![]() |
Derya Kızılgöz
Acı
Can bu can hey hat geçti zaman dün tutsağıyım yobaz ellerde bin yıllık esaretin öyküsünden akıyorum Can meyletmiş kendini çınara kökü için döne yana su araya ki bin yıllık suskunluğun koynundan akıyorum Can işte bu can acı ile duaklamış ömrünü sevgiye bundan belkide sevgiyi yaşamadan daha acı giymesi gözlerine Derya Kızılgöz |
Al Beni Sar Koynuna
Gözlerinde evrene açılan kapı önünde gözlerim usulca geçerken evrenine düşüm senle sırdaş vaktinin seyrindeydi Kim anlardı söyle sırrı ikimizden başka Yalnızlıkların koynunda çoğaltılan dargın bakışlar ve üzgünlüğün asilliği ile gülümserken günde hayata dün üstüne bin öykü dilleniyordu git gel dün kalakaldığım bir noktadan kazıdığım ören yeri sanki kazıdıkça kayda değeri az olan gülümsediğim hayat sordu seni sordu bana al beni sar koynuna Kentler geçti içimden yahut ben kentlerin içinden geçtim zehirin şerbetinin peşi sıra dağlarda kartalken en yükseğe uçan ovada bir tutam ottum susuzluktan sararan savaşlar içinde tükeniyorken insanlık zeytin dalları yağıyordu barış adına semalardan bir düşte bir gerçekte yaşamanın rengiydi içime dolan sen gök ben kızıllık al beni sar koynuna Gözlerinden inerken evrenine önümü aydınlatan loş ışıkla titrek bir mum alevinin söneceği ihtimali kadar ilerleyebilirdim bu uçsuz bucaksızlıkta oysa sende bulduğum sonsuz ışığın gücü oldu beni içinde tutan güneşe mecbur herhangi canlıyım yeryüzünde al beni al sar koynuna *******de yalnızlığım koyu bir düş örtüsü yıdız serpilir üzerine ısıtmaz içimi uzak ve sonsuz çoklukta yıldızlar güneşim olsun al beni sar koynuna Derya Kızılgöz |
Acuzenin Heybesi
Acuze bir kadın suretine benzetmişiz dünyayı doğurgan hayat yaşatmaya değil öldürmeye gayretli sanki gerisin geriye dönüyor dünya Acuze kadının suretinin yansıdığı hayat huysuz çirkin yaşlı… Hey be Heeeeey besi boş Getirdiği ne? unufak ettiği düşlerdir acuzenin heybesinde getirdiği un dargın hayatların üzgün düş ekmeği yendikçe ölümlü yaşlı çirkin dünya Gül diktiğimiz yüzün, renk renk güllü gülüşlü yüzünde gam,kasavet keder toplamak için hey be Heeeeybesinde götüreceği ne giden gün ömürden bir yaprak gazellerimi alsa ya bari yooook düşlerimin taze dallarının peşinde Bugün değilse bile yarın elbet öteki gün yada ertesi vakitte acuze kadın ölecek diye Bekle de gör ne acuzelerin yetiştiğini ölmeden o kadın daha Doğurur,çoğalır elbet barışık değilsen hayatla… Derya Kızılgöz |
Albümden
Kork diyordu elindeki mitralyöz sev diyordu gözleri şaşkındı çocuk savaş şaşkınıydı adamasker karşısında... Derya Kızılgöz |
Anadolu Gezginlerine
Ay düşünce geceye bozkırın yorgun ayakları uzanıverir serin bir yaz gecesine Yıldızlar gökte parlak bir çekimle alıp götürür şamanı düşevrenine bilge sakalın gittiği uzakların seyrine durmuş gibi hapsettiği gözleri yıldızların içinde Düşünde ak sakallı efsanesi umudunun elçisi güneş çekilirken dağlardan içeri güneşin battığı yöne giderken bırakmıştı ardında uzağa bakan gözleri Ne çok şey anlatmıştı yola düşmeden önce anlattıkları koca bir sır hem zehir demişti zehrin dermanına düş yola sende yola düş demişti ya nereye Güneş henüz üzerine doğmadan kalktı Geceye yorgun güne dinç ayakları koştu tepeye vardı Ellerini birbirinin içinde ovuşturarak düşten gelen gücü umuda saydı güneşe yakardı yol ver bana yol veeeeer bana gözlerini kapadı o vakit gördü düşten gelen gücünü içinde peşine düştüğü sonsuz bir ışık vardı Derya Kızılgöz |
Anadolu Söylemcesi-5
Ağu içtim şerbet ile dert kuşandım hırka ile erenlerin gönlü ile dosta varam dedim geldim Nicedir yalın ayak hem divane hemi sayrılı dermanı dostta saklı varıp gidem alam dedim Dost cemali kapısında göynür özüm açılınca can dermana karışınca ağlamanın vakti gayri Derya Kızılgöz |
Anadolu Söylemcesi-6
Irgat tutmuşum bedeni cana Ha taşıya de götüre Cana koymuşum sevi canda sevi yana yana taşınsın ha o yana de bu yana Can ırgatı deleyler... Derya Kızılgöz |
Anadolu Söylemcesi 1
Nazenin.. Bir naz ki candan öte kırıldın mı ay guzum sanki oldun hali harap süzüldümü yine yüzün Fer çekilmiş gözlerinden kan çekilmiş bedeninden his çekilmiş yüreğinden söyle guzu neye küstün sana dolanan yılandır yılan değilse çıyandır el değmemiş nazenin solduran o hayındır hele dinle yolun olsun yolunda buğda altın olsun senden cefa almaya gör ömrü bitik beter olsun. Derya Kızılgöz |
Anadolu Söylemcesi 2
Güz ömrüne söz olanda yine yapraklar düşende öyle bir yol çıksa karşına güz ömrüne kış düşende Kış ömrüme düşmeden gel yüreğim kül olmadan gel yağdı yağmur düştü toprağa can toprağa dönmeden gel Yazdan yetti canım güze söz bitirdi haresini dilim lal Aklım ermesede gayrısına beklemek gönlün yaresi ola Kış ömrüme düşmeden gel Yüreğim kül olmadan gel Yağdı yağmur döndü toprağa can toprağa dönmeden gel Derya Kızılgöz |
Anadolu Söylemcesi 3
A benim guzum gınalı kekliğim dinle,dinle de bir yol aklını başına devşir. Kele şunun ettiğine ne den ki düşüngüsüz cahalın hali etme anikom sen bari dinle dinle,dinle de bir yol aklını başına devşir. Gara günler ayandır bana gülün dikeni var anla buban razı gelmez sevdiceğin adama gidersen,anikom helal etmem hakkımı sana, dinle,dinle de bir yol aklını başına devşir. Derya Kızılgöz |
Anadolu Söylemcesi 4
Söz geçiremedi haresine bülbül, yaprak ondan önce küsmüş dikene. Bahar gelmiş, tomurcuk düşmüş dalına gül açacakmış,bülbüle ne? yeşil yaprağın rengi sararmış gül açacakmış dalda yaprağa ne? Meğer bülbül güle yaprak bülbüle aşıkmış. Bunca zaman söylene gelen küllü küllü isli paslı bir yalanmış.... Derya Kızılgöz |
Armağan Arama Kendini Sun Hayata
Heyy sabahın ışıklarından çekip iplik iplik gözlerine dokuduğun ışık ne dedi bugün sana başladın mı günde de dünü yeniden kazımaya Ne kötü öyle değil mi yine küskünsün şu balkonun altından uzayabildiği kadar uzağa dallarını salan akasyanın renklerine hem dallarda renkleri sana şakıyarak anlatan serçelerin civirtisine bilmem söylemeye gerek var mı bahçenin demirkapısı açıldı kapandı az önce günaydınlaşmadın giden insanla dünyayla nasılsın Çok kardeşin var senin bilmem hatırlar mısın dünyanın her birim karesinde çok kardeş yürürken yarına gümbür gümbür ayak sesleri barışa kardeşliğe pençesine düştüğü ateş uygarlığından dünyayı almak için su taşımaya gidiyorlar Gidip döndüğün dönüp gittiğin geride metafor içine düşmüş çekimden yoksun bir gök cismi çağrılıyor dünyaya her gün bir nevi yitim değilse varlığın bir neşe yaşam kaynağın bil ki adanmış bir ömürdür şu dünyaya armağan Derya Kızılgöz |
Atasözlerinden Düşüngü-1
Su altında grev var bugün. Saman altında değil su altında. Grevciler asla sinsice oynamaz kozlarını, bilirler hainlikle yaşanmaz namus. Namus güvenmektir,güvenilmektir ve dürüstçe yaşamaktır inancını. Su altında grev var, dipten gelen dalga, vurgunculara,talancılara, soygunculara, yani kendini memleketin patronu sananlara, su altında grev. Su uyur, düşman uyur, hak.............. uyumaz. Derya Kızılgöz |
Atasözlerinden Düşüngü-2
Sırlarını aralamaya çalıştığımız şu koca dünyada, ne güven verici değil mi şu kardeşlik duygusu. Renk, ırk, memleket, çöl, tipi, yayla havasında oyna, oyna sal kendini kardeşlik coşkusuna. Amanın o da ne, bu bir bomba ki ne bomba, kaldır at, at, at... Ne yana atsam o yanda kardeş, atamam kardeşime, ne yandan geldiyse, o yana salla, salla, salla nasılsa yanlış hesap Bağdat'tan döner. Derya Kızılgöz |
Atasözlerinden Düşüngü-3
Güle diken güle bülbül güle gül verdim almadı. Toprağa renk yeşile ton suya bulut kattım olmadı. Cana sevi göze hasret ömre çaba sığmadı. Hayat dediğimiz kervan geçerken burdan, deveye hendek atlamak zor geldi. Heybeye vurdum yükümü, doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı. Derya Kızılgöz |
Av
Mutluluktan uçuyorsan, saçma bir kurşunla vururlar seni öldürmeye meyletmiş namlusu çağın kurşunlar fırlatır uçtuğun yere Ya bir de değilsen çok can yığılır kalırsın oracıkta mutluluğu paylaşmalı bu yüzden paylaştıkça çoğalsın her uçanın peşine kurşunlar hedef şaşırsın zig zag çizelim hadin hep birlikte Derya Kızılgöz |
Ay Düşür
Ne garip sondur anlamak Hızla geçtiğin zaman tüneli içinde durup soluklanırken ayırdımına vardığın yanılgılarla baş başasın. Kemiği yoktur anladıklarının peşi sıra gelen duyguların bundandır belki olduğu yere yığılıp kalışı insanın. Hep var sandığının yerinde koca bir yokluk uçurmadıysa seni bil ki artık ağırlığınca taş var içinde bağrına bastığın. Durduramazsın geriye dönüşün seyrini mecbursundur ayıkladığın yanılgıları yerine koymaya meydan okuduğun karanlıktır dün gelecek sonsuz bir aydınlık Senay karanlığa ay düşür Derya Kızılgöz |
Ay Gecenin Peşine Düşen Aydınlık
Gündüzü gece geceyi gündüz peşlerken cismi adem arı oğulun döngüsündedir hayatın Ay gecenin peşine düşen aydınlık günden kopup kaçan ben ay gecede sığındığım gecenin koynuna kıvrılırım usulca Miladı döner varlığının adem arı oğulun düne sonsuz yarına gebe Her yorgunluğun sonunda doğrulacak umudun tohumu bir ay *******i usanmadan günden kopup kaçan düşlere sunulan anımsatır günü doğurmaya yarınları. Derya Kızılgöz |
Bal Özü
sus zahmetine boyun eğdiğin tabiatının koynundasın gölgesi olmaz güneşin hiç bir ağaç altında Alev topu güneş bu iç çekirdek yaklaştıkça suyu çekilen kurudukça tozlaşansın Hangi arı alır ayaklarına seni ve hangi çiçeğe konar melissa belki kokusu tuz hem yosun Derya Kızılgöz |
Barbar Kim?
Emekten ne çok söz edilirdi önceleri para demek utandırırdı gönülleri, emeğini paylaşmanın kardeşliği iken onurlu yaşamak, ekmek derdinde çokluğun kaçırdığı paydır yaşamak Hey be barbarlar, savaş arabalı tekniğiniz, oklular üzerine tepeden, birer birer oklular onar onar öldüler. Şimdi savaş arabalı teknik para barbar kim? Derya Kızılgöz |
Başka Ve Öteki
Bilinenden ayrı meraktan kurnaz amaaaa bir o kadar da vay anasını dediğim dedik hay seni hayat bize dedin ya sen öteki eh diyelim diyelim ki öteki olalım gayri biz hem bu ellerden değiliz Düşün elinde sopası sormayacak mı hesabını ne başkası ne öteki Dünyalı olmak şu yana evrensel sırla özdeş şu kafanı kırarım Derya Kızılgöz |
Benzeti
sınırlarının çizildiği saltanat ömrün tek adım erleriyiz tek adım dur dur tek adım dur dur tek... ve önümdekiler arkamdakiler tek sıra intizam ense takibindeyiz Ne yana baksan kırbaç hatta aklından geçirsen şakırtısı kırbacın sürüyerek kaldırdığımız ayaklarda pranga yürüyormuşuz meğer tek adım dur dur tek adım. Peki ya içimizdeki koşma gücü neye dönüşür durdukça su yosun... Bağladıkça bağlanır ömür yosundan asalak bir yaşama bizde yaşayan mı yosun yosunda yaşayan mı biziz hem yakışmaz insan oluşun o sonsuz düşevrenine yosundan halatlara tutunmak akamıyorsun Derya Kızılgöz |
Bey Amcam
Griydi bir kent Üşüyordu sokaklar Evler büzüşmüş olduğu yere Seni arıyorum Hey Nerdesin koca insan Elleri büyük Yüreği büyük Aklı usta... Amcam Sen hala Yerinde Isınıyorsun dünün ateşi ile Ki ateş sandığın Kül En çok Belki de en çok bu yüzden Griydi bir kent Zıtlıkların birbirine kafa tuttuğu vaktin kararsızlığında İç içe geçmiş Siyah Ve beyazdı aslında Kararsızdı sokaklar Yaprak nedir unutmuştu ağaç Hatta çocuklar gri kocaman gövdelere Dallar çizip Ağaç diyorlardı Anlattığın bahar dalları Rumeli şekercileri gibi Yoktu artık Yokluğun içinde bir oyun Bu kandırmaca... Şeker istemiyorum bey amca Bana düşlerimi ver Ve dünün ateşli inançlarını... Ver ki ısınsın bir kent Dimdik dursun evler sokaklarda Dalları bezesin yapraklar Çiçeklensin ağaçlar Arılar ve kuşlar uçuşsun dallara İtirazın var mı? Amcam Bey amca Derya Kızılgöz |
Bileyik
Söyleki kılıç gibi bilenmiş sözü sustur beni yasaklıyım dar etmişim ya yerlerini vur dilime vur beni yasaklıyım Oysa iki cahilin bilediği kılıçtır elindeki susturduğun düşlerin vur beline yarının çünkü yasaklıyım Cezamda sensin tehtdidimde kaybedermişim seni terkedermişsin beni oysa yüreğimdeki gülle taşınır mı her yere vur dilime git hadi korkusuz sevmekle yasaklıyım Korkusuzluğun damarı geniş suyu bol yıkarsan yunar diller korkunun damarı dar karardıkça kararır yürekler Ömrünü al da git hadi bakma artık geriye bıraktığın yerde kılıç bilenmiş dönsende işlemez nafile Sanmaki gittiğinde gözyaşlarım sel olup ayağına ulaşır kollarım uzanıpda ayağına dolanır Yürek bu vazgeçmesede sırra ermiştir özü herkesşin lafı sözü yürütür gemiyi nasılsa sığdır suyu gittiğin yer geldiğin yer aynı perde Derya Kızılgöz |
Bir Akıl Bir Yürek Çağda
Doğadan alır akıl düşünüşün akışkan ve ritmik yanını kabahat varsa bu işte kabahat aklın Nefes özgür iradesine çabalarken yorar çağda doğasına yabancılaşmış insan soyu içinde çağa yabancı düşse bile çabalar çabası yaşamaktan yana Ebedi olan aşkın sularında yıkanırken ebediliğin dünden geleceğe taşıdığı sonsuzluğun içinde vakti önemsemedi yüreğim Kabahat varsa Vefa ile yoğrulmuş sadakati sunan yürektedir kabahat Bir akıl bir yürek bir olursa insana varır insan anladıkça daha ince daha çok daha derin sever hayatı Derya Kızılgöz |
Bir İnsan İki Yaşam
İki şekilde yaşar insan gerçekte, düşte. İçsel algının kurgusudur düş, gerçekle kavgalı olan. Bir parça yer açıp gerçeklerin kurulduğu uzamda görünür olmak içindir çabası, iki kavgalı yaşamı barıştırma çabasıdır insana düşen. İçsel algıdan kaçan gerçeğe teslim olmuş içselliktir aslında. Sanata dair ne varsa gerçekle düş arasında atılan ilmeklerle örülmüş dokudur her şeklinde özgünlük olan. Derya Kızılgöz |
Bir Soluk
Sana küçük bir soluk tuttum, kışın ayazında taze bahar kokusu. Koştum,koştum yetişirim sandım sana vardığımda sen yoktun... Derya Kızılgöz |
Biyolojik Saatimin Azizliği
Günaydın. Uyuya kalmışız bugün, güneş tepede çoktan. Biz değilsek peki ya güneşi kim uyandırdı. Bak şimdi çok darıldım güneşe ve geceye. Biz uyuya kaldık diye böyle mi yapılır, hoşçakalsız gidişler, umarsız gelişler, yakışır mı dost olana? Pencerenin önündeki koca ağacın ettiğine bak hele, serçeleri ağırlamış da uçurmuş çoktan. Biyolojik saatimin azizliği bu, vaktini şaştı belkide. Uydu teknolojinin ritmine yaban tabiatında müzelik kaldı akrep ve yelkovanı. Derya Kızılgöz |
Böyle Oldu Tutanaktır
Geleceğe dair umut vaad etmeyen bir koydan, çıktığım doğrudur. Gidemediğim uzaklıklar çekti beni ve derin okyanuslar, paçalarımı sıyırıp ayaklarımı daldırdığım havuzda oyalanmak bana göre değildi. Derya Kızılgöz |
Buğulu Hayat
Aklımın topladığı hayat Öğretti susmayı Oysa söylenecek söz çoktu özde dilime değmemiş bin hece Birbirine tutunmuş su damlacıkları gibi Yağacak güne dek sis Gözümün önünde Dil bu döndüremez kendini yasaklanmışlık vurulmuşsa dile kır esaretini yağsın damlalar düştüğü yere can suyu her dirheminde umut yeşerten Derya Kızılgöz |
Buzlu Döngü
Üşürsün, kül susmuş duman yok. zemherinin soğuğu gibi bu yokluk, çözülmeden buzun, dondurur tekrar. Derya Kızılgöz |
Büyüklere Masallar -6
Zamanda bir gün bir ufacık aralıktan başını gün yüzüne uzatan bir şey varmış. Hiç bir şeye benzemediği için şeymiş adı. Adı konmamış herhangi olmak öyle dokunurmuş ki içine acırmış içi acırmış acırmış ama acısının da onda alışılmış bir ritmi varmış. Hırçınmış ritm ve hatta yıkıcıymış. Her hırçınlıktan ve her yıkımın ardından dipsiz kuyulara inermiş gücü, öyle fersiz unuttururmuş kendini ki bunun adı sarhoşlukmuş. Alışmış yıkıp yıkıp da sarhoş olmaya ve hatta bundan çok ama çok haz almaya... Bir gün, başını ufacık aralıktan uzattığı günlerin birinde yağmur yağıyormuş, öyle bir yağmurmuş ki sicim gibi, hızlı, hırçın çoşkulu. Yağmur damlalarını sukuna vurduğunda kocaman bir gökkuşağı belirmiş mavinin yüzünde, sanki bütün renklerin türküsünü haykırıyormuş. İşte o vakit acısını renklere katmayı ve renklerle sarhoş olmayı öğrenmiş. Anlamış, öğrenmek denilen sınırsızlığa çağrılı olduğunu. Çıkıvermiş içerden ve girmiş yeryüzü denilen koca topraklara. Şey olmaktan çıkmış, her şey olmuş. Yer aranmış kendine bula bula insanın yüreğini bulmuş, girip yerleşmiş hiç zorsunmadan. Zorsunmamış duygu çöplüğü insan yüreğine girmeye ve başlamış süpürmeye, kini,nefreti ve öteki şiddetli kötü duyguları hem adı da varmış artık, sevgi. Derya Kızılgöz |
Büyüklere Masallar 1
Bir evin içinde bir yaz ve bir güz oturmuşlar konuşa konuşa sabaha uzanmışlar derken yaz acele güneşi aramış kızgın ve parlak olmasını buyurmuş Güz yazın çağrısından habersiz bulutları çağırmış ve tez yağmur olun güz toprağına diye konuşmuş Bulutla güneş karşı karşıya kalınca takvim hangimizin demişler birbirlerine bakakalmışlar sonrada içlerinde beliriveren merak karşılıklı aşka dönüşmüş Güneş bulutu görünce kızgınlığını ve parlaklığını bulut güneşi görünce damla damla suyunu birbirine sunmuş bütün evren böyle bir aşkın üzerine kurulmuş. Derya Kızılgöz |
Büyüklere Masallar 2
Belliki kafası bozuk idi değneğin vurdukça vurdu davarın beline değnek kırıldı düştü yere evet, evet bozuktu taşların kafası atıldıkça atıldı sürünün üstüne Yayıla yayıla indi sürü su başına kaval orda düştü suya belli belli bu kavalın kafası bozuk çalmaz oldu diye çoban kavalı fırlattı öteye içtikçe içti içtikçe şişti davar kavalın sesini bekleyeceğim diye Köpekler iş yapmıyor sürüyü toplamıyor su başından alamıyor dedikçe dedi vurdukça vurdu çoban sonrada koştu köye kurt girdi diye sürüye yalancı yalancı çoban köylü gene koştu gene. Derya Kızılgöz |
Büyüklere Masallar 3
Tilkinin önünde peynir kargadakini istemiş kargada ki peynir gelmiş beğenmemiş Çünkü maksadı kargadan almakmış kandırmakmış işi ve de eğlencesi Birgün karga yine dalda koca peynir gagasında karga sesin ne güzel deyince hain tilki karga aşağı süzülüp pençesi ile yolar tilkinin yüzünü Tilki sızlana dursun peyniri yedi karga ardından o güzel sesiyle başladı şakımaya ya pençem ya pençem pençem nasıl pençem. Derya Kızılgöz |
Büyüklere masallar 4
Ağaç ve kuş iyi iki arkadaştı. Kuş şakırken en güzel ezgilerini ağaç,yapraklarını rüzgara bırakır hışırtısı ile eşlik ederdi kuşa. 'Kuş kardeş' diye başlardı söze ağaç; ardından sorardı,sorardı sorardı ve dinlerdi kuşbakışı koca ovanın en içten ezgilerini. Kuş kardeş ağacı görmeden görüp de dalına konmadan konup da şakımadan edemezdi. Uçardı,dolanırdı, gene gelirdi dalına ağacın. Gene şakırdı ezgilerini kuşbakışı ovanın. Bir gün gayretle kanat çalarken ağaca doğru, korkunç bir gürültü ile irkiliverdi yüreciği. Uzaklaştı hemen oradan, çok uzaklaştı sesleri duyamayacağı kadar öteye vardı. Soluklandı. Ama ağaç arkadaş aklından çıkmıyordu. Ya başına bir iş geldiyse! O sesler ya... Hayır! Hayır! diyerek çırptı kanadını göğün rüzgarını yararak. Devrilmiş ağacın başına vardı. Demek o ses bir hızar sesi idi ve sen yoksun artık, diye ağlaşırken kuş ağaç çıkmıştı çoktan bir uzuuu........n yolculuğa. Ağaç sayfa sayfa kitap oldu, kağıt oldu. Kuş ayrılmak istemedi ondan. Bir çocuk bunu hissetti. Bu yüzden işte çocuk kağıda hep kuş resmi çizdi. Derya Kızılgöz |
Büyüklere Masallar 5
Çok adam varmış uzun da bir yol. Bu yolu geçmek zorunluluk, yolda kalmak ölüm demekmiş. Adamlar kendilerini yolculayanlarla helalleşip dizilmişler üçer beşer. Yol incelmiş yol kalınlaşmış. İnmişler,çıkmışlar,dolanmışlar yol bitmek bilmemiş. Aylar geçmiş. Karlar yağmura yağmurlar kor sıcağa karışmış. Develerden inip ata, attan inip eşşeğe, binmişler. Eşekten inip yaya yürümüşler. Aç-tok,rezil,sefil biraz hoyrat biraz silik böyle de yaşanmaz deyip, dönmüşler gerisin geriye ve dayanmışlar omuz omuza. , Birçok adam,kadın ve çocuklar varmış, uzun da bir yol. Yolu gitmek zor, yolda kalmak ölüm demekmiş. Az gitmişler uz gitmişler dere tepe bir arpa boyu falan gitmişler varıp orta yere dikilmişler. Yeri çevirip çitlemişler, ekmişler biçmişler. Aç- tok,rezil,sefil bir düzene meyletmişler. Büyümüşler,küçülmüşler,ağlamışlar, gülmüşler sonunda olmuşlar kim kimin umurunda ha işte böyle umur dışı kalmış dünya. Derya Kızılgöz |
Cam Küre, Okyanus Ve Baloncuk Üçlemesi
Camdan bir küredeyim, izleniyorum izleniyorum. Akvaryumda balık mıyım be! Ne yana gitsem cama değiyorum, değiyorum. Okyanus düşlemleri ile ırgat varlığım, yüzgecim camdan geçmiyor, ufluyorum ufluyorum, köpük baloncuk gibi, şişer de patlar belki. Umuyorum umuyorum. Derya Kızılgöz |
Can Dosta Cevap-2
Hayat görüşü, mekanla zaman arasında tel tel dokurken yaşamı dönüştürmelisin kendini hayatın görünürlüğünde, üretkenliğin damarlarında akışkan olmalısın hayata insanlık taşımak için. Taşıdığın insanlığın dirhemini paylaşmanın kuvveti kadar çekersin yaşamı. Hayatı paylaşmanın coşturduğu güçtür insanlığın, ömrünü adadığın sebebin hayat görüşün dokurken ince ince hayatı, yaşamın aynısısın. Benim de içinde olduğum,soluduğum yaşamın aynısı. SERFİRAZ'A Derya Kızılgöz |
Can Dosta Cevap
Yaşamın yansısında görürüz kendimizi, birimiz hepimizi, çoğaltırız ırmak bakışlarımızla sevgimizi... Hayata bakışın yansısıdır yaşadıklarımız, bu yüzden en çok yaşadıklarımıza aşinayız. Sen ki dost gülüşünü sesine katıp her daim yanında oldun hayatın, hadi söyle şimdi, karşılığında ne alırsın? Derya Kızılgöz |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:36 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.