www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Özkan Karaca (https://www.cakal.net/showthread.php?t=143261)

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:08 AM

Özkan Karaca
 
Acı

Anların dikeninde izleyen bıçak
Saplar yüreklere delik deşik
Hüzün damarında sıcak
Karabulutların döktüğü acı yağmuru

Ruhları heyelanlarla yırtarak
Eğik başlara yığılarak
Ufukların kaşlarına uzanan
Ah-ü figanın fısıltısı

Ey acı
Seni sende sorarlar
Mesut kokuları ararlar
Acı eken, felaket görür
İbretin hazin dudağına sokulur
Tarihin vakit sayfasında lanetle anılır

Yitik kentin ensesinde
Yıkık esaretin sesinde
Solan günlerin yapraklarında
Yankılanan ahların yaşlarında
Yeryüzünü doldurur, yüreklere acı daldırır
Sulara üflenen kaçış selleri

Toprağı işgal edilerek
Özgürlüğü elinden alınarak
Uzaklıkların nefesinden çalınarak
Mahsunluğun kırık dişlerinde
Acılarla öğütülmüş insanlık

Mahkum günleri sislere kazınmış
Bedenler adres sormuyor kör kurşun
Ruhları odasından çıkaran kör vurgun
Acı kalblerin bahçesinde durgun

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:08 AM

Alnımın Acısı Olan

Yıldızları avuçlayarak başına dökmüştüm
Dalgaları kucaklayarak kaşına serpmiştim
Hayallerimi zaman taşına kazımıştım
Senin tebessümünü alarak anların ardına attım

Alnımın tozları süpürülerek uzaklara savrulmuştum
İzlerim sana sürgün kalarak kaldırımlarda üşümüştüm
Yüreğime işareti olan ismini kuyulara düşürmüştüm
Rüyaların ihanetini dürerek rüzgara bıraktım

Resmin gözlerimi ağrıtarak
Sesin sözlerimi acıtarak
Harap kalemlerin alın yazısı olunarak
Karalanan defterlerle sen yankılısın

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:08 AM

Anılar

Zamanların kıskacı ufuklardan yarılır
Zihinlerin kırbacında dağılarak anılır

Akıl defterinden anıların sayfaları karıştırılır
Yırtılan hecelerin kanlı damlasında zamanlar kırılır

Anıların tozlu kirpikleri idraklere erilir
Hayatın kirli gözleri ufuklara serilir

Anılar: hatırların havuzunda, fotoğrafların yavuzunda
Zamanlar gönlümüzün dilinde, ruhumuzun dişinde

Hayatın çile dizlerinde
Toz pembe, kös seste kalır
Zamanların dikeninde
Zihnimizin duvarına yapışır

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:08 AM

Anların Penceresinde Görülen

Yüreğimin pervazında sen esersin
Sözlerimin yaslarında sen dolarsın
Gözlerimin yaşlarında sen okunursun
Günlerimin dalllarında sen açarsın
Vakitlerimin damlasında görülen
Hülyalarımın nemlerinde süzülen sen

Ruhumu kemiren, rüyalarımı semiren anımız
Anların penceresi kanlanarak dayanmış
Pencerenin uzaklığında görülen tanların dişleri

Yüreğim ezik, hislerim ezik olarak
Senin üzerine yapışan tozları ararım
Seninle olan mazinin şanlarını kalemime sorarım
Seni sahillerin dillerine hırsla vurarak sararım

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:08 AM

Aşkına Tutsak

Bulutlar senin nemli yağmurlarında kirlenmiş
Taşlaşmış anların aynasında kirpiklerin yansımış
Ruhumun aralanan penceresine yanaşmış
Gölgenin yüreğime batışında şeklim ziftlenmişti

Güneşin alev bakışını silen beyaz boyaya takılmış
Hayallerime ittiğim bulutlar gelinlik olarak süslenmiş
Biriken karabulutların kadehleri gözlerime sızarak
Anlık dikenli sızıların kanlarında şeklim ıslanmıştı

Zamanların dudaklarında üflediğim bulutlar yığılmış
Hayatımı saran zincirlerle sukütlar yırtılmış
Geçmişin inlerine kapattığım sevda benliğimde yankılanmış
Ufukların bilinmezinde aşkınla şeklim sislenmişti
Acı yüklü nefesim sesini arıyarak sana tutsak kalmıştım

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:08 AM

Ay Vakti Dondu..!

Kızkule'sinin çağların alnına vuran hazin sesinden
Sahillerin tokatlayan, kaldırımların bataklayan esinden
Sokakların seni çağıran izinden
Ay vakti bende donarak
Kör karanlığa kapanmıştım

Karanlığın adımları sırdaş oldu
Zihnimin adası çalkalanarak seni taşlıyordu
Yüreğime biriken acısı kanlanarak taşıyordu
Sevda sessizliği her yanımda akrepli

Gönderdin hazin yaprakların kuruluğuna
Toprağın rengini gözlerime sürdün
Hayallerimi parçalayarak kabusa düştün
Anıların tabağını kırarak rüyalarımı yıktın
Ufukların portresini ellerinle kırdın

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Aynalar

Her sabah yüzümü okuyan aynalar
Bu sabah şaşırdı, kömür saçlar beyazlara karıştı
Alnımı dokuyan kırışıklar
Hayatımın esaretinde enseme vuran kırbaçlar
Adımlarımla sürüldüğüm taşlı meşaleler
Dertleşir benimle, birde ruhuma sarılan hakikatler

Sen beni tanırsın, yoksa bunlar düşmü
Yalanlar küstü, hakikatlerin külü ellerime düştü

Daha dün çocuktuk, oynardık topaç
Mutluluğun remzine uzanan kaçak
Saklanırdık halimizden, yarınları umursamadan
Zaman nasılda eridi habersiz
Yarınlar gerçek oldu,
Geleceğin toprağı önüme doldu

Senelik imzadan sonra, hayata serilen kilim
Saatlerin kuyusunda damlayan dilim
Bilinmez yarınların yokuşunda halim
Kaçınılmaz vuslata uzanacağımız mı sağ salim

Anılar yüreğimde ısıttığım yakacaktır
Aynalar yüzümde ısırdığım yaralardır
Hayatın yokuşuna çöken ruhum geçmişe küstü
Kırılan aynaların çığlığı beynimin arazisine düştü
Geçmişin safyasında ikram olan alnım
Nasılda habersiz çizgilere karışmış
Hatıralar aklın odasında tozlara yapışmış
Duygularım aşkın adresinde buzlanarak yatışmış

Yarınlar avuçlara kurulmayacak
Saatlerin akrebi kusmayacak
Yalnızca kuyuların karanlığına kapanacak
Aynaların şahitliğinde yüz ve güzler

Aynalar söylermisin ben kimim
Bir hakikatın kitabına konu olmuş izzetmi
Yoksa oyalanan düşlerin ızdırab ibretimi
Anladım ki aynaların içinde haykırılan sır var

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Beni Unut Demiştin

Beni unut demiştin
Yıldızlar başıma çökerek
Anılar kaşımı yırtarak
Umutlarımın ışığı kor dağlarla sönerek
Beni benden kopararak
Uzaklıkların seraplarına itmiştin

Hüznün balyozu ruhumu sökerek
Güllerin kanlarını ellerime dökerek
Sahillerin dudağında gözyaşı içerek
Mazinin ve maviliğin tablosunu karanlığa iterek
Boşlukta saplanan yüreğimle sükut çekmiştim

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Bir İstanbul Gecesinde

Gecenin boğucu ıssızlığında
Karanlığın bulanık ıslığında
İstanbul' un sancılı taşlarında
İzanım sellerin taşkınlığında
Kafamın odası altüst, fikrimin adası işğal olmuştu

İstanbul gecesi ile işlenmiş
Kafamın heceleri ile seslenmiş
Sahillerin tokatlıyan nefesi ile islenmiş
Issızlığın bataklığında yürüyordum

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Bir Zamanlar İstanbul

Sönmüş hayatın bulanık bakışlarını emerek
Eski eserlerin şahitliğinde
Bir zamanlar İstanbul

İlimlerin bağında, medeniyetlerin bağrında çınar
İnsanlığın zihninde ve fikrinde kökler meydana getirerek
Gayelerin yegane köprüsüne ulaştırarak
Kutlu vazifesinin fatihinde,
Çağ kapatıp, yeni çağlar açan
Kutsi seslerin fethinde övülmüş... İstanbul

Zamanın kuyusunda nesilleri yüksek ruha kavuşturan
Kültürel derinliğin sorumluluğuna sokan,
Bir zamanlar İstanbul...

Yosun tutmuş geçmişin karanlığı
Esiyor duyguların penceresine
Ruhumun hapsinde, zihnime kenetlenmiş
Bir zamanlar İstanbul’un baharına yansımış.

Fikrimin odasında İstanbul' un acı gözleri
Hayallerimin gölgesinde kayıveren ıslak bakışları
Bir zamanlar İstanbul’un kelepçesine takılmış
Kırık aynalı düş gibi, hayalimin kıskacına yansımış

Gözlerim ahşap evlerin mazisinde, fikrimde çevrili
Küçük bir ateşe yenik düşerek feryat ve yok oluş
Kim bilir kaç aileye konak oldu, kendinde taşıdı
Kimi gurbetten kopup geldi, kimine dededen yadigar
Zamanın noktasında ev bağlı, el değiştirip durdu

İstanbul’un mavi yüzlü inci boğazı
Sahillerin kenarına konan göz yalılar
Her biri eski İstanbul’un gözü, mazinin kapakları
Hayatlarının bulanık istirahatlerin de
Kendisinde artık yaşamadığı
Anıların tozlu tablosunda donan
Bir zamanlar İstanbul
İstanbul güzelliklerle örülün, genişlikle süzülen
Tarih üstünde tarih,

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Duydum ki...

Duydum ki,
Güneşin keder terini damlattığı
Mevsimin nemli dudağında
Evleniyormuşsun...

Ah! ..
Acı pıhtılı kan döküldü mü gözlerine
Çünkü, o anda üzerimde ki yağmurlar kan atarak
Karanlığın şemsiyesi benliğimi kapatmıştı
Anlamını ve anılarını alarak
Kuyuların bakışına bırakmıştım

Sensizlik sessizliği yüreğimi yakan kor
Ruhuma saran düşlerin donukluğunda kar

Seni nasılda sevmiştim
Rüyaların boyasını ufuklara çekmiştim
Yüreğimin sevda dallarını sana itmiştim
Şimdi ise yağmurlu cinayetinle yoksun
Hayatımın çiziminden çekip gittin
Ruhuma taş yığılarak
Istırabın kırbacında bitmiştim

Zamanımın penceresine sen dokunurdun
Kalemimin duygu tahtasında sen okunurdun

Bir vakitler seni,
Nasılda altın ufuklarda ısıtmıştım
Beynimi emen sevda süngeriyle fısıldamıştım
Düşlerimin üşüyen arazisinde seni işaretlemiştim
Sözlerimin dişleriyle, avuçlarımın kelebeğiyle
Senin gözlerini kafa odamda ısırmıştım

Hayatıma bir karabasan gibi çöktün
Yüreğimin kalabalığına yağmurunu döktün

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Duygularımı Parçalayan Mayın

Senin adın dudaklarıma kanca
Senin izin düşümcelerime karınca
Seninle olan hatıralarım
Yüreğimi kıran dev ayaklı ağırlık
Seninle yürüyen satırlarım
Duygularımı parçalayan terli mayınlık

Tanların sönüklüğüne sorduğum gölgesin
Acıların kırık depreminde durduğum sukunetsin

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Duygularımın İçinde

Duygularımın içinde ses olan,
Düşüncelerimin harabe odasında yankı bulunan.
Edebiyat sesimde dayanak,
Satırlarımın damlasında kaynak olan.
Bir ses ver, ruhumun hüznüne yaklaş.
Bir nefes yansıt, yüreğimin hicranına ulaş

Kalemimin hazanlarında çırpınan,
Anların dişlerinde parçalanarak kırılan.
Şiirlerin anları seni resmeder,
Sözlerin kanları seni seyreder.
Bir güllere ulaşılan zerafetin nehiri,
Bin günlere kaçışılan hicranın sehiri.
Sen ise gönülden ıraklaştın,
Gözlerden uzaklaştın.
Sesim sesine hasret,
Gözlerim gözlerine ahdet.

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Ey Gülüm...

Ey..! Rüyalarımın penceresine gizlice yaslanan
Ey..! Hülyalarımın perdesini sinsice aralayan
Ey..! Düşlerimin pergelini izlerinle karalayan

Hayallerimin damlasında akan sen, gözlerimin boğuntusunda bakan sen. Her anımdan zihnime kurulan, her yanımdan fikrime vurulan, her yazımdan sonra sislerinle oyalayan: Günlerimin şafakları senle doğar, Gözlerimin nemleri seninle batar.

Sana olan sevdaya son vermişken, umutsuz sevgiyi zamanın kuyusuna gömmüşken, karanlığın işaretine ulaşmışken... karşıma çıktın. Tebessümün ruhumun kalıbında dondu. O günün damlası kan sızarak kalbimi yoran, günlerin teni gözlerime dolan, güllerin rengi gönlümü soran. İsmin canıma mimlenmiş, cismin kanıma milleşmiş. Sancılı kalıp içersinde kavrulup duran ben. Gözlerimiz kilitlendi: Sana olan sevdam yeniden filizlendi. Bakışlarında şiir satırları gördüm, tebessümünde hatırların izlerini buldum. Belki de bu umutsuzluğun alevinde mantığımı söndüren boş ve uzak olan sevda düşüdür. Gözlerim gözlerini arıyor, sözlerim sözlerini sarıyor...

Beni ret etseniz de, yüreğinizde set çekseniz de; sizin gönlünüzü sıkacak, ruhunuzu daraltacak gelişmelerden uzak kalacağımdan emin olabilirsiniz.

Var oluş istikameti iki kanattır: Biri sanatla medeniyetin dairesine ulaşmak, diğeri de ihsanların gayesinde bulaşarak ufuklarda süzülmektir. Var oluşun istirahatı iki kanattır: Biri kişilik ve kimliğin olgunda şahsiyet donanımı, diğeri de şahsiyetlerin olgunluğuna ayna olacak ve bütünlük içersinde tamamlayacak eştir.

Benimle hayat yolculuğuna çıkmayacaksanız da; çürük bedenimi sahiller boyu sürükleyerek, yumuşak kumların batışıyla ağır ağır yürüyeceğim. Aydınlık gözlerin ufkunda gündüzün perdesi kapanarak, gecenin karanlığına benliğim yaslanacaktır. Üzerime yığılan zifiri karanlığın bağrıyla size olan hislerimi derin kör kuyulara atacağım. Gözlerimi dolduran geniş deryanın ıslaklığı yüreğime çökecektir. Ve... Sizler; meçhullerin bir daha açılmamak üzere dikenli güllerin bahçesinde gölgenizi kalbime gömeceğim.

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Ey Güzel İstanbul

Ey güzel İstanbul. Senin teveccühünde eriyerek
Çilelerin zahmetinden, Lâçinlerin kapısını çalarak
Yaratanın rahmet damgasındaki eşsiz güzelliğini açarak
Geçmişin silinmez vesikası Ahmetlerin imzasını izliyorum.


Var olmanın yolunda kanatlanarak uçuran
İstikametlerin geniş ufkunda yükselen
İslam medeniyetini bağrında buluşturan
Asırların sislerinde, güzelliklerin kıvılcımını oluşturan
Zamanın izinde araç,
Asırların dizlerinde amaç olunan.


Bin bir çile ve zahmetlerle yoğrulmuş
Hakkın rahmet pınarı ile sulanmış
Güzelliğin şafağında medeniyetlere zirve olmuş
Genişliğin menzilinde ademiyetle yıkanmış
Zihinler de dalgalanan, fikirlerde yankılanan
Altın kubbeli şehirler sultanı İstanbul.


Ruhumuz da ses, gönlümüz de nefes olarak yansıyan
İnkişaf değişimin, ikbal gelişimi ile günümüze yaslanan
Hak çağların istikameti ile aydınlıklarla ayna bulunan
Nesillerin istirahatında ilim - irfan deryasında yaşatan
İstanbul senle yaşarım, sende içimde...


Geçmişin kuyularından vakarla kopup gelen
Günümüzün göz bebeklerinde kalabalıkta bulunan
Asırların değişimlerine öncülük eden
Şehirlerin estetiklerine özellik ve güzellik olan
Ey güzel İstanbul’um. Senle yaşarım, sende içimde


İstanbul mavi kubbe ve mavi tülbent
Çağların parlayan örgü kimliği
Nesillerin paklanan inci kişiliği
Sanata gönül koyan inkişaf kilidi
Kültürel donanımın geniş kapısı
Dillerle kaplanan, gönüllerle dolanan
Altın ufuklara kazılmış ve yazılmış addır. İstanbul.


Feyiz ışığı olarak insanlığa meşale olmuş
Vuslat gözünde ümmetin iftiharına sebep olmuş
Ulvi gayelerle medeniyetlere ulu olmuş
Çağların üstünde çağlara zirve olmuş
Ey güzel İstanbul...


Çağının ilerisine mesafe taşı olan âlimlerin ocağı
Çağının temeline mesafe başı olan sanatçıların bucağı
Çağının yoluna mesafe yaşı olan sancakların karargâhı
Vuslat gözünde manevi bekçilerin bayraktarlığın istirahatgahı
Ey İstanbul. Senle yaşarım, sende içimde...


İstanbul hatırların neşesinde gül kokulu diyar
İstanbul satırların nasirinde güzellik şehri
İstanbul kıtaların nazarında geçit köprü
İstanbul parlak donanımlı şehir üstünde şehir.

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Ey..!

Ey çöl seraplarına kapanmış canım
Ey göz serhatlerine saklanmış sazım
Ey söz şerbetlerine yapışmış sazım
Ey köz kalemlerine yığılmış yangınım
Şiirlerimin destesi seninle okunur
Duygularımın bestesi seninle dokunur

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Eyüp Sultan da Hayalin

Eyüp Sultan türbesinde hayalini gördüm
Yakarışların sızıntısında gözyaşı döktün
Ellerin semada; başın düştü, dilin doldu
Ulvi kapılarda yüz sürdün
Senin anılarınla gün saydım

Eyüp Sultan da hülyalarıma kapattım
Eski mezarlığın ölüm vuslatını içtim
Geçmiş günlerimizin gönül yasını açtım
Senin sevdana gizlice kaçtım

Damarlarımızı çekelim şu güzelliğin yaygınlığında
Kanlarımızı akıtalım hakikatlerin genişliğinde
Ruhlarımızı ulaştıralım ufkun enginliğinde
Senin ellerin ellerimde zamanları ezelim

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Gecenin Mahkumu

Hırçın dalgalar vuruyor yüreğime
Kırgın avuçlarım bulutları tokatlıyor
Dağın başına saplanan güneşi boğazlıyorum
Gözlerimle taşlanan güneşin bedeni
Alnı yaralanmış tepeye çökerek
Birden etrafıma kara kanını fışkırttı
Akşamlar benden katil oldu
Katlimin sessiz fermanında
Yıldızların uğultusu başıma doldu
Gecenin demir duvarlarında mahkum oldum

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Gitme

Gitme, sensizlikte ellerimi uzattığım
Zihin sandığında karıştırdığım
Özlemin aynasında seni izlediğim
Gönlümün duvarına çizdiğim
Ruhumun tablosunda işlediğim
Geleceğimin atlasında işaretlediğim
Anılarını, anlamını, umutlarımı alma benden
Rüyalarımı koparma, düşlerimi kapatma

Gitme, sevda çiçeğimi kanlandırarak
Yüreğimden çıkaramayacağım acıya batırma
Ruhumun sarsılan ezikliğinde
Kaybolan izlerinin ardında kaldırımlara düşürme
Mecnun sayfalarımın çizikliğinde
Serseri kalemimin kan saplayışında
Hüzün denizinde yüzdürme

Senin anılarının koynunda damarlarıma
Seninle yorulacak sancıların havuzuna daldırma
Senin gölgenin boyunda düşen enseme
Yıldızları çökertme, ayı dondurma
Samanyolunu gözlerime söktürme
Akşamın mehtabında karanlığa döktürme
Sokakların yüreğime çarpan sesinde
İsminle yankılanarak uzaklığa daldırma

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:09 AM

Gittin Gideli

Sen benden gittin gideli
Şizosfen günlerin sataşmasıyla
Gölgemin ardında yitik kaldım
Gönlümün acısında ezilerek
Senin şimşek gözlerin
Ummanların yerine yıkık vurdu
Anıların kâbus bakışıyla
Vakitler bana deli oldu

Uzaklığın dilinden acı azık aldım
Hafakanların çarpıntısıyla
Yüreğimi kıstığım sert veda yeli
Karlı geçmişin soğukluğuyla
Sevdamın kuşunu sensizliğe saldım

Duygularıma yığılan sevda sesli sular kurudu
Alnımın zindanında sensiz yerin örümceklerle tutuldu

Yıldızların gözlerimde kaynayan batışı
Bulutların sözlerimde kanayan ağlayışı
Sukutların ellerimde kapanan sıkıntısı
Rüyaların kalbimde kararan sığıntısı
Sessiz gelen, sensiz geçen
Günlerin yağlı kemendli intizarı
Seni bana hatırlatır
Parçalanan düşlerin bezleri
Geçmişin sürur tuzağına batırır

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Gölgen

Hayatımı işret ederek harap ediyorsun
Oklarla yırtılan ruhumun kalesi işgalde
Süretin yansıyarak alnımı dolduruyor
Ufukların menzilinde iz olan
Zihnimin üstünde hayal şapka bulunan

Gölgen düşlerin çığlığında kemiriyor
Gölgen gönlümün kalıbını korla dolduruyor
Kuyularıma ansızın akarak balçıkları eşiyon
Fikrimin hayat suyunu bulandıran

Gölgen sırıtkan yolların ayak damlasında
Gölgen sokulgan dağların dayak çilesinde
Gölgen karabasan gibi üzerimde
Rüyalarımın penceresinden gizlice sokulan

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Gölgenin İzlerinde...

Yine yapayanlızım bir sokak ortasında
Kimsesiz sessizliğine çekilen oltasında
Yürüyorun, kanlı dilin hüzün sayfasında
Gecenin ışıklarından kaçarak izbelerin arkasında

Varlığıma çekilen karanlık bıçak
Sevdanın yüreğine akan gözlerim sıcak
Duygularıma vuran sözlerin
Aklımın süngerine hep saplanacak
Süngeri içerek, düşleri iterek
Ağlıyorum kendimden habersiz
Yürüdüğüm çığlıklar ayaklarıma batacak
Sen ise beyaz bulutların ardında
Yağmurunu üzerime atacaksın
Günlerin elleri, güzlerin dizleri
Senin gölgenin izlerine bakacaktır

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Gözlerimde Yakarmıydın

Sinemin yaralı hicranını tutabilirmisin
Sana mıh lanan hasreti çıkarabilirmisin
Şafakların kanlı damlasını alabilirmisin
Doğan günlerin yaslı dallarına itebilirmisin

Sana olan cananımı bilirmiydin
Yüreğimin kırık taşlarını saklarmıydın
Gözlerini gözlerim de yakarmıydın
Sözlerini sözlerime yaslarmıydın

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Gül Bahçesin de

Bir ahu bakışın ömrümün kederine değer. Yüreğime kan sızarak akışın: Sevdamın; asil ferdine, asıl kendi adına olan...... değer. Özümü oyalayan, sözümü aralayan, ruhumu kor layan, izanımı zorlayan..! Hüzün sarsıntısı ile, yağmurların irademi örterek karanlığın bağrına sokulmuştum. İsmini dilimden düşürerek karanlığın bezi içersinde arıyordum. Başıma toplanan yıldızları avucumda topladım. Işık süzmeleriyle; yolumu tayin, ismini kaim ederek izlerle sürülüyordum... İsmini anı taşların altında buldum, dudaklarım çığlığın yankılı sesinde isminle duruldum. Seni kalbimin sandığını açarak sakladım. Benliğimi dikenliyen gül adı olan sen. Gül bahçesinde durdum. Karanlık içersinde kan akışı gibi hafakan basan, ızdırab yükleyen güllerin gözlerime kan boşaltan renkleri. İsminle haykırdım, yapraklar savruldu. Hazin bahçenin boğucu oltasında hafakanlar bastı, gölgen kırılan dimağımda taştı. Bir yandan güllerin kanlı bakışı üzerime hücum eder, bin andan günlerin derdi yüreğimi ezer. Anların resminde yansıyan cismin alnıma yerleşti, izlerin sesinde fısıldanan ismin canıma yerleşti. Gözlerimin acı boğultusunda sen, gönlümün sancı kavruluşunda sen. Güllerin yapraklarını rüyalarına sokuyorum. Günlerin şanlı adresinde ve merkezinde konumlanan sana taze gül gönderiyorum. Şiirlerimin bestesi seninle çalıyor, acı melodilerin yakarışı seni çalıyor. Yüreğimin esareti senin adınla kelepçeleniyor.
.

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Güle Selam, Sana Kelam

Semanın ufkunu saran karabulutlar dağılmış, baharın rikkatini yeryüzüne yayan ışıltısı sarmıştı. Güneşin enginliğini gözlerimize yapıştırarak, güllerin rengini ve kokusunu sinemizde yatıştırarak öteler ötesinin ufuk perdesi aralanmıştı. Güneşin sıcak yüzü tenleri yıkamaya başlamış, güllerin zarif yelleri açılmaya başlamıştı.
Akşamın mehtabında sahillerin sürükleyişi hicranımı taşlamıştı. Zihnimin ince bezini yırtarak, fikrimin kalın tezini kırarak... Güllerin kanlarını yüreğimde kaçışımla ısırıyordum, günlerin tanlarını sözlerimde bakışımla ısıtıyordum. Kendimi kaybettiğim, hicranla ezildiğim yaralı ruhum. Belli belirsiz sahillin dilinde yutularak yürüyorum, karanlığın gizlediği ufuklara doğru yalnızlığa kapanıyordum... Gökyüzünün süslü perdesi yıldızlar başımda taç. Bedenimi ürperten ılık İlk baharın esen uğultusu kafamın odasında dinmişti. Ruhumu saran, kafamın odasını soran sesin yankısı ise bende sinmişti. Bir yandan bakan güller, bin andan akan düşler.

Güllerin rengi, günlerin derdi: Birinde gözlere kan akar, diğerinde izlere yan bakar. Varlık istikametinin var oluşu, karlık istirahatının yar oluşu yakalandığı an, ruhun sevincine şan takar: Gül ve günler... Güller izzet, günler ismet. Düşler ise; yüreklerin çizik izi, kafaların kırık dizi, günlerin yanık sisi.
Zihnimin günlüğü artan adımlarımla tutuşmaya başlamıştı. Fikrimin külüne, izanımın gülüne yazdığım yırtık sayfalar. Benliğimi soldurduğu, irademi doldurduğu ve yüreğimi yaslarla yoğurduğu denizin kucağında! hüzünlere gark olan gözlerime dalgalar çarpıyordu. Duygularıma vurulan balyozların hıçkırığıyla, düşüncelerime kurulan heyelanların kırıklığıyla yaslar ve yaşlar artıyordu. Aklım durmuş, ruhum donmuş, kalbim dalmış...
Düşler..! boş bir avuntu, loş bir anı esintisi olarak beyhude ömürun tozu olarak dağılıp gider. Düşler sonunda kalan ise yalnızca kafalara biriken hecelerin hamal yüküdür. Yükler idraklerin derinliğine sızarak; hayatın değişimini kavranmasını zayıflatıyor, sağlam kişilik edinmesini hayıflatıyor, toplumun zengin birikiminde kaliteli kimlik edindiremiyor. Atıl ve sıradan hayatla, bereketsiz ve verimsiz zamanla, esefsiz ve esersiz özürlülükle ömür geçiriliyor. Anlık anlar dönüyor, geleceğin bilinmez karanlığına üfleniyor. Ruhları ve kalpleri karartan vasıtasız ve gayesiz düşler. Bunun sonucunda yüzler kırışmış, dişler kırılmış, düşler hayatının çarkında sıkışmış olarak yaşamın soluğu söner.

Düşler... gerçekçilikle birleşirse, gayelerin adımı akıl nimeti ile şekillenirse; hayatın anlamı, varlığın sırrı boşluk yerine hoşluk meydana getirir. Mana yarışının dinamizmine koşarak insanlık özelliği yakalanır. Geleceğin aydınlığında akılcı adımlarla, akıcı yaklaşımlarla merdivenleri çıkarak ihsanların kapısı aralanır.

Güller; bize estetiğin ve güzelliğin resmini fısıldar, sevginin zarif tebessümünü yaslar. Kırmızılıklar gözlerin yaşlarını isletir, kırıklıklarla kan olarak yüzleri ıslatır. Güller sevdalara tılsımdır, yüreklerin yangınlarına biriken ayrılıkların yakarışıdır. Gayesiz düşlerden uzak, gayelerin derinliğine vakıf olarak, akıl izzetine akif kalarak güller varlığımda bana paye.

Düşüncelerime yığılan, duygularıma çarpan kelimelerin önüne geçemeyerek; gözlerimin boğulandığı, ruhumun boğulduğu, kalbimin kasıldığı, dimağıma kadar biriken selin yığılışıyla ve fıtratımın fırtınalı coşkusuyla İstanbul Boğazının enginliğine haykırıyorum:
Selam; yaşamın donanım işaretini sunan izler, varlığın gelişim iradesini açan güller. Adresi benliğimize ulaşan, zihinlerin duvarında buluşan, satırlara kazınan, hatıralara yazılan: Günler...

Akşamın soğuk deminde, sahillerin millerce uzunlukta ki dilinde ağır ağır süzülüyordum. Kulaklarımda dalgaların sahile vuran tokadı, üzerimde martıların acı çığlığı, önümde karanlığın alnı, özümde hecelerin yağmurları takip eder. Her yanım kuşatılmış, her anım başıma gömülmüş. Rüyaların bulanık tablosu şiirle tüten duygularımın sandığından çıkarılarak, fikrimde seyir. Seyir ki hüzün bakış. Yüreğime ok atışı gibi; bedenimi eğen, ruhumu ezen çatlamış tablo.
Zamanların akıntısında çağlarla sarılan, ruhların ufuk aşıntısında aralanan, anlık anların harabelerinden süzülen… Destansı sevdaların düşleri varılan, hicranlı ayrılıklarla yazılan; Üsküdar’ın dudağına yapışmış konağı, acı aşkların yanağı olan: Kız Kulesi karşımda durur. Tarihlerin kuyusunda çalkalanan sancıların yakıcı sırdaşı... Kim bilir hangi sevdanın ayrılıklarına tanık oldu, kim bilir hangi zahmetlerin kamcısı davasına vurdu. Nice hadiselerin tanığı, nice kasidelerin sanığı olarak yorgun duvarları fısıldar. Anıların mühründe öğütlenen, asırların dişinde öğütülen: Kız Kulesi

İstanbul’un kalın ense kökünde, başıma yığılan ağırlığın közünde yürüyorum; karanlığın gizlediği ufuklara doğru. Uzaklıklar gözlerime koz, yıkıntılar gönlüme toz, hüzün taşkınlıkları artan doz... Sanki yılların çilesi ıslatmıştı. Boynuma ateş dolanmıştı. Günler; gözlerimde okunan hicranla yıkanmış, güllerin kanlarıyla dokunan isyanıyla sararmış, düşlere sokulan ıssızlıkla sıvanmıştı.

Düşüncelerime yansıyan, güllere ayna. Şu satırların yazılmasına sebep kaynak. Düşlerimde bilenen, duygularımda şekillenen güllerin kanlarını yüreğime akıtan, yosunlu kuyuların acılığını yaşatan. Rüyalarımın penceresinden akan, kafa kağıdına yazdığım eserimden bakan. Şiirlerimin ilham yazısı seslenir, gül esintisini her andan nefesi kalbimin izinde savrulan, gün esaretinin her andan ruhumun gizinde kavrulan:

İlk baharla açan güllere selam. Esaretiyle yüreğimi sürgünlere atan sana kelam...
Kalıpta donan ruhum erimiş, satırda duran özlem kalbime inmişti. Güllerin aynasında ki kanlar dökülerek, kirpiklerimi ağrıtan anılar film şeridi gibi canlanmaya başlamıştı.
Gül kokulu, şen dokulu; kafamın odasını altüst eden, fikrimin adasını işgal eden...
Anlık tozların düşlerinde solukla yürüyen. Damarlarımın ininde uğultulu seslerle gezinen. İsmin canıma mimlenmiş, cismin kanıma damgalanmış. Benliğimi ansızın sisleyerek yürüyen sen...
Sen izanımın bünyesinde, zamanlarımın bütünlünde gölgesin. Gölgenle izin izimi bulan varlık. Zihnimi ve fikrimi kemirip duran darlık...
Sana sürgünüm: Sevdanın işaretinde atılan oklarla bilinmezin balçıklarına iten, karanlığın kubbesinde biten sürgün yüreğim
Selamların haykırışı sesini bulsun. Satırlarım senin gözünü öpsün. Kelamlarım; kırgınlığını dindirerek, kızgınlığını sindirerek tutsun...

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Güllerden Sana

Geleceğin atlasına seni işaretlemiştim
Hayatın hazanlarına seni serpmiştim
Kalemimin atışlarına seni izah etmiştim
Seni uzakların bakışına gül diye ekmiştim

Anılarımın sandığında ansızın göründün
Zihnimin çerçevesinde tebessümünü süpürdüm
Alnımın camekanında ellerine döküldüm
Gülistanların çardağında gözlerine süzüldüm

Yitik kentin karanlığına esaret ayaklarımı serdim
Yıkık bentin aralığına asalet atışlarımı vurdum
Ilık ferdin kabalığına azamet bakışlarımı verdim
Silik derdin abalığına emanet yakarışımı kırdım

Günlerin inlerinde sende kaldım
Sevdanın serçesini izlere saldım
Elvanın yollarında ismini aldım
Elveda nın yıllarında cismini sakladım

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Gün batımı- Gün yakıtı

Gecenin mezarında alnımı kemiren anılar
Düşler yurdunun bulutlarını parçalayarak kaçar
İzbe duvarların hicranında nefes olarak bakar
Kafa hatırasının defteri soluk kalarak rüyalara yatar

Yitip giden zamanların toprağı çöktü
Küskün bulutların özlemi yağmurunu döktü

Gün batımı güneşin kanlı gözleri
Gün yakıtı hayatın sıcak şefkati

Gün batıyor, gün doğuyor
Zamanlar suya yazılarak kaybolur
Bulutlar başımızda taç olarak
hatıralar kuma kazılarak yok olur
Ufuklar ötesine taş adımı uzatacak
Gün batımı - gün yakıtı..

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Günlerden Sen

Günlerden sen
Acı lokmanın çilesi geldin
Sahillere sürüklendiren sert rüzgarınla gittin

Her günlerden yüreğime saplanan sen
Zihnimin ince damarını kopartan giyotin
Fikrimin kalın gövdesine yazılan süretin
Anılarımın sayfasına kazılan gölge elin

Her güzlerin şafaklarında sözlerime saklanan sen
Her hecelerin deftere kaplanan şeklin
Sevda serçesinin şakırtılarını uzaklara seslendiren

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Günlerimi Zehirliyerek

Gül yüzlüm, ay tülüm, hayat külüm
Seni sevdim, günlerimi zehirliyerek içtim
Hicranın yokuşunu kalbime ittim
Hayatın boşluğunda mesafelere indim

Gün ikamet telim, esaret adresindeki yerim
Uzaklık yelim, sana kafamın odasında gülüm derim

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Günlerimin İhtiharında ki

Sana olan hicranın alevinde piştim
İntizarın yığılan sellerinde aştım
Ahdetin kapısını açtım
Güllerin kanlarını yüreğimde yaktım
Kirli bulutların yüzüne taş attım
Kaldırımların inilti nefesini ittim
Ruhumun ızdıraplı tokmağını aldım
Dudaklarımda kilitlenen sabırlara vurdum
Dişlerimde sıkılan ismini yırtım
Hülyalarımın iştahına koydum

Sen şafaklarımın sabahlarında görünmedin
Ruhum sancıların kaşıklarında dağıldı
Yıldızların dertleri gözlerime doldu
Sokakların uğultusunda sesinle yoktun
Hayatımın karabasanında gölgen takipte
Günlerimin intiharını uçurumlara bıraktım

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Günlerimin Papatyaları

gönül kapımı ellerinin manolyaları ile
sertçe çalmıştın
duygularımın pergeli,
seni bana sınırlamıştı.

rüyalardan çıkmayan,
düşlerden yılmayan
gün limanımda mavi sınırların

sokaklarla ayaklarımın parangasına
kaldırımlarla taşlanmıştım
sevda güvercinimin gölgesinde
gözlerine bakmıştım
günlerimin papatyaları umutla çekilerek
yüreğimden batmıştım

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Günlerin Çilesi Olan

Gözlerinin ışıltısı günlerimin karanlığına bakmış
Sözlerinin nefesi yüreğimin kalabalığına batmış

Hüzün üflediğim deryanın aynasında suretin yansımış
Hicran tuttuğum kaldırımların kirlerini anlara itmiş

Gölgen sokakların alnında izlere bulanmış
Bense şakakların terinde dövülerek bunalmış

Günlerin gül kanlarını ellerimde yakmış
Senin tatlı tebessümün fikrimin çilesinde kırıntı
Benim hayallerim zihnimin filesinde boşaldı.

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:10 AM

Günlerin Tozu

Senin adın dudaklarımda kilitlenerek hapsoldu.
Ben ise senin izinde mechullere sokularak,
Günlerin tozunda düş kaldım.
Hayatımın güzellik örgüsü,
Yüreğime sevda dişinde okunan sözcüsü.
Hep seni anarım, kalbim derdin yangınında yanar.
Hayatın bulanık örtüsünde boğularak;
gözlerim yırtılmış, sözlerim kısılmış, idrakim sıkışmış
Senin resminle avunurum.
Yüreğimin hüznü ise kavrulur

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:11 AM

Her Anımda Gömülen

Seni görürüm her vaktin tırnağında
Seni gözlerim her akıntının girdabında
Sen rüyalarımın aynasında görülen
Her yanımın sislerinde buluşan
Her anımın izlerinde gömülen

Seni bulurum Marmara'nın
gözlere çarpan dalgasında
Seni düşlerim Kız kulesinin aynasında
Seni süslerim beyaz bulutların oyunlarında

Sen sokakların alnında bedenimi sürükleyen
Senin cismin kaldırımların dizinde yansıyan
Dişlerle parçalanan satırlarla yüreğime kan akıtan
Dilim ismini anar,
Rüyalarımda seni hakikat sanar

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:11 AM

Her Yanımda Görülen

Fırtınaların uğultusunda kafama esen
Yüreğimin cinnetini hançerliyen eser
Dilimde işlediğim, dizimde izlediğim esef
Anların hazin dudağında yüreğimi ezen

Sen uykularımı bölen, zamanlarımı yırtan
Uzaklıkların ufuklarına gönlümü yapıştıran
Her anım seninle yazılı, her yanım seninle kazılı
Teselinin satırlarında bakışlarınla damlalı

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:11 AM

Hicran Acısı

hicranım mahşerin uğultusunda
boğulacak gibi
gözlerim bulutların sıkıntısını
sözlerim sukutların yıkıntısını
tutacak gibi
hicranın adasından sürülerek,
zindanların akrebine sığındım.
yürek acısının
uzaklığı kollaması hicrandır
duvarlarına kürekle karanlık atılan
içimde ki kara zindandır

mechullere gidecek bir yol arıyorum
dağların belini, denizlerin yelini
ellerime sarıyorum


bu yol nice hicranların adımını ve dilini tuttu
kimbilir hangi yürek ağrısının iniltisini duydu
yolların başı canavar gibi
boğazına gireni içinde parçaladı

hicrandan yürüdüm,
ıssız izlerimle sürüldüm
sürgün veren yüreğimle yoruldum
içimde ki zindanla kurudum
hicrandan zindana ellerimi vurdum
kara bulutlara özlemi sordum
hicran acısı kanlı yakarış oldu

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:11 AM

Hicran Alevi

Hicranın aleviyle yandım durdum, özlemin sıcaklığı her yanımı tutuşturdu. Ne olur ses ver, ne olur hüznümün kırık ağacına yaklaş. Seni seviyorum. Geleceğin sisli merdivenlerinden çıkarak hayatımızın değişimini yakalayalım. Harabe zamanlarımın sensizlik değirmeninde öğütülen yüreğimi açarak sürgün veren yollarımı açayım. Senin hayat elin olarak hayallerime kaçıyorum. Ahdetin kanlı sayfalarını karıştırıyorum. Sen ve ben... Elin elime sarılmış, gözlerin gözlerime yaslanmış. Sen benim için özelsin, Sen benim için değer ifade eden güller gülüsün. Gülüm; Gülistanlar bahçesinde seni görürüm, başımda esen yellerle seni denizin mavi saçlarında görürüm. Ufukların perdesini açarak geleceğe yürürüz. Hayallerimin değirmeninde suyu alarak sana sunarım.Canım: Gönül yasımın teri damlamış, kalemlerimin mürekkepi ile bulanmış olan suyumdan içermiydin.
Rüyalarımda görülen, kalbimin toprağına gömülen sen. Hüzünle; ruhum tutuşmuş, yüzünle kafam tutulmuş, rüyalarım yorulmuş... Kara günlerin rengi ile kaplatma beni, kaba dillerin tükürüğü ile sarartma beni, kafa tozunun feryadında daraltma beni. Sana ellerimi uzatıyorum, geri çevirme, ne olur uzatma sürgünlerin kanatlarına. Sana yüreğimi veriyorum, ağlatma beni. Benliğimi aldın deryaların aynasına bıraktın, şimdi ise günlerim çalkantılı. Üzerimden hüzün yağmuru geçiyor, sayfalarıma akan hüzün yağmuru ile yazıyorum seni. Hayatımın cenderinde bakan hüzün çamurunda yaşıyorum.
.

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:11 AM

Hüznüm Tanık

Yüreğim sevda sesinde yanık, benliğim ise sensizliğin sürgünlerine atılan sanık. Hüznüm tanık; martıların acı çığlığı, sahillerle adımlanan taşlar, senin saçlarını ellerime düşüren mavi deli dalgalar, Kız kulesine sırlarımı açan sözlerim, yıldızların gözlerime dolan dertleri, her vaktimin anları bana tanık... Uzatma sürgün yüreğimi, gönderme hazin yolların kuruluğuna. Seni sorarım şafakların kanlarına, seni görürüm alnımın terleyen penceresinde, seni ararım kara dilin kaldırımında, seni sararım ufukların tebessümüne. Vakitlerimin damlasında akan sen, gözlerimin boğuntusunda bakan sen. Düşlerin hecesi seni fısıldar, zihnimin hançeri seni gönlüme saplar, damarlarımın içinde gezen sevda izi ruhumu kaplar. Senin ismin dudaklarıma kilitlenerek yorgun, hayallerimin kelebeği duygularımın sisinde yolcu. Bir teselli ver, yüreğimin hüznünü söndür. Bin tesirli söz sun, ellerimin uzanan hicranını anı kuyularına döndür. Nemli yazda, senli yazılarla ve sensiz anlarla ulaşmaya çalışıyorum. Titreyen sesimi, dalgalara itekleyen nefesimle sana yazıyorum, okuyan gözlerine yapıştırarak kazıyorum. Canımın içi, yazgımın kanlı dişi, kanıma damgalanan dili olan. Şiirlerimin bestesi seninle okunur, kafa kağıdım seninle dokunur. Kalabalığa usulca sokulurum, seni bulurum umuduyla tozlu adımları yırtarım, çehrelerle seni gözlerime ısırırım. Yaşamımın üzerinde aşan yankı, hicranımın alevinde aranan boşluk sanki. Yoksun artık, yoksul kalan kelimelerim ağlayışların sarsıntısında, yorgun duran yüreğim derya çığlığıyla boğuldu.

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:11 AM

Hüzün Anılar

Yüreğimin yangını intizara sürüklüyor, günlerimin sızısı ıssızlığa itiyor, düşlerimin batan kayığı hiçliğe gömülüyor, kafam seni resmederek sessizliğe atıyor. Kalbim seni heceleyerek sensizliğin hüznünde yakarışım
adımlarına yayıldı, gözlerinin kuru penceresine yazdığım satırlarım kaldırımlara atıldı. Gözlerim yaşla yırtılarak, gönlüm yasla kırılarak seni anı paketine sararım. Duygularım acı aşla beslenerek, düşüncelerim aşk çıkmazının sokağına seslenerek seni ararım. Hayallerimin aynasından kopmayan, rüyalarımın penceresinden çıkmayan sen... Sensizlik feneri elimde, sensizlik teri dilimde... Sayfalar la karalanarak, günlerin ölü donukluğuyla paralanarak seninle kapanırım. Gölgen tanların kanlı kızıllığında ellerimde tutuldu, gözlerin zihin tutkalında anların kara perdesine yapıştı. Film şeritleri kafa raflarına itildi, ara sıra raflardan anıları çıkarak izliyorum. Bazen ise benden tarafa dönerek gülümsemeni ısırıyorum... Sözlerin sözlerimi kovalayarak, gözlerin gözlerimi kapatarak sevda damlasını içmiştim. Buradan son çıkışınla yüreğim harabeye dönerek senin özleminle zamanım hüzün tutuyordu. Sensizlikle sarsılarak ruhumun izine sokulan ismini hicran yutuyordu. Hüzün selleri anılara doğru sürüklüyordu...

Özkan Karaca

GooD aNd EvıL 03-30-2009 11:11 AM

Hüzün Yağmuru

Genç adam gecenin karanlık örtüsünde ruhunun hazin yankısı çığlık kopartarak sahilde yürüyordu. Dilinde dökülen özlem ve söylemler uzaklığın kanlı deresine itilmişti. Dişinde sıkışan kırgınlıkla hayallerinin fotoğrafı karanlığı ısırmıştı.
Seni diyordu genç adam ‘ - Seni geleceğimin atlasına gül olarak ekmiştim, günlerin başaklarında seni görmüştüm, canım seninle cananlığa kavuşmuştu. Şimdi ise yüreğimin dileğine çıkılan hayal merdivenlerinden düştüm. Gözlerimde ve gönlümde hüzün yağmuru döktüm...’

Ruhunun hazin kamcısı acıyla döverek başı düşmüş, dizleri eğilmiş olarak ağır ağır yürümeye devam etmişti. Kulaklarını şaklatan dalgaların sahile vuran sert tokadı, kalbini yaralayan dert sakatı her yanını sarmıştı, her anı ruhunu tırmalayarak artmıştı. Boğazı ışıklarıyla öpen karşı kıyının betonuna gözleri takıldı.
Genç adam ‘ - İşte sevdiğim şu evlerin kör penceresinde ikamet ediyor. Acı aşkların fısıltısı duvarlarını ıslatmış Kız kulesinin üstünde bulunuyor. Tarih kokan, heybeti ile Haydar paşayı tutan, boğazın maviliğine gülümseyen kışlanın yakınında, Selimiye mahallesinde sevdamın ayaklarını vurduğu yerdir ‘... Başında hüzün yağmuru akar, soğuk ürpertiyle denizin ağlaması bakar. İntizarın hicranında ufuklar karanlık balçıkla kararak gönlü sararmış, umutları sönmüş, hayalleri yıkılmış olarak geleceğin perdesini kav la tutuşturarak yakar. Hüzün yağmuru şiddetlenmişti... Kederin kader alnında terlemeye başlamıştı. Ruhunu ıslatan hüzün yağmuruyla sarsılmış ve kederle terleyen kalb titremiş olarak sahilin çapağı olan taşın beline yığıldı. Başını ayaklarının arasına sıkıştırarak söylenmeye başlar
‘ Ey aşk acısı, ey gönül yarası, ey derdin karası... Sana sığınırım, Sevgimin adını düşlerim... Onun yokluğunda sürgün kaldım, günlerim onsuzlukla zindan oldu. Bir çıkış ver, bir ferahlık ser. Hani gözleri gözlerime kilitleniyordu, hani sözleri sözlerimi sarıyordu bir zamanlar’... Zihnine film şeritleri yayılır, anıların sahnesi açılır. Ela gözleri karanlığı yırtan ayla kendisine bakmış, siyah saçları denizin dalgasında ellerine düşmüş, oval çenesi ufukların köşesinden bakarak gözlerine çökmüş, güzel yüzü sahilin ıssız belinde kafa odasını kırmıştı. Derbeder durumda sürüklenip duruyordu, sevda ölümünün soluğunu yutarak hüzün yağmuruyla: Duyguları kanlanış, sözleri kurumuştu.
Dudaklarına yapışan hüzün melodisi tütsülenir, karanlık siyah saçın dalgasına. Öylece durup izler sevdiğinin hayalini...İkametgahı gözlerine batarak gölgesi yanı başında buluşmuştu. Gölgeye sorar ‘ Ey hayal sulületi karanlığın aynasından çıkarak ellerimi tutsan, geleceğimizin inşasını beraber kursak‘... Hayal sulület donuk kalır, ağzından tek kelime, gözlerinde bir gram bakış görülmez gözleri kapalı, hayattan kopuk, cansız et yığını gibi durur. Genç adam yaklaşır, hayal geriye çekilir. Genç adam adımlarını hızlandırır, hayal de gerisin geri hızlanır. Daha çabuk kavuşma özlemiyle kollarını açar, feryat koparır. ‘- Ey canım benim niye kaçarsın benden, niye uzak kalırsın yardan. Gel ellerimi tut, gel gönlümü nefesinle yıkat’... Hayal cesedi Boğazın dalgasını yararak Selimiye’nin duvarlarına sokularak kaybolur. Karabasanlar bedenini tutarak kahkahalarını kafasında yankılandırırlar. Hafakanlar ayaklarına serilerek denizin çağıran sesine itekler. Hüzün yağmuru ıslattığı gibi denizin çağıran kolları gözlerine çarparak: Gel diyordu. - Senin yangınını söndüreyim, hüzün yağmurundan kaç, esaret ayaklarını bana dokundur, senin bedenini karanlık derinliğimde kapatayım. Aşkın keder kalemi yüreğine bir kere yazıldı mı iz kalır, kalbinde hep sızısını hissedersin. Genç adam öylece durur düşüncelerin dehlizinde dolaşır. Karanlığın alnında çağıran ses, kalbinin acı nefesi buhramlara atarak çıkmazlarda bocalıyordu. Hüzün yağmuru artmış artık meçhulün adresine sürüklüyordu ‘ Ya ölümün vuslatında hayata son vermek, yada yeni bir hayatın menzillerine uzanmak. Başı kah denizde batıyordu, kah sahil yolunun uzaklığına çevriliyordu. Bir kedi gelir ayaklarına dolanır, kedinin mırıltısı silkeler kendisini. Yorgun ayaklarını isteksiz sürükleyerek sahilin karanlık ağzına girerek kaybolur. Sahilin tokadı artar, kedinin mırıltısı denizin tokadına yanıt verir

Özkan Karaca


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:29 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.