüm, görmeden geçiyorsun. Düştüğüm dipsiz kuyu, umutsuz yatıyorum Çıkmaya çırpındıkça batıyor, batıyorum Artık benden usandım, ben beni satıyorum Bana kapattığını kimlere açıyorsun? Hayallerim fütursuz, düşler nadan, firarda Hasret infaz ipinde, aklım takılı yârda Çölde serap gibiyim, git ama bir kez sor da Zemheride kaldım ben, sen yaza göçüyorsun. Söz hakkı tanımadın, kararı verdin kendin Ellere gül olsan da, bana dalsız dikendin Bitirdin beni ama, işte sen de tükendin Gönlüme köz düşürdün, külden ne seçiyorsun? |
Biçare…
Gece kara kazan, vesvese cana Yıldızdan yıldıza boyu, biçare… Bildiğini yutmak züldür insana Düşünmeden artık uyu biçare! Be insafsız ağu kattın aşlara Taşları değdirdin yıldız başlara Mıh çaktın gözlere, değdi kaşlara Bu günün dünden de koyu biçare… Zaman kötü, bunalımda, dardasın Zemheride gömüldüğün kardasın Yerlerden ziyade çok yukardasın Arzuların dipsiz kuyu biçare… Gerçek aralanır durunca başlar Zirvelerin yolu vadide başlar Maksuda kavuşur sabırlı başlar Hasret ki; tüketir suyu biçare… Uğradık gül diye gülsen-i bağa Selam verdik aşkla sol ile sağa Seni yolladık ya en son durağa Kavramıyor akıl, duyu biçare… Kusursuzdu elif okur dillerin Hayat acı çile dokur dillerin Bülbülden de bülbül şakır dillerin Dost eder kuğuyu, toyu biçare… Zamanı kavramaz, dünlerde gezer Yarına el sallar, bugünü süzer Kulaç atma bilmez, deryada yüzer Bu da Kalelinin huyu biçare. |
Bilirim! ...
Hayat acı soğan, sıkıp elinde Gözünde hıçkıran yaşlar bilirim! Bir ömür boyunca sabrın çölünde Eğilmek bilmeyen başlar bilirim! Dar boğazdan, hür boğazı sesleyen Bütün insanlığa sevgi besleyen Yiğitlerin mezarını süsleyen Ben burdayım diyen taşlar bilirim! Şu dünya denilen gam tarlasında Şu vatan denilen zam tarlasında Tamtamcı herifin tam tarlasında Töhmet ile yenen aşlar bilirim! Fikir kuklaları atsa da cirit Özgür ağızlara yakışmaz kilit Gökte boğuşurken şimşekle bulut Erkekçe çatılan kaşlar bilirim! |
*Bilmeden
Davete icabet sünnet diyerek Arkanızda yürüyorum bilmeden. Rıza-i Bari’ye boyun eğerek Sizi burçta görüyorum bilmeden. Sefalet kapıyı çalıyor tık tık Gönüller fukara, akıllar yırtık Bayramlara bayram demek zor artık Bayramlıklar örüyorum bilmeden. Başı hep önüne eğikleri var Ahular, ceylanlar, geyikleri var Gölgesi kendinden büyükleri var Selamımı veriyorum bilmeden. Her mecnunun bir Leyla’sı var ama Güne sığmaz dünya ona dar ama Bu ortamda yaşaması zor ama Hala ayak sürüyorum bilmeden. Mürşidin arzusu yönü değişti Kâhinin söylemi, cini değişti Başların devleti dini değişti. Okudukça eriyorum bilmeden. |
Bin Ülke Verseler…
Bin ülke verseler beleşten, evet Birisini vatanıma değişmem! Sultanlık verseler, etseler davet Sürüsünü vatanıma değişmem! Riyasız bir aşkla her anlarını, Anne sütü gibi emdikçe emdim! Doğudan batıya insanlarını, Kusurlu olsa da gönlüme gömdüm! . Haklı sitemine boyun eğerek, İçtim Yozgatlının her çilesini! Ayırtmadım şudur budur diyerek, Sevdim Mardinlinin silsilesini! Ardahanlı başımdaki tacımdır Batmandaki ciğerimin yarısı... Bitlisli can yürekteki acımdır Kayserili güzel yurdun arısı... Serhat Kars’ı defe koyduk çalmadı Erzurum’da can Reyhani üzüldü! Samsun kendisini hâlâ bulmadı. Gözlerimden Yeşil ırmak süzüldü! Sorunumuz Konya ile olmazken, Pertek su yolunda bir gelin ağlar! ! Van’ın Çaldıranda gün doğar erken, Hozat’ın şaşkını yüreğim dağlar! Posof’ta Müdamî inlerken kardan Fethiye’de herkes denize girer! Yaratan Bayat’ı var etmiş nurdan Sivas’ta aşıklar vuslata erer! ! Tüm ülkeyi İstanbul’a doldurduk, Taşı toprağına altın diyerek! Vurguncuyu, soyguncuyu güldürdük Kadere, talihe boyun eğerek! 1 Dinleyene küçücük bir sözüm var Cennetin ortası memleketimde… Bize göre evet, geçinmek çok zor Burda paşada bir, öksüz, yetimde Güzel olmasaydı bunca bu ülke Bu kadar aşığı olur muydu ki! Yad göz dikmeseydi bu eşsiz mülke Tüm canlar kendini bulur muydu ki! Şehitlik sinesi, kutlu diyardır, Burada canlarım yan yana yatar! Elbet riyakarı, çürüğü vardır! ! Ülkem aşkı beni hayatta tutar. |
*Bir Çubuğa Saklanmak.
Çağı örseledi zaman Salıyı özel süpürür. Saklandığım andır bu an Yalıyı hezel süpürür. Halimi arz ettim paşa Seni küçümsemem hâşâ Beni böyle yorma boşa Bolu’yu güzel süpürür. Gönül derdim derindeyken Sözün mahrem yerindeyken Gözlerinin ferindeyken Doluyu ezel süpürür. İş yapılır uyarında Az bulunur ayarında İrşadi’nin diyarında Çalıyı gazel süpürür. Kurumuşsun koklanarak Her dakika yoklanarak Bir çubuğa saklanarak Ölüyü bir 'el' süpürür. |
*Bir Garip Zaman Ki!
İki yolun ayrımında bir insan Nereye el atsa birisi noksan Yarından umutlu, yüzdesi doksan ………………Öne çıksa beti-benzi sararır ………………Geri dönse geleceği kararır. Bulut çökmüş gönül köşkün üstüne Bu bulutun gönüllere kastı ne Dost selam yollamış dostun dostuna ………………Benden bıksa beti-benzi sararır ………………Geri dönse geleceği kararır. Muhabbet cemini bizimle açtı Pınarda söz verdi, arzuya uçtu Sohbetin buğulu suyunu içti ……………..Nere baksa beti-benzi sararır ……………..Geri dönse geleceği kararır Ocağı huzurlu görememişse Bağından bir çiçek derememişse Desteleyip dosta verememişse ………………Reyhan koksa beti-benzi sararır ………………Geri dönse geleceği kararır. Güle sevdalanıp şakıyan bilir Aşkı ilmek ilmek dokuyan bilir Gönül kitabını okuyan bilir ………………Yaşı aksa beti-benzi sararır ………………Geri dönse geleceği kararır Sabah mı uğursuz, gece mi uzun? Kara mı yazılı talihin, yazın? Sevene haz verir sitemin, nazın ………………Sözü oksa beti-benzi sararır ………………Geri dönse geleceği kararır. Görenler sanır ki akıl tam değil Gözler buğulanmış, ayna cam değil Sevda mihnet değil, ölüm gam değil …………..….Gönül yıksa beti-benzi sararır …………..….Geri dönse geleceği kararır. Sohbeti, sözü var tutmasa olmaz Gönlü su yoluna yatmasa olmaz Arada kaşını çatmasa olmaz ………………Dostu sıksa beti-benzi sararır ………………Geri dönse geleceği kararır. Kaderi, kazayı yaratan Allah Şafağı söktürür ve olur sabah Göz bunu görmezse eyvah ki eyvah! …………..….Umut yoksa beti-benzi sararır ………………Geri dönse geleceği kararır |
Bir Gerçeğin Anatomisi
Kavrulmuş toprağın yorgun yüreği Zincirde tutarken görmez hür dünya Kavrulur yanarım sevda gereği Bir sevgi kozası örmez hür dünya Hür dünya ağlatır mazlum meleği Yutar asumanı, çalar feleği Annelerin kabul görmez dileği Bu yüzden cennete girmez hür dünya Düşmüştür omuzdan başlar toprağa Yığılmış ovaya, benzemiş dağa Gelmez subaşına, gelmez uğrağa Bir kez sebepleri yermez hür dünya Gökçe dağlar umut verip açanda Ahududu avcısından kaçanda Gökte turna, dağda keklik uçanda Kan alır, can alır, vermez hür dünya Batarım aşikâr gören gözlere Bombayı namluya süren gözlere Âleme vesvese veren gözlere Sevgi sürmesinden sürmez hür dünya Kardeşin kardeşe ettiği zulüm Zalimin mazluma sattığı bölüm Göklerin yerlere attığı ölüm Ölümün gülünü dermez hür dünya Sen olmasan yoktur ağzımın tadı Sensin sevgilimin sevgili adı Sensin Türkoğlu’nun bir tek muradı Bu düşüme aklın ermez hür dünya |
Bir Meltem Esti Ki!
Gönülsüz gönlünün seyrine daldım Sevgimiz özeldir, saygımız tüzel… Bir meltem esti ki, esiri oldum Sözü sayısal de çözemem sözel… Bana bir mektup yaz kara olmasın Satır arasında ara olmasın Bir gönül göster ki yara olmasın O pak yüreğini öpeyim güzel… Bana 'beni sev de' bu benim işim Sevginle birlikte artmakta yaşım Hasretliğin kadar büyük mü başım Baharı zemheri, yaşmağı gazel… Bir selam yolla ki, sitem olmasın Sevdiğini söyle, itham olmasın Bir söz de ki, benim hatam olmasın Giderken arkamdan sallansın bir el… Metin ol başını göğsüme yasla Utanma, sıkılma, vazgeçme asla Beni ancak benim ile kıyasla Seni seviyorum, bende ki özel! |
Bir Yürek Sustu
Yel değdi, üzüm yandı Daldaki üzüm yandı “Hicret” der, seçer gider Kavruldu özüm yandı. Kuranlar dokunanda Analar yakınanda Bir yiğit göçer gider Dostları bakınanda. Vadi var, sözü kavi Yutar mı toprak devi? Sözünden geçer gider Gittiği yer can evi. Kan akar, can dayana Derim ki dost uyana Başları biçer gider Halk için Haktan yana. El bizi kınar oğul Yürekler yanar oğul Şerbeti içer gider Yüz akım, çınar oğul. Vatan der vatan acı Vatan ki başın tacı Bağrı yanık er gider Kardeşsiz kalır bacı! |
Biraz İnsaflı Ol…
Duru dingin yaşantına haz verdim Acını acımla kardım her gece… Zemheriydin, bahar verdim, yaz verdim Sonra ahvalini sordum her gece… Gururunu okşayarak suç ettim Hayalini iki ettim, üç ettim Seni aldım bu başıma taç ettim Tuttum divanına durdum her gece… Kapıdan girmeden gözünden öptüm Senin için ağızlara ot teptim Düşlerini incitecek ne yaptım Yumruğu sineme vurdum her gece… Can kattım sendeki emanet cana Hep sitem yolladın ordan bu yana Ben dedim sevgili, sen dedin “ana” Türlü türlü hayal kurdum her gece… Yüreğimi yüreğine bağladım. Hayalimi hasretinle dağladım Peki ne kazandım, neyi sağladım Düşlerle kendimi yordum her gece… Biraz insaflı ol, biraz da âdil Aramızda tamam on bir adet il Yolladığın sitem hiç adil değil Seni bu sineme sardım her gece… Hayal atı ile yollara düştüm. Yüreği buz kesen kullara düştüm Artık tahammülsüz hallara düştüm Kapına takatsiz vardım her gece. |
Bu Şiirin İçinde...
İçeriye girsen, dışardan baksan Sır gülüyor bu şiirin içinde. Gereksizden fazla, idraki noksan Şer gülüyor bu şiirin içinde. Akıl almazlığın şeref payını Kiralığa verdim, çekti yayını Ezber etti, muhteremi, sayını Gör gülüyor bu şiirin içinde. Zalimlere giydirecek taç yetmez İmkânsıza meze diye koç yetmez Kanun yetmez, ceza yetmez, suç yetmez Gür gülüyor bu şiirin içinde. Tur atanlar, tor atanlar burada Çok atanlar, yel yutanlar sırada Akıl, fikir, izân, idrâk kirada Kir gülüyor bu şiirin içinde. Bir yanda yiğite dar gelen Eruh Bir yanda sayısız saygısız güruh Biraz azim, biraz gayret, biraz ruh Der gülüyor bu şiirin içinde. Çağdaşlığı terk edeli firavun “Bana kaldı” diye avun ha avun Su alıyor gemi, deleni savun Yer gülüyor bu şiirin içinde. Yağmur yağar ırmağımız yas tutar Akıl, fikir zıvanada pas tutar İdrak, izân birbiriyle küs tutar Kör gülüyor bu şiirin içinde. Şiir değil bir bilmece mübarek Bu işi çözmeye Nuh Nebi gerek “Ne günlere kaldık,eyvah” diyerek Er gülüyor bu şiirin içinde. |
Cancağızım…
Üç günlükken kocalttığım evdeşim Hâlâ bana toz kondurmaz yanarım! Uğur dilemezse düzelmez işim Bir kararda bir an durmaz yanarım! Ona mecnun kul yerine koyar da Yalvarırım, anlatamam duyar da Benliğimden çırılçıplak soyar da Asla yüksek hayal kurmaz yanarım! Köyümün “kınalı kızıydı” eşim Benim anlımdaki yazıydı eşim Herkese bakınca kuzuydu eşim Kimseyi hor görmez, kırmaz yanarım! Öz derdi olurdu herkesin derdi “Çile benim olsun, dert benim” derdi Ayağına siyah çorap giyerdi Şimdi aldığımı sormaz yanarım! Nasıl anlatayım vasfını, nasıl Kime baksam kopya, bir tek O asıl Beni şair eden O’dur velhasıl Dost içinde boynum burmaz yanarım! Daima üstümde tuttun gölgeni Tutsak ettin mağrur kapına beni Sevdan ateş gömlek, yakar bu teni Ahu zar Allah’a varmaz yanarım! |
Cilveye Bak, Naza Bak
Hükümdarım diyor bacaksız pire Foduldaki hakkı bilmez göze bak Sırça sarayına dadanmış fare Evlek evlek parsellenmiş düze bak Tabanvayda unutulmuş kırıtan Anafor örgüte tabela tutan Şairciğin sayfasında sırıtan Kırk dudaktan arta kalan kıza bak Parsellenmiş, karabasandı günde Külahın kaybolsun izzete sinde Cümle cücelerin şer meclisinde Ayyaşa bak, kodoşa bak, caza bak Doğru sözü dokuz köye götürsem Kovandaki sinekleri bitirsem İkisini bir araya getirsem Birbirine aşna fişne koza bak Cıfıtların oynadığı oyunda Aklın ışığını göster soyunda Fasıklığı minarenin boyunda Şu ayyaşın tozuttuğu toza bak Şu köhne parklarda *******ken sen Koynuna sokulur samyeli erken Sabahlar oluyor, gün doğdu derken Şu kör göze, şu utanmaz yüze bak Hamaset gemisi kör meydanında Asalak beyleri gör meydanında Fikir kuklaları şer meydanında Şu namerdin takındığı poza bak Aygır at yaylada beğenmez otu Kel ağa ardına gönderir iti Keçi ki, tenhada sağdırır sütü Sürtükteki cilveye bak naza bak |
Dalgalara taş atarım!
Dün alimin dizinde nasihat alan erler Ne tekbir sedasıyla inleyen dilsiz yerler İnsanlığın yüzünü insan o ki ak ede Bugün başına buyruk köre pehlivan derler Yıllar var öz yurdumda paslanmış diller gördüm Halkını tanımayan çağdaş cahiller gördüm Dün renk, ses, ışık, hece ahenkli bu kubbede Şimdi renk kör, ses sağır, kambur şekiller gördüm Maziden koparılmış, atiden habersiziz Bayrakça dalgalanan hamiyetli ersiziz Ne gülen yüzde mâna, ne ağlayan gözde renk Kulun merhametine sığınmışız, fersiziz Yürekte bestelenen en güzel türküleri Aşıklar meclisinde söylenen öyküler Riyanın hançeriyle faziletsiz sevgiler *******in hüznüne terk ettik ülküleri Bizi bizden soğuttu kitapsız alim denen Tek gariplik, yoksulluk halkın boynuna binen İhtirasa kul olmuş baştan başa cemiyet Bin yıldır savaştayız olmadı yenik, yenen Ahlak okyanusunda dolaplar döndürürüz Cahili başa koyar alimi indiririz Değerler birer birer koparılmış maziden Ufukta ışık görsek taş atar söndürürüz Barış ve huzur yüklü gemiler arşa gitti Şu ağız mızıkası çalan canıma yetti Şimdi tek yalnızlığım çalıyor kapıları Bir türkü habersizce dudaklarımda bitti |
Deli YÂR -Tapista-
Sarı sabahlara serçe uçurdum Mahmur yüreğine konsun deli yâr. Muhabbet demledim, sevgi içirdim Gülün gül yüzünde yansın deli yâr. Bu serçe aşk yuttu farkında değil Uçmayı unuttu farkında değil Bahtı ayaz tuttu, farkında değil Yıldızlar saçına insin deli yâr. Hayali geceye sığmayan erin Yüreğinde sızı mekânın, yerin Güneşlere rakip olsun düşlerin. Geceye hükmeden günsün deli yâr. Sabahı olmayan şafakta şarkı Dinlerken şahit tut otuzu, kırkı Sendeki sevdanın, sitemin farkı Bendeki sızıya dönsün deli yâr. Arnavut kaldırım taşımaz seni Dalgalar kıyıya haykırır dünü Kışa doğru ise hayatın yönü! Seni zemheriler ansın deli yâr? Akasya kokulu arzular büyük Gençliğin sırtında iki çeki yük Zamanı, koy yutsun içteki höyük Aslı’da, Leyla’da sensin deli yâr. Yüreğinde taze günü sayıkla Göz ucuyla bir bir yıldız ayıkla Sır okyanusunda köhne kayıkla Mercan meraklısı cansın deli yâr. Arz ettim halini yaktı gökleri Sevdanın saygıyla sevgi ekleri Kar görmeden açmış karçiçekleri Kararsın, buz tutsun, sönsün deli yâr. Fosfor bakışınla sirkat gözlerin Mavi gülümsemen, esmer gizlerin Kaleliye merak sardı sözlerin Söyle ki, bu gönle sinsin deli yâr. |
Dil Etti Beni…
Sırrı hakikatin yârine vardım Gönüller okşayan el etti beni. O cihanda birdi, elverdi yardım Arısız, kovansız bal etti beni Emir dedi, hissedilir, duyulur Ölüm olsa yoluna baş koyulur Sultan yasa yapar şeksiz uyulur Söyleyeyim diye dil etti beni. Ben nasıl kızarım, sözüm kızarır Yüzüne bakınca yüzüm kızarır Bülbül dala konar özüm kızarır Muhabbet bağında gül etti beni. Bu yalan dünyanın ahvali yazık Ömür ki, üç eğri, dört doğru çizik Bana gönül verdi ezik mi ezik Düşkünler yurduna yol etti beni. Ardıç ağacının görkemi güzel Nedir ki meyvesi, döker mi gazel? Tepetakla eder görünmez bir el Tutunayım diye dal etti beni. Vuslata yaklaşır insan an be an Kainatta zikir, en büyük nişan Tek ülkü, tek rehber Rasûl-ü Zişan Lâyık değil idim bol etti beni. Hem darda, hem zorda, darım genişim Tırmandığım dardan olmaz inişim Sensin yakarışım, sen serzenişim Tâbîîn gönlünce hâl etti beni. |
Dokunursan Ağlarım! !
Gel benim bahtı karam, gel benim yürek yaram Umutlarım hıçkırık, angarya sanıldım bak! ! Ne vakit dolar çilem, ne zaman gelir sıram Bu kez de hata ettim, bu kez de yanıldım bak! ! Hayaller dağlar oldu, neylerim buraları Artık peteğe küstü, ayak sürütür arı Fincan bir kez kırıldı, kanattı yaraları Yumuşak yüzlü yılan, diyerek anıldım bak! ! Güvendiğim dağlara, dolu değdi, kar yağdı Leylalardan utandım, yüreğime ar yağdı Gülümsemek kolaydı, inat ile zor yağdı Avanak kaz, sal ördek yerine konuldum bak! ! “Haklısız” demekten de utanır oldum inan Beynimden vuruldum ah, yüzümü astığı an Emellerim beyhude, hülyalarım hep yavan Ne yaptığımı bilmem, vuruldum, av oldum bak! ! Duygularım körkütük, idrak, izan kördüğüm Gerçek olsa gam yemem, ölüm, ölüm öldüğüm İnan beni kahretti, yaşadığım, bildiğim Dokunursan ağlarım, bulut gibi doldum bak! ! |
Düğümü O Çözdürüyor.! !
Unut dilindeki garezi, kini Sevgiye mezarı o kazdırıyor Unut müstameli, unut demini Sevgiyi veriyor, o üzdürüyor Kıymeti yok Bir’in yanında binin, Cihanı tutsa da servetin, ünün... Elinde fırsat var hin oğlu hinin, Eskiyi, yeniyi o bozduruyor Gökler kan ağlıyor, döktüğü dolu Günahkar sağ ile küfürbaz solu Birbirine vuran şaşırmaz yolu! ! Her türlü düğümü o çözdürüyor Sırtını yara ver, bir dağa yasla Sen kendine benze babana asla Al babanı babalarla kıyasla Yüzünü yerlerde o çizdiriyor Yürüsün de bir bak sanırsın beydir Gökleri sırtına kaban yap giydir Gözü sende kalır ne mene şeydir O hasret koyuyor, o ezdiriyor Zalim alim olmaz, kene bit olmaz Tilki kulübeye girse it olmaz Babası eşeğin kendi at olmaz Sözü taşıyan o, o sızdırıyor Gül ektiği gönlü tavaf edemez Turnalarla katar gider kal demez Tutsak olmuş kanat kırık gidemez Bu gönle sevgiyi o sezdiriyor Ten ki senin nefesine tutsaktır Gönlün mahrem bölgesine tutsaktır Alemlerin bilgesine tutsaktır O canı veriyor, o bezdiriyor Bilemezsen bildirenin emrini Yürekte saklarsan kanı-irini Yarıladığında gece ömrünü Beni diyar diyar, o gezdiriyor |
Düğümü O Çözdürüyor.! !
Unut dilindeki garezi, kini Sevgiye mezarı o kazdırıyor Unut müstameli, unut demini Sevgiyi veriyor, o üzdürüyor Kıymeti yok Bir’in yanında binin, Cihanı tutsa da servetin, ünün... Elinde fırsat var hin oğlu hinin, Eskiyi, yeniyi o bozduruyor Gökler kan ağlıyor, döktüğü dolu Günahkar sağ ile küfürbaz solu Birbirine vuran şaşırmaz yolu! ! Her türlü düğümü o çözdürüyor Sırtını yara ver, bir dağa yasla Sen kendine benze babana asla Al babanı babalarla kıyasla Yüzünü yerlerde o çizdiriyor Yürüsün de bir bak sanırsın beydir Gökleri sırtına kaban yap giydir Gözü sende kalır ne mene şeydir O hasret koyuyor, o ezdiriyor Zalim alim olmaz, kene bit olmaz Tilki kulübeye girse it olmaz Babası eşeğin kendi at olmaz Sözü taşıyan o, o sızdırıyor Gül ektiği gönlü tavaf edemez Turnalarla katar gider kal demez Tutsak olmuş kanat kırık gidemez Bu gönle sevgiyi o sezdiriyor Ten ki senin nefesine tutsaktır Gönlün mahrem bölgesine tutsaktır Alemlerin bilgesine tutsaktır O canı veriyor, o bezdiriyor Bilemezsen bildirenin emrini Yürekte saklarsan kanı-irini Yarıladığında gece ömrünü Beni diyar diyar, o gezdiriyor |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:35 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.