www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Türk Öğer Koç (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144867)

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:18 PM

Türk Öğer Koç
 
*Ecevit*

koparamadılar dalından yapraklarını
beslensin diye gün ışığında
kuytulara gömmedik filizlerini

halkının göz yaşlarıyla sunduk toprağa

gürbüz bir çınar gibi
Anadolu’nun ruhu olarak
salacaksın köklerini derinlere

dolaşacaksın damarlarımızda

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

.Aşk

ölü olmak gülüm
dökülürken göz yaşlarının
omzuma değmediği gündür

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

Çelik

işlerken demiri
vida yapmak
geçerdi içinden
ama hep
bir kişi emrederdi
binlerden biri idi o
sonuçta
başka şekiller
çıkardı ortaya
trikotajda belkide
çalışmak isterdi
ilikler açmak
yada bir yan sanayide
cant kapakları yapmak
kurulamadığı koltuklarına
yanından geçerken
bakmak doyasıya
emeğinin ürününe
ama uyuyamıyordu
ürününü görmekten
korkuyordu
bilmediği yerlerde
bilmediği insanların
çocukları yetim kalırken
alın terini akıtıyordu
demire
şekil veriyordu

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

El

el yabancı değil
bir kol boyu kadar
yakın omza

bir bilek
mesafesi kadar
uzak

nasıl bakmak istersen
düşüncelerinin ivmesini
o yöne çevirirsin

kökenine inersen
her şey kardeştir
her kes gibi
kardeşçe yaşamalı
öğrenmeye zaman kalmasa da
direnmeli kardeşçe yaşamaya
taş ve toprak gibi
su ve ağaç gibi
Ceyda ile Hüseyin gibi
yaşamalı
yabancı olmadan

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

Erdem

ne ilaveten
bir söz söylemektir
erdem
ne de Nergisten doğma
Adem kuludur

suskunluğun günahını
yummaktır
cennet umudundan
insan ömrünün
son çeyreğinde
uzak kalarak

göze ala bilmektir
sevilme arzusunu
mezara
kendinden önceye alarak
takasa girmeden
uzatabilmektir elini
ne densiz
ve takısız
duygularda

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

Garip

garip işte
yüzme bilmiyorum
bir sahil kentindeyim
sözüm ona şiir yazıyorum
doldurarak kelimelerin içini
aslına bakarsanız
gaza gelmiş cengaverler gibi
yel değirmeni arıyorum
adım çıkmış bir kere
sancağım delinse de
dikilmiş burçlara
istemediğimdendir
yüzmeyi bilmemem
sevmediğimden değil
nede laf olsun diye yazılmış
ne kadar çok şey
eksik kalıyor
doldurmak istedin mi zamanı
minyon tipli bir adam gibi
geçip gidiyor
bilmeden taşıdığını
hasbi halden uzak
garip sözlükte
bir çok anlamı taşıyor
takip ettin mi izini
karşına bildiğin şeyler çıkıyor
bursada olup
uludağa çıkmamak
denizlide görmemek pamuk kaleyi
sanki zaruri bir gereksinim gibi
hissetmek her şeyi
farkına vardığını sanmak
eksikliklerin
derecesini değiştirmek önemlerin
bir şiir akımı olmayan
çağrıştırıyor garip olmayı
gel sende gel
garip olalım biraz
masanın üzerinde duran
rakıya dokunmadan
tokuşturalım
şen kahkahalarımızı
neresi garip olurdu
atmanın kahkahayı
ajanslarda bahsedilmeseydi
kap kaçlar, özelleştirmeler
trafik kazaları ırak iran
küreselleşme filan
masanın üzerine
onun için konmasaydı kadehler
kadehlerin yanına konan
bir avuç leblebi
yansıtmasaydı
ülkenin ekonomisini
neresi garip olurdu
atmanın kahkahayı
kadehlere dokunmadan
garip
bir sahil kentinde yaşayıp
yüzmeyi bilmemek
köleliğin farkına varmadan
yaşayıp sessizce gitmek

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

Kolay Değil

söylemek aklıma geleni
katkı sağlamıyor
bir adım daha ileri gitmeye
hava puslu değil kirlenmiş
düşünce artıkları ile

gül güzeldir
ve büyük bir çoğunluk ile
mutabakata varsak ta
saçılınca yaprakları
bir oryantalin ayakları altına
yaratsa da kişide şah saha
çatlar mutabakatın halkası
ve gecenin sonunda
toplarken garsonlar ortalığı
ayaklar altındaki ezilen
gül yaprakları
güzellikte yaratmaz
aynı mutabakatı
kirlenmiştir düşünce
ki daha doğrusu kirletilmiştir

oysa ne kadar çok
kendinden emindir sevgili
dalından kopardığı gülün
kopardığı yapraklarının
bir yüreği alabileceğinden

bir gariplik var bu işte
kopukluğundan olsa gerek
hani karnınız ne kadar aç
olursa olsun koparılırken ekmeğin
yere dökülen kırıntılarının
akla gelse bile toplanıp
yenemeyeceği gibi
düşünce kırıntılarının da
saçılırken çevreye
onlardan da beslenecek
yaşam çeşitliliğinin
bazen sağlasa da yararı
bazen de karşında bir duvar olacağını
bilmeden akıntıya bırakmış
somut gerçeklerden uzak
sözlerle beslenmek
bir gariplik var
biliyorum büyük bir çoğunluk ile
hem fikir gibi görünsem de
detaylara girdiğimizde
ayrı ayrı düşündüğümüzü

işte bu konu garip değil
soyuta soyut bakmak
yada somutu görmek
tüm söylevlerin dumanında
işe bu garip değil
kolayda

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

“Basından-Bilirkişi Raporu”

sessiz
sevdalara gömüldü gözyaşları
başında mezar taşı bulunmayan

soluğu kesilecek gibi
kavalı üfleyen çobanın

bir sevdadır
serçenin yavrusuna öğrettiği
özgürlüğe kanat çırpıntısının

“Basından-Bilirkişi Raporu”
“çocuğunuz öldü, ilerde yapılacak masraftan kurtuldunuz”

merhaba demek için Dünyaya
tüm tohumlar yırtıyorlar zarlarını
kolay değil kabuğunu delmek
bakmak ala bildiğine çevreye
yaşaya bilmek onurunla

utanıyorum
filizler boy verirken
sevdalar serpilirken
ezilmelerine

birazda kabahat bende diyorum
sessizliğime gömülmüş
onurdan bahsediyorum

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

10 Kasım

mavi idi bakışları duru gökyüzünü andıran
içine bakıldığında sonsuz huzur bulunan
dalıyordu karanlığın içerisine mızrak gibi
her bir kıvılcımı yeni ateşler yakarak
direniyordu ölüme
bıraktığı emanet için

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:19 PM

29 Ekim

1-)
Çocuktum, okulun dışında yaşadığım anlarda, öylesine benzemezdi bu günlere, küçücük ellerim vardı bir silahın kabzasını kavrayamayacak…iplerini tutardım uçurtmamın…

annem
kuzinemizin
küllüğünde
köze yatırırdı
patatesleri

pek fazla
şeyimiz yoktu
yapacak

beklerdik

2-)
Bir kıpırtı başlardı ağabeylerimizin ablalarımızın yüreğinde, en güzel okul elbiseleri ile çıkarlardı o gün okul yoluna…


dışarıda
gün doğardı
sessizliğe

3-)
Büyüdük hep öyle kalmadık, kıpırtılar sardı bizleri de, açtık her şeye, kolay değildi öğrenmek, kolay değildi o günlerde… dışarıda güneş batmak üzere…

iki gün
sonra gelen
gazetelerden
okurduk tefrikaları
iki gün geç
başlardık her şeye

4-)
Büyüdük, büyüdük sürekli, anlamasak ta bir şeyleri, içimizden akan çağlayanların yürüdük gözüne doğru, korkularımızla tanışarak, sarılacak bir şeyler arayarak…

huzur bulurduk
koruyacaktı bizi
uzun şapkalı
şapkasında yıldızlar kaplı
şeytan suratlı ak sakalı
sam amca
tüm korkaklığımıza karşı

fırtınalara
karışırdı söylentiler
tereyağları kavurmaları
ne varsa
savaş artıklarından kalma
bastırırdı korkularımızı
ak sakallı uzun şapkalı

kursaklarımızda
bir düğüm misali
basılırdı çocuk düşlerimize

5-)
Kimse sormazdı bizlere, sever misiniz kavurmayı, tozdan sütü, midelerimizin isyanına karışırdı bir şeyler, sormamışlardı… bizde sormamıştık miadını kursağımıza tıktıklarının…

hiç kavurma sevmedim
süt sevmezdi bizim kuşak

anaforlarda kaybettik
masum çocukluklarımızı
ellerimiz büyüdü
ellerimiz büyüdü

6-)
Verdiler hep istemeden, verdiler durmadan, dilenmeler alışkanlıklara dönüşene kadar, çocuk olamadık isyanlarımızda, kuru bir ekmeği kemiremedik doyasıya…onurumuzla yaşayamadık…

bir kızın saçına dokunmadan
çektiyse tetiği parmaklarımız
bilir misiniz kaç hüzün
koynuna almıştır bizi

kaç tefrikada
eritmişizdir coşkularımızı
kaç sevdayı bitirmişizdir
acılarla dağlanarak

7-)
Onun içindir ki unuttuk zamanın yaşını, yaşayamadan yaşlarımızı büyüdük, yürüdük hedeflere…ellerimiz büyüdü, ellerimiz,ellerimiz…

yapacak
pek fazla şeyimiz yoktu
düşünmekten başka

çocuktuk
masumduk
kurtlar sofrasında
kuzu yaptılar bizi
koyun olup
sürüye
saydırmadık kendimizi

8-)
Düşünemedik bir çok şeyi, tadamadık bir çok yaşı, ne uzun uzadıya birdir birle oynayabildik, ne çelik çomağı tutabildik elimizde…erken tanıştık çelikle, erken tanıştık soğuk duvarla, kör kapı ile…

aya
bakarken
düşünmezdik
ay yüzlü sevgilileri

ay yarılacaktı
aya ayak basılırken
bize öyle söylenmişti

çocuktu yüreklerimiz
hiç yalan söyler miydi
bilgelerimiz
çok masallara
meze ettik
masum *******imizi

9-)
Öğrendik her yaşın altında ezdirerek kendimizi, her nakaratı attık içimize şiar gibi, namluya sürülen şavkı gibi vurmak için karanlıkları…

doğruyduk
çalışkandık
on yılda çelik ağlarla
kuşatmışlardı memleketi

10-)
Bir şeyler oluyordu hissediyorduk, Bilmesek de bir şeyleri, bir şeylerle gizleseler de bir şeyleri, Cumhuriyetin çocuklarıydık, açtık bilgiye…

yorulmuşlardı
belkide

belkide
unutmuşlardı
bizleri

anaforlara
kapıldı düşlerimiz
büyüdük
büyüdü ellerimiz
dolduracak kadar kelepçeleri

11-)

Pek fazla bir şeyimiz yoktu yapacak o yıllar büyüdük, ellerimiz soğuk demirleri kavradı, Demirler yürekleri yaktı…

kuzinenin külleri
arasından çıkarırdı
annem
patatesleri

iki gün
sonra gelirdi
haberler
iki gün sonra
başlardık her şeye

közlenmiş
düşüncelere
yatırdım
düşlerimi

yirmi dokuz ekimi
bir bayram bilirdim
öyle öğretmişlerdi
dedelerimiz

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

AB+D Sessiz Kalınmıyor

AB+D
RH negatif
yada pozitif
acil yada değil
kan aranmıyor

uyuşmazlık var

daha henüz unutulmamış
taptaze anılar var

masal dünyasında olur
gelecek gösteren Küreler
birde Şeytanlar

mezat salonlarında
anıları alanlar
suskun bulutlarda
kan satacaklar

kanın kaç para
Özgürlüğün kaç para

ne fark eder
mezat salonu bu

kaç köle sunuldu
kaç asırlık ömür sürdü

satıyorum satıyorum
sat sat satım çığlıkları

kaç hayal sürecek
gömülürken istikballer

elbet bir gün
mezat salonlarının
başına da
mezar taşı dikilecek

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

AB+D Sessiz kalınmıyor 01

Hava Yolları
Telekom
Seydişehir
Karabük
İskenderun
Sümerbank
Etibank
Ziraat
……

.
satıldı
satılıyor
satılacak

adına ne diyorlardı
kılıfına korken bunları

hüzünden olsa gerek
unutkanlık

biten
mirasıydı çocuklarımın

n güzel şeydi şu yaşlılık
unut’ u veriyordum her şeyi
ne gam ne tasa
elimde kumanda

ahh Ebru ahh…….
Brüksel Zirvesi Sonuç bildirgesi

bir rüya gördüm
yaşlılıktan olsa gerek

uyanık mıydım,
uykudamı
hatırlayamıyorum

satılık beyanıdır diye yazıyordu
müzayedenin önünde

özelleştirmeden kalma
kelepir olmuş mallar

“İki beden ufaltılmış, Az kullanılmış, biri yamalı, iki adet satışa sunulmuş don var, Yatırımcının hassına, özellikle yabancıya, Saros amcanın kuzucuklarına, Önem ve Hassasiyetle duyurulur”

birde not düşmüşlerdi
Not; Stoklarda şimdilik çuval kalmadı, sürekli müşterilere özel İndirimle.

bir cimdik atar mısınız

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Abdallaştım

hiç bir sözümü
boşluğa asmadım

düşünüyorum
hangi masada
kaldırmak için şerefe
kadehlere inançlarımı
doldurduğumu

ya abtallaştım
yada acemi imgeler
sardı ortalığı

aldırmazdım belki
sunan
sıradan olsaydı

hiçbir sözümü
boşluğa asmadım

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Acemiydik

acemisiydik her seyin
yasam toy bakiyordu
her yeni adimda bizlere

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Acı

on dördün de
silgiyi bıraktım

dostların yaşarken
yaşadıklarını
anı defterime yazdırdım

sayfalar dolusu
içinde dünyam

öğrendim ki
küçüktü yaşım

öylesine uzatmadım
sayıya sayfa katmak için

on beşinde kilit taktım

Bir şeyler oluyordu küçücük dünyalarımızda, ezberletiyorlardı her şeyi, kerrat cetvellerini, formülleri, tarihleri, şiirleri o kadar yer vardı ki belleklerimizde doldurmaya güçleri yetmedi, yaşam öğrenilmiyordu başkalarının yaşadıklarından, çekilmiyordu fotokopisi…
Büyüklerin her söylediğini doğru biliyorduk, şanla taşıdıkları unvanlarını meydanlarda aldıklarını, küçüktük açtık bilgiye…Savunmasızdık büyüklerimizin yalanlarına…

bir kumrunun
düştüğünü gördüm telden

serseri bir kurşun
gelip çarpar gibi döşüme

kovanın uğultusu
doldu düşüncelerime

on beşinde çok şeyler gördüm
canım acırdı bilmediğim yerlerde

On beşinde acımaya başladı canım, ilk felsefe kitaplarını okumaya o çağların eşiğinde başladım, düşünmek neyse de, düşündüğünü algılamak ne zor şeymiş, tartmak şöyle enini boyunu, arşınını tonunu, ne zor şeymiş, şartlanmalardan uzak…
On beşinde çok şey gördüm, çok şeylere gebe…

sonsuzluğa
kanat çırpar gibi
zaman dururdu belleğimde
kanat sesleri
vururdu sessizliğe

gömülürdüm yalnızlığıma
kırılmasa da kolum
çekilmese de dişim
kesilmese de etim

ey bitmeyi bilmeyen acı
seni derinlerde hissederdim

sayfalar ağırlığını
süslediğinde dip notlarla

Ağırdı sevmek küçüktü yaşlarımız, tam olsa da kaldırmaya inancımız, bir filin ayakları altın da, başak sapları gibi kırıldı omurgalarımız, tohumları gömerken toprağa, umut eker gibi bağırtılarımız karıştı bulutlara, rüzgarlar çetin esti…

sen
sen ki olmasaydın eğer
nasıl bilebilirdim
emeğimin varlığını
donarken iliklerim
nasıl bilebilirdim
ezberlerden uzak
öğrenmenin zevkini

Ekmek için tohumu, önce bir çukur kazarsın, yumuşatarak toprağı, bir tohum atarsın çukura, kapatırsın okşayarak toprağı, hissedersin sevgilinin saçlarında dolaşır gibi elini, benim o yaşlarda hiç sevgilim olmadı …Yinede bilirdim, ne derin olmalıdır çukur boğacak kadar tohumu ne de kurda kuşa yem yapacak kadar sığ, hava, su, emek biraz zamanla beklemek, birleştikçe doğar, büyür bir şeyler, olgunlaşır…
Doğar, doğar sürekli, bir şeyler doğar ölümlerde bile, emek verdikçe…
Seni hep satır aralarında gördüm…

sen ki
her gelişinde
yeni başlangıçlara
götürdün beni
sevmek istemesem de seni
sen emeğimin mahsulüsün

On dördünde bıraktım silgiyi, on beşinde sevdim her şeyi, silmeden hiçbir şeyi, dalarak satırların arasına esinti oldum zamana karışarak, öylesine dalmadım nostaljilere, her yeni günü daha bilgili yaşayarak baktım gelecek günlere…
Bilgi acıdır, bilgi öğrenmektir eksik bilgileri, bırakmaktır bir bir, o güzelim zaafları, Bazen itmektir sarılacağın şeyleri…

ey acı
bilirim seni
sen akıttığım alın teri
sen kurduğum dostluk seli
sen babamın sesi
sen çocukluğumun özlemi
mutluluğun öteki yüzüsün
silemem seni
dip notlar düşsem de
anı defterlerine
bıraktım
on dördünde
silgimi

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Acı Bal Keser mi

ben seni görsem
sen beni görsen

baksam sana
baksan bana

biz bize baksak

görmelerden öte
dinleyebilsek
gözlerimizi

anlayabilsek
söylediklerimizi

acı
bal keser mi

sırat
açılır mı

tomurcuk
açmadan
koparılır mı

biter mi
arkalara
baka baka
gitmelerim

söyleyebilir miyim
sözlüklerden seçmeden
kelimelerimle yargılanmadan
akabilir miyim
çağlayan olup
girebilir miyim
namahrem
köşelerine
apak
düşüncelerimle

kurabilir misin
ön yargılardan uzak
sohbet sofranı

açabilir misin
dağarcığını
imgelerden
uzak
yüreğini
kurtlar
sofrasına koyarak

haykırabilmek
kelepçe vurmadan
duygulara

rahatsız etmeden
karanlığı

ışık yakabilir miyim
zorlamadan
sözleri

kırmadan
kalemşorları

bir şeyler var
eteğimde
dökmek
istediğim

eteğim delik

su olup
akıp gitmiş

dökülesi
isteklerim

çürüğe
ayıramadan
sepettekileri

çalabilir miyim

eteğim
delik

ödünç ver bana
mangalını
ürkek yüreğim

ya da sorma

korkularım var
cesur olmadan yana

bir demet
süslü imge ver

ağzım bozuk
bu aralar

başımda
şair dumanı var

isyankar

çalabilir miyim
düşüncelerinin
zenginliğini

başım
omzuma
yanaşmış

viran kalmış
duygularım

yağmalanmamış
diye sevinebilir miyim

sevinebilir miyim
şair gibi duramadım diye

küsüp korkaklığıma

sen ki
sen

yüreği zengin
şair

haine hain de
puşta puşt
yiğidin hakkını
yeme

bakma bana
yüreğimdeki
korku belası

adını koymuşum
bir kere
sözüm ona
ar davası

kırabilir miyim
dalını filizimin

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Acı ezgi

kaç otobüs yolculuğu
kaçırdı senden beni de
kaç aralığa sığdırdık
tanışıp acı ezgiyi

hani küçük masallar da
az gidilip uz gidilen
dere tepe düz gidilen
içinde yürek direnen
bir hikaye yaşar gibi
yaşardık en acı dizgiyi

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Acılara Dayanıksızım

bildim bileli bildiklerimi
elim kalem tutmuştur

gözlerim okumuştur
yazılanı ille de yazılmayanı

duymasa da kulaklarım
sağır olmamıştır yüreğim
sokaklardaki çığlıklara

onun içindir ki
acılara dayanıksızım

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Aç Bilinçler

Daha çocukken başlar
her kıpırtıya aç bilinçler
büyümek ne fayda
çocuk kaldıkça yürekler
sevgi dolu, afacanlık dolu
bilgiye aç bakan gözler
eskitmesin zaman seni güzelim
yüreğindeki ışıltılar
zaman, zaman yaksa da beni

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Açı

açısını
buldun mu
bakışın

değişir çok şey

ayağının
altında mı dünya
üstünde mi

kim kimi taşır
kime yüktür yaşam

oyna
kelimelerle
iste alabildiğine
dünya dönüyor
içindekilerle
dönme dolabı
fırıldağı
insanı

açısını
buldun mu
bakışın

değişir çok şey

güzel
şiir yaparsın
isyanı

yaşam unutulur
anlam kaybolur

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:20 PM

Açmak Vardı Kilidi

şu zavallı dağarcığımı benim
tıka basa doldurmuşum
açmaya korkuyorum kapısını
duvarlar öreceğim ilave odalar
tuğlalarının bedelini kim bilir kime
neler vererek ödeyeceğim

oysa açmakta vardı kilidini
sardırmak ortalığı zehir zembereğe
ödemek kadar bedelini ödetmek
kovalamakta vardı pembe düşleri

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Adam Olmak

ne zaman adam gibi bir şeyler
yaptığımı düşünsem
mazlum rolünü yakıştırırlar hemen
çamura batmış beyazlığı toprak ile
su karışımı melez bir renk almış
bir kediyi okşamaya kalksam
açlığımın tüm azemetini dindirmeye
çalışırken mağrur bir nefer gibi
elimdeki yarım parça simidi ona sunsam
adam olamadın hala sefillik sana yakışıyor derler
derler demesine bırakırsan eğer bir rol uğruna
kelimelerin içindeki sırları çözmeden
büyüsüne kapılarak bir balon misali
yükselirken koparırsan köklerini topraktan
küser bu topraklar sana küser de haberin olmazsa eğer
adam sende dersin kendi söylediklerine bile
ne zaman adam gibi bir şeyler yapsan
rolümü çalarsın buda beni üzer
o nedenledir ki hep bazen anlaşılmamam
bazen de hiç anlaşılmam
ortak paydayı yada ana fikri
merak eden olursa anlaşılmamak gibi
görünse de her ne kadar açlık derim
yoksunluk yoksulluk
nelerden nelere diye sormasın kimse
çok şeyler söylenir dinleyeni bulunmayan
mesela dinleyenden yoksunluk
mesela meselalar girdimi sonu gelmeyen
uzayıp giden yolculuk
hangi örnek hangi örneğe benzer
parmak dedim mesela yı koy başına
benzeyecek mi bir birine
kaç kez yıkana bilirsin ki aynı su ile
bir kez bile yıkanamadıktan sonra
gel boş verme bunları boş geçsen de bu ara
bir gün dönersin yeniden biraz zayiat
biraz gecikme istemesem de
çaredir bazen adam olmak için

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Adana nın Kozan İlçesi

Adananın
Kozan ilçesi
İki tepesi
Birinde biz
Ötekinde Kalesi

Hiç gittiniz mi
Dedim yanımdakilere
Fırsat olmadı Şefim dediler

Fırsat olmaz mı dedim,
………………kendi, kendime
Bakıp ta o muhteşem görüntüye…

Kalenin burçları
Sanki kartal yuvası,
Uçsuz bucaksız bir ova
İki tane tepesi

Unutmadığım
İki şey daha
Birincisi Barajı
Birde ocak başı sı
Eskiden kalma bir siyasi
Usta Aşçı başı sı

Anılar da
Kalmaya değer
Bir şeyler olmalı

Şantiyelerde
Sadece keser sesi değil
Bazen de yurdumun
Ezgiler dinlenmeli

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Adını Koyamadım

adını
koyamadım
kıldan ince
daha ince
duyguların

sırtımı
sıvazlama
ucu
batıyor
hançerinin

gümüş renkli
gümüş olmayan
bir iletkenin
sevinci var
içimde

tüylerimde
elektriklenme

kapı çalıyor
çalsın bakalım

küçük
bir mum
yaktım

ışığı büyük

satır
okudum

şiir
olamadım

her dem
dem alınmıyor

iskambil oyununda
yedi papazda
oluyor

saraylara
sığdıramazsınız beni

beyazın altında
kara saraylar oluyor

kıldan ince
daha ince
duygular
kopuyor

küçük bir
mum
yaktım

ışığını
kattım
yufkanın arasına
ne aç kaldım
ne de tok

ışığa aşıktım

adını
koyamadım
aşklarımın

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Adini Tekrarlarim Icimden

adini tekrarlarim icimden
susku edinir duygularim
korelir cevremde zaman
bulamaz kulagim sesleri
adin silinir canim derim
canim derim icimden
biraz daha biraz daha
sure isterim

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Agusu Ilac Our

her gun
gunden agir
geliyorsa eger
yillarin islenmisligini
tasiyordur insan

agusu ilac olur
sarar kendi kendini
zibinin ozlemi
dolar icine
atar ilk gunku gibi
cigligini

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Ağır Ağır Çıkarken

ağır, ağır çıkarken
kırk merdivenlerden

ağır, ağır iniyordu
kırk merdivenden

yanı başında merdivenin
yükseliyordu kalenin surları

sarışındı, renkliydi gözleri
yabancıydı belli ki

göz göze geldik
gülümsedi

basamağın
yirmi altıncısıydı

aşağıdan saydın mı

utandım

usulca
gözlerimi
kaçırdım

kayboldum
silikleşerek

biliyorum
o on dokuzuncu
basamakta
gülümsemesine
devam edecekti

ben zamanın içerisinde
birkaç şey daha
yazacaktım
dağarcığıma

kayboluşum
bir anlık…
bir anlıktı

yabancısıydık
o memleketin
ben duyguların

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Ağıtları Bol Memleketimin

aç bakalım avuçlarını
bir tutam hayal vereyim
uzun ömürler seç kendine
sen dinle ben söyleyeyim
vakitlerden vakit seç
off gençliğim aman

çekelim tetikleri zamana
bilinç bağlamış nasırın
çekelim tetikleri zamana
yürek bağlamış nasırını

bir saz uzat bana
tellerine vurayım
ağıtları bol memleketimin

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Ağla Umutlarım

artı değer bulaşmış özüne
silmesen bir türlü silsen gitmiyor
dokunduğu yerlere lekesini bırakıyor
bi çare insanlığın emekleri yetmiyor
ağla umutlarım ağlama desem de
göz yaşları emeğinin ürünüdür
unutamadığın değerlerini hatırlatır bana
direniş türkülerim o damlalarınadır…

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Ağustosun Sonuydu

1-)
Zamanın içerisine daldı düşüncelerim, bir ürperti sardı bedenimi, tepemde güneş, tenimde ter, akıp gidiyor dereler gibi kavuşmak için bir yerlere…

Ağustos
sonuydu

yüklenişi
en güzel
duyguların

korkuların
coşkuya dönerek
bir sazın mızrabına

yüklenip rüzgarlara
salınarak

ak güvercinler gibi
gökyüzünden

salınıp İzmir’e doğru
süzülüşü


2-)
Damlalar damlalarla birleşiyor, ten emiyor bir kısmını, düşünmek kolay değil öylesine, yaşanılan kitaplar dışı bir destanı gösteriyorsa eğer…

göz yaşları
Anadolu’nun

yağmurunu sundu
Ağustos’a

kan düştü
toprağın üstüne

vatan fışkırdı
tomurcuklar gibi

her düşen bedende
köklerini saldı derinlere

3-)
Dedeler, neneler, bebeler anlatıldı bu destanda, doğuşu vardı bir ulusun, kolay olmadı hiçbir şey, yaşanılan her şey bin destana değer…

yaşmağı düşmüş
ak saçlı
ağrılı hatçe nene
yapışmıştı kağnının
ağır ağır iz bırakan
aksak tekerine

yaşmağı
bir Meme din
bir yerlerinde
sargı olmuş

tablonun
bilincim
içine dolmuş

4-)
Damlaların akışı, kavuşması derelere, yataklarını bulması, yayılması ovalarda, düşmesi tepelerden çağıldayarak su gibi özgür ve mutlu, duyabilmek suyun en umulmadık anda bile haykırışını…


siz hiç
bir süngünün ucunu
bir namlunun
karanlıktan kızıla
çalan
karartısında
dinlediniz mi

dinlediniz mi
yüreğinizi

düşerken
birer birer toprağa

seslerini dinlerken
ölümün

titrediniz mi
uykularınızda

5-)
Her nehir Denize ulaşır, birleştirebilmek damlaları, dereler oluşturmak ve akmak, ulaşabilmek denize, aktığı yerleri sulayarak, deltalar oluşturmak kavuştuğunda denize, duyumsaya bilmek özgürlüğü…

hasat kokusu
karıştı
barut kokusuna

bir baştan
bir başa sulanarak
geçildi ovalar

dağlar dağladı

kağnılar sanki
duracaktı

dört nala giden
atlılara
yetiştirmek için
rüzgarı

Veli dede
çolak Amet emmi
topal Hüsnü

dayandı omuz ile

dayandı yürek ile

dağlardı en zoru

yıkılmış köPage Rankingüler di

yanmış köyler

kağnılar ilerledi

kağnılar ilerledi

boylar verdi
yiğitler

ölümün yalnızlığı
yüreklerinde

Anadolu’nun
kulaklarında
Kemalimin sözleri

hasat koktu memleketim
hasat koktu…
agustosun sonu
bitmez yüreğimde

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Ahh Bir Akşam Olsa

mayın tarlasına
dönmüş yollar
hayra alamet
değil

patlamaya hazır
bomba gibi geziyorlar

ahh
bir akşam olsa

iki kelam sohbet
kin den uzak kalsa

geçilse
aynanın karşısına
serpilse su yüze
ayılsa düşünceler
görüntüye gülümsenebilse

mor bahçede
beyaz güller açsa
gülistan olsa bahçe

ne güzel olurdu
düşlemesi gibi
birde sevmesi

mayın tarlasına
dönmüş yollar
kaldırımlarda öfke
korkuyor insan
sıcak bir selam vermeye

ahh
bir akşam olsa

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Ahh Bir Çocuk Olsam

AH BİR ÇOCUK OLSAM

1-)
Ne zaman sıkışsam dalarım düşlere, alır başımı giderim, akranı olurum dertlerimin…

ahh bir çocuk olsam
doya doya
kaçabilsem
bir yerlere

kar yesem
karnım ağrısa

annem
okşasa başımı

ne güzel olurdu
ne güzel olurdu

2-)
Çocukluğumda kurtarmaz beni, dönerim devran gibi gerçeklerin içinde…

bisikletim
hiç olmadı

hiç olmadı
öyle uzun uzun
voltalara zamanım

bir başından
bir başına kentin
yılan gibi
kıvrılmalara
bağdaş kurup
ara sokaklarda
zar atmalara

3-)
Yaralıdır hep hayallerim, yaşarken hep böyle öğrendim, derlerdi ki hep uyuz (yavuz) itin yarası çok olur, yaralı (yavuz) uyuz it hiç görmedim….

misketlerimi kırdım
okşanmalara inat

şımartılmalardan uzak

yaralar açtım
çıplak baldırlarımda
çalılara dolanarak

4-)
Kucağına almadı kimse beni, bildim bileli kendimi, daha da geriye kaçamadım hiç, adım şimdi kucak delisi….


ahh bir çocuk olsam
bir ateş alsa beni

gül yüzlü anam
sarsa beni kollarına
göğsü süt kokusu
yüreği sevda

bir sınıfa girsem
kalem tutsam
kırılmasa parmaklarım
bir şiire mısra yazsam
biri okusa beni
biri okumasa
sınıfta saysalar beni

bir olsam
birlik olsam
karaya çalar mıydı
sevdiklerim

5-)
Ahhhh bir çocuk olmasam diyeceğim anlarım çoğalsa, kaçmasam bir yerlerden, kaçmasam sevdiklerimden, yok yok bir çocuk olabilsem…

ahh bir çocuk olsam
bir ağaca çıksam
dal kırılmasa
ben düşsem

annem üzülmese
canım yanmasa
ben avutulmasam

avutmalardan
uzak kalsam

ninnileri unutsam

ahhh bir insan olsam

ellerim ağlamasa
ağlamasa güllerim
yağmurlar yağsa
güneş doğsa
doğsa dünyama

tütün sarar gibi
ustaca
şiirlerden öte
yaşar olsam

otursam
düşünsem doya doya

tutsam elini
sevdiklerimin

kırsam umutsuzluklarımı
yarınların

unutsam
yalnız düşlerimi

çıkarsam
siyah beyaz
düşlerden herkesi
toy bir alay kursam

doysam düşlerime

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Ahh..Benim Güzel Dünyam

sessiz kal
duymasınlar seni

özgürlük
öylesine güzel ki
alı verirler elinden

ne yapacaksın
o zaman

tutabilecek misin
sevgilinin elini
yaşaya bilecek misin
iki kişilik aşklarını

almasınlar elinden
sarılmaların sıcaklığını

sus, sessiz kal
sesin boğdurur seni

diyorlar ki savaş kötü
mücadele acı

acı sancı getirir
sancısız olsun doğumlar

doğduğunda
bebek ağlamasın

analar uykusuz kalmasın

Vatan ne ki, savunulmasın

Ilımlı olalım, sevgi dolalım

Oysa ben, pek aldırmam söylediklerime, bir onur belasına kaptırmışım kendimi…
Ovalarına, dağlarına, yaylalarına, kentlerine, sürüsüne çobanına, bu ülkenin insanına,
taşına vurdurmuşum kendimi,Ağıt duymuş ağlamışım, Şarkı duymuş coşmuşum,Türkülerde
halaya durmuşum, Ağlayanla hep beraber ağlamış, hep beraber gülmüşüm, Açmışım yüreğimi, dağıtmışım, zulalarımı, kendim olmuşum…Onun içindir ki, susmalardan uzağım…bilirim her doğum sancı ile başlar…


böyle sevgilerde
kaybettiklerimle
ağlarım

sevgisiz
barışsız
yaşarım

susmalar uzak bana
kaderim bu topraklarda

bu topraklar kurak
rüzgara direnen bulutlar
savrulup gitseniz de siz
yağmurlara kavuşamadan
bu ovalar, bu yaylalar
yüreğimle ve damarımla
bu topraklar
daha çok
sulanacaklar

susmayı
unuttum *******de

onuru koydum
ılık düşlere
iki kişilik aşklar
çok geliyor

sessizlik boğuyor
karanlığın içinde

özgürlük acıdır
acı sancı

sancısız
doğmuyor umutlar
biz o sancıları sevdik

nasılda
güzel olacak
Yaşam doğumlarda

o zaman
bölünmeyen uykular
kucaklayacak sizi

düşlerinize
nasılda sevgi bulaşacak
saatlik aşklardan uzak

daha ne masallar yazılacak

Ahh benim
güzel dünyam
ne kadar çok gürültülü

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:21 PM

Ak'a Saymayın

katar katar olmuş
geçiyor bulutlar
ak vurmuş tenlerine

imgelere bürünmüş
bulutların ardında güneş
rüzgarlara kapılmış türkü gibi
bir duyulup bir duyulmaz olmuş

ak tende gerdan olmuşum
hayallerimi ipe koymuşum
ipi keskin hayali keskin
bir türkünün mısraları olmuşum
rüzgarlarda savrulup duran
imgelere tutulmuşum

güneş olmuşum
ışık saçmışım
bulutların ardından
kıramamışım ayazı tende
sıcak bir merhabamı istersin
beyaz bulutlar var önümde
ak’a saymayın siz onu

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:22 PM

Akasya

tuttu iki eli ile
körpecik dalı
bir demet akasyayı
koparmak için

belkide kötü değildi niyeti, kıpır kıpırdı yüreği, yetmiyordu cebindeki meteliği bir buket sardırmaya, yıldızlaşan günlerden çekiyordu her şeyi, özel günlerde özel şeyler yapmak gerekliydi…

çıt diye bir sese
karıştı
ürkek kanat sesleri
nemli bir koku sardı
damlarken uçlarından dalın
billur göz damlaları
ölürken akasya
geride yaşamı bıraktı

ürkmüştü kuş
dönüyordu yine
ağacın tepesinde
belikli bir şeyler bırakmıştı
ağacın gövdesinde
kuş ürkek
öksüz kalmış
iki yumurta
bir salkım akasya

yüzünde bir anlık
tebessüm gencin
elinde dal
dilinde ıslığı
devam ederken yürümeye
geride
kırık yaşamlar
bıraktığı yere
bakamadı
gökyüzünde
kanat sesleri
yerini sessizliğe bıraktı

bahardan kalan
sararmış bir anı

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:22 PM

Akma Gönül

akma gönül akma
sokaklar başka bugün

üzerime eylülün
hüznü çökmüş
dokunma teline ozanım
yüreğim başka bağlanmış
kar olmuşum doruklarda
tipi olmuş rüzgarların
kırağı düşürmüş sokaklara

kelepçe vurulmuş dillerinde
damga vurulmuş sicilimde
kan damlayan yüreğimde
hüzün bulutu olmuş
çökmüş sokaklar üstüne

akma gönül akma
sokaklar başka bugün

coşkular karaya bürünmüş
haraca bağlanmış sevgiler
eylülün gölgesi düşmüş
kara yazgılı sokaklara

kız alıp kız vermişiz
kin alıp kin vermek niye
sokaklar tere hasret bugün

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:22 PM

Akmaya Görsün

bir kez akmaya görsün
duygular parmakların üstüne

bir perde kıpırdar dalarsın
denizin üstünde oynaşır gibi
cam kırıkları dolarsın
şavkı demişler yada yakamoz
aldırmasın kelimelerin anlamına
bir nakarat tutturursun
zayıfsa ezberlerin

ahh dersin birde midye tava
kalemin dir oynaşan
ap ak düşüncelerin üstünde

ne kadar az türkü biliyormuşum
ne kadar az yaşam dolmuş heybeme
oysa bin ömür yaşlandım kavgalar ile

ne el açtım ne duaya çıktım
yağmur olsun diye umutlar
vurdum nasırı içlerine gözlerimin

yorgun bedenim
oysa hala gencecik bilincim

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:22 PM

Akşam almış Başını Gidiyor

akşam almış başını gidiyor
kendi başına gitse neyse de
içimden of off larımı da alıp gidiyor

kır şu şişeyi eline hiç değmemiş
has bel kader düşüncelerini
okşayıp ta geçmiş
bu sarhoşluk değil be adamım
olsa olsa hayal kurmak

yine bir taraflara
kırıntılar serpiliyor
koku bildiğiniz gibi değil
ne lal olsun dilim
ne kör olsun kalemim

kaç yol vardır bilmem
ama beklemesini de sevmem
karanlığı ağartmasını

yunarım elim eskiyene kadar
biraz medeniyet fukarasıyım
akı aktır düşüncelerimin
karasını ağartana kadar

oflarımı bana bırak akşam
bileylenecek daha
çok sözüm var

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:22 PM

Akşamları Bir Başka Yaşarım

her sabah
gün ışığı
dokunan
saçlarına
değdiririm
dudaklarımı

çekerim nefesimi
sen olursun içimde

gözlerin
gözlerime
dalar
bir ürperti
olursun

terkedilmişliğinde
düşlerin
ilk busen
dokunur
yanaklarıma
sessizce
açılır kapı

kapıdan dışarı
alarak kalbime
fırtınaları

savururum kendimi
kentin sokaklarına

sokaklar sen lenir
gün sen lenir
günü sen de
yaşarım

öfkesi alınmış
külhan varidir
yürüyüşüm

yere değmez
adımlarım

çok uzakta
kalır
akşam zamanı

güneşe laf atarım
lafım erişmez
zaman kendi keyfinde

nefesim yetmez
uzun soluklu yollara

tene dokunmak ister
özleme başlamış ellerim

çocuk olur
kaprislerle dolar içim

gelmeyen
akşamlara küserim
güneşe küserim

bilmezler küskünlüğümü

bir otomobil geçer
korna çalarak önümden

akrep gibi sokar
saatin kadranları

ne tik tak
sesini duyarım
bu zamanlar

ne de şehrin
sesini
sessizleşir her şey

duyarsam ben
yüreğimle duyarım

akşamları ben
bir başka yaşarım

GooD aNd EvıL 04-27-2009 07:22 PM

Al Senin Olsun

al
senin olsun
neyi istersen

köyleri al
özlemlerin durulsun

şehirleri al
şenlensin gönlün

denizi al
dalgalarla boğuş

bir rüzgar essin
salınsın
başak taneleri
bir dalga
geçsin üzerimden
gizlesin
ıslaklığını gözlerimin

al
senin olsun
neyi istersen

dağları al
ormanları doruklara kadar

ırmakları al
denizlere kadar uzansın

rüzgarları al
efkarlarını dağıtsın
bir kadeh içerisine
sığdırma beni

*******imi alma
hüzünlere boğmasın seni
yalnızlıklarımı alma
dayanması zordur güzelim
sevdalarımı alma
boynu bükük kalmasın kalemim
beni bana bırak
bende kalsın
diline dolanır türküler
yutmasın seni

birde beni alma
aşk ateşim yakar seni


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:48 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.