![]() |
Yılmaz Aybar
Açgözlüler
Açgözlüler 'Şiir karın doyurmaz'derler de doyarlar mı Şiirsiz her naneyi yerler de doyarlar mı Şairlerin yerinde olmayı istemezler Sanki bulundukları yerlerde doyarlar mı Yılmaz Aybar |
Ağaç Ve Rüzgâr
Rüzgâra der ki ağaç: 'Seninle dertte başım, Uslu durmuyorsun hiç, Yok hayatta rahatım. Bazen hepten azarsın, Çocuk musun deli mi? Hem kafamı bozarsın, Hem kırarsın dalımı. Hışırtılarım feryat, Ama kulak asan kim? Bu ne çileli hayat? Nedir senden çektiğim? ' Ağaca der ki rüzgâr: 'Ben olmasam hiçsin sen, Nankör olma bu kadar, Benimle ağaçsın sen. Esmesem bazı bazı, Seni kıpırdatmasam, Heykel misin ağaç mı? Bilinmez ben olmasam. Kuru yapraklarından Sayemde arınırsın, Baharda yeni baştan Yeşile bürünürsün.' Söyler ağaç rüzgâra, Rüzgâr ağaca söyler, Dil dökerler boşuna, Değişmez hiç bir şeyler.. Yılmaz Aybar |
Ah Türkler Vah Türkler
Türk'ün Türk'ten gayrı dostu yokmuş Türk Türk'ün dostu mu acaba Dostuysa eğer Böyle dostluk düşman başına Başkaları bizi sevmiyormuş Biz seviyor muyuz bizi Çelmeliyor baltalıyoruz her fırsatta Belli ediyoruz hislerimizi Birbirimizi biliyoruz zira Bilmeyecek ne var Aptal değiliz çok şükür Aziz Nesin'in dediği kadar Yılmaz Aybar |
Akıllara Zarar
Mideleri var Deveyi hörgücüyle yutar Bana mısın demez Gürültüyle geğirerek Daha yok mu daha diyerek Ortalığı kırana koyar İnsan midesi değil mübarek Akıllara zarar Ben diyeyim fil işkembesi Siz deyin hırdavat ambarı kadar. Kafaları var Kitabı ucundan tadar Tıkanıverir hemen Çok geldi çok diyerek Suratlarını ekşiterek Basılı kağıda kapılarını kapar İnsan kafası değil mübarek Akıllara zarar Ben diyeyim kuş kafası Siz deyin toplu iğne başı kadar. Yılmaz Aybar |
Akıp Giden
Zaman akıp gidiyor Delişmen bir sel gibi İz bırakıp gidiyor Esrarengiz el gibi Çekimiz hep zamandan Anlamıyor aman'dan Uçarı bir kumandan At üstünde yel gibi Her yere yetişiyor Işıkla yarışıyor Geceye dönüşüyor Karalık bir yol gibi Korku filmi bu dünya Ayık görülen rüya Aldırmıyoruz güya Korkuyoruz bal gibi Akıp gidiyor zaman Arkasında toz-duman Aradığımız liman Çıkmayacak fal gibi Yılmaz Aybar |
Akşam
Işık şölenini yel aldı artık, Gün çaresiz güneş zavallı artık. Renkler yenik düştü karaltılara, Gölgeler ordusu çoğaldı artık. Uzaklarda kaldı sabah sesleri, Şakrak cıvıltılar azaldı artık. Çiçekler misâli soldu ümitler, Hayâl ufukları daraldı artık. Nerde o yüreğe sığmayan coşku? Eriyen mum gibi ufaldı artık. Ne gidenler geldi, ne özlenenler, Gönül beklemekten bunaldı artık. Gel ey uzun gece, derin uyku gel! Beklenecek başka ne kaldı artık? . Yılmaz Aybar |
Akşamları Evler
Akşamları ne hoş manzara evler Bir şehre karşıdan durup bakınca, Açılınca sarı-sıcak lâmbalar, Pencereler bir bir aydınlanınca. Akşamları ateşböceği evler, Göz-gönül ısıtır görünüşleri, Birer tutam alev parıltısında Andırırlar ışıl ışıl düşleri. Akşamları yıldız harmanı evler Yeryüzüne inmiş bir gök katında, Uzak ve meçhul bir âlem her biri Kendi varlığının macerasında. Akşamları evler kapalı kutu, Saklı içlerinde acılar-hazlar, Renk vermezler seyir eyleyenlere, Işık salarlar da sır sızdırmazlar. Akşamları evler fener alayı, *******e şenlik katar giderler, Karışıp içine karanlıkların, Sabahlara doğru akar giderler.. Yılmaz Aybar |
Aman Ne Özgürlük
Diyorlar ki İnsan özgür doğarmış Görelim şu özgürlükleri Bakalım nelermiş Doğup doğmama özgürlüğü Yok Ana babayı seçme özgürlüğü O da yok Cinsiyetini seçme özgürlüğü Öyle yağma yok Tipini seçme özgürlüğü Ne gezer Milliyetini seçme özgürlüğü Nerde o bolluk Memleketini seçme özgürlüğü Nanay Dinini seçme özgürlüğü Hak getire Bir de diyorlar ki İnsan özgür doğarmış Gördük işte o özgürlükleri Aman da nelermiş Yılmaz Aybar |
Anı Olacak
Sevda şarkıları söyleyelim gel Aşkımız da bir gün anı olacak Sesimizi güzel eyleyelim gel Meşkimiz de bir gün anı olacak. Nedir gönlümüze gölge düşüren Çiçekler yolduran fallar baktıran Seviyor sevmiyor seviyor derken Kuşkumuz da bir gün anı olacak. İlkbahar selleri gibi coşalım Yalan da yanlış da olsa taşalım Engelleri köpük köpük aşalım Coşkumuz da bir gün anı olacak. Gerçeğe yönelsek daha ilk baştan Ve köşkler yaptırsak mermerden taştan Farkı yok aslında gerçeğin düşten Köşkümüz de bir gün anı olacak. Ne çıkar rüyalar boşa giderse Zaman bir şeylere pişman ederse İçimiz ürperir ve keşke derse Keşkemiz de bir gün anı olacak. Yılmaz Aybar |
Anka
Erkenden inerdi kış akşamları, Başlardı yeniden düş akşamları. Hayâller ardında hiç yorulmazdın, Ne kadar koşarsan koş akşamları. Sevinçti,coşkuydu paylaştığımız Sohbet sofrasında aş akşamları. Masallar tüterdi ocak başında Hayatımızın en hoş akşamları. Bizdeydi kafdağı ardında denen O dünya güzeli kuş akşamları. Bizdeydi de,nasıl oldu,yitirdik, Kaldı ellerimiz boş akşamları. Gitti gelmez,uçtu konmaz o Anka, Döksen de sel gibi yaş akşamları. Yılmaz Aybar |
Anneme
Öyle bir yerdesin ki,ne kışın ne yazın var, Ne geçici baharın,ne üzücü güzün var. Çalkantılı suların ötesindesin artık, Ne gözünde damla yaş,ne gönülde sızın var. Hayat yine bildiğin gibi savruk,vefasız, Bir gün biraz haz varsa,çoğu günler hüzün var. İçim daraldığında ne çalacağım kapın, Ne de yorgun başımı koyacağım dizin var. Ama yoksun demeye dilim varmıyor anne, Yüreğimde yıllardır silinmeyen izin var. Sonsuz huzur içinde uyuyorsun,ne mutlu! Hayâlimde melekten daha melek yüzün var. 'Dünyada ne var ne yok? 'diyorsan,söyleyeyim: Yanında olmaya can atan bir Yılmaz'ın var.. Yılmaz Aybar |
Antik Kent Kalıntıları
Gelmesin diye düşman Dokunmasın diye kentinize Yetmemiş kılıçlı-kalkanlı askerler Aslanları da bekçi etmişsiniz kendinize Ey yitik insanları geçmiş çağların Bilmez miydiniz zamanı O sinsi canavarı tanımaz mıydınız O en işinin eri düşmanı Çökertmiş işte kalelerinizi Tapınaklarınızın altını üstüne getirmiş Böylesi aklınıza gelir miydi hiç En kutsal köşelerinizde yaban otlar bitirmiş Bir ucundan giriyor şimdi hoyrat yeller Bir ucundan çıkıyor saraylarınızın Sönmüş ateşleri çoktan Dumanları dağılmış boşluğa saltanatınızın Bir aslanlarınız kalmış yıkık kapı önlerinde Heybetleri artık işe yaramaz Çıkagelse onca bekledikleri düşman Kılları kıpırdamaz Ey taş kesilmiş aslanlar Ey ümitlerin düşlerin heykelleri Nice görkemli günlerden sonra Batmış güneşlerin heykelleri Yılmaz Aybar |
Aradım
Seni hep var sanarak izledim de aradım, Yitirdikçe yeniden özledim de aradım Sensizlik benim için hiçlik gibi bir şeydi, Bir boşluğu doldurmak istedim de aradım. Kimi gün bir sevgili,kimi gün dost olarak, Her yolu,her yordamı denedim de aradım. Baharları boşuna getirdi göçmen kuşlar, Hiç gelmeyen bambaşka bir mevsimde aradım. Yokluğunun acısı dikildikçe karşıma, Gerçeğe sırt çevirip,bir vehimde aradım. Bir sanat eserinden doğarsın belki diye, Kaç şiirde,şarkıda ve resimde aradım. Baş rolleri Hayâl'le Masal'ın paylaştığı, Hayat adı verilen şu filimde aradım. Çölde serap uğruna sebil ettim ömrümü, Keşke aramasaydım,ne ettim de aradım.. Yılmaz Aybar |
Askerlik Ne Yeri?
Kodaman yakını olanlar için Askerlik yan gelip yatma yeridir, Riskli bölgelerden epey uzakta Rahatına rahat katma yeridir, Kıyısından-köşesinden de olsa Gurbet acısını tatma yeridir, Sıla hasretine dayanamayıp Eve zırt-pırt gelip gitme yeridir, Ve işin aslını bilmeyenlere Boş atarak dolu tutma yeridir, Sanki asker oğlu askermiş gibi Sıkılmadan çalım satma yeridir.. Yılmaz Aybar |
Aşk
Aşk kimine göre yüce,Tanrısal Kimisine göre eski bir masal Kimisinin aşkı sanat eseri Kimininki sırf nalıncı keseri Kimine göre aşk bütün bir evren Kimine göreyse sadece sen-ben Kimisinin aşkı öze yönelik Kimininki kaşa-göze yönelik Aşk kimisi için sonsuz bir mevsim Kimileri için son moda filim Gönül sarayıdır kimisince aşk Kimisince ancak araba ve köşk Kimisinin aşkı gülden-bülbülden Kimisininki hep aşağı belden Kimine göre aşk büyük macera Minik bir serüven kimine göre Aşk bahsinde yalnız şurası kesin: Yüreği kadardır aşkı herkesin Yılmaz Aybar |
Aşk Işığı
Ne güneş,ne mehtap,ne elektrik, O türlü ışıklar hep göstermelik, Aşk ile gözümüz-gönlümüz aydın, Daha güzelini henüz görmedik.. Yılmaz Aybar |
Aşk Yazı
Yüreğini sıcak tut Isıt kendi kendini Başka düşlerle avut Bulamazsın dengini Buldum zannedersin de Bir mevsim avunursun Kendine geldiğinde Sızlanır dövünürsün Anılar falan derken Hazan girer araya Ertelenir yeniden Avuntu başka yaza Aşk yazı geçicidir Zamanın akışında Sonra titrersin tir tir Yalnızlığın kışında Yüreğini sıcak tut Isıt kendi kendini Başka düşlerle avut Bulamazsın dengini Yılmaz Aybar |
Atatürk'ü Sevmek
Sende değil sevgili Atatürk Emperyalizmde suç Oldum olası emperyalist Batı Seni sever mi hiç Kapıdan kovdundu sen onları Bacadan girme derdindeler yıllardır Seni unutturma çabaları hep Kuyruk acısından kaynaklanan hallerdir Ya içerdeki karşıtların Seni onlar neden sevmez peki Gelişmemiş yaratıklardır da ondan Akılları fikirleri ne ki Sevmeyenler varsın sevmesin seni Ne gam Seni sevmek için sevgili Atatürk Adam olmak gerekir adam Yılmaz Aybar |
Aynaya Baktım da
Aynaya baktım da,kış hâli çökmüş Üstüme vakitsiz bulut misâli, Erken karlarını saçıma dökmüş, Dedim bu görünen ben miyim sahi? Ben isem,nerede o eski hâlim? Dışım mı,içim mi,değişen nedir? Yanlış mı görüyor yoksa gözlerim? En doğru cevabı bana kim verir? Aynaya baktım da,bir dolu soru Dolu gibi yağıp geçti içimden, Cevaptan vazgeçtim görünce zoru, Aynayı bir yana bıraktım hemen. Sanki bilmez miydim ben bu aynayı? Eskiden de yalan söylemez miydi? Parlak övgülere boğup insanı Ne oldum delisi eylemez miydi? Aynaya baktım da,gözüm açıldı, Gerçeği aynanın dışında gördüm, Üzerime çökmüş bulut dağıldı, Gönülden öte her şeye boşverdim. Yılmaz Aybar |
Aynı Göğün Altında
Aynı göğün altında birliğimiz yalanmış, Bizi birbirimize katan ayrılıklar var, Kol geziyor kaç türlü görüş ile inanış, O yüzden gün geçtikçe çoğalıyor kavgalar. Sahiden aynı göğün altında mıyız,hayret! Ay ve yıldızlarımız,güneşimiz aynı mı? Kaç kişiysek o kadar bölünelim,ha gayret! Acaba hepimizin tanrısı da ayrı mı? Güya çok tanrılılık eski çağlarda kalmış, Çok bencillikler çağı belki yaşadığımız, Sorarsanız ilkellik ancak dağlarda kalmış, Bilen var mı ne menem şeydir uygarlığımız? . Yılmaz Aybar |
Bahar Düşüncesi
Gelmemiş miydi güz, Bu çiçekler solmamış mıydı, Kaçıncı diriliş bu gördüğümüz? Bu kuşlar göçmemiş miydi, Cıvıl cıvıl sevinçleri içimizin, Ufuklar ötesine uçmamış mıydı? Neydi o kışla gelen? Her şey masal görünmüştü gözümüze, Her şey yalan. Nedir bu baharla gelen, Hiç solmamış hiç göçmemişcesine, Çiçeklerle kuşlarla gelen? Bir varmış bir yokmuşu bırakıyorsun kışa, Masalları çeviriyorsun ey bahar Bir yokmuş bir varmışa. Yılmaz Aybar |
Bahar Sevdaları
Sevdamız bir bahardır,güllerle açar şimdi, Güler yüzlerle,tatlı dillerle açar şimdi, Bahar sevdaları da baharları andırır, Sonbahardan habersiz hâllerle açar şimdi. Yılmaz Aybar |
Baharı Bekleyen Fidan
Bir deri kalmış fidan Bir kemik Kar yağınca titriyor İnildiyor yel esince üstelik Bir fidan baharı bekliyor Fidansı bir sabırla Gerçi tüm kaybolmamış Fakat ümitleri karışmış epey kahırla Diyor bir kuş konunca üzerine Aradabir: 'Nerde benim yeşil günlerim Bütün suç sanırım o güzdedir Kimbilir belki de bendedir asıl Ama bir daha sefere tutumum başka olacak Toprakları nasıl kucaklamışsa köküm Dalım da yapraklarımı öyle bırakmayacak' Çok yaşayasıca fidan Henüz tek güz görmüş ömründe Gerçeği o da öğrenecek elbet Bir gün büyüdüğünde Yılmaz Aybar |
Bal Tutan Ayı Hazretleri
Bal tutarken parmağı yalama çağı geçti, Çağımızda bal tutan oyuyor bal kabını, Felâket bir kıtlıktan çıkmış ayılar gibi Son damlasına kadar soyuyor bal kabını. Hiçbir şeyi kendine ne dert,ne gam ediyor, Nerde sabah olursa orda akşam ediyor, Nice zehirleri bal diye reklâm ediyor, Dolu süsü vererek boyuyor bal kabını. Baldan düşecek paya duyarak içten hasret Varsın bal kuyruğunda ömür tüketsin millet, Sergiliyor bir yandan binbir numara hazret, Bir yandan da tamtakır koyuyor bal kabını.. Yılmaz Aybar |
Barış Şarkısı
Artık susmuşuz Kaynaşmışız dost düşman Kavgayı gürültüyü kesmişiz. Kenetlenmişiz nicedir Yer altında Üsttekilere yalan gibi gelir. Ama işte gerçek Tanıklık eder buna Toprağımızda açan her çiçek. Kim demiş altı da bir yerin Üstü de bir diye Burası ta kendisi cennetin. Oysa böyle mi olmalıydı Ömür boyu beklediğimiz huzur Bunca geç mi kalmalıydı. Şükür buna da Dömüşüz zararın bir yerinden Hiç değilse burada. Nihayet söylediğimiz şarkı Barış şarkısıdır Geçmiş günlere karşı. Yılmaz Aybar |
Bazı *******
Ne kadar kasvetli düşünce varsa Karanlıkta uyanınca geliyor, Kâbus yaşatıyor gece boyunca, Bir türlü tükenip bitmek bilmiyor. Ne lâmbayı açmak işe yarıyor, Ne bir şey okumak ediyor fayda, Ne de bir sigara gam dağıtıyor, Söz geçmiyor kıpırtısız zamana. Diyorum 'Ey sabah nerelerdesin? Yoksa şafak artık sökmeyecek mi? Neden görünmüyor yüzü güneşin? Kıyamete kadar gecikecek mi? .' Yılmaz Aybar |
Bekleme Salonu
Bir büyük bekleme salonu dünya, Bekleriz beşikten mezara kadar, Bekleriz,beklenen gelecek güya, Bekleriz,gözümüz hep ufka dalar. Bekleriz'Ah bahar'diye kışlarda, Baharlar gelince yazı bekleriz, Renkten renge giren o akışlarda Hiç tükenmeyecek hazzı bekleriz. Bekleriz açılsın diye tomurcuk, Açılır tomurcuk,döner çiçeğe, Sabır ile helva olurmuş koruk, Çiçekler dönüşür ballı meyveye. Bekleriz,bahar da gelir ve geçer Kavak yelleriyle,gül dallarıyla, Su gibi süzülür,kuş gibi uçar, Kayar elimizden ışık hızıyla. Bekleriz,bir şeyler alıp götürür Bizi ömrün başka iklimlerine, Çok şeyler değişmiş gibi görünür, Aslında orda da bekleriz yine. Bekleriz,güzler de çalar kapıyı, Camlara hüzünlü yağmurlar vurur, Düşer aklımıza hep öbür kıyı, İçimizde fırtınalar kudurur. Bekleriz o zaman geçmiş günleri, Gelecekler gibi onlar da gelmez, Düşlerde yaşarız ancak dünleri, Beklemenin artık anlamı kalmaz. Yine de bekleriz son güne kadar, Ölümse beklenen,gelir mutlaka, Bekleriz,gözümüz hep ufka dalar, Bir büyük bekleme salonu dünya. Yılmaz Aybar |
Belirsiz Yıldızlar Gibi
Akşamları tenha yollarda serin Bir rüzgâra verip düşünceleri Biraz sarhoşumsu biraz delimsi Ne hoş yolcuları olmak gecenin Şarkılarla ordan burdan sözlerle Alabildiğine içten ve süssüz Bazen dakikalar boyuca sessiz Karanlığa dalıp gitmiş gözlerle Sabahlara kadar yanıp sönerek Belirsiz yıldızlar gibi bir yerde Bütün dünya kaygılarından öte Geriye dönmekten bahsetmeyerek Akşamları tenha yollarda serin Bir rüzgâra verip düşünceleri Biraz sarhoşumsu biraz delimsi Ne hoş yolcuları olmak gecenin Yılmaz Aybar |
Belli Değil
Aklımızdan zorumuz var dünyaya geleli, Ne yapmalı uslanmak için ne eylemeli? Umurumuzda değil,düşünmüyoruz bile, Hepimizin başında bir başka kavak yeli. Kimimiz midemizi düşünüyoruz ancak Ve diyoruz yemeli,daha,daha yemeli. Nice acı,nice düş kırıklığı vız gelmiş, Kimimizce aşk hâlâ yaşamanın temeli. Kiminizin vaktinden önce geçmiş dünyadan, Öbür dünyaya akıp gitmiştir gönül seli. Kimimiz mal-mülk ile dünyaya sağlam kazık Kakmak için uğraşır gündüzlü ve geceli. Kimimizin kendini düzeltmeye ermemiş, Elleri düzeltmeye uzanmıştır hep eli. Kimimiz yok etmeyi var olma şartı sayar, Unutur kendine de uğrayacak eceli. Hepimiz birer sabit fikir üzerindeyiz, Öteyi ne sormalı bize ne söylemeli. Ayırmışız bir avuç insanı deli diye, Belli değil aslında kim akıllı kim deli. Yılmaz Aybar |
Belli Oluyor
Sevmeye hazırız birbirimizi Göz göze gelince belli oluyor Alevler sarıyor içerimizi Sımsıcak gülünce belli oluyor Akıl sır ermiyor gönül işine Aşkın dili buyruk kendi başına Biz ne kadar suskun olsak boşuna Ne yapsak sevince belli oluyor Yansıyor yürekten geçenler yüze Kışımız dönüyor bahara yaza Hiç gerek kalmıyor ayrıca söze Her şey hâl dilince belli oluyor Yılmaz Aybar |
Bezirgan Diktası
Çarşıda pazarda evde sokakta Her tarafta aynı şey yaşanmakta Moral değerlere rağbet eden yok Göstermelik olmuş hukuk da hak da Maddiyat başını almış gidiyor Herkes para ile yatıp kalkmakta Bol reklamla makyajlanmış suratlar Ay parçası diye pazarlanmakta Herkes sanıyor ki özgürlük gelmiş Diktatörlük falan kalmış uzakta Oysaki birtakım karanlık güçler Yepyeni bir dikta uygulamakta Ülkesel diktalar hoş görülmezken Küresel bir dikta dayatılmakta 'Dikta olacaksa böyle olmalı' Der gibi bir tavır takınılmakta Mumla aranıyor eski diktalar Bezirgan diktası en kötü dikta Yılmaz Aybar |
Bilmem
Bana her şey inanılmaz geliyor Ettiğin yalan mı gerçek mi bilmem Düşünüp durdukça içim eriyor Gittiğin yalan mı gerçek mi bilmem Gördüğüm karışık bir düş mü nedir Aklıma olmadık yorumlar gelir Tükenmez sandığım o bala zehir Kattığın yalan mı gerçek mi bilmem Daha dün yatarken başın dizimde Varlığın taht kurmuş iken özümde Bugün böyle buram buram gözümde Tüttüğün yalan mı gerçek mi bilmem Seninle ne güzel çıkmıştık yola Ben yine o yolda gibiyim hâlâ Bin ömre değecek aşkı bir pula Sattığın yalan mı gerçek mi bilmem Yılmaz Aybar |
Bir Rüzgarın Önünde
Seneler dökülen yapraklar gibi Savruluyor bir rüzgârın önünde Mukavvadan köşler/konaklar gibi Devriliyor bir rüzgârın önünde. Kumlara yazılan kitap seneler Bugün var yarın yok serap seneler Başdöndürücü bir girdap seneler Çevriliyor bir rüzgârın önünde. Seneler sönmeyen orman yangını Hayatımızın en yaman yangını Dönüşü olmayan zaman yangını Kavruluyor bir rüzgârın önünde. Yılmaz Aybar |
Bir Akşam
Gelsem sana bir akşam Gün batıya varınca Ufuktaki keder gam Yüreğimi sarınca Ne iyi ettin desen Başka şey söylemesen Sıcacık gülümsesen Hatırını sorunca Perdeleri kapatsam Şöyle dizine yatsam Uzun uzun anlatsam Ortalık kararınca Unuturdum her şeyi Artık dönmezdim geri Seninle saatleri Bir sonsuza kurunca Ayrılığı dışlardık Neler neler düşlerdik Yeni ömre başlardık Tan yeri ağarınca Yılmaz Aybar |
Bir Harf Ki
Ne kadar muzır tip varsa dünyada Seninle var hepsi Meselâ Zübük Zibidi Zirzop Zırdeli Zırcahil Ve züppe gibi Daha ne bileyim Örneğin Zilli Zıpır Zındık Zıpçıktı Zırtapoz Ve Zırtullah gibi Akla gelen Ve gelmeyen daha niceleri Seninle başlıyor hep Onlar da olmazdı belki Sen olmasaydın Ve de pek muhtemel ki Dünya rahat ederdi o zaman Harf misin dert mi Boşuna atmamışlar Alfabenin sonuna seni Yılmaz Aybar |
Bir Kış Akşamı
Tutup birkaç odun daha atmak ateşe Tenha bir sokağın Tenha bir odasında Sonra yeniden dalmak Sıcak dünyasına kitapların Karmış dışarda fırtınaymış Farketmemek suların buz tuttuğunu Bir ateşin çıtırtısından hatırlamak Bir de bozacının sesinden Vaktin bir kış akşamı olduğunu Demek ne hoş akşam Zamanı dondurmuş gibi kar Bitmesin istemek bu beyazlık Bu huzur hiç tükenmesin Sürsün kıyamete kadar Yılmaz Aybar |
Bir Sigara İçimi
İçimden neler geçer Bir sigara içimi Nice seneler geçer Bir sigara içimi Geçmişlere dalarım, Göçmüşleri anarım, Duman duman yanarım Bir sigara içimi Bel bağlamam bugüne, O da benzer tütüne, Döner çabucak küle Bir sigara içimi. Hayat bir hızlı çekim, Resim üstüne resim Kısa metrajlı filim, Bir sigara içimi. İçimden neler geçer, Günler ******* geçer, Nice seneler geçer Bir sigara içimi. Yılmaz Aybar |
Bir Sonuç
Doğuyoruz Artı Çocuk oluyoruz Artı Genç oluyoruz Artı Olgunlaşıyoruz Artı Yaşlanıyoruz Artı Ölüyoruz Ve eşittir sıfır mı oluyoruz Hiç olur mu öyle şey Olageldiklerimiz hep sıfır mı ki Sonuç sıfır olsun Yılmaz Aybar |
Biz İnsanlar
Biz insanlar hepimiz Şu güzelim dünyada Varız bugün çok şükür diriyiz. Yoktuk hiçbirimiz dün Yarın yok olup gideriz yine Bunu böyle düşünsek bir gün. Ve desek ki sevgiye borçluyuz Yeryüzünde varlığımızı Ama sevgiyi nasıl da unutuyoruz. Bir şeyler var batasıca Alıp veremediğimiz bir türlü Beşikten tâ mezara. Bu hırs bu kavga bu gürültü Zehir etmekten öte neye yarıyor Üç günlük ömrümüzü. Ararız birbirimizi yarın Kurtlarla böceklerle başbaşa kalınca Altında kara toprağın. Gün aydınlatır dünyayı bizsiz de Gecikmiş bir sevgi bir pişmanlık bir özlem Kımıldar çaresiz içimizde. Biz insanlar hepimiz Çok çılgınız ne yazık Çok deliyiz. Yılmaz Aybar |
Boşuna Zahmet
Onca sevgi şiiri,onca dostluk şarkısı, Yine hep bildiğini okumakta karşısı, Seven gönüller için ne yazık ki bu dünya Görme özürlülere lâmba satma çarşısı. Yılmaz Aybar |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:54 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.