![]() |
Yahya Harbalioğlu
Abartılmış Bir Şiir
Maviliklerden esen rüzgarı Erik çiçekleri selamlıyor Bulutlar tertemiz silmiş göğü Hani yazsam Mübalağa diyeceksin belki ama Senin kadar güzel bir bahar var İstanbul'da Bir bahar ki gülüşünü andırır Bir bahar ki Uğruna can vermem için beni kandırır Yahya Harbalioğlu |
Acı Gerçek
Geride kaldı kavak yellerinin titrek yaprakları Tereddüt ve heyecan Kalbi taşlardan önce sırılsıklam eden dalgalar Ve dalgaları delirten rüzgar geride kaldı Yağmur damlası buluta dönmez kıyamet kopsa Her saniye püskürtülmesi imkansız askerlerin sert adımı Geride kaldı inanç ve umut El ele verilen yeminler hem de rüzgara karşı Sevgiliye derilen güller Geride kaldı Yazık oldu geride kaldı ipek saçlara dokunan titrek eller Şiirler ve şarkılar Umutlar ve korkular Allah'ım her şey yani Serçelerin telaşı bile geride kaldı Çiçekli baharlar bereketli yağmurlar geride kaldı Yarınlara dair tüm düşler Bastığım kaldırımın kırık taşları gibi geride kaldı Hiçbir şeyin farkında değilmişim senden önce Güzelim benim Güzelliğini görmemi sağladığın ne varsa Seninle birlikte Geride kaldı Yahya Harbalioğlu |
Açıklama İstiyordun
Seni niye mi seviyorum Çünkü kimileri çok güzel Evet çok hem de sanıldığından da güzel Ama sadece çok güzel Çünkü kimileri çok zeki Hatta gözüktüğünden çok zeki Ama sadece çok zeki Çünkü kimileri de Allah var çok iyi Hatta bilindiğinden çok daha iyi Ama sevsinler sadece çok iyi İşte şimdi anlıyor musun Neden sende direttiğimi Ve nefes aldığım müddetçe Neden senin için direteceğimi Yahya Harbalioğlu |
Ada
Koyu mavi ortasında bir avuç yeşilde Umudun koynunda Bir nefes huzurda Bulutlar örtmese çıplak kalacak tepelerin eteğinde Tuzlu dalgalara basarken ıslatmıştın eteklerini Kulağının ardındandan firar ediyordu yaramaz saçların Kolların ırmak gibi süzülüyordu parmaklarından Aşk bir köpüğe benziyormuş biliyor musun Tadı tuzuyla kabarır yürekte Aşık patlayıverdi mi sırra kadem basar aşk Baş başa bırakır aşığı bin bir güzellikle Başka adalara kaçar tahrip edici haliyle Batan güneşe bakıp Sevdiğine şiir yazan şairlerin ayağını ıslatır Ayaklardan sızar Gözlerden süzülür yaş halinde Sökmez hiçbir dua Sevgilinin alnındaki kakül Çit olur sarar umudu geleceği Şarkılar efsanedir artık Şiirler masal Koyu mavi ortasında bir avuç yeşilde Umudun koynunda Bir nefes huzurda Kararır çoğaldıkça beyaz bulutlar Mutluluğun ayak izlerini Tuzlayıp afiyetle yutar dalgalar Sevgili kim bilir nasıl ve nerde bilemez ki Neyi düşüneceğini bilmeyen şair Yahya Harbalioğlu |
Cellattaki oraktan ibaret mi sandın hayatı
Yarım inmiş bayraktan ibaret mi sandın hayatı Kuş sütü eksik bereketli bir sofradır hayat Kupkuru çörekten ibaret mi sandın hayatı Nazlı nazlı dalgalanır güzellerin ipek saçı Kırılmış taraktan ibaret mi sandın hayatı Üç beş gün mü sürer ürkütmesin bu hazan Sapsarı yapraktan ibaret mi sandın hayatı Gül kızıl dal yeşil gök mavi bulut bembeyaz Kapkara topraktan ibaret mi sandın hayatı |
Dev bir orduya meydan okumak sanki
Sevgimi huzurunda anlatmak inan ki Korkuyla titrerken yüreğim aslında Yerinde sayan askerlerin sarstığı meydanda Kirpiklerin dizilen okçu askerlerdir saf saf Ve aşkımı söylemek slogan atmaktır saf saf Hadi merhamet etti veya ikilik çıktı diyelim okçularda Ok yaydan çıkmadan baktı ve gördü gerçeği onlar da Kılıçlarına ne demeli gamzelerin ordusuyla Başa mı çıkılır sel gibi akan suyla Asker sayısına eşitler alimallah Kanayan ciğerimin parçalarını ah ah Hezimet ganimet ya hani Diyelim ki kaçabildim gamzelerden hayalsiz bir dünya fani Ya saçların Korkulu rüyası masumların açların Bana bahtımı hatırlatıyor Savşsam ölümü savaşmasam mezara sığmaz vücudumu atıyor Savaşamam savaşamam o saçların mızraklı bilmem kaç alay... Alay eder benle herkes savaşsam alay! |
Hangi acı kanatıyor kalbimi
Bir isim ver şuna ne olur İmkansızlık mı yalnızlık mı aşk mı hüzün mü Paslı mızrak sanki çıkmıyor böğrümden Ad ver buna ne olur Ad ver de ilacını arayayım İlaçsızsa öğreneyim neye katlanacağımı Bıktım yaşamın zindanındaki voltadan Müebbet sensizlikse ferman artık bileyim Gülleri az bu hayatın dikenleri çok Her zaman mı hüzünlü şiirler yazdıracaksın bileyim Mehtabın halesine daha az bakarım en azından Her adımda senin ismini hecelemem Gülüşünü çiçeklerle kıyaslamam Her yudumda her nefeste dolup taşmaz yüreğim Bir isim ver artık şuna Ver de kurtar beni... |
Ah şu çiçekler
Şu kır çiçekleri Bir de sevdiceğimin gözleri Hangisine baksam zaten Aklıma gelir diğerleri Ah şu çiçekler Şu kır çiçekleri Tepelerin yanaklarından süzülüp Nazlı akan nehrin kenarında açan Kır çiçekleri Baharın istilacı askerleri Şairlerin sözlerinden daha anlamlı Yıldızlardan daha çok Yağmur damlalarından daha bereketli Ah şu çiçekler Şu kır çiçekleri Ve sevdiceğimin gözleri Ömür oyununun en heyecanlı iki perdesi Kurak yüreklerin bulutlu müjdesi Soğuk kış gecesinin huzurlu hikayesi Rüzgarlı bahar sabahlarında Yeşil kırları süslerken çiçekler Birbirleriyle karşılaşır bu ikisi Hasta ruhuma can üfler rüzgar Kalbimden beter çırpınır çiçekler Gözlerin çözülmez iksiri Ah şu çiçekler Şu kır çiçekleri Bir de sevdiceğimin gözleri Hangisine baksam zaten aklıma gelir diğerleri |
Derdim bulaşsa herkese hastaneler iflas eder
İlaç olmaz öyle derde eczaneler iflas eder Bir görünsen aleme sarhoş eder güzelliğin Kızıl şarap akar gözden meyhaneler iflas eder Yanı başındayken senin gurbetine düşer aşık Arzuhal asla ulaşmaz postaneler iflas eder Akıl mantık hiç kar etmez bilmek bilmemek boş Hem alim hem muallimler dersaneler iflas eder Tatlı dilin yoksa Yahya'ya zehir zıkkımdır bu dünya Şeker taşan dükkanlar pastaneler iflas eder |
Aklımdasın hep her an her saniye
İçimde bir şeyler kanatlanır durur İmkansız olman kimin umurunda Sen aklıma gelince şenlenir gece Koşuşur dört bir yana yıldızlar Gözünü dört açar mehtap Deniz nasıl heyecanlı nasıl Işıl ışıl şehirlerim seni tanıyalı Buğdaylar daha bereketli toprak daha cömert Dağların başında rüzgar eteklerinde gelincik Şiirler dile gelir seninle Saatler güle oynaya geçer Bahçelerde bülbül şakır var ya Aklımdasın ya hep Nehirler koşar Papatyalar donup kalır şaşkın bir mutlulukla İmkansız olman kimin umurunda Sen hep aklımdasın yeter bu bana Kime nasip yaşamla bütünleşmek aşkınla Caddeler uzar gider sevda şiirleri gibi Hep denize çıkmaz ama olsun Varlığın yeter gülüşün Aklımdasın ya hep ne kadar güzel Yutkunabildiğim ve ellerimi hissettiğim her yerde Bir yunus gibi dalıyorum denizinin hayallerine Aklımdasın hep her an her saniye İçimde bir şeyler kanatlanır durur İmkansız olman kimin umurunda |
Ne yana gitsem olmuyor
Sarmalamış beni çaresizlik Kaçsam bir türlü Kaçmasam daha bir felaket Tarihi sakladım yarınlara Hem suçlu hem güçlüsün Ama olsun n'olur sen beni affet Susuzluğum boğacak beni Gözyaşının nehrinde Sağır ediyor beni sessizlik Kapıma değiyor ama Hiçbir mevsime ait değil bu rüzgar Saplanmışım kumlara Deniz gözlerin kıyısında Çürümeye terk edilmişim Paslı zincirden başka kaybedeceğim yok Trenler istasyonlara yaklıştıça Uzaklaşırım senden Raylar hem eşit yalnızlığıma Hem paralel Semalara yükseldikçe Aşağılar beni bu alçakça kaçış Valize sığdıramam yoksulluğumu Deli edecek beni akıl yürütme Bu çıkmaz sokak Bu çaresizlik Ve beni sağır eden bu dilsiz yürek Atsan atılmaz satsan satılmaz Kaçamıyorum işte Sensizlikten kurtulamıyorum Kalabalık şehirlerde Yokluğun beni yalnız bırakmıyor |
Artık ölsem de olur
Yaşadım yaşayabileceğimi Yaşamam gerekenlerin hepsini değil belki ama Artık ölsem de olur Annemin sıcacık yemeğini yedim Babamın dayağını Müzik dehalarını dinledim Bir de dedemin öğütlerini Tanık oldum hakkın yerini bulduğuna Saraydan Kız Kaçırmaları'na Ve Bitmeyen Kavga'lara Umutlu beklelyişlerden hüzünlü vedalara Gördüm görebildiklerimi karanlık ve umut arasındaki hayatta Yaşamam gerekenlerin tümünü değil evet ama Yaşadım yaşayabileceğimi Artık ölsem de olur Tırnaklarımla derinleştirip kazdığım çukura Erik fidanı diktim mesela Evimizin ordan akan nehri geçtiğim yalın ayklarımla Tırmanıverdim ceviz ağaçlarının doruklarına Yorulmayı aklıma getirmedim Çiçek açan portakal ağaçları arasında kaybolan yollarda Derdimi anlattım sahillerde dalgalara Farkına vardım yıldızların Çiçeklerin böceklerin kuşların Hüzünlü şarkıların Bitmeyecek ayrılıkların Gelen olmadı genelde ama Bekledim de oldu içinde kuytulukların Yaşamam gerekenlerin tümünü değil ama Yaşayabildiğimi yaşadım en azından Gördüm en azından ağlayışını ve gülüşünü Bana hayatın doğmak ve ölmek olmadığını öğretenin Gözyaşlarıyla yağmuru ve bereketi Tebessümüyle güneşin bahşettiği hayatı gösterenin Bir gazel yazmak için kalemi tutar gibi Tutabildim Evet tutabildim ellerini Artık ölsem de olur! |
Az sonra kalkacak on otobüsü
Geliyorum yolumu sen bekle anne Yolcu eden yok beni bul ilden Arala pencereyi yokla anne Zahmet etsen sana kırılacağım Ağlarsan şakam yok darılacağım Yalnızca sımsıkı sarılacağım Kabahatlerime birini ekle anne Yol çok uzun ama işte bitecek Cebimde param var bana yetecek Yiyecek de var idare edecek Sofradan bir tabak sen sakla anne Sana bir şey aldım beğeneceksin Masraf ettim diye söyleneceksin Zahmete gereğe değineceksin Hakkın sığmaz ne kalbe ne akla anne Benim için ağlayan bir sen varsın Hem anasın hem dostsun hem de yarsın Öğrettiğin duamı bir sen duyarsın Kara talihimi sen akla anne Dün yine düşümde gördüm ben seni Alnımda hissettim sıcak buseni Ayırır mı Mevla can ile teni Sen de Yahya diye sayıkla anne |
Gün gün şafak sayan asker kardeşim
Gün geçer kendini üzme yeter ki Bu yolun da bir gün biter yoldaşım Bir tüfek bir morali bozma yeter ki Üstüne hürmet et asta merhamet Üzseler de seni sen yine sabret Unutma ki sabrın sonu selamet Bu şansa talihe kızma yeter ki Sevdiklerin senin yolunu gözler Senden daha da çok şafağı gözler Yaraya tuz ekler karamsar sözler Hasret çeken kalbi ezme yeter ki Her hafta mektup yaz sevdiklerine Zaten senden başka kederleri ne Keder katma n'olur kederlerine Bedbaht olduğunu yazma yeter ki Senin akıttığın yaşın heladir Nefesin suyun aşın helaldir Her hafta sana çarşın helaldir Güzellerle abartıp tozma yeter ki Gerçi asker adam hatalar yapmaz Hata yaptıracak yollara sapmaz Ayda bir kadehten kıyamet kopmaz İçip bir yerlerde sızma yeter ki Sevdiklerin gibi gönlüm seninle Hem gönlüm hemi de aklım seninle Hediyedir bana ölüm seninle Ali Yahya'ya küfür dizme yeter ki |
Sisin çöktüğüne bakmayın ormanlarıma
Yağmur dinmez sandınız dindi işte Bu sis de geçecek göreceksiniz Güneşin bayrağını gönderime çekecek zaman İnce boyunlu esmer çocuklar büyüyecek daha Kitaplarda bozulup Gözlük takacak yemyeşil gözler Sarmaşıklar örtecek yıkık duvarlarımı Beni daha iy tanıyacak zeki meraklılar En azından tanıyacak Tutunun ey gökte ışıldayan yıldızlar Yarınlar sizin gibi parlak olacak Sık dişini derinliklerdeki midye Ak alınlardaan damlayan ter heba olmayacak Yatağı değişecek hayat ırmağının Dağ gibi yüreğimle durdum mu önünde Kırkikindi yağmurda damla olacak Benden bahseden şiirlerin her sözcüğü Söküp koparacağım pas tutmuş korkuları Hayatın tarlasından söküldükçe Serpilir tohumlarım bereketli gözlere Mehtapta salınan papatyalarımı görür bestekarlar Kıskanır cırcır böceklerimi Var oldukça bu deli rüzgar Bu tebessümü kumralların Ben de hep var olacağım Sevdalılar şarabımı içtikçe Ben daha çok dolacağım Dolup dolup taşacağım |
Kumsuz ve tuzsuz olmaz ayağını yıkayan deniz
Dalga köpüksüz olmaz Olmaz ya olmaz işte Hüzünler yalnız kalmalar üzmezse olmaz Rüzgar bu ya hani esmese olmaz Bu yağmur ya yağmasa olmaz Nehir olur ya akmasa olmaz Gitsin alsın başını gitsin nazlı sevgili Acıtsın şurada bir kafeste çırpınan öksüzü Herkesin harcı değil hüzün Adam gibi hüzünlere hazırlar kalbi Saçlarını toplayan yarin vedası Aşka ömür biçer şiirler sonra Hırpalandıkça kıvama gelir yürek Bir sonraki sevda için Sonra katlanır üst üste Yar hasreti Memleket hasreti Derken Kendini binlerce yıldız altında Yarım bir ayın huzurunda bulursun Hiçbir acı daha elim olamaz Cırcırböceğiyle coşan akşamıyla Bu hayata veda ihtimalinden Her sevda başlar ve biter şiir kitaplarında Ya bu hayat da bir gün biterse |
Sana aşkı öğretmek istedim ben
Şair Safahatini Çilesini Selam vermeyi simitçiye bile Küfürbaz şoföre kolay gelsini Kitaba yöneltirdim okumaya Umudu sevgiyle dokumaya Nasıl tutardı hem de saf maya Yağmurda seçerdin sevgi sesini Çekik gözlere yığıp bilgiyi Yüreğine kazırdım aşka ilgiyi Onuru inancı çıkarsız sevgiyi Öğretmek sana insanlık piyesini Pırıl pırıl gözlerle dinlerdin beni Yolldaş ederdikr uhunla bedeni Kardeş edip ağlayanla güleni Kalleşe verirdin ama dersini Gez sonra dünyayı diyar diyar Sevilecek ne kadar çok şey var Sevinç gözyaşıyla nemlensin her duvar Gözlerindeki umudun dağıt hepsini |
İhtiyacı olana çıkmaz piyango
Şansı olana çıkar Elinde biletiyle gazeteye bakan birini gördüm Kopmuş kayışında eski püskü bir ip Rakamları bile okuyamıyor Kokusu burnun direğini kırar Anasına avradına sövüyordu adam öyle şansın Bir gazeteye bir biletine tükürüp Kimi selamlayacağını kendi de bilmez piyango Belki işini bilen bir memura gülecek şans Yahut vergi kaçıran bir fabrikatöre Bir manava Bir askere Bir şoföre Ya da kim bilir kapıcıyı bulur kaçıncı kere Sonra şafak attı bende de anladım İhtiyacı olana değil şansı olana çıkar aşkın piyagosu da Aşkın şarkıları onun hüzünlüdür hep Gerçekten sevgisi olana değil Şansı olana tebessüm eder Belki işini bilen bir memura gülecek şans Yahut vergi kaçıran bir fabrikatöre Bir manava Bir askere Bir şoföre Ya da kim bilir kapıcıyı bulur kaçıncı kere Rüyaları işgal eden sevgililerin Belli olmaz kimi seçeceği Sövmek saymak nafile Hem yakışmaz sevgi yüklü şaire |
Savaştan kaçan askerdir
Aşksız çarpıyorsa yürek Aydınlatmayan fenerdir Aşksız çarpıyorsa yürek Petektir arısız balsız Ağaçtır yapraksız dalsız Gelindir duvaksız alsız Aşksız çarpıyorsa yürek Harfi yazılmaz hecedir Sabahı olmaz gecedir Tahtsız ve taçsız ecedir Aşksız çarpıyorsa yürek Kokusuz renksiz çiçektir Ağaçsız otsuz böcektir Yakasız kolsuz yelektir Aşksız çarpıyorsa yürek Suyu kurumuş deryadır Topraksız taşsız dünyadır Aşık olmayan Yahya'dır Aşksız çarpıyorsa yürek |
Gece saçların sabahı getirmiyor bana
Soğuğuna bahar gelmiyor Nerede kuş cıvıltıları kahkahaların Kır çiçeklerini bana vaat etmişti gülüşün Nergisleri Zincirlemişsin bana martı kanadı ellerini Sisleri dağılmıyor şafaklarımın Ayaza maruz kalıyor yıldızlarım Gülüşün doğmuyor Dağ gibi yığılmış dedimin ardında Kış uykusunda umutlarım bakışın Yüreğim yalnızlığın ateşinde kızarmışken Donup kalmış baharı tanımaz zemheride Tuhaf çelişki yedi bitirdi beni İsmini bilmenin huzuruna İşkence ediyor Nasıl olduğunu bilmemenin celladı Tutunduğum kırık dalım bu avuntu zaten Başını yastığa koyduğunda göremiyorum ama Tanıdım seni Güzel mi kötü mü olduğunu bilmediğim Dönek dünyada Seni bilmek Ayaklarımın uyuşacağı zamana kadar Yaşadığım Ve yaşayabileceğim en güzel şey.. |
Habersiz gel çalma kapımı
Sisleri arasından ayaz karanlığın Adımlarınla erit mesafeyi Nemli kalıdırımları bile uyandırma Yıldızlar titrerken soğuktan Kabarmış yüreğim yığılmış dağ dağ Bulut gibi kanlı ciğerler Sessiz sedasız doğ semalarıma Çil yavrusu gibi dağılsın karanlığım Söyleme bir söz şimdi İstemiyorum bir damla yaş kar boran Geldin mi anlarım Geleceksen sessiz gel karanlık hücreme Ayrılığın fırtnasından yorgun söğütlerim Çıt çıkarmadan infilak eder hüzünler Yalnızlıklar karanlıklar Çünkü biliyorsun Ay sessiz doğar |
Aynı şehirde mi yaşadık gerçekten biz
Aynı kaldırım taşlarına mı bastık yani Belki aynı otobüse de binmişizdir kim bilir aynı koltuğa Verdiğim bozuklukları paranın üstü diye almışsındır hatta Hilale aynı yerden mi baktık biz yani Dilencilere sen de acırsın değil mi Sen yeşilinde geçtiğin lambaların Kırmızısı bekletmiştir belki beni Çiçekçiler sırnaştılar mı sana da Aynı şehirde yaşadık mı gerçekten biz Rüzgar uçurduğunda şemsiyeni Islandın mı peki sen de Bakmışızdır aynı vitrinlere mutlaka Aklın kemanda ama senin de Sen de gitarı sormuşsundur belki Aynı bankaya aynı eczaneye girerken O güzelim ellerinle dokunmuşsundur aynı cam kapılara Denizden gelen hava değdiği kesin ikimizin yüzüne Serçeler ikimizin tepesindeydi yani Can kurtaranın sesini aynı anda duyduk belki de Aynı kitapçıları gezdik ya düşünsene Aynı satırlar için aynı tebessüm Aynı şehirde yaşadık biz çünkü Aynı zaman diliminde hem de Aynı şarkıları mırıldandık belki de Aynı banklarda dinlendiğimiz bile olmuştur Aynı boyacının beklentisini boşa çıkardık belki Masal mıdır nedir bu sence rüya mı Düşünsene Sen ve ben aynı zaman diliminde Ve aynı şehirde.. |
Gökyüzü bahtımdan kara
Yüzümü kara çıkardı hayat Arabeskten beter ömrüm artık Lodos ayrılık türküsünde keman çalıyor Fidanlar her bahar çiçek açıp Her güz yaprak dökecek Ben senden ve yarınlarımızdan uzak Fırtınalarda yelkenler yıpranacak Ayaklarda terlikler eskiyecek Tellere takılacak uçurtmalar Kahkahalarına karışmıştı dalgalar zamanında Elini tuttuğumda -Bir temmuz sabahıydı değil mi- Güneş ufkun perdesini çekmişti Mehtap göğün esmer gerdanında zümrüttü Yıldızlar dipsiz hazine kuyusundan taşmıştı Şimdi uzaklardan uzaklardasın Hayallerden uzak Dalgalar gibi yumruklasam mı Kalbinden katı taşları ne Gökyüzü canıma kasteder ayrılık gecesi çünkü Gökyüzü bahtımdan kara Yüzümü kara çıkardı hayat Arabeskten beter ömrüm artık Lodos ayrılık türküsünde keman çalıyor Ayrılık gecesi gökyüzü Mehtabı tek göz Yıldızları sivilce Yalvarmamı tınlamaz şaşı celladın suratı |
Benzincinin yanı dediler
Az ilerde Yüreğim tutuşmuşken Sordum benzinciye Aha şura Bu kadar mı basit Aha şura Sanki senin için karanlıklarda yolumu kaybetmemişim gibi Sanki aç susuz ve uykusuz kalmamışım gibi Sanki ismini söylerken damlayan gözyaşımı duymamışım gibi Hiç kavga etmemişim gibi söyleyiverdi Bacanak Market aha şura Birkaç türden bir demet yapmıştım Gül kasımpatı filan Bir de kitap almıştım sana Bir de sevdiğin tarzda sürüyle ezgi Bir de en sevdiğin renkten birkaç toka -her dilbere yakışır- Kır saçlı biri dilsiz bir çocukla yolladı beni evinize Yüreğim önümdeki çocuktan çocuk Yüreğim önümdeki dilsizden dilsiz Eyvah çikolatayı unuttum sevdiğinden hem de Son kez gördüm boyun büküşünü -rüyaları saymazsak- Sesini duymadım bile Bir kuğu gibi süzülüp kayboldun gözden Ne güzel isimdi oysa Bacanak Market Her şey güzel gerçi senden bahsederken Yüreğimin yangını çiğerlerime sıçramıştı çoktan Benzincinin ordan minibüse binerken |
Ufalıyorum bakışlarında
Karanlık denizde bir girdap yutuyor gözlerimi Caddelerinde kayboluyorum saçlarının Her teli belalı bir çıkmaz sokak Gülüşünün bahçesine girdiğimde Karşıma ne zaman kim çıkar bilmiyorum Büyülü bir bahar evet ama Köze basar gibiyim Çiğ düşmüş bir bahar sabahı bakışın Menekşe gözlere dalmışım Gül yanağa Lale dudağa Nerden takıldı kalbim bu ağa Hüküm sürdüğün sarayında basılmışım Ulu orta güpegündüz hem de İnci dişine zümrüt gözünün ışıltısına Faltaşı gibi açılmışken gözlerim İzahı yok enslendim Kirpiklerin yolumu kesen mızraklar Ufalıyorum bakışlarında Karanlık denizde bir girdap yutuyor gözlerimi Gözlerin senin İki papatya bazen Çalışkan arılara yem atıyor bir yandan Gözlerin senin bir deniz canavarı bazen de Kirpikten binlerce kol yutuyor bakışları |
Nasıl böyle gülebiliyorsun
Tebessümünün imzası zihnimden silinmiyor Sesin öyle sinmiş ki kulaklarıma kahkahan Elinin beyazlığı parmak uçlarıma kazılı Mezarım kazılıncaya dek Gel gelelim Balık hafızalıdır benim kalbim Her bakışta unutup yarasını Dalıyor gözlerinin karanlık denzine Çırpınıp duruyor kirpiğinin oltasında Bülbül dili unut diyorum kalbime Saçı ipeği Tertemiz alnına ölmek neyine o vicdan fakirinin Kutsal bedenini o narin ayaklar Götürsün nereye gidecekse Yağmur uykusundan tatlı sesi Unutsun istiyorum kalbimden Çok yıpranaacak böyle çok Sanki başka bedenin kalbi Hiç mi dinlemeyecek beni Unutmaz gül yanağı da Unutuverir kalbim Benim sahibi gibi deli kalbim Sevgilinin gözlerine dalıyor Dalıyor gözlerinin karanlık ormanına Saplanıp duruyor kirpikten tuzaklara.. |
Saat sabahın beş buçuğu
Kırlangıçlar çoktan uyanmış Şehrin göbeğine uçuyor güvercinler saf saf Sevdadan ve asfalttan habersiz Berrak ve yakın görünüyor gökyüzü Elini uzatsan avcunda Bir masal değil bu taş gibi hayat Masaldan daha güzel gerçek çünkü Örgülü saçların gibi gerçek Oturduğum kum gibi Lalelerden daha renkli Nergisten daha kokulu Papatya falından daha iyimser Kır çiçeklerini toplar gibi toplarız Umudu aşkı sevgiyi İstemediğin kadar hepsi Bana hüzün şiiri yazdırma ne olur Yapmışlardı bunu bana Sonra saçlarını toplayııp gittiler teker teker Ama senin mısralara sığdırdığım saçlarına Değmesin sevgiden habersiz iğrenç parmaklar Şiir yazan bu ellerde olsaydı imkan Sevgiyi öğretebilirdim sana inan İnanmak zorundasın bana inan Hüzün şiirleri yazdırma bana ne olur Kır şu zinciri... |
Başkalarının şiirlerinde olacaksın artık
Kimden sonra ve kim bilir kimlerden önce Ya birilerine aşklarını unutturacaksın yazık Ya da sevgiline bir ders olacaksın bir tecrube Avuçların terleyecek başka ellerde Hatta belki tebessüm bile edeceksin Saçların Allah'ım savrulurken yellerde Ellerini tutan serseriyle nerelere gideceksin Bir şarkınız olacak sevgiye dair Gitar ve keman sesi olacak içinde Ben de mırıldanırım şarkıyı kim bilir Aşk için yazılmış olabilir çaresiz sevgi için de Mevsimler geçecek ben şiirlerde bekleyeceğim Belki hatadan başka hatalar düşüneceksin Aşklara yeni adlar verir her mevsim Dileyeksin ki biri kalbine aşkın tohumunu eksin Ne olacağım bilmiyorum gerçekten bilmiyorum Ne olacak şimdi yani resimlerin de bende Korkunç sözle vazgeçmekle başlıyor her yorum Üşüyen ellerim kırılsın terlerse başka tende |
Tenha bir karanlıkta kalbimi titrek bıraktın
Kafeste kilitli ve umutsuz bir yürek bıraktın Kuş sütü eksik sofradır sana sunduğum ömrüm Göyaşımı şarap ettin ne kek ne çörek bıraktın Nergis gözlüm gül yanaklım benim gönlüm arıdır Yüz çevirdiysen bana kupkuru bir petek bıraktın Ayrılığın derdinden dizlerimi döverken ben Yaprağı çiçeği aldın bana daldan kötek bıraktın Sen ki hilal kaşlarınla fermanını zaten yazdın Mezarımı kazmam için kaküldan kürek bıraktın |
Ben güzele selamımı eyledim
Alsa da almasa da canı sağ olsun Duysun diye ben türkümü söyledim Duysa da duymasa da canı sağ olsun Savurmasın hasretimin kumunu Söndürmesin muradımın mumunu İkiye bölmüşüm ben bu somunu Yese de yemese de canı sağ olsun Aynamdaki gözler ona sevdalı Garip bülbül gibi acı sedalı Katlime sebebim dikenli dalı Derse de dermese de canı sağ olsun Yani suratını asması neden Kaşı silah gibi çatması neden Muradıma ermemse bunlara neden Ersem de ermesem de canı sağ olsun Dar etmesin bana koca dünyayı Kabus eylemesin renkli rüyayı Yollarına feda Ali Yahya'yı Sevse de sevmese de canı sağ olsun |
Sevmiyorsun beni biliyorum
Adını sayıklayıp ıslak bir kaldırıma oturup Paslı bir demir direğe yaslandığımı bildiğim gibi biliyorum Beni sevmiyorsun biliyorum Bilmiyorum ama seni neden sevdiğimi Neden senin adını sayıkladığımı illa ıslak bir kaldırımda oturup Paslı bir demir direğe yaslanmakla ne geçer ki elime Senden niçin vazgeçemediğimi bilmiyorum Biliyorum yaşgününü En sevdiğin rengi Şanatçıyı Seni kızdıran sözleri biliyorum İlgi duyduğun insanları Ve günün en sevdiğin vaktini biliyorum Bilmiyorum kaldı ki nasıl geçer bu ömrümün eylülü Daha ilk haftası bile acılarla geçiyor Kapkara bir hüzne döndü fıstıkyeşili umutlarım neden bilmiyorum Çıt kırdırdım bir bayan olsam oturup ağlayacağam da Nasıl başarıyorum hala ağlamamayı bilmiyorum Ve sıradan insanların mutluluğuna niye bu kadar uzağım Mesela futbolseverlere ne bileyim Pırıl pırıl sabahlar Akşamın hüznü niye bilmiyorum Seni nefes aldığım müddetçe seveceğimi bildiğim gibi Bir bilebilsem neden illa seni sevdiğimi Yani niye ki sen Allah'ım ya ne olurdu beni sevsen.. |
Sorma bana nasıl olduğumu
İsmini bildiğin gibi Biliyorsun sen de Sensizken ne hallerde olduğumu Beni bıraktığın gibi bırak Yapmacıklı gülümsemeyi Merak etme bir daha Nerelerde olduğumu Ve neler yaptığımı Hiçbir yerde değilim sensizsem Yapabildiğim bir şey de yok Hüznüme katlanmayı öğrenmekten başka Kimseye sorma beni Yıkma hatalarını üzerime Yoruldum yalanlarının yükünü taşımaktan Bakışların altında ezilmekten Biliyorsun Elini tuttuğum ilk günü bildiğin gibi Elinde olduğumu ilacımın Senden vazgeçmenin elimde olmadığını Kimin imzası var parmağında bilmiyorum Baktıkça yutuyor yüzüğün Mavi geleceğimi Korkunç bir girdap sanki Uğursuz halka Ama sen biliyorsun Kaderimin rotasını Neler yaşarım senden sonra Yaşar mıyım hatta onu da sorma Bilmiyorum Ama sen biliyorsun evet biliyorsun Gülüşünü sevdiğimi bildiğin gibi Biliyorsun hem de Sensizliğin karanlığında Çok uzaklarda Solgun ve titrek bir yıldız gibi Boşlukta kaybolacağımı Biliyorsun Yanağından süzülen bal gibi biliyorsun |
Bir tokat gibi yüze çarpıyor rüzgar
Koyulaşan turuncu akşamın şakası yok Benden başka herkes soba başında Bacaları tütüyor evlerin -Ateş olmayan yerden duman çıkmaz- Bir bulut gibi Yüceldiği gökte dağılır düşler Dağılır sevenler de gecenin ayazında Arasına kapkara gece girer titrek yıldızların Yetmez şiirlerin hayatla boğuşması Dökülür şiirlere ayrılık mısraları Aşkların sonbaharında Ünlemler damlar gözyaşı gibi Soru imlerinin boynu bükük Yolu geçmez baharın bu şehirden belli Çalacağı yok ki kalsın üç gün üç gece Deniz fenerleri dalgın Sokak lambaları kırgın Bırakır gider gözü kara sevgililer Dumanlı ve puslu şehirlerde Yanızlıktan korkan yürekleri Betona ve gözyaşına emanet eder Tebessüme tutsak hayalleri |
Bir Gülüşte Bin Hüner
Sen bir güldün mü Çözüverirsin hayatımın buzlarını Damla damla sularsın yarınlarımın nergislerini Sen bir güldün mu Çelikten katı yüzümde serçeler uçuşur Duyduysam hele gülüşünü Sen bir güldün mü Çöl ateşiyle kavrulan kum tepeleri ya yanaklarım Hayali imkansız seraba döner yüzüm Sen bir güldün mü Demirler eriten mağma şu kalbim var ya Bülbüller şakır dikensiz güllerin dalında Bir güldün mü sen Aman Allah'ım bir güldün mü... Yahya Harbalioğlu |
Bir kış sabahı gel geleceksen
Gün yüzü görsün uykusuz gözlerim Yüzüne dokunayım buz gibi ellerimle Saçlarına Kopsun kollarım sana sarılmaktan Bir kış sabahı olsun olacaksa gelişin Gökteki bulutlardan önce parçalansın dağılsın hüznüm Nehirler sevinçten ağlasın Şaşkınlıktan donup kalsın sarkan saçaklar Buz gibi bir kış sabahı gel geleceksen Menekşe gözlerin bahardan önce yetişsin bana Tutunsam eteklerine Sümbüle muhtaç etmesin beni saçların Bir kış sabahı gel geleceksen Günyüzü görsün uykusuz gözlerim Beni uykusuz ve yarınsız bırktığın Buz gibi bir kış sabahı olsun gelişlin Şarkı söylerken serçeler Dağıt ayazı gülüşünle Bir kış sabahı gel geleceksen |
Bekledim seni hep bekliyorum
Çağır yalnız ölsem bile gelirim Bu halime bakma sen bir gel de Ben belamı bulsam bile gelirim İlla şimdi değil sonra ilerde Nefesimin tükeneceği yerde Sen sadece bana bir ses ver de Ben sararsam solsam bile gelirim Yalnızlığın acı filmi sürüyor Şu yorgun gözlerim hala görüyor Terk ettitiğin hayalet hala yürüyor Dünyada tek kalsam bile gelirim Bir bahar sabahı veyahut hazan Gelmeye karar verdiğin zaman Sen ol alnımda yazımı bozan Pişmanlıkla dolsam bile gelirim Yalnızken dilsizim sağır ve kör İnanmazsan beni bir rüyanda gör İpek saçlarınla şu ömrümü ör İstanbul'da olsam bile gelirim |
Kirpiklerinin ormanında açmış
Menekşe gözlerin Eteklerini lale bürümüş İki yanağının Gül yüzünün gülüşünü tutamaz ama Kıpkızıl kiraz çiçeği açmış dudakların Kuyusuna düşmüşüm bakışlarının Saç telin sarrmaşık olsa Kurtarsa beni Anlatsam kendimi anlatırım en çok Hapsolmuşum gecenin nemli karanlığına Seni tasvir etmek ne mümkün |
Kayboldun sen de bu karanlıkta
Işıltılı gözlerin kaybolmuş gitmiş Fırtınada gemin hep çırpınmakta Pusulan fenerin kaybolmuş gitmiş Kuş cıvıltısıydı senin kahkahan Gül yanaklarındı çiğlerle açan Güldün mü tamamdı gece kan revan Sabahın seherin kaybolmuş gitmiş Sıra dağdan yüce sıralı derdin Çiçekler yerine hep hüznü derdin Çiğdem nergisin izinden giderdin Rengarenk baharın kaybolmuş gitmiş Zaman seni herkesten biri yapmış Kalbinde uçuşan serçeyi kapmış Aşkının turnası yolundan sapmış Sürüyle katarın kaybolmuş gitmiş Yazık olmuş meşhur güzelliğine Çirkinler su döker olmuş eline Sultandın aşığın mazlum kalbine Memleket diyarın kaybolmuş gitmiş |
Çırpındım durdum
Çırpındım durdum Sonra gerçekten durdum Anladım ki ne kadar çırpınırsam çırpınayım Hatta gözyaşımı deniz edip Dalgalardan canavar yaratsaydım Hiçbir dalgam sinemezdi Sevgilimin taş kalbine Ha ak köpüklü olmuş gözyaşımın dalgaları Ha kan kırmızısı olmuş ne fark eder... Beyaz bayrak çekip teslim olsam Yelken niyetine Kefeni olur umutlarımın Kıyamete döndürür ayrılık rüzgarı yedi deryayı Çık işin içinden.. |
Şarapsız bilinmez dünyanın tadı
Bir kadeh misali hoştur bu dünya Yüreği doluyken içer üstadı Hoş sanılır ama boştur bu dünya Sabahları sanki umut doludur Boşver rahmet yağsa ardı doludur Yolu hep aynıdır hüsran yoludur Sonu kabus olan düştür bu dünya Ne nimetler gelir hepsi çiğnenir İnsandır bu beğenmezse iğrenir Ekmekteki taşı yerken öğrenir Hem kırık hem çürük diştir bu dünya Avunur tabiat bahar gelince Alemi kandıran yeller esince Sararan yapraklar bir bir düşünce Bilinir yaz değil Kıştır bu dünya Rengarenk bir kuştur uçuşur durur Durup dinlenmeden türkü savurur Sonda düşmanını etle doyurur Tüyleri yolunmuş kuştur bu dünya Dağ değildir dağlar gibi deşilmez Yol değildir yollar gibi aşılmaz Bir kadeh içmeden hiç anlaşımaz Bir acayip ince iştir bu dünya Binlerce dert için koşuşturmaktır Yüreği acıya alıştırmaktır Beşiği mezara ulaştırmaktır Ali Yahya yazılı taştır bu dünya |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:19 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.