![]() |
Osman Demircan
301. Madde
İnsanların beyninde o kadar darağacı o kadar sehpa var ki 301. maddeyi gölgede bırakacak cinsten. Yok efendim sen nasıl şu kelimeyi kullanırsın! Yok efendim yazdıkların müslümanlığa sığar mı? Yazar bu tür sağlıksız düşüncelerin kol gezdiği bir toplumda karakolla tanıştırılacaktır. Kalem cehalete mahkum edilmek istenecektir kuşkusuz. Şimdi size sorarım.Hangi kafa böyle düşüncelerle doluyken aydınlık bir göze ve bakışa sahip olabilir? O gözlerin sahibi bir başkası için ağlayabilir mi? Hayatı boyunca silahın gölgesinde uyutulanlar, uyandırılabilir mi? Her insan yüreğinin büyüklüğü kadar düşünür şüphesiz. Niçin küçük düşünüyoruz öyleyse? Başkasını anlama cesaretini yüreğimizde hissedemediğimiz için mi. Daha çok şiddet naraları attığımız için mi. Yargılarımız ya darağacında ip oluyor ya da boğazımızda ilmik. Ya öleceksin ya da manda gibi yaşayacaksın türünden bir adalet bu. Bir değer yargısı içinde otlanıp dur der gibi. Yazarın kalemi esaret altına alınıp kırılmak isteniyor. Eli silahlı adamlar eli kalem tutanlarla bilek güreşine tutuşuyor. Eli mahkum insanlar yaratılmaya çalışılıyor. Kaybeden ilim ve toplum oluyor. Kazanan cehalet... Yazar özgür olmalı. Bir ülkede en önemli şey ifade özgürlüğüdür. Derseniz ki benim maneviyatıma küfredemez. Ben de derim ki ' Türk milleti çok akıllıdır.' sözünü bir düşün. Osman Demircan |
Acı
Hafif acılar konuşur büyük acıların dili suskundur. Bir ağaçsan eğer dertlerin yaprak yaprak dökülür. Acıyla yüzleşen insan zamanla kendi sesini unutur. Bir demirden hem nal hem kılıç ortaya çıkarılabilir. İnsan acılara sürtüne sürtüne güçlenip keskinleşir. Acıyla yüzleşmeyen insan çok yerde kaybedebilir. Osman Demircan |
Acın Cehennem Tadıdır
Işığımı güneş verir ay gölgelenir yüreğimde içim kararır birden Mevsimler rengini verir saçlarım ağarır ikindi baharımı yaşarken Sevdiğim alır başını gider sapla samanla ortada kalırım aniden Uzattığım elimden dualarım alınır saman alevi gibi yanarım ben Sadece susarım özlemlerimi yakarak hasretini çekerim her dem Kaynar sular dökülür başıma aç susuz cehenneme girerim ben Duyarım yokluğunu ta yüreğimde acın cehennem tadıdır zaten Birer birer düşer tüm öpmelerim sensizliğimin hazzını yaşarken Osman Demircan |
Açar Acının Çiçeği
Akşam sular iner dallara göklerden ve kurtlanır bütün meyveler. İçime ince bir sessizlik dolar senin için beslediğim ağaçlar kurur Rüzgar yetim buğday başaklarını okşamadan eser içim kararır Ölüm tıpkı bir mahşer yeri gibi gelir akşam ve sabah darbeleriyle Bitmedi bitmeyecek bu dert bir şeytan üflemesi girer yüreğime Melekleri sevmem bu yüzden ağzımda yasak meyvenin tadı kalır Tutsak dudaklarımda özgür şiirler zincirlere vurulur dilim tutulur Üstelik aç kalırım sevmeye bir yıldızsızlık dolar karanlıklarıma Kuruyan derelerde, susuz nehirlerde derinden derine şair çırpınır Bir marazi hastalık dolar vadilere açar acının çiçeği tüm şiirlerde Osman Demircan |
Adımı Geri Ver
Her yanda sonsuz acı, kapkara tükenmez gök Sonsuzlukların altında kalakalmış zambak gibi Yağmur yemiş gecenin ağlayışında içim buruk Ellerini çek gözyaşlarımdan adımı geri ver artık Cılız gülümseme büyüttün dudaklarımda soğuk *******ce suskun, alevlerin gölgesinde üşütük Zambak misali yağmur altında donuk ve soluk Ellerini çek gözyaşlarımdan adımı geri ver artık Osman Demircan |
Akik ve Safir
Aşkın semalarında martılar ihtişama kanat çırptılar Yol aldılar düşler ülkelerine bulutları elmas yaptılar Yıldız yıldız kanat uçlarıyla rüyaları gerdana astılar Akik ve safir dolu mavi semada kaderimizi yazdılar Yemyeşil gözlerini avize yapıp gök kubbeye astılar Göz kamaştıran geceyi gönül evimin kaderi yaptılar Bir bakışınla ateş rengi zümrütü bağrıma dayadılar Tüm ruh güzelliğinle bereber seni bana bağışladılar Osman Demircan |
Allah'ım
Denizleri yaratmakla, nehirleri yaratmakla büyük olunmaz. Kimin umurunda bozkırdaki kuzular,deredeki aptal balıklar. Büyüksün Allah'ım, kırılan yüreğimize serinlik gibi sızansın. Teksin, insanların algılayamadığına tek sen hakim olansın. Semayı yaratmakla, atmosferi yaratmakla büyük olunmaz. Küçük beyinlere küçük örnekleri ancak bunlarla verensin. Büyüksün üzüntümüzü, içimizi, dışımızı sadece sen bilirsin. İstersen kainatı paspas gibi yolluk gibi önümüze serersin. Osman Demircan |
Amaca Hizmet
Türkiye'de önemli olan vatana hizmet değil amaca hizmettir. Birtakım odaklara ve gruplara hizmet ediyorsan başarılısın demektir. Yani iyi bir yönetmenin yatağından geçmedikçe başarılı bir assolist olamazsın mantığı her yerde geçerli. İşte bu yüzden birçok kurum ve kuruluş yatak odasından farksız. Affedersiniz her yer salatalığın keyfine göre yönetiliyor. İşte bu yüzden ortalık hıyar gibi adamdan geçilmiyor. Düşünün bir genç üç yıl dershaneye gidiyor. Sonunda üniversiteyi kazanıyor. Derken tam bir bilgi ve beceriyle mezun oluyor. Ne mi oluyor? Tomrukçu oluyor. Çalıştığı masasının içinden sürekli hızar sesleri yükseliyor. Buna memur kafası deniyor. Çünkü kafası anca bunu kesiyor. Yani simetrik düşünüyor. Ama gel gör ki çalıştığı kurumda bir kalas yönetici buluyor sonra racon kesmeye başlıyor. Bazen bu şahıs büyük kişilik belirtileri gösterip çok önemli tespitlerde bulunuyor. 'Dağdan kestim kereste gel bize bazı bazı.' deyip herkesi şaşırtıyor. Tabi bu şekilde amaçlarının niteliklerini ortaya koyduğu için büyük alkış alıyor. Kimler mi alkışlıyor? Tabi ki kalaslar. Türkiye tam bir ağaç cenneti. Böyle olunca da orman kanunları itibar kazanıyor. Bazıları ise bu kanunlardan cesaret alarak iyice kök salıyor. Sonra gelsin hızar sesleri gelsin amaca hizmet etmekten başka bir şey düşünmeyen düz memur kafası. Peki hiç düşündünüz mü niçin bazıları orman arazisindeki bir villada oturmak istiyor? Cevabını ben vereyim: Orada kendini buluyor. Orada kendini görüyor. Hem orada kendi kanunları yaşıyor hem de istediği gibi kök salıyor. Türkiye amaca hizmet görmediğinde saldırıya uğruyor. Deforme olup her yanı orman yangınları kaplıyor. Bazı odak ve gruplar kendilerine yaşam alanları açıyor. |
Anne
Serçe parmağımda sana güvenişimin masal kuşları Dudağında öpücüğün kızıl şafakları gözlerimde sen Seni saçlarınla ninni ninni yüreğime bağladım anne Bu fırtına bu duygu seli kolay kolay dinmez ki anne Rüzgarlarla eser ılık nefesin seherde açan çiçeksin Kızıl güllerin güzelliği içinde feryat bakışsın anne Gecenin içinden düşünce hasret kokan felsefemsin Seni matematiğe vuramam benim için tek niteliksin Yüksek sevginin doruklarında Kafdağı'nın uçurtması Gözyaşlarımın ışığında göl aydınlığının büyülü rüyası Gözlerimden akarken kuğu berraklığında dağ suları Hülyalarıma bir daha kuşların konmayacak mı anne Osman Demircan |
Aptal Değil
Yaralanıyorum keskin, sivri dillerden. Üzülüyorum savaş içeren sözlerden. Türkiye depresif insanların yeri değil. Gözlerin haberle morardığı ülkemde. İnsanların hayatı bu kadar ilkel değil. Aydınlar karanlıklara çekiyor insanları. Hayatlar kararıyor umurlarında değil. Milletimiz zekidir çözer tüm sorunları. İnsanlarımıza yeter ki verin fırsatlarını. Gerildikçe geriliyor birliğimiz bağımız Türkiye halat çekme oyunu yeri değil. Osman Demircan |
Asena ve Aşk
Erguvani yağmurdu asena sağanak sağanak yağardı Saçları bahar olana akardı türkü tadında sözdü asena Masum bir masaldı Türk coğrafyası üstünde her daim Kavgalara koşardı elleri gül tutana sevgi dolu bakardı. Yalnızlığın soluğundan sıcak rüzgarları dağlara salardı Kulaklara aşk fısıldardı at üzerinde delikanlılar coşardı. Çayır çimen nal sesiyle dolardı toprak bozkurt kokardı. Gökten aşk yağardı sırılsıklam Türk için ağlardı asena Gözleri yıldızdı kaşları hilal bir kızdı asena Türk'e aşıktı Çılgın kurt asena dağlara adını yazdırdı destanlaşarak Her Türk onu tanırdı ve yüreklerinde onun kanı akardı. Saçları bayrak olan Türk'ün alın yazısında emeği vardı. Osman Demircan |
Aşk Bir Matematiktir
Aşk bir matematiktir elde var sıfır İster çarp ister topla olmaz ki bir Osman Demircan |
Aşk Fışkırırdı Bütün Karanfiller
Dudakların kan kusardı yaşamak yüreğinin derinine batardı. Ateş topuna dönerdi dünya gün batımında yaraların kanardı. Anlardın niçin yandığımı niçin volkan gibi patladığımı ey yar Bir isyana dönüşürdü sevgiler aşk fışkırırdı bütün karanfiller Sularda aksin tutuştuğu vakit kelebeklerin kanatları yanardı Bütün yayla çiçekleri ağlardı aşkı eşkiya gibi onlar yaşardı İki nefes alıp vermek kalbe yarardı aşk dudaklarda çarpardı Ey sevgilim, aşkım, karım Şenay saçlarında yıldızlar parlardı. Gülüşünde nergis açardı karanfiller o dem kurşuna dizilirdi. Gözyaşlarına boğulurdu ceylan bakışlı gözlerin eyy sevgilim Sana gün yüzü göstermedim şiirlere düşkün yaralı yüreklim Şair karanlıkta sevgilinin yıldız saçlarına tutunarak yaşardı. Osman Demircan |
Aşk Kılık Değiştirir
Aşk bin bir renkle, yüzle çıkar karşına Belki bir yenge belki teyze belki hala Sen çorak yaşantımda ıslanmış gülsün Bir akşamüstü kök saldın topraklarıma Aşk bazen kılık değişir saklar kendini Bürünür teyze arkadaş kardeş şekline Çeker elini ruhunu çeker gibi kaçarak İlahi bir durgunluk yansır gözyaşlarına Osman Demircan |
Aşka Koştum
Çaresizlikten çatlarcasına koşan at gibi Dizleri çözülürcesine kavuşmalar aradım. Tepeden tırnağa aşka koştum dolu dizgin Aşkın semalarına yapayalnız kaçıp kaçıp Hayallerin kanatlarını yakalamaya çalıştım. Gönül yorgunluğundan öteye gidilmeyen Ormanı kırılmış yoksul topraklara vardım. Tanıdıkça anladım aynı dünyadan değildik Bir sürgündü yaşadıklarım şimdiye dek Bana kanat gerecek kimseyi bulamadım. Osman Demircan |
Aşka Tutunmak
Rüzgarın yeri yok saçların adına dolanırım semada. Aşkın esintisinde tutanamadım bir tek teline yarim. Duygularım adına fırtınalar kopardım tozla dumanla Ne sana yaranabildim ne saçlarına güller takabildim Tadı yok dünyanın his kasırgası eserken yüreğimde Ruhunu okşamak isterim rüzgarımla beni huzura al Saçlarına arzularım savrulur başını döndürmez miyim? Gül kokulu nefesim eser yanında öpüşüm şakağında. Osman Demircan |
Aşkın Kekremsi Tadı
Aşkın kekremsi meyvesini büyütürken mor bahçende. Islak sesinle ateşten gülleri süsleyeceksin gecende Alev saçını saçıp denize beklersin sevdiğini iskelede Kaçışır martılar çığlık çığlığa boğuşurken özlemlerinle Ebemkuşağı renginde yağmurlar ekersin bulut üstüne Ak gülden damıtılan saflık düşer masum serinliğine Akşam güneşi suya değdiğinde ışık olursun derininde Kaybolmayı seversin huzur denizinde nisan ikindisinde Sevda yüklü, canavar yüklü bulutlar kabarır yüreğinde Bir fırtına kopar ta içinde benliğinin yılgın köşelerinde Cennet kapıları açılır peygamber kokusu dolar genzine Evliyaların dilinde cennet ilahileri dökülür billur gönlüne. Karanlığında kaplan gözü şehvetin ve şerefin yüzünde Akıtır oluktan kanlı yaşı ululuğun et parçaları dişlerinde Öyle bir aşk ki bu göz göze gelsen damarların çatlar. Duyguların ağaç aşkın kanlı tarihi kök salar düşlerinde Önce mora sonra turuncuya dönüşen sevda tepelerinde Bir gül dalısın yapraklarında sayfalar dolusu aşk şiirleri. Bir ölünün söylediği yaşam sevinci dolu şarkıyı bilirsin Anlarsın ölü niye ağlarmış zambakların açtığı saatlerde. Osman Demircan |
Aşkla Nefes Almakla Yetinmeliyiz
Ölümün olduğu yerdeyiz bir kuru dal üzerindeyiz. Güllerin son demindeyiz açmayan günlerindeyiz. Öyle acı ki çektiklerimiz bıçak altında gülmekteyiz. İnsanız, insani güzellikler yaşamak istemekteyiz Bir bıçak altında yürümekteyiz ölüme gitmekteyiz. Sevdiğim, sevgilim, bir tanem her gün ölmekteyiz Ne lazım bize araba ev ömrümüzü tüketmekteyiz. Açtı gül goncaları aşkla nefes almakla yetinmeliyiz. Osman Demircan |
Ateşli Aşk
Her seferinde daha geniş bir dünyaya açıyorum gözlerimi. Büyük bir kayalığa tırmanırken her adımda yepyeni bir manzara / bizim aşkımız Ciğerlerimi açıyorum hayata, kendim olamayacak kadar / seninle doluyorum. Senin yanında baştan aşağa, tepeden tırnağa duygu oluyorum. Kalbim çiçeklerin fışkırdığı bir bahçe adeta senin yanı başında Sayısız sevinçlerin her birinde bir çiy tanesi gibi parlıyorsun. Bütün ruh ateşlerimi söndürüyorsun / yağmurlar bırakıyorsun / gönül bağıma Benim için yaşayan bir düş oluyorsun yüreğimden parça parça / bırakılan Dinim / ışığım oluyorsun; yüzünün karşısında lekesiz, tertemiz / kalıyorum. Osman Demircan |
Atları da Vururlar Özgür Topraklarında
Sırtlarından atarken tutsaklık zincirini Atları da vururlar özgür topraklarında Büyürken yürek kanayışından çayırlar Küçülür her kan damlasından korkular Dolu dizgin susturulamayan kara atlar Sorgulanamayan rüzgarlarla koşarlar Bayraklaşan yelesinden özgürlük taşır Nefes nefese kalır kan içinde bu atlar Külü kemikten ruhu ateşten bir alevdir Her parçasıyla karanfil taşıyan atlar Kızgın gözlerinden fışkırır kor kor lavlar Her bakışında dinmez yanardağ patlar Sen ki kül edersin zulmün pervanesini Gün senden ışık alır gece sular tutuşur Bir ateş nehridir her katresinde kanın Ölürken de güzeldir vurulan tüm atlar Osman Demircan |
Avuçlarımdan Kuğular Havalanır
Bazen bir kapı aralanır gül kokusu dolar gece rüyalarıma Avuçlarımdan kuğular havalanır şelaleler dökülür ellerime Girmez içeri bir aydınlık karanlık kalır gözyaşlarımda kuş Bir çocuk boğulur anne diyerek hıçkırıklarımın girdabında. Bana gülmek yok senin ellerinden sonra hayatım uçurum. Bütün kaburgalarım kırık daima selam okunur bu şehirde Camiden cenazem kaldırılır kuşlar ellerimden yem yemez Bir türlü yaşayamam ben bütün giyotinler alır başımı keser. Kuşlar kaçar avuçlarımdan özgürlüğü yakayamam sen ile. Yalvararak senden aşk dilenemem ki parmaklarım morarır. Çekip giderim cami avlularından el açmam güvercinliğine. Bana bıraktığın kaldırım taşlarını söker atarım yerlerinden. Osman Demircan |
Ayrılık
Dilinde ayrılık türküsü varsa Dudağın kapanıp sussun sevgilim. Eğer kaderinde başkası varsa Bir kırık saz olsun kalbin sevgilim Sensiz bitecekse üç günlük ömrüm Hasret çekecekse şu deli gönlüm Varsa ömrümde sensizlik ve ölüm Bir kırık saz olsun kalbin sevgilim Gönlüme aşk değil dert dolacaksa Benzim bir gün sararıp solacaksa Önümde sensiz bir gelecek varsa Bir kırık saz olsun kalbin sevgilim Osman Demircan |
Badirelerinden Uçtum
Polenden gözüme pespembe fırçalar kaçarken Ressam düşünde çiy tanesi hayata dönüştüm Hem çiçeğin hem kelebeğin isyanını yaşarken Seninle göz göze geldim badirelerinden uçtum Kalbimin duvarında asılı duran intihar çiçeğisin Kelebek ömrü kadar seni sevip ölmeyi istedim Osman Demircan |
Bağırsak Beyinliler
Bazı insanlar vardır; bağırsaklarıyla düşünürler o yüzden düşünceleri pislik doludur ve kötü kokan bir hayat tarzları vardır. Dünyaya bağırsaklarıyla bağlanmışlardır. Kopacakları da yoktur. Bu tarz insanlar içlerindeki pisliği her yere dökmekten çekinmezler. Ne olursa olsun dünyayla lağımvari bir bağ kurarlar. Bütün söylemlerinde işkembeden atarlar. Bazı insanlar tabancalarını gülle donatırlar. Hayat onları tetikledikçe çok isabetli kararlar alırlar. Dünyayı savaşla, kanla değil; barışla, güzellikle doldururlar. Bazı insanlar ise gül gibi kokarlar. Mis gibi bir iç dünyaları vardır. Bu insanlar, topluma gül bahçesi gibi renkli ve cümbüşlü bir hayat katarlar. Bütün düşünceler dünyayı bir güzellik bahçesine çevirdiğinde, kalpten lağım suları değil; insan kanı akacaktır. Dünyayı güzellik kurtaracaktır. Mide bulandıran insanlar dünyada lağım faresi olarak dolaşmaya devam etseler de kayalıklarda kendi pisliklerinin sarhoşluklarıyla bir şarapçı gibi kalacaktır. Yanı başlarındaki denizi hiç göremeyeceklerdir. Hiçbir zaman özgür olamayacaklar ve ufuk çizgisini geçemeyeceklerdir. Bağırsak beyinliler kendi düşüncelerine uygun karasinekler bulsalar da asla rahatlayamacaklardır. Osman Demircan |
Bana Yazık Olacak
Bütün yüreğimle sana bağlanacağım. Gönül bağımı boğazıma dolayacağım. Kalbim bıçak sırtı duyguyla doluyken, Senden sevgimi kesip atamayacağım. İçimde yine siyah güller büyüteceğim. Boylandıracağım mezar zambaklarımı. Besleyeceğim sana olan sevmelerimi. Durduk yere kendime yazık edeceğim. Resmini çizeceğim düşler sokağımda. Tükenecek ömrüm akmayacak boyası. Osman Demircan |
Beden Dili
Oturdun koltuğuna gerdin bacaklarını. Yayıldın pazar tezgahı gibi. Afrika'daki açlıktan dem vuruyorsun. Pazarlıyorsun bana fikirlerini. Her şey bu kadar ucuz mu? Göbeğini şişirip işkembeden atıyorsun. Kendini veli nimetten sanıyorsun. Bir iğneyle havanı alıyorlar. Bir darbeyle zavallıya dönüşüyorsun. Osman Demircan |
Bembeyaz Zambak Vakti
Yüreğimin duygu coğrafyasında ürkmüş bir impala var Sevgi damlasından arta kalan ıslak dudakta ateşin var. Korkun birikirken gönül nehrimde hayalin uzayıp gider. Boğulurken hatıralar yaprak yaprak sulara aksin düşer. Çıplak ayakların sulara değerken yakamozlar karışır Billur sular çağlayanlar halinde çoşkun nehirlere akışır Kuğu göle aşık olur nergis kendine bakmaktan usanır Bembeyaz zambak vakti impalalar ceylanlarla oynaşır Yüreğimin duygu coğrafyasında çimenler aşksız büyür Gönül nehrim kurur impalalar sevgiye hasret aç ölür Ansızın umut yeşerir ceylan gözünde ağlamalar durur Gönül gözü cennet bahçelerinde dünyayı görmez olur. Osman Demircan |
Ben Aşkı Şarkılarda Duydum
Sevda üstüne düşer kara bulutlar bütün yollar yalnızlık olur Ayaklarına kara sular iner kazırsın adını kilometre taşlarına Yürürsün geçip giden zamanların sivri kırık iğneleri üzerinde Bedenin susuz, yorgun olsa da bir daha sesini duyamazsın Ben aşkı şarkılarda duydum dersin her daim bir gramofonda Bir hıçkırık düğümlenir boğazında onu hatırlarlatan her notada Denize girersin üşürsün, korkarsın onu bir daha unutamazsın. Sonu olmayan bir yalnızlığı yaşarsın bir daha kavuşamazsın. Ayrılık akşamında gözlerine saplanır yıldız, ay saçına yapışır. Yolunu bir daha bulamazsın gece gündüz karanlıklar yaşarsın. Birbirini göremeden sevenler inandıramazlar seni aydınlıklara Çünkü sokaklar savaşa tutuşmuştur her yer kırmızıdır, kandır. Osman Demircan |
Benim Adım İstanbul
Kırık çocuk yüzünden damlayan ölüm korkusu Göz bebeklerimden çizilen bir İstanbul telaşıdır Hüznün adresi dudağımda son göçmen kuşları Kelepir yağmurlar doldururdu kuyuda gözlerime Göz göze geldim kör karanlık suların debisinde Çarpa çarpa düştüm kuyuya çürüyen ay ışığına Ölü vicdanların tam ortasına su damlattım yaslı İstanbul'un gözlerinde yas döken çamaşır oldum İstanbul'un gözünde günahkar yalnızlık gördüm Tenhada buz kestim şehrin ışığında asılı kaldım Bulvar yağmurlarına içimi döktüm nefesi astım Her semtinde İstanbul'un gözleriyle selamlaştım Duvarda geceye yaslanan sarhoş naraları şiirli Şekilsiz bir ölümün gölgesinde İstanbul haritası Ömrün veda telaşı Ayasofya'da Meryem ikonu Hep ölürüm İstanbul hatırasında bayram sabahı Tramvaylar demir pençeleriyle üzerimde gezdiler Yedi tepeli İstanbul gibi beni böldüler yedi şehir Boğaz köprülerini pranga gibi boğazıma taktılar Gördüğüm her yerde İstanbul'u ve beni ağlattılar Osman Demircan |
Beyaz Güvercin
Bak beyaz güvercinim! Ben seni savaşçı ruhumla severim. Ve içimdeki şiddet arttıkça, Senin varlığına ters düşerim. Bak gör içimdeki şiddetin izlerini! Bakışımla seni üzerim. Sen bir bahar kadar hoşsun... Bense bir kış kadar sert geçerim. Osman Demircan |
Bilemezsin
Senden önce ne hayatlar yaşadım ben. Sen yokken, tanımazken... Şimdi çıkıp geldin bir peygamber gibi Vadediyorsun bana cennetini. Birkaç kez kıyameti yaşadıktan sonra, Cenneti beklemek kolay mı? Mümkün mü acaba? Sevebilir miyim seni? Şu an bildiğin gibi... Gözlerinin gördüğüyüm ben. Ötesine gidemezsin. Belki de istediğin kişi gibi görmek beni Dokunmak istersin bana. Yaşatmak istersin iyi niyetini. Yaşadıklarım bende saklı Açamam sana yüreğimi. Osman Demircan |
Bir Aşk Mektubu
Yüreğimin ne olduğunu bilmediğim huysuzluğunda, duygularımı dizginlemeye çalışırken, sana çala kalem bu satırları yazıyorum. Kapısından kovulan ev sahibinin merhametinden umudunu kesen ve her yanı kan revan içinde olan köpek gibi gecenin ayazında sensizliği yaşıyorum. Kendimi kaza yapmış otobüsün can çekişen yolcularına benzetiyorum.Sana gelmeye güç yettiremiyorum. Kendime buzdan kaleler yapıp aşka meydan okumaya çalışırken; senin sıcak gülüşün karşısında bütün dünyamı sel sularına kaptırıyorum; çaresizlik içinde boğuluyorum. Şimdi suların içinden çıkan baygın bedenimle hayat öpücüğünü bekliyorum.Sensiz yaşayamıyorum. Seni bir damla yalnızlığıyla yaşarken, biriken gözyaşlarımda kuğu beyazlığında hayallerini yüzdürüyorum. Biliyorum söz tükenir; geride yaşananlar kalır.Dilimde cümleler duygularıma son noktayı koyarken, sana yaşattığım mutsuz paragraflar için özür diliyorum. Seninle yaşamış olmamdan dolayı sonsuz huzur ve mutluluk duyuyorum. İnan içimi burkan, hüzün ve gururla gözlerimi ıslatan bir duygu sağanağısın. Seninle sırılsıklam bir hayat yaşıyorum. Osman Demircan |
Bir Çığlıktı Yalnızlığım
Kar tanelerinin önce kendileri üşürmüş Yağa yağa titrermiş yalnızlığın ortasına Sessizliğe düşerken soğuğa ve ayaza Sesimi duymadınız beni mesut sandınız. Bir çığlıktı yalnızlığım hepiniz sağırdınız. Karanlığın içinde yalnızdır beyaz orkide Lekeliydi saatler ve üstüme döküldüler Kirlendi gözyaşlarım sesimi duymadınız Beni bahtiyar sandınız üzerime yağdınız. Bir çığlıktı yalnızlığım hepiniz sağırdınız. Osman Demircan |
Bir Otobüs Dolusu Şahit
Korkuyla ördüğün duvarları cesaretinle parlatacaksın. Dikenle sarılı bedenini kanatmaktan korkmayacaksın! Her kan damlasından ölüme ve hayata sarılacaksın! Ölümden sonra yaşamak adına tanıklar arayacaksın. Koskoca bir otobüsün önüne atlar gibi yaşayacaksın. Heyecan ve aşk kefenini giymekten korkmayacaksın. Kendini aşarak, benliğinden koparak çoğalacaksın. Kar üzerine düşerken kader damlaları üşümeyeceksin. Osman Demircan |
Biteviye
Elma ağacının gövdesinde, Binlerce sürgün, Binlerce cennet bahçesi yeşerdi. Elmalar yere düşerken Gökyüzü, Dilim dilim kesildi. Yeryüzünde kan dökücü insan, İlk defa günaha girdi. İnsana ait ne varsa Bir kibrit çöpü gibi kırılıverdi. Elmaların kesif tadı, Bütün bedduaları besleyiverdi. Biteviye acılar Biteviye dertler Elma ağacını, Ten tapınağına dikti. Osman Demircan |
Biz Fukaralar
Bozuk para gibi döner başım Alnıma nedense hep yazı düşer. Bana gönül sermayesinden Maalesef metelik düşer. Fukaraya karın gürültesinden Gönül zenginliği, yürek tokluğu Zengine en şaşalısından Her yerde yaşama hakkı düşer. Osman Demircan |
Bu Şiir Böyle Bitmiyor
Dünya aleyhimize dönüyor sevgili. Baskıcı yarınlar önümüzü kesiyor. Abanıyor üstümüze zindan *******. Feryadımız tunçtan göğü delmiyor. Bu dünya bizden ne istiyor sevgili. Birbirimizi sevmeyi yasaklıyor hep. Yüreğim avucumda sevgi dileniyor. Dualarda buluşuyor ellerim ellerinle. Bu şiir bitmiyor bitmemeli sevgilim. Yetmiyor susmalar aşkı anlatmaya. Coşkular kalbimden kopup geliyor. Parmaklarım kırılıyor mısralarımdan. Osman Demircan |
Burma'nın Sokaklarında
Yaşanılan bir direnişti Burma'nın sokaklarında Kanım donmuş akmaz olmuştu damarlarımda Bir kurşun jilet misali tenime değdiği bir anda Sanki tüm kirli eller, emeller dokunmuştu bana. Ve bütün insanlar yüz çevirmişti inançlarıma. Tek ölüler, ölüm isteyenler gülümsediler bana. Bir ülke olmuştum taşla toprakla koşarcasına Yaşanılan bir direnişti Burma'nın sokaklarında Biriktirilen inanç kırıntılarıyla ayak izinin altında Kendi kendini yok etti gururunu çiğnedi aslında Halkın isteği ise bu değildi güzelleşmekti oysa Ağlıyorken gözyaşlarımdan vuruldum bir daha. Osman Demircan |
Bütün Yıldızlar Sensiz
Akşamlarım jilet sensiz kanamalarım duvarlara fışkıran silüetin Bir gölge düşer odama gül yüzünden kaçan bülbül suretinde Kanım dökülür seninle seviştiğim çarşaflara; ölüm, aşka karışır Yıldızlar sensiz karanlık sulara düşer bir beyazlık kana bulanır. Aka aka sabahı eder sensizliğim damarlarımda ecelin dolaşır Bütün gece rengi değişir aşkın gül yüzüne şafak kızıllığı bulaşır. Kan çiçekleri büyür sensiz akşamlarımda canımla beslenerek Ne dualarım yıldızlara kavuşur ne yağmur senden bir iz bırakır. Osman Demircan |
Caddelerde
Bugün gezdim şehrin karanlık caddelerinde. Düştü kayboldu gölgem kaldırım taşlarından. Ruhumu en ıslak zemine ezerek vurdum da Çıkmadı bir tık bir nefes asılı kaldım gecede. Sokaklarda arabalar ateş böceği yüreğimde. Kurtulamadım kaldım tutsak mezar yerimde. Her yanım öksüz her acım şehir çöplüğünde. Şehir mazgallarından aktı kanım caddelerde. Osman Demircan |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:25 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.