![]() |
Ünal Çağabey
24 Saat
Sen gündüzsün ben gece seni arar dururum Gölgene bakıp bakıp seni her gece karanlıklarda unuturum Ünal Çağabey |
Ablamın Ellerinde Bir Çift Papatyadır O
Karantinaya alınmış ne varsa Ne varsa bu dünya da Yeryüzünün fersah kalbinde Sicim sicim dokunmuşsa Hani ilmek ilmek yaşamak Ne varsa dokunuşlarda Yani dokunmayışlarda Karantina da aslında Ne varsa duvarların arasında Olsun söylesin kulağıma yaşam Elleri köpük köpük buğulansın Köyümün taş yollarında Köyümün serin Köyümün buz Köyümün kış sularında yıkansın Veremini atmak için üstünden.. Nicelerinin göbeğine oturmuşken insanlar Etrafları tellerle örgülü Dokunuşlar ölmüşken artık Ablamın ellerinde ben Ablamın ellerinde kışa hazırlık Ben bir küf kokulu tezek İlmek ilmek ilikleyerek Köpüklerle gelip yayılan Hani ‘satıl’ında bir tutam kenger Sarı saçlarının uğultusu İşte rüzgar beni sevmekte Okşamakta tenimi gözlerinde.. Olsa da bomboş sayfalar önünde Hani bilmediğin zamanların döngüsü Eskiden düşünürdün ölüyü Laçka kalmasın diye her şey Bayatlamasın bir bulvar fırınında Yeniler anlıktır kokusunda.. Şimdi böyle sürüp giderken yaşam Böyle bildiğin Belki hiç bilmediğin Giderken akıbetinden sualsiz İnce hastalığın kulağından ısırmak Hani bir kedi köpek misali Dişini göstermek yani Gözlerinde büyürken ablamın Sırtında bir çuval çalı çırpı Ve köyümün tek su kaynağı Boşken mercan maviliği gözlerimin Taş evimin duvarları Öbek öbek kertirilmiş Bölük bölük ayrılmış Yok olmuş, yokluğa karışmış… Karantinaya ayrılmışsa da yüreğim Nice dipçiklerle kanamıştır Nicelerini devirmiştir savaş meydanlarında Tandırın kör ateşinde ısıtılmışsa da Öyle tel örgülere gelmez,gelemez Gürül gürül akar hazneleri Kelepçeler tutmaz bileklerini Sarı saçlarında özgürlüktür Mavi gözlerinde eşkıya Öyle karantinaya gelmez, gelemez Tutsa da yollarını nice soysuzlar Nice bentlerle bağlansa da Nice bentlerle yüreğimin suları Öyle karantinaya gelmez,gelemez Ablamın ellerinde bir çift papatyadır o… 15/01/2008 Ünal Çağabey Ünal Çağabey |
Adımın Sende ki Yankısı
'sesimin sesindeki yankısının bir anlamı olmalı' böyle diyordu şair adımın adındaki bir anlamı beyaz çocukla karakızın anlamı... kimin bulutlara nasıl baktığı önemli değil suya düşen yaprak benim ki boğulan benim bir derya da kaybolan ben.. anlamsız kalmalı mı herşey yoksa bir yerde anlam mı bulmalı sesimin,adımın,gönlümün yokmu anlamı. köprüden düşen benim adımdı boğulan,kaybolan,kimsesiz kalan... yurduna uzak ve aynı zamanda yurdunda bir misafir tenim yankılanmıyor mu teninde gözümün eri kaybolmadı mı artık nice hüzünlere gark oldu sevdalarım.. dediğim gibi yankılansın herşey herşey dediğime dönsün zamanca adımın gözlerindeki yankılaması bile güzel ruhumun adında anlam bulması... uğruna heba edilen yaşamın bile yaşama umudu olmalı bir zaman sevme,sevilmek,yankısını bulmalı bir suda qasya köyündeki bir dere de için için heasplar yapılmalı eyub'a sabrı sorulmalı adının yankısı,yansıması tarihe.. adımın sende ki yankısı bu olmalı işte... Ünal Çağabey |
Adına Dair Birşeyler
Adının kaybettiğim anlamlarından birine rastlardım köşe başında Sokaklar etnik bir kavganın ayakları altında ezilirken Haber verirdi kuşlar bir Yılmaz'ın doğumunu Ve seni hatırlardım bir şehirden başka bir şehre göz ucuyla bakarken Adının bilmediğim anlamlarını çağırırdım yardıma Usulca,davetsiz misafirlerin kavşağına Yürürdüm,durmadan yürürdüm geleceğe doğru Hazin sonbaharların gelişine kulak tıkayarak Tandırdan yeni çıkmış ekmek tadında bulmak isterdim ismini Yarı Anadolu yarı Avrupa,Mezopotamya koksun isterim. Adının kaybettiğim anlamlarını sorardım kendime Usulca,fısıldayarak beynime Kavga ederdim,durmadan kavga ederdim kendimle Kavganın dar sokaklarında rastlardım ismine Ve sorardım geleceğe benimle paylaşsın diye Ve sorardım geleceğe benimle paylaşır mısın diye... Uzadıkça uzardı yollar İçimde büyürdü bir çocuk Sonra arkandan bakardım yitik bir ömrün bakışlarıyla Ve saat dörde çeyrek kala murat taşardı yerinden Adını bilmediğim şeyhler doğururdu kasya köyü Derinden,hissettirmeden Laik bir Cumhuriyetin kalbine doğru... Sonra göçlerle tamamlanırdı eski öyküler Ve vücuda yayılırdı bütün hastalık İçten içe hissettiridi kendini Gözlerdeki ikamet yerini alınca. Ve sona ererdi herşey... Adının kaybettiğim anlamlarından birine rastlardım köşe başında Ve bilmediğim anlamlarını çağırırdım yardıma Usulca,kavgasız,gürültüsüz,patırtısız Karanfil kokulu fakir sokaklara... Ünal Çağabey |
Adalet
Alnımıza yazılmış milliyet olmuşuz hem Türk hemde Kürt İnsanlar ne bedbaht, insanlık ne güzel bir sükut Ünal Çağabey |
Adsız
Bunları belli olmaz işleri Hepsi de kavattır yoktur başka güçleri Anlamazlar insanın kıymetini Hayvanlıktır resmiyetin yürüyüşleri. Önce bir şey yaptıklarını zannederler Kavgaya tutuşurlar,yüzlerine gülerler sırtını çevirip dönersen yüzünü Arkandan beklemeden hançerlerler Kim demiş sağlam sistem olduğunu Ziyadesiyle çürümemiş bulunduğunu İçini açıp bakarsan eğer En derinden görürsün vurulduğunu Naçar halim garip yerde gurbetteyim Ağzım açılmaz,kalbimle başka yerdeyim Gözüm gördüğünü sanıyorsan eğer Kalbimin baktığı yerdeyim Değmesin kimse garip çağabey'in gönlüne Bulutlar kaplamış,su dolmuş ömrüne Bir gece vakti düşerse bir damla yaş Onundur suyun aktığı o bir çift kaş Kalkmak vaktidir artık yerinden Ömrünü almasınlar derinden Kavimlere sor izlerinden Güle güle hayatım güle güle yüreğimden... Ünal Çağabey |
Ağırlık
Akıp gitsin dünya, kalksın üstümüzdeki bu yük Herkes görsün kendini, görsün ki cihan ne küçük Ünal Çağabey |
Ağla Köyüm
Qasya köyü ağlasın, can versin, can almaya devam etsin. kovsun içinden güzellikleri, güzelliklere kıysın, tarumar etsin. Muş ovasına hediye sunsun dağlarını, derelerine geçit versin, ağlasın, ağlasın qasya köyü ardımdan ağlasın... Ünal Çağabey |
Ağlama
düşlerim ay ışında sallanmakta yüreğim bilmem kaçınçı akşam bilmem kaçıncı rüzgar esmekte yüreğim yangın yeri gibi ateş almış,kor misali ağlamakta,ağlamakta... Ünal Çağabey |
Akıl
Aklım bir zifir kuyu, çıkar çıkar bitmiyor Elbet bir gün bitecek işte ona yetmiyor Ünal Çağabey |
Akmaz Bütün Gözyaşları Şerden
akmaz bütün gözyaşları şerden geldiğinde zamanı ortaya çıkar ve senin için son sayfalarını bıraktım kalbimin arkasına bakmadan giderken doldur içinden sarılarak gözyaşlarını.. bilirim akmaz bütün gözyaşları şerden gölgesine tutunurken sevincin uzun uzadıya bakmak aşka dinmişse de yağmurlar gitmez artık hiçbir aşk elleri kelepçeli olsa da sürgünde bilirim akmaz bütün gözyaşları şerden... ünal çağabey Ünal Çağabey |
Akşamdı
Geceydi,gecenin ayazında Titrekti, titriyordu kalbin Vurdumduymaz, soluksuz Sesine yansımakta Gölgenin uğultusu Aslında sende biliyorsun Sende demekti maksadın Sensin sebebi diyeceğin Oluverdi ama demedin Tuttu seni bir el Çekip aldı boğazından hürmüz’ün Belki dedin, demek istedin Akşamdı yok diyordun Yokluğa karışıyordu yokluğun Akşamdı, ıssızdı, ıssızdın Yeni geliyordun eve Kapının kilidiyle zamanın En olmadık yerinde Belki zamanı en muhteşem Hani bir daha kırılmadan testi Tokadı yapıştırmak gibi Akşamdı sen yoktun Akşamdı sen yok diyordun Akşamdı ben gecenin ayazında Seni titriyordum Sana titriyordum Akşamdı ben soluksuz Ben ıssız kalıyordum Geçmişi özlüyordum Geleceği öldürdüğüme yanıyordum Televizyonda yeni yeniler başlıyordu Akşamdı ben seni gömüyordum Boğazım doluyordu kalbimde Birileri bağırıyordu sevinçten Ben ağlıyordum Akşamdı Hüznün göz bebeğine düşmüştü ateş Kulaklar yerin dibindeydi Çocuklar vuruluyordu hain pusularda Akşamdı Ben ıssızdım Ben soluksuz Ben hovarda Akşamdı… 11/01/2008 Ünal Çağabey Ünal Çağabey |
Aksine Bakardım Buzlu Camlarda
Buzlu camlarda ki aksini görürdüm rüyalarımda Yavaş yavaş yürüyerek gelirdin ekranlara Soğuk kış *******imi ısıtarak Azap verirdin beni cehenneme göndererek ve senin cennetinde yaşardım Yanlışlıkla başkalarına mesaj yollayarak.. Aksini görürdüm buzlu camlarda Haber verirdi cinler,periler Haber verirdi dağlar, rüyamda sayıkladığım köyüm, tabutun içindeki adam. Dönmek adına bir söz çıkardı ağzından Dönmek adına bir söz çıkardı ağzımdan ve başkalarına iki kelam ederdin beni unutarak yemek sofrasında.. Aksine bakardım durmadan İçime bir nefes gibi çekerdim Selam dururdum önünde saygı duruşuna Sana bir mektup yollardım kuşlarla Gene aksine bakardım sisli bulvarda Atilla İlhan'la iddaa'ya tutuşurduk büyük şairlik için ama sen bırakmazdın dar sokaklarda Sonra aksine bakardım yine buzdaki çerçevenle ve geceye dalardım kış günlerinde üşüyerek,beş battaniye bir yorganla ve geceye dalardım üşüyerek, gözlerindeki donmuşluğum için. İçim birazcık cız ederdi sana dair Güven gelirdi bana sonra ama sen terketmiştin beni ve kaybolurdu güvenim güneşin doğuşuyla Gene de aksine bakardım *******i buzdan ekranlara.. Ünal Çağabey |
Akşamlarda Güzeldir
akşamdır herşey rüyalarım,kendim sevgilim içim titrer yıldızların aydınlığıyla vücuda girer karanlık.. akşamdır her şey yılmaz odabaşında isimler akşam,sevgiler candaki ruh... akşamdır içimin buğulu kuğusu ama akşamlarda güzeldir akşamlar kederli, sel sularının götürdüğü bebek gibi ağlamaklı,dertli... akşamdır herşey akşamdır yılmaz odabaşı akşamdır... Ünal Çağabey |
Altı
Yazmaya vakitsiz bir gece kaldı Ansızın oldu, birdenbire oluştu Kimse anlayamadı,çözemedi hiç kimse Önce tanrı girişti işe Ve altı dedi Altı gün gecenin ardından gelen Zemheri dağılacak altı gün dedi Konuştu öylece heybetli Konuştu yarattığı mahlukattın elçisiyle Altı dedi Altı gün ayazın içinden çıkan Doğan,doğrulan Ve adını altın üzerine yazdıran Bir cennetten kovuluşundan beri Bir cehennemin kapısında beklerken Kulağımıza inceden çalındı bir ses Altı dedi Altı gün geceden gelen Saraylardan zindanlara inen Altı dedi Altı koca gün hayattan.. 18/12/2006 Ünal Çağabey |
Anadolu
Ve anadolu'yu hatırlarmısın İsyanların başkenti, gençliğin,yaşlılığın, adına sahte pasaportlar çizilmiş, çizdirilmiş,ölmüşlerin, öldürülmüşlerin, Faili belli kasalarda faili meçhul cinayetleri saklamışların, cümle alemi kendine düşman bilenlerin, Ülkücülerin,solcuların, Türklerin,Kürtlerin... Kendilerinden başka kimseyi istemeyenlerin başkenti. Ve anadolu'yu bilirmisin Savaşanların,savaşmışların, elinde kumandayla oyun oynayanların, kısacasını düşünmeyenlerin, liderlerin,teröristlerin başkenti... Ve anadolu'yu bilirmisin Aşkımın,benliğimin,cennetimin, cehennemimin, ruhumun dar sokaklarının başkenti. Ve anadolu'yu bilirmisin... Ünal Çağabey |
Anne
gün akşam oldu sırlarım yine kayıp can damarıma basmışlar fütursuzca bir köylü beni kızdırmakta ve elektrik yok su yok bu akşamda.. annesiz kaldım yine cansız,bedensiz kayıp hazineler ülkesindeyim üşüyorum bir yaz günü ve zehir içiyorum,kan kusuyorum.. bak anne ben yokum,yok oldum çaldı beni zaman senin ellerinden koparıp aldı sana hazin bir vakit bıraktı anne bak ben yokum ben yok oldum.. sesimin yankısını getirsin sana rüzgar sesinin sesimdeki tenini ellerinin yumuşacık özlemini sana beni getirsin anne. lisanımın kaybolan haliyle geleyim sana yüzümün akıyla,saçımın siyahıyla.. içimin ölmüş halini görme ne olur görme de beni öyle sar bana öyle dermanını uzat ellerinin hoş kokusuyla... anne dönüyorum işte sana geliyorum tenimin pis kokusuyla içimin kararmış şeytanıyla sana geliyorum anne sar,kucakla ellerinin canıyla yüreğine yerleştir hasretin acısıyla... anne bak akşam oldu sana getirecekler beni ağlama ne olursun yüreğimin yüreği işte sana getiriyorlar beni al,kucakla,bırakma kimseye ne olur anne bırakma hiç kimseye korkuyorum işte görüyormusun... Ünal Çağabey |
Anne Ben Seni İstiyorum
Ağlamanı duyuyorum anne Gözyaşının dipsiz derinlere akışını Bir hengame kopuyor bedeninde Biliyorum bir özleyiş Niçinleri hep içinde barındıran İçini içinden yiyip kemiren Bir dert, bir sızı... Bir kış günü kederin Bir sevgilinin, bir sevdanın Doğumuna tanık oldum Ve sanık oldum doğumunda.. Kucağındaki habersiz kederin, kucağındaki sevgilinin Anne ben seni istiyorum işte... Yağışı gibi gel kar'ın, yeryüzüne dağılışı,sarışı Gel ki rüyalarım sarsın bedenimi Bir telefon zilinde, azrail'in sazının telinde, yürek çarpıyor habersizce, habersizce kanamakta işte.. Anne ben seni istiyorum Bir kış gününde yaşamın, Bir soğuk odasında dünyanın.. Kalbim yerinden çıktı çıkacak Ayrılık var,ağlayış,serzeniş Erimekte bütün karlar.. Lanetli bir yüzüm artık kitaplarda Lanetlenmiş,kör edilmiş ve kimsesiz Bir garajındayım yaşamın, bir durağında, molanın artık son anında... Bir lanetli ve yüzü kara. Biliyorum senin için farketmez Farketmez sendeki sürgünlüğüm Bende ki sürgünlüğün farketmez Biliyorum Bir yaşamın kapısından çıkarken bulutlar ağlamakta, tanrılar bir şavaş zamanında bir kederli yüreğin.... Seni istiyorum anne Seni istiyorum işte derdimin Kederimin son anında Kalbimin en son zamanında... Ünal Çağabey |
Annemin Sözleri
gerdanındayken güvercinin beyaz yelesinde, gagasında sancısı duyulurken gecenin nice günahları ezerken gündüz tarihin kara kaplı defterinde kara yazmalı kızlar,kadınlar elleri hiç açılmamış,açılamamış kilitli bir kapının sürgüsü kilitlenmiş bir kapının örgüsü dokunmuşken nice halılarda, nice kilimlerde renkleri hani gözbebeğinin desenleri annemin sözlerinin resimleri mola’nın, mele’nin, şeyh’in dağın, yamacın, şehrin kimbilir gerdanındayken güvercinin hepsi aynı değil midir acaba bir kurşun değil miydi en güzel şarkıyı söyleyen belki bir bıçak hayattan keskin işte annemin sözleri güvercin gagasında gerdanında,beyaz yelesinin altında bana getirmekte,bana gelmekte bir dağından yamacında bir vadinin kalbinde annemin sözleri güvercinin elinde… Ünal Çağabey |
Annlatamıyorum..
dişlerim elime döküldü gecenin kör ağzında sekteyi zamanda durdu kalbim ayaklar altında şan,şerefim ve galibiyetimin yıl dönümü gene bir paylaşmamanın arifesindeyim bir paylaşımın cenazzesinde yok oldu aşklarım yanlış anlaşılmanın kendini anlatamamanın neticesinde.. Ünal Çağabey' Ünal Çağabey |
Aptallar Sürüsü
Ben bahanecilerin şahıyım,yedi düvel peşimde Yedisi de aptaldır hayatın her işinde.. Ünal Çağabey |
Atilla İlhan'a Ağıt
uyu da büyü yollar uzamasın, ömrüm buğulanmasın canlar uyusun,fatih uyusun,karagümrük... Atilla İlhan uyusun ağıdında acı ninninin kalpler çürümesin,******* ölmesin uyu da büyü yollar uzamasın kayam ahmet uzaklarda ölmesin... urfa'ya gece çöker yollar uzayıp gider adana'da hava hep demli bir çay kıvamındadır izmir'in üzerinde bulutlar hep yolculuklardadır uyu da büyü yollarım uzamasın bir molada gözlerim buğulanmasın atilla ilhan'a yollar çıkmasın.. muş'ta gece karanlıktır ayz çöker yıldızlara fikirler üşür karlı olur beyinler varto'da yollar uykudadır bulanık'ta gece basmış şairler yoldadır uyu da büyü yollar ağlamasın zaman akıp gitsin su misali yastıklar rahata kaçmasın yollar uzamasın... nicedir ahlim ahvalim kıyıdadır denizin fikrim çıkmış seyir defterinden bir kaptanın konya üzerinden turgutlu'ya yolumu kısaltmaktayım uyu da büyü yollar uzamasın atilla ilhan acı acı ağlamasın yollarım sana çıkmasın.. uyu da yollar uyusun batman arabası,muş otobüsü uyanmasın atilla ilhan acı acı ağlamasın... Ünal Çağabey |
Avaza
Ortalık yine,yine sütün mavisi kapının eşiğinde duruyor bulutlar ne kadar bağırış gelse de yıldızlardan kavisli pervazlar,kapılar,pencereler avaza Kadehimdeyken gökyüzü güzel endamıyla Annemin sütü vardır bir kuğu gibi Boğazımda düğümlenir nice enkazıyla Tık tık ben geldim her şey avaza Tabak dediğime aldırmayın içinde bulut var Gençliğinde düşürmüş nice umut var Çocukluğumun evinde yağmur suyu var Hey kapılar anneme söyleyin her şey avaza Tiyatro gibi görünse de bilin ki öyledir hayat Sıkıntısı varsa yağmurun ilaçtır değil bayat Fezaya çıkan astronot gibi bisikletli bir saat Topuma,salıncağıma, ipime selam söyleyin Ne geçiyorsa boğazımdan sanmayın ruhsuz Nurun kudreti gibi her şey avaza... Ünal Çağabey 04/03/2008 Ünal Çağabey |
Ayrılık
Ayrılık yaman ayrılık Solgun akşam güneşiyle güldüğün vakit İçimde kıpırdanır ağlar bir kuş o demde Ben seni dolunaya sorduğum vakit Gece içinde bulutlar kavga eder o demde Garipleri,yetimleri,öksüzleri yataklarında yalnız bıraktığın vakit Gönlümden bir damla yaş düşer seher yelinde. Ayrılık yaman ayrılık Gönül parçalanıp dağ gibi ufaldığı vakit Unutulmuş yüzler beraklaşmak ister o demde... Kendinle kavga edip kendini vurduğun vakit... Kendi ruhunda kendini kaybettiğin vakit... Ulaşılmaz olarak kendini bildiğin vakit... Ayrılık yaman ayrılık Seher vakti gelende Seheri kendine siper seçende İçimde kıpırdanır ağlar bir kuş o demde... Ünal Çağabey |
Babamın Çocukluğu
ve babamın çocukluğuna geri döndüm annemin sesini duyarcasına nefes alışına tanık oldum nefesimin yettiği yerde durdum bir mum yaktım geceye yağmurun sinsi takipçiliğine bir mum yaktım sonra ve babamın gençliğine geri döndüm. bir ayrılığın sesi geldi uzaktan hüznün,vedanın, ağlayışın ucuna uçurtma bağlanmış hayatların sürüklenişlerin ve gidişlerin oturacağı yeri bilmeyen bir çocuk öylece atıverdi kendini toprağa sözün çıktığı meclis artık ayaklar altında ve nice kişiler günlük yollarda günler geçmez,geçemez artık hesabını nasıl tutacaksın hayatın nasıl gem vuracaksın sonra nereye,kime dayanacaksın akbabalar hep yüksekte uçar dağ en güzel ovadan gözükür ve şehir,ruha ince bir şekilde işlenmiş herkesin kendine ait şehri en güzel dağdan gözükür en güzel gülücüğünü dağa gönderir. bilirim ayrılık hep onulmaz bir yaradır kanatır da kanatır durmadan soluk aldırmaz,nefessiz bırakır gidiş ne hazindir ayrılan ne bedbaht ne zaman olacak acaba ne vakit duracak zaman yoksa devam mı gene aynı yola biliyorum ama birşey söyleyemiyorum biliyorum,biliyorum sessizce babamın çocukluğuna geri dönüyorum Ünal Çağabey |
Babamın Evi
köyündeyim babamın gör dediği yerde soğuk asumanın vurduğu çelimsiz ayacıkların çarıkların yırtıldığı hani vadilerin buz tuttuğu teslim olduğu düşmana yolların kapandığı,kapatıldığı babamın,ömrümün yeşil gözlerimin ovasında salınırken gerdan boynunda maralların öldüğü altında sular akan şehrin yamaçları kurşuni bir ayaz ayaklarımın,ayacıklarımın değdiği gözlerinin bir çift babamın gözlerinin evindeyim babamın köyündeyim toprak yollarının nasırlı ellerinin şefkatiyle gör dediği yerdeyim babamın evindeyim… 17/01/2008 Ünal Çağabey Ünal Çağabey |
Babamın Eli
ah keşke yüzünün kıvılcımında yansam bir akşam vakti.. yansam ki tutşsam babamın teninde ve beni uçursa vaktimin sarhoşluğunda göbek bağımı koparsa... yok yüzünün teninde canım akardı kavimler hep ayakta yorgun kalmış bedenler ve savaşlar savaşlar şairler ise artık yasta yok yüzünün teninde canım akardı... kimse bilmez oysa ki kimse anlamaz derdimi ah dedi şair yüreğin filizinden adem ayakta yan yatmış bütün alem herkes yasta... teninin alacakaranlığında oyalansam bir köşecikte kıvrılsam öylece bir gece vakti tokadını yediğim celladın duymasam sızısını ve uyansam düşün perdesinden selam dursam asker endamıyla karşında selam dursam yüzünün çatlaklarına... ah keşke yansamda kül olsam bir akşam vakti yüzünün kıvılcımlarıyla yansamda sana versem incecik, senin eline ruhumu... Ünal Çağabey |
Bahane
Nice dar boğazları geçtim gölgeleri yakalamak için Elim değmezken gölgeme bahane bulmak için.. Ünal Çağabey |
Belki Babam Gelir
‘‘ Belki babam gelir’’ diyor şair gelirse ne güzel olacak aslında ne de güzel bir yaşam sunacak bana düğüne babamla gider babamla halaya girerim babamla silah sıkarım havaya… ah babam gelse ne güzel olacak not tutsam gözlerinin içine ve sonra ölsem beni arkasından gönderseler ona işte ben geldim desem sana kendimi getirdim ruhumun gençliğini sana getirdim desem. Keşke babam gelse Görse sevgilimi Görse de öyle ölsem… 11/10/2006 Ünal Çağabey |
Ben Ayna da Seyretmeyi Severim
aynada kendime baktığıma aldırmayın ben ancak kendimle sevişirim yüzüm tenimi görünce ancak kendime söz geçiririm traş olmasam da olur fark etmez, asık suratlı saçlar dağınık, peşmurde nasıl olursa olsun sözün çıkması önemli değil bakmayın bana ben ancak kendimi ancak kendimi seyrederim köşeli aynalarda ancak köşeden görünürüm.. bakmayın kendime baktığıma aynada pervasızca hani yırtık bir pijama saç baş dağınık yeni deprem olmuş misali sanki sel sularının altında kalmış.. öyle de olsa mazur görünmez mazurluk deliliğin göstergesi sokaklar çarpıkta olsa nasıl yürüdüğüme bakarım nasıl seviştiğime arzu edenden dinlemeyi severim ben aynada seyretmeyi severim.. Ünal Çağabey Ünal Çağabey |
Ben Aynada Seyretmeyi Severim
aynada kendime baktığıma aldırmayın ben ancak kendimle sevişirim yüzüm tenimi görünce ancak kendime söz geçiririm traş olmasam da olur fark etmez, asık suratlı saçlar dağınık, peşmurde nasıl olursa olsun sözün çıkması önemli değil bakmayın bana ben ancak kendimi ancak kendimi seyrederim köşeli aynalarda ancak köşeden görünürüm.. bakmayın kendime baktığıma aynada pervasızca hani yırtık bir pijama saç baş dağınık yeni deprem olmuş misali sanki sel sularının altında kalmış.. öyle de olsa mazur görünmez mazurluk deliliğin göstergesi sokaklar çarpıkta olsa nasıl yürüdüğüme bakarım nasıl seviştiğime arzu edenden dinlemeyi severim ben aynada seyretmeyi severim.. Ünal ÇAĞABEY 23/01/2008 Ünal Çağabey |
Ben Bir Şairim Aslında
Ben bir şairim gece de parıldayan Fitilsiz bir ateş, herşeyi örten ve şekil veren.. Ben bir şairim aslında hiçbirşey bilmeyen... Ünal Çağabey |
Ben Çaldım Seni
ben çaldım gecenin ağzından istikbali kadınım altın hülyalarda gezinirken kocasının sıcak yatağında evet ben çaldım nice geçitleri.. ve ben çaldım kavimler yollara düşmüşken demir dağından suyu aşırıp şark ile garbı cehennemin kapısında evet ben çaldım nicedir olmayan barışı gözlerinde kaybolurken gençliğimin sanki film çekiyorduk ya kocanı işte öldürdüğüm gün en kolay zahmetti yokluğunla varlığını birleştirmek oysa ki ben çalmıştım o gün gecenin ağzından seni.. yollarına düşmüşken memleketimin davetli değilim hani sadece koltuğumu görmek için ben çalmıştım seni... ünal çağabey Ünal Çağabey |
Ben Maviş Bir Çocuğum
ben maviş bir çocuğum denizin dalgasının gözleri haritalarını çizerken krallar kendilerinin olmayan toprağı paylaşırken savaşın sancağının altında bombalar evlenirken kanla ve gözyaşları sularken rahmini toprağın ben maviş bir çocuğum üstelik ellerim kirli.. ben maviş bir çocuğum savaş arabalarının ellerindeki kırbaç hani bulutların kapışması gibi asumanda suyu ateşle söndürmeye geldim yalanı bilmeyenlerin öyküsüdür patlarken ellerinde nice bombalar kabil yine kardeşidir habil'in ben maviş bir çocuğum yüreği avuçlarında saklı güvercinin umut gitmişken en güzel diyardan susmuşsa barışın ayak sesleri avuçlarında kan,gül avuçlarında ikiyüzlülüğün belgesi ben maviş bir çocuğum ve gözlerim kartalların kanatları altında.. ben maviş bir çocuğum aslında... ünal çağabey' Ünal Çağabey |
Beyazsa Herşey
beyazsa her yer annemin ak saçları babamın sakalı gibi asumanın bulutundan beyazsa hani yaşam gözlerinin bebeğinden süphanın dumanından beyazsa bana ben sana hani muhtaç sayarsın belki özrün önemi yoktur kim bilebilir göğü kızıldenizin altındakini canlı canlı yani topraktaki kız çocuğu beyazsa yani habil'in bakışları kabil'in yüreği ölse de herkes, herşey bitse de vurmamalı kimse birbirini öldürmemeli beyaz değilse yani Çağabey niye yaşamakta ki beyazsa herşey o zaman o zaman azrail niye bütün rollerde niye karşısında seyircinin beyazsa yani beyazsa hani toksam niye açtır kardeşim... Ünal Çağabey Ünal Çağabey |
Beni Vurun
vurun beni gecenin yalnızlığında esaretimin simgesidir özgürlüğüm bir kör kurşunun avucunda vurun beni çıplaklığımın doğuşunda üryan,katıksız elleri kirlenmemiş yorganımın altında beni vurun sabıkalı bir romanın kahramanında... ünal çağabey' Ünal Çağabey |
Beynimdeki Kalabalık
Kafamızı karıştırarak ettiler kalabalık Aldılar herşeyimizi elden yok ettiler bir anlık. Ünal Çağabey |
Bildiğin Kadar Konuş
Divanı harpte yargılanırsan eğer Sana yüz verir mi muma verdiğin değer Herkesin sureti ondayken meğer Sözünü bildiğin yerde konuş Unutma değer verilen gözü Sineğin sesi değildir onun özü Sönmüş ateşin altındaki son közü Baktığı gibi görenlerle konuş Sesi uzaktan hoş gelse de demokrasinin Kimine göre film kimine esirliğinin Dar ağacında sallanan nice kavminin Gördüğü gibi görenlerle konuş Bilmedikleri hakkında konuşmak kolaydır insana Dilin kemiği yoktur sözümün özü sana Nice alimin kavuğundaki lisana Biliyorsan bildiğin kadar konuş Benim sözüm özdür, özü söylerim Yalanımı doğruya çalıp hüsran eylerim Ezberin yolunu uğraşmaya yeğlerim Sakın düşme yalanımın peşine Biliyorsan bildiğin kadar konuş… 07/06/2008 Ünal Çağabey |
Bilmeden Oldu Kusura Bakma
ne kadar istediysem de ne kadar yaşamayı hani bir güvercinin gözlerinde ki asumanda zorlukların çetrefilleştiği beyaz kanatlara dökülen dökülen kanın istendiği abimin yırtılan gömleğinden iğnelerin geçtiği kavgaları ne kadar ne kadar istemediysemde isteyip istememek değil önemli var olanın üstünde oturmaktasın sahibisin yani kaçışların ya sürgüne doğru yada sürgün memlekete doğru.. hiç istemedim aslında hiçbir şeyi istemedim zorla dünyayı verdiler zorla yaşamı sevdirdiler çocuktum,insandım büyüdüm,büyük oldum kürt,türk,çerkez,arap oldum zorla yaptılar zorla yengemi verdiler abimin başucunda ablamı verdiler kardeşimin toprağında... istediysemde aslında istemediysemde farketmez ellerin bomboş ademden havva kaburga kemiklerinde sıkışmış nuh tufana yenik düşmüş aslında musadır suda boğulan olsa da olmasa da zorla oldu herşey zorla.. Ünal Çağabey ' Ünal Çağabey |
Bİr Aşkın Gölgesi..
vazgeçtim bütün vazgeçişlerden, elem ve kederden, ellerim boş görünse de yüreğim vardır, kavim göçlerinden bu yana, olmuşsa da yerle yeksan, nice kalıntılar varsa da üstünde, hani yetmiş iki milletin, eşit derece de bir zerafetin, varsa da üstünde, bak yıldızlar *******i parıldar ve bedevi küheylan gece yol alır, sanma ki çöl misalidir heryer, yüreğim cennetin en güzel bahçesi, belki bir fırtına koparsa eğer, tarumar bir gölgeye benzer, ki sen olmadıkça benim söylemem, ne mem için zin'e, ne de zin için mem'e gider... Ünal Çağabey |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:19 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.