![]() |
Ali Gençay
Acem Kızı
ellerim yanıyor ve çehremde alev selleri gökyüzüne uzanan ruhum hiç bu kadar çoşmamıştı şuan olmalıydın kollarımda görmeliydin ve duymalıydın yüreğimin tamtamlarını kaç gece soyundum yalnızlığıma kaç gece aldım seni kollarıma zaman benim esirim ben senin zümrütler topladım yıldızlardan elifler söktüm Kur'an dan anlamlar yükledim huruf_u mukadda lara anlayamadım anlamadılar al be acem kızı al ki anlamsızlığım olma yaklaş bana yaklaş ki ıraklığım olma yok ki yaşanan olmasa da sen yok olma |
Acı
acı I- topuklarım acıyor yitip giden adımlar ve kaldırımlar biliyormusun gece yine Istanbul'dum daracık sokaklardaydım Galata 'da sirtaki selseri Haliç de safahat izleri köhnelere sinmiş yalnızlıklar bir kaç göz perde arkalarında uyumuştu Istanbul'da yaşayanlar uyanıktı Isatanbul'u yaşayanlar gündüzüm yok senle gecem de yaşananlar hengamesi çoktur büyüğün büyüklüğün emaresi yalnızlıkları hüzün bahar mevsimi nasıl kokar kaldırımlar bilirmisin ıslandığın da yağmurla II- köklerim acıyor oysa ben bir başak tarlasıyım köklerim Anadolu bağrında rüzgarlarla seviştim nisan da bulutların artığı yağmurlar la toprak kokuyor yalnızlıklarım biliyormusun bu gece Anadolu'ydum hiç olmadığım kadarıyla elimde eskiden kalma kartpostallarda Istanbul renk kattım sadece bu kağıt kalınlığında yaşanmamışlığa Ali Gençay |
Adımlar/I
Her şey senle başladı Adım, adım adımlandı Seninle bitiği yerde Ve her an aynı zamanı çağırdı Mecalin tükendiği Nefesin tıkandığı andı Unutmadım, unutamam Bahara benzeyen ferahlığını Tek düzeler içindeki Alelacele seni yudumlayışlarımı Birden bir ıslık peydahlandı İncecik dudaklarıma Kan oturur göz kapaklarıma Avuçlarımın terini Sürdüğüm şehrin duvarlarına İlanlar yapışmış ‘işte fırsat’ kalın punto tellallığında Kaçırdım fırsatımı Yok bilirim bir şans daha Etten mahşer meydan Uğuldayan seslerde yok haz Nerdesin, kim var karşında Yelelidir kadana atları Arkasında top arabaları Adım atsam askerlik gelir aklıma Sol, sağ, kıta dur Durdum hayatın tam ortasında Ucundan sökülmeye başlamış hırkam Bu uygun adım sevda yürüyüşü Belimi kırsa bıkmam Aha da sevda sana Dillendim çocukça bilirim Bu yolun sonu sana varsa Yarın bayram olsa Kalemim kırıldığında Kim vardı deseler yanında Sen de yoktum ama Okudum ne yazmışsa Deseler ki sen miydin sevda İnkar et yalanla Asarlar benim yerime yoksa Uzun yola çıktı görmedim Dudakları laldı duymadım Meğer benmişim azığında Çık yüreğin kaldırıyorsa Haykır avazın çıkıyorsa Onun mabedi, mezarı sevdasıydı Asın beni de, gömün Onun yanına Ali Gençay |
Adımlar/II
Yalan, yalan üstüne Yalan dolan üstüne Öyle bir yaştayım ki Kanmadım desem Yalan olur, yalan üstüne Düşüncelerdeyim Saçlarım kadar dik Üşümelerdeyim Zemheriyi delikanlılık uğruna Biz bitirdik Üzerime düşme sevgilim Titremelerim yokluğuna alışık Bir yanımda bahar Bir yanım kışlık Uğruna ölmek mi İyi ki ölmedim aşk için Bu değil karşılık İki ileri bir geri Adımlarım ve ben Karma karışık Dudaklarımda yemin Artık yok sövmelerde yakışık Ölünce dürülür defter Aşk, aşık Günah sevaba karışık Beyaz mı tenin Yırtılmış sayfamdan Yoksa buğday kavruğu mu Burnuma kokan Yüzüne vuran mor ışık Sarılık mı bende ki hastalık Vazgeçtim tüm inatlarımdan Destur yok artık Unuttum adım neydi Adım bende unutkanlık Uyumalı mı insanlar Dünya denilen düzlük Metrekaresi bir dolarlık mahşer Savrulur tohumları şehvetin İhanete gebe, her ekildiği yer Hayat toz pembe sevgilim Parmağıyla rahmini deşer Ölüm, küf kokulu sevgilim Kucağını açmış beni bekler Benden ne bir çiçek Ne de ışık saçan mücevher Çırılçıplak bir ten Yedi metre kefen ister İnan sevgilim Bakışlarından daha derin İki metre gömüleceğim yer Ali Gençay |
Adımlar/III
Öyle bir yerdeyim ki Gülümsese güneş Şımarıp, eriyeceğim Kırışınca kağıdım Dudak büzüp ağlayacak gibiyim Ferini kaybetmiş bakışlarım Öyle diyorlar Oysa ben eskisinden daha, Çok daha iyi görüyorum Sakallarıma tembellik bulaşmış Melankolikmişim Bilmiyorlar bu mevsim Dokunur yüreğime Bir yanda güneş var Bir yanda kar Neresindeyim hayatın Hangi yönümü sever gibiyim Koltuk altlarıma sürdüğüm koku Neden gidiyorlar benden Neden bu korku Uzun ince kaldırım çizgileri Sanki sarhoş gibiyim Tutturamıyorum adımlarımı Her çarptığım omuzun Sövgüleri benim Diyemediğim her özürde Yüreğimden can veriyorum Her sorulan soruda Bir şey gizleyen biriyim Dudaklarımda mırıldanma Anladıkları gibiyim Kim çıksa karşıma Kış güneşi, aldanıyorum Buz tutuyor kollarım Dokunmayın kırılacak gibiyim Bilmiyorlar bu adımlar Çoğaltıyor yalnızlığımı Yoruyor özlemimi Ali Gençay |
Ağır Roman
Üşüyorum, Gıcırdıyor titremekten somya Uyusam, uyutmaz rüya Yanıyor gece, yanıyor yıldızlar Yalnızlık üzerimde kalın yorgan Terlemez ki bedenim Sen olmazsan Sanki kösele, sanki rugan Yüreğimde arşınlanmış sevdalar Her biri ağır roman Anlatsam yırtılacak sayfalar Okusam dudaklarımda kan Hani biri tutmuştu elimden Terdi avuçlarımdan akan Hani biri de öpmüştü Kırmızısıydı dudaklarımda kalan Ağladı biri, Aktı gözlerinden dünyam Bitti roman Ali Gençay |
Akla Zarar
gidenlere kalanlar türküler yaktılar kalanlar yol bekleyip gidenler dönüp bakmadılar uzakta çok uzakta gölgeler düşer ufka sen misin diye çok bekledim sabahlara kadar güller mi önce soldu henüz mevsimindi bahar soluklaştı yüzün gözlerimde nem mi var kirpiklerimden sızıyor ayrılık gibi zamansız erken yağan yağmurlar kurutulmuş hatıraların arasına ikimizden bir şarkı sar topla içine attığın çığlıkları geceye sal rüzgara tutunup anılar destursuz/fütursuz kapıma dayanacaklar ay mı geceye küskün yoksa bulut mu var engel koyup bakışlarıma önümü kapadılar bilmem parmak hesabını sayamadım zaten uykulu geçen kaç gecem var soğuktur ayrılık derinlere dalmak kadar tatmak ölümü ecelden önce vermek hesabı mahşerden evvel bunun adı yalnızlık sensizlik akla zarar Ali Gençay |
Al Yüreğimi
Hangi buluta dokunsam Sana dönüşüyor gökyüzü Omuzlarına dökülen saçların Poyraz okşuyor her telini Süzülüyor endamın, kıskanıyorum Ebemkuşağı sarıyor belini Yelesi rüzgârdan doruk renkli at Binmişsin, uçuyorsun kuşlara inat Yüzünde güneşten gülümseme Ne zaman değse yüzüme Eriyor içimde buzdan hayat Düşte sevmekten yoruldum seni Rüzgârla sevişmek üşüttü bedenimi Al, gel bana topla tüm keş kelerini Vereyim sevgimi, tek kalbimi Sandıklara kilitlemişsin eskilerini Aç, bak, naftalin yakacak ciğerlerini Kirli diye değiştireceksen yüreğini Uzattım avuçlarımı, ver sana aitliğimi Ali Gençay |
Alacakaranlık
sıyrıl güneş bulutlardan sıkıldım artık alacakaranlıklardan ellerimi sıkan kelepçe ve prangalardan siyaha aşığım ben ya git yada gel sıkıldım artık alacakaranlıklardan bilirmisin sen siyaha çalan beni benden alan bilirmisin sen şafak vakti nedir bende kalan ya git ya gel sıkıldım artık alacakaranlıklardan aşkın rengi olmaz yalan ya siyahtır yok olan ya beyazdır var olan siyahı severim ben ya git ya gel sıkıldım artık alacakaranlıklardan Ali Gençay |
Alın Beni
güneşin gözlerine mil çekilmiş maviye hapis edilmiş deniz bulutların saçlarını tarar rüzgar mor bir geceye soyunuyor gün uzaklardan gelir martı çığlıkları alışığım gözlerinde batırmaya güneşi ellerim aşina saçlarında gezmeye korkarım,aldanırım alın beni gece koynuma girmeden esvabını çıkardım hasretin elleri saçlarımı okşadı uyku kaçtı kafesinden gözlerimde cin fenerleri ürperdi tenim üşüştü ayazlar üzerime ateş oldu nefesi eritti buzdan hevesleri kor oldu yanıyor alın beni gece kanıma girmeden kapımı çalacak rüzgar elinde hüzünden meyler kuruyacak boğazım gözlerime inecek hasretin kırıp yıldızdan kadehleri dikeceğim şişeyi başıma senle sarhoş olacağım korkuyorum unuturum seni alın beni gece bir kadehe satılmadan Ali Gençay |
Anladım! !
Soyundu hasretim, dokunamazlığıma Avuçlarımda kor ateş Yanmaktayım! Aşk bir kez daha vur hadi Uzağı yakın eder yolar! İsyanım zamana Iraklık neymiş, adını koymaktayım Dikilirim karşına Dudaklarımda bıçak kesmiş suskunluğum Gözlerimde muhteşem hayal Sana aşkımı anlatmaktayım Nafile! Kayalara vuran dalgalar! Sizi şimdi daha iyi anlamaktayım Yüreğim! Seni bitmişliklerle bitap bulmadım Avuçlarımda sönük yıldızlar hiç saymadım Kuşlar terk eder elbet yurdu bilirim Sen terk edemediğimsin Anladım! Ali Gençay |
Annem'e
kesilen göbeğin acısı bende güz kokusu sinmiş göğüslerine iki ekim sabahı bin dokuz yüz yetmiş iki de kayboldum avuçlarında tuttuğunda ellerimi nöbette kulakların uykusuz *******inde söyle annem nerde şimdi göğsün nerde hani nerde kızgınlığın, eşek sıpan ilk mayıs dokuzu kucaklayıp çiçeği verdiğimde ellerine titrek ellerin, yaş gözlerinde aslan oğlum koca seneler devirdim bak anne yaş otuz ikilerde sıcak nefesin halen bedenimde nice sevgililer değdi de tenime nice kadınlara yar dedim de söyle annem nerde şimdi nefesin nerde dut ağacına yaslandım sen varsın kurduğun beşik izlerinde bir burukluk var mis kokulu fesleğenlerinde dudaklarımda ilk anne ıslanmıştı gözlerin inceden inceye ''kurban olurum sana ben'' demiştin de ah annem ben koca adam olmuştum gözünde söyle annem nerde şimdi kokun nerde zamanı geri çevirmek zor bilirimde hadi al koynuna yine beni okşa saçlarımı ninnilerle gittiğin yerler çok mu uzak anne söyle ora nerde! ! ayaklarım çırılçıplak yırtıldı patiklerimde yeminler olsun uçarak gelirim yeter ki gel de söyle annem nerde şimdi sıcaklığın nerde yok annem merak etme sen özlemindir kanayan kalemimde deli oğlun bilir sen gelmesen de beklerim zamanı sensiz geçmese de söyle anne mutlu musun vaat edilen cennetlerde biz mutluyuz senle geçen günlerde seni seviyorum anne binlerce mayıs dokuzu geçse de Ali Gençay |
Aptal Islatan
uyandı ıslaktı sabah yüzünü yağmurla yıkadı gök gürlemişti bönlündü uyku bembeyaz bulutlar tenini okşamıştı o ağlamıştı yağmur sağanak gözyaşları damla birer,birer ne fark eder yağmura karıştı herkes adımlarını hızlandırdı kaçtı o kaçmadı yağmurdu ne fark eder zaten adı aptal ıslatandı çocuk seslendi amca! ! yağmur gülümsedi güzel isim dedi çocuk bilmezdi o! ! yağmuru çok sevmişti aptalca ıslanacak kadar özlemişti Ali Gençay |
Arap Saçı
arap saçı zor çözmek dolaşıyor ellerim kurudu boğazım lal oldu dillerim gözlerime bak söyle! ! yalan mıydı Leyla denen efsane yoksa ağır mıydı dağları delen darbe aşk kor ateş yanıyorum hevesler tutuşuyorum şehir labirent bul beni dönüp ardımı kaçtım adımladım her kaldırımı her soteyi serme keş arzular bir,bir devrilir yudumlanır birkaç dilim elmayla kan kırmızı şaraplar gözler beni yargılar fahişeler soyar beni lime lime, etlerim kopar sokağın çıkmazındayım devrilmiş çöp tenekeleri köhne bina üst kat çatırdayan aşkın duyulmayan sesleri konuşamıyor adam sarhoş belli kadın gevrek bir edayla üflüyor yeni sürülmüş ojeli ellerini iğreniyorum hayat arap saçı ne ki anlamı çözemiyorum sevgilim seni hayattan öte seviyorum Ali Gençay |
Arz_ Hal
Ne zamandır dokunamadım saçlarına Ellerimde zehir uyuşuğu Özledim; Gözlerinde ki sarhoşluğu Acı,özlem,keder adam etmedi beni Katığımda baldıran,ibriğimde katran İçiyorum; Gözlerini boyadığım siyahı Düşlerimin savrulduğu sokaklar Hevesler lav olmuş,yapılır pazarlıklar Anlamışlığım; Ateş kuruyu da,yaşı da yakar Tadım yok sevgilim Dem tutamıyorum hiçbir şarkıda Tat vermiyor nağmeler Eyvahım; Bitecek sensiz nefesler Ali Gençay |
Asude
(menenjitle boğuşan ve halen yaşam savaşı veren Asude'ye hitaben) küçücük ellerine umut sıkıştır kaldır göz kapaklarını ölüme inat kelebekler uçuştur Asude’m hadi aç gözlerini vurduğumda yaşını yaşıma inan hiç çıkar şu kısa zamanda gülücükler at ellerini ver bana tuk sıkı,sıkı bırakma haklısın anlamadım dünyayı sen vazgeçme belki de anlamsızlığımdadır anlam, hadi aç gözlerini akıt zehrini bana ben kadar bari yaşa Asude’m hadi aç gözlerini yaşam balonun patlaması kadar gerçek oyuncak bebeğin ağlaması kadar sahte yaşa,hisset,gül ve ağla dünya yalan olsa da meleklere bakma sen Onlar hep bebekleri kıskandılar Asude’m Hadi aç gözlerini Ali Gençay |
Aşk
Şarkıda dize oldun,makamlarla bestelendin Düştün sazın teline,gam telinde demlendin Dudaklardan döküldün,incilerle belendin Aşk seni ne etmeli,zevktin derde belendin Ali Gençay |
Aşk Diyarına
Soyunmalıyım gecenin ayazında Yada yanmalıyım yıldızların narına Şarkılar dizmeliyim,donmuş dudaklarıma Olurda düşersem yol ortasında Kuşlar girin kollarıma İki yanımda kırlangıç kanatlar Uçurun beni aşkın diyarına Saçları rüzgar sevgili Esirgeme ellerini,çal lirini Duymalıyım kulaklarımda o eşsiz ezgi Yaklaştıkça cennetine Sabırsızım Kuşlar,bırakın ellerimi Bırakın beni aşkın diyarına Tenimi okşayan ılık rüzgar Değme bana,tenimi yalnızca yar okşar İçimde delice koşmak Parelenmeli,uçsuz bucaksız uzaklar İhanet etmemeli yüreğime ayaklar Miskler,karanfiller,leylaklar Kesmeyin önümü Burnuma yalnızca sevda kokar Uyku! Git gözlerimden Sabaha az var Korkarım,güneş benden önce doğar Korkarım, önce gözlerinde o parlar Kaybolmayın! Yoksa kaybolurum yıldızlar Geri gelin kuşlar Tutun kollarımdan Anladım Aşkın diyarına daha çok var Ali Gençay |
Aşk_ı Bahar
Ruhumu emziren kadın Göğsünde aşk, gözlerinde nar Öpsem dudaklarından Dökülür ölüme efsunlar Geldin! Eteklerinde rüzgâr Eridi buzdan çehrem Gitti! Beynimden zonklamalar Çiğdemler açmış tenin Kokunda bahar Çise serpilmiş sesine Konuşmazsan! Yağmaz yağmurlar Ali Gençay |
Aşk_ı Karar
İnseler gökten melekler, huriler Önümde bir, bir sıraya dizilseler Bilirim ki birbirinden güzeldirler Yinede seni benden edemezler Kokularında açsa bahar, çiçekler Saçlarında bad_ı saba, estirseler En güzel nağmelerle seslenseler Yinede seni benden edemezler Eteklerinden yıldızlar serpseler Gökyüzünü ayaklarıma serseler Sunsalar en şuhundan ******* Yinede seni benden edemezler Dilleri dudu, bülbül, ötüşseler Tenleriyle bedenime değseler Cennetten mutluluk vaat etseler Yinede seni benden edemezler Dudaklarına gülücükler dizseler En can alıcı bakışlar sergileseler Tutup elimden zorla çekiştirseler Yinede seni benden edemezler Ağlasalar, feryadı figan etseler Yalvarsalar, el açıp dua etseler Alsalar canımı, bedel isteseler Yinede seni benden edemezler Ali Gençay |
Aşk_ı Şizofreni
Ruganlarımı parlattığımda Ayaklarımda görmek hoşuma gidiyor güneşi Bazen de bulutlu gök yüzü gibi Tozları serpiştiririm üzerine Kimseler görmesin güneşimi Herkes bana bakıyor sanırım Ne garip değimli Farkında olunmak ve bazen olunmamayı istememek Sevdim! Seni görmek hoşuma gidiyor yüreğimde Bazen de çıldırıyorum O onun yüreğinde denildiğinde Estirip lodosları,karayelleri Saklıyordum sinsice seni Değişiyordu çehrem gökyüzü her değiştiğinde Değişiyordu elbisem kirlenmese de Menekşe dikmişler şehrin göbeğine Bunlar delimi ne Nasıl dayanır ayaza incecik bedeniyle Tın ediyor kafan,elbette Neyi isterlerse onu büyütüyor insanlar yüreğinde Dudaklarını gülücük çizmiş adam Burnunda yuvarlak top Gözüne girecek nerdeyse Gülüyor çocuklar Gülüyorum bende Acı! Çizgilerle gizlenmez ki Elbette Gülmek için bahane Güldürmekse mecburiyet sanki İki aşık Sıkıca tutmuş elinden sevgili İşte aşk,işte sevgi Oturmuşlar banka Arkalarında tunçtan kahraman Heykeller sevemez ki Tepelerinde şahlanmış atı,ezilecekler Görüyorum,görüyor herkes Aşk,kahramanlık kadar heybetli Uzun zaman oldu üzerimi değişmeyeli Kokun sinmiş Kaybolmamalı aşkın parmak izleri Acaba diyorum Çizsem göğsüme kocaman kalp resmi Sever misin yine beni Dokunmasın sana kelimeler Ağlama sakın Kalemimden düşen kurşuniler Okşasın gözlerini Bulaşsın parmaklarına Sevdanın rengi Gülücükler düşür yüzüne Delirtme Sevdiğime pişman etme beni Ali Gençay |
Aşka Dair
ne varsa sevdaya dair al benden ne varsa özlemlere dair al benden adını koyamadığım onca senelerimi al ki; kala kala sen kalayım yalnızca sen... |
Aynadayım
I- askıdan aynam düştü yere kırıldı dağılmadı baka kaldım öylece her parçada ayrı çehre benden binlerce ben! ! II- kendim bildiklerim ürperdim nihayetim kırılmayan aynadaki ben! ! benim işte hepsinin bir araya geldiğinde tekim işte III- acılar sevinçler gam hüznün keder huysuz sevecen hepsi ben III- acıyı bal diye yerim tatlıda buruşur dişlerim işte! çelişki olmak yada olmamak bütün meselem IIII- ne garip değil mi her çehrede ortak tek sen! ! Ali Gençay |
Ayrılık Şiirinin Hikayesi
aşk masalı dinledim, muhabbette birinden gözleri sırılsıklam, ağladı kederinden dilinde şarkı Ümit Yaşar şiirinden unutma beni, beni unutma dizelerinden kendi için ağlamaktan güzel başkasının ağlayışına ortak olmak derdinden gözleri elaymış, hareli çıkartıp cüzdanından resmi okşadı saçlarından,gözlerinden toparladı kendini sildi gözlerini kirli mendil ilen anladım ki çok ağlamış yüreğinden Rabbim nelere kadirsin neler çeker insanlar aşk elinden bir, bir anlattı elleri elinde gezdiği yerlerden bakışlarında kaybolduğu günlerden ve hiç unutmadığı ‘sensizlik ölüm bana’ yeminlerinden sigarasından bir nefes daha çekip derinden baktı gözlerime yalvarır gibi ne yapmalıyım derce sinden tutuldu dilim, lal oldu kendi derdimi unuttum onun derdinden diline doladı şarkı ‘haydi abbas vakit tamam’ kalktık tek yürek iki beden kaybolduk, zifir geceden budur ayrılık bilirim kesişen sokakların köşesinden işte ayrıldık, o bir yana ben uzaklaştım ötekinden Ali Gençay |
azad ediyorum
son sıcakları mevsimin hunharca esen bir yel savrulan sarı yapraklar kah savrulur kah sürünür bu son sevdası gönlümün hunharca geçen bunca yıllar kah sever kah ayrılır son mısrası bu ilhamımın hunharca yazan kalem kah titrer kah kırılır azad ediyorum düşlerimi savrulduğu yerde azad ediyorum kalbimi tükendiği yerde azad ediyorum kalemimi kırıldığı yerde a.gencay Ali Gençay |
Babam
kuşları çok uzaklara süren mevsim,ekim soğuk günde doğmuşum,sıcağına hasretim Toprağı ayazlanmış, boynu bükük karanfilin Son darbesini indirmiş ayaz,yavru serçenin Avuçlarını ovan adam,senide harcadı zaman Yoksun şimdi,en heybetli duruşuyla,babam Ali Gençay |
Bahane
Kokun kır çiçekleri Eylül sarı saçların Karanfil dudakların Özlemeler seni Bahar Bahanem olmalı Gün kundağından çıkmadan gecenin Ruhumum bedenden çıkmalı Ecel Bahanem olmalı Alnıma düşmeli hazan sağanakları Islandığında gözlerim Ağlamadım ben yağmurlar Bahanem olmalı Ağırlaşmalı elbiseler Sırılsıklam tüm beden Yokluğunda donuyorum Üşümelere Bahanem olmalı Yangınlara verilmeli eller Acıdan titrer durur Söz dinlemezler Ateş Bahanem olmalı Bak! ! Kaçamıyorum senden Yüreğime mıhlandın Çarmıhtayım İsa Bahanem olmalı Lanet olsun! ! Seni yazmamalı şairler Okumamalı şarkılar Yetmiyor bana Duymak istemiyorum Sağırlık Bahanem olmalı Ali Gençay |
bana
aşkın resmini çizeyim rengini sen ver bana uzaklara gideyim ellerini ver bana sana söyleyeceklerim var kulaklarını ver bana kuruyan dudaklarım var dudaklarını ver bana yıldızlar fal tutsun hayallerini ver bana gezeyim düşlerinde bir peri ol sihrini ver bana halen bilmiyorum nerde olduğunu gelmek için sana yollarını ver bana bir bahçe kurayım çiçeklerini ver bana kokunu içime çekeyim nefesini ver bana öle yorgun ki tenim öle halsiz duanı ver bana beni sende buldum seni ver bana ... a.gençay 7.4.03 Ali Gençay |
Bedbaht
Saat sabah, daha er vakit uzuyor gölgem Bu muyum ben, bu kadar mı cüssem Başım ne kadar uzak ayaklarımdan eyvah! Yetişir mi başım başıma yüzükoyun düşsem Avuntum yok, yalanlar kadar yalanım Riyalar kadar ince gölgem kadar kabayım Şafak atıyor şimdi var gör sabahlarımı Dün bana candım, bugün el kadar yabanım Saçlarımın arasından sızıyor güneş Gölgemde saçlarım, bozkır çalılarına eş Bir bozlak tutturup yaksam diplerinden Geride bırakacağım ceset, oda kokmuş leş Ali Gençay |
Bekleyeceğim
gün kısa,ömür ulaşmaz vuslata,zaman yok,yok söz diyeceğim yol uzun biliyorum,ömür yetmez adımlara,yine de gideceğim sabahım var,kumrularım,simitçilerim,fesleğenlerim çıkarıp güneşi, kapkara gecenin kınından,giyineceğim kahpe yaşam da,zulama kahramanlar doldurup,bileneceğim ramağında pusuların,bir ışık,bir ak sakallıya kulak vereceğim parmaklar beni gösterir,’’işte o ‘’ gözler de ibret,göreceğim alnımı yere düşürmeden ‘’işte o benim’’ ben de ibret,diyeceğim ne varsa yalanlar,yaşadığım sevdalar,aşklar,hepsini bir bir sileceğim yaşama sevdalandım,ne aşk,ne meşk tek bir hece,kapkara bir geceyim hadi gücün yeterse ve gözün keserse,dön yolumdan ben dönmeyeceğim bak gözlerime korkma gecenin siyahından,gece,gündüz hep seni bekleyeceğim olur da dönüşün olmaz yakarsın gemileri,ışığı,ak sakallıyı sana vereceğim zulamdan çıkarıp tüm kahramanları,bana gelen yolda emrine amade edeceğim belki bir düş,bir masal,efsane,bilmiyorum nerde,ne edeceğim gün kısa,ömür ulaşmazsa vuslata,zaman çok,çok diyeceğim gecem var, kuma kuşlarım,baykuşlarım,meyim,yudum yudum içeceğim yarimsin sevdalımsın,sen bende bir ömür,vebalimsin,gelmesen de seveceğim Ali Gençay |
Belki
Tutarsın köşe başlarını Yağmur toplarsın,açar avuçlarını Islanır kirli saçlar, Hüzün,uzamış sakallarından sızar O an terk eder seni kalabalıklar Yalnız,tunçtan heykeller gibi Dikilip göbeğine şehrin Başlar ruhunu istilalar İnsanlar ve yağmur ve damlalar Düşerler,kalkarlar,kaçışırlar Kafasına poşet geçirmiş dilenciler Kaçışanlardan bir şeyler umarlar Gözlerin kararır,kararır bulutlar Islanır için,üşür umutlar Islak dudaklarında ses ıslanır Üşür en ateşli şarkılar Belkiler yağmur olur düşer dudaklarına Belkiler umut olur yatar uykularına Kim bilir belkiler zaman olur Terk etmiş aşklar Birikirler avuçlarında Terk etmez seni yalnızlıklar Kim bilir ele verir kirli saçlar Ele verir hüzün sızan sakallar Tutuşturulur avucuna umutlar Bakmadan gözlerine Kim bilir gelir,der belki Seni seviyorum serseri Ali Gençay |
Bella Dona
İlk kez duydum adını Gitar eşliğinde şarkılarda Adım,adım dolaştım Gezdim uzak diyarlarda Sevdalar aynıydı Diller ecnebi olsa da Kiminde Amour,kiminde Dear Ben adını koydum Güzel kadın Bella Dona Bella Dona Bir kez olsun bak bana Yeşermeliyim toprak gözlerinde Dokunmalıyım saçlarına Boyanmalı sevdam aşkın kızıllığına Bella Dona Bir kez olsun bak bana Sana şiirler okuyayım Her mısrası mono roza Türküler söyleyeyim Her tele vuruşunda mızrap Dönüşmelisin mihribana Mevsimim geçti soldu gonca güller Karanfiller derdim sana Gözlerinde ki alevi saklama Zemheri olup üşütme beni Sürmeler çek gözlerine Gece olup sarıl bana Yoruldum,yok dizlerimde derman Kapama kapılarını Sana geldim Bella Dona |
Ben Geldim
Ben geldim Eteklerimde buz pürçekleri Sırtımda zemheri İnatçı kardelenler sizden aldım cesareti Yıktım buzdan lahit’imi Güneş vurdu çehreme Binlerce elmas döküldü tenime Elmaslardan daha değerli sevginle Ben geldim Sıyrıl rüyalarımdan Bir avuç suyum,ıslat yüzünü Yine giy mor sabahımı Ben çıkardım Hatıra denen hasretleri Bilsen ne kadar özledim seni Ben geldim Ruhumu eritip kadehe koysalar Dudaklarda parça,parça yudumlasalar Bitiremediler,bitiremezler seni Ay peşime düştü Yıldızlar kirpiklerini kırpmaktan vazgeçmedi Çıkardım,giydim günleri Değişmedi hiç içimdeki Ben çalmadan aç kapını Hadi! Ver güneşi bile eriten gülümsemeni Ben geldim Acı, Hüzün, Kin, Terk ettim Terk etmeyen kederi Terk ettim ayrılık denen mevsimini Kucağımda kısık sevda gülüşleri Utangaç kır çiçekleri Ben geldim Ali Gençay |
Bencileyin
Baktığım diyarlar topuklarımdan uzak Adımlarımı saymaktan korkmuyorum Divitime damlattığım ter derya olacak Atıp üzerimden her şeyi, soyunuyorum Affedin beni varım ayışığı, dilberdudak Sizden değil geçmişimden vazgeçiyorum Bilmem kimler ardımda sövüp duracak Kulağıma mutluluk bulutları tıkıyorum Boğuyor beni, kuru soğuk/kurak sıcak Alışığım ağlamaya yağmuru seviyorum Kimselerin bilemediği düşleri kurarak Kaygılı/Yorumsuz hayatımı seçiyorum Ali Gençay |
Benim Gibi
Çam iğneleri dökülmüş balkonunda Kurulmuş bağdaşın Gözlerinde gecenin izleri Ne derin çekersin kız Sigara dumanını da ta içeri Sert bakışlarında, hırçınlıklarında Dünyaya baş kaldıran hoyratlığın Çapraz bağladığın kollarında Ne inlersin kız Sessiz çığlıklarla benim gibi Daha dün değimliydi Hatırlamıyorum yoksa geçen sene mi At kuyruğu bağlamıştı anan saçlarını Kolunda bir dolu kitap Okul yolunda adımlayıp şehri Geceye sığınırdın yıldız gibi Ağlamaz bu taş kalp diyenlere inat Ne gizlersin kız Ağladın değil mi Titrek ellerinde dökülen şiir mi Yoksa kimsenin bilmediği sevgiliye Mahrem dil dökmeler mi Kimi sevdinse Dün vardı da bugün gitmedi mi Neden erindin kız Güneşte vurmuş buz saçakları gibi Tut dersin, uzat ellerini Bilmem senin delice sevmelerini Gel desem gelir misin Arkamdan gelen gölgem gibi Yada git desem Gider misin Onun gibi Ne düşünürsün kız Benim gibi |
Berduş/Gece
İşte bir kez daha dalıyorum Şehrin bilinmeyen köhnelerine Gündüz daralan kaldırımlar Nasıl da büyüyor gece Uzatmış nasırlı ayaklarını Şarap çekmiş pis sakallı adam Tanımış gibi bakıyor gözlerime Dönüyorum ardımı Ellerim cebimde Aynı kulübedeyim Bilmem niye Jetonları tüketmişim Hem sesi kulağımda inliyor _Arama beni bir daha, diye Sağı, solu tekmeliyorum Taşı, şişeyi ne gelirse önüme Kaldırımlar büyüdükçe Ben küçülüyorum İçimde aynı ses _Bitti işte Bitti de, bu sıkıntı ne diye Işıklar yanıp sönüyor Sanki şehir yıkılıyor tepeme Kulaklarım uğulduyor Ses bekliyorum, biri dese _Abi gel içeri Sineceğim, sıvışıp tenhadan Yıkılacağım bir köşeye Herkes beni tanıyor da Bendeki bu yabanlık niye Şarkılar söyleniyor, bol neşe Yaklaşıyor kadın Üzerinde en ucuz parfüm Berbat, ağır koku Öpücük resimli penye _Şair bize birkaç mısra söyle Kaldırıp başımı bakıyorum Bırak beni yalnız diyemem de Dilime düşüyor Kimine göre şiir Uyduruk kimine göre _Dindiremez içimdeki hüznü, Hiçbir neşe _Sen bana bakıp aldırma, Şarkını söyle _Olur da ansızın düşerse, Başım öne _Kaldır yüzümü bak gözlerime, Gülümse Gücüme gidiyor Başkalarındaki gülüş, işve Sanki bana gülüyorlar Bendeki şizofrenlik işte Hesap istiyorum papyon yakalıdan Sıyrılıp karşısındaki adamın bakışlarından Göz kırpıp öpücük yolluyor fahişe Arkama bakmadan terk ediyorum İçimde anlamadığım endişe Hava aydınlanıyor Baston süren aksakallı Kaçırmış namazı telaş içinde Selam veriyor sinirlice Kapıyorum sıkıca ağzımı Sallanıyor başım Korkum baston yememek Nefesim ona değince Anlıyor halimden mırıldanıyor _Zıkkım iç berduş Zıkkımsa aşk İçtim zaten yeterince Ayaklarıma takılmadan bedenler Gitmeliyim bir an önce Yine bir kez daha Çıkıyorum hayatından Ben, şehir ve hüzün Yine buluşacağız Gece bize gelince |
Beyhude
Tutunsam kirpiklerine Bakışların kırılır mı? Dokunsam gülüşlerine Dudakların utangaçlıkla burulur mu? Uykuyu döşüme yığdım Sancı kıvrandırır, beyhude Acı bana değmez fikrimde sen Yüzün kırışsa Kaçışır düşler önümden İncesin ve korumasız Kokuyorum gözlerinden aşkı çalacaklar Bilmezler ki benim hırsız Bilseler asacaklar İkiye bölünür gece Çoğu zifir, azı karanlık İkiye bölünür hece Lam elif, ye Ali Gençay |
Bil(mey) eceksin
‘Kadınlar hep dener; ve nedense erkekler hep kaybeder.’ hiç yıldızlarla dans ettin mi ya tutup ayın saçlarından bembeyaz dudaklarından öptün mü kırık düşler toplayıp avucunda gecede siyahla oynaştın mı o zaman ne bilirsin sana ihanetimi tenime bulaşan mavinin; bir gecede mürekkebimde siyahın; tek bir hecede tükendiğini ben gördüm o zaman ne bilirsin senli düşlerime ihanetimi bahardan güzel gözlerin olduğunu dinledin mi benden boş bir kağıda aşkı yazdım okudun mu sessizce/derinden ne bileceksin boğulduğum rüyaları gece çalınca yatağımdan seni yalnızlık alınca koynuna beni ve ayın dudaklarında soluksuzluğumu sen bilmezsin bana uzaklığını bilmeyeceksin bendeki sonsuzluğunu Ali Gençay |
Bile/bile
korkuyorum/korkmuyor musun gecenin karanlığında biri çıksa ansızın alacak sana verdiğim kelimeleri yada kesecek ışığı yakıp tüm tılsımı diye söz geçmiyor kalbime acayip bir endişe güm/güm /güm ne var Allah aşkına seni her vuruşunda ben öldüm mü seviyorum diye, diye ne bu telaş katma velveleye oysa bir kat daha seviyorum karda yuvarlanan topaklar gibi her an çığ oluyor içim sen oluyorsun zaman ilerledikçe ve gece tüm, tüm siyahıyla üzerime yürüdükçe ben biraz daha üşüyorum artık sensizlik zemheriyse saçlarıma düşen kırçlar bahara uyanacak bir mevsimin bana sabret demeleri mi kalbim yerinden fırlayacak heyecanlandım bak işte güm/güm/güm seni her fısıldadığımda aha da azalıyor ömrüm sana aşığım ya titrek ellerim var sesimde çatallaşma uzun süre bekledim seni seviyorum demek için belki bir kaç mevsimdi uzaklığın belki de iki adım ötemde unutmadığım sesin var rüzgarın sesinde ağaçlar çiçek açacak saçına ellediğimde ve incecik parmakların gibi yeni ışkınlar salacak kiraz ağaçları üşüyorum güneşimi verin dediğinde kalbim ellerinde kulağına götür dilim katılaştı suskunlukta ama duyarsın kulağındaki sesimi seni çok seviyorum parmak uçlarıma iniyor özleminin acısı dokunamıyorum hiçbir şeye yazmak istiyorum tutamıyorum kalemi seslensem avazım çıkacak uyanacak dünya üzerime yürüyecek bağırttırma beni duy işte seni seviyorum inanmadım ben kimseye aşkı yalan saydılar duymadım kimseden kulağımda şarkılar uyumadın biliyorum kulağın kapıda bak pencerenden anahtarı olmayan bir kapının önündeyim sen aç ben içeri gireyim sen okşa ben üşümeyeyim sen gül bende güleyim hem bak dudaklarımı okumaktan vazgeç sessizliğini sevmiyorum sevmiyorum uzaklığı sevmiyorum işte oysa uzakta bile çok seviyorum seni eriyorum bile/bile biliyorum/biliyor musun Ali Gençay |
Bilseydim
ne anlatayım ki; bir yanımı gece sarmış bir yanımda çetrefilli hayat duvarlara seni yazdığımdan beri aşk benden kaçıyor,ben polisten ne bilirdim bilseydim kırmızının o iki kelimede tükeneceğini hiç söylemezdim seni sevdiğimi ve bilseydim kırılan şarap şişesinin elimi keseceğini hiç içmezdim gözlerinden sevgiyi yokuşlar düz,düzler uçurum bana bulutlardan topladığım pamuk şekerleri hayallerle şişirdiğim tavşan kulaklı balonlar bir de sevdim deyip şişlendiğim bar güzeli topuklarımda çelikten ökçeler bileklerimde deriden bileklikler saçlarımda briyantin ışıltıları değişmeyen tek şey parmaklarımdaki kırmızı boya lekeleri bilseydim kırmızının o iki kelimede tükeneceğini hiç söyler miydim seni sevdiğimi ah güzel sevdiğim ben seni sevdiğimden beri zaman yedi bitirdi beni şimdi iki kızım var bir de karım ağır aksak tökezleyen dostluklarım yalandan paralarım,yılandan sarılacaklarım bilseydim öpmek gözlerinden ayırtacak bizi dudaklarıma mıh çakar asla öpmezdim seni Ali Gençay |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:43 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.