![]() |
Ali Hışıroğlu
Adsız Şiir
Ne başı var ne sonu, zamanın korkunç yeri, Aşklar irin kusuyor, hep topluyor kederi... Başka şey derdindeyim, bu açmaz bir mengene, Madalyalar verdim hep gölgemi katledene... Ve rol yapıyorum ben, bu hayatın aktörü, Beni ben sanıyorlar güldüğümden ötürü... Ne derdim biliniyor, ne kan damlayan beynim, Gündüz güldüklerime gece ağlayan benim... Ne arkadaş ne bir dost, bana ben de yabancı, Aynaya düşen gölgem bana diyor yalancı.. İşte yaşım kırk oldu, kırk lokmalık bir ömür, Hayatım kızıl alev, gözleriyse saf kömür.. Umudum hapsedilmiş yüzümdeki çizgide, Bir tek bana ulaştım, kırk yıldır gide gide.. Keşke hiç doğmasaydım, görmeseydim yangını, Boğmasaydım bir ömür içimdeki dargını.. Bilmeseydim Allah'ım sıvı, renk, ısı; Kırk ton gelir belki de bu sualin tartısı... Allah'ım, ey sevgilim, Rahim sensin, faal sen, Yüreğim parça parça bir kez beni güldürsen... Artık ölsem de ne gam, mezar benim nur hânem, Emsalsiz arı aşkım, benzersiz bir tanem... (2001) Ali Hışıroğlu |
Anneme
Yüreğini açıp dualar ederken, Yavrunu da sakın unutma ha anne. Mevsimi mevsime devredip giderken, Kavuşmaktır niyet,ölümse bahane.. Gitmeliyim artık kervanım kaçmasın, Yarim perdesini hüzünlü açmasın, Şiirimi keder dağıtıp saçmasın, Gözlerime bakıp gülümse be anne... (1987 - Safiyar'dan) Ali Hışıroğlu |
Anneme Mektup
Merak etme beni, hala yaşıyorum, Yaşamaya her gün yeni başlıyorum, Bazen geçmişimi dönüp taşlıyorum, Ak düşmüş saçıma, ben de yaşlanmışım, Anladım, bir ömür 'hiçe' yaslanmışım.. Hep genç kalacağım, hep böyle dinç sandım, Çalıştım, çırpındım, para da kazandım. Hayaller kurmaktan bıktım da usandım, Gözlerim doymadı, hırslarım sönmedi, Oysa ölenlerden kimsecik dönmedi... Bana öğrettiğin dualar aklımda, Gözlerim yaşlandı, resmine baktımda, 'Oğlum 'diyen sesin hala hatırımda, Zaman bir silindir, her şeyleri ezdi, Benliğim bir anda mazilerde gezdi... Masallar anlatıp beni kandırırdın, Gözümü yumunca uyudum sanırdın. Her sabah öperek sen uyandırırdın. Şimdi yetimim ben, sen gittin gideli, İçimde tepinen delirmiş bir deli... Bazan bir an gelir korkarım ölümden, Bazen de donarım, gizlerim gönlümden, Giderken kaç pare götürdün ömrümden? Halden hâle geçiş, hiç dikiş tutmuyor, İnan ki yüreğim seni unutmuyor... Az kaldı, ardından, ben de geleceğim, Bu yerin altına elbet gireceğim. Bana dualar et güzel anneciğim. Bir akşamüstüydü, unutmam o günü, Herkese söyledim anne öldüğünü... (2002) Ali Hışıroğlu |
Avlu
Ben katiyen sarhoşum, katiyen aşk düşmanı, Savruluyor eşyalar, varlığım savruluyor. Gelecek tıpkı vazo, geçmişimse bir anı, Öyle bir dert ki derdim, her vakit yavruluyor... Ne harabeler gördüm, ne zifiri zindanlar, Erişilmez uçurtmam, balıklara takıldı. Hakikatlar eriyor, artık beni kim anlar? Nemrut'un dev ateşi benim için yakıldı... Bahira asırlardır, yüreğime tutundu, Bir ışık düştü, ışık; kum tanesi kainat, Ben katiyen anladım, kum tanesi yutkundu, Kainat alev aldı, insanlarda kör inat... Yüreğin yollarını geniş tutun, misk tutun, Hallac gibi koskoca, yufka yüreğim geçsin. Benliğim gökyüzüyse, ellerim birer sutun, Kapıda duran adam, dedi ki; daha gençsin. Yelkovanım çakılmış akrebin tepesine, Kelimeler kelepçe, hakikatlar tuzakmış. Bir derde çattım ki ben, dertlerin efesine, Kaç asırlık düello, kaç aşkın kanı akmış... (MAYIS/2005) Ali Hışıroğlu |
Bakarlar
Yazdığım şiirlere bakarlar, Okuduğum kitaplara, Ben ölünce. Belkide kına yakarlar, Anlarlar nasıl bir adam olduğumu. Hasretlerime, sancılarıma bakarlar, Ve işin en garibi Yalnızlığıma bakarlar. Biliyorum bir tuhaf yağar Mezarıma karlar, Sen gülünce. Ya dualarımı, beddualarımı; Beni ele veren sevgilerimi, Peki onca gözyaşlarımı, Belkide diri diri yakarlar, Bunca aşklarımı. Gök yüzüme bakarlar Ben dönünce... Ali Hışıroğlu |
Ben
Ben bu karmaşanın sanık sonucuyum, Bir parçasıyım hem o sırlı bütünün. Çözdükçe uzayan bir ipin ucuyum, Alın beni benden, sessizce götürün.. Âlem bana ayna, onda beni gördüm, Ne varsa âlemde hep içime gömdüm, Bu bilinmez sırrın saçlarını ördüm, Aldım beni benden, ben ikiye böldüm... (1998 - Safiyar'dan) Ali Hışıroğlu |
Benim Dağım
Makbulümdür, varsın dayansın surlarıma zaman, Surlarıma dokunsun nazenin ellerini. Ne bir yıldız düşsün gayri ne de bir çocuk ağlasın, Kabulümdür bu yokluk, kabulümdür bu duman... Herkesin bir oyuncağı bir de derdi var, Erişilmeze atar kemendini ve ağlar, Biri Turusinadır, diğeri Hira Dağı Benim dağcazımı bir başkası bağlar... Yağmurlara yaslanmış bir meçhul gibi İmdat ellerimi kopartır zaman. Bayrağına küf bulaşmış gezegenin Ya toprak, kefen, ya mezar; Aman, aman... Bir secdenin cazibesi tüm kainat, Alfabesine sığınırken yakalandım İşte bu kadar yokluk, işte bu kadar sanat... (2007) Ali Hışıroğlu |
Benim Yarim İstanbul
Durgun dalgalarınla dertleştim İstanbul’um, Sırrını bölüşmekten imtina etti Haliç... Ben de böyle hicranlı, ben de böyle bir kulum, İşte gurbet gözyaşım, arlanmazsan al da iç.... Aklımın terasında, İki kaş arasında, Gül solmuş yarasında, Benim yarim İstanbul... Daha dün gibi her şey, her şey ölü ve taze, Boynuzu kırık boğa, yahut pinti bir aslan... Daha dün bir sultandın; şimdiyse bir kepaze, Çağır bari Bizans’ı ona sığınıp yaslan... İhanet bulaşmadı, Kahpelik yanaşmadı, Mahzunluk yaraşmadı, Benim yarim İstanbul... Üsküdar sahilinde vapurunu vurdular, Kadıköy uykusundan nedense uyanmadı... O yasak sevdamızı âleme duyurdular, Eyüp’ün ışıkları kaç asırdır yanmadı... Yeniçeri ağası, Bırakmış ihtirası, Yüreğimin belası, Benim yarim İstanbul... Yanmadı hiç boğazın kana çalan güneşi, Fatih’in törpülenen yüzyıllık umudu var... Vahdettin kamburlaşmış, tıpkı hilalin eşi, Bizans’ın surlarında yükselen başka duvar... Kanımı donduransın, Vakte karşı koyansın, Bırak kainat yansın, Benim yarim İstanbul... Yemin billah bulunmaz sen İstanbul gibisi, Bir yanında gül kokar, bir yanından kan damlar... Nerden bulaştı sana bu hıçkırık mavisi? Meram kuru bir yaprak kuzu kuzu adamlar.... Tüm coğrafyanın gülü, Ve gün görmüş, görgülü, Kaderi “ah” örgülü, Benim yarim İstanbul... Bayazıd meydanında kuşlar idama durdu, Henüz daha dönmedi ulu hakan seferden. Gözyaşları olmasa Sultanahmet kururdu, Ne bir iz ne de nişan şanı yüce neferden... Geçmişinle öğün dur, İster sus, ister kudur, Âleme sözüm budur, Benim yarim İstanbul... Fazlınla büyüyormuş Anadolu sevdası, Bir öksürsen bilirim, Selanik’ten duyulur... Kim bilir sensin arzın beş yüzyıllık rüyası, Asırlardır hep böyle, çakallar gece ulur... Şarkını unuttun mu? Zamanı uyuttun mu? Mertliği kuruttun mu? Benim yarim İstanbul... Uygarlığın zulmüdür bu betonsu yürekler, Tozlu raflarda eyvah kitabın efendisi... Her sokakta asabi, çılgın belalar bekler, Kol geziyor yurdumda, kahpelik mühendisi... İyi, doğru ve güzel, O “ol” denen sırlı el, Sana vurgun hep ezel, Benim yarim İstanbul, Her vakit böyle hoyrat gemiler yükleniyor, Gaibin hududundan çark ediyor dilekler. Asırlardır peşinden ruhum sürükleniyor, Harabe surlarını şimdi sarhoşlar bekler... Kurtlar kaptı koyunu, Bu kahpelik oyunu, Kurutamaz soyunu, Benim yarim İstanbul... MART-NİSAN/2006 Ali Hışıroğlu |
Bin Yıllık Ölüm
BİN YILLIK ÖLÜM Hep bir yeni sabahın beklentisiyle Kalyonlar çekti Kelimeler ötesi ülkemden Yüreğim... Kâh irkildi bir mızrak boyu zıplayarak Kâh ağladı köstebek tünellerinde Elinde yanık, beyaz bir bayrak. Kan ve gözyaşıyla doyan *** bir uygarlık saltanat sürüyordu. Biliyordum; Tâ çocukluğumdan bellemiştim Ölecektim herkes ve her şey gibi... Koca bir kayayı yontuyordu Yaman Usta Zamanla yarışırcasına Asırlardır yontuyordu. Ne kaya bitiyor Ne de yoruluyordu Yaman Usta, Kıyametini bekleyen bir çiçeği andırıyordu Ömür kısacık Köleler raksetiyordu Zincirlere vurulmuş köleler Özgürlüğün tasmasına vurgun köleler... Ve Artık Bahçemizde Açmıyordu Zambaklar Soba üstlerinde kestane kavurduğumuz günlere mi Anamın adımı telaffuz ettiği Sıcacık günlere mi yanayım... Bîtâp düşen Bu yaşlı gezegenin Tuz karıştı şekerine Baksana çocukların bumburuk ve ürkek bakışlarına! Bir zebani tayfasıdır medeniyetimi esir alan Ve şiirlerime mermi sıkan Suyumdan toprağımdan bıkan Ve bir avuç zebani tayfasıdır medet ey Kan kusturan bilmem kaç bin yıllık hamuruma... (2006) Ali Hışıroğlu |
Bir De Bir
Gel, bir de bir, Hazırlandı, İşte kabir... Gel, bir de bir, Geçer akçe Değil kibir... Gel, bir de bir, O'na yönel, O'nda delir.. Gel, bir de bir, Yok olana Mü'min denir... Gel, bir de bir, Keder neşe Putu devir... Gel, bir de bir, Son fasılda Herkes gelir... Gel, bir de bir, Varlıktan geç, Yokta belir... Gel, bir de bir, Muradını Allah verir... Gel, bir de bir, Başlayacak Yeni devir... Gel, bir de bir, Belki size Uzak gelir... (2001) Ali Hışıroğlu |
Bu Gün Oldu
Bu gün oldu hâlâ yoksun, Donanmalar çıktı yola... Bu gün oldu hâlâ yoksun, Bari bir tek selam yolla... Bu gün oldu hâlâ yoksun, İçimde ah bir tuhaf his. Bu gün oldu hâlâ yoksun, Sevdalarım oldu hapis... Bu gün oldu hâlâ yoksun, İnan dünya bir mezarcık.. Bu gün oldu hâlâ yoksun, Dön gel artık, gel birazcık... Bu gün oldu hâlâ yoksun, Ömür kısa, zaman çabuk.. Bu gün oldu hâlâ yoksun, Yaralarım tutmaz kabuk... Bu gün oldu hâlâ yoksun, Umutları ölüm yoldu, Bak işte bak, vade doldu, Bu gün oldu hâlâ yoksun... (2001) Ali Hışıroğlu |
Bu Nur
İnatlarım yıkıldı; Allah'ım sana şükür, 'Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür...' (EYLÜL/2005) Ali Hışıroğlu |
Bulsam İzini
Kaç mızrak boyu büyüdü? Bu çıplak ayaklarla Hangi yollarda yürüdü? Her tarafı kan, Hasretimin. BULSAM İZİNİ Her yan can ve mercan; duysam sesini, Ruhumun yüzdün sen ah derisini, Tek sen, bir sen, hep sen; sal gerisini; “Araya araya bulsam izini” Tebessümlerinin en irisini, Bahtıma yar etsen, en iyisini, Ve sonra aşkların en delisini, “Araya araya bulsam izini.” Mekke’de nur dolu koca bir sini, Tutaydım aşkların en dirisini, Sev beni, ümmetin en kirlisini “Araya araya bulsam izini.” Bildim dua paklar ben gibisini, Ben sildim kalbimin ziftli isini, Mekke, ya medine, ya hangisini? “Araya araya bulsam izini.” Şükür işte buldum Nuh gemisini, İmanın belki de en demlisini, Uğrunda ölümün erdemlisini, “Araya araya bulsam izini.” İnsanın severim kefenlisini, Boğmuşum ben aşkın dikenlisini Sevdim âlemlerin Efendisini, “Araya araya bulsam izini.” Ali Hışıroğlu |
Can Yar
Umman olmuş içimde, O'na hasretim çağlar. Tüm dertlerden geçtim de, Yüreğim yine ağlar.. Gözüm gönlüm avare, Kapıldım o can yare, Aman istemem çare, O'na beni O bağlar... (1999 - Safiyar'dan) Ali Hışıroğlu |
Ciltçi
Söyle bana vîran gönlüm, Yüreğinden vuran mı var? Her vaktin ah hicran gönlüm, Hiç ölmeden duran mı var? Hem çılgınsın hem de vurgun, Sahillerin neden durgun? Nasıl biter kabir sorgun? Feryadını duyan mı var? Bazen öyle ne dalarsın, Bırak ruhlar hep yalvarsın, Bu günleri bak ararsın, Mezarlardan soran mı var? Canlılara ölüm yakın, Birkez olsun göğe bakın, Kalbinizi aşkla yakın, Bu dünyada kalan mı var? Aynı imza dağda taşta, Akıl olmaz âşık başta, Dinlen biraz gel yanaşta, Benden seni alan mı var? (2003) Ali Hışıroğlu |
Demek Gidiyorsun
Demek gidiyorsun, demek kararlısın, Al şunu, az ama; harçlık edersin. Hem çok yorgun, hem de yaralısın. Arkandan vurmuşlar, iyi kurtulmuşsun, Ellerin titriyor, gözlerin süzgün, Bir gün bile göremedin doğru düzgün. Çok iyi biliyorum ki günlerce izlendin, Uykusuz kaldın, yemek bile yemedin, Söylesene kuzum nerede gizlendin? Sana hep acıktım, sana hep imrendim, Dava adamısın sen, sahtesi değil, Biliyor musun ben geçen yaz evlendim. Nereye gidersen git, bir gün seni bulurlar, İstersen burda kal, sana ben bakarım. Av köpekleri gibi izini sürer onlar, Seni gölgenden bile inan ki saklarım. Aylarca kalsan da hiç ziyanı yok, Herkese tembihler, hemde yasaklarım, Bana bakma sen ye, benim karnım tok... Bari biraz daha kal, karanlık bassın, Belki bir gören olur, belki bir tanıyan. Güven olmaz bunlara, gammazlık yaparlar. Menfaat nerdeyse oraya saparlar. Karşımda görünce birden çok şaşırdım. Aylardır uğramadın, göremedim seni, Cidden özlemişim, kaç zamandır bekledim, Al şunları giy bari, değiştir elbiseni, Görünce çok sevindim özlemişim sesini... Kumandandan söz et, nasıl, şimdi iyi mi? Hasta falan demişlerdi, hep sizi düşündük, Tarih yazacak mutlaka şanlı kavgamızı. Gözlerin hep dalıyor, bitkin görünüyorsun, İstersen uzan şöyle, biraz dinlenmelisin. Bu ağaç iskemlede sanki bölünüyorsun... Buralar hep aynısı, koşmaca, koşturmaca, Seninki her gün gelip senden haber soruyor Hiç haber vermemişsin, korkunç kederli, O da bir insan tabi, perde perde soluyor, Telefon açalım mı; gelsin de bir görüşün, Kızcağız bir kab gibi, damla damla doluyor... Okulu terk etmişsin, oysa bitirmeliydin, Babanı gördüm geçen, erimiş zavallı. 'Kader' dedi, 'kader; ' yine de başı dik, Mağrur bakıyordu, bir hayli hınçlıydı. 'Hamd olsun Allahıma davamızdan dönmedik' Annen çok hastaymış, şimdi nasıl acaba, Kardeşinden söz etti, alınmamış okula. Büyük suç işlemişmiş, başörtülüymüş, Sizi dedim babana, hep âsi bir aile Hepinizi asmalı, kurutmalı kökünüzü. Tebessüm etti ve şükretti Allah'a.... Asıl sizi değil Allah bizi kurtarsın, Miskin miskin yaşayıp, miskin ölenleri... Demek gidiyorsun, demek kararlısın.... (ARALIK-2001) Ali Hışıroğlu |
Demokrasi
Hakikatı kendine, asırlardır hep âsi, Bir masal tutturmuşlar; adı da demokrasi... (MART-2005) Ali Hışıroğlu |
Denize
Bir adım atıyorsun ileri, sonra da geri, Hız mı alıyorsun yoksa gitmek için ileri... (1986) Ali Hışıroğlu |
Dilenci
Baygın bakışlı, hisli, o ürkek bir dilenci, Meçhulün gergefinde hasret dokur, his dokur. Bir haber bekler gibi önünden geçenlerden, Gözlerinde ıpıssız merhamet sırrını okur. Ve yine de öyledir, keskin bir mahçubiyet, Titreyen elleriyle garip resimler çizer. Kırıldı kırılacak bu tazyike direnci, Baygın bakışlı, hisli, o ürkek bir dilenci... Ey sevda, ey merhamet, artık kapıları aç, Söylenmemiş ninniler parke taşıdır yerde. Ağlamak, sessiz sessiz, lapa lapa ağlamak, Ruhunu yumcalayıp, götürür aynı derde, Sonuç belli, apaçık; hayatın hülasası, Bastonsuz hayallerle yaşamak var kaderde, Ruhu tıpkı bir sünger, deli, derbeder, kıskanç, Ey sevda, ey merhamet, artık kapıları aç... Soran olmadı ona: hangi derdi istersin? Toplumum topallıyor, hevesleri zehirli. Kimbilir bu dilenci kaç kapıdan kovuldu? Kainat kucağında, rüyaları sihirli. Kaç şarkı besteledi güvercin kanadından? Nedense insanların bakışları sinirli, Bırakın da bir kere yüreği göğe değsin, Soran olmadı ona, hangi derdi istersin? ARALIK-2003 Ali Hışıroğlu |
Döndü Devir Tersine
Döndü devir tersine Ne han kaldı ne hancı. Bir hayat sürüyoruz, Zehir zakkumdan acı. Gel de yaşa bu ömrü, Yaşamak kimin harcı... Ötelerden habersiz Napayım tahtı tacı? Bir hasret bir hasret ki; Tarifi ne yakıcı... Bir nesil sökün etti, Baştan sona yıkıcı... Eğitim dedikleri Ruhumuza kıyıcı. Bir iğrenç politika Siyasiler boyacı. Bu iktidar doğurdu Kaç bin tane Sabancı. Şu gariban milletin Tok gezer kaçta kaçı? Camiler mapushane, Vaizleri sıkıcı. Edebiyat edepsiz Kimin ne olmuş kıçı, Şairler yaya kalmış Afyon çekmiş romancı. Entel entel hep entel, Enteller palavracı. Demokrasi kötürüm Rejim hepten yalancı Laiklik diye diye, Yıkıverdi inancı. Kapılar hep kapalı, Açmak bilmez kapıcı. Tavşanlar ava çıkmış, Sinek avlıyor avcı... Hani nerde uygarlık? Cevap ver büyük falcı. Bu millet baştan sona, Devrimbazdan davacı... Binbir türlü felaket, Senden geldi batıcı. Suratları kalayla, Kalayla sen kalaycı... Fikir ey sevgili fikir, Yerin artık darağacı. Bulamadım derdime, Bu pazardan alıcı... Söyle be anne söyle, Bu felaket kaçıncı? Babam nereye koydu, Kalkanı ve kılıcı? Bu başı boş hayatta, Neyimiz var kalıcı? Doğuracak anneler, İşte başladı sancı... Babam nereye koydu, Kalkanı ve kılıcı? (1987 - Safiyar'dan) Ali Hışıroğlu |
Dünya Görüşü
Eşyaya esir fikre, lanet olsun, yazıklar; Odur dünya görüşü: bana kabri açıklar... (8TEMMUZ / 2005) Ali Hışıroğlu |
Efendim
Canlar cana kurban, canlar canısın efendim 'Eflake, eflake' sırrın kanısını efendim. Bana mı düştü ah, şiirler yazmak adına? Bilsin hep insanlık seni tanısın efendim. Ben ki; sırılsıklam, bu sevdanın divanesi Aşkımca mağdurum, yaram sarılsın efendim. İmdadına durduk, sensiz yokluk bile yoktur, Ziyanı yok ister âlem darılsın efendim. Bir tek ben kalmışım, sanki boşalmış tüm dünya Vaz geçmem aşkımdan, gövdem yarılsın efendim... (1999 - Safiyar'dan) Ali Hışıroğlu |
Gaye Genç Adam Yayınları
GAYE GENÇ ADAM YAYINLARI 'Gayelerin Birleştiği Kök' SAFİYÂR - (Şiir) Sadece yar, sadece sevgili...Sadece o var...Varlık ve onun hülasası...Gölde yüzen adam ile, okyanusun derinliklerinde kulaç atan dalgıç arasındaki farkı bu eser vesilesi ile bir kez daha göreceksiniz... Mücerretleri kurcalama işi için var olan şiir aleti, gayesine erişmek için, kanlı beynini eline almış kanat çırpıyor... DUYGU ZEHİRLENMESİ - (Hikaye) Hikaye peteğine şiir balının doldurulması...Hikayenin ruhunu ve ruhun hikayesini yakalama ve onu yazma girişimi... Yanılgı ile rastlantı arasına kurulmuş örümcek ağı köprüsünün üzerinden eşya ve hadiseyi süzme çalışması..Ruhu yağ bağlamış kişiciklerin bu esere tevessül edebileceklerine ihtimal vermesek de biz yine de uzak durmalarını salık veririz...Çünkü bu eser, ruhu, kalbi ve beyni yananlar için yazıldığına dair elimizde belge var... YAĞMURA UYANMAK - (Tiyatro) Sorgu...Kendinden başlayarak kainatı sorgu süzgecinden geçirmeye çalışan bir yazarın hazin serüveni. Ve bu serüvenin sahne görüntüleri.Okumak, görmenin aynı değildir.Tıpkı bilmenin, inanmanın aynı olmadığı gibi... Ve yağmur...Belki de her şeyin başlangıcı... VAKTE ÇEYREK VARRoman) Yönünü ararken gözüne fikir dumanı kaçan adamın hikayesi... YİNE YAZACAĞIMRoman) Yangın yerine dönen bir yüreğin akıbeti... BUGÜN OLDU: (Şiir) Kızıla dönmüş bir bekleyişin sonucu. Ruhun diliyle konuşmak...Bu kadar öz ve bu denli sade. GAYE GENÇ ADAM YAYINEVİ gayegencadam.com Ali Hışıroğlu |
Gölgeli Vazo
GÖLGELİ VAZO İzin ver Ne sanat ne şiir İşte ben böyle bir şeyim, Ne de bir gelecek hülyası var İzin ver bana erişeyim... Ayrılık çoksa kavuşmak bir... Seni hiç mi hiç unutmayacağım, Benim cennet gözlüm... Kim bilir belki de hiç uyutmayacağım, Uykularımı... Sen hep benliğimde. Bu toprağın sahibi de sen Benim de... Benim de işte böyle baygın yanlarım yok değil Bir uçurtmanın içini dolduran rüzgar gibi... İşte böyle kim bilir yarınlarım var Benim de... Nasıl da sığmış sırrına Nasıl da sığmışım. Anlam ötesi konuşuyor eşya Varlık kahroluyor sırrınla... Elimde amansız dermanlar Körkütük savruluyorum. Ve yangına bulaşmış anlar... Masumiyeti anlatırken çatlıyor kelam, Ölümle diriliyor sonra. Bir atmacanın kanadında meram, Sonra irkiliyor. Ey İbrahim Peygambere tutunan mancınık, Ey Nuh’un gemisini öpen su, Ve ey güvercin Ak güvercin! Ey mahşerin sahibi! Arzın oyuncakları hey! Korkarım sonunu getiremeden Cümlemin Gidişime meydan okuyacaklar... Bu arz, bu oyuncaklar... Hep altını çizdiler aldığım her nefesin Baktığım her yere mermi fırlattılar Sevdalarımda kopartılan fırtınalar Hep aynı niyetin eseri... Halimi yumcalayan Hep aynı serseri, Kıyı bucak kaçırdığım göz yaşımdır... Haydi Biraz daha ileri... Bastonlarım kırıldı önce Sonrasız bir rüya içinde Kıpırtısız ölümlerle keşfettiler Kızıla boyanmış gölü. Doğamamış bebeler gibi içimde Dileklerim ölü... Bu kahrolasıca yelkovana bir şeyler söyleyin gayri, Yele veriyor ardımda kalan külü... Bir şeyler söyleyin nolur. Kıyametim bile örtülü, Ne vadedir, ne mevsim ne boya Çekiyorlar aman çekiyorlar Tülü... Sevemedim doya doya... En gizemlisine vurulurum ben hasretin Bilirim en sarhoşuna veririm omzumu Duyguların Haydi artık çıkalım, Artık ardıma düş. Gayri gidelim bu diyardan Haydi ey hedüş... Usanmak nedir bilmiyorsun Habire toplamaktan parçalarını hayatın Bazen uzunca bir yol Bazen kısacık bir düş... Sırrına eremeden bitecek Uğraşma boşuna hedüş... Ali Hışıroğlu |
Gül'e..
Bu denli salınma dikenin yaralıyor, Her duruşun bendeki bir sırrı aralıyor... (2003) Ali Hışıroğlu |
Gül Gazeli
Çocuklar gül toplasın, hep gül koksun onlar, İçlerinde büyüsün hep, gül bahçesi ve okyanus... Kaç zamandır hep böyle mahzun yaşıyorlar, Ne şekeri var onların, ne gelecek kuruntusu. Cennetlere misal olmuş, birer dünya taşıyorlar, Çocuklar gül toplasın, hep gül koksun onlar... Çocuklar gül toplasın, mini mini elleri, Ufka mıhlı gözleriyle neden ağlaşıyorlar? Gaiblere vurgun şimdi, bilirim yürekleri, Önlerinde yaşanacak korkunç günleri de var... Her kelime ve her kavram, sanki bir küçük mezar, Neden böyle hicran dolu onların kaderleri? Çocuklar gül toplasın, mini mini elleri... Çocuklar gül toplasın, eğilmesin başları, Acımasız saltanatın kurbanı olmasınlar. Melekler bile ağlar akınca göz yaşları, Anaları çok meşguldür, babaları geç gelir, Değişmiştir insanların, kaygıları, aşkları, Çocuklar gül toplasın, eğilmesin başları... Çocuklar gül toplasın, demet demet gökyüzünden, Çiçekte toplasınlar, umutta, cemiyette... Geleceğin bahçesinden. davamı toplasınlar, Gelmesine az kaldı, müjdeli haberlerin, Nice aşık can vermiş, bu sevdanın yüzünden, Çocuklar gül toplasın, demet demet gökyüzünden... (2002) Ali Hışıroğlu |
Hangimiz
Sen hangimizi çok sevdin? O’nu mu; beni mi? Niçin o halde mimiklerinde bu efkar? Boğazın maviliklerinde bir istavrit gibi, Kaale alınmaz çırpınışlar peydahlıyorsun. Niçin? Hangimizin adını koydun şiirine? İdamlık bir şehri simgelercesine Çelik halatlarla asılı köprüler yokken ben burdaydım. Ta yanında… Hâlâ öğrenemedin mi kötülüğün mavisi olmadığını? Pâyitahtımı yerle yeksan eden bakışlarını gayri çek. Savaşçı kirpiklerini de… Sen hangimize vurgunsun, söyle? Bakışlarında bir kıyamet boşluğu var. Bir mânâ süzülüyor ki belli belirsiz, Ufkunda, Yaşamanın sarhoşluğu olmalı bu belki de. Ben değilim sanki aynı geminin güvertesinde Martılarla vedalaşan her akşam... Her akşam bir çığlık gibi surlarından düşen, Sonra sularında çırpınan, Sonra bin parçaya bölünen sanki ben değilim… Önce gökyüzünü yitirdik biliyorum, Yatağında ölen bir hasta gibi yavaş yavaş... Sonra ulvi aşkları bitirdik. Bu kaybettiğimiz kaçıncı savaş? Şimdi bomboş dünyamız…Kupkuru… Mezar kadar, Hınç kadar, Kavram kadar kuru. Sil baştan başlayalım diye mırıldanma da söyle; Daha çok hangimize âşınasın? Nasıl bir bakıştır Topkapı Sarayı’nda kaybolan? İhtişamlı. Sırrımızı, aç aslanlara bölüştüren hangimiz? Nerde Ulubatlı Hasan’ın sancağını boyayan bakış? Bekletme de söyle: Önümüz kış. Ali Hışıroğlu |
Harita
Toplum moplum hep hikaye, Yurdum şimdi koca ahır. Horoz çıkmış bak direğe, 'Halkım, halkım' diye şakır... Kitaplardan ilim gitmiş, Cahilliktir hep hükmeden. Ödül alır üst makamdan, Ötelere hep küfreden... Adaleti vurmuşlar hey, Orman gibi bak sefalet. Çalar açlık kapıları, Huzur şimdi bak hayalet. Aile mi, çatırdıyor, Eğitimde çirkin türkü. Gönüllerin kapısına, Çekildi ah çelik sürgü... Kurtarıcı o kahraman, Nerde şimdi, ne dokuyor? Bilinmemiş bir şiiri, Yüksek sesle hep okuyor... (2002) Ali Hışıroğlu |
Irak'ta...
Irak'ta mahzun çocuk, ah bakışları bomboş, Bir sebep arar durur, gözleri hep gözlerde. Daha dün bu sokakta çift kale maç yapmıştır, Okula da gidemez bombalar ölüm saçar, Bu küçücük sığınakta bir köşecik kapmıştır, Suları kesilmiştir,erzakları azalmış, Tüm dünyası işte bu, ister otur, istersen koş, Irak'ta mahzun çocuk, ah bakışları bomboş... Irak'ta mahzun mezar, İmamı Azam kabri, Salya sümük bombalar etrafa hep kusuyor, Nesepsiz adamların bu son hezeyanı, Dün gibi işte şurda fakihler ders okurdu, Gözleri ufka mıhlı bir keramet bekliyor, Binlerce mermi füze beni kalbimden vurdu, Biliyorum, taşların bile sızlıyor şimdi kalbi, Irak'ta mahzun mezar, İmamı Azam kabri... Irak'ta mahzun ezan, gök gürlemesi tekbir, Ya Bilal, ya müezzin.ya ebabil, ya Resul...! Kalpleri kanatlanmış müslümanlar duada, Ya Ebabekir, ya Ömer, ya Osman, ya Ali... Ağlayacak kalp yok mu ey bu miskin dünyada? Allahım, ey sevgilim, Muntakimsin sen Kebir... Irak'ta mahzun ezan, gök gürlemesi tekbir... Irak'ta bir mahzun ben, kalbi çöl fırtınası, Tankların paletleri tırmıklıyor öfkemi. Dua mı yutmuş yoksa sendeleyen füzeler? Şimdi nerde Allahım Nuh'tan kalan o gemi? Ateş bastı dünyayı, zulüm bastı, kan bastı, Kovalıyor manalar siperlerde gölgemi, Her tarafta kan barut, her tarafta şehadet, Şehit düşmüş umudum, parçalanmış kafası, Irak'ta bir mahzun ben, kalbi çöl fırtınası... (2003) Ali Hışıroğlu |
Işık Damlası
Sözcükler boğazlandı, kan deryası kafalar, Işıktan sarayların içinde kaybolurum. Anlar gibi olunca saman yolu cebimde, Sonra yine aynı his, aynı fikri törpüler, Üzerinden rayların bir tren devrilir, Seni böyle zamansız sessiz sessiz yaralar, Ve bomboş odalarda kalbim beni paralar... Bir his var ki içimde, hisleri boğazlanmış, Ne bildim, ne okudum, hepsi, hepsi yalanmış. Bir müjdeye meyledip, asırları bekledim, İçimde tükenen var, su gibi, ateş gibi, Rengi solmuş renklerin, yaralı güneş gibi... Döndükçe dönüyorum, raydan çıkmış gezegen, Her adımda titrek mum, her nefeste bir balon, Uçuşan köpükcükler fezayı doldurmuşlar. Belki ışık damlası, hırsla içimde yanan, Neden böyle her vakit beni bulur yokuşlar? Eşya paralandı hep, zamansa lime lime, Kalmayayım gündüze, ışık bana uçurum, Ordu dolu fikirler otağ kurmuş beynime, Hanemde ejderlerin bitmek bilmez düğünü, Kimselere anlatma kalbimde gördüğünü... Neden hep böyleyim ben, horlanmış ve kaygılı, Yürüyemiyorum ki yığınların yolundan. Başı da sonu da bir, içimde bu hayatın, Şaşılacak yanı yok, ben adam olamadım, Yürüyorum habire, kabire adım adım... (2003) Ali Hışıroğlu |
Ki Ben
Kİ BEN Belli ki bir ipin ucuyla Sarkıtılmışım dünyanıza Ne kadar hüznü varsa renk renk Ve ne kadar korkusu, kokusu Adı bilinmedik hevesi dünyanızın Ruhuma kilitlenmiş... Mahzurlu şarkıların nakaratıyım belli ki... Bir çocuğun tebessümünde kaybolan Kaygıları Sonra zamansız ölüveren bir adamın Dondurulmuş yüz ifadesi Sonra yurdum Sonra davam En sonra da kabrimdir bayraklaşan Zindanlarında Bodrumlarında çağın... Belli ki yabancısıyım lisanınızın Ama yine öyle kopuverecekmiş gibi Üfürüverecekmiş gibi İsrafil surunu Bunca eşyalaşmış insancıkların içinde Kanatlanmak da varmış Bir türlü uçamayan İmkanın dişlerinde çırpınan Ki ben Dev zavallı... (2007) Ali Hışıroğlu |
Kumandan
Kuruyan damarlarıma bir rahmet kanım gelecek, Kaç asır su görmeyen bahçeme canım gelecek, Bekleşen nurlu yürekler kıyama durdu işte bak, Anlatmaya dilim yetmez o kumandanım gelecek... (2000) Ali Hışıroğlu |
Kumandanım
Allah'ı zikrediyor, durmadan Bolu Dağı, Efsanevi kahraman aydınlattı bu çağı. Emsali yok tarihte, mânâların bukağı, Allah'ın Resülüyle anladım aynı kandan. ............................................... Kumandan Başka âleme ait bakışı, mimikleri, Anlayanı bir avuç, bu da onun kaderi. Yankı buldu şükür taşa söyledikleri. Yolunun yolcuları bağlandık ona candan.. .................................................. Kumandan. Küfrün surlarına o, nurlu sancağı dikti, Hiç yılmadan dövüştü, hapishaneye gitti. Ulvî kavga başladı, mazlumluk çağı bitti... Mümkün değil ayrılmak onu gördüğüm andan.. .................................................. ........Kumandan... Niçin müslüman rahat hayatını yaşıyor? Ve tahammül, tahammül hududunu aşıyor. O'nu şimdi kim bilir hangi dertler taşıyor, O bir hisar örüyor, duvarları imandan... .................................................. Kumandan... Allak bullak çehresi, şu yaşlanan dünyanın, Nice rüyalar öldü, içinde bu rüyanın, Duman gibi eriyor, siz bitmeyecek sanın, İşte bak koçyiğitler geliyor, her bir yandan... .................................................. ........Kumandan... (2003) Ali Hışıroğlu |
Lav
Bak nice zamandır yanardağlarımda, Lav olup fışkırdın, kükredin sel gibi. Bunca zaman oldu, durmaz ağlarım da, Bir kere bakmadın, davrandın el gibi... Ama yine de ben sana vurgunum, İçten içe kaynar sanma ki durgunum, Bittim çöllerinde, bir hayli yorgunum, Bir ses duymaktayım, 'haydi gel' der gibi... (2002) Ali Hışıroğlu |
Namazda
Namazda görür gibi, mum olup erimeli, Hem sevgi, hem de korku; kısaca delirmeli... (ŞUBAT-2004) Ali Hışıroğlu |
Muhtacız
Ne ilke kaldı ne ruh; samimiyete açız, Kaba softa ham yobaz, sana bile muhtacız... (TEMMUZ / 2005) Ali Hışıroğlu |
Nerdesin Sen
Mermi gibi fikir yağar, Akıl arsız bir barikat. Güllerimi bir bir boğar, Nerdesin sen ey hakikat? Sermayem yok yaşamaya, Secde emri ben iki kat, Bıkmış hayat taşımaya, Nerdesin sen ey hakikat? Çekmeceler günah saklar, Kelam iğdiş, meram sakat. Çiğneniyor hep yasaklar, Nerdesin sen ey hakikat? Mayın dolu her bir taraf, Aman kalbim, aman dikkat... Ölüm söyle; niçin tuhaf? Nerdesin sen ey hakikat? (ŞUBAT-2004) Ali Hışıroğlu |
Nokta
Hangi anahtar açar, hangi ilim kilidi? 'Onu cahil çoğalttı, ilim bir nokta idi.' (ARALIK/2004) Ali Hışıroğlu |
O'na Döner
Ne varsa alemde, koku, renk ve ses, Billur bir fermanla açılır kafes. ............................................O'na döner. Kainat doğrulur varlık ayakta, İnanmak da O'na inanmamak da. .....................................O'na döner. Beni hep mahveden bu ulvi sır, Sığar mı bir ana koskoca asır? ......................................O'na döner. Istırabım kutsal, sevdam cefalı, Anlamaz derdimi yobaz kafalı.. .................................O'na döner. Ezelde uçar hep fikrimin oku, Varlık bataklıkmış kuşandım yoku. .................................O'na döner... Ne rüya, ne hayal, ne de bir zandır, Bu hayat topyekün şarhoş bir andır. ........................................O'na döner... (1999 - Safiyar'dan) Ali Hışıroğlu |
O Gençlik
Bunca zaman bekledik de bak sonunda hiçlik geldi, Dövünüp hep harap olduk, mahvımıza dinçlik geldi, Hiç sayıldı maneviyat, unutuldu Resül sözü, Çağdaş mağdaş diye diye otçullaşan gençlik geldi... Ali Hışıroğlu |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:38 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.