![]() |
Aysun Akça
Adı ne acaba? ...
Ben bu dünyaya yaşamak için geldim … Ne kusursuz bir kul olmaya, Nede isyansız şükürle yaşamaya Cesaret edebildim.. YAŞAMAK… Hergün dünya gayesi ise Ona,şuna, buna güzel görünmekse Günah üstüne günah işlemekse Sanki… Ebedi imiş gibi Para pulla insan değeri yükselecekse Binlerce yalanın içinde bir doğru ile Avunulup gülünecekse Bir gün üstüne bir gün daha ekleyip Ömür bomboş elle tüketilecekse Sonra saçlara ak düşünce Bir korku dolacaksa benliğine Bilipte görmezlikten geldiğin Bir uykuda olduğunu unutmaksa KİMİ ZAMAN BİR TATLI RÜYA KİMİ ZAMAN BİR KABUS DEYİP GEÇTİĞİN DÜNYA GÜN GELİPTE SENİ ARKANDAN VURACAKSA DOĞRU ADI YAŞAMAKSA! BİR DÜŞÜN ÖLÜM DENEN UYANIŞIN ADI NE ACABA? |
Ah Zaman Ah...
öfkeli anımda sakine nasıl çevireyim kendimi güzeli nasıl düşüneyim hafifleteyim ten elbisemi kırbaçlayan dalgalar gibi sahiline kırgınlık vuruyor ruhumun geçecek geçecekte şu an ne yapmalı da bu fırtına dinmeli ah zaman ah..... yine bekleteceksin yüzleştireceksin gerçeklerinle beni hayaller bu yüzden sevmem sizi rüyalar bu yüzden tanımam sizi ah zaman ah... kırıklarımı vereceğim bende size ama bu kez faturayı kesmeyeceğim kendime olduğu gibi akacak gidecek senin seline |
Akordu Bozuk Keman...
söyleyemediklerim boğazımda akordu bozuk keman gibi söylersem kulaklarını kapatacaksın kulaklarını her kapatışında kemanımın yayının ayarı dahada gerilecek ilk demde alsaydın ahvalimin notasını ya tatlı ezgiyle dolacaktı ya ayrılıktan çalacaktı şarkısını böylesi yakışan olacaktı ikimize kapadığın kulaklarını açtığında ya istediğin ezgiyi söylemeni beklerken bulacaksın ya da toplamış gitmiş olacağım kemanımı kararsızlığın hükmünü yitirdiğinde sabrın sesini duyacaksın belkide çok geç olmadan aç kulaklarını mertlik yakışır ikimizede... |
Alaturka/Alafranga/Hep Yek..
Alaturka muhabbette köşe başı delikanlıları Alafranga valste kibrin efendileri koskoca salonlarda Alaturka acıda varoş sevdaları Alafranga boşlukta iki günlük sosyete sevdaları Alaturka arsızlık ile alafranga rüküşlük tavla maçında Şeşi car ve Pencü se Hep yek.. Hep yek.. Hep yek.. |
Aşk Ve Sevgi Usta İşi...
usta işi sevgiyi yaşatmak cimrinin kesesinde ise olmayan tek şey usta kapılarını ardına kadar açar şimdisine cimri hesaplar yapar yarınına usta sevgim yeter gerisi boş cimri ya beni sevmezse ben niye seveyim der usta canı yansa eyvallah cimri neden yaptın der aşk ve sevgi usta işi cimriler üstesinden gelemez... |
Aşkın adı ava çıkmış haberiniz ola!
Asma bahçelerinde dolanır Seyrine bakar sessizliğin Bir avuntu gözler asmalardan Şahinler dolanır dağın başını Şahin avcılığının keskin bakışıyla Salar pençelerini omzuna Fütursuzca… Şahinlerde artık asma bahçelerinde Ne sessizlik kaldı ne de sükun Nereden nereye … Aşkın adı ava çıkmış haberiniz ola! |
At Zarını Ahşap Aklıma
kozunu kullan hayat… at zarını ahşap aklıma bir iki tahtası eksik serde durmaz zar çarşafını ser hayat… kılını kıpırdat insan silkele bendini bir filizin göğe uzanır gölgende uyuklayan newtonları hava çekimini buldum diye bağırtırsın şehir meydanlarında imkansıza uzanana engel olan yerçekiminin miadının dolduğuna… blöfünü yap hayat kullan kağıtlarını dört as bende gerisi yalan… uyan insan cehaleti yastık yapma soğuk su dolu küvete gir maşrapanı kaldırdımı üstüne su çırılçıplak fırla sokaklara evreka.. evreka... evreka diye bağır suyun kaldırma kuvvetinin miadı doldu ben ağırım! maşrapa hafif! ! ne diye bir bardak suda boğuluruz ki dibe ancak biz izin verirsek çökeriz diye… kuşan hayat silahlarını sırtını dön on adım say uzaklaş benden ilk tetiği çeken ha sen olmuşsun ha ben o on adımda ben neler yaparım neler… |
Ayak İzleri
Dışarıda hafiften bir yağmur yağıyor Her pencereye vuran yağmur damlasında Doluyor gözpınarlarım Çıkıyorum karanlık ve yağmurlu gecenin Dost kaldırımlarına, Yürüyorum sakin ve sessiz bomboş sokaklarda Her adım atışım huzur veriyor bana, Yağmur damlaları sarıyor beni nemli bir edayla Adeta sırdaş oluyor bana, Yağmur ve rüzgarla dans edercesine Yürüyorum bana hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bu yolda... Ne yazık fazla uzun sürmüyor Dayanamıyor gözlerim bu sarhoşluğa Sabah tan yeri ağardığında Açtığımda gözlerimi Uçsuz bucaksız bir kumsaldayım O an! gördüklerim; Gökyüzünde uçuşan martılar ve... Ardım da bıraktığım geçmişten gelen Nereye gideceği belli olmayan Ayak izleri. |
Ayaz hırkası..
Sessizce ağladım gecenin sesi ile Bir yanım göçmüş ker*** ten Bir yanım yamanmış tuğladan duvar Ayazı hırka yapmışım sırtıma Sıcak tutsun diye sarınırım soğukları Kuru yapraklar tenimde Düşmüş dalından Aklımın barajı taşmış Sokaklarım sel altında Can yeleklerine sarınmış umutlarım |
Ayrılığın Aynasını Kendine Çevir... Bak Oradan Kendine...
zamanın süzgeci bilmem kaç katlı elek süzgeçten geçerken akıl ve yürek... her bir aşamada takılırmış kof olan batıl sen sevdiğine maskeyi yapıştırdın ya görmek istediğin çehreyi koydunda önüne al bunu dedin de tak yüzüne e dedi ben nefes alamam sessizce..sen duymadın! sen olmaz dedin illede takacaksın e dedi ben öldüm...sen yine duymadın! ortada bir cenaze var bağıra çağıra ağlıyorsun ruhunda beni bırakıpta nerelere gittin oy oy.. ayrılık ölümle eş geldi sana sevdiğinin yüzüne taktırttığın maskeyi alsaydın ya yüzünden nefes alacaktı kimbilir! .. birde suçlarsın nefret ediyorum senden diyede duanı edersin ardından oysa ayrılık ölüm değildi kendi derdine düşüpte görmedin yetiştirebilseydin acile seslendiğinde yaşayacaktı dizinin dibinde... o gitti...ama ölmedi o gitti...şimdi nefes aldığı yerde |
Azat Et Kedini...
çağın rüzgarı ensemde, ne yaman yelmişki bu,tutuldu yüzüm tek bir gülüşe neler vermezdim bir karmaşa, bu hızda neyin nesi bir bakmışım ki içimde buldum kendimi sağım solum tren katarı gibi vagonları ise paslı kimbilir içlerinde ne var? işte şimdi geçti bir tanesi daha umut mu taşıyor umutsuzluk mu belli değil geçsinler varsın olsun geçsinler her ne taşıyorlarsa bilmesemde olur nedir ki görmek duymak nedir ki bu baş ağrısı ağırlığı vermiş olansa hangi geçerli sebep kabul edilmiş gerçekler var bir de edilmemişler bir off çekmişsinki bitti...gitti... işte hepsi bu geçer yarın başka bir derdin olur bir ertesi gün başka bir dert kalbin sıkışmış olduğu yerde canını yakmakta iken zarar vermeden emanet bedenine dur diyebilimisin? zihnindeki düşünce hızına bir dostunun ricası bu göz ardı etme lütfen... hayal alemine sürüklemek değil amacım sadece bu gün bittiğinde gün geceye dönmüş iken her ne oldu ise kabullen ve affet azat et kendini ki... biraz olsun rahatlayasın.. |
Bataklık Gülü...
bataklık gülü bu kokusunda medet olmaz salınır yerinde sinsiliğince iblis yanaşmaz kandıracak diye arı yanaşmaz peteği boş kalsa bile balında medet olmaz gül güldür lakin bataklıktaki gülle yediveren eş tutulmaz bataklık arıları vardır birde bataklık gülüne konarda her konuşunda gülü bataklığa biraz daha bulaştırır... |
Batan Geminin Malları...
batan geminin malları bunlar gel vatandaş gel satılıkta kelimeler... üçe beşe bakma al deme zengin değilim ucuza para verecek kadar bak bakalım kıyısından köşesinden bir bakarsın pahalı yaldızlı cümlelerden daha dayanıklı çıkar... |
Bekliyorum...
duvardaki resimden ses gelmedi epeydir ne de tahta kapıdan taş merdivende inadına dolanıyor başıma… tıkırtısına kulak kabartacağım bir kedi bile geçmezmi merdiven boşluğundan … inadına yalnızlık inadına soğuk inadına da yaşıyorum ya… daha ne demeli … parmaklık paslı, topraksa kokulu inadına kokusunu veriyor usuma ve ben halen bekliyorum… |
Ben Bir Kelebeğim...
ben bir kelebeğim kanatları rengarenk gözlere şenlik verir tabiata varlığımla renk katarım yağmur mu yağdı! hiç fark etmez… süzüldü mü kanatlarımdan yaşamın renkleri ben zaten üç gün yaşarım neden yanayım tırtıl olup öreceğim kozaları düşünmek varken bir defa ölümü tattım diye yeniden doğmalara kapımı neden kapatayım çelimsizim diye,ömrüm üç gün diye karalarımı kanat yapayım av mı oldum avcıya varsın olsun ben zaten üç gün yaşarım neden yanayım |
Ben Melektim Bembeyazdı Kanatlarım…
ben melektim bembeyazdı kanatlarım, miniciktim… her gün doğumunda, kırmızıya döndü beyaz hayallerim büyüdüm. gördüklerimden utandım kaçtım,kovalandım,yakalandım her yanıma bombalar düşüyordu! paramparça ediyordu beni! .. ben melektim, bembeyazdı kanatlarım kapkarayım karardım dehşeti anlatayım mı sizlere? liğme liğme olana kadar… kan kokusu dolsun da bir kere aklınıza, kin damarlarınızda aksın da görün coşarcasına, gözleriniz kararsında görün insanı karanlıkta! .. siz anlatın bana dehşeti liğme liğme olana kadar hayır hayır! ! .. masallar anlatmayın bana! ! .. doğal duygularınızı anlatın bana ama en doğalını… çoğunu gördüm,gösterdiniz! bir kere lütfen bir kere saklanmayın insan olmanın ardına ben büyüdüm öğrettiklerinizle evet sizin öğrettiklerinizle! ... sizler gibi kan mı kusayım etrafıma? bana sordunuz mu? mayınları sarmalarken toprak anamın koynuna! , bana sordunuz mu? masmavi semam dan ateş açarken masumiyetimin üzerine! bana sordunuz mu? şiddetinizi,cinayetlerinizi,tecavüzlerinizi, tecavüzlerinizi evet evet kana susamışlığınızı bebek simalarınızın arkasında saklarken… bir an önce dönüp ardınıza yıkıntılarınıza bakmadığınız müddetçe! .. bekleyin… kararttığınız melek kanatlarım dan tadacaksınız can nasıl yanarmış, can nasıl acırmış, ruh nasıl yaralanırmış bekleyin tadacaksınız! kalk insan içindeki açı doyur! tıka basa! toprak gözünü doyurmadan önce, sefilce doyur gözünü silahlarını kuşan,her masuma saldır iskeletinin de tapusunu al,kurda kuşa yem olmasın saklarsın kasanda altınlarınla,petrolünle,paralarınla! saldır her gün biraz daha saldır… kalk insan! dehşet’ i seyret satırlarımda! kalk insan kalk kalkmazsan… minicik ayaklı çocuklar ordusu her zerresini kirlettiğiniz üzerinde dehşeti sahnelediğiniz toprağa canlı canlı gömecek sizi! , tıpkı sizden gördükleri gibi! ... kalk insan kalk insanlığın kaldıysa eğer? ... |
Beraattir Bu Gece...
günaha davet ettiğimiz kadar sevaba davet etmeyi başarabilseydik sevdiklerimizi daha huzurlu olurduk! hayal olan nefes alışlarımızda gerçekleri hayal yapmasaydık daha dürüst olabilirdik kendimize senede bir defa tüm kapıları açılır arşın en günahkarı bile umutlanır temize çıkacağım diye özden kopana her mekan dar gelir her insan yalan olur oysaki biz ne kadar büyüklenmişiz kendimize... beraattir... temyizidir bildiğimiz bilmediğimiz kusurların silgisi bu gece... |
Beyhude..
beyhude ağlama cananım dökme gözyaşını gidişime bülbülün aşık olduğu o gülü ömrümde tek sana verdim beyhude bekleme cananım, eski limanın rıhtımında bu seferin dönüşü yok dönmeyeceğim beyhude kuşanma karaları tasa etme sakın halime dökme gözyaşını gidişime ben aşkımızın cennetindeyim. |
Bırak bende kendini
Senide terk edeceğim Kendim gibi Kızıla çalacağım rengini Korkunun kendine has kokusunu Mey edeceğim Ak kömürleri ateşe atacağım Yakacağım günahlarım gibi Kurumamış yapraklarla donatacağım Dilimdeki lal gibi Sarmaşık edip saracağım seni Kırdığın dalları Şiir edeceğim Bırak elimi elemli seyyah Bırak duygudan yoksun serini Çekeceğim ömrünün çilesini Bırak bende kendini… |
Bırak Gururu..Kibiri
Bırak gururu kibiri de çık yola Sen yolcusun hayat yolunda Kavşaklardan geçerken dikkatli ol Bak sağına soluna Yol güvenli ise geç karşıya Haa..Bu arada arkana bakma Yalnız nereden geldiğini Unutmamak kaydıyla Yolda aciz yaşlı bir kadın görürsen Gir koluna Hiç olmazsa hayır duasını al koy azık torbana Başın dik yürü kamburun çıkmasın Binerler sırtına taşıyamazsın Yol arkadaşına dikkat et Seni ana yoldan tali yola sokmasın Yorulduğunda dur dinlen İhtiyaç molası eee nede olsa insansın Harama dikkat et ki Yürürken gözlerin kararıpta Belediyenin kazdığı çukurlara dalmayasın Tonluk vinçler bile çıkaramaz seni Ancak azık torbandaki hayır dua seni Değil yola çıkarmak... Semaya bile uçarsın! Haydi yolcu yolun açık olsun. |
Bile bile...
Ben Azrail’i sevdim! Her karşılaşmamızda suskundu, Yere bakıyordu gözleri. Ben onu hep sevdim! Elbise değiştirir gibi, Beden değiştiriyordu. Farklı farklı insanlardaydı hep Ben Azrailim olduğunu Bile bile hep sevdim onu Kalbimi öldürdü her defasında Bir yara açacağını, bir çentik daha atacağını Bile bile sevdim Kiminle geldi ise o Hoş geldin dedim. Ben Azrailimi delice sevdim Hep sevdim Vereceğim hiçbir şeyim Kalmayana dek! … |
Bilmeyiş...
Seyrettim selvileri,semaya olan sevgilerini Yazamayacaktım biliyordum Anlatamayacaktım sevgiyi Sadece seyredecektim selvileri ve semaya olan sevgilerini seyretmeyi seyredecektim biliyordum daha ötelere gidemeyeceğimi taaa uzaklarda kalabalık vardı taaa yakınım da ben taaa uzaklarda ben vardım taaa yakınlarda kalabalık biliyordum anlatamayacaktım sevgiyi anlatamayışımı kafiye ye uydurup yine seyredecektim bilmeyişimi |
Bin Puanlık Soru?
Bir yıldız kaydı yüreğimden Oysa saman yolu gibiydi eskiden Kayan o yıldızda sonuncuydu Zifiri karanlık sarmıştı akşamı beklemeden Afet tanımıştım Ama böylesini hiç yaşamamıştı Sualler pranga gibi sarmıştı ayak bileğimi Cevapları derin bir dehlizde gizli Bir şey vardı evet şey… Ben karanlıkta da görürdüm Korkmamda üstelik Ama neydi beni durduran Neyin sabırsızlığıydı bu? Keskin bir virajdayım üstelik Bir şey var acemiyim ama iyi araba kullanırım Bir soru hayat sana Tam bin puanlık Neydi beni durduran… |
Bir Kadının Çıplak Yüreği...
Elimde bir fırça önümde bir tuval Bembeyaz bir zemin Elimde ten rengi bir renk paleti Sadece buğday yanığı ve kırmızı renk tonları var üzerinde Birde kömür karası Zihnimde bir imge var Bir kadının çıplak yüreği Kömür karası saçları Buğday yanığı teni Saçları gözlerinin önüne düşmüş Eğik başı Sırtını dönmüş benle birlikte tüm aleme Gördüğüm kan kırmızısı sırtından sızan Yaralı ama umurunda bile değil Aksın istiyor damarlarındaki tüm kanı Dokunmama bile izin vermiyor Daha ne kadar hançer varsa saplansın istiyor sırtına Acımasızca Sağ avucunu kapatmış belliki bir şey saklıyor Nedir o diye soruyorum Bana bir şey olursa sen bak ona tamam mı diyor Canı yanıyor farkındayım İhanetini affedemiyor yaradanına Dokunulmasına izin verdiği için iman ışığına Geri dönüşü özlemiş gitmek istiyor Besbelli çok yorgun Kaybolmuş bir melek o Ve sessizce yere uzanıyor Son sözleri dokunmayın yıkamayın beni Aksın istiyorum sırtımdaki yaralardan tüm kanım Kurusun orada kefende istemem Öylece koyun beni toprak anamın koynuna Belki kan kırmızısı bir gül biter toprağımın üzerinde Dokunmayın ona lütfen dokunmayın Soldurmayın ben gibi onuda Ve elini uzatıyor kalan son gücünü de toplayarak Bu sana emanetim Ona iyi bak diyor Gözlerimden akan yaşları durduramıyorum Bana Sus ağlama ben istedim bunu ben istedim diyor, Ellerine uzanıp avucunu açıyorum Bir serçe yavrusu gözlerimin önündeki O kadar sevimli ve kırılgan ki Yavrucak titriyor sudan çıkmış balık gibi, Sıcacık bir elin içinden buz gibi olan elime alıyorum O benim emanetim diyor gözünde takılı son damlada düşüyor Ve kapanıyor elmas gibi ceylan gözleri Korkuyorum Emanetine zarar vermek istemiyorum Ve çağlayanlar boşalıyor gözlerimden Bunca yıl birikmiş, susmuş ve şimdi taşmıştı… |
Bir küçücük hikayecik...
İki katlı ahşap bir evim vardı takvimlere sığmayan zamanın içinde; çok eskiydi,sabah gün ışıkları Antep işi beyaz perdelerimden gözlerime sızıyordu.Anlamıştım uyanma vaktinin geldiğini…ahşap sedir vardı sol yanımda bense yer döşeğinde iki büklüm yeni bir güneşe bakabilecek gücü bulmaya çabalıyordum.. geçici molanın bittiğini kalkıp perdeleri açmam gerektiğini biliyordum …seviyordum bu evi kaçışlarımın tek adresi kimsenin bilmediği …anlaşılamamanın yada anlatmak istememenin kaçışlarının adresi …kendine neler olduğunu bilmek yada bilmemek tıpkı olmak yada olmamak gibi …cam kırıkları vardı şehirdeki evimin odalarında oysa burası ne güzeldi kimseler yoktu…orada da kimseler yoktu, konuşuyordum orada kocaman konuşuyordum ama bir o kadar da suskundum suskunluğum en sonunda oda kapılarındaki buzlu camları dahi kırdı …hey sen deli yine bir taş attın da kör kuyuya alem çabalasın dursun çıkaracağım diye,hey sen deli ne alim paklar seni ne veli dedin durdun bazense gülmek için yada en azından gülümsemek için çabaladın uffff oofffff offffffff ve işte bitti cam kırıklarını temizlemek gerek ama bunun içinde okkalı bir yürek gerek …bırakalım şehirdeki gürültü evini ben buradayım şimdi ve şimdiyi değerlendirmeli evet işte perdeleri de açtık buyurun efendim güneş hoş geldiniz sefalar getirdiniz,ne arzu ederdiniz bu gün ışığının yardımı ile ne yapayım yok yok önce ayılmalıyım alt kata inip sonrada taş avluda ki kuyudan su çekeyim iyi fikirde kuyuya attığım taşların haddi hesabı yok inşallah su kalmıştır içinde… kocaman nutuklar çeker insan bazen…işte o kocaman nutuklar bakarsın ki hiçbir anlam ifade etmemiş..bazense anlatır da anlatır kitaplar dolusu yaşam sunarsın insanlığın önüne ama önce kendi önüne koyar kendin yiyebiliyorsan paylaşmayı da istersin…paylaşmayı istemekte güç gerektirir ağzından çıkan o kocaman kelimelerden sorumlusundur artık yorulursun vermekten sonra stoklar sıfıra vurmuştur üretmeye gücün yetse o an kalkacak yapacaksın lakin …işte kocaman suskunluğun içindeyim anlatırım kah üstü kapalı kah açık anlamak anlaşılmak anlatamamak ve en sonunda anlatmaktan vazgeçmek susmak kocaman …ve bu suskunluğunda ise yakıştırmalara maruz kalırsın hey sen nerdesin? neden bitti? oysa biz almaya alışmıştık ama! ! hıı sen kesin depresyondasın… vah ki vah depresyon ne lüks bir duygu onu almaya benim param yetmez diye bağırmak gelir içinden vazgeçersin o an yine suskunluğun altınlarını toplamaya devam edersin… hııı sen beceremedin bakışları kıskançlıklarda cabası hissetmek ne acı.. ardından görürsün ki o an için acır bunca yıl onca emek onca anlatılan ve paylaşılanın yerinde yeller esiyor olduğun yerde mıhlanır kalırsın işte tam o an bir söz gelir aklına diline “ ne anlatırsan anlat anlattığın karşındakinin anladığı kadardır” vah ki vah konuştuğuna mı yanarsın şimdi sustuğuna mı …nerede kime ne kadarını eksik veya fazla verdim diye usunda ki eski konağa kaçarsın … |
Bir Sonbahar Yaşadığım En Fazla...
Bir sonbahar yaşıyorum Oradan oraya savrulan bir çınar yaprağıyım Sapsarı rengim ama böyle bile güzelim Hüznü anlattığımı söylediler hep Kışın habercisi dediler, Hatta avuçların içinde toz bile edebilirler… Ama unuttukları bir şey vardı hep Toprağa kavuşacaktım En fazla bir kış uykusuydu tadacağım Bir ilkbaharda yeniden can bulacaktım Ya yaşlı bir çınarın dallarında Yada bir yemişin dalında meyve çiçeği Hiç olmadı bir papatya olacaktım kırlarda… Sürekli özlemini çektiğim bir yerdi ana kucağı Ona döndüm binlerce kez Ve tekrar cana geldim binlerce defa Toprak anam Annedir nede olsa canımdan bir parça |
Bir Şemsiyenin Hikayesi...(yazı)
Bir şemsiyenin hikayesini anlatacağım sizlere; yağmur öncesi romatizmaları azan ihtiyar bir insan misali genç kuşak tarafından devralınan tarih sayfaları delicesine yağan sağanak yağmur altında açılmış Cumhuriyet şemsiyesine sığınan hainler estirmeye çalıştıkları ihanet rüzgarlarının ardından yok etme çabası içinde oldukları şemsiye olmasa karşılaşacakları doğal bir güzellik olan yağmur damlalarının değil Dünyanın hep birlikte maddi manevi kirlettiği atmosferden iade olarak yağacak olan asit yağmurudur. Barışın sağlandığı gün kıyametin koptuğu gündür işte bu bariz gerçektir.Barış ise Ütopya kadar uzaktır tıpkı kayıp Atlantis şehri gibi Dünyamızın oluşumundan beri varolan kazanma hırsı paylaşımdan uzak yaşantıların ve bencilliğin oluşturduğu teraziyi hiç değilse dengede tutma çabası içinde olan iyi niyetli güzel düşünceli uzlaşmacı insanların karşı karşıya olduğu karamsarlıktır. Ne yapabiliriz de her şey biraz daha güzel olur düşünceleri de olmasa ne hale gelirdi yaşantılarımız teşekkür etmekten aciz insanlar, minnet duygusundan uzak insanlar sığındıkları özgürce yaşadıkları nefes aldıkları adım attıkları aile kurdukları şemsiyenin tellerine neden asılırlar? Hangi geçerli sebep düşmanlığı doğurtur? Şemsiyeyi sımsıkı tutmuş ve asit yağmurundan, hain kardeşlerinin estirdiği kötü niyetli rüzgarlardan estirenleri bile kendi canı pahasına koruduğu hainlere, dost görünen kardeş bildiklerine daha ne kadar tahammül edebilecek? Savaşlar neden çıkar anlatayım iki zıt kutuplu düşüncenin uzlaşmaması, ortasını bulmak için zerre çabanın sarf edilmediği çatışmalardan kan gölleri oluşur tıpkı vahşi ormanlarda iktidar sevdasına düşen hayvan sürüleri gibi ama hep daha fazlasını istemektir bunun adı pekala bunlara engel olamaz mıyız? olunur nasıl mı; cehaletin köklerinin kazınmasıyla şimdi en can alıcı noktaya geldik cehalet nedir? Cehalet tahsil görerek engel olunabilecek bir kavram değildir cehalet bireylerin iç dünyalarını en ince ayrıntısına kadar gezerek yanlış olan ne varsa elekten geçirerek kendi insani gelişimiyle birlikte en yakınlarındakilerin de gelişmesi için gireceği mücadeledir elbetteki örnek davranışlarla bu gerçekleşebilir ve de sabırla … Toplumları temsil etme yetkisini elinde bulunduran yazarlarımız ellerinde tuttukları meşaleyi toplumu adına taşıma cesaretini kendilerinde bulamıyorlarsa kalemlerini bir köşeye bırakma nezaketini göstermeli ki şemsiyesi altında meşalesini ıslanmadan taşımasına yardım eden topluma sırtını dönerek siyasi emellerin aleti olan kalemleri ile ödüller alarak kandırıldığını görememeleri ne kadar acı …geçmişi hangi milletten geliyorsa bir yazar barışa kendisini adamalı ki eğer adayamayacak kadar dünya nimetlerine meylettiyse işte bu cehalettir ve savaşın tohumları cehaletin kalemin den akmış olur…okur olarak yazara saygımız var, insan olarak yazara saygımız var, millet olarak yazara saygımız var fakat…şemsiyenin telleriyle oynamaya kalkan savaş borusu çalınmasına sebebiyet verecek yazarlarımıza da gösterdiğimiz saygı kadar düşmanlık demeyelim buna sitemimiz var …iyi reklam kötü reklam ne olursa olsun dememelisiniz…sen bir yazarsan ardından güzelliklerinle kitleleri getireceksen (niyetiniz buysa ki yazarın niyeti başka hiçbir şey olamaz!) aldığın ödül elinde boş boş duracak onurlandırıldın belki fakat sen çok yanlış bir şey yaptın! Savaşı davet ettin kimliğinin altına bu insanlar seni nasıl affetsin? Seni protesto ediyorum okumayı seven bir insan olarak sırf milliyetçilik te değil bu …kitleleri çatışmaya meyil ettirecek mürekkebi kaleminden damlattığın için |
Birde Benim İçin...
Vurun kahpeye acımadan Birde dönün benim için Kendinize vurun! Vurun kahpeye soysuza Birde dönün benim için Soysuz edene vurun! Vurun taşlayın recmedin Birde dönün benim için Vurun diyene vurun! Vurun vurun hadi! Birde benim için dönün Duymuyormusunuz? Size söylüyorum! .. Kimse kalmadımı? Haydi... Kalkın vurun kahpeye.. |
Boş bakışlardan şehir manzaraları
Sağa dönsem olmaz sola dönsem olmaz Bir önüme bakıyorum bir ardıma Hiçbir şey elimdeki Durduğum yer sabitti Doğu ile batı Kuzey ile güneyin Birleştiği yerdi Evet tam ortadaydım Ve buradan… Haritadan silinmiş Bir şehrİn manzarasını Seyreder gibiyim Dağları,insanları Börtü böceği Ağaçları dereleri Derme çatma evlerini Vede uzun gökdelenleri Arabalarını,gürültüsünü,karmaşıklığını Bomboş gözlerle seyr ediyorum Bakıyorum her yönüne Ve bomboş düşüncelerle Anlam dahi katmıyorum bu seyrime |
Bulurmuyum Dersin Aradığımı...
dalgaların coştuğu hani o azgın deniz keskin bir söz gibi kayalara vuran dalgalar ya o uçsuz bucaksız kumsalın gibi sessizim bir ateş yakabilirmiyim kumsalında bir taş atabilirmiyim kara bağrına söylesene mehtabı dinleyebilirmiyim akşamında bir garip olurum dersin değilmi seni düşünüp usulca ayak izlerini takip ettiğimde söylesene deniz derya bulurmuyum dersin sende aradığımı... |
Can İçindeki Yabancı...
bu ne katmerli hüzün yayılır aya sofia'mdan bu ne katmerli dalga çarpar boğazıma altın boynuzdan bu ne arşınlamaktır şehri konstantiniye-i istanbulu bu ne haldir anlamadım sığamayışım yedi tepenin arasına bu kimdir ben den öteye giden dar eden şehrimin sokaklarını bana kimsin istanbulumu benden alan haritasız çorak ortada koyan can içindeki yabancı... bu ne katmerli servet tadını aşıp dilimi yakan bu ne katmerli sis karadenizimi aşıp gözlerime dolan bu ne katmerli mahpus ayaklarımı canıma bağlayan bu kimdir ben den öteye giden dar eden şehrimin sokaklarını bana kimsin istanbulumu benden alan haritasız çorak ortada koyan can içindeki yabancı... bu ne katmerli barış güvercin kanadında uçurtmalara takılan bu ne katmerli ateş nar'ı aratmayan bu ne haberdir inanışın içinde inançsız olan bu kimdir ben den öteye giden dar eden şehrimin sokaklarını bana kimsin istanbulumu benden alan haritasız çorak ortada koyan can içindeki yabancı... |
Canlar Sağolsun...
canlar sağolsun testi su yolunda kırılmış canlar sağolsun alamet-i farikam deli olmuş canlar sağolsun güle uzanan elime diken batmış canlar sağolsun yorganım gitmiş kavga bitmiş... |
Cehalet Çorbası/... Unuttuk mu?
Unuttuk mu biz rahat uyuyalım diye nefesinden cayanı Yemeni Çanakkale yi Erzurum ayazına tutulanı Karavanası kuru somun olanı Unuttuk mu? Cepheye giden oğlunun saçına kına süren anaları? Akif demiş medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar! Unuttuk mu? Utanmayı! Kuran-ı Kerimleri mahfuzlarında saklayıp Duvarlarda mı unuttuk? Dili çatallı yılana mı bıraktık ayetlerimizi Dilediğince yorumlasınlar diye mi boş bıraktık meydanı Acaba saygıdan mı? Sana da akıl vermediler mi? Tembelliğimizi istif yaptık milletçe Sihirli kutuları vazgeçilmez kıldık Yayın akışını hazırlayanı dost mu sandınız? Oynattıkça değneklerini Her dediklerini yaptık! Sanarmısınız ki ayık gezeriz Ayakta uyutuluyoruz! Semra teyzelerimizin dertleriyle Miskinliğimizin çorbasına tuz katar olmuşlar Boynumuzun üstünde taşıdığımız kazanı Karıştırmışlarda karıştırmışlar Adı milli yemek tariflerimiz içinde “cehalet çorbası” |
Daha dündü...
ilk defa karanlığı tanıdı gözlerim ilk defa soluğunu hissettim sensizliğin bomboş oda,bom boş bu ev yıl geçti sandım gidişinin ardından oysaki.. daha dündü şu zalim kapıdan çıkıp gidişin yanına aldığın bir damla gözyaşıyla son bir kez bana bakışınla sensizliğe,sessizliğe beni bırakışın ardından boşluğa güle güle deyişim daha dündü... |
Deli şair...
yazmak için deli olmak lazım herhal, birde ince bir yürek sızım sızım sızlayan, acı ile yanmalı imiş her ozan, heyhat derman aramalı imiş ne olduğunu bilmediği derdine dolaşmalı imiş diyar diyar... nice sonra anlamalı imiş derdinin yabana deva olacağını... |
Dilenci ve Ben..
kolundan tutup oturduğu yerden kaldırdım dilenciyi yerine ben oturdum... el açmak nasıl bir duyguymuş ademoğluna görmek istedim oturan ben ayakta dilenci halime bakıp beş para vermediler,birde üstüne güldüler dilenci kızgın bir o kadar şaşkın e be kardeş işin yokmu senin dedi var tabi işim dilenmek işportada işler nasılmış bakayım dedim... mekanı gasp etmek olmaz ayıptır kalktım oturttum dilenciyi yerine bıraktı kendini bastı kahkahayı raconu var bu işin gel öğreteyim dedi açtı elini bana doğru uzattı şaşkın şaşkın bakansa ben eee dedim neeee dedi ver bi beşlik te anlatayım acemi dilenci... demesinmi |
Döneceksin Bahtın Bu...
Nebatında goncalar barındıran gizem deryası Sesinde yalanı unutturan şeker karası Ne senle nede sensiz diyen bir ses Susmaya meyletmiş cihanda yok saymış çehremi Döneceksin yel değirmeni gibi bahtın bu Döneceksin … |
Dua...
Bağımda gazel Çağımda ateş, Çıramda bal var Şaşkın kelamların kalemi Hiçliğin tövbesi Pusulasız Yollar var heybemde Şuur-u ihsanım, Tezkeresini almış sıla yolunda Gurbetim uzun oldu Özlemimse, yalınayak yolcu Döndüm işte sana, varlığımın sebebi Hep sen derim, sen olurum Sana döner cihan olurum Ismin zikreder, mevcudiyetimi bulurum Şahlanır, yoluna koyulurum Dilim sussa, sol yanımdaki nurun konuşur Nurun sussa, avare olurum Dua, nadir ulvi bir hediye benliğime Tüm uzvum dillenir sen sen diye Ben hep sendeyim kusurlarımla huzurundayım Mevleviler gibi bir kez daha döndüm sana Gönderme huzurundan varlığımın sebebi Kusurlarım ham demir Ismin dilimde berrak bir su Misafirhanen ise demirci atölyesi Sen döv dedikçe, döverim demiri Kor aleve, ver dedikçe veririm Su kat dediğinde ise ismin zikrederim Ey varlığımın sebebi Sana, mahşerde sevgi kılıcımla geleceğim Duam şudur; usta değilim,bilensin Varlığım, senin eserin Her an seninle coşup taşsın Taştıkça fakir kalanlarda alsın, Senin adınla, son nefesine varsın…amin |
Durdurun!
Toz duman her yer Bir yudum suya hasret kalmış toprak Çatlamış.. Kurumuş.. Boynunu bükmüş papatyalar, Açamadan solmuş yediveren gülleri Adım attığın an kayıyor cihan altından Durun.. Durun.. Dönmeyin etrafımda! Bir yer daha var mı? Gidilecek Bir yer daha varmı? Görülecek Nafile,nafile.nafile… Diye söylenir döner durur olduğu yerde Köyün delisi.. Durun.. Durun.. Dönmeyin etrafımda! Sessizlik hükmünü sürüyor Pa-i tahtı yılanlar sarmış Durun.. Durun.. Durun diyecek bir yiğit yokmu? Hesabı kılıcının ucunda teraziside Belki bir gün.. Şafak vaktinde Ezan sesleri uyandırır Uyuyan saf yürekleri Toplar köy ahalisini Ağalar! Durdurun! .. Durdurun! .. Şu nahoş hengameyi! .. Yoksa cihanı ardıma alır Kurak toprakların Solmuş çiçeklerin Açamayan yediverenlerin Hesabını sorarız size! Uyanın! durdurun bu nahoş hengameyi! |
Dünyayı uğruna yaratmış…yaradan.
Buhurdan mı soluk verişin,yokluktan mı süzülüşün Bulutlara özenişin Topraktan değil mi ben gibi gelişin? Anlamsız dizelerde saklı değil mi sesin? Misallerin amaya göz lale dil mi? Ruh mahşere kaç defa çıkar yaşarken Miracını kaç kez tamamlar? En sevgiliye bakacak yüzünde nur nerde? Nefesini tamamlamış tomurcuk gençmidir? Sıfatını terk etmiş insan gerçekmidir? Feylesof Feylesof… Zihinde bir değil binlerce meşale neye yarar Bir kükürtlü düz odunun yoksa Hangi acem ilinin şahı sorgulayabilir seni Sen yoksan varlığının yokluğu anında Sorulacak soruların en büyüğü kapında Ağla … Yüreklice ağla Haline … Arınma vaktidir vakit doldu Arın hiçliğinden Hiçliğin tevbe talebinde… Dünyayı uğruna yaratmış…yaradan. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:59 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.