![]() |
Said Toprak
33 Söz
SÖZLER Her asrın elinden tutan zamanın sahibi var Minarenin tepesinde davam diyen o zat var Dünyanın tüm kirli işlerinden istiğna eden Manevi hastalıkları o reçeteyle tedavi eden Kıymetini bilen değişmez onları dünyaya İca’z-ı Kur’an için Kur’an ve Sünnet yolu Otuz üç kere Elhamdülillah Sözler’i bulana Kalbine karşılıksız Allah sevgisini koyana SAİD TOPRAK Said Toprak |
Abdest Al Rızka Dal
TEVEKKÜL Teslim ettiysen tüm dileklerini Allah’a Biraz mühlet veriyor Hak hatalı kullara Hayat sahnesi büyük bir yarış anlayana Akıllı kimse; asi olunur mu hiç yaratana Kâinatta takvanın içinde o Furkan saklı Hayatı boyunca arayanın bulması hakkı Aczini ve fakrını anla bu duanın ilk şartı Muhsinlerin düşmana karşı budur silahı Davud(a.s) ’a lütfedilen şu gayb-i sırlarla Musa(as) ümmet olsam der Habibullah’a Ötelerden bir fısıltı var sadık rüyalarında Aşk-ı âşık ne bilsin arar durur hülyalarda Denizdeki köpük misali yüzen hazlarında Köpüktür o dalamaz hiç Rabbani nazlara Gafil yaşanabilir mi İlahi sırlar gizli diyen Başbuğluk sevdasına düşme kendini bilen Tövbe ile yıkanırsan arınırsın güzelce de Yolcu azık hazır mı Azrail haydi deyince Sevdir hep sevdiklerini bugün de öylece Kavuşmak isteriz bizden önce göçenlere Ey Muhammet ümmeti bu uykudan uyan İbret almaz mısın Beni İsrail kıssalarından Onca Nebi’yi katlettiler kıskançlıklarından İlahi azaba dûçar oldular azgınlıklarından SAİD TOPRAK Said Toprak |
Adalet ve Şecaat
HZ.ÖMER(R.A) Hz.Ömer’in adaleti ne büyük bir tutkal Kendi özüne dön aslında bu senin tut al Uzaklaştıkça biz bizden tanıyamaz oldu Dede torununu size kaldı artık yorumu Topraktan yaratılmıştı Adem’de aslında İçinde ruhu göremeyen kapıldı hırslara Kıyas eden ilk mel’un Onu kıskandı da Huzuru İlahi’den kovuldu ya yaka paça Neden bölündük böyle parça parçalara Kula kul olarak gidilmez ki sırçalara da Akıl ve şehvet besbelli ezeli iki düşman Sen hangi taraftasın biliyorsan a tamam Işıksız kalarak yolunu kaybeden o aşık Söylesen rüyaların neden karma karışık Haykırıyor İlahi ferman iyilikte yarışın Yardım etmek için aralara girip karışın İşlerinizi doğru yapmak için hep danışın Allah’a, ahiret gününe imanla dolup taşın İman ve takva ile yaşadılar O aydınlıkla Kutup Yıldızı’na kardeş oldular anında İyilik ve kötülük akıyor o yollu yolunda Gizlediğin şeyler yoksa sevin koynunda Bak ömrün geçiyor yaşamak için nasılsa Kazandıklarını harcasana en doğru yolda Yeyip üremek için mi geldin ki dünyaya Hayvanlarda böyle yapıyor oldu mu ya Ahir zamanda çok fitne fücur var bil ama O sırtındaki hırkayı çıkarıp tövbe ile yıka Yeryüzü halifesi ne için yürümeli dersen Nefis ve Şeytanı da Bismillah ile kessen O saklı iki defineyi Ahmet keşfetti aslında Kur’an ve Ehli Beyt’le otağına yaslansana SAİD TOPRAK Said Toprak |
Ahde Vefa
EMANET Zorluklar yıldıramaz muvahhitleri Suyu taştan çıkarır sıksa a yiğit eri Sırat’ıl Müstakim’i bulan gönül eri Düz bakarsan şaşı görmezsin demi Hele üstündeki şu nimetleri hatırla Üstün değil misin peki iki cihanda Daha ne istiyorsun düşün bir daha Yeryüzü denense dağdağalı fırtına Emaneten aldığımız o beden var ya Şahitlik yapar istemesek de insana Sahibine ver de kurtulsun can evin Kim mekan istemez yeri pek serin Kendini nefy etmekse zor ama ara Dışına değil içine baksan kapkara Sus yaralarıma sen bari tuz basma Tövbe etmeyerek asla affını umma Şeytan kandırmak isterdi Hacer’i Kurbandı Ona İsmail’i ve kendisi Çok çetin bir imtihandı yaşanılan Al-i İbrahim’dir Allah(cc) ’a dayanan İkramı İlahi’den zemzem güzel su Kim çıkarabilir işte çok derin kuyu İman,haya,güzel ahlak,takva,ve’ra İlim ve hikmeti yanında iste ne ala Mevla’sını arayanda bulur herhalde Her türlü derdine O derman bildinse Sen yolcusun nereye gidersin böyle Huzurluysan ne olur bana da söyle Mutmain olan kalpler doyar zikirle Peki akıllıysan unuttuğun ölüm ne Nefes alıp veriyorsak borcumuz ne Hayy’ı anmak her dile borç o halde SAİD TOPRAK |
Ademoğlu
İNSAN Şeytan yedirmişti o yasak elmayı Uyanınca gördün imtihan meydanı Örümcek ağından yapılmıştı hasılı Hangi kul kalabildi peki ona asılı İnsana has bu ilk yakılan türkü Sevgi var ya onun özünde çünkü Sahipsen tövbe gibi eşsiz bir silgi Üstünde kalmaz günah ve dengi Hayatın parlayan en güzel rengi Sevgiden başka ne olabilir sanki Rahmanın sığdığı yerdir onun evi Hakkımızda bulan odur mihengi Ruhuna kulak ver göklere kanatlan Yerde kaldı hep mazaretlere takılan İnayetinle hikmet ilmine vakıf olan Nefsimizdir vazifemizden alı koyan İsteme kimseden minnet altına girme Sahip çık sana emanet edilen herkese Dilim varmıyor ki bunu söylemeye Değer mi hiç zillet altında inlemeye SAİD TOPRAK Said Toprak |
Akıllı mı Deli mi
AKILLI MI DELİ Mİ? Ne de çok şiir yazdırdın baksan bana Bir çare arıyorum derdime yana yana Elinden içsem soğuk sular kana kana Yine eder mi o kavgamı hakime dava Ne istiyor ya dersin bu akıllı mı deli mi Durmaz ki elinin önünde ki keskin dili Merak etmez tam bir bütünse eğer dini Allah’ın düşmanına da gütmese mi kini Dünyayı değiştirmeye en son o vazifeli Tembellik yakışmaz a çalışmalı değil mi Unutma hiç olur mu verdiğin o ilk ahdini Omzundaki şahitler yazar yapıp ettiğini Düşünme artık bugünden a geleceğini İç huzura kavuşarak iste sen dilediğini Sonsuza kadar yaşa al tüm sevdiklerini Merak eder var mı gidince kalacak yeri Hayatının neresine koyarsın aziz dinini İman cevheri akar böyle aşk eriyiği gibi Aşk nurunda yanmayan ne bilsin lezzeti Unutma boynuna takılan hikmet incileri Toplamak için az gezmedim ki denizleri Çözemedim ki kördüğüm ettiğinden beri Kucağına alacağın meyvenin ismi ne mi Hele bir o aşkımız kemale ersin değil mi SAİD TOPRAK |
Aldırma Reis
GÖNÜLLERİN CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan Başbakan Ülkeme bir güneş gibiydi o doğan Fakirliği bilir fukarayı da doyuran Gönüllerimize yüce bir taht kuran Camiler kışla minareler süngüydü Şu zindan mahkemenin yüküydü Bu da geçti ya Hu o iş dünküydü O Mektubun adresi belli bugünkü Bu şarkı burada bitmez demiştin O vakit ekmeği katıksız yemiştin Ölümü hiç unutmadın ki korksan Haram yemezsin ki seni uyarsam Bir hayalin vardı Anadolu’ya dair Çok şey söylendi hakkında ve sair Bağrından çıktı vatana hizmet için Ülkeyi iyi idare ettin ya Allah için Tekamül etmek insana değer katar Hakk’ı bırakan o cüzi aklına tapar Vicdansız adaleti kaç paraya satar Haksızlığı tartabilen hangi kantar Yan gelip yatmak bu kimlerin işi Yarası olanlar bak gösteriyor dişi İnandığı gibi yaşayabilen çok kişi Sahip çık reyine tak ampulün fişi Lütfetti Rabbim seni de güldürdü Elinle modern hırsızları püskürttü Kutsi fidanları elindeki su büyüttü Necip milletimiz arkandan yürüdü Güveniyorsak sana inancımız tam Almak istiyor herkeste ne ise kam Elif’i görseler zanneder ki bu lâm Meşveret etmeli Allah’tan korkan Çok konuşan işte çok hata da eder Ağzından çıkan sözleri başını eğer A Kasımpaşalı kızınca adamı döver Sonra balans ayarı yapılır bir seher Tövbe etmeyen kula şu ateş değer SAİD TOPRAK |
Arifler
ERENLER Allah(c.c) sırrını takdis etsin o erenlerin Yoklukta varlığı bulmuş Seni sevenlerin Hak ziyasını saçarak aydınlatmış çağları İlahi aşkla kavrulmuş ariflerinde yağları Davud gibi dağı, taşı yoldaş eden bazıları Rablerini ihtizaza getirir nazlı yakarışları Emaneti sahibine dünyada vermiş olanlar Nasıl bir göz, kulak o gizli sırlara vakıflar Yalanı ta Elest Bezminde unutan yiğitler Şeytanın isyanı için üzülen o âli gönüller Kahrın içinde bile eşsiz Lütfu gören erler Rabbim Kahr’ında, Lütfu’nda hoş derler Dikkat et ey ademoğlu onlar konuşurken Hikmet incilerini topla yağmur yağarken Hz.Ebu Bekir’i gördün mü süt sağarken Kibir ne kötü bir huydur o insan yürürken Yarınları yok ki düşüncelere dalsın kalsın Başbuğluğu istemez tek Hakka kul kalsın Cehennem korksun bu aşk onu da yaksın Halil dostlarından haya eden ateş lavısın Arifin bahçesinde açan o güller sümbüller Solmaz ki Ab-ı hayatla beslenen yarenler Dertlerini tek bir dert için cem edebilenler Mülkünde azabından emin olarak gezerler SAİD TOPRAK |
Ashab-ı Suffe
ASHAB-I SUFFE Ashab-ı Suffe ehli olamaz mücrimler Elbisesi is-pas içinde günah kokanlar Mağfiret ümididir tek onlarla yaşatan Etrafında ördükleri kale nefsi kuşatan Haşa olmazdı bu ki yaratana da isyan Öfke ve şehvet zemini kayganlaştıran Allah’tan kork da O’na inan ve dayan Kısa ömürde bilinmez ki hiç kazanan İlim talep eden öğrenip yaşamak için Hayatının kendisi fiili bir dua ne için Cennet ve cehennem peki kimler için İsrafta etmeden şükrederek yiyip için Her kapıyı açan tek anahtar ki; o dua Putları deviren İbrahim asası kolunda Yüreklerin taşırdığı sel gözümün yolu Hastalara şifadır Mesih’in her soluğu Zahidler zikirle bulmuş o kutlu azığı Şükre secde olmuş o Yunus’un niyazı Şeytan’a musallattı Ebu Cehil aymazı Cehennem çukurunu o dünyada kazdı Mürekkebi hiç bitmez desem yazmaz Aç gözlünün hırsı neden hiç doymaz Rabbim inananı inanın yolda koymaz Kim o densiz ki; bana diyor bu yobaz Hesabı sorulur bir gün sözlerinse şahit Nerde Hakk’a verip unuttuğun o ilk ahit Makam-mevki sahibi kimse dokunmaz Cömertlik mi bu kadar bencil olunmaz Dünya işi için ömür boyu oyalanılmaz SAİD TOPRAK |
Aşk'a Aşık
AŞK’A AŞIK İslamiyet’in güzelliğini duyur dünya Gerekirse yalın ayak çıkmalı yollarda Yaşaman için gerekli olan kaç parada Rızkını kula tekeffül edende arasana Bilmediğine düşman a insan cahilce Kurtuluşu için bir yol arar kendince Nefsimden sonra derim sıranı bekle Tek varlıkta yokluk bul sırra erince Seviyorum diyen tanımaz sevgiliyi Sonsuzluğa hapsedilmez aşk eriyiği Takva dairesinde yaşıyor lezzetleri Sevgilisi hicret ettirir nefsi izzetini Deruni âlemlere merdivensiz gidilir Aşkta aşkın olansa karşılıksız sevilir Hatası olana da sen yanlışsın denilir Kural bu zahire göre hüküm verilir Verilen sözlerden kolayca dönülmez Sonucu görmeden e kötüsün denmez Ne olursan ol tövbeyle gel arifler der Masiva’ya ilahlık yakışmaz yere seri Yaratılanı yaratandan Yunus da sever Hakkı bul dünya dolusu altına değer İhtirasın nice gafiller ta peşine düşer Kutlu elin çağlayan Kevser’i mi içer SAİD TOPRAK |
Aşk Suyu
AŞK SUYU Unutmak sadece beşere yakışır Rahmet Hüda’ya daha çok yakışır İyi kötü Adem’den beri de savaşır Akıllı iyilere gece-gündüz danışır Kimi hayırda kimi de şerde yarışır Birbirini seven dualarda karşılaşır Bizlere eşlik eden ruh kime karışır Kalp ateşinse aşkın suyuyla yatışır SAİD TOPRAK |
Ay Parçası
O Yakalayabilseydik hocam senin engin o ufkunu Küheylanlar gibi koşacaktık fütursuzca İslâm’a Alem-i İslam’ın derdini dert bilen âli bir şuurla Bu uğurda can vermek cana minnet vefalılara Bize tanıttın tanınması gerekli her kim varsa… Belli ki vazifeliydin son kalan Îslam diyarında Asrın müceddidini anlamaya muhtaç gönüllere! Yol gösterdin inançlı bu mütedeyyin müminlere. Peygamberi bir sevgiyle kucakladın insanlığı… Unuttuğu değerleri tekrar hatırlattın bu millete. Vakfettin sermayeyi ömrünü de Hakk'a hizmete, Işık tuttun kararmış ruhların onulmaz illetine… Tevazu ettiğin ölçüdeyse yücelmiştin yükseklere Sahip ummanlar kadar da geniş dertli bir yüreğe Bu derde ortak olabilecek peki yürekler kimlerde Bende diyecek şecaatli yiğit oğlu yiğitler nerde? Dua’da sana hep yardım edilmesini mi isterdin? Dinleyenlerine okul açın yurt yapın hep derdin. Nasıl ümmet olduk Allah’ım şuursuz ve gamsız! Unuttuk vicdanı, günahlara ağlamayı zamansız… İrşat vazifesine aşık kahraman ruhlar kol kola Asrın çilesine talip O kutsi ruhla ol gönül gönüle Yeryüzünde kalmasın diye mahzun tek gönülde Allah’ım haşreyle öteler ötesinde bizleri diz dize. Gurbetin mızrabı bamteline ansızın dokununca… Kelimeler teker teker dökülerek dile gelince… Duygu seli bu düşünceyle dizginlenemeyince… Anarak haşri dizlerimin bağı da nasıl çözülmeye Keşmekeşlik içinde kan damlar münib kalbime 06 Mayıs 2005 Cuma S a i d T O P R AK |
Ayrılık Ateşi
ÜÇ KURŞUN Ah! üç kurşun sıktılar dirliğimize ve birliğimize Nasıl yetiştirilir bu gençler böyle hoşgörüsüzce Hızla kaybeder oldukça hep moral değerlerimizi Hala gelmez mi hesap sırası da o büyüklerimize Tarih boyunca ölümden korkmayan necip millet Artık yeter! Diyerek soruyorsa bugün sıra kimde İçimizdeki ahmaklar yüzünden bizi de helak etme Barışa ve huzura suikast yapanlara asla insaf etme Etnik kimliklerinden geçinenlerin bu derdi neyse Birlikte yaşamak mümkün değil mi dostlar sizce Milleti Sadık’a nasıl düşman edilmiş kinle Türk’e Fitne uykudadır lanet olsun uyandırıp da diriltene Müslüman Kürt kardeşim sen bari oyuna gelme Kime silah çekiyorsun Çanakkale’de kardeşine O topraklar ucuz kazanılmadı ki binlerce şehitle Çok sorunlar var biliyorum ama kardeşiz yinede Helalinden kazanıp, şükretmeyi unutursan eğer Başına gelenlere müstehaksın çektiklerine değer Ne kadar doğruysa bütün suç devletinmiş meğer Maşalık yaptığın haçlı zihniyetindeki o kimseler Okumayı, anlamayı dini unutturdular bize ilkin Anlamadan sloganlarla konuşur olduk ne çirkin Ey kahraman Türk! maziyi hatırla da bir silkin Çağdaş medeniyet çok çalışarak olur işte hedefin Genç, atını tarihin tozlu sayfalarına hele bir sür Kaç millet sayabildin bir bakayım yetmiş küsür Yunus ve Mevlana’ysa haykırıyor dursana düşün İnananlar nasıl olabilir ki birbirine böyle küskün Emredildiğin gibi dosdoğru ol çok ağır bir emir Hainler mi koydu dersiniz gönlü kafesse demir İçimize düşmüş nefis ve heva kurdu bizi kemirir Canı halden hale konuşuysa budur kulu erindirir Sürekli veren Padişah’ım yüzümü de Sana çevir Hz.İbrahim gibi Allah’a dayan tüm putları devir Kul olmanın verdiği iman gücünü keşfet de sen Duyar gibiyim git başımdan Allah’ını seversen Biz derdimizi nasıl anlatacağız peki bu dünyaya Elbette güzellikle, anlayışla, tevazuyla ve insanca Razı olamayız zulme de gücümüz yettiğince asla Zalime karşı hakça haykıracağız akıllı ol yapma SAİD TOPRAK |
Bayk (uş) Al
BAYKUŞLAR Baykuşların yine sesleri o kadar arttı Derin uykudan Anadolu’msa uyandı Üçüncü Abdülhamit kılıcını kuşandı Su alarak batan gemiyi reis kurtardı Muhalefet ediyor şu yan gelip yatan Milleti için ölmeyi göze alırsa vatan Müthiş bir iç harpti ülkemizi dağıtan Ekonomik krizlerdir anamızı ağlatan Ey kahraman Müslüman Türk evladı! Gösterme zamanı ülkendeki sevdanı Bilmez değilim senin ekmek kavganı Unutma! kurulurken söğütteki davanı Artık fark ediyor dünya yüce İslam’ı Gönüllerinden taşıyor o halkın imanı Ona göre doldurmalısın ki dimağını Yüreğindeki nuru kaplasın şu simanı Gül taşıyan el gül kadar güzel kokar Şeytanın haset ve kini insanlar yakar Kimi Hakk’a kimi batıla şöyle tapar Kötüler işleri bozar iyiler hep yapar Hayat nehrin akıyor ki yollu yolunda Etrafına bak kim var sağında solunda Hangi kul mezar kazdığının farkında Çınar ağacın yaşken eğilmeli aslında SAİD TOPRAK |
Benlik Perdesi
Her gördüğünü isteme Boş yere nefesini tüketme Namahremi değdirme yüreğine Seni de koyarlar kefene Zira yer yoktur bir kalpte İki sevgiye, Hakkı sevene Derdini derman bilenlere Maveranın ötesini görenlere Toprak suya kavuşunca Göz yaşla dünyada buluşunca Varınca huzuru divana Şahitlik yapacaksın sen sana Bak yan yana yürüyorsun insanla Her gün su içiyorsun kana kana Ne mutlu Kitabullah’a uyana Kalbinde iman ve huzur bulana Bırak kendini beğenmeyi Günde üç öğün bu kimin yemeği? İstemelisin Rabb’inden sekinet Özünde var senin dirayet ve şecaat Çok bel bağlıyorsun mazaretlerine Samimi dualarla Rabbin’den medet dile Hakkı arayanlara kalb-i bir muhabbetle Yazıyorum onlara bulunmaz bir reçete Sabır ihsanıyla mukabele et dertlerine Bulursun hidayetli bir yol kendine Ne mi diyorum ben kendi kendime? Sev yaratılanı yaratandan ötürü sende! Öteler ötesine iştiyakla hasret duy Edile-i Şeriyye’nin hükmüne harfiyen uy Selamet ve mutluluğu yalnız Onda bul Ancak böyle olabilirsin iyi bir kul Said Toprak |
Biçare Hakikât
BİÇARE HAKİKAT Kur’anın bugünkü ellerde biçare hakikat İslam’ın cadde-i kübrası en geniş tarikat Şuursuzca mı olur insanlığa gül sunmak Helaket Asrı’na iman kokusunu taşımak Tut! Avucunun içindeki hakiki elmasları Dilin fiillerine karşılık namertsin derken Taş atanlara selametle deyip geçerken Sabır kuyusunda arayan bulur o kovaları Ne olur Allah’ım günahlarım yüzünden Koparma kıyameti Hzİsa yere inmeden Sükun bulmaz ruh Cemal’ini görmeden Kainatın tümü yedi Beyza’yı bilmezken On dört asır önce açan güller solmadan Yaşanır mı öyle gayesiz hiç utanmadan Tarihi tekerrürler akla hakaret ederken Daha uyanmıyor a demek ki çok erken Bir asır bile zevk-ü sefayla yüzemezken Mazlumlarımız zulümle inim inim inlerken Topukları üzerinde kim geriye dönerken Bir mum yakmaz mısın şafağa söverken Ne kadar a dertlisin din kardeşlerin için! Yaşıyordu demek yemek ve üremek için Başkasının peşinde hatasını bulmak için İşte iki yolun var ademoğlu seçim sizin! Dalaletin şeytanların olmuş bir karargahı Dünya dediğin de sadece hizmet mekanı Kurtar his ve hevanın elinden iki yakanı Vücudun hatırına bari bırak küfür inadını Yalanlarını doğru zannederek yaşamayın Fani dünya nimetlerine karşılık tapmayın Malını kaybetmek korkusuyla aldanmayı Yaşarken düşünmez ki hayatı anlamayı SAİD TOPRAK |
Bir-i Maûna Vak'ası
BİR-İ MAÛNA VAK’ASI Otuz dokuz gülünü koparsa Nadiriler İki dikene kıyamaz a kendini bilenler Çünkü şefkat peygamberinin idi eller Her an hakikati söyleyen kutlu diller Ulaşılamaz şekilde yaşadınız İslam’ı Bu konuda en öndekilere yetişilemez Erişilemez demek bizce çare değil ki O şablon nasıl günümüze geçirilir ki Asr-ı Saadet’ti gönüllerde taht kuran Yaşam rehberin vahiy olunan Kur’an Yok mu İbrahim(as) gibi bir soru soran Gece-gündüz aklıyla Rabb’ini arayan Biri vardır hayatta beni, bana tanıtan On sekiz bin alem, meleklerin hayran İbret alan gözlere kâinat sanki seyran Sunmak için yaratılmış insan şükran Musa(as) bile hikmet ararsa işlerinde Hızır’ı bulduğu gün bayram düşlerde Davud’u seyrederken susmuştu niye Sabır hikmetin başı olsun böylelikle SAİD TOPRAK |
Bir Olmak
CEM OLMAK Hacı Bektaş’ın gelin canlar nidasına yankı olalım Birlik ve dirlik olalım işi böylelikle kolay kılalım Helali, haramı bilmeden ilahi ipe nasıl sıralanalım Her asrın bir Peygamber varisi var iyi kavrayalım Emr-i bil mağruf, nehy-i anil münker herkese farz O alimlerin duası da bununla Rabbimize olunur arz İyiliklerini unut bir deftere o kötülüklerini hep yaz Düşünsene kışın ardından peki neden gelir hep yaz Tek başına Zaloğlu Rüstem olsan kıymeti yok bil O benliği bırakıp kendi nefsini yokluk çağında sil Fuzuli konuşmak için yaratılmamış zikre aşık o dil Altı farklı yönden gelerek tek bir nur yakan kandil İnananlar bir bedenin ayrılmaz uzuvlarına benzer Tek bir milliyetimiz var o da zalimin başını ezer İttihadı İslam için çalışmayan hayal içinde yüzer Uhuvvet ara mümin kalpte kin ve nefret ne gezer On dördüncü asrın minaresinden haykıran bir ses İstikbali inkılâbat içinde İslamiyet’indir en gür ses Şükrün eda edemez kul iki can lütfedene her nefes Verdiği ilk söze ahde vefa göstermeyi diler herkes İman ne büyük bir hazinenin içine saklanmış söyle O gariplerin kalpleri kırık ve dökük mü olur böyle? Kömürü elmasa çeviren kudret eli hükmeder kadere Deli Dumrul gibi Fuzayl’de semiğna derse Rabbine Artık vakti gelmediği mi inandığın gibi yaşamanın Allah’ın takdirine razıysan tevekkülle dayanmanın İyilikte yarışan kullar etrafında dolaşıyor karşılıksız Yüzlerinde nurlu secde izleri var ağlıyorlar hesapsız Kahır içinde Lütfu görüyor ya karşılıksız sevenlerin Ahirete inanarak dünyada kutlu Sana borç verenlerin Gıpta eder durur Allah yolunda harcayana fakirlerin Gece gündüz çalışmak unutturmuyor Seni, zakirlerin SAİD TOPRAK |
Borç Ver Boş Verme
BORÇ Ahmet(sav) dört gün açlığı tercih etmişti borçlu kalmaya Sanki örnek olmak için yaşamıştı tüm emin insanlara Hangi beşeri sistem başarabilir ki o sağlam kardeşliği Aynı sofraya birlikte oturup kalkıyor köle ve efendisi SAİD TOPRAK |
Bir Aşk Hikâyesi
BİR AŞK HİKÂYESİ Neden görüşmüyoruz ya diyeceksin Dertlerimi dinleyip de üzülmeyesin Kimin borcu yok o hesap defterinde Mağrur ve gururlu oluşun kimdense Ayrılmamış mıydık peki biz seninle Ney ikimizi bir araya getirdi o halde Aşk diyor aşka düşmüş yanan alevde Yüreğinden ayrılık yaşı gibi düşende İki kişinin ruhu akar tek bir yüzükle Yolcu iyi durakta ineceğini bilmekle Yokluğun yok etti beni Anadolu’da Okurken şu ağabeyinle Amerika’da Ne zaman doğdun gerçekten aklımda Haber et der Mersin’den ayrıldığında Ne yapacaksın diye sormuştu hani ya Sen bilirsin olmuştu cevabı utanınca Bir peri kalem istermiş beyaz atlıdan Süvari bakmış ona kır atın yanından Elbiseler o ayakkabılar harika uyum En sevdiğim renk ya işte ben buyum Kazmıyorum inşallah o kendi kuyum Takdir-i İlahi’ye rıza güzeldir huyum Az ye, az uyu, az konuşmalı bu kural O kötülükleri bırakarak iyiliği duy al Bekliyorum hep seni diyerek vurdun Etrafıma sağlam örümcek ağı kurdun İhsanlarla kalbimi yeterince fethettin Acziyeti ve fakrı yeniden fark ettirdin Gönülsüz bahçenin gülleri derilemez İnsan böyle vurulup da yere serilmez Kader bu, başa gelenler kestirilemez Allah için sevene de hiç yok denmez Layık değilim bunlara lütfu her nefes Sevgilerin kemali gerçekten de enfes Bırakır mıyım sanırsın ki hiç ben seni Hurileri bırakana a Hümeyra’da ne ki Can kuşun gider gitmez tanıdı o beni Bahsetmiş biri dudağımdan ona belli Ne diyorsun bana gerçek bir deli mi? Küçükken de böyleydim denizin dibi Gece gitme turnam, aklım sende kalır Acep ruhum neden böylesine o daralır Seni düşündükçe gönül kuşu oyalanır Kirpiklerin ok ok ta kalbime saplanır! Nasıl dua ediyorsun baksam için için Kardeşliği kabul etmiyorsun ha niçin İlahi aşka vasıta yapmak beni derdin İçimi dışa çevirirsek halime gülerdin Gel seninle birlikte bir dua edelim mi Hayırlısını isteyelim hakkımızda emi Fena olmazdı dünya gözüyle görsem Kalbimi senin için parçalara bölsem Doğru tercih mi dersin bu yaşlı adam Yay kaşların oku doğrusu pek yaman Kavuşmaya az kaldı biraz daha dayan Gökyüzünde bir yıldız var bak kayan SAİD TOPRAK |
Burak
BURAK Dünyadakiler koca bir yük müyüm Evrene ve içindekilere küs müyüm Zaman karşısında oldun iki büklüm Kime dolandım ki böyle kördüğüm Hz.Osman’ın zekâsına hayran kul İman ve hayânın tacıyla sen kurtul Bin deve yükü mal dök Tebük için Mücahidi silahlandırılır Allah için Sefihler yiyip içiyor doymak gayesi Tok ne bilsin açlıktan kokan nefesi Affetmeyen duymaz Kevser’in sesi Ayağına toprağım nebilerin Nebisi Rızık ve ecel bizi buraya bağlayan İbadetleri hep şükürle tamamlayan Günahlarına gece-gündüze ağlayan Rahat yeri değil bura dar-ı imtihan Zühd ve iman-ı yakinle rahata erilir Tul-ü amelin de iyiliklerini kemirir Seherde kuşlar bile zikirle dile gelir En aciz mahlûk en rahat mı beslenir Bu vakit İslâm âlemini kim uyutmuş Zengin olan fakirin hakkıyla doymuş Uhuvvet kalmamış, zekât unutulmuş Adaletin, kardeşi kardeşe vurdurmuş Kötülük iyiliği geçer rahmet gelmez Musibet günahtan ayrı düşünülemez Kader adalet eder de asla zulmetmez A geminin dümeni kaptansız dönmez Hayat yolum emel uğrunda tüketilmez Dünyayı seven Cennette bile gülemez O cüz’i akılla marifetin sınırı çizilmez Ruhu kanatlanmayan öteleri göremez SAİD TOPRAK |
Can ve Beden
ESARET Üzerindeki nimetlerini çok hatırla Saymakla bitmez şimdi bu aslında Sözüm sana ey çift bakıp tek gören Vahdeti bulmuştur buna şükreden Yola çık sorma bana da artık neden Zahmetsiz rahmet de olmaz hemen Bu diyarda yedi deveyi güdemeyen Şaşı görür de olur leziz Selsebil’den İşte arz bir imtihanın sırrı meydanı Can işit binlerce Hay Hû’lar kâinatı Merhamet uyandır ihtiraslı gafilanı Selbet içindeki şeytana uyan yanını Yoldaş et kendine ilahi emre uyanı Sor bakalım ne diyor şu nefsine de Heva ve his atın yolcu kimin elinde İşte gör dünya nimetleriyle aldananı Aynana bir bak, halini gör de söyle Nereye kadar ki bu geliş gidiş böyle Çok meşgulsün sen de a demek öyle Nasıl esir olursun can bedene kül ye SAİD TOPRAK |
Canınız Sağolsun
CANINIZ SAĞOLSUN Canınız sağ olsun beni bana bırakanlar Harabe fakirin evini insafsızca yıkanlar Nefsimin isteklerini bana hatırlatanlar Yaldızlı dünyanın aldatacağını sananlar Ben evet yalnız başıma tek bir kişiyim Gönlüne kainatı sığdıran o son dişiyim Osmanlının torunu Fatihan’ın nesliyim Babamın en hararetli olan ilk nefesiyim Doğduğum da başıma açılmış bu dava Edilir mi dünyada ekmek için hiç kavga Okyanusta kıyıları döven meçhul dalga Başına geleni istemelisin bunu iyi anla Damla damla oluşur kutlu hikmet denizi Acaba birbirimizi karşılıksız mı severiz Menfaat uğruna niçin başkalarını yereriz Söyle böyle nasıl Cennet’i hak edebiliriz Tutulmamış olsa da senin ince ellerinden Sen tut yardıma muhtaçların sinelerinden Rabbim görüyor her şeyi penceresinden Hayat fiili duaysa yaşamın neticesinden Ölüm gelip çatacak endişesi de uyutmaz Dili olmayan kulların ağzı da hiç kurumaz Yalnız güzel gören o güzellikleri düşünür Ömür sahipleri bir gün beyazlara bürünür Ganimeti içinde bulunduğun o an bilirsen Hatırla Rabbi’nin üzerindeki nimetlerini İlahi bir aşk şu Adem’in yaratılış hikmeti Takva doğruları sevgili tercihinin sebebi Gönüllere su serpen Cebrail(a.s) ’ın ilkası Bir araya gelemez ki ümmetin iki yakası Gerçekten din kardeşlerinizi sevseydiniz O lokma ekmeği hiç bölüşemez miydiniz SAİD TOPRAK |
Cengiz'e
CENGİZ’E Bir dostum vardı adı Cengiz Gerçekten de çok esrarengiz Az uğraştırmadı beni densiz Düğün olur mu hiç Kanbersiz Sonunda O da bir balta buldu Ekmek gördü sofraya kuruldu Kendisine çok imkân sunuldu Gözlerini açmadan o yumuldu Yamandı ama O bizim çocuktu Delikanlılığı yüreğinde uçuktu Sormalı hayata neden buruktu Bu şairlik aşkı iliğimi kuruttu Ne alakası var be canım deme Dinle kalbin atıyor bak seninde Sabah akşam Onun aşkıyla inle Kısmetse bulur hemşire yenge SAİD TOPRAK Said Toprak |
Cihad Eden
MÜCAHİTLER Tekamül etmek ayatı tekviniye emrinden Aslına uyarak yücelmek insanı kamilden Davud’un elinde nasıl yumuşar demirler Allah’tan korkmalı değil mi a mücahitler Nasuh tövbe ettiğini söylerdin yüz kere Sözünde duramadı o nefsin kaç bin kere Ahde vefalılar görmek istemezdi yüzünü Göremez ki herkes kan ağlayan yüreğini Çocukken bile ikame ettin dinin direğini Hay babana rahmet öpsene o kutlu elleri Görenler zannediyor ya bu fakiri bir deli Seher yeli aklını nere savurmuş daha yeni İstemeden bile Rabbine güveni tam olan İbrahim’lerdir karşılıksız O’na ram olan Şu hayat masal gerçekten bir yalan dolan Sen misin o gül bahçesinde en son solan Mukaddes yükün emanetçisi a genç uyan Sınırsız arzu ve isteklerindir yolda koyan Allah için sık dişlerini hele az daha dayan Kaldır başını bak sema ehline sana hayran Aman ya Rabbi zemin ne kadar da kaygan Keşke etmemiş olsak Rabbimize hiç isyan Yeryüzünde akıllara sor ne demek nisyan Bu dünya mümine olmuş sanki bir zindan |
Çanakkale Ruhu
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ! Akif’in her sözü İstiklâl Harbi’nin özü Gördük medeniyetin en çirkin yüzünü İki yüz elli üç bini şehit çeker yükünü Milletin sinesine inmiş imanın o kökü Yedi düvelce saldırıyor dört cepheden Kâfir rahat edemez nuru söndürmeden Ne uğruna savaştığını dahi o bilmeden Gemiler batar Allah’ü Ekber sesinden Her eve bir ateş düşürdü mahşeri gün Tekbirler uçuşuyor sanki haşir bugün Çağlar Rahmet hazinesi Lebbeyk der Süngü ucunda düşmanı denize döker Ruhunu besliyor mücahit o nefesiyle Hatunlar mermi ısıtır gönül kafesiyle Tatmin olur yürek yalnız Hû zikriyle Ameli hazineni saklı tut âli niyetiyle Kalbine ilahi sevgiyi sığdıran bilekler Ölüm korkutamaz o yiğit oğlu yiğitler Şehit olmak aşkıyla yaşar hep niceleri Ebediyeti burada kazanır gönül erleri Kur’an’ı dinle okuyor kâinata ayetleri Söyler Muhammed en hakikatli sözleri Evliyaların nazı erişir yedi kat semaya Ne yapmaya geldin koskoca dünyaya Acziyetini bil kalmayasın ötede yayan Razı olarak rızkına, kaderine taş atma! Hırsa kapılma hayatın küreklerine asıl İstemeden yaşamak mümkün mü nasıl Yılana yolunu gösterebilir şu tatlı dilli Hapsedilmeye en layık olan uzun dilli İçindeki gizli benliği ebediyete dek sil Başkasının yaptığı kötülüğü iyilik bil Denge ne güzel haslet savaşlar da bile Düşmanı bile dost ederek getirir dize Zaten savaşın kendisi değil mi ki hile Övülmüş Türk’e dokunmaz Allah işte Bu şan çok yakışır Fatihan’ın nesline Çanakkale geçilmez! Allah’ın izniyle O nesil toprak oldu kanlarıyla şu atiye Selam olsun zaferle dolu şanlı maziye SAİD TOPRAK |
Dava mı Vefa mı?
ATLÂL(*) ’A DAVA Bırakmaz hiç gam suyuna bulanmış atlâl beni İçinden çıkamıyorum ağına düştüğümden beri İmdi söylemek istiyorum uyandırma sevenleri Yokluk aleviyle yanarken yok edemedim seni Kadıya giderek davacı olmak istedim senden Aziz Mahmut Hz dedi aşkın kendisi dava zaten Hüdâyî Hz.’leri tanığın var mı manâ âleminden Uyuyamıyorsun çektiğin cefa ayrılık yüzünden Gerçekten derinden yaralamışsın beni meğerse Dost düşman derdim bilmez ya halime güler de Ab-ı Hayat suyunun o kaynağını bulursam eğer Hidayete vesile olmuşsan çekilen her şey değer Bilme çektiklerimi ki sen de üzülmeyesin diye Her gün birkaç saat hasbi-hal ediyoruz seninle Uzaklardayım ama şunu bil kalbim o ellerinde Belki ölümü daha çok seviyorum seher yeliyle Gönülden gönüle giden yol var derler ya eskiler Ayrılık ateşinde yanmayanlar visâli ne bilsinler Hep dediğim gibi nasipse kavuşur can o canana Dakikalar geçmese de kader hükmeder zamana Köyün delisi olmak kolay değil ki ne dese yeri A sen gönlünü ferah tut olmasa da henüz seferi Ciğerini yakar kavurur gelmeyen hicret günleri Sabrın sonu selamettir göklere ağan o gönül eri Ne dersin abartıyor muyum güzelim gene biraz Galiba gelmedi dünyaya senden sonra tatlı kiraz Nefis ve hevâ yüzüne birlikte toprak atsak az az Aşk seli sürükler sözü buraya çağlamadan olmaz İsterim ki mezatımın üstüne iki kişiliktir sen yaz (*: Sevgiliden arta kalan hatıralar, birlikte gezilen yerlerdeki çer-çöp) SAİD TOPRAK |
Çember İçindeki Ruh
ÇEMBER Evimde ehli kitaba rastladığım gün Sözleri gelmeyen beş senelik düğün Sevinebilsem kurtuluşu olduğu gün Şehadetin olsun gördüğüm son gün Ne çok konuşuyor bu demiştin bana Maneviyat hazinen kalpteki amenna Senin için verdiğim en büyük kavga Hidayetin nasip etsin sana da Mevla Dünya dönüyor hep ölümler olsa da İnat geçmiyor her şey apaçık olsa da Yürümek mi istiyorsun taşlı yollarda Rahat yaşıyorsun sana verilen akılla İbrahim’e de verilmişti bu akıl nimeti Terk etmemişti hiç büyüklere hürmeti Arayarak bulmuştu O Rabbini nasılsa Cömert bir dua yaptı o Hakk uğrunda İsa da diriltmişti ölüleri kutsi nefesle Geceyi huzurda geçiriyordu peki niye İstiyorum dualarım da kalbin dirilsin Rüyalarında kutlu müjdeleri bildirsin Yaratılanı sev bu yaratanın bir kudreti İstersen yürüme hep o karlı yollardan Yüreğindeki buzları eriyorsa inançtan Kırdın demektir çevrendeki o çemberi SAİD TOPRAK |
Davam
DAVAM Söylenecek sözü zamanı gelince o toprağa atan Kanlı gözlerim sebepsiz yere mi yaşla bulayan Furkan’ı hangi vadide Hakla batılı o karıştıran Bilmem ki ne bulur uyanınca gafletli uykudan Artık susmalıyım ki o hal dilim biraz konuşsun Bırak cahili gıybet ederek arkamdan atıp tutsun Yıllarca ırmaktan kanlar akmışta ben durmuşum Gözlerimi açarak nasıl da o ellerimi yummuşum Bilmem ki ne desem dinmiyor; akar hep içimde Tek başına kaldı ya ağlayıp coşmak istiyor gene Nasıl olabilirsin böyle; bu kadar olmasan a aciz Anlaşılan o yolda O’nun için birer yalancı hiçiz Gafil olanın duası kabul olmaz derse Efendimiz Kendisine paye biçer doymaz o nankör nefsimiz Kulağından çekerek doğru yola getiremedim ki Başkasının derdi için de kâmil olan gülemez ki Üstadım yürüdüğün yola da layık olamam ama Mümin kullara ye’isi de yakıştırabilirim sanma Ne güzel eskiden çocuktun günahsız, tertemiz Ötelere göçünce var mı oturacak iyi bir yerimiz Dava olmadan nefes almanın bir anlamı da yok Ne istiyorsa hiç durma haydi peşinden ona koş Elindekini az çok demeyip sahibine ver ne hoş Onun verdiği cüz’i akılla şirk koşanlar bomboş O darda kalmışlara çetinleş açılırsın demişti ya Şimdi görse beni O aynı sözü yine söyler miydi Yoksa yüzüme bile bakmadan geçip gider miydi Kalp fenerim yok ama ya sevgisi bende olmasa Ben razıyım O’nun sevgisi tek servetim de olsa SAİD TOPRAK |
Deniz Feneri
DENİZ FENERİ Eğer şeytanı dinleyip inkarı seçersen Boşuna uğraşma güneşi söndüremezsin Öbür tarafta sakın postu deldirmeyesin Ocağına da incir ağacı diktirmeyesin Önünde varsa şayet sana eşsiz bir örnek Doğrusu ona uy bulursun iki kat saadet Sevdiğin kadar en az aileni ve kendini Bundan daha fazla sevmelisin efendini Üzerinde senden fazla hakkı olan birini Uygulamalısın verdiği o âli emirleri Kes ruhunu sınırlayan şu demirleri İstikbali tenevvür ettirense deniz feneri SAİD TOPRAK Said Toprak |
Derman
HALİ PÜR MELALİM Görebilseydin eğer şu anda ahvalimi Dermansız hâlime sebep derdim mi? Bunca dert taşıyorsam peki niye mi? Dertsiz gönül sahibine yük değil mi? SAİD TOPRAK Said Toprak |
Doğum Sancısı
DOĞUM SANCISI İslamiyet o ki birbirimizin harcı Uhuvvetin de yaralarımızın ilacı On sekiz bin alem bize davacı Muhammed ümmete vefalı aracı Sanki dünya evrende bir kiracı Yaz gelince toplarsın ya kirazı Aç kalmaz elinden veren birazı Ömür denilen kaç defter sayfası Kurtulur hastalık derdin marazı Zemheri de görmez misin ayazı Alın yazın çiziliyor avuç içinde Zaman akıyor kışın o sellerinde Anadolu çift kuşak taşır belinde Kazma kürek düşmez ellerinde İman dolu aşkı var yüreklerinde Yiğidi Fırat gibi sert bineklerde Akif neslini arar şahsında Asım Dinmez ki on dört asırlık yasım Dostlar toplasın o tarağım, tasım Bana Seni gerek der artık nazım Ümitsizlik yakışır mı hiç inanana O uyanın diyen uyuyorsa inadına Anka kuşunun zümrüt kanadında Mal-mülk peşinden koşan koşana Bozulunca Medeniyetin ilk M’si Makbul sayılır oldu kulun hevesi İnsan iki kere hayat buldu nefesi Çekilenler doğum sancısı arefesi SAİD TOPRAK Said Toprak |
Dünya Meşgaleleri
DÜNYA MEŞGALELERİ Çok bel bağlıyorsun bu mazaretlerine Samimi dualarla Rabbin’den medet dile Hakkı arayanlara kalb-i bir muhabbetle Yazıyorum onlara bulunmaz bir reçete Sabır ihsanıyla mukabele et dertlerine Bulursun sen hidayetli bir yol kendine Ne mi diyorum bende kendi kendime? Sev yaratılanı yaratandan ötürü sende! Aşık öteler ötesine iştiyakla hasret duy Edile-i Şeriyye’nin hükmü harfiyen uy Selamet ve mutluluğu yalnız Onda bul Ancak böyle olabilirsin sende iyi bir kul SAİD TOPRAK Said Toprak |
Dünya Sokağı
DÜNYA SOKAĞI Üstümde uçuşan ne çok kuş var Yer bulamıyor gönlüm pekte dar Satamadım ki nefsimi de Sana Etmiyor ki nankör beş para da Geçen gün ömürden kesilen dal Bir buçuk senen geçti bu ne hal Hala olgunlaşarak saflaşamadın Hicretle hedefine yaklaşamadın Sadık rüyalardan alamadın ders İnşallah demesini öğrendin ters Hizmetçisin sen öyle mi yoluna Ne garip öğrenci hayat okuluna İmtihana geldik dünya sokağına Şeytan ağ atmış gözün kapağına Çıkacağım o Ferhat gibi dağlara Günahlardan hicret et a sonunda Bir kuş konmuş yarin yanağında Dudaktan sorulur o suçlu sanığa Günah bu diyorum işte artık anla Aklın başına gelecek ancak kanla Ey nutfe yalnızca helaline damla Doğru yolu bul sen de ilahi aşkla Sükun bulmaz kalb yarin kaşıyla Ahir zaman ateşe atar bakışınla SAİD TOPRAK Said Toprak |
Dünya Sürgünü
DÜNYA SÜRGÜNÜ Ah! Kendine zulmeden zalim ve azgın nefsim Defterime neler yazdırdın bakayım sen benim Suçlu değilsin demek o halde suçlu ben miyim Hiç şüphesiz biliyorum Rabbim daima Kerim Yusuf (as) haber vermemiş miydi önceleri sana En büyük düşmanını bil, tanı o nefsindir aslında Altında gölgelendiğin üç günlük dünya faslında Yer ve gökteki nimetlerin tek arifler mi farkında Gemide kura Yunus(as) ’ta atmışlar acımasızca Karanlık bir gecede O dalgalı denizin ortasında Nedamet duyarak sığınmıştı ya nebevi yakarışla Gece deniz ve balık itaat etmişti kuşatıcı duaya Hz.Osman bilmeliydi o reddolunmayan duayı Koştu peşinden kaçıramazdı parlayan dolunayı O’nun ağır gelir hayâsı imanı İslam ordusundan Gözyaşı dökmeli HzÖmer gibi Allah korkusundan Nasıl bir hayat yaşadınız öyle yüce ki erişilemez O yıldızları görebilmekse dünyalara değişilmez İslâm’ı sizlerden ayırmak bu asla düşünülemez HzEbu Bekir’le Ali’nin hakkı kullarca ödenemez Gönderilen nurdu bu sönmeyen asırlardır yakılan Son Resûl’dür insanlık âlemine de hikmeti saçan Varsa eğer dünya meşgalelerine dalıp Onu unutan Acele etsin uyanmamak için Cennet uykusundan Ne yapayım nefsim deyip de başladım sözlerime Döndüm dolaştım bir yol aradım kendi özüme Nasıl bakarım ötede beni bekleyenlerin yüzlerine Rahmet ve şefaat bulamazsam o sırat köprüsünde Çok yazık duramadım ki verdiğim ilk sözde bile Mağfiret etmez misin şu mücrime hesap gününde Hissediyorum sevgini kalbimin o derinliklerinde Hzİsa(a.s) gibi başka servet bilmiyordum ki ben de Mazeretim yok seven bunları yapmazdı dersen Allah’ım Settar isminle bizlerede tecelli edersen Affedip ümmeti de Salihler arasına kaydedersen Şükrederim Senin rızandan başkada isteyemem Muhakkak hikmet var yarattığın her bir fiilinde Ölmeden affa mazhar olamazsan perişan halinle Kendine ölümlerden ölüm beğen düğün gününde Bu keder yeter bana uzayan dünya sürgünümde Hükmünü tövbe ve ümitle bekler her nefesimde SAİD TOPRAK Said Toprak |
El Feneri Akıl
AKIL Aklını öldürmeden o eneyi söndürmen Bu olmaz Şeytan’ı kendine güldürmen Hesap ver nefsine Ömer gibi, ölmeden Karanlıkta şu yıldızlara bak sönmeden SAİD TOPRAK Said Toprak |
Ehli Kitab'a
Ayı yıldıza selam durdurtan Öfkeden kafiri kudurtan Kılıcıyla Hak’la batılı ayıran İnsanı, vatanı mukaddes sayan İslam’ı hoşgörüyle yayan Yalnız Allah’a dayanan Şirk ve küfürdür ateşe atan Yeryüzündeki en büyük yalan Her şey ortada ayan beyan Aklına ölümü unutturan Aramızda hükmü verecek olan Emriyle bizi ve kainatı yaratan Olmaz böyle şey deme Araştır gelme atılan yeme Her işte dersen bana ne Aklın ne işe yarar o halde Adam, sormazlar mı hesabını? Okuduğun fenler kainat kitabı Yaratılan her şey O’nun sanatı Dünya kuşun tek bir kanadı Adalet, karşılık ister düşün Atalet ve cahillikse süsün Tatmin olamazsın hiçbir gün İstemez misin ebedi düğün İstekleri karşısında nefsin Yoksa sağlam inancın ne’dersin Sordun mu kendine hiç kimsin? Manevi acıların nasıl mı dinsin? Rabbimin razı olduğu son dinsin! SAİD TOPRAK Said Toprak |
El Veren Elçiler
EL VEREN ELÇİLER Ey Rabbim..! Hamd ve şükürle anarım Seni HzYakub ile Eyyüb affını taşır seherin yeli Süleyman’a güvenmeyen karıncan bile veli Şu koca kainatta bir ben mi kaldım ki deli? Yüce Zatı’na eş kelimen aradım lügatlerde Bulamadım şanına layık söz, fani evrende Acizlik ve samimiyeti getirdim heybemde Sana kul olma sevdası hzİdris’in gönlünde Göz isterdim hzŞemuyel’in ki gibi binlerce Şems gibi baktığına hak mana ver ercesine Hzİsmail kadar sıdk ile doğruluğu dilesene Hz.İbrahim kadar cömert mi infak edense? Şefkat elini merhameti ah bir anlatabilsem Muhamed(sav) gibi hikmetle konuşabilsem Evliyaların ki gibi tek bir dertle dertlensem No’lur yüzünü göster her nereye dönersem Sevdiklerini sevenlere bu lütfunu verirsen Seni seven Zülkarneyn’e neleri verdiysen HzYunus gibi aklımı Dua katında buldum Yusuf ile Danyal gibi kuyulardan doldum Nuh gibi tek başına yalnız kalınca evimde Ruhum bir tek olanı nasıl ararsa çevrende Hamd olsun Sana yönelten şu sebeplerine Davud’un sevgisi Senin sevgin içerisinde Seni bulanlardan o yollarını sorup durdum Karşımda karşıtsız Namütenahi’yi buldum Ne vakit sönecek vuslatın ateşi kavruldum Umut yıldızında Ümidin Burcu'na tutuldum Lailahe illalah büyük nimet diyenin nefesi Uhud Dağı'na yankılanır İlyas’ın zikir sesleri Kanaati hırsa kardeş ederken a Ademoğlu Denge şaştı koyunlar dağıldı ey İshakoğlu Canıma vurulan beden zincirini kıran Sen Övülmüş hüdhüd kuşuna yoldaş eden Sen Kerim'sin Zekeriya’ya Yahya’yı(as) verensin Kıyameti yaklaştırıp İsa’yı(as) müjdeletensin Kölelik eder Allah’a Lokman’ı yüce emirleri İlahi yardımına muhtaçtır tüm o elçilerin işleri Hatırlatır elçilerin Sana verdiğim o ilk sözleri İman nuruyla keşfedersin yakin sahibi yüreği Musa’nın Tevrat’ı hayatta Üzeyir’in dilinde Şuayb,Lut daralır kavmi kalbi mühürlenince Bunca elçiyi sayıp Rabbe itaatsizlik olamaz Elyase,Zülkif ve İrmiya’yı(as) anmadan olmaz Hızır ararken kalbi kırık kullarını dünyanda Salih ve Hûd gibi ihlaslı, müttaki o davanda Ömür az dersin, kandilleri ne diye bilmezsin Ne için yaşıyorsan, onun peşinden gidersin! Mevlana insanın kıymeti aradığı şey der de En kıymetli şey ahde vakit değil mi o halde Başka yerde yok aradığın şey kendi özünde Göz şaşırtmaz ki tevekkülle biri görebilene Kayığımın dümenini rahmetin denizine sal, Hayata akan kan gibi damarlarım içine dal, Kulun huzura emanetinden emin olarak al. Ey kalp ehli dost söylediklerimden ibret al! SAİD TOPRAK Said Toprak |
Elhamdülillah
ŞÜKÜR Hengâmeyle geçerken günlerim Günahlarım için ah edip inlerim Kapıların yalnız Hakk’a açıksa Akıp da yakar gönlünü ilahi aşkla Şükürle ziyadeleşirse nimetler Yaptıklarımıza şahit melekler Toplu çarptıkça mümin sineler Sindiremez küfür yayan kirli eller Aramak bulmaya bir adımsa şayet Eşrefi mahlûksun sen bunu hisset Onun yolunda olursa kutsi hicret Havayı kaplayamaz hiçbir kasvet Malı mülkü verirsen sahibine Garibi fakiri görürsün herhalde Gidiyorsak biz de aynı gemide Kardeşçe asılalım küreklere SAİD TOPRAK Said Toprak |
Elmas Zaman
ELMAS=ZAMAN Zaman çok kıymetli işlerini iyi taksim et Saçın, sakalın ağarmış sarmalamasın dert Aktab-ı Erbaa ilimleri süzmüş bilirse fert İfan ehli kimselereyse yeter tek bir işaret Ne çok uğraşıp durursun kendi çevrenle Önce kendini değiştirmeyi denemesen de Bu kapıya kim gelirse gelsin de hoş gele İnananlar cömertçe ikram eder seve seve Biraz geç mi kaldık bu hayır işlerinde de Aynalar bile tanıyamaz oldu bizleri niye O üstünüz nutukları atanlar arttı üst üste Hangi kitapta var ki, bu tembellik bizde Mühim bir kaidedir; denge irfan ehline Dost ol birlikte yaşadığın kardeşlerinle Defol de o ayrılık tohumu eken cahillere Nasıl böyle alt olabiliriz küffara gafilce Hikmete binaen kabul edilmemiş o duan Ümmete rahmet gelen o musibetler şu an Girmeye layık gönül arıyor yüce Kur’an Asr’ı Saadet unutulmuş müminlerse viran Uyan, aymaz kişi haklısın tek bir kişisin Savaşı kazanmak için çarkın son dişisin Müslümanların derdiyle dertlenmemişsin Bunca kötülük arasında tek iyi sen misin Gönlün hangi tarafa akıyorsa doğru söyle Geceyle gündüz neden düşman birbirine O sırrı sen de çözdün mü ilahi emir böyle Dostlar acı ama doğru der bunu bil böyle SAİD TOPRAK Said Toprak |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:26 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.