![]() |
Abantlı Atahan Çakır
A n a
Şöyle durup bir baktım da Hiç tamam görmedim ben, bende Diyorum ki, iyi bir usta bulsamda Tamam olsam bari öldüğümde. Doğuşumla başlamış bende eksiklik Ben gelmişim anam gitmiş Karnımı doyuranlar bile çok değişik Her önüne gelen bana meme vermiş. Bağırmaktan kesilmiş de sesim Hiç kimse 'Derdin ne? ' dememiş Sadece demişim ki 'Ben anamı isterim' Bir Allahın kulu cevap vermemiş. Zamanla alıştım yokluğuna Ama bende hep eksik kaldı yeri En iyi, en yüce ustadır A N A Anasız evladın bitmez eksikleri. Baktığım her şeyde onu aradım Gördüğüm şey hep eksiklik oldu Ağlamaktan öte bir şey yapamadım Ömrüm aramakla geçti, vakit doldu |
A ş k
Aşk; Huzurun kaçırılmasıdır belki, Belki de onu buluştur. Bir şaşırmışlık halidir belki Belki de bir toparlanış. Aşk; Bir bütünleşmedir belki Belki de bir bölünmedir. Bir doğuştur belki Belki de bir son buluştur. Aşk; Ayrılığın ilk buluşmasıdır belki, Belki de birlikteliğin ilk heyecanı Çölde kavruluşun başlangıcıdır belki Belki de yanıp tutuşan gönüllerin sönüşüdür. |
A t a ' ya S e s l e n i ş
Vatanı kurtarıp kurdun Cumhuriyeti Peş peşi ardına koydun eserlerini Çoktan hak etmiş olmalısın Cenneti Ama bir görsen eserlerinin halini... Yarışa girdi boy boy kötülük Ellerde tırpan, yüzlerde maske Kan emmeye çalışıyor onca sülük Yaşasaydın biraz, biraz daha keşke... Bana inanmayanlar bir bakabilseler Bir görebilseler senin gözünle Sana söylenenleri bir duyabilseler Bir anlayabilseler senin sezgilerinle... Diktiğin ağaçların suyunu kıstılar 'Atam' diyene ters-ters baktılar Sana ve eserlerine karşı çıktılar Hala ne uyuyup duruyorsun Atam? Gün oldu yerine lider aradılar Gün oldu sana benzemeye çalıştılar Gün oldu seni mumla aradılar Hala ne uyuyup duruyorsun Atam? Kimi içi sızlaya sızlaya saygı duydu Kimi işi bitince sövüp durdu Kimi gizli gizli çeteler kurdu Hala ne uyuyup duruyorsun Atam? Neredeyse Cumhuriyeti yıkacaklar Neredeyse laikliği rafa kaldıracaklar Neredeyse resimlerini yakacaklar Hala ne uyuyup duruyorsun Atam? Haydi duy, haydi uyan, haydi kalk artık! Yeter uyuyup durduğun hey koca İnsan! Uyanmanı bekliyor bu Aziz Vatan Hala ne uyuyup duruyorsun Atam? Kalk! uyan, uyan kalk! kalk artık! ! ! ... Yeter, yeter uyuduğun Hey Koca İnsan! Doğrul da bir bak, her yanımız yırtık-pırtık Parçalanmak üzere bayrak ve bu Aziz Vatan Yeter Atam, yeter! Kalk, uyan artık! Etrafımız sarıldı gerçekten çaresiz kaldık Bizi yine senin kurtaracağına inandık Kalk uyan, uyan kalk! kalk artık” |
Adını Sen Koy
Ben koyamadım adını bu sevdanın Sence ne olmalıdır öğrenebilir miyim? Gül bahçesinde yaşanan güzel aşkların Sonu hüzünle mi biter, söyleyebilir misin? Durdurur kalbim dünyayı bir an istese Benim sevdama ortak olmak ne haddine Ben de bu sevda yüzünden dönmekteysem Bana uyup, Mevlana gibi dönebilir misin? Atsınlar beni kör kuyulara, boğulup gideyim Çığlığım duyulmasın, rahatsız olmasın kimse Beni seven sevgiliyi yanımda görmek isterim Haydi gel benimle desem gelecek misin? Rüyalarımdan uyandırmasınlar beni hiç O anlatılmaz anı yaşayayım bin ömür boyu İçimi sarsın, mutlu etsin beni o tarifsiz sevinç Gel rüyalarımda kal, çıkma desem kabul edecek misin? |
Affet Beni Tanrım
AFFET Çok günah ettim Tanrım, Affet ne olur beni! Hiç çalmadım, soymadım, Hiç küfretmedim, Hiç yasak bir şey içmedim. Hiç yalan söylemedim, Hiç kimseye yağ çekmedim, Hiç yetim malına göz dikmedim Hiç zina yapmadım. Sadece bunları yapmamak günahı işledim. Binlerce yıldır sen değil miydin 'Ben affediciyim, affetmeyi severim' Diyen? Öyleyse affet bu kulunu. |
Artık Sevmeyelim
ARTIK SEVMEYELİM Öyle güzel bir aşktı ki bizim yaşadığımız Nasıl anlatsam, rüya gibi bir şeydi o Canı gönülden sevmekti tek yaptığımız Sevda denince akla biz gelirdik banko. Yıllar mı, yoksa biz mi yok ettik bu aşkı Kara bulutlar sardı şimdi sevgimizi, Kalmadı aşkın, sevdanın ölüden farkı Alıp götürsün sevenler cenazemizi. Bir daha asla sevdadan söz etmeyelim Demek buraya kadarmış,ne gelir elden Bundan sonra ne sen, ne de ben sevmeyelim Gelmez kimseyi mutlu etmek elimizden. Çekilip acı çekelim bir köşeye biz O güzel günler olsun bütün tesellimiz Ne bir gül tutsun ne de güzel bir el, elimiz Aşk acısıyla yansın dursun her yerimiz. |
Asil Kölelik
Her günümü, her anımı sana ayırdım Sen varsın yanımda, içimdesin nefes gibi Ben gerçek aşkı sevgiyi sende yakaladım Gerçek oldu şimdi, başlamıştı bir heves gibi. Bu gözler, bu kaşlar neden böylesi güzel? Sanki harikalar diyarında bir yerlerin seyrindeyim Benim dünyamda yok gayrı senden özel Her şeyimle bağlandım, başkasını neyleyim. Hiç üzülmeni istemem ömrün boyunca Üzüntülerin benim olsun, neş’elerim senin Bırakır sanma sakın, bir an doyunca Sana bağlı kalmak en asilidir köleliğin. |
Aşk Çölü
Yolcusu olur muydum, bilsem çöldeki yalnızlığımı Tutar mıydım ellerini, gözlerine takılıp kalır mıydım Bekler miydim çocuklar gibi yollarını heyecanla Meğer hataymış tek başına yolculuğum... zordayım. Sen uykularımın katili, yollarımın engeli Sen göz yaşlarımı kurutup, kan ağlatan çöl sıcağı Sen her çarpışında hançerini kalbime vuran sevgili Gülüp durma halime, bakıp bakıp uzaklardan. Bırak sessizliğimde kimsesizliğimi, girme aramıza Çaresizliğim kaderiyle baş başa ağlayıp dursun Telafi edemiyor, kurtulamıyorum bu hatadan Bir şeyler yap da çık git kalbimden, ne olursun! Sessiz, renksiz çöllerde bülbül neyler Gözyaşları sesine, sesi göz yaşlarına karışmıştır Solmuştur yüzü, yok olmuştur renkleri acıdan Aşkının ıssız çölünde yapayalnız yanmaktadır. Bir zamanlar ne güzeldi, yaseminler ve de güller Her birine aşk ile, şefkat ile bakardı gönül Acıyor, yas tutuyor şimdi gül dikenlerine 'Katlanacak kimsesi kalmadı' diye bülbül. |
Aşk Pınarı
Öyle susadım ki aşka yıllar yılı Bir pınar bulmak için düştüm yollara Bir pınar gördüm içenleri hep acılı Şifa dileyip devam ettim yoluma. Aradığım pınarı mutlaka bulmalıyım Gidermeliyim çöl susuzluğumu Kana kana içip, susamamalıyım Her yudumu artırmalı mutluluğumu. Mavi mutluluk dağıtmalı çiçek çiçek Gözüm başka çiçek görmemeli Hayal değil her damlası olmalı gerçek Hiç bir zaman seraba dönüşmemeli. Bulamadım böylesi şifalı bir pınar Susuzluğum bitti böyle pınarları göre göre Bundan böyle aşkı kim arar, kim sorar Susuzluğunu gideremezsin zehir içe içe. |
Aşka Gerek Yok
Bir defa sevdim tam, bir daha mı asla İçimden söküp attım onu da bir kenara Baş etmek mümkün olsa bile aşkla Girmek anlamsız yaşarken mezara. Ne anlamsız bir şey,göz göze bakmak Günahı nedir ki çeksin gözler bu cezayı Yaslanıp göğsün üstüne uyuya kalmak Söyleyin neden değermiş koca dünyayı. Mutlaka sona erecek günün birinde Hep böyle sürüp gidecek değil ya! Bir onulmaz yara bırakacak kalp üzerinde Sonra dar gelecek bu koskoca Dünya. Bu nedenle, aram yok artık sevgiyle aşkla Gülüp oynamak varken çileye ne gerek İnsan oğlu öğrenir bazı şeyleri zamanla Ve der ki ^hata edip sevmişim bilmeyerek” |
B e n K i m im?
Nisan, güzel bir bahar ayı besbelli Renk renk açmış badem ve kayısı çiçekleri Onca kuşun tekrar başlamış sevdaları Yavaş yavaş erimekteymiş yükseklerin karı Canlanmış doğa, ortaya çıkmış onca böcek, arı... İşte böyle bir ayın Yirmibir Nisan gününde Senenin bin dokuz yüz elli birinde Ankara' nın Güdül ilçesi'nin Hacılar Köyü'nde Daha 18' inde, çocuk yaşta dünyaya getirmiş Garip anam, çileli anam, yetim anam beni. Mehmet amcanın hanımı kesmiş göbeğimi Annem büyük bir sevinçle almış kucağına Sümerbank bezinden dikilmiş kundakta beni. Ama sonra düşüp geçim derdine Henüz çıkarmadan lohusalık günlerini Kundağa sarıp sarmalayıp küçükbedenimi Alıp götürmüş, bağ kazmak için yanında beni... |
Baktı...
BAKTI… Öylece bakıyordu! Gördüğü neydi bilinmez ama, Vagonun camlarını delen gözleriyle, Baktığını gerçekten görür gibiydi. Arada bir kaşlarını çatıyor, Geriliyordu olanca hızıyla hatları. Kartalın avı üzerine ineceği anı hatırlatıyordu keskin bakışları. Ellerini ovuşturup göğüs geçirdi Kilitledi gözlerini hedefe ve Sonra aniden geçti dalışa. Bu sırada saptadığı hedef koordinatları 'Ah bir yıldırım olup insem tepelerine, Güneş olup kavursam hepsini, sonra da soğutsam,taş olsalar karşımda ve keyfimce yontsam onları' Şeklindeydi olmalıydı,olsa olsa. Biraz renk değiştirdi ve çivilendi boşluğa Gök mavisi gözleriyle hazırdı artık vurmağa. Düşünmeden ateşledi sonunda Nefret füzelerini birbiri ardına; Tam hedeften vurdu: Sevgisizliğin, İlgisizliğin, Acımasızlığın kaşarlanmış pis suratını. Bir oh çekti ve Ağlamaklı oldu, sonra da gülümsedi. |
Bana Her Gelişinde...
Bana her gelişinde yağmur yağardı Kuşlar neşe saçar, çiçekler açardı Etrafını onca kelebek sarardı Çünkü güzelim, bahar sende yaşardı. Süzülürdü yağmurlar yanaklarından Arılar bal alırdı dudaklarından Kuşlar gelirdi kalkıp yuvalarından Çünkü güzelim, her şey sana aşıkdı Şimdi yoksun, her yeri hüzün sarıyor Kelebek,kuş,yağmur seni arıyor Güneş üzgün, iki günde bir doğuyor Çünkü güzelim, her şey senle yaşardı. |
Bana Şiir Yaz Diyen Kadın
“Bana şiir yaz” diyen kadın (?) Sana şiir yazamam. Çünkü sen, şiirin ta kendisisin. Ne mümkün ve niye şiire şiir yazmak? Bu nasıl olacaksa haydi anlat bana, bunu senden başkası nereden bilsin. Kızma hemen, çek üzerimden vurucu bakışlarını! Suçum yok benim doğru söylemekten öte. Mecburum buna, sonra, senden de fazla öfkelenir, kızar tüm şiirlerim. Al götür kızgın bakışlarını ne olur! kendini bul, teslim olma sefil düşüncelere. Mavi, masmavi rüzgarlar esmeli taze umutlarının üzerine. Gökyüzü gibi derin, sakin ve sonsuz olmalısın..... Pembe, pembe tomurcuklara esir olmalı gözbebeklerinde gizlenen yaşam arzun. Yolun engellerle dopdolu ve uzun, nefes nefese kalacak, yorulacaksın Çünkü mutluluğu yakalamak zor be kadın Cesaretini kırma, topla kendini sonunda mutluluğu kucaklayacaksın. Çık bilmece, bulmaca sayfalarından, belirsizlikten, cevap aranır olmaktan kaçın. Açık, apaçık ve sade ol, kimse bir şey söylememeli dönünce arkandan. “Bana Yazdığın şiir nerede? ” diye soran kadın (?) Al işte sana yazdığım, şairliğimin utancı olan şiir. Gökyüzünün sonsuz sayfalarında tüm dizeleri al oku, hece hece, dize dize. Oku ve tanı kendine yön verecek kendini. Okuduğunda belki kızacaksın, kızacaksın seni mutsuz eden inatçı, kör duygularına. Belki de üzülecek, ağlayacaksın sana seni şikayet ettim diye bana. “Bana şiir yaz “ diyen kadın(?) Sana bu aciz şiirimi yazabildim; çünkü bana hiç yardım etmedin. Söyle Allah aşkına sen şiirden öte kimsin? Kim derlerdi senin adına? |
Basit İnsan
Kendini öyle ağırdan satıyor ki şaşarsınız! Efendilikten insanlıktan zerre yok eser oysa Bakışlarındaki gizli manayı anlayamazsınız Bir fırsat peşinde mi, beddua mı ediyor yoksa Kendini öyle ağırdan satıyor ki şaşarsınız! Bir b…k bildiği yok, cehalet yüklü oysa Kısa bir müddet sonra onu hemen tanırsınız Dersiniz “insan bu kadar basit olur, olsa olsa” Kendini öyle ağırdan satıyor ki şaşarsınız! Doğruluk adalet bir kez bile çalmamış kapısını Yalancı, düzenbaz, baskıcı birisi anlayacağınız Allah niçin yaratır anlamam böyle bir insanı Kendini öyle ağırdan satıyor ki şaşarsınız! Oysa zavallı, kötürüm ve cücedir insanlar arasında Yağcılarıyla baş başa bırakmaktır tek yapacağınız Belki o zaman bir b…k olmadığını anlar sonunda. |
Ben Sana Mecbur muyum?
Ben sana mecbur muyum? Soluduğum hava oluverdin bir anda, her nefesimde seni hapsettim yüreğimin erişilmez derinliklerine. Gardiyanın eyledin sonunda, tüm tutukluları topluca salıverip, gönderdim sevmedikleri sevgililerine. Ben sana mecbur muyum? Her an aklıma takılı duruyorsun gecemi,gündüzümden ayıran bir avize misali. Düşündüğüm her ne varsa sen oluyorsun; iki kere iki sen ediyor, beşten beş çıkınca sen kalıyorsun. Ben sana mecbur muyum? Neye uzansa ellerim, ellerin oluyor tuttuğum, pamuk gibi, yumuşacık ve sımsıcak; bırakamıyorum artık tutuklunum ben senin, sakın çözme kelepçemi böyle çok mutluyum. Bir ömür kalsın, böyle kalalım, ne olur, ne olur bırak! Ben sana mecbur muyum? Bir zamanlar gül bahçesinde bahçıvan idim, gönlümce sevip okşardım onlarcasını... Şimdi bir hükümlüyüm inan ki burada, Bir tek gözlerimin önündeki gülü, seni sevdim. Sende buldum gülüşle artan güzelliğin, sevdanın, aşkın en anlamlısını. Ben sana mecbur muyum? Ne uykularım var, ne de rüyalarım, işim-gücüm oldun, hiç bitmesini istemediğim. Gökyüzünü yerleştirdin gözlerime, bulut bulutsun yüreğimin derinliklerinde, özlediğim her an 'SEN -SEN' diye düşecek damlalarım kalbimin en hassas bölgesine. Ben sana mecbur muyum? Yavru ceylanım, bahtımın son vazgeçilmezi, ne olur terk edip gitme gönül bağımı; sensizlikte kaybolur yüreğim, korkuları artar, artar bulutları, yağmurları artar... Erozyona uğratma sakın toprağımı.. Ben sana mecbur muyum? Mecbur muyum ben sana? Mecbur muyum ben? Mecbur muyum? Mecbur mu? Mecbur? Mec... Ben sana mecburum kara sevdam! Ben sana mecburum! Hem sana mecburum, hem buğulu bakışlarına; Ne olur duy yüreğimi, anla mecburiyetimi. Mecburum, mecburum ben sana. Halime bak, gör ve hisset aciliyetimi. Bitmez gönlüme yabancı kaldığın sürece, bitmez yazacaklarım sana... Servi boylum, menekşe gözlüm, nur tanem! ne olur kırma beni, ol bir tanem; Ne istersen iste..., yıldızları sereyim ayaklarına, ben sana mecburum çünkü, yaşadığım sürece. Ben sana mecburum! Mecburum ben sana! Mecburum ben! Mecburum! Mecbur! Mec... |
Benden Hediye
BENDEN HEDİYE Sen değilsin hali perişanıma sebep Bütün çektiklerim bana benden hediye Üzme kendini hiç, sorma sebep ne diye Bütün çektiklerim bana benden hediye. Tutulup aşkına çöllere düşmüş isem Bir gün terkedilip sersefil kalmış isem Kimin hatası bu, kime edeyim sitem Bütün çektiklerim bana benden hediye. |
Beni de Koydular Buzdolabına
Kimse soramaz bana: Güneşin böylesi kararmışlığını, soğumasını Ben de sormam, ben de soramam Anlamam anlatsalar da Anlasam da anlatamam çünkü! Çünkü beni de koydular buzdolabına. Yok benim de onlar gibi Onlar gibi hiçbir şeye itirazım. Gonca güller solmuş, sararmış Yaprakları dökülmüş ağaçların zamansız; Çöle dönmüş o güzelim bağlar, bahçeler Duman bürümüş yücesini, alçağını dağlarımın Boz bulanık akmakta dereler, çaylar, ırmaklar Yasta! bülbülü, kanaryası, kartalı Çocukları sersefil! Ayakları çıplak, karınları aç; Ne süt içebiliyor, ne de şeker yiyebiliyorlar Yanıyor! bir baştan başa gülistan Kanıyor yaram, için için, yavaş yavaş. Bilmem, bilmem ki neylemeli, ne yapmalı? Bilmem nedenini, s o r m a m! Anlamam anlatsalar da Anlasam da anlatamam çünkü! Çünkü beni de koydular buzdolabına. Yok benim de onlar gibi Onlar gibi hiçbir şeye itirazım. Doğruları eğmişler Eğriler doğrulmuş, güçlü ve ayakta dimdik Ahlak dersi, insanlık dersi verir olmuş Ahlaksız insancıklar... Sessiz- sessiz dinlemiş, Korka- korka ağlamış insanlar Ezildikçe ezilmiş fakiri, yoksulu Büyüdükçe büyümüş dağlar Kalmamış kimsenin cesareti: Çıkıp onların tepesine, 'işte ben senden bir karınca boyu büyüğüm' Diyebilen k a r ı n c a kadar. Anlatamaz olmuş haklı haklılığını, Kulak asan olmamış, olamamış söylediklerine Pişman etmişler onları Doğru ve dürüst insan olduklarına... Bilmem, bilmem ki neylemeli, ne yapmalı? Bilmem nedenini, s o r m a m! Anlamam anlatsalar da Anlasam da anlatamam çünkü! Çünkü beni de koydular buzdolabına. Yok benim de onlar gibi Onlar gibi hiçbir şeye itirazım. Alimin, aydının olmamış cahilden zerre farkı Cahil alimler, cahil aydınlar ilgi odağı olmuş Eş- dost, ağabey- kardeş ilişkisiyle Dönmeye başlamış devlet çarkı Ve daha neler neler.... Bir lokma ekmeğin peşinde Sokak-sokak, kapı-kapı dolandırmışlar Nice umutlarımızı (fidan gibi oğlanlarımızı, sülün gibi kızlarımızı) Aslanlar çıkarmışlar karşılarına, aç aslanlar! 'Al alabilirsen, işte ağzında ekmek' demişler Param parça olmuş, Hüzün, yalnızlık, çaresizlik kanamış her bir yanı Al kanlar içinde yerlerde sürünmüşler... Çıkmamış ne bir gören, ne de bir tanıyan Alıp, G a r i p l e r M e z a r l ı ğ ı n a gömmüşler. Gelen geçen bir fatiha bağışlamış, Sonuçta onlar, en karlı çıkanlarımız olmuşlar. Bilmem, bilmem ki neylemeli, ne yapmalı? Bilmem nedenini, s o r m a m! Anlamam anlatsalar da Anlasam da anlatamam çünkü! Çünkü beni de koydular buzdolabına. Yok benim de onlar gibi Onlar gibi hiçbir şeye itirazım. Hiç bir şeye itirazım, Hiç bir şeye, Hiç bir, Hiç... |
Benimle Olmalısın...
Beni her özlediğinde Güller açmalı yüreğinin her köşesinde; B e n i hissedip, beni koklamalısın her tende Zıpkın gibi, yasemin gibi... Beni her hatırlayışında Bulutlanmalı gözlerin yüreğinin göklerinde; B e n i ağlamalı, beni akmalısın her seferinde Çağlayan gibi, ırmak gibi... Bir ses ansızın uykunu böldüğünde, Tam da rüyalarının en güzel bir yerinde; B e n i duymalısın, uzakta olduğumu bile bile, Hemen yanındaymışım gibi. |
Bensizliğim Ölümün Olacak
Bundan böyle yaşayacağın Hep sessizlik olacak. Ne yağmurlar, ne çiçekler, Ne şiirler, ne de sen! Duymayacaksınız sesimi bir daha. Yalnızlığın sancısı Boğazında düğümlenip duracak; Gözlerin yanacak, Öfkelenip oğuşturdukça Kan göreceksin herşeyi. Savrulup dağılacaksın Gül kurusu akşamlarda, Tıpkı kuru yapraklar misali. Yaşadığını anlayamıyacaksın, Her gören seni ölü sanacak. Çünkü ben olmayacağım artık, Bundan böyle Hiçbir zaman yanında. |
Bir Gün Ansızın
Geldiğini görmek isterim bir gün ansızın Dere tepe demeden uzaklardan Saçlarında dağ rüzgarlarının kokusu Gözlerinde sonsuz bir ışıltı yıldızlardan. Geldiğini görmek isterim bir gün ansızın Tüm güzellikler sende alabildiğine Dilinde hep sevgi sözleri Meltem esintisi tutsak nefesine. Geldiğini görmek isterim bir gün ansızın Yorulduğunu bir kez olsun söylemeden Ellerinde, renk -renk kır çiçekleri Gülüşünde iri güller açmış sevincinden. Geldiğini görmek isterim bir gün ansızın Heyecan ve mutlulukla bakıyorken gözlerime Kucaklıyor, öpüyorum seni, doya-doya Yeminler ediyorum tek seni seveceğime |
Bir Gün Ansızın
Geldiğini görmek isterim bir gün ansızın Dere tepe demeden uzaklardan Saçlarında dağ rüzgarlarının kokusu Gözlerinde sonsuz bir ışıltı yıldızlardan. Geldiğini görmek isterim bir gün ansızın Tüm güzellikler sende alabildiğine Dilinde hep sevgi sözleri Meltem esintisi tutsak nefesine. Geldiğini görmek isterim bir gün ansızın Yorulduğunu bir kez olsun söylemeden Ellerinde, renk -renk kır çiçekleri Gülüşünde iri güller açmış sevincinden. Geldiğini görmek isterim bir gün ansızın Heyecan ve mutlulukla bakıyorken gözlerime Kucaklıyor, öpüyorum seni, doya-doya Yeminler ediyorum tek seni seveceğime. |
Bitir Derdimi
Bana ö güzel gözlerinle öyle bakıp durma Sonra sever, bağlanırım huyumdur benim Gülüp yüzüme, tatlı sözlerinle vurup durma Sonra öğrenir, avcı olur, tetiği çekerim. Uzatma ellerini, yakalar hapsederim içime seni Kapından ayrılmayan bir gardiyanın olurum Sokmam asla kimseyi içeri, öldürseler de beni Tutuklum oldun artık benim, budur gerçek durum. Ölürüm kaçarsan kalbi mahpushanemden Affetmem ne seni, ne de kendi kendimi Tek bir dileğim var, tek bir dileğim senden Dermanım ol da, ne olur bitir şu derdimi. |
Boş Ver
Uzatma tutmam için ellerini artık Boş ver aşkı, sevdayı ne çıkar; Bir gün nasıl olsa yarım kalacak Sonu yine gözyaşı olmayacak mı? Boşuna yakma, ne beni nede kendini Ben başka, sen başka alemdensin Üzmeye gerek yok inan bana Aşk gibi bir sözcük için kendimizi. Şarkıları dinledikçe ağlamak Feryadı figan etmek niye? Niye boş bir sözcük için Yılları bir kafeste saklamak? . Ayrılık en basiti ve anlamlısı bence Hiç değilse ne yaptığın belli olur Görmemek, dokunmamak duymamak gibi En çıkar yol da bence budur... |
Büyük İnsanlar
Niceleri vardır, mükemmel ve deha üstü Büyüklenmek nedir öğrenememişler Işık saçıp durmuşlar da insanlığa Karşılığında hiçbir şey istememişler. İşleri vermek olmuş,almayı hiç düşünmeden Böylece olmuşlar Dünyanın en zenginleri Bir lokma, bir hırka ile yaşamış Düşkünlerden yana olmuş tüm dilekleri. Eleştirirken kendilerini örnek vermişler Kırmadan öğretmek için gerçekleri Onlar da herkes gibi göçüp gittiler Ama asla unutulmayacak isimleri. |
Çalar Elbet Aşk Kapımızı Bir Gün
Çalar elbet aşk kapımızı bir gün Kim bilir nasıl da güzeldir böyle sevmek Ellerini tutup gözlerinin sahilinde gezinmek Tarifsiz duygularla “Seni seviyorum” demek Saçlarını okşayıp, kalp atışlarını dinlemek... Budur gönül için en güzel bayram ve düğün. Çalar elbet aşk kapımızı bir gün Mutsuzluğumuz serap misali kaybolur gider Pembeye döner kara bulutlar birer birer Kuşlarla uyanırsın her gün, her seher Tek renk açar gönül bahçende güller... İşte aşktır bu, hayal edip rüyalarında gördüğün. Çalar elbet aşk kapımızı bir gün Hasretsen yoluna kilitli kalır hep gözlerin İsmi ile başlar ve biter bütün sözlerin Sahibi görürsün onu yerin ve göklerin Bir bilmecen var artık, hiç çözemeyeceğin... İşte budur aşk, ağlarken arada bir güldüğün. Çalar elbet aşk kapımızı bir gün İhtiyacın yoktur ondan bir başkasına Eşe-dosta, kardeşe, ana ve babana Başkasını dinlemez, her sözü atarsın yabana Ondan başka her şey, yok görünür insana... İşte budur aşk, her gün artar durur körlüğün. Çalar elbet aşk kapımızı bir gün Sebepli sebepsiz sele döner göz yaşların Karma karışıktır o güzelim duyguların Kime öncelik vereceğini bilemez olur aklın Çünkü yarısı sende ise, yarısı ondadır canının... İşte budur aşk, uğrunda parçalara bölündüğün. Çalar elbet aşk kapımızı bir gün Karşılık buldun ise aşkına, buna diyecek yok Zira mutsuzluk, karşılıksız aşkla başlar daha çok Denir ki, “kuru kuruya sevgi ile olmaz karın tok” Biliriz ki, sevgisiz olunca da biter her türlü stok... İşte budur aşk, çoğu kez bu ikilemde döndüğün. Çalar elbet aşk kapımızı bir gün Çökmüş üstüne kara bulutlar inlemektesin Kimseye derdinden söz edememektesin Kendinle, baş başasın, her gün içmektesin Her şeyden, kendinden, ondan nefret etmektesin... İşte budur aşk “çalar elbet kapımızı “diye düşündüğün İşte budur aşk; yaşarken, her gün,her an öldüğün. |
Çaresiz
Başını kaldırıp gözlerime baktı Tam bir belirsizlikteydi düşünceleri. Görevini yapamamış olmanın acısıyle Küçülüp büyüyordu gözbebekleri. Neler söylemek istediğini düşündü Birara, gözlerini oğuşturarak. Ama yine sustu, düşünceleri üşüdü 'Konuşamam' dedi sıkılarak. Büyük yankılar uyandıracaktı Yıllarca sakladığı sır dolu sözleri. Ama korkuyordu, can bu, çok tatlıydı... Bu güvensiz ortam yok edecek bizleri. |
Çaresiz Sürüklendik
Hep birlikte yaşadık yıllar boyu seninle Ayrı gitmezdi yediğimiz ve içtiğimiz Çok mutluyduk biz, arada bir tartışsak bile Ayrılmamak için dua ederdik ikimiz. Öyle birlikteydik ateşle duman gibiydik Ne sen ayrı yanar, ne de ben tütebilirdim Kovanlarda arı, kırlarda bin bir çiçektik Ne sen çiçeksiz, ne ben arısız edebilirdim. Yıllar sonra esti nedensiz bir deli rüzgar Savrulduk; ne duman kaldı, ne çiçek ortada Bilemedik insan böyle durumda ne yapar! Çaresizlik içinde sürüklendik sonunda |
Çocukluğum
Gözü kör olsun böyle yokluğun Hala derin ötesi bir yara içimde Yaşayamadığım garip çocukluğum Anlatılamaz türlü sefaletler içinde. Küçük, küçücük bir köy idi Dünyaya ilk kez baktığım yer Her yer çiçek, Nisanın yirmi biri Ama benim için ne fark eder. Bebekliğim, çocukluğum hep aynı Kahır ötesi büyüdük nasılsa Ya gençliğim! onlardan var mı farkı? Yarı aç, yarı tok büyüdük sonunda. Hiçbir yardım almadan büyüdüm Çöldeki kaktüs misali, Sefaletten kaçmak için yürüdüm Her yerim delik deşik çile izi. |
D e p r e s y o n
Geceye hazırlanan gündüzün telaşı var benliğimde Mutsuzluk taht kurmuş sanki her bir yerimde Ne beynimde akıl kalmış, ne gözlerimde fer Birisinde isyan varsa, sebepsiz yaş var diğerinde. Uzun yıllar kabul etmemek için çok direndim Engel olamadım bir misafirim var bende benim Hiç eksik olmuyor sorgulama, önüne geçemedim Güçsüz hissediyorum kendimi, faydası yok beynimin. Düşüncelerimle kamçılıyor her an bedenimi Acıdan kıvransam da çıkmıyor hiç sesim Şartsız teslim etmişim ona ben, kendi kendimi Beynimde o ev sahibi, ben misafir gibiyim. Ruhumda deli deli rüzgarlar estirmekte Savurup alıp gidiyor beni istediği yerlere Arada bir terk edip gitse de yine gelmekte Öldürürsem kurtulurum ancak onu bin kere. Nedir beynimi böylesi akılsız kılan, Ne var da güçsüzlüğe teslim etmiş kendini? Aslında kendinden başkası değil onu hırpalayan Avucuna alıp düşünme zamanıdır artık beynini.! İnsan kendi kendine karşı kazanmalı zafer Aklım küsüp giderse sonra bedenim ne der! Kim ne ederse başkası değil kendi kendine eder Akıllı olmak gerekir kazanılacaksa şayet zafer. |
D o k t o r
Ölçtü biçti ve dikti Elinde bin sevinç Bir güneş patlaması Sevinçte birleşiş. Ya ölseydi makas Kırılsaydı iğne Dursaydı ansızın Hayata devam deyiş. İşte o an, çok zor olurdu Koridorlarda bekleyiş... Ve çaresiz bir şekilde Eli boş eve gidiş... |
Deniz ve Huri
Deniz,güneş...birazcık da iskele iskeleye uzanmış güzeller güzeli birisi denizmiş, güneşmiş hikaye hepsi seyretsinler istiyor alevlenen tenini. Deniz suskun donup kalmış öylece varmış o esrarlı güzelliğin farkına bana bakıyor bir şeyler söylemek için lakin tutulmuş dili, çıkmıyor bir tek hece. Yangın alevinden öte bir vücut etine dolgun, meydan okuyor balıklara denizde hala devam ediyor o sükut düşünüyor 'alıp gitsem mi' diye uzaklara. Rüzgar şarkı söylüyor, usuldan usula aşkının ilanıdır sanki bu uğultusu dalgalar geliyor; yavaş yavaş, kıvrıla kıvrıla iskeleyi aşıp, huriye ulaşmaktır tek tutkusu. İskele sarmış o güzel teni mutlu deniz,dalgalarıyla okşamak sevdasında rüzgar sezdirmeden okşuyor o güzel bedeni ya ben! ya ben kimim, bu üçlü arasında? |
Derin Tehlike
Bazı derinlikler var ki tehlikeli Hele gözler ise konu olan Çok şey gizlide yada hileli Sığ olmalı budur aslolan. Bakınca görmeli ruhunu onun Karanlığa bakar gibi bakmamalı Böyle olursa bellidir başın sonun İnsan kendini belirsizliğe atmamalı. Hem neden derin olsun gözler, Neyi, neden ve kimden gizler? Rahatça söylenemiyorsa sözler Hem gerçek gizli kalır, hem düşünceler. |
Dertleşmek
Gel yanıma sokul biraz, korkma Öyle mahzun durup üzme beni Acılarını, dertlerini, umutlarını anlat Yemin can kulağıyla dinleyeceğim seni. Ben de çok acılar çektim dostum Hem de ne acılar... bilemezsin Hiç faydasını görmedim hayata küsmenin Böyle suskun olursan kendine edersin Bilirim yürekten, ta derinden dertlisin Belki bırakıp gitti canın gibi sevdiğin, Belki de ihanete uğradın hiç beklemediğin Anlat haydi anlat, sırdaşın olurum senin. Kimse için gözyaşı dökmeğe deymez Silkin biraz, rahatla, kendine gel Bedbaht olmakla hiçbir şey düzelmez Anlat haydi anlat, sırdaşın olurum senin. “Erkeğe ağlamak yakışmaz” derler Buna inanmadığımı bilmeni isterim Ancak erkekler ağlasalar da söylerler Anlat haydi anlat, sırdaşın olurum senin. Hem neyi düzelteceksin ki böyle Düzen aynı düzen, dünya kavanoz dipli Yeter artık! susma, bir şeyler söyle Anlat haydi anlat, sırdaşın olurum senin. |
Dön Seferinden
Sen bensizliğin çaresiz sessizliğindesin Ben sensizliğin dinmek bilmek feryadında Çok acı geçecek ömrüm çok Umarım bana en tez zamanda dönersin Hiç düşünmezdim birgün sensiz kalacağım Sonsuza dek beraberlik üzerine yapmıştım hesabı Şimdi bunu nasıl anlatacağım ben kalbime Birşeyler söyle durma, uyan,çıldıracağım Henüz gideli bu ikinci günün Dayanmam mümkün değil daha çoğuna Denilse de ''birçok giden memnunki yerinden...'' Memnun olunacak bir yeri yok bence ölümün Haydi! Bozup da şu alışılmış düzeni Çıkıp gel birgün şaşırt bizleri. Ve anlat bize memnun mu gidenler yerinden Cümle alem dinlesin seni tutup nefesini. |
Düşünmek
Delikanlılık çağımızda gülüşür, bazen de üzülürdük Bakıp bakıp ihtiyar insanların çaresiz durumlarına Zamanlarının kalmadığını düşünürdük Konmaları için o korkunç çukurlarına. Artık biz de şimdi onlar gibiyiz Şükrediyoruz bu günlere geldiğimize Süresiz zamanın dolacağını hiç düşünmemişiz Şimdi de gülüyor, üzülüyoruz o düşüncelerimize. |
G i t t i...
Gitti… Tüm eziyetine çilesine rağmen gitti. Bir gün elbet dünyayı terk edecek olan Ben sen o gibi. Bir damla gözyaşı, Bir yutulmaz lokma bıraktı geride Umut ile özlem ile baktık Her seferinde yollara, ama; Hasretinin bitişi hep çilenin gelişi oldu Yine sonunda. |
G ö r e v
İliklerine kadar işledi güneş, Toprağın. Farkına vardı toprak Bir şeyler olacağının Emirler yağdırmaya başladı Usuldan usula, Bünyesinde barındırdığı Her tür maddeye/ yaratığa. Bir hareket, bir hareket ki! Toprak bile şaşırdı, Emrinin bu denli cevap Bulmasına. Sonra soğudu yine Birden bire hava, Çok korktu toprak, Ama, korktuğu gelmedi başına. Zira güneş yine başladı Her şeyi tepeden tırnağa Isıtmaya. Anlaşılan bahardı gelen misafir. Yerleşti toprağa, ota, ağaca. Emanete hıyanet etmeden Tamamladı görevini ve 'Hoş geldin - kolay gelsin' diyerek Uzaklaştı yaza. |
Gergedan
Güneş soluk soluğa doğdu bugün Dayanamayıp gecenin gizlenmişliğine 'Aydınlıkta olmaz! 'dedi bunca rezalet Saygı duymak gerek bence acelesine. Kurt bakışlı, sis düşünceli insanlar Kartal kızgınlığı, tilki kurnazlığında Hesap- kitap, plan- proğram Hepsi hazır gece karanlığında. Doldurulmalı ne varsa ceplere Yenilip içilmeli, tıka basa ...lerle Zevk-ü safa içinde olunmalı Sonra da yarışılmalı dürüstlerle. Vatan, Millet duygularıyla Körpe zihinler kandırılmalı Çığ gibi destek dalgalarıyla Yarınlara kötü tohumlar atılmalı. Karnı patlak, gözü çatlak adam Utanmazlığın çanı be gergedan! Bu böyle gider sanma her zaman Defterin dürülecek yakındır o an. Bu dünya kalır mı hiç senin gibilere? Öbür tarafta işin zor, vakit doldu bile Etrafını çevirsen yakuttan duvar ile Orada itibarın olmayacak çaldın diye. |
Gönlü Genç Olanlar
Biliyorum; Benden çok uzaktasın, Erişemeyeceğim kadar Uzak bir yerdesin. Seni düşünmek buruk bir Heyecan veriyor, Acı çekiyorum, yüreğim yanıyor Bilesin. Bir şeyler oldu bana; Kurtulamıyorum beni eriten Düşüncelerimden; Bakışlarını en hassas yerime çiviledim, Düşüncelerine, gözlerine hapsettim kendimi. İçim yanıyor, yüreğim kanıyor inansana. Nedenini sorma ne olursun! Ne olduğunu henüz ben de bilemedim. Neler- neler hissediyorum, Cesaretim olsa da bir anlatabilsem; Bir duyurabilsem, bir dinletebilsem Kalbimin sesini sana. Bir korku sarmasa Alev -alev yanan yüreğimi. Ayaklarım korkmasa, Çözülmese dizlerimin bağı, Keşke yırtıp atabilsem üzerime atılı O çelikten ağı, Sana koşup gelebilsem. Bilsen ne zor be güzelim, ne zor! Çok şey hissedip de Hissettiklerini yüreğinde gizlemek. Bilsen ne zor be güzelim, ne zor! Aşkı-sevdayı şiirlerde dillendirmek. Bilsen ne zor be güzelim, ne zor! Ağlarken gülmeyi denemek. Bilsen ne zor be güzelim, ne zor! Hiç bitmeyecek hasretine dayanabilmek, Burun kıvırma yaşlı görüp bedenimi, Ben bendeyim, gönlüm öylesine genç ki! Bir bilsen kendimi senden genç hissettiğimi. Gençlik görüntü değil duygu tazeliğidir bil ki! |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:23 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.