www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Abdullah Karabağ (https://www.cakal.net/showthread.php?t=142254)

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:27 PM

Abdullah Karabağ
 
............Esin

..........eden gizem
...............esin
...........tinin inci
...mermerde çiçeklenir
.......yaşama sevinci.

Not: Eleştirilere yanıt:
Farklı bir şiir anlayışıyla yazılan bu dosyanın dize
düzeni(mısra kaydırmalı) genellikle yukarıdaki gibidir.


Halkalı Seher

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:27 PM

33 İmza

Ben bir Viking gemisiyim
Boynu kuğu
Başı rengeyiği
Yüzer durur
Kendi içimde
Menzili yitik
rotasız

Yelkeni
Eskimo eli’nden
Deniz
Karbeyazı kabuğuna çekilmiş

Yüküm
Beyin sürgünü
küresel
selden

Kalemi
Umuduna küs
Evine tutsak
ülke’den.


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:27 PM

Açlığa Ve Susuzluğa Karşı Elele Durmak

Çin Seddi’nde miyiz açlığa karşı elele yürüyenlerle;
Büyük dünyasal açlığa, büyük kırıma kaç çeyrek var,
Neredesin, ekmeğini kazanırken kelebekler gibi
çırpınan, hüneriyle geçinen evrensel kardeşliğim!

Sudan’da mıyız sussuzluğa karşı diz dize oturanlarla;
Yanımızdan bir sahra kervanı geçer, nereye gider,
Saklar yüklük çatılarında albenili katar, değerli şeyler.
Onurlanır mı, böbürlenir mi sahibi, bilinmez; yükünden
bir tulum suyu yoksa susuzluktan kırılanlardan yana,
Katılmaz susuzluğa karşı diz dize oturma çağrımıza!

Yeni Delhi’de miyiz yoksulluğa karşı elele olanlarla;
Bombay’dan bomba gibi haber: Ölüme kaç çeyrek var
varoşlarda gıdasızlıktan, ilaçsızlıktan, bakımsızlıktan..!
Dileğimizdir; torba torba besin, koli koli ilaç yüklenmeli
ambarlarından, fabrikalarından, limanlarından devletlerin;
Uyanmazsa insan bilincimiz yetişmez yerine felaketlerin.

Yollarda mıyız mevsiminde her kıtadan elele verenlerle;
Şeridinden filmin eli tüfeklilerin, kıyımına kaç çeyrek var
Ağır canlı antilopun, yavrulu samurun, sürmeli cerenin...
Neredesin, doğayla sözleşmeli yaşamsal kutsal barışım;
O diyardan bu diyara, çığlık çığlığa, bir boydan bir boya
toplu yokoluşa, açlığa ve susuzluğa kaç çeyrek kaldı ki!


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Açlık

Aç mı kaldın
Önemli değil
Bir şeyler
Bulur yersin

Aç mı kaldın
Üç gün beş gün
Ya da aylar
İşte tenin
Ye yiyebildiğin kadar

Sakın
Düşlerini yeme
Yersen düşersin
Seni
Aç koyanların sofrasına!


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Ağrılar

Birden süregelen
ağrılarla yüklendim
Ağırdan ağrır
ağrılarım

Serde süreduran
dargınlıklar yükledim ağrıma
Kırgın bağlar
ağrılarım

Sırdan süreğen
anı süzmeleriyle yüklendim
Ağırdan ağılar
ağrılarım
ağrılarım.


Yıldız Dalı Yasaklı Gönül

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Alfabe

Alfabem
Sanskrit
Latince’ye benzemez
basit
Kadın
kadın
kadın

Anlayan beri gelsin.


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Anahtar

İnsansa insan
kadın insanda
insanlaşır

Değilse insan
insan kadın
yücelmez

Kadını
yücelmeyen insan
insanda
insanlaşamaz.


Lacivert Oyalar

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Analar Ağlamasın

Sekiz fidandık
Coşardık
Boz-bulanık seller gibi
Kürtdağı’nın doruklarında

Yüzümüz dağa doğru
Dağ uzanır ülke’ye doğru

Buralar
Sınır boyu
Dörde bölünür yürek
Gecesi
tuzak
Deminde değilse
Konuşmaz namlu
Takibe alırlar kaçağı
uzaktan uzağa

Ansızın sarıldık
Gün ağaranda vurulduk
Selvi fidan dizildik
Kürtdağı’nın ormanında

Sözümüz öze doğru
Öz çağırır öze doğru

Zalimce doğrandık
Görülmedik
Çiğnendi bedenlerimiz
Duyulmadık
Toplu mezar olduk
Bilinmedik

Bir baş yükselir
Ovadan göğe
‘Ulu derviş’e yorulur
Mekânı Ökkeşiye
Ağlar yorulur

Söyleyin babalara
Babalar ağlamasın

Unutmadık gidenleri
Gelenler unutmasın bizi

Canlara söyleyin
Canlar boyun eğmesin
Boyun eğmek için
Düşmedik toprağa

Söyleyin analara
Analar ağlamasın!


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Anılardan Bir Demet Bazan Yağmur Olur

Nerede olursan ol, bir yakınlık hissediyorum,
Nasıl olduğunu söyleme, anısal bir yakınlıktır.

Hiçbir mekânda durulmayan tuhaf damlalarla:
Bazan bir yaprağın çağrışımı koca bir ağaçtır
Bazan bir nergis, beli bükülmüş bir mecnundur
Bazan bir şarkıdır, uzaktan yankısı çilenti gibi
Kopmaz bir bağ var aramızda; ne olursan ol,
Nerede olursan ol, bir beraberlik var aramızda.

Büyücü yaratılsaydım büyülerdim seni, şairim,
Anlatacak kelime bulamıyorum, ne desem nafile!

Çağları mı devirsem, çağırsam büyük yaratanları,
Sanat tanrısı olsaydım canlanın derdim iki ustaya!

Seni görebilmek, seni daha iyi anlayabilmek için
Yüzlerce resim ve heykelini yaptırırdım
Leonardo da Vinsi’ye, Mişelanjelo’ya;
Bizim Yaşar Kemal alınmasın, betimsel izlerdik!


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Anne

Nasıl bilebilirdim genç kızın masumluğuna
karşı
karşı cinsin korkunç doyumsuzluğunu
Kız olmadan kadın olmak
ne demek anne

Çocukluğumun
kızlığımın bahçesi
Zoraki kadınlığımın yatağı
115 Nolu Sokağı
14.Caddeye kavuşturan
ve çeşmesi
Leylaklarla demetlenen

Hatırlarsın anne
pazarları oraya koşardık
herkesten önce kapardık
en gökçe gölgeyi
Ne rastlantı ki
aynı yerde ekmeğe „nan“ dediğin için
bekçi tarafından azarlanmıştık

İşte ne olduysa orada oldu
sinema dağılışıydı
sanki leylaklar aşka gelmişti
Kız olmadan kadın olmak
ne demek anne

Bağışla beni yazamayacağım
bu mektubu
Vizite kayıtlarına göre
yedi yüz on altıncı müşterimle
postalıyorum
iadeli taahhütlü

Anne
beşinci ayın ikinci pazarında
okul önlüğümü duvara as
yakasına Leylak iliştir
Bak
kızım diye
Kızın anne olamadı
N’olur ağlama anne
Anneler Günün Kutlu Olsun!


Yıldız Dalı Yasaklı Gönül

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Anzelha

Taşkın
telâş
akik
delgi
kobra
dalaşı

Belgin bulgu
çinideki
han
kobraya
imrenir

Anzelha bulguladı
âdem
bengi
bengiliğe
konumlanırken.


Lacivert Oyalar

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Apê Musa

Çömelmişti
Şalı yosun
Dağ kaçağı kayanın dibine
Ufku
Hançer nakışlı
Akşam güneşine bakıyordu
Koca bir ömrün
Hesabını verircesine

Düğümlenir soluk sesleri
Tütün karasına
Bêçare’ye sayılır
Bilge duruşu

Kulak verdi
Göz yolladı
Nerden geldiğine
Vaktinden evvel
Bura havası
kurşun havası
Fasıl başları teke tek
Sonrası şerit şerit
Yine namlular hawar’da

Açıldı elleri
Umuduna kol-kanat
Bir kelebek
Düştü yere cansız
Resmi kaldı
Tipi kar yumağı
Kaşların gölgesinde
gözbebeklerinde

Dayanmıştı
Şal û şapık kuşanan kadın
Pısmam Hesenko’nun kapısına
Meri ****s
Çelik başlı memlerin üzerinden
Bir baş yukarı
Başına baş
Yoluna yoldaş
Yüreğine eş
Kundağı
Gümüş kakmalı kleş

Apê Musa
Tepesinde
Bir ak güvercin
Kanadı zeytin dalı

Sancılıdır
‘Yiğidim Hasenko’dan yana
Daha kaç yıl olmuştu
Görülecek hesabım var dediği
Dilin dudağa
Korkuyla uzandığı günlerde

Nasıl olur
O aslan parçası adam
İçten
Kilitli kapı gerisinde
Donakalır kadının dirilişinden

Oysa
İyi bilirdi
İsmi yasak ülke’de
Yasak yaşamın
Ne demek olduğunu

Çarpar yürek gelmişti
Apê Musa
Elinde
Bingöl meşesinden asa
Asanın ucu yanık
Kolunda
Yaralı bir ceylan
Anmazsa da dünya âlem
Bu dağlar ceylana tanık

Yumrukladı oğul kapısını
Gürledi tok sesiyle
Bir söz için
Elini kana bulayan oğul
On beş sene
Mahkûm gezen oğul
İşte Kawan
İşte dem û dewran!


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Arı

Arıdır
Özüne arınır
Kanadı sazda
İğnesi nazda

Balı var
Hani neresinde
Tekneye sultan
Emek olmazsa.


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Ax Tamara

Nil gebedir
Altına
buğdaya
İsa’dan önce
İktidar kadın
Kleopatra

İki bine iki kala
Van
Bir kadın
Başından tekmelenir
Kadife zubun
İpek fistan sürünür
Ax Tamara mavi
ağlar

Kleopatra Nil gibi
Oktavın zaferi
Yılan taksın
Altın zinciri!


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:28 PM

Ayakta Ölenler

Can benimse öldürdüm ölüsünü
Ölüm ölmezken savdum ölümü

Sorgucu-infazcı laftır
korkmayın törel ölülerim
Ölen bensem konuşurum
henüz üç günlük ölüyken
Ölümün girdisine çıktısına
kazındım

Kazıdım levhama temsilen
bedendeki nedeni
Yarılmalı taş beden
safta olmalıyım

Ölüm haksa ölümlüye
ölü bensem konuşurum
safta olmalısın
Mirastır sevdam sana
büyüt öpeyim
yeniden resimleneyim.


Yıldız Dalı Yasaklı Gönül

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Aylı *******

Kar yağıyor
bir ucu elimde kalan gelinliğine
Yalnızlığımın
puslu yolculuğunda gülen kadın

Penceremizin
buzlu camında ay
kar tanesine sığdırmış güneşi

Kardaki güneş
ay taneli binlerce nar taneli
Yıldız yağdırır resmine
Kar yağdırır yanlızlığıma

Penceremizdeki
bildiğin ak yüzlü ay
Kar tanesine sığdırabilir mi güneşi

Seversen benim gibi sevdiğim
Yıldızların
aysız yaz *******ini sevdikleri gibi
Kar tanesi
güneşi de sığdırır resmime
Yıldız da yağar pencereden
ayla buluşan yolculuklarına.


Yıldız Dalı Yasaklı Gönül

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Ayna Tutma Bana Gönül

İki gönül yakasında durup beklemek,
Her gün aynı yerde, aynı gönülle vurulmak nedir,
Bilemezsin, Selvira?
Sevenlerin ikisini yakarak, olmayan bir üçüncüsüne
Umut beslemek yakışır mı sana, Selvira?

Elindeki ne oluyor bu saatte, ayna mı, tutma bana,
Yaşamadan mı yaşlandırdık gençliğimizi,
Güldürme beni, dedelerimiz gibi anlaşmayacağız!

Caddelerde ve parklarda kalabalıklara karışarak
Ve kaygılarımızdan arınmış olarak el ele tutuşup
Yürümeye sonra çalgılı bir gazinoda eğlenceye...
Gönül gezisiyle bir gecelik dansa, ne dersin, Selvira?


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Aynadan

Kur’an
İncil’i
Tevrat
Zebur’u...

Kürsüye çağırdım

Golgotha
Kerbela göründüm
Fadime Ana
Ana Meryem

Barışan
barışık
Barış analarıyla dirildim.


Halkalı Seher

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Ayraçlar

Limon sıkılmış hoşgörüşüne
horgörüleri ayraçlı
(yalın yanılsama)

Limon sıkılmış simasına
işveleri ayraçlı
(boy pos cakası)

Limon sıkılmış sözlerine
vurguları ayraçlı
(ikilem çelmesi)

Limon sıkılmış hoşçakal’ına
ayraçları çocuksu
(telefon şakası)

Amber sıkılmış son ayracına
ayraçlar imalı
(A canım
sil baştan!)


Lacivert Oyalar

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Balta

Bu yaşamdır
dedim
Baş ucuna balta
koydum
Ayak ucuna
kütük

Gül ektim arasına

Ne
Baltaya sap
Ne
Kütüğe balta
Ne de
Güle
Yâr oldum.


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Başlar

Geçmişim makineye
Üzerimde işlik
Giyerim yaz-kış
kime ne

Gözlerim çekiç
Çalarım taşa
Taş yarılır
baştan başa
Yanağından bir yol
Yolcusu
yorgun karınca
Yükü gelincik
Uzanır kendince

Gözlerim çekik
Çalarım taşa
Çekiç ayrılır
ikiz başa
Her baş bir karınca
Ne işler
ne boşlar.


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Bayılırım Böyle Hayaller Kurmaya

Nasıl birden çıkar gelirmiş unutulmuş yüzlerden
bir yüz, tanıdık; defalarca yüz yüze görüşür gibi,
o bakar, ben bakarım, o söner, başkaları görünür!
Biri süzer, birileri üzer, vazgeçemem hiçbirinden,
Garip garip dertleşir gibiyim.

Nereden, ne zaman, nasıl gelirmiş, bilemem;
Giden isimlerden bir isim, her zaman anılan gibi
Düşünürüm, ayıramam birilerini diğerlerinden;
Yılların girdisine, çıktısına rehine gibiyim.
Sayarım isimleri boşuna, sileni, silinenlere karışır;
Hesaba kitaba gelmez taşınmaz eski hatıralar gibi,
Sanki ben, bu yüzleri hiç tanımamış gibiyim.
Ama nasıl çıkar gelirler peş peşe;
Düşünür, taşınır, anlayamam fakat bayılırım
unutulmuş yüzlerin geçiş saatlerine dalakalmaya,
Gündüzü gecesinden uzun böyle hayaller kurmaya.

Bu, yüzlerin kaçıncı gelişi ve kaçıncı gidişleridir;
Solan resimlerden bir resim, fısıl fısıl konuşur gibi,
Mimikleri birbirinden tatlı, doyamam hiçbirine,
Takvimlerin uçan yapraklarına takılıkalmış gibiyim.
Tekrarlanır ziyaretleri albümlerden küme küme yüzün;
dostlar mı akın etmiş kapıya, açarım, kimse görünmez
Ama nasıl olur, ben, bunları daha şimdi görmüş gibiyim!


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Baz

Hêlîna bazê gel e
Pê nalîze
Xira nake
Çiya
banî
binerd

Sond xwarine li serkeftinê.


Sewta Berbangê

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:29 PM

Benci

Kovanda
sahanda
ben
Bezende
benmaride
ben
Kuramda
buramda
bencileyen
Zarda
marazda
sencileyen

Kovuldun bizden
benbenci sultası.


Halkalı Seher

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Berlin

Kim kopardı
Davud’un yıldızını

Ben koparmadım

Davud’un yıldızçiçeği
Altı köşeli kurşun
Tenimden soğur!


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Berzenci

Babil’e döşendim
Sicilya’dan
Antik Roma’ya

Londra’ya petrol
Musul-Kerkük’ten

Asılacaksan
İngiliz ipiyle asıl
misyoner

Buckingham Sarayı
Wilson’suz
Herkese
Londra asfaltı
Bize
****s altı

Kürdistan hasıraltı.


Halkalı Seher

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Beşik

Gidiyorum beşiğine
İnsanlık
ölümsüz konak

Tiyneti
Düşkün’e irem
pir salıncak.


Halkalı Seher

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Beter

Kederin
kepezi
ayaz
Zirvesinde
bir kuma
öter
Kederi
kederimden
beter
Abecesi
ağdalı
ağmalı
biter
Harun
hazinesi
verdim
Kârı
zararından
beter.


Lacivert Oyalar

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Beyaz Baston

Duygular
duyum
duyumlar
duygun
görmez görülerim
sabır ile ıslanır
belceleri
Beyaz baston
görmez *******im
tıkır da tıkır
tıkır da tıkır
Voltayı dikizler
ikiz kulelerle
Köln Katedrali

Görmez görülerim
Ren revanı
yalaz yalıza
karaşırı meral
Manş üzeri
denizaşırı
sığın *******i
aralanır Cebelitarık
gıcır da gıcır
gıcır da gıcır
gıcırdar
Beyaz baston *******i

Kartaca molası
Malta
Girit
Kıbrıs
dahası
Ceylan deltası
leylim göçü
göçmen görüntüler
görü kaynar görmezlerim
Mışıl da mışıl
mışıl da mışıl
mışıldar Köln Katedrali

Kekik
püren
mis meneviş
ulam
yaylaya ulanır
görmez görülerim
ulak
sargın göresim

Selam aladağlar
görmezlerim karaşın
karaca göresir
karaca göresir
karaca.
Duygular
duyum
duyumlar
duygun
görmez görülerim
sabır ile ıslanır
belceleri
Beyaz baston
görmez *******im
tıkır da tıkır
tıkır da tıkır
Voltayı dikizler
ikiz kulelerle
Köln Katedrali

Görmez görülerim
Ren revanı
yalaz yalıza
karaşırı meral
Manş üzeri
denizaşırı
sığın *******i
aralanır Cebelitarık
gıcır da gıcır
gıcır da gıcır
gıcırdar
Beyaz baston *******i

Kartaca molası
Malta
Girit
Kıbrıs
dahası
Ceylan deltası
leylim göçü
göçmen görüntüler
görü kaynar görmezlerim
Mışıl da mışıl
mışıl da mışıl
mışıldar Köln Katedrali

Kekik
püren
mis meneviş
ulam
yaylaya ulanır
görmez görülerim
ulak
sargın göresim

Selam aladağlar
görmezlerim karaşın
karaca göresir
karaca göresir
karaca.


Lacivert Oyalar

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Bin Çift Kanat İsterim Hayalleri İçin

Bir çift çelik gibi kanat isterim, şu bitmez hayallerime!
Çıkarmamak üzere takıp uçmak isterim erişilmez uzaklara
Gidilirse kavuşulur, diyeceğim ismine, serüvenine dağlı diyarın.

Hiç kimse bunun farkında değil, kanadım;
Zaman da farkında değil, dişlilerin arasında, ha ezildi ha ezilecek.
Öbür yanımı da görmüyor kimse, dağların arkasındadır, molada.
Kaynayan dağ çayı mıdır demlikteki; kara ekmek midir çantadaki;
Kanadım, yola düşenlerin şafak kahvaltısında, ne düşlerle dinlenir!
Özgürlükle yüzyüze bir gecede, avuç içinde içilen sigaradır saklım
Ve o gün hazirandı, bahar mevsimiydi dardağan ağacının altında.

Bin çift göz isterim, şu bitmez hayallerim var ya, sebebimdir!
Çıkarmamak üzere takıp bakmak isterim ta görülmez uzaklara.

Gözlerim ateş başlarını, gözcüdür kanatlarım;
Aynı saatlerde bir başka dağlı diyarda ve bir vadide yemek vaktiydi
Közlü odun ateşiydi taş çevrili ocaktaki, çevrilen geyik kızartmasına.

Bir bardak içkiyle ne güzel gidiyordu dağlılar sofrasında geyik eti!
Ve o gün hazirandı, yağmur mevsimiydi Katmandu’da.


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Bir Dostun Ardından

Gönüllenme sevgili dost
Sıcak yatak açtım
Dalı dudağında
Tadı damağında
Melengicin toprağına

Çam puru
Beşgül yonca döşeğin
Yastığın hasır burma
Rahat uyu
Emanetin emin ellerde
Gözün arkada kalmasın

Şu dağların
Nesine sorayım
Her adımında izin
Böyle yazılmış derler yazısı
Kendi elinle yazdın

Hangi mezarda arayım seni
Gözyaşı yakışmaz anısına
Öyküsü derin
Limana kilitli bir gemi gibi
Tüm zamanların gemisi
Güvertesi dolu tayfa
Kartal burunlu Laz
Tel bıyıklı Gürcü
Kara yağız Süryani
Hüneri altın bilezik Ermeni
Sarışın Çerkez civanı
Gönderde mektubun
Dalgalanır Kilikya Düzü’ne

Rahat uyu bre kardaş
Yorganımız Akdeniz
Üstümüz Toros kuşağı
Tez alır haberini
Dara koymaz Çukurova uşağı.


Şarkım Karanfilde Kalsın

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Bir Güzelin Elinden

Seni gezdim sendim seni yazdım
Bir güzelin sine halısında
Canlanan umutsuz bir göçün
Çözgülerini atkı boylarını gezerken

Düğümler sevdalı örgüler ağlamaklı

Gezi yolunda anılar sıcak çimenler ıslak
Taşlar fare dişli toprak gücenen gözlü
Defterim yassı yuvarlak kareli
Kare kare notlarım buluşmaları

Sendim
Seni gezdim seni yazdım seni ördüm
Sürgün sine halısına bir güzelin elinden.


Yıldız Dalı Yasaklı Gönül

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Bir Kahve Davettir Bir Şeylere Bu Vakitlerde

Haber gönderdim sizlere içimden gelen bir sesle.
Dedim ki Seyhan kıyısında, baraj gölüne bakan
Bir yazlığa gidin bu hafta deniz karası Cengiz’le,
Cevheri alın terinden ibaret Mustafa’ya.
Sizler ki iki arkdaşsınız, öyle görünüyor bana.
Bugün kahveler benden, yudumlanırken kahveler,
Kırkını aşan yaşların tecrübesiyle bakışlarınız
Dağlarda olsun, her ne kadar kar mevsimi değilse,
Karsız da muhteşemdir Çukurova’da dağlar.
Ve Çukurova’nın sevecenliği gibi sıcaktır
Yürekleri insanların, sofraları ve hürmetleri de,
Ünlüdür, işi, ekmeği aslan gibi tutanı severler.
Ve dedim ki dilinize sıvanırken ilk yudumunda kahve
Bir gözünüz dağlara gitsin, her ne kadar kar mevsimi
Henüz başlamamışsa da yine dağlardan iner Seyhan,
Dipten içe bulanır, burgulanır baraj gölünde
Binlerce dalgalı sudan sarmal hortumlar gibi.

Nasıl anlatabilirim uzaklardan birkaç sözle,
Kahve sakinliğiyle baraj setinde duranlara,
Aynı saatlerde parçalanmış hatta parçaları bile
Parçalanmış ve yaşına akrep iğnesi gibi
Saplanan ve gün boyu çalışmaktan canı çıkanların,
Bir ek işte koşuşturmalarını, elden, hafif bir şeyler
Satmak için köşe bucak dolaşmalarını?
Tam bu vakitlerde pamuk fideleri taraklanır
Komşu apartmanın balkonuna sarkan perdelerinde.
Ve sigaramın dumanıdır, bre, kahvenin dostudur,
Koza gibi gül bağlatır balkondaki saksılı güzellere
Dışarıdan içerilere çekilirken saatler bu vakitlerde.


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Bir Kara Kalemdir Kâğıdın Üzerindeki

Nihayetinde: Bir karbon bulgusudur dizimdeki,
Bir kalemdir kâğıdın üzerindeki, istersem yazar mı
Konuşulmamaktan anlamlarını yitiren kelimeleri
Senin peşinde koşarken, seninle delice düşlenirken
Kaysıların yaprak dökümüne yatıya uzandıkları
Eylül akşamlarında; her seferinde ben, böyle sarı
Suskunluklarla kahrolurken kopacak gibi bir başla
Yığılırım banklara ışkınına kaç kere fal açtığımız,
Ayaklandırılmış kalemli asma bağlarının arkasında.

Nihayetinde: Bir ağaç harikasıdır kalemin altındaki,
Ne dilesem okutur mu harflere sevmekten yorulmuş
Hazana dalıp uğruna gazel gibi harcadığım ömrümü.
Ne geldiyse başıma eylül akşamlarında geldi demeye,
Deyip bağırmayı kaç kere düşündüm, biliyor musun
Ama bir keresini bile başaramadım bu, beni çıldırtan
Eylül akşamlarında, hışır hışır hışırdayan yaprakların
Arasına kendimi bırakırken anılarla eğilmiş bir başla.

Nihayetinde: Bir kalem, bir kâğıt mıdır bahsettiklerim,
İkisinin koruduğu yazılmaya değer bir şey daha var;
Severek yaratanların bize bıraktıkları büyük aşklarıdır
Onu emanet ettin bana, onunla övünüyorum, sevgilim,
Bu eylül akşamlarında hiçbir gazele benzemeyecek o!


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Bir Köz Elenir Kanarım

Yapıdan uzak harcında yaslı
Karılırım kurumundan incinerek

Ocaktan uzak dumanda saklı
Tüterim tozunu esinleyerek

İsten uzak siste asılı
Durulurum erinmeyi yadsıyarak

Hedeften uzak maksatta katlı
Şaşarım uğrakları düzleyerek

Divandan uzak tacında kasıtlı
Kaçınırım şanına dinelerek

Nazdan uzak hazda tatlı
Uğunurum her ikisinden sakınarak

Tozuyla nazında karıldım
Sözüyle hazzında duruldum

İçinden niçin’e niçinden içime
Bir köz elenir kanarım.


Yıldız Dalı Yasaklı Gönül

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:30 PM

Bir Madenci Vardı

Bir madenci vardı bir de maden ocağı
Ocağın başında bir kitap ağacı
Evi barkı bu ağaçtı kitapları madendi

Ocağa çalışmaya indiğinde madenci
Eğilirdi ağaç sarkıtırdı sicim dallarını
Sallardı ocağın tünel karanlığına
Yapraklı sicim dalları maden filizleriydi
İşçisi işe koyulmadan önce
Bir de bildiri bırakırdı önüne
her işgününde
İşine demir gibiydi işçi madenci
Önce bildirisini okur ezberler
Sonra başlardı kazımaya
Kazılan damarları ayıklamaya

Sayfayla bilek birleşmişti madenci şanslıydı
Artık çok maden çıkaran bir işçiydi
Kazanç sarhoşuydu rastgele ocağa giriyor
Maden filizleriyle birlikte
Ağacın damarcıklarını da söküyordu
Kendisine bırakılan bildirileri de okumuyordu

Ve böylece gölgesinde soluklandığı
Madeniyle geçimini sağladığı
Bildirileriyle biliçlendiği
Kitap ağacını unutur olmuştu
O unutuldukça
Kahvaltasındaki kara gözlü zeytin
Çayın kirazî demi şekeri azaldı
Üç öğünlük derya kuzusu somunu da

Giderek kitap ağacı güçsüzleşti
Sarkıtamaz oldu madenî dallarını ocağa
Madenci çok çalıştı kan-ter içinde
Çok söktü kat kat taşı boşuna
Sanki yeraltı perileri aşırmışlardı madeni
ara ki bulasın

Ağacın can damarına rastladı
Maden sandı kesti onu birkaç darbeyle
Kitap ağacı çatırdadı devrildi ocağa
Ocak çöktü madencinin üzerine

Toprak oldu maden oldu iki bağlaşık beden
Toprağa karıştılar her şeyleriyle
Ve körelen ocağın ağzından
Bir tohumcuk filizlendi
Ulu bir ağaç oldu yıllar sonra
Madencinin ağacı dediler ona
Dalları kalem yaprakları kitaptı
Gövdesi sehpa gölgesi mandendi ağacın.


Yıldız Dalı Yasaklı Gönül

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:31 PM

Bir Nefes Ver

Bana bir nefes ver Kilimanjaro
sevgilim çançiçeği
Trafalgar Meydanı’nda
kahvaltı yapmadan yola çıkmış
beli kırılmış işsizlikten

Bana bir nefes ver Aconcagua
sevgilim latinçiçeği
Golden Gate Parkı’nda
panşonun altında
dağların ruhuna seslenir
yarın İngilizce sınavına alınacak

Bana bir nefes verin Altaylar
sevgilim ortancaçiçeği
Tokyo-Ginza *******inde
kâğıtsız beş meteliksiz
eğlenmeden beklerli gezinir

Bana bir nefes ver nefesinden Ağrı Dağı
sevgilim mineçiçeği
yirmi birinci yüzyılın eşiğinde
paçavralar içinde
Kızıl Meydan’da dilenir.


Yıldız Dalı Yasaklı Gönül

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:31 PM

Birçok Yakınmaya Bir Tek Yanıt Yeterlidir

Aç mısın, diyorsun mektuplarında, Mahir kardeşim,
on dört yıldan beri para kazanılacak, araba, kat alınacak,
eşe dosta el uzatıp yardım edilecek bir memlekettesin?

Önemsemiyorum yemekleri, birkaç sosisle, bir dilim
peynirle de idare ederim, sade pirinç pilavıyla da.
Bir pişirir, pir pişirir, iki günü geçiririm onunla.
Haşlamalar, kıymalı makarnalar, güveç ve benzeri
sebzeli yemekler de hazırlarım, birden fazla öğün içindir.
Genellikle sofram beni bir çeşit yemekle yemekler,
ne ben yakınırım, ne o, kimseye de imrenmeyiz.
Bilinçli beslenme ölçülerine göre soruyorsan,
bir üst açlık halidir ama sofram cömerttir, ne biterse
kendinden, tümünü sunar bir memleket de otursa başına.
Gerisi mi, lezzetin laf salatasıdır, dosta sergilenmez;
zaten dolmalık patlıcan gibi içleri boşaltılıp,
kıvır zıvırla doldurulacak adamı seçmesini bilirler,
süründüreceklerini de, eğer böyle olmasaydı, bir yılda
finansın asalak girdileri bire, ikiye katlanmazdı uzaktan
isimleri sizlere cazip gelen bu egemen coğrafyaların.
Bu tip şeylerin üzerinde pek fazla kafa yormam,
ısrarla sorduğun için yanıtlamak zorunda kalıyorum;
son gelen mektuplarını da okudum, nasıl duymuşsan
bilmiyorum, aynı şeyleri yazmışsın yine.
Aç bırakılması gerekenlerdenim, altmış üç kilogramlık
fizikî ağırlığıma, Dünya’nın herhangi bir bölgesinde
bir yer bulunur ama sizlerden aldığım ve göğsümün içinde
kutsal bir emanet gibi sakladığım bu tapılası varlığa
bir sığınak bulmak çok zor, işte bütün sorun bu!
Gazeteleri, televizyon haberlerini izlemiyor musunuz,
meselâ Darfur’daki kampları, Asya’daki sefaletleri...
Dilim varmıyor demeye, her yıl bir yanımızı vuran
depremler, gerçek halimiz nasıl gözler önüne seriliyor;
benim yoksulluğum, sürünmüşlüğüm mesele mi,
avuçlarımızdaki bir dünyayı sahalarına alıp onunla,
terbiyeli sirk maymunları gibi oynayanlara karşı halklar
mutfağında emeğin, umudun işçiliği, ne şereftir bana,
bundandır mutluluğum; sağlıcakla, Mahir kardeşim!


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:31 PM

Biriyle İşim Görülür Diğeriyle Hesabım

Bir döner dolap, bir taş değirmen var hesapta
Biriyle suyum çekilir, biriyle tenim öğütülür.

-Bırak, dedim, yokum gayrı, devir ahir zaman;
çevir dolabını, okut kitabını!
Can bedenden boşalmış, kurgum bananmış toza.

Çevir dolabını, sayfalarındanım, okut yazımı;
Açılmışım harfi harfine, hiçbir şey silinmemiş,
Nefeslilerdenim, mah cemaline, essah demişler!
Nefessizlerdenim, gizli haline, eyvah demişler!
Ben de şaştım bu işe, bir iken neler olmuşum..!

Suyu çalan dolaptır, yapıyı öğüten değirmendir
Biriyle zihin yoğrulur, biriyle cefa tahtına yatılır.

-Bırak beni, dedim, gayri, devir gelecek zaman;
çevir yüce bilge inancıyla, dişlidir el değirmeni!
Durmadan doldurman, ince öğütülmem boşunadır
Sızlanır zerrelerim, anda kaynaşır, coşar, giderim.

Eğirmenim payı payına dağıtmış, barışık ayrışırım,
Kemiklerim ne m’ola, sarı kireç benzinden başka
Ve aldanma rengine, dili, taneyi göze yeşil gördürür!
Ciğer dolusu bağırandanım, ağız dolusu gülendenim
Nice cansız örülendenim ve damardaki dalgadanım,
Bitmemiş, öyle bir çoğalmışım ki nice birlerdenim!


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ

GooD aNd EvıL 03-01-2009 04:31 PM

Bizim Barış Delisi Öğrencilerimiz Var

Yılmadık, içten inanırız barış mücadelesine!
Büyülü öngörülerle bağlanır halkım yarınlara,
Birbirinden ağır çatışmalar yayılırken dağlara
Yeni ölüm haberleriyle sarsılır her birimiz.

Çalışkan ve cin gibi bir öğrecim var, adı: Barış.
Uğrar her perşembe akşamı bir camiye, der:
-Hoca Efendi, yüzün Kâbe’ye midir, savaşa mı,
Kâbe’yeyse ver barış için imzayı, sonra dualarını!

Sevimli, cin gibi bir öğrencim var, adı: Barış.
Uğrar her pazar akşamı bir kiliseye, der:
-Papaz Efendi, yüzün Kudüs’e midir, savaşa mı,
Kudüs’eyse, ver barış için imzayı, sonra dualarını!

Benim barış delisi bir öğrencim var, ismen: Barış.
Uğrar her cuma akşamı bir havraya, der:
-Haham Efendi, yüzün Duvar’a mıdır, savaşa mı,
Ağlama’daysa gözün; barışa imza, sonra dualarını!

Gururlanıyorum çocukların barış mücadelesiyle;
Engin hoşgörüyle bakar yürekleri doğacak güne
Biri diğerinden daha çok imza listeleri getirirken,
Kardeşlik dilekleriyle yollanır her birimiz evlere!


Tartıya Kalan Düşler

Abdullah Karabağ


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:19 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.