![]() |
Özkan Özdoğan
Abaküs
bu şehirde canı sıkılan sokak çocukları yıldızları sayıyor *******i. ve hiçbiri kaldığı yerden devam etmiyor, çabucak bitmesin diye gökyüzü. Özkan Özdoğan |
Ada -düzyazı-
Gülmenin yasak olduğu ülkeden,gecenin dans ettiği ülkeye taşıdım gözlerimi.Kimsenin yıldızını saklamadığı ve kimsenin kendini aramadığı ülkeye...Sabaha kadar yollara düşülüp,yeni uçurumlar yaratılmayan; solmuş ve dağılmış yüreklerin olmadığı ülke... Rüyalarımı kemiren ve sevgiyi dar eden “umut” vazgeçmiş davasından sanki.İnandırılmışlık havası hem sabahın gelişinde,hem de Semadirek`te gün batımında.Burada hatırlamak en büyük düşmanı insanın.Zamanla işinin olmadığı,kurtarılmamışları hatırladığın ve tabii “şu boktan ay”a bakıp şiirlerinden okuyamadığın,kendinden başka ne dost ne düşman bulabildiğin; dünyanın kıyısında,hayatınsa tam ortasında bir ada... Nerede olduğum sorusunu sormaz oldum kendime! ..Yine eski alışkanlıklarım geldi aklım****urtulamadığım ve zaten bunu istemediğim alışkanlıklar.Kendini yitirenlerin benden çaldıklarını koymam gerektiğini hatırladım yerine.Korkmanın yaşamayı zorlaştırdığını da hatırladım.Korkmalı mı,korkmamalı mı bilmeden ve soramadan,yine Poseidon fısıldadı kulağıma...: “Uyan gecenin aydınlık yüzü..Uyan ve var olanı değiştir; karanlıkları yaşanır yapmak,senin elindeyken henüz...” Özkan Özdoğan |
Ada
O çorak topraklarda, zeytin ağaçlarının gölgesinde unutun beni.. Dökülsün üzerime binbir renkte yaprak, yoldan geçenler tanımasın. Bir uğursuz baykuş uyutmasın *******ce de, yeter ki adım bilinmesin.. Terkedilmiş evlerin duvarlarında yankılanan bir ses, şarap renginde damların üzerinde yuvarlanan bir taş, açmayan bir tomurcuk olayım yol kenarlarında.. Unutun beni gözlerimi,ellerimi.. yeter ki görülmesin izlerim ağladığımda duyulmasın sesim.. Özkan Özdoğan |
Adın
onca şiiri yazıp yazıp aklıma unutuveriyorum.. keşke unutuverseydim adını da, şiirlerim gibi.. ve yakması kağıtları ateşe atmak kadar kolay olsaydı yüreğimi. Özkan Özdoğan |
Ağlanbaç
Her bir gözyaşımdan binlerce yıldız döküldü. İşte bak, nasıl aydınlık gece. Tuzumdan beslenen, sabırsız cümbüşünü toprağın yağmur sanıyor, seviniyor düşsüzler.. Açacak pencere önü çiçekleri ve ben yine bulut olacağım. Özkan Özdoğan |
Alanın Havası
Sabahtan beri taşınıyorum tuvalete değil,pencereye Kargaları korkutan uçaklar inecek diye havaalanına Ve belki bana da pay düşer diye alanın havasından Özkan Özdoğan |
Amma
Amma güzel hava, amma da güzel güneş.. Bak denize, amma güzeldir kimbilir! .. Denizi hatırlatan, günü sevdiren yüzüyle, amma güzeldir sevdiğim kadın.. Özkan Özdoğan |
Arsız
Yazık bu güzelim çiçeklere... Erken müjdelenmiş baharı ıskaladıkları yetmezmiş gibi yazın en sarı sıcağında kurulmuşlar bir de, canımın orta yerine.. Şimdi küstürsen olmaz, soldursan ölmez; diline,gönlüne kuvvet didin dur artık işin çoksa da, yoksa da kime ne! .. Özkan Özdoğan |
Aşk
düşün ki, yazın coşkusunda bile sararan yaprakları olan, bir ağacım ben denizin kıyısında.. o kadar yakın, bir o kadar uzak. bilmeden sen gibi coşkun bir maviyi, yeşilimden utanıp yıllarca, yaşlı bir sevdayı sararttım.. o kadar yalnız, bir o kadar yasak. sonunda rüzgarların en güzeli, dallarımı düşürence sevgine, mevsimleri unutup gökyüzüne boyandım.. o kadar sen, ve bir o kadar aşk. ('Budala' şiir dergisinin 26. sayısında yayımlanmıştır.) Özkan Özdoğan |
Ateşböceği
Gökte asılı kandiller, balıkçıların fenerleri ve kör bir kedinin gözlerine rağmen, karanlıktır gece. Değiştiremez bunu işte, hiçbir kahraman ateşböceği! Özkan Özdoğan |
Ayaz
Karşı yakanın tuzu bu, yüzümü yakan rüzgarda taşınıp dans ettiren limandaki martıları.. Esen yel kayalara vuruyor, kanat seslerine karışıyor; uğultusunda, altısında sabahın; saçlarıma bırakıyor sonbahar bozumu deniz ellerini. Karanlıktı, daha gün ağarmamıştı; seni gördüm, martılar beyazayazdı.. Özkan Özdoğan |
Bağ Bozumu
Kırılır camda güneş, çoğalır yorgun yüzümde bağbozumu günlerin yanıkları.. Bulutlar göçer gider, şarap renginde gölgeler gelir tüner gözlerimde. Turna sürüleri canhıraş yakarır da, bir yudum tazelik için peşimsıra ağartır havayı; bir küserim kendimle çözülür dilim bir barışırım,i anlaşılmaz yine derdim avunurum kendimle.. Özkan Özdoğan |
Bahar
Sus, dedim serçeye.. Bitir artık matemini.. Kapıdaki, bağıra bağıra baharlayan, mevsime uydur sesini, ki yeşil ve mavi açsın kır çiçekleri... Özkan Özdoğan |
Balık
Mutlu muydu küçük balık? Denizdeydi bütün hayatı, Güneş ölümdü onun için Gökyüzü soluk bir yansımaydı. Yağmuru merak etti balık. Sırdaşı kayalara sordu önce, Ardından yosunlara,meraklı, Dışarıda da karanlık mıydı gece? Balıkçıyı gördü balık.. Ve elinde oltasını. İmrendi gülümseyişine, Taklit etti nefes alışını.. Kararını verdi balık Sakince yuttu zokayı, Bulutları gördü,ve aldandığını Mutluydu ölürken,bitmişti tutsaklığı.. Özkan Özdoğan |
Başak
Sapsarı bir deniz önümde, başı göğe eren başaklar. Dertleri gün gibi bilindik! Hep dalga dalga avarelik, sıcağın altında zor duyulan hışırtılı bir gevezelik. Özkan Özdoğan |
Bat-tı
Güneş battı.. ve akşamın çanları çalmaya başladı. En sevdiği oyundur günün, beni öldüresiye karanlıkta bırakmak. Gölgeler silinir, yalnızlığı büyür yok olmaya gün sayanların. Bütün maviler solar, en son kızıllıklar görünür ufukta, umutlardan arta kalan.. Özkan Özdoğan |
Belki
Gözlerin, baktığın yerde değildir. Kalbinin sevildiğin yerde olmaması gibi. Yolun belki de gittiğin yerde değildir, bu yeşil, sandığın kadar yeşil değildir; ve her bir yeniden başlayış, bir önceki kadar güzel değildir. Nedir ki kıymeti yaşandığı kadar gerçek olmayan sevginin.. Uzayan günlerin bıraktığı ışık doldurmuyorsa eğer duvarından kaldırdığın resmin boşluğunu, her gece ettiğin yeminlerin kimin inanması içindir? Özkan Özdoğan |
Bi tuhaf!
Ne ateşin yakacağı bir kuru ağaç; ne soğuğun donduracağı bir su birikintisiyim şimdi ben.. Hep de yok bildiğim zaman, kendi de vazgeçmiş sanki olduğundan. Gece mi,gündüz mü, yoksa ışıkları mı yakıp söndürüyor biri durmadan? Özkan Özdoğan |
Bile bile
Kırlangıçlar deliyor göğü saatlerdir... Ben de deliyorum gözlerimle... Ne olduğunu arar gibi değil Ne olduğumu bile bile.. Özkan Özdoğan |
Bir de..
yosun kokusu; alır götürür başımı güneşli günlerin akşamında.. ağaran bulutlar, ağını gökyüzüne atmış yaşlı bir tekne misali.. zamansa; koyulaşır durmadan, yeşilden bozma ağaç gölgesi.. Özkan Özdoğan |
Bu
Yeni doğmak olsun bunun adı. Hani senin bana yaptığından, olağan olarak bana olan. Olmasa olmazın, gereğinde olup da gerçeğe döndüğüdür bu. Ana-yana, üstünkörü değil; bata-çıka, sabahı akşamdan sormadan geç olmadan yaşamak! Ne ki bu? .. Olsa olsa, Ol-mak. Özkan Özdoğan |
Bu Çocuklar
Bu çocuklar ölüm tarlalarında çiçek gibi solan, içimde boy atıyorlar her gün biraz daha.. Ölüyorlar bir yaprak gibi, soğuktan titremeyen elleriyle topluyorlar gökten düşen demir damlalarını.. Islanmıyorlar artık, donmuyorlar ayakları yalın, özlemiyorlar üstelik, özlenmiyorlar, bir dipsiz kuyuda sessizce büyümeyi bekliyorlar.. Özkan Özdoğan |
Bugünsüz Yarınlara -düzyazı-
Benim hiç bugünüm olmadı.Yarınlar için tükettim hep,içimde biriktirdiğim en güzel dizeleri.Benim hiç aşklarım da olmadı; öyle yağmurlu akşamlarda oturup ağlayacağım.Sonra; anlatacağım,yaprak üzerinde büyüyen kurtarılmışlara... Halbuki ne kadar da nefret ederdim karanlıktan ve umutla beklemekten. Paylaşmadım yalnızlığımı kimseyle.İçimde büyüttüm hep kendi düşlerimle.Bu yüzden belki de gökgürültüsünden korkmayışım.Bilmezler insanlar,yağmuru getirir gökgürültüsü.Yapraklar yıkanırken,benim düşlerim büyürdü ve kimsenin haberi olmazdı,zaten boş olan sokaklarda.. Kaçmayı hiç beceremedim kendimden.Hep aynı kimsesizlik oyunu,ve hep aynı kelimeler.Anlatamadım kendim olmayanlara uzaktaki kendimi.Kopamadığım sevgilerle uğraştı şiirlerim,aslında olup da yokmuş gibi görünen sevgililerle.Dizelerim gibi sevgilerim de ayrı kaldılar birbirlerinden. Yıldızımın güldüğünü görür oldum çoğu zaman.Benim sadece bir yıldızım oldu odamı aydınlatan.Hayatın dönmesine inat o hep aynı yerinde; yanında geriye kalanların.Uzaklığın içimi ısıttığı soğuk şehirlerde bile gözüm yukarıda kalmadı,bulutlu *******de. Korktuğum günlerinde yaşamanın,gitmeden dönmeyi öğrendim sevdiklerimden.Yani yalnızlığım,yıldızım ve gökgürültüsünden... Güneşli şehir *******inde ise,oturdum sessiz harflerden şiirler yazdım kendime... Özkan Özdoğan |
Çiçek
ıssız yol kenarında biten renksiz,kokusuz bir zambak çiçeği.. ve sessiz, tıpkı bir yaprağın düşüşü gibi. madem, böyle aniden açacaktın taç yapraklım; baharı geciktirmeyip, yanında getirseydin.. Özkan Özdoğan |
Çocuk
Hep o çocuk içindeki, elleriyle oyan ağaç kabuğundan gemileri.. Düştüğünde kanayan yüzünü başaklarla silen; kızıl bir düş gören büyüyen buğday tanelerinde, gözleri delice açılmış.. Koşarak rüzgara karşı, ardındaki zamandan kaçan, boş salıncakları sallayıp, olmayan, mutlu çocuklar yaratan; elini uzatıp da yakalamaya çalışan, yakına yolalan güneşi.. Artık sığmasa da ayakların parmaklıklarından düşlerinin, büyümeyen dev bir çocuk senin kaybolmayan gülümseyişin.. Özkan Özdoğan |
Dağ`a
Yükseldikçe güneş, can yakan bir sıcak; ellerimizi kurutan göz açmaya düşman densiz bir ışıkla açılıyor sabah. Dağlara yaslanmış bulut kümeleri,efsane sarhoşu, yağmur değil hikaye yüklü omuzları. Tozlu yol, canına okuyor manzaranın. Kavalın sesi, ve bir İspanyol gezgini; ortak oluyor sessizliğe. Patikadan aşağı uzanıyor, ayaklarımızın altında yokoluyor boz renkli ırmak. Akılda kalan onca kalabalığından sorgusuz soruların, karanlığa kadar güzelliği cehenneme çıkaran yokuşların.. 'Nemrut`a' Özkan Özdoğan |
Dalga
Bir şey mi anlatıyor bu karanlığı kovalayan dalgalar? Ama yok, ne sesleri bir çığlık ne renkleri bir deniz.. Oyunbozanlık bana ettikleri, güneşten kaçan bir balık. Hem ben, türkü ıslıklayıp, sevda haykıracaktım.. Böyle de yüzülürmüş demek ayazda,sözlerim çıplacık. Özkan Özdoğan |
Deniz
saçına dokununca, biliyorum, ıslanacak ellerim. gözlerim yanacak tuzundan, ve sesim martılara karışacak. sonunda, denizin bile kıskanacağı bir mavi doğacak sevgimden. Özkan Özdoğan |
Deniz`e
Bir teknem var adına 'deniz' dediğim: siyah, içi boş midye kabuklarından gövdesi. Çürümüş ellerimden bir tazelik kalsın, ışıyan kumların üzerinden sabah yüzüme vursun ılık nefesinin rüzgarı diye; turna kuşlarının gölgesi açık maviliğinde yelkenin, gideceğim dolmadan gözlerim, üzümlerin rengindeyken mevsim, gideceğim alıp voltamı.. Dünyaya bir çocuk, bir çift göz daha getirmek için! Özkan Özdoğan |
Devrik
Aynıdır kaderi, devrik cümleyle devrik hayatların. Sıra özneye gelene dek bitmiş olur en güzel tamlamaları yaşamanın. Özkan Özdoğan |
Dönen yapraklar
Dönen yapraklar inecekler elbet yere.. Düşer gibi değil güneşi doğurur gibi güne.. Ve küstürecekler karanlığı o sessiz isyanlarıyla Bilmiyorlar ki... karanlık değil güneşi yıldıran Asıl ta kendisi karanlığın güneşten doğan boşluğu batıran. Özkan Özdoğan |
Duvar
Yıkılıyor gözlerimin önünden içimde kaybolan duvarlar. İlk güneş yaprağı suların içinden çavarak geliyor, ufukta açılıyor ve başka bir gün, tüm yeni doğanlar gibi ağlayarak başlıyor ilk nefesine. Saklanan ne varsa görünmeyen yerlerde, yağıyor üzerime günahından arınıp. Omuzlarımda birikiyor her arta kalan damla, boyumu aşıp sözümüz kesiştiğinde bir kere daha ıslanıyorum geçmişim ve bugünümle... Özkan Özdoğan |
Duygu
yaprak titremezken, sabahın altısındaki soğuğu andıran sesiyle hem düşümü böldü, hem kendi düşlerine sövdü. gülmekle ağlamanın yasak olduğu ülkede, yaşattığı umuttu pencere önlerinde yetişen sevgiler. unuttu görünmeyen parmaklıkları şarkıları özgürlüğü söyledi.. gözlerini güneşe çevirdi, bulutları hiç görmedi.. Özkan Özdoğan |
Düş
Gemiler vardı denizde, tek başına, sonsuza akar gibi yakılmış fenerleriyle. Eskiden olsa, gemilerin götürdüğü uzaklar girerdi düşüme. Şimdi tek düşüme, sana ait gece.. Özkan Özdoğan |
Ekinoks
Dönen dünya değil de başım bir hoşlukta salınıyor sanki. Ay,burnumun ucuyla dans ediyor, ayaklarımı gıdıklıyor cüce yıldızlar. Tutanayım diyorum, nefesimi tutuyorum şaşkınlıktan.. Bunca hay-ı huy içinde, yine de yüzüm gözüm gülümseme! Nereye baksam oraya koşuyor, dans ettikçe ay zaman içimde gidip gidip geliyor. En uzun güne, en uzun aylar sahip çıkıyor; en güzelinden yıldızların bir güzel kadın elime uzanıyor... Dönen başım değil de dünya bir loşluğa bürünüyor sanki. Bulutlar rüzgarla bir oluyor, içime yağıyor hüzünsüz yağmurlar. Özkan Özdoğan |
Ellerin
yağmura bak, tıpkı ellerin.. ellerin de yağar böyle, yüzümü ıslatır; ve toprak kokar, onca yıllık tazeliğiyle.. böyle şımarır ellerin de; böyle alımlıdır, sonra ellerin de özlenir yağmur da, ve ikisi de hasretle beklenir. ama hepsinden öte, yani benim gözümde; yağmur da güzel bir kadındır, tek başına ellerin de.. Özkan Özdoğan |
Erika
Yele vuruyor saçların.. Gözümü alıyor ve aydın bir ışık gibi denizden yansıyor sanki adın. Bin asırlık bir ulu çınar, Elea`lı müzisyenler gibi vakur... Ah Erika, benim ebedsiz savaşımım.. Sana adandı geleceğe küskün zamanlarım! Özkan Özdoğan |
Evreka
senin, titreyen sözlerin vardı önce. ağlamaklı,derdini anlatmakla.. titreyen ellerime uzanan ellerin oldu sonra, ellerin, bir sağanak gibi yağan. çok zamandır yerine koyamadığım, Galata`da, saçların vardı, yine titrek bir rüzgar. sonbahara düşmüş bir yaprak gibi, sevdayı düşürdün içime sıcağında üşümekli.. Özkan Özdoğan |
Fırtına
Senle biz, dağı taşı yıkacak kadar huysuz bir fırtına yüküyle, beraber büyüyoruz. Ne ağaç kalıyor yakmadık, ne korkutmadık balıkçı.. Gözüm gözünü görmüyor bazen yağmurdan, sesinin yerine de ardıardına gökgürültüsü.. Bekliyoruz sonra güneş açsa da, kurusa açılmış yaralarımız. Halbuki deniz yeterdi canımı yakmaya, her bir sözün yerine gümüşî tuzuyla. Özkan Özdoğan |
Fundam`a
Gerçekte özgürlük, ne aydınlık, açık havada, ne de başını alıp gitmekte, ya da uzakta. İki dudağının arasında aslında içini sızlatan zincirlerin. Şarkı söyleyebiliyor musun; sesinin yankısıyla havalanıyor mu sazlıklardan kuşlar? Seviyorsun ya, söyledin mi sevdiğine içinden geçenleri alçaltmadan sesini ve sevgiyi? Sensin o zaman şu geçen bulut, gemideki yelken, rüzgarın uğultusundaki o kırmızı renk.. Sensin o uzak ülke, düşlerindeki yalnız uyuyanların.. Özkan Özdoğan |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:24 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.