www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Ömer Dalman (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144915)

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:02 AM

Ömer Dalman
 
“Demedi” deme

Çivisi çıkmış bu binanın
ne yapsan, ne etsen toparlanmaz.

Dört bir yandan kasnaklasalar da
istinatlarla çevirseler de
çelik halatlarla gerseler de
ayakta kalmaz...

Akıllı ol
kendini bil
dışında kal bir şekilde

faydası olmaz çabalamanın
göçük altında kalırsın

”demedi” deme!

Çivisi çıkmış bu binanın
salağa yat en iyisi
idare et

girme fazla altına
herkes biliyor
ayakta kalmaz.

Akıllı ol
kendini bil
”demedi” deme...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

“Hayat” Dedikleri Safsata

Nasıl hayatımdaki
“Küfür Kültür Mirası”nın kaynağı “Bando Sezai” ise;
kevgire dönmüş, küpelerle donatılmış
şu iki kulağımın mirasının kaynağı da “benim yeğen”dir.

ortaya çıkmış üründe, kuvvetle
bu iki şahsın imzası hakimdir.

kutlarım onları o zaman!
aynada karşıma çıkan o görüntü
o ‘iki taraflı cazibe’
bana “bir mitolojik kahraman”ı yaşatıyorsa
ve
zaman zaman
tartışmada ya da şakalaşmalarda
raconlu konuşmalarımda
kulağıma gelen o ses
beni bile şaşırtıyor ve tüylerimi ürpertiyorsa;
’yeterli heyecanı alıyorum’ demektir kendimden.

gerisi zaten “hayat” dedikleri safsata!
biraz oyunlar, biraz yalakalık, biraz satıcılık...

biz de oynuyoruz yeri gelince
ama abartmadan...

Bando Sezai ve Yeğen;
yoksa dalga mı geçiyorsunuz hayatla
benim üzerimden? !
ya da
üçümüz, üçümüzün üzerinden mi? ..

boşverin ne olursa olsun yahu!
bir yandan “benlik”te yükselirken çaktırmadan,
dalgamızı da geçelim, değil mi?

gerisi zaten “hayat” dedikleri safsata!
biraz oyunlar, biraz yalakalık, biraz satıcılık...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

“İlerisi” ne ki? !

“İleride” demiş bir şair dost
”inşallah kendini üstat sananlar gibi olmazsın sen de”;
‘iyi’ demiş şair dostum
temenninin iyisi makbuldür, yardımcıdır
dost elidir.

ancak
hiç öncesi, sonrası olmadı ki bu yolculuğun.
Çocuksu bir coşkuyla
bilinmeyenin karşısındaki o arzuyla
yaratan’a duyulan ‘elde olmayan’ çekimle
bir anda kıvılcımlanmadı mı bu hareket içimizde?

ilk kıvılcımdaki coşku ne ise
yıllar sonra –ki yalandır yıllar-
yine aynı kıvılcım yok mu şu gönülde?
kıvılcımların yapısı hiç değişti mi?

geçmişte ‘neydik’ ki
ileride ne olalım Şair Dostum?
haddini bilen için ne farkı var değil mi
”ilk an” ile o “son teslim anı”nın?

yine o tek Yaratan’a kurban
ve onun sayısız kuluna hayran...
yine o ilk anki gibi çocuk, deli
yine o kadar arzulu
ve bir nokta kadar ‘küçücük’ olduktan sonra
”ilerisi” nedir ki Şair Dostum?
“öncesi” neydi ki bizim için?
öyle değil mi? ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

“Şair” Şaire Hediye

Şair
güzel yazan şairi gördümü
başka bir zevklenir
yüzünde binbir gül açar bilinmeyen renklerde...

eşini, benzerini görmekten daha öte bir şeydir.
bir dostun
bir sevgilinin elini tutmaktan daha öte...

şair
güzel yazan şairi gördümü
kıskanmaz
“kendine hediye” bilir
paketini yavaş yavaş açar
elleriyle yoklar
eğilir koklar
kağıdının hışırtılarını dinler
rengini merak eder
sonra içindekini görmek ister
hele bir de sesi de hoşuna giderse
dinlemeden edemez bundan böyle! ..

farklı bir ödüldür şaire
güzel yazan şairi bulması
yoldaştan öte
sevgiliden öte
anneden öte
kendinden öte...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

“Şiir” Gibi Yaptık

Daha önce de çok oldu böylesi muhabbetler.
Şiir’le kızdık, şiir’le alındık
şiir’le sövdük, patakladık
şiir’le seviştik, şiir’le dost elimizi uzattık
sitemimizi ettik;
ama hep “şiir” gibi yaptık bunu.
”şiir” gibi narin, bir kadın gibi salına salına...
”şiir” gibi taştan yumrukla bazen,
eşikıyalar gibi saldırarak!

ama hep “şiir” gibi yaptık;
bu yüzden alınmaz gökyüzü
alınmaz bu topraklar,
bilmediğimiz alemlerin sakinleri...

‘yaratılış’ bizim hareketlerimizden endişe etmez;
”şiir” gibi düzgün, ahenkli yaparsak tabii...

onun için
endişesi olmasın dost sofralarının
hatır çaylarının...
bugün “şiir” gibi kızarız;
yarın “şiir” gibi gönlünü alırız biz dostumuzun.
“şiir”le topraklarız biz benliğimizi.

endişesi olmasın alemin...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

“Üstat” görmedim ki ben?

Hiçbir “üstat” görmedim ki;
karşıma geçip, oturmasına fırsat verdiğimde ve
bir bardak çayımı ikram ettiğimde;
bir noktadan sonra
-belki kendi de fark etmeden-
”lider”miş gibi benim de üzerime
kendi şemsiyesini açmasın! ?

işte burada vermez mi en büyük sınavını kendi de?
burada tökezlemez mi bütün “üstatlar”? !
göre göre bal gibi de
kurt kapanına ayaklarını böyle vermezler mi
kendilerini “üstat” sananlar?

”üstat olan” bilmez mi sanki en baştan;
”üstat” olma yolundaki diğer bireylerin
yollarını temizlemektir işi;
onlara sıfırdan hazır yollar önermek değil? ..
önlerinde kesin hatlar çizmek ve
kendi imparatorluk şartlarını tanıtmak hiç değil? !

hiçbir “üstat” görmedim ki vallahi;
karşısına aldığında beni
temiz ve sessiz olmamdan yararlanıp
beni aradan çıkartıp
kendi muhasebelerinin cehenneminde
aynaya bakmaya başlamasın! ..

nasıl da gülerim için-için!
yükselen kahkahalar içimden
ta Evren’e yayılır
ve o adresi verilemeyecek yerde
cümbüşümüz başlar tüm alçak gönüllü bilgelerle!
alay edemeyiz
belki biraz acırız ve
onların da zamanlarının dolmasını bekleriz
sabrederiz.

hiçbir “üstat” görmedim ki ben;
kendi derdini bırakıp dümdüz
bir diğerine meydan versin ve
rahat bıraksın? ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

1 Saniyesine Razıyım

Çok sıcaktı,
şefkat doluydu,
sarıp sarmalayıcıydı
ellerin...

etraf kalabalıktı
zaten daha fazlası olamazdı
o 3 saniye dışında...

düşünce hızıyla sızdın bana,
endişe yoktu içimde...
zaten huzurdan neden korkun ki insan?
sadece buydu bana verdiğin.

eminim sen de aldın bir şeyler
o 3 saniyede...

karıştın sonra yine kendi kalabalığının arasına.
çoktu misafirlerin.
hepsine ayrı ilgi,
hepsine ayrı gülücükler...
belki beklentiler,
eski dostluklar, kardeşlikler,
yeni işler...
ama bende bıraktığın o 3 saniyelik sıcak miras
kim bilir nerelere alıp götürecek beni? ..
neler getirecek başıma ummadığım başka bir anda! ..

biliyorum
belki yine kalabalığının arasında,
çaktırmadan bir el sıcaklığı...
bir mesaj...

olsun
ben bu kadar sahici sıcaklığın
1 saniyesine de razıyım...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

1792'ye Kurban

Aaah şu 1792 ahh!

bu ne bir yıl, ne sıradan bir rakam;
beni harcayası bir kadının
bir doğal afetin
bir 'başa bela'nın bendeki kaydı! ..

1792'de de karşılaşmış olsaydım,
2006 veya 2050'de de; hiç fark etmez
yine benim için 'harcayıcı, batırıcı,
yoldan çıkarıcı' olurdun!

aah şu 1792 ahh!
sen nasıl bir insansın! ?
bu kadar mı dokunmadan
ulaşmadan, samimi olmadan
elini tutmadan yanılır ateşinden?

bu kadar mı, arkandan takılıp kalan gözler
yattığında bile seni görür perdelerinde? !
ve hiç unutamaz o 'yakıcı' imajını? !

1792 kere hiçe saysan beni
1792 kere umarsızca baksan gözlerime
1792 kere harcasan beni
veya 1792 kere arkandan baksam sen salınırken
yine de iflah olmayacağım!
yine senin için 'bir bozuk para' olacağım
ve önemsenmememin
o yok edici, ezici ağırlığında
zevkten zevke koşacağım! ..

Aaah şu 1792 ahh!
senden bir simge
bir iz...
hayatımda unutulmaz bir damga bu numara...

Bu köle
1792 kere, yolunda, yerlere atılmış bozuk para! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

3 Bıçak - 4 Bıçak! ?

Tek Bıçak’la başladık
Çift Bıçak’a geçtik
or’dan döndük
tatmin olmadık
3 Bıçaklıyla traşa devam ettik

bir süre memnun olduk
tv’lerde seyrettik; motive olduk
haşır huşur
hiç acısız, kesilmesiz, kansız traş olduk.

sonra yine bir yenilik:
4 Bıçaklı’yı metetmeye başladık birbirimize! ?

Yeterin be Efendiler!
durun artık
yalanı bırakın biraz!

ne yani
5 Bıçaklı olunca, daha da mı iyi olacak? !
daha da mı rahatlayacağız zavallı bizler?

4. Bıçak sakal traşıyla meşgulken
5.’si gidip
faturaları, kirayı, kart borçlarını mı yatıracak
veya
o akşam söz verip de atlattığım öteki kızla
“O” mu çıkacak?
onu “o” mu becerecek? !

Peki Efendiler!
bu kadar bıçak’lıyorsunuz da bizi
ruhumuzdaki aydınlanma için
altıncı, yedinci, sekizinci bıçağı mı bekleyeceğiz? !

ve birbirimize şöyle mi sorar olacağız:
”Kardeş ben 7. Bıçak aşamasındayım, ya sen? ”

”Ben herzaman traşımı 3 Bıçaklıyla oldum.”
.........

Allah’ım delireceğim!
Dün bir hipermarkette yanıma bir kız geldi
bana
şu 3 Bıçaklı’nın “titreşimlisi”ni tanıttı! ! !

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

3 Kişi Gel

bana bu Cumartesi tek değil
3 kişi gel! ..

biri,
isteklerini bir türlü gerçekleştirememiş,
o hayalindeki en ulaşılmaz şey;
elektronik trene bir türlü kavuşamamış küçük çocuk...
diğeri,
arzularını hep gizlemiş,
derinlerine gömmüş,
hatta artık olmadıklarına dahi inanmış o deli kadın! ..

ve tabii ki ortalarında yine
bütün o sadeliğinle, kapsayıcılığınla,
en gerçek halinle 'sen'! ..

bana bu Cumartesi tek değil
3 kişi gel! ..
Beyoğlu'nda büyük bir masa ayırttım
.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

666 İle 999

Ne olmuş yani kardeşim? !
666 şeytanın sayısıysa
karşına çıktığında
10 adım geri adım atmanı sağlıyorsa;
al sana o zaman 999! ..
sadece bir ucundan tuttum
ters çevirdim!
vallahi kolum da yorulmadı be! ..

sanırım bu 999'un da beline sarılacaksın! ?
ellerinden, yanaklarından, hatta ağzının kenarlarından
bütün o iğrenç salyalarınla birlikte
fırsat bulursa tabii, kutsallık akacak öyle mi? !
buldun ya 999'u;
maddi vampirliklerinden de sözde arınacaksın!

hah! ! !
Lan kutsallık senin neyine? !
sen önce bir insanlığına bak hele!
yatıp-kalkmayı
iyi niyette yoğunlaşmayı
insanlara pozitif bakmayı
kuyularını her fırsatta kazmamayı
herkesi sınıflamamayı
iyi düşünmeyi hele bir öğren de;
sonra düş şu sayıların peşine!

hoş gerçi o olgunluğa eriştiğinde zaten
666 da, 999 da senin için bir olacak ya! ..
Birini alacaksın
ters koyuvereceksin
aha oldu işte
al sana 666'dan mis gibi bir 999 diyeceksin!
yani demek istediğim;
bu kadar rahat olacaksın
takmayacaksın ona-buna!
gevşeyeceksin...
kutsallık, şeytanlık zaten senin içinde,
başvurduğunda kapıları açılıyor sadece
ve kullanıyorsun.
ya içinden alevler fışkırıyor dışarı
ya da yoğun bir ışık demeti aydınlatıyor dışarıyı
senin içinden...

onun için bırak sayıları,
seçimlerine, niyetine
ruhunun en dingin renklerine yoğunlaş.

yap bunu bak
nasıl rahatlayacaksın! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

75. Çıtçıt

Bugün sanırım 75'inci çıtçıtımı aldım!
artık eve değil
kendime aldım.
çünkü ben 15 gündür tırnaklarımı kesemedim! ? ..

birer çapa gibi büyüttüm onları bu süre içinde.
klavyemi tırnaklarımla tıklar oldum!
kalemimi tırnaklarımla tutar oldum!

temizlikçi aldı götürdü birini,
bakıcı bir diğerini,
belki düzensizlikten kaybettik ötekileri...

75 tane daha alsam
bu kafayla yine gider hepsi...

'çıtçıt' sadece lafın gelişi...
bugün çıtçıt
yarın pırlanta, yüzük
hatta kimlik, sıfat
daha da kötüsü 'benlik'...

sonu yok ihmalin, alır götürür elindekileri.
ya düzenini kuracaksın
ya da dağalacaksın.
herşey geçip giderken gözlerinin önünden
kendi parana, iradene bile sahip olamayacaksın
ve en sonunda yerinde sayarken belki 15 yıl sonra
kös kös düşünceye dalıp
ne de bahtsızım diyeceksin
suçu kadere fatura edeceksin!

işte bu yüzden bugün
75. çıtçtımı kendime aldım
orta yerde bırakmadım
çantama koydum.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:03 AM

Aaa! Ben de Bırakmalıyım!

E be yuh be kardeşim!
gerçi ablacım demem lazım da;
ağızda çalkalanışı hoş değil! ahah! ..

yani yuh ki ne yuh!
önce bir hevesimi alayım hele
sonra konuya da gireriz...

Her türlü güzellik, estetik şekillenmeler,
sakin, sessiz kendi halinde erotizm,
vahşi, geçimli-geçimsiz itişmeler, kakışmalar içeren
bazen olayın en hiddetli sahnelerinin detaylarına kadar inen,
hani yani fiziksel eğlencenin
dünyanın merkezindeki şu erotizmi
bütün açıklığıyla sevenlerine sunan
bir eposta grubumuz var.

bu grubu göğsümü gere gere yönetiyoruz icabında.
kimselere laf söyletmiyoruz,
içeri fazla temiz-pak resim atanları azarlıyoruz!
kafamıza not ediyoruz;
git kardeşim sen evindekilere sevgi göster,
bizim bur'da işimiz başka diyoruz!

bizim bu gruptan bir bayan arkadaş var.
kendi onayıyla ona da el altından atar dururum
birbirinden sağlık-sıhhat içeren resimleri.
kadındır deyip geçmem
yazık değil mi; o da insan.
o da baksın diye elimi oynatmaktan üşenmem fazladan.

ama az önce bir eposta aldım kendisinden
acil...
neymiş? !
aman artık ona atmayacakmışım öyle afilli, ortaya karışık,
itişmeli-kakışmalı epostalar;
çünkü efendim annesiyle madara olmuş! ?
bu bakarken birbirinden alımlı resimlere
arkadan yanaşmış da, o resimleri görmüş!

çözüm?
artık atmayacakmışım! ? ..
önce kendisine defalarca 'e yuh be! ' diye yazdım!
harbiden de e yuh be birader!

yıl 2007'nin eşiği
evinde tek yaşıyorsun,
hem 'bana da at' deme cüretini gösteriyorsun.
güya bir anlamda özgür kadın takılıyorsun.
ama sonra arkandan annen yaklaşıyor diye
internetin en verimli meyve ağaçlarından birini
ta kökünden kesiyorsun! ?

e yuh be kardeşim! ben sana ne diyeyim? !

ha o zaman ben de en iyisi
grubun yöneticiliğini bırakayım
kimseye gitmesin bundan böyle
ortaya karışık, itişmeli-kakışmalı resimler! ?

niye mi?
neden olacak
geçen gün PC başındayken
eşim arkadan 1.5 metreye yaklaştı
hatta bir iki resmi de gördü!

ya da şöyle diyeyim;
yahu ben şimdi millete böyle ortaya karışık,
itişmeli-kakışmalı resimleri atıp duruyorum da,
ya yarın öbürgün benim de babannem veya dedem
yattıkları yerden kalkıp, alınırlarsa! ?

A-aaaa! Hiç olur mu canım öyle şey! ?
tabii ki ben de bırakmalıyım!
ahah! ! !

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Abiyeleşmiş Arkadaş

Bir haller mi gelmiş buna ne? !
üzerindekiler fazla abiyeleşmiş,
tek renk takımlara bürünmüş
içinde de şu yakası çeneye dayanan
afilli gömleklerden...

yürüyüş bile 3 gün önceki yürüyüşle alakasız
giydiği köseleler ile kumaş pantolon
ve onun da üzerindeki lacivert ceketin işbirliğiyle peydahlanmış
tasarlanmış, kasıntı ve tutuk halde artık.

bakışlar desen anında bir disipline sokulmuş.
etrafa samimice gülen
2 adımda bir laflar atan o renkli kişiliğin önüne
kesinlikle perdeler, filitreler konmuş; farkındayım.
belki bu kadar ani olmasaydı bu duruş farkı
suni görünmezdi gözlere ve benim de dikkatimi çekmezdi,
ama, yapamamış işte
aniden girmiş olaya...

ve şimdi kuvvetli teşhis:
bu arkadaş ya yakın bir zamanda
kendisine faydalı olabilecek bir kıç yalamış
ve balığın oltaya tam olarak yakalanmasını bekliyor.
oradan da belki bir terfi söz konusu...
ya da
birden şık olmak gibi ilham perisi fısıldamış kulağına
onun sesine kulak vermiş
kendine verdiği değer artmış.

bir haller gelmiş bu arkadaşa ama
bakalım ne çıkacak altından? !
hayırlısı...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Acaba Onlar da mı?

Günlük koşularımda site içinde
koşumun orta yerinde, ter içinde
birkaç kere denk geldi:
birileri bana “adres” sordu.

İşte o dakika bana bir şey oldu!

adımlarımı hiç yavaşlatmadım
önünden geçip giderken adamın
sadece başım ona doğru döndü
-çok acil işim varmış gibi-
”bilmiyorum vallahi, bir başkasına soru…”
lafın tamamı bitmeden geçip, gitmiştim!

Endişem;
zaten hergün 22 dakikayla sınırladığım
o değerli koşu anımı, sağlık paketimi
irade göstergemi kesintiye uğratmamdı.

O kadar kan ter içinde, tam randımanlı
ve adrenalinin üst düzeyindeyken
ve en önemlisi
kendimle sevişiyorken, boğuşuyorken
Geçkin Sheron Stone veya
Zenci Naomi de orada olsaydı
aynı aceleyle geçer giderdim.

Peki acaba
büyük işlerle uğraşan
piyasaları ellerinde oynatan patronlar da
benzer endişelerden mi
bazılarını önemsemezler
görmezden gelirler
dinlemezler
ve randevularından kaçarlar?

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Acaba?

Ne güzel diyorsun sen öyle 'diyeceğini'
ne güzel seviyorsun kelimeleri, dizeleri!
güzel de yürüyor musun acaba
kırıta kırıta?
ince-yüksek topuklularını gıcırdatarak
kaldırımları meşke boğuyor musun
bağırtıyor musun acaba?
ve bazen
yumuşak yumuşak deyiyor musun insanın yanaklarına? ..

Ne güzel okuyorsun sen öyle
ne güzel iletişiyorsun!
güzel de öper misin bu dudakları acaba?
ateşinle kavurur musun bu bedeni
ve ruhu bağlar mısın bedene coşkuyla?
sevdirir misin bu hayatı insana daha fazla?

ne güzel diyorsun sen öyle 'diyeceğini'
yaklaşsam şöyle iyice
güzel de kokar mısın acaba?

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Acemi Yolcu

Alkış arar çoğu 'acemi yolcu'
ilerlemelerinin 'onay ihtiyacı'nın gölgesinde...
halbuki
ne ilginçtir ki
onayların, alkış beklentilerinin sustuğu
o en sessiz, en berrak
en huzur verici noktada başlar aydınlık.

bütün defterlerin dürüldüğü
alıp-vermelerin bittiği
hesapların kapandığı o nokta...

aslında en basit
ama uygulanması en zor...

o zaman başlar benlikteki damlalar çağlamaya
ner'den geldiği bile belirsizmiş gibi
şaşırtır bakanları gürlemesiyle.
ve kendine, gücüne şaşacağına 'acemi yolcu'
nasıl da alkışa yorar ellerini
bir 'bilgece fedakarlık' yanılgısıyla! ?

belki de demek lazım ki
kendi çağlayanlarını
sel baskınlarını
durgun göllerini seyremedikçe
ne boştur herşey? ..

aslında en basit
ama uygulanması zor...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Acı Ziyafetlerinin Son Noktasında

Dikkat etmek lazım aslında başka bir açıdan.
Acıyı çekerken zevkle,
kıskaçlarla delik-deşik ederken göğüsleri,
nefessiz bırakırken kendini dakikalar boyu,
kadın ayakları altında ezilirken çeşitli uzuvların, yüzün, sırtın,
sırtında kırbaçlar şaklarken dayanılmaz ziyafet halinde,
dakikalar boyu bir naylon çorap boğazına sımsıkı sarılmış
bir yandan nefessiz bırakırken seni
bir yandan da yüzünü mosmor yaparken;

ziyafetin son noktasında
o eşsiz doygunluk ruhunu ateşler içinde tatmin ettiğinde,
o acı türlerini yiğip bitiriyor mu ruhun,
yoksa müptelası mı oluyor onların? ..

Her acıyı basamak edip ruhuna
bitire-bitire sonsuz bir saflığa mı çıkıyorsun
bütün eklentileri bir-bir kırarak,
yoksa daha bir acılar ziyafetine mi gömülüyorsun
saha çok ateşe, daha çok karanlığa doğru?

işte rutin ziyafetlerinin son noktasında
kendinle başbaşa kaldığında
tekrar acıkmadan önce ruhun
bunları belirlemen lazım.

yoksa bütün bu ziyafetlerin sonu gelmez.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Acı’dan İmzalı

Ne oldu, bilmiyorum? !
göğüslerimde fena bir acı…
ama şu an bana kalan
sadece bir kalıntı, bir iz, derin sızı…
belli ki bir zamanda, bir yerde
çok fazlası yapılmış… hatırlayamıyorum? ..

ya kargalara bırakılmışım heryerim bağlı
bir ağacın gövdesinde…
üzerime kurtlar, solucanlar, böcek ölüleri
yağ ile, bal ile yapıştırılıp
sıvanmış…
heryerimde sülükler…

ya da ellerim-ayaklarım kelepçeli
bir işkence odasına
cehennemi karanlıkta kapatılmışım.
İçeri giren kadın görünümlü zebaniler
uzun ateşten dilleriyle her yanımı yalaya yalaya
etrafımda gezinmişler.
gezinirlerken sipsivri tırnaklarıyla heryanımı çizmişler
ağızımla buluşmanın öncesinde herbiri
göğüslerime işaretler bırakmış
sipsivri, ateşten dişleriyle…
üzerlerinde siyah-kırmızı deriler…
ayaklarındaki pençeli ayakkabları
sırf benim için çıkartmışlar.

bu yüzden imzalı doğmuşum.

göğüslerimdeki bu acı…
aslında haz dolu! ? anlayamıyorum…
ne oldu, bilmiyorum? ..
acıyı tam olarak kim vermişti
karanlığı netleştiremiyorum
belki “kötü” bile değil? ..
tülleri aralayamıyorum.
bu yüzden bütün gizemiyle
acı bende zevk olmuş, kalmış! ..

hala
hala ayak parmaklarımdaki titreşimlerde
zevkin dönüşümünü yaşıyorum
topraklanmadan önce.

yüzyıllar öncesinden
vücuduma imzasını atan o Baş Zebani
belli ki öyle elde etmiş beni
kalbimi, benliğimin aydınlığını, karanlığını
bu oyunu bana zevk edindirmiş.

İmzanın sahibini gecenin karanlığında
hala arar arar dururum.
acısı hala bende
zevki bende
ama kendi yok
hiç kopye yok! ..

Bu sabah
göğüs uçlarımda yine zevk dolu bir acıyla uyandım
sanki elleri yine üzerimde gezinmişti akşamdan
farkındayım…
ama bir şey diyemedim, yapamadım
sadece kabul ettim.

Ben çoktan
yüzyıllar öncesinden imzalanmışım.
acıyı izlemekten başka çaremse
yok…

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Acıyı İstiyor Ruhun

Şşşş... Beni dinle...
erkek veya kadın ol, fark etmez.
Zaten ruhların formülü aynı;
o sandığın ayrım bedende, hormonlarda...

Beni dinle;
biraz acı herkese iyi gelir
sandığından da öte! ..
Kulağına küpe et şu lafımı,
elin-eteğin çekildiği bir gecede evinde
kapan bir odaya
ve dene...

biraz acı herkese iyi gelir.
İlle birisinin yardımına, desteğine,
nazına-niyazına da ihtiyacın yok bunun için!
Şşşş... beni dinle...
kendin sağla materyellerini
keşfet neler gerektiğini ruhundaki koru söndürmek için.
herkes için değişebilir...

merak etmeye başladın bile değil mi?
canın çekiyor aslında değil mi? !
çekiyor da;
kendine itiraf edemiyorsun değil mi? !
utanma utanma! ..
devam et!
önce merak; sonra deneme...
fısılda bak kulaklarına
nasıl da dinleyecek seni!

bırak biraz çeksin acı seni taşıyan temsilcin.
eski günahlarına yaz
hesaplaşma olsun kendinle
tarihle,
kırdıklarınla aranda...

uygulayıcı bulabiliyorsan ne ala!
şanslısın o zaman,
kaderinde varmış acı...
git üstüne derim.
ama ille de gerekmez başkası...

Şşşş... beni dinle...
o ne? ne aldın bakayım eline?
tamam işte oluyor
git ve bir kere dene
ruhun bunu istiyor.

Şşşş...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Acilen Denetim!

Caddelerde, yollarda, sokaklarda,
trafik ışıklarında, köşe başlarında, kaldırımlarda,
mahalle bakkallarında, marketlerde
acilen denetim
acilen yaptırım lazım!

Temiz kalmış vatandaşın ümitleri bitmeden
doğruluğun soyu tükenmeden
çocuklar bahçede oynamayı kesmeden
acilen denetim
acilen yaptırım lazım!

Okul önlerinde
alışveriş merkezlerinde
çaybahçelerinde, karanlık köşelerde
sinemalarda, konser alanlarında
acilen denetim
acilen yaptırım lazım!

Sokaklarda yürüyenler
arkalarını kollamaktan bıkmadan,
temiz kalmış vatandaş da diğerleri gibi
bıçağa, silaha sarılmadan
şehirler maganda denetimine tam girmeden
zaten pek mümkün olmayan
hikaye Avrupa Birliği hayalleri
tamamen anı olmadan
acilen denetim
acilen yaptırım lazım!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Açmam!

Ne israr ediyorsun lan? !
Bir o numaradan, bir bu numaradan arıyorsun
çakmadığımı mı zannediyorsun? !
hem ben kafam bozuksa
Kral’ından telefon gelse açmam!
sana mı açacağım? !

ne israr ediyorsun lan? !
yol geçen hanı mı benim telefon? !
sebil mi benim gönlüm? !

kara giyen adamlar kaçırıp
çekmiş olsalar da köşeye seni
açmam!
bir kere uyuz oldum sana
bireysel haklarım devrede artık
açmam!

ha! şans eseri boşluğuma geldi
diyelim açtım.
bu da senin şansızlığın olur, çünkü
mod değişti mi bende, kim olsa tanımam!
üzerim, süründürürüm
laflarımı taşıyamazsın
varlığını, koordinatlarını
bütün aldığın -naylon eğitimleri- şaşırırsın!

işte
hem senin, hem kendi sinirimi bozmamak için
afiyette yaşamaya devam etmemiz için
o numaradan da arasan
bu numaradan da arasan
açmam!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Adam Gibi

“Adam gibisi” gelsin benim masama
“adam gibisi”! ..

gerek yok sahte kibarlığa
ağız kenarlarını zorla
gülümsemeye zorlamaya...

Biraz cesaret olsun
biraz gönülde coşku...
olmaz öyle herzaman ölçülü
yerinde, yolunda davranmak...

“Adam gibisi” gelsin benim masama
ya otursun adam gibi içsin, sıçsın
havası neyse onu bulsun
veya içmesin, ama
adam gibi otursun!

Madem yüreğini koymaya niyet etti masama
kendini bilsin, beni bilsin
biraz yürekten okusun.
Bir şey ısmarlıyorsam
sahte kibarlıktan red etmesin
otursun yesin!

Masadan kalkarken, yarınından korkmasın!
Yüreğine beni yarın da alsın;
bugün’de bırakmasın.
O masaya telefonunu, epostasını koymaktan
ödlek karılar gibi korkup da
kırıta kırıta
sahte kibarlıkla ayrılmasın!

“Adam gibisi” gelsin benim masama
“adam gibisi”! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Adam mı, Araba mı? !

'Böylesi' hayatta çoktur.
Her dakika da çıkmaz karşısına insanın ama
çoktur işte! ..

Bu sabah oldu yine...
Karşımdan geliyordu
'araba' sandım önce,
ama bir de baktım ki sonra
sadece 'fazla hesaplı ve iyi giyinmiş' bir insanmış! ?

bakışı da bu asilliğe göre ifadelenmişti.
yolumda dümdüz devam etseydim
hatlarımız çakışacaktı kesin

çünkü biliyordum;
o aslında bir 'araba'ydı;
o kadar hesaplı ve iyi giyinmişti ki!
bana çarpmaması için sanırım
çok zor ve arasıra, zorunlu hallerde başvurduğu
bir direksiyonu var;
zahmet edip onu döndürmesi lazım!
eh bunu yapması için de tabii ki
para alması lazım;
yoksa niye zahmet etsin? !

sağ eli 'itinayla' cepte
dokunmakla, dokunmamak arasında bir ayarda...
belki diyorum;
dikiz aynası da vardır bu arabanın bir tarafında? !

ahah! o da ne? !
sanki metalden yapılmış o takım elbise
-hani şu benim 'sistemin önlükleri' dediklerimden-

yok yok
zor bunun geçerken bana çarpmaması
benim bir şeyler yapmam lazım
yoksa çarpacak;
kendi façası da bozulacak
bir de sigortası da kuvvetlidir bunun;
hasarını ben öderim büyük ihtimal!

neyse
ben hemen rotamı az bir şey değiştireyim de, geçsin
ağır vasıta bu çünkü
genelde dümdüz giderler bunlar.

'Böylesi' hayatta çoktur.
ve bu sabah büyük bir masraftan kurtuldum!
ahah!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Adam olursam

Bir gün adam olursam
bundan hiç hayır beklemeyin!

Ya Dünya’da adam kalmamıştır
ya Kıyamet Dünya’ya inmiştir
ya da iş hayatı tepetaklak gelmiştir.

Sanatçıdan adam olur mu? !

Harcanacak kaynak kalmadığında
doğanın içine hepten edildiğinde
sektörler birbirleriyle tokuşup
ortaya karışık menemen olduklarında

belki bana ‘Adam’ derler
o zamansa
bütün suçu bana yüklemek içindir bu!

Ama hiç adam değildim
olmadım!

Suçu kendinizde bulun bu yüzden...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:04 AM

Adamlar Aşmışlar ha? !

Adamlar aşmışlar aabi! ..

Bu ne sıradan
bilimi-teknolojiyi mahalle ağzına indirgeyen
verilmiş bütün kültürel emekleri argoya boğan
fikirde yükselme kavramını alakasızca betimleyen
ve bizde çok kullanılan bir cümledir
batının her yeni buluşu karşısında! ?

Sanki o olayları yapanlar, becerenler senin gibi insan değiller mi? !
'Adamlar' diyeceğine
arkadaşların uyguladıkları felsefeyi ve bilgiyi merak etsene!

Öyle deniz seviyesinden bakarsan olaylara
adamlara, beylere, ağalara
zaten sana ancak hayrete düşmek
şaşmak, ağzı bir karış açık aval aval bakmak düşer! ..

Kanatlan biraz kardeşim
kımılda, silkelen, spor yap, sabahları duş al filan!
o adamlar da insan, bunu da günde 10 kere çalış!
çalış ve sen de aş o zaman!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

ADSL Kadınları

Aaah ah
ne de yazık, internette bunca kadın resmi varken
ve elinin altında da mis gibi ADSL varken
milyonlarca güzeller güzeli kadın resmini
kendi elleriyle kenara itip, bakmayanlara!

giyimlisinden, giyimsizine
edeplisinden alabildiğine edepsizine
hatta arlanmazına
en ayıp şeyleri yapanına
hiçbir zaman göremeyeceğiniz kadar güzeline,
ne yazık görmeyi red eden erkek gözüne! ..

ille senin mi olması lazım güzelin güzel olması için?
hazır gelmişken monitörüne el pençe divan,
atıver bir göz ey er kişi
pişman olmazsın,
yeter ki ayarlarını tümden kaçırma
son söz sende kalsın.

ve sana bir dost tavsiyesi
pek de izini belli etme hatuna;
yine de dikkatli olmak lazım.
Pikseller aşkına ağzın sulanacak diye 5 dakika için
evdeki canlısından da olma!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Affet Allah’ım ama…

Biliyorum
bütün bu teknoloji sevgimiz,
internetin sanal, birleştirici kudretine olan
düşkünlüğümüz,
kitap okumalarımız, televizyon seyretmelerimiz,
günboyu işler peşinde koşmalarımız,
kısacası bütün bu insani takıntılarımızla
bir anlamda kendimizi mutlu hissetmelerimiz
ölüm kapısından geçince son bulacak.

Nihai hedefe, mutluluğa ermenin
o en yüksek heyecanı ile tanışıp da,
gerideki takıntılar
danmutluluklardan vazgeçemeyecek tek bir kul var mı ki? !

ama ben o noktadaen yüksek teklikte bile olsam,
Yaratıcı’dan özel bir şey rica edeceğim:

Herşeyin olabilirliği elimin altında olsa bile
ne olur bana şu eski, köhne bilgisayar klavyemi
ve monitörümü
yine manzaralı, tek göz bir odada sağla Allah’ım!

affet ama
şu tuşların tıkırtılarının damlaya damlaya oluşturduğu
yazı ve şiir şölenibenim için gerçekten vazgeçilmez…

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Affetmek

Affetmenin ne derece yüksek
ve taşınması zor bir mertebe olduğunu,
bugün fevrilikle inanılmaz bir şekilde kırdığım
sonra defalarca özür epostaları attığım bir kardeşimin
beni kısa süredir tanıyor olmasına rağmen, gelip,
hiçbir şey olmamış gibi
yeni taşınacağımız işyeri için
elimi sıkıp, yanaklarımdan öperek
hayırlı olsun dileklerini sunmasından sonra
bilfiil öğrendim.

belli ki, karşısında hırsımla ezildiğim oranda
yüksek ve temiz bir mertebe...

artık onun bana hiçbir ilimi-irfanı ispatlamasına gerek yok!
o çıktı ve oturdu kendi mertebesine.

ne mutlu bana ki, o elleri sıktım.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Ağabeyliğin-Ablalığın Biletini Keserim

Biraz yüzeysel çizgiyi aşan
şah damarları ve kalpleri devreye sokan
gerçek yakınlık içeren iletişimlerde
aklım hemen şu
ağabeyliğin-ablalığın biletini kesme işine takılır.

çünkü bizim işimiz sonsuzlukladır
herzaman oraya doğrudur.
andımız onun üzerinedir ve
bu yola taş oldumu bir kere ağabeylikler, ablalıklar;
ayaklar kalın zincirlerle dünyaya çakılı kalır.
yıllarla ölçülen sevgi-bilgi birikimi,
eskimişliğe duyulan göstermelik saygı
sadece karşısındakini aldatır diğerinin
ve dualite bütün gücüyle işler,
farkındalık damarlarını bir-bir tıkar benliğin!

nerede kaldı sonsuzluk?
nerede kaldı zamanı-mekanı aşan bilgelik o zaman? !

bu yüzden her zaman
yeni bir iletişime girdiğimde
biraz yüzeysel çizgiyi aşan
şah damarları ve kalpleri devreye sokan
gerçeğin kokusu geliyorsa burnuma;
en baştan ağabeyliği-ablalığı atarım çöpe...
zamanı-mekanı aşan dostluğumla soyunurum onun karşısında
ve ondan da aynısını beklerim.

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Ah O Keman Sesi

Aaah ah o 'keman sesi'!
aah! ..
nasıl da bana hala hiç yılmadan
ilk ve tek aşkımı hatırlatıyor! ..

onun gibi ince telden
içime işleye işleye
hem de hiç koparamayacağım şekilde! ..

bütün noktalarından benliğimin
ve bütün noktalarından hayatımın
nasıl da kendi ellerimle
kurban ettirmiş ki beni;
en kısa eserdeki o tiz sesiyle bile
içimde 'orkestralar' oluyor,
ağlatıyor, güldürüyor
ve nasıl da kendine hala
bu kadar yıl sonra hayret ettirip,
başım kollarımın arasında
bu sevgiyi düşündürüyor! ? ..

Aaah ah o 'keman sesi'!
ne oldu sana?
ya da zaten hep böyle miydin?
anlaşma mı yapmıştın Havva ile?

peki ben şimdi
sevgimin yıllanmış hesabını sana mı vereyim
sevgilime mi?
hiç konuşmasam
hesapları fırlatıp, atsam
ve sadece senden
küçük bir eser daha dinlesem? ..

aah ah! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Ah Seni Yüzyılın İnsanı!

Asansörden çıktığında karşılaştığı insana
iş yerinde tuvalete giderken rastladığı iş arkadaşına
bir toplantıda ilk defa gördüğü çalışan'a
kendisine sevgi dolu gözlerle bakan duraktaki adama
'merheba' dememesinde gördüm kıyameti...

ah seni Yüzyılın İnsanı ah!
ne umuyorsun ki sonunda? ..

en ince detaya kadar hakim olmuşken Şeytan
sevincini, üzüntünü, mutluluğunu
eşini, dostunu
ve bir ufacık 'merhaba'nı ele geçirmişken

ne umuyorsun ki sonunda?
ah seni Yüzyılın İnsanı ah! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Ah şu Filmler!

Filmler...

tür tür
mekan mekan
zaman zaman
insan insan
rengarenk filmler...

varlıklarını bile biliyor olmam,
daha rahat
tadında uyamama nasıl da güzel bir neden! ..

Her birinin içinde türlü olay,
bir sürü insan...
akıp giden
kendine ait o, zaman...

tıpkı şu an
yatağımda uykuma dalmadan önce
gözlerimin görmediği
kulaklarımın duymadığı
milyon tane alemde
milyon tane olay ve yaşayanın
binlerce halde olduklarını bilmem gibi,

filmlerin de her birinde,
kendi zaman dilimleri içinde
kim bilir neler oluyor? diye
keyifle merak edebilmek bile
ne büyük mucize! ..

aah şu filmler! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Ajda-Banu Çay Bardakları

Bugüne kadar çoğunlukla
Ajda Pekkan bardağıyla çay içerdim.
Yeni iş yerimize geldik.
o gün Banu Alkan bardağıyla ilk defa uzaktan tanıştım.
gerçekten de farklıydı süper stara göre! ..

İlk anda yadırgadım
onunla çay içemedim.
Ajda Bardağının o iri, ama oranlı tadı onda yoktur diye...

Evet... Bugün çayımı ilk defa Banu Alkan Bardağıyla içtim!
aynen; onda Ajda'nın o oranlı tadı yoktu.
ama olsun;
bu da kendine hastı...
Bardak, aşağı doğru daha bir kalınlaşıyordu
altı dolgundu fazlaca...
pek de benimseyemedim.
ama fazladan yaşanan 1-2 şeyin ne zararı olur ki? !

Ajda veya Banu;
ikisi de kendine has tadlardaki bardaklar...
ama inanın bana
önüme bir şans daha getirseler
Bülent Ersoy Bardağıyla çay içmeyi yeğlerdim gürül gürül! ..

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Akışı sev ve İzin ver

Sıkma hiç kendini
pozdan poza
şekilden şekile girme!
kasılma
mimiklere boğulma;
yutturamazsın
Gerçek Hayat Yolcusuna! ..

etrafını çitlerle çevirmeye çalışma
bildiğin bilgilerin
öğrendiklerinin ve öğreneceklerinin...
hiçbiri senin değil çünkü,
boşuna uğraşma, zorlanma.
rahat bırak gitsin!
giren de girsin içeri.

bildiklerin
bildikleri gibi akıp gitsinler bünyenden
önünü kapama,
kendi damganı vurma
çünkü hiçbir şeysin aslında...

sadece çeperlerini temiz tut
tıpkı tıkanık olmayan
başı-sonu açık bir boru gibi,
sadece aracı ol akışa...
izin ver
içinden geçebildiğince geçsin bilgiler,
sevgiler
ve hayata dair herşey...

sürtündükçe zaten ısıtacaklar seni.
sadece akışı sev
çokluğu dert etme
ve izle...
tadına bak
ama önünü kesme
damganı vurma
ismini koyma bilgilere...

hiçbiri sana ait değil...
uğraşsan da, sen sonunda
foyan çıkar meydana
idare edemezsin!

bu yüzden sıkma hiç kendini
pozdan poza
şekilden şekile girme
bir şeyler biliyorsun diye!

sadece akışı sev
ve aracı ol...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Al birini vur ötekine

O akşam yine
çayı içtim
kahveyi içtim
kolayı içtim
arada su içtim
boğazımı cilaladım

yine çayı içtim
puroyu içtim
ağır dumanıyla
kendimi eğlediğimi zannettim

her bir boku içtim
ama

gece yine boktan...

Tv’de filmleri seyrettim
salakça, kokuşmuşça zapladım
saati yine ikiledim

gece yine boktan

bir de bu haliyle
beni yarına bağlayacak

yarın’sa kendini ne bok zannediyorsa
bir tek ışığı farklı salağın!

Yoksa
al birini vur ötekine!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Alaçatı

“Enişte”
deniz nasıl?
havuz nasıl?
güneş nasıl?

Surf Cennetindeki turistler nasıl?

o, İzmir Alaçatı'nın
yanık esen akşam rüzgarlarındaki terlemeler nasıl?

Kurufasülye-pilav
cacık
İzmir Köfte ve Yusuf Baba nasıl?

ya Alaçatı Pazarı'ndaki tezgahlar?
meydan kafesindeki çaylar nasıl?

“Enişte”
hepsi bir şekilde gidiyordur da tadında
keyifler nasıl?

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Alayına Uyuz Olurum!

Bir çöpçü,
geceyarısı sokaklarda kamyonla dolanırken
çöp kutularını nefretle ve isteksizce boşaltıyorsa,
yüzü o çöplerden daha pisse,

iş saatleri içinde bir temizlikçi
ofisteki çalışanlar arasında dolaşırken
akşamüstü temizliğini
mutsuz ve şirret bir ifadeyle yapıyorsa,

kod yazarak sayfaları inşa eden bir programcı
yayına alınan sayfaları
arkalarından lanetler üfleyerek yolluyorsa,

bir sandoviçci
sırada bekleyen insanlara makine gibi hızlı
bir sürü sandoviç hazırlarken
farelerden kurtulmak ister gibi bakıyorsa yüzlere
ve o peynirleri istemeden sıra sıra diziyorsa,
'alsınlar da defolsunlar' yazıyorsa pis bakışlarında,

devlet dairelerindeki kendine özgü atmosferde
çalışan,
oraya gelmeye mecbur kalmış insanların yüzlerine
sanki kendisine mahkumlarmış gibi lanet-lanet bakıp,
hem insanı, hem kurumunu lekeliyorsa,

ve patronların bazıları
kapısını kapattığında
çalışanlarından
'aşağıdakiler, sünepeler, ameleler' diye bahsediyorsa,

ben bu insanların alayına uyuz olurum!
lafıma karşı çıkana
onlara arka çıkana
ellerinden tutana
yanlarında politikçe durana
alayına, taburuna, bölüğüne uyuz olurum!

ve bunu bağıra bağıra her fırsatta dile getirir
gücümün yettiğini de gıyabında mutlaka eğerim!

bununla da övünürüm
gurur duyarım!

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:05 AM

Alırlar, Satarlar

Alırlar, satarlar
paradan dağlar yaparlar
telef ederler kendilerini
çirkinleşirler
şişmanlarlar sporsuzca
gıdılanırlar, homurdanırlar
yataklarında rahat uyuyamazlar.

anılarını kirletip, çocuklarına anlatamazlar
gizlenirler sırlar perdesi arkasında
kendilerini bile yaşayamadan
dünyadan göçer giderler bomboş,
ama akıllarınca dopdolu yaşamışça! ?

Alırlar, satarlar
para kokusunu 'köpek' gibi sezerler de;
bir gülü bile
bir küçük aşkı bile
sevgiyi koklayamaz olurlar
ve ölüm döşeklerinde dost azlığından
sevgi azlığından
son anda Allah'a başvururlar panikle! ?

Alırlar, satarlar
çocuklarına iyi bir gelecek bırakmak için
parayı kuşanırlar eteklerine de;
mazeretleri budur bunların...
yalanı görür dünya
bu çocuklar
bu insanlar!
artık karınlar tok...

henüz geç değil çocuğum
lütfen
lütfen satma kendini
bırak raflarda bekle!
inan bana zaman geliyor
sadece biraz daha sabret, bekle...

GooD aNd EvıL 04-29-2009 09:06 AM

Alkışlamayacağım Artık Seni

Alkışlamayacağım artık seni kendi köyümüzde
zaten içiçeyiz, biliyorsun? ..
alınma, alkışlamayacağım!

bu köy, bu ev bizim
bu düğün, bu tören alanı bizim.
biz biliyoruz birbirimizi
zaten kardeşiz, bir olmuşuz
fikirde, felsefede, anlayışta,
bir miktar yaşam biçiminde
türlere, tarzlara bürünmüşüz
güya birlik adına...

ötekileri sor biraz
dertlerini sor
onlara beğendir kendini
sevdir.
onları da al evine
tören alanını onlara da sun!
özel içkilerinden içir, çayından içir.

onlar da dahil olsunlar hele bir sofrana
tatlarına şahit olsunlar
sohbetine katılsınlar.
onlara da göbek at
şovlar sergile
muhabbetlerini dellendir biraz;

o zaman dikkatimi çekeceksin.
dönüp, sana bir kere daha bakacağım.
olmuş meyveye uzanır gibi
elimi sana da uzatacağım.
ama şunu bil ki
alkışlamayacağım artık seni kendi köyümüzde
buradaki işini çoktan bitirdin
artık sokağa çıkma zamanı!
herkesi
kim olduklarını ayırt etmeden sevme
sarma zamanı...

lütfen yine gözlerini yarı kapatıp
köyüne dönme
kepenkleri kapatma
bırak içeri gerçek ışık girsin!

artık yüzleşme zamanı!
kapı aralandı
eski rüzgarlar yok
fırtınalar var
kaçamazsın!

ve inan
alkışlamayacağım artık seni kendi köyümüzde.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:33 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.