www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Nisan Serap Muratoğlu (https://www.cakal.net/showthread.php?t=145017)

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:29 AM

Nisan Serap Muratoğlu
 
Aşkbazın İntiharı

Kaç zamandır
Yüzümün arka sokaklarında

Acıları çürütürcesine
Sevişiyordu geceyle akrep..

İhtiras denizinde
Boğulur gibiydim..

Ve ölümle yıkamak, istedim
Tozlu düşlerimi..

Kımıltısız kanat sesim
İsyanla büyüdü! ..

İlk kez güneşi seyreden
İçimdeki bez bebek büyüdü..

Yüzüm sana dönük
Zamanın kıyısında

Asi rüzgârla sıyrıldı
Bedenimden utançlarım..

Duygulara yasak koyan
Tabulara inat sevişmek

Ve sevinçlerimi gezdirmek istedim
İlkyaz özlemiyle teninde..

Aldatan kimdi, aldanan kim
Masum sandığım hayat

Geçip giderken, büyüyen
Bir yalan değil miydi! ? ..

Nisan yağmuruyla ıslanan
Öpüşünün gölgesine uzanıp

Aşka hayır! Dediğim
Şiirleri yakmak istedim

Ama biliyorum ki;
Bilmemek aşk üretiyor..

Gidişin oyun adı aşk
Bittikçe yeniden sahnelenen..

Yüzünü çevir
Gözlerini kapat!

Uykuya gömülürken gece
Herkes herkesin oluyor

Ve ben kendimi yağmurun yüzüne asıyorum
Çünkü sen bana yasak! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:29 AM

Aglama

Esmer zamanlar da unuttugun

Sana dair olan ne varsa

Gün aymadan göz uçlarina

Ard arda kördügüm olur ya bogazinda

Ve sen

Iskelesi yikik bir limanda

Bosaltirken yükünü

Gemiler silemeyecektir agir hüznünü

Aç Kapyny! ...Aç Aglama!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:29 AM

Son Bakışta Aşk






ak düşen saçlarımla
yazılacak
uzun an’larda sustuğum
…/bir şiir
toprağa ve kâğıda/…

/
hüznün güzelliği, eskimişliğime iliştirilmiş
yaka çiçeği gibi
kayboldukça tenimde
öylesine serpiştirilmiş bulutlar arasında
hiçbir şey anlatmayacağım
mevsimsiz

/
mavinin göbek çukurunda
çağlayanla buluşmalarım
rüya
…/teni çatlayan geceden
habersiz…

/
dokunmadan
…./zamana

/
an’a denk düşen
sevişmeler arasında
ne kadar uzun
yalnızlığım

lütfen
biraz daha
dudaklarıma

aşk da yalnızdır
nasılsa…

/
leylaklara dönüyor
yüzüm

ikiye bölünen
gökkuşağıyla buluşunca
bakışlar ve ayrılık
kalbin yamacında
sürekli bir intiharı yaşayan
leylaklara dönüyor
yüzüm

/
uzuyor saçlarım
incelen toprak
ve ak kağıt

esrarlı bakışlara aşinâ
yeminlerim

uzun yaşanan an’larda
son bakışta aşk
ve yalnızlık

/
yenilgi sessizliğiyle
gövdemde dinlenirken
ölüm


gidilmiyor geriye bakarak
hayattan
ve aşktan
ve yalnızlıktan…

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Aşk İçin! ..

Öykünür taylar
Gecenin koynunda
Yıldızlara doğru...

Ninni söyler ay
Kanatlanır martılar
İçimi yıkar mavi..

Tenimde acının teri
Boğazımda düğümlü anılar
Gözlerimde hüzünbaz sevişmeler..

Hayatın tam ortasında
Vur sesinle beni! ..
Kanasın ayrılık..

Yakalım şiirleri! .../Aşk için
Binelim doru ata
Götür kayıp ülkene

Özüm süzülsün avuçlarından
Sözüm dirilsin gözlerinde
İçine al! .../Sakla beni..

Yatağına sığmayan
Duru sularına yürüyeyim
Sana doğru! .../Aşk için..

Gün bakıra dönsün
Düşizlerimiz harelensin
Terk edilmiş şiirlerde..

Razıyım sunduklarına
Sen yoksun! ../Ben yokum!
Biz varız aşk için! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Aşk Zor Şey! ..

Eskitmemeli şiirleri, düşleri
.../aşk zorşey! ..

Çatılardan aşmalı, bacalarda tütmeli
Sözler umursuz dilenci...

Al yeleli atlarla koşmalı
Hazanda gam çiçeği soldurmalı...

Sonra, sonra,

b
o
ş
l
u
ğ
a

Bilinci, kanadı kırık kuşa devretmeli
Kan delirmeli, uçkur çözülmeli

Haykırmalı dar açılarda
Seviyorum...! Seviyorum!

Sonra, sonra

y
.a
...n
....ç
......i
.......z
........m
...........e
.............l
..............i

velhasıl / aşk zorşey!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Çalkantı

/Kovdum kendimi kendimden!

Kısır döngülerde dövünürken
Çirkin bir adam geziyordu tenimde

Çakal ulumaları basıyordu geceyi
Kurşun yanıyordu yüreğimde

Kırağ düşüydü toprak
Sinsice sızıyordu kanım

Ölüm kokusu sarsıyordu gülleri
Bir fidanı kopardım kökünden

Uçmazdı artık kuşlar
Haindim isyanıma yenik

Sarsak akşamüstleri ağlardı tilkiler
Hayasız gece düşlerine
Tutsak olurdu yıldızlar

Kançiçekleri tomurcuklandı canımda
Kirpiklerime turnalar kondu

Yarama örtündü toprak
Kandım kana kana kanamadım

Parasını ben vermiştim oysa kurşunun
Hain, hayasız, vefasızdım yaşama

Yüzsüzlüğümü aldım koltukaltıma
Döndüm kendime

Yorgundum yeniden açmazlara konduğumda
Her adımda gözüm takılı kaldı yarında

İnadına içimde saklıyken yaşam tutkusu
Gidemem! Ölemem...!

Başarısızdır benim intiharım!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Çukur! ..

Kararmaz belleklerde
Hükümrandır şiir
Aydın! ../Kanar Madımak! ..

Alazlanır karanfil ezgisi
Memleketin burçlarında
Kederli türkülerle..

Dünün söz bendi çiğnenir
Karanlıklardan irin çağlar
İçine ağlar Madımak! ...

Kimdi sorgucu, imdi yargıcı
Kanatsız güvercinler uçar
Zulümlerle barışa! ..

Azrail’in düşer kukuletası
Ölüm nedir ki! ? ..
Her gece aydınlanır gökyüzü..

Yağmur uykusu, düş yorgunu
Aydın bilmez ölümü
Barıştandır gözler çukur../Çukur! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Müptela

Şehrin mihrabına sığınıp
Acıyan sevgimle dölleniyorum

Avluda dolaşan gölgeler besleniyor
Ahlat günlerinin hicranıyla

Kendini doğuruyor İstanbul
Çoğalıyor sinler..

Ölsem!
........./Şehir ölür mü

Sana gitmek batıyor kanıma
Sessizce kanıyorum

Kıyılar yoruluyor ama
Şefkat kokuyor *******

Sabahlar gülsuyu
Tenimi yıkıyorum...

Ölsem!
........./Sen ölür müsün

Şehrin aynasında buğulanıyorsun
Nurum sıyrılıyor aldanıyorum

Yalnızlığın cenneti şehir
Gayya kuyusunda boğulup gidiyorum

Hayat alıp, hayat verirken
Yokluğunla lanetliyorum kendimi ve şehri

Çünkü ben
................./İstanbul’a değil!

Ölünün toprağa, yaprağın çiğ damlasına
Uykuların huzura ihtiyacı olduğu gibi

Ayrılığın tadını öptüğüm dudaklarından
Sesini getiren rüzgara muhtacım

Hayat / ölüm, şehir / ben
Sevdam / sen kadar..

Çünkü ben
.............../Sana müptelayım!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Öldür Öyle Git! ..

Zihnimde taşıdığım dünyanın
Acılarını çekerdim belki bin yıl daha..

Çiçek suyu gibi içerken seni
Kendime söylediğim en büyük yalandın!

Gün altın ışıklarla aydınlanırken
Gözlerimdeki ışıltıyı söndürdün! ..

Rüzgar söylesin, deniz çarpsın ki
Yalnız yelkenli gibiyim..

Eskiyen bir görüntüyüm zamana karşı
Hüznümde şimşekler çaktığında aydınlanan

Yüzümdeki makyaja bakıp aldanma
Kalbimde siyah güller açtırdın..

Nar gibi gecede alazlanıyor yıldızlar
Yanıyor imgeler! ..

Ve bir hainin gölgesi aydınlanıyor
İklimsiz gidişlerle..

Sözlerim bağışlamıyor sesini
Bağışlamıyorum gidişini! ..

Tetiklediğin aşkı yaralayıp gidemezsin
..../Öldür öyle git! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Seni...

.../Seni

Derin bilmece çözer gibi
Gözlerinden, kalbine
Yol alırken gece vakti...

Uyuturum
Kimsesizliğimi
Ve dolunayda büyütürüm
Mavi düşlerimde
Aşkı kutsamak gibi

..../Seni

Düşünürüm
İçimde yitip gitmek
Ürkekliği varken
Ne kadar uzattığını hayatımı..

Gece hızlı tren gibi geçer
Kent uyanır yorgun uykularından
Telaşlı, bıkın adımlar
Hayattan, şiirden ne kadar uzaktılar! ...

Düşünürüm
Ruhunun derinliğini
Sevginin sıcaklığını
Ve hayatıma kattığın anlamı

Şiirlerin kehribar
Sessizliğinde düşünürüm..

..../Seni! ...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Sevmiştim Seni

Sensiz, bensiz denizler
Maviler kimsesiz

Eskizi silik
Geçiyor bulutlar

Nerede sevdik, neden sevdik? ...

Günsüzlüğüme akar
Sustuğum yerde ağlarım!

Dua çiçeği gibi açar
Göğsünde tutsak yatarım

Gözlerim hüzündür
Yokluğun güzüm

Kıyılarıma vuruyor
Ayrılığın dalgaları

.../Sanadır yalnızlığım

Günsüzdü aşk
Günsüzdü ayrılık

Nerede sevdik, neden sevdik? ...

Geceye kalkan kadeh yorgun
Ansızın seviştik! ...

Usulca yırtılıldı kızlık zarı
Masumiyetin mavi akıyordu kanı

.../Sevmiştim seni!

Yüreğimde ağlayan
Kemanın izi var;

.../Üzgün!

Ölümlüydü madem aşk
Niçin ateşe atıldık biz!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Öldüm..

ekşimesin muhallebi diye
öğretilmedi ayıp

ayıkladılar
taşı, pirinçten

karga tulumba götürdüler
arkabahçesine dünyanın

dokundu ilmek ilmek
insanı insan yapan
muhabbet

kimi kaçırdı
bir ilmek

kimi kaçtı
ben gibi..

ki içi boşalmış tarihin
arka yüzüydü

suskularımızda
kamçılı özgürlük

söz dendiğinde
kırıldı öz

olamadım
dünyanın iyesi

ve şimdi

evrimimi tamamlamak için
esareti sorgulayan

kırıldı dilimin kemiği

/öldüm...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

9. Orhan Veli Yürüyüşü

Kardeşi Adnan Veli'nin 'yürümekten hiç bıkmazdı.

Bazen Beyoğlu'ndan Sarıyer'e kadar yürüyerek, ıslık çalarak gittiği olurdu' sözünden yola çıkarak yaptığımız;

Orhan Veli Yürüyüşlerinin ilki 14 Kasım 1996 Perşembe günü yapılmıştı..

Yürüyüşün Taksim Atatürk Heykeli önünden başlamasını uygun bulmuştuk çünkü, Orhan Veli'nin ölümünün nedeni, yani Ankara'da belediye çukuruna düşmesi, Atatürk'ün ölümünün on ikinci yılında gerçekleşmişti..

14 Kasım 2004'te 9'uncusu yapılan Orhan Veli Yürüyüşü, gene saat 11.00'de, Taksim Atatürk Heykeli önünde başladı ve Aşiyan'da Orhan Veli'nin mezarı başında sona erdi..

Tek katılım şartı, bir şiir kitabı getirmekti..

Amacımız bir anma toplantısıydı ve bu toplantıyı dört duvar arasında yapmak istemiyorduk, çünkü Yaprak Dergisi'nin ilk sayısındaki Alış - Veriş şiirinin bir mısrası şöyledir:

Salon verir sokak alırız

Her yürüyüşte olduğu gibi bu yürüyüş de bir şiir şöleni oldu
ve aynı şiirle başladı:

Bütün güzel kadınlar zannettiler ki

Aşk üstüne yazdığım her şiir

Kendileri için yazılmıştır.

Bense daima üzüntüsünü çektim

Onları iş olsun diye yazdığımı

Bilmenin.

10. Orhan Veli Yürüyüşü, 14 Kasım 2005 tarihinde yapılacaktır..

'İş Olsun Diye' yürümek isteyenleri bekleriz..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Abstre

saat yirmi dörde doğru
bilekleri kesik bulutlarla
sağanak intiharı paylaşır
alaturka dudaklar

//

saat yirmi dörde doğru
kefenlere yazılan düşlerle
geçmiş zaman kipinde
ölüdür gölgeler

//

saat yirmi dörde doğru
aşk siluetiyle parlak yıldızlar altında
ağlayan göz sürmesinin
kaçak gelin bekareti bozulur

//

saat yirmi dörde doğru
şehrin bataklığında
kurbağayı öpen fahişenin
kanıyla yıkanır sır gece duvarları

//

saat yirmi dörde doğru
kedi çöp apazlarında
mum aleviyle ekşiyen
limonun damarlarını yalar

//

saat yirmi dörde doğru
kanserli yaşamın ilahi gücüyle beslenen
imge bahçesi solar, söz biter, şiir terk eder
ölür nisan serap

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Acı Biber Tadında Aşk

Dudaklarımızın arasında kor ateş gibi yanan
Bir karış toprağa gizledik sevdamızı

Ölüm tufanlarından kaçtık, ayrılıklardan saklandık
Omuzlarımız çöktü hasretin ağırlığından!

Tadına doyulmayan, dillerin alev aldığı
Acı biber tadında aşktı bizimki...

Ne deryalardan geçtik, yarıla yarıla!
Kadere inat çizdik yazgımızı son demine kadar

Çok seslilikten arınıp, tek ses olduk sevdaya
Bir gönüldü ki bizimki değme mücevheri sönük bırakan

Hüzzam makamında uyuduk gece matemlerine
Güneşin yüzü soldu da biz aydınlandık yeni güne

Tadına doyulmayan, dillerin alev aldığı
Acı biber tadında aşktı bizimki....

Ak kundaklara sardık, ebruli zıbınlar giydirdik
Kucakladığımız kıyımsız sevdamıza...

Gecenin şavkı vururken üşüyen gölgelerimize...
İlmek ilmek dokuduğumuz hazan şalına sarıldık

Yediverenlerle öpüşüp, fesleğenlerle oynaştık
Kınalar yaktık avuç içine sığmayan zamanlara

Çıplak bedenlerimize giydik mevsimleri...
Aç uyuduk, susuz uyandık nefeslerimize...

Tadına doyulmayan, dillerin alev aldığı
Acı biber tadında aşktı bizimki...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Adamım...

/Hayat kutsal emaneti sonsuzluğa gömdü!

Adamım, açısı dar zamanlara
Sığdıramadık bütünlüğümüzü

Uzuvlarımız terk ederken bedenlerimizi
Gölgeler söndüremedi ateşimizi

İkiz Kuleleri yıktık terör uğruna
Adamım, biz hiç kayda geçmedik

Geniş ve kıllı göğsünden bir damla süzüldü
Parmağımla takip ettiğim...

Alev topu gibiydi içimi ürperten
Adamım, arzular bizi hiç terk etmedi

Islak zeminde kayan bir yıldız gibiydi
O dar sıcak kalçaların...

Yine içimi ürperten
Uğruna hayallerimi sattığım sen!

Sen, sen ya adamım
Sen...

Bahar sendromuydun
Sahipsiz izdüşlerimin

Korkusuz olsaydık aykırı gelirdik doğaya
Arzu boranlarında bu yüzden gizledik suçumuzu

Sustukça artan bir şehvetti oysa
Aşkın mizahi tanımı...

Krizantemler, uç uç böcekleri
Natürmort bir şahaserdi aşk adına öldürdüklerimiz

Sen hayattın, aşkımsa kutsal emanet
Sessizce tapındığım, nefessiz kaldığım

/Ve hayat kutsal emaneti sonsuzluğa gömdü
Elveda sana, elveda adamım! ...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:30 AM

Adı Yok Hüznümün...

Sabah ayazında titreyen hayallerimle
Suya yazılan sözlerimin
Ve ardıma bakmadan gördüğüm
Dünden kalan adımlarımla
Tutkularım pusu kurmuştu ayrılığa
Bu sabah, yalnızlığımla seviştim! ...

Bir gözümde yaş
Bir gözümde aşk...


II

Terk etmiğim umutlarımla
Yarasaların çığlıklarında susmuştum
Ana rahminde solan,
Doğmamış bebeklerden korktum
Bu sabah, kahırlarımla seviştim

Bir gözümde yaş,
Bir gözümde hasret...


III

Yelkovan vurmuş akrebi sol yanından
Ölü zamanlarda boğulmuşum
Dağınık yatakların yalnızlığıyla
Serseri kurşun gibi namlunun ucundayım
Köklerine sarılmışım servinin pervasız
Bu sabah, isyanlarımla seviştim

Bir gözümde yaş,
Bir gözümde nefret...


IV

Pranga geçirilmiş ruhumla
Hücre hapsindeyim karanlığın!
Yağlı urganla asmışlar yüreğimi
Son duadan silinmiş bedensizliğim
Terk edilmişliğim vuslata yazılmış
Bu sabah, ölümle seviştim...

Bir gözümde yaş,
Bir gözümde veda! ...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Af-et

Lacivert kıyılarım, uzağım
..../ Parçalanırım! ..
Her zerremde sen..

Aşk kuşunun terkisinde
......../ Yalnızlık! ..
Çoğalamam sevişirken

Bir düş, bir ayrılık
......../ Islanır
Hüzünbaz gözlerim..

Tükenir sözlerim
........./ Susar
Kendimden kaçarım..

Ilık öpüş mühürler yüreğimi
........./ Tapar
Çölüme saklanırım...

Sesin öper güneşi
........./ Aşkla..
Kalbimin teselli incisi

Anlatamam sana
......../ Af-et
Hayatın resmini! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Aglama! ...

Esmer zamanlar da unuttugun

Sana dair olan ne varsa

Gün aymadan göz uçlarina

Ard arda kördügüm olur ya bogazinda

Ve sen

Iskelesi yikik bir limanda

Bosaltirken yükünü

Gemiler silemeyecektir agir hüznünü

Aç Kapini! ...Aç Aglama!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağıt

Bir yıldız kayar
Ağır ağır..

Bir damla yaş süzülür
Hasrete sessizce

Titreyen parmaklar
Arasında sazın telleri

Yasak sevda türküsü
Dokunur sol yanıma...

Bir geceye vurur demi
Bir bana alevi

Acıtır mıydı
Bu sessizliğin beni

Ya gözlerin
Keşke gitmeseydin...

Gecenin gölgesiyle
Sana uzanır ellerim

Sarılır düşlerime
Alaca karanlık

Dudaklarımda asılı sözlerim
Kar yağar kalbime

Binlerce hayata devrilirim de
Sevincimde nisan üşümeleri

Rüzgar dokunur
Sen diye aldanırım

Turnalar geçer
Tenimden geçerim

Ya ellerin..
Keşke gitmeseydin...

Korkuyorum
Sensizlikten sevgisizlikten

Uyku uzak ülke
Doğmaz güneş

Yolunu gözlerim
Yastığım soğuk

Hiç ayrılmadık
Belki de seninle hiç..

Ateşim ol
Geceme gel koynuma gir

Yanalım!
Cehennem ateşi olsan da gel! ...

Ya sevişlerin
Keşke gitmeseydin...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağlama Sesleri

Gergin dilinle
Hecelerdin bakire tanrıçaları
Dudakların aşk’a utangaçtı

Acemiydi tenin etine
İliklerinde şehrin ağlak
Ve geçimsiz sevişmeleri saklıydı

Nehre koşan at gibiydin
Cesaretle sıçrardın geceye
Üşüyen etler keserdi buzunu

P a r ç a l a n ı r
Yutardın karanlığı

Göçebe gözlerinle
Paylaşırdın uykuları
Düş(ü) ne biliyordun

Bildikçe uzaklaşıyordun
Beslediğin o verici ruhundan

Zamanın aynasında nefesini soğutarak
Sırtından vurulan sonlar düşlerdin de
Omurganda sancılanırdı ihanet

Ve birgün
İçine doldurduğun
Boşluklarla genişledin
Çatlayan damarlarından
Sızdın kendine

Sözlerin gürültüsü
Evrildi ağlama seslerine

Yüzüne baktım
P a r ç a l a n m ı ş t ı
Yüzünün seyir defteri

Omuriliğinden öptüğün hayat
Değmedi ölüme

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağlamalı! ...

Günebakanların gölgesinde
Güneşe ağlamalı

Denizkestanelerinin yaralarını
Sarmalı yosunlar

Kutsamalı hüznü
Shakespeare soneleriyle

Uzaklardan aşk geçiyor
Uzaklardan!

Lodosa teslim
Ağlıyor denizfeneri

Çehre hüzün, çehre yalnızlık
Yas tutmalı ay karanlık!

Bir adam, bir kadın
Gökkuşağında ağlamaklı

İskele alabanda!
Kıyılarıma yanaş kıyılarıma

Kadehler arası yolculuklarla
Hicrana seslenmeli

Gün geceye kavuşurken
Karışıyor dünya...

Ekinoks hücresinde
Vuruluyor güvercinler vuruluyor!

Öldü aşk, öldü insan
Öldü barış!

Günebakanların gölgesinde
İnsansızlığımıza ağlamalı!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağlayamıyorum! ...

Suskun kahpe sokaklarında İstanbul'un
Konyak yudumuyla boğuluyorum

Sıcak, sıcak ve yavaş...

Su birikintisinde ki serçe misali, ürküyorum
Ne yaşamın ardından kahrediyorum
Ne yaşanmamışlığımın
Serçe bile değilim oysa! .../Ağlayamıyorum!

Ruhsatsız silah gibiyim faili meçhul cinayetler de
Tam ortasına hayallerimin siyah çelenkler bırakılmış
Kahredilmiş adıma yazılan ne varsa kadere dair
Gölgelerin uğrak limanı gibiyim, martı çığlıklarında

Ne kendimi bilirim kendimden öte
Ne benden giderim korkularıma yenik
Martı'da değilim üstelik! .../Ağlayamıyorum!

Çekmiş baliyi ciğerlerine tecavüze uğramış
İsyanların da gecenin soluksuz çocuk gibiyim
Sigarasını inceden saran gay'in ayak seslerinde ezik

Uzaklardan gelen çığlık misaliyim
Ne benden bilirim yarının hesabını
Ne bendim zaten verecek hesabı
İnsan bile değildim! .../Ağlayamıyorum!

Darbeli ruhum sokak ortasın da kahpe İstanbul'un
Vurucu tim olmuş alacakaranlığın yalnızlığı
Kahretmişler ardımdan kayda geçmeyen yıllar
Dört mevsim geçmiş bu koca şehrin üstünden de
Bir ben bilememişim adımın Nisan olduğunu!

Ne özümden almışım yazgıyı
Ne bugünden umutluyum!
Oysa Serap'da değilim ya! .../Ağlayamıyorum!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ağlıyor İstanbul

Kirpiğimde asılı kaldı

Bir damla yaş...

Ağlıyor bu sabah İstanbul!

Ve ben...

Sessizce karışıyorum

Gözyaşı kalabalıklarına! ...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:31 AM

Ah! İstanbul Ah! ...

Zil çalıyor zerafetin etekleri
Zıtlıklara “aman sende” diyerek geçtik
Ruhum serseri, esrimiş gönlüm...
Ruhların zarafetine uygun kabirler seçtik

Cilveleşip imgelerle, dirhem dirhem
Cılız sesleri, şüpheyle ıskartaya çıkardık ya biz
Satacağım bu gece seni!
Sevgiliye kalp gözüyle bakanlardan değiliz! ..

Hüznü belinden kırıp, eylemlerimle yıkacağım
Ve ben sana göz yaşlarımla bakacağım
Aşk kanunlarını! ..
Bir yanar dağın boğazına bırakıp…

Oysa, zemheri gecenin sonrasında
Tekamülde tek sabrın dolmasında
Saydam bir gün düşlüyordum
Derken, düşlerimde ayaz ve ben üşüyorum!

Kadehleri, dalgakıranlarla parlatıp
Darından muzdarip olmuş, şu ırgat
Zerdali gölgesinde demleyecektim gündüzü
Koynunda geçirmeyi düşlediğim gibi geçen güz’ü.,

Aşiyan ki anılar seli
Aşiyan ki, sırtım kambur yollar engebeli
İnce sızım, eski göz ağrısı kumrular ağlıyor!
Ağlayan göz ve özden kopan damlalar!
Vallahi, yüreğimi dağlıyor…

Uykusu kaçmış, çocuklar gibi huysuzum
Hani bana diyecekti; Neyin var kuzum?
Arzu şahikalarından sesleniyorum;
Ve sevgi damarlarından besleniyorum.,

“İmanı gevredi de şu Vefa’nın
İpiyle kuyusuna inildiğinde cefanın
Semt olmaktan ileri gidemedi” Ey! Şehir...
Üzerime selini yürüttü de yürüttü, isyankar nehir.,

Dudaklarımda yalan gerçekliğim
Dünya dolusu işve., Ah! O dudaklardan çektiğim
Hayat olduğum yer...
“Vatan doyduğum yer! ” Der gibi diyebilir miyim!


Gömüldüm sana!
Sitem karım, mayısı sürur eden asil fidana
Hayatın neresindesin sevda şehri?
Sen bana, ben sana postalarım cehri

Uzakların avutur
Umurun, beyin jimnastiğimde ur,
Serseriyim, esrimişim.
Sen bilirsin demişim..,.

Sattım bu gece seni
Bulamayınca yordamında beni
Ah! İstanbul ah!
Geçmişime olsun eyvah! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Ak Kağıt Neden! ? ...

Işığın söndüğünü hissettiğimizde, hayallerimize bir mum yakmalı.

Mum dibi ne kadar karanlık olursa olsun...

Ak kağıt neden! ...Diye sormadan, belleğimizde kendimizden dahi sakladığımız

Yüzleşmekten korktuğumuz o duyguları

Şimdi evet şimdi! ...Desem de;

Biliyorum, kurşun ağır, yarası derin ve en çok da *******i kanar!

Ve kal demez mavi hüzünler...

Koşar adım zamanın içinden sıyrılıp, gitmek düşer

İmgelerin gücüne teslim olur sonunda bir kurşun kalem! ...

Merhabanın eksikliğiyle başlayıp, kalbine dokunmak isteriz şiirin

O anı veya dünden kalanları olduğu gibi olduğunca

Zor gelir dizelere sermek...

Üç nokta ne çok şey anlatır aslında...Fakat anlatabilmek kaybettirir anlamı

İşte bu yüzden şiir gibidir hayat! ...

Çünkü anlamak yasak! ...

Ak kağıt ve bir kurşun kalem varolmanın koşulu ne varsa

Yatağını inkar eden nehir gibi asi

Zaman sarkacında asılı küflü anılar gibi yenik

Belki de işlevini yitirmiş bir pusula gibi

Kadehlere devrilip batarken düşler

Kim bilir kaç imge sıyrılıp gider tenden! ...

Hiç görmediğimiz, hiç duymadığımız, hiç yaşamadığımız

Şehirlere, şarkılara, şiirlere, resimlere

Bir tatlı söze, sıcacık bir buseye, dostça bir dokunuşa giden

Yollar biter ve biz geride kalırız! ...

Ağız dolusu küfürler birikse de pişmanlıklar içinde

Gözlerden akan suyun tuzuyla alev alev yanar

Bir kurşun kalemin yarası! ...

Ak kağıt neden? Büyü, büyüyoruz...

Ve her şeyi biliyor şiir

Çünkü, hayat bizi değil, biz hayatı dolduruyoruz!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Akın

Uzun yol gideceğiz, kestane ağaçlarının önünden geçeceğiz…
Kırlangıçlara aldanıp, şımarık bulutları aldatacağız.

Gün aksasa da gölgemizin bacaklarında, geçmişten kalan,
eski Türkçe’yle yazılmış bir mektup gibi, görkemli ve özlem dolu,
daha uzun yol gideceğiz…

İçimizde büyüttüğümüz dağın tepesinden,
şehre ineceğiz. Kalabalıklara, telefon kulübelerinden sesleneceğiz.

Kalabalıklaşacak seslerimiz, biz yalnızlaşacağız…

Sokaklara bölüneceğiz, yüzümüze açılan kapılardan gireceğiz,
sofada yaşanmışlığın lekesiyle karşılaşıp, kemençe izlerini takip edeceğiz.

Ağır hüznün çöktüğü avluya çıkacağız, kapanacak arkamızdan dönüşlerin olmadığı bahçe kapısı…

Ellerimizde gece
Gözlerimizde yıldızlarla sırılsıklam…
Sırılsıklam
Daha uzun yol gideceğiz…

İklimleri uğurlayan leyleklerin gagalarında elleri kınalı bebeklerle,
denizlere yürüyeceğiz.

Selam vereceğiz denizşakayıklarına, çoğaltacak o asi dalgalar umutsevici, sevinçlerimizi…

“Yaşamak! ” diye haykıracağız, saçlarımızla oynaşırken yakamozlar…

Sonrasızlık ürkütmeyecek bizi!
Zorlukları kucaklayan göğsümüzde,
yasemin kolyemizle yılmadan,
lir çalan melekler eşliğinde
uzun yol gideceğiz…

Hayata karşı sağaltırken zamanı, ruhumuzda dönen semazendelerle huzura yöneleceğiz.

Daha dündü demeden, yarının elbisesini giymeden, kalbimizin aynısından an’larımıza yansıyan aşk’la dokunacağız birbirimize…

Ateşi dudaklarından çalınmış gül gibi mahzun ama, gururla yürüyeceğiz…

Yabancı coğrafyalardan geçeceğiz, sözler büyüyecek.
Anlamın büyüsüyle, gözlerimizle buluşacak anlaşılmak!

Patikalarda seken ceylanların düşlerinene düşeceğiz,ormanlardan geçeceğiz.

Kamaşacak rüyalarımız…

Geceyi uyuturken koynumuzda, hayata sarılır gibi,
sıkı sıkı sarılacağız birbirimize…

“Dön! ” diyecek iç sesimiz.
Gürleyecek gök, gülecek toprak yüzümüze
Denizler okyanuslara kavuşacak;
İçimizde büyüyen dağ’a
El ele yürüyeceğiz…

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Aklımın Evi

Güneşin sırtında salkım saçak karanlıklarla
Bu kadar gerçek olmamalı
Bu şehir..

Sisler olmalı
Boğazında düğüm düğüm
Tanrılarla, yarasaları anlatmalı

Suçlu
Ayağa kalk
Aldatılmışlığım
Şarkı söyleyen çiçek!

Mayın döşeli esatirlerde
Yürüyen gölgelerin yeminlerini
Islıklayan rüzgar
Dağıtma sisleri...

Bu kadar gerçek olmamalı
Bu şehir...

Derisi yüzülmüş tarihlere
Bağışladım köklerimi

Uzun eller sürüngenlerinin
Sırtımda dinledim okşayışlarını

Sessine yasladığım rüyalarımı
Satan dudaklar
Ne kadar mutluydular

Suçlu ayağa kalk
Başkalaştığım
Konuşan ağaç!

Akşamlar birikiyor
Mil çekilmiş gözlerimde

Yol yorgunu
İnsan kokulu

Sayfaları çeviriyorum
Kitap böcekleri üzgün

Kendime yabancı gibi
İçimi seyrediyorum
Sisler olmalı sisler

Bulutları çalınan gökyüzü
Aklımın evi yanıyor

Bu kadar gerçek olmamalı
Bu şehir! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Akrebin Kuyruğunda Nisan

Yokluğunun kış akşamı şimdiki zaman
Geçmişten hiç farkı olmayan..

Ve her yağmur yağdığında
Akrebin kuyruğunda nisan

II
Sırları dökülen aynada saklanan güneşin
Günaydın öpücüklerine küsen zamanda

Mekansız rüyalarda saklı bir göçle
Sevgiden hasrete büyüyen yalanım

III
Gözümün aşka takıldığı
Örümcek örtülerinde saklı

Dudaklarında makamını arayan
Bildik bir hüzünle..

Harlı bir ateş gibi yanan tenin
Kül olup dağıldı evrenime

IV
Haklarını hayatın parmakuçlarında
Bin yılık acılarla arayan

Diğerlerinin yalnızlıklarıyla
Dünya ne kadar küçük değil mi

Ve biz değil miydik
Bin yıllık acıyla aşkı kucaklayan

Yalanıyla küçülen dünyada
Nefes nefese yaşamla savaşan

V
Martısız denizlere kavuşma telaşıyla
Yağmur sesimden öpseydin beni

Keşfedilmemiş nisan hüznüyle
Ayrılık vaktinden önce gelmezdi şiire

Belleğimde saklı geçmişini arayan
Eski bir fotoğrafsın şimdi..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Al Beni! ..

_________________/15 ocakla Kutlu ol Nazım Usta..


Pimini çektiğim
Hayallerimle çiğnedim
Yasalarını hayatın

Utancım
Geç(miş) gibiydi
İçimdeki öksüz gemilerle

Yaralı takvimlerin
Yasaklı günlerine
Yasladım başımı

Sen de
Yarama gömül
Nazım usta! ..

Düşmez buralara
Tezek kokulu
Arsız kışlar

Ateşi söner
Kar ormanlarında
Bahar tenli çocukların

Küçük hayatların
Büyük özgürlükleri kanar
Memleketimin duvarlarında

Kimse görmez
Ruhlarını yitiren
Merhamet duygularını

Sözcükler çöplüğünün
Fısıltılarını duymaz
Sağır kulaklar

Tel örgüler sarıyor
Çarenin sessizliğiyle
Sızlayan şiirleri

Uzaklaştıkça senden
Sana geliyorum
Yağmurun kalbiyle

Sıyrılıp
Korkularımdan
Zehirliyorum hayatımı

Gecikmiş
Bir intihar bu
Al beni Nazım usta!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:33 AM

Aldatı







Parmağını karanlığa sokan çocuğun
Acıyı yutarken gölgesinin seğirmesinde gördüm
İntihar süsüyle asfalta düşen yıldızı

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:34 AM

Alev Alev..

Özlemden, hüzne devinen gecede
Gam vuruyor adsız piyanist tuşlara

Şehrin kırık aynasından yansıyan
Buruk gönüller şarkısını söylüyor yıldızlar..

Mutlu makyajımla
Aynadan süzülen hüznü inkar ediyorum! ..

Kırıyorum belleğimin fanusunu
Ürperişler arasında haritamı yeniden çiziyorum...

Ve yakamozlardan
Çırılçıplak heykeller yapıyorum..

Göz yaşlarımdan kalp biriktiriyorum, sol yanlarına
Aşkı ölümsüz kılıyorum! ..

Varsın yalan olsun her şey! ..
Dudaklarımda rüyalara gömdüğüm kelimelerim

Güz hüzün, kış acı neye yarar
İnadına bahar kokuyor tenim

Buz üstünde sevişip ölür müyüm
Ölürüm aşkla alev alev ölürüm! ..

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:34 AM

Amberbaris

Köprü altlarından akan suların
Derinliğiyle bulanıklaşan

Ö z g ü n d ü ş g ü c ü m l e

Yarınları yok sayabilme telaşımı
Ve fütursuz irdelenişlerimi saklayabilmek için

Yüzümdeki allı pullu makyajım!

Hayır!
İtiraf ediyorum

Fahişe bedenimdir
Kumdan kaleleri deviren!

Ruh aynamdaki öksüz anıların üzerine
Kanatıyorum yıldızsız *******de

Y a l n ı z l ı ğ ı m ı!

Açmazlara kesiyorum biletimi

Kendi coğrafyama gizlediğim hüzünlerimle
Mutlu öykünmelerimi resmediyorum

İ m g e l e m g ü c ü y l e!

Kuşluk vakti iç hesaplaşması bu
kadın yanımla, insan yanımın

Erkek olmayı denemedim hiç
Ayakta işemek gibi..

İnkar da etmedim
Derinliklerini heyula sevdaların

Çünkü
kadınım kainatta erkeğe eş düşen

B i l i y o r u m...

Frengili küfürlerin
Gece yarısı ağlamalarının eşliğinde

Sabahlara geç uyandım..

Aşkı yanılsamanın içinde aradım
Hiç bitmemesini istediğim halde

Dilimde paslı aşk tadıyla
K a l d ı m..

Kanatlanan
Kendime özgü bir dürüstlük bu

'Yüce doğruya boyun eğiyorum'

Sahnesinde el sallarken
Beni alkışlayan seyircime

Günahımla, sevabımla
kadın olmamın ötesinde

Ölüme gidiş yolculuğumda
Son bir vefa olsun diye

İnsan olmanın iç huzuruyla
İtiraf ediyorum

../B e n y a ş ı y o r u m!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:34 AM

Amnesia

Nisan Serap MURATOĞLU'NA

araya parça atılmış
konulu bir filimdi
ergenliğimiz
bu yüzden biraz da kadınsıdır
sağ elimiz

o nemli evlerde
ocakta unutulan
çaydanlıktı sevişmelerimiz
telaşlı

gidip gelip
nereye varacağını
bilmeyen sarkaçlar gibi
cilvelendik
çarmıhına zamanın

esmerdik herkes kadar
sarışın kızların düşlerine yatar
taşralı kızların
sabahında ayardık

bak yine tüp bitmiş
tadına doyulmaz
şimdi sevişmelerin

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:34 AM

An

Yoldan geldim anne

Giden yolcu inançsızlığın sığınağında
Günahları perçemlerine asılı yol senin

Hayatın ağzında biriken sıvı
Yutmadığı salya
Boğazını temizleyip
Tüküremediği zulüm ben

Dilim uzak ülke yorgunu
Konuşamıyorum

Ruhumun yalanmış köşelerinde
Sesim içbükey uzuyor

Kendime ve sana
YABANCIYIM

Evet olmalı hayırlar
Yüzünün duvarlarında üç dilekle
Beklemek gibi ölümü

Kendimden çaldım evetleri
Evet anne hır(sızı) m

Tut ellerimi
Yangından kurtuldu
Avuçlarımda senin evetlerin

Tazelenmiş günahlara sürgün bedenleri kutsuyor her sabah güneş

Işığa perde gibi iniyor gözkapaklarım
Güneşin hayırlarını görüyorum ama nasıl?

Yerkabuğu gibi çatlamış bedenim
Sen nasıl böyle taptaze ve dirisin?

Sormamalıyım cevapların karşısında evetlerin
Bir bir batıyor gölgeme

Yapma anne
Sana YABANCIYIM

Unutuluyor acılar
Yenilerine yenileniyorum
Hayırlar köşe kapmaca

Bitkisel hayatlar soluyor karanlıklar efendisi
Hızla akıyor yol

Sırlar çözülüyor başka bedenlerde tutsak
Sarkıyorum hayattan

Uzak ülke yorgunu dilimden tut
Tut ANNE

Hayırlarım parçalandı
Evetlerimle vurgun yedim
KONUŞAMIYORUM

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:34 AM

Anlatabilmek, Kaybediyor Anlamlarını! ...

Gün salınırken pespaye bir sona doğru
Nafile ömrümün son yarısında
Çalıyor yalnızlık çanı...

Kaç bahar eskittim
Kaç aşka eksildim
Ve kaç şiirin duvarlarına astım hüznü!

Daha dündü, soluk sokak lambası altında
Kendime söz verişim

Söz! ? ...

Anlatabilmek
Kaybediyor anlamlarını! ...

Şiir önlerini kesiyorum
Bulabilmek için tutsaklığı
Barikatlarımda hep bir mermi çığlığı var aşkın!

Darmadağın isyanlarımla
Özgürlük bedel istemiyor oysa ki! ...

Yabancı saçaklarda, gördüm yalancı gülüşleri
Ve uykuya dalmış ölülerin silüetleri geziyordu
Ahmak özlemlerle çatılarda..

Saklıyorum köklerimi, ölü denizlere
Salıyorum, kurşun askerlerimi
Eskittiğim anıların üzerine...

Boşluklarımı dolduruyorum
Kekre bir sonbahar hezimetiyle
Her kaybedişim, kazanımları çoğaltıyordu belki de..

Çekip gidiyor ruhum uzaklara
Çok uzaklara...
Gerçeklerle yüzleşmek yerine
Büyüleri sevmişim
Ne güzel...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:34 AM

Anne! ...

Kader sevgisizleri yazıyorken alnıma
Hayat ihaneti demliyorken usumda
Alabilsen beni keşke
Rahminin sıcaklığına...

Aynı sessizlik için de üşüyorum
Gece yalnızlığıyla rüyalarımda kolye
Yıldızlar eski bir şarkıyı hatırlatır gibi
Süzülüyor gözlerimden...

Suya yazılı arkadaşlıklar, vefalarla
Hayatı gözlerinden özümsemeyi
İdealleri sözlerinden keşfetmeyi
Özledim yoluma ışık olmanı Anne!

Eşiğe yığılı esareti dünyanın
Çığırtkanlar her yerde!
Ellerin de orakları avaz avaz
Kendilerinden geçtim Allat'tan da korkmuyor bunlar Anne!

Bebeğin yarınlarında şaramplen parçaları
Yakışır mı insanım diyen doğaya! ...
Kimden ürerde çoğalırlar bu ifadesiz varlıklar
Var olmak öldürmek mi? ...Anne!

Doğmuyorsa bebek barışa
Kainat ağıt yakıyorsa ölü bedenlere
Şiirler gözyaşlarına boğuluyorsa umutsuz
Ne yapsın çaresini bulamamış kızın Anne!

Alabilsen beni keşke
Rahminin sıcaklığına! ...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:34 AM

Anti-Hüzün






güne dolanmıştı
saçakları bulutların

yağlı boya tablo
ağlıyordu zaman

ölümlerden geçiliyordu
yüzlerde anti-hüzün

ete gömülü tırnakla
yürüdükçe
batıyordu gelecek

düşüyordu g
__________ü
___________l
____________ü
_____________ş
______________l
_______________e
________________r

hangi mevsimin
tutulan güneşiydi
ki, yanıyordu tutkuyla
kozalaklar

unutmalı mıydı
ki, dinmeli miydi sızı

nafileydi ki,
vurmalı çalgılar eşliğinde
yakalanıyordu
her savaş kendine

fişek ağzında çocuk
sarmal kaderiydi
çölde çırılçıplak

ve sağaltıyordu sanrıları
çocuğun gözünden
kara ve sinek

gövdenin simyasıyla
ölümlerden geçiliyordu
yüzlerde anti-hüzün

unutmanın sonsuzluk
aldatısıyla
çocuğun ağzında
fişek!

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:34 AM

Ar

'Bir insanda insanlığın bütün halleri vardır.' Montaigne



Dilimin baskısı
Kalemin dışkısına karışınca;

Kalbimde tütsülenen
Sözün anlamını
Yüklerim şiire.

Şehvete sürgün giden
İsyanlar beslenirken belleğimde
Aç köpek uykularıyla
Sarılırım geceye

Tenime bulaşan
Işığa batırılmış yalanlarla
Özgürlüğe bağışladığım
Ünlemler perdelenir...

Ve tanımsız gölgelerin koynunda
Soluklanır kinim...

Nehirler çağlar
Avuçlarımın yarıklarından
Ama uzaktır suya yenilen
O çakıl taşının rüyası gözlerimden

İhtiraslarımın rüzgar uğultularıyla
Yol bilenirken adımlarımda
Mermi çığlığı gibi kalırım
Hayatın kalbinde!

Tabularla eğitilmiş düşlerime
Eğilirim çaresiz...

Evetlerle sevişen hayırlar gibi
Tezattır aslında tüm gidiş, gelişlerim

İnkar edilen
Suçları yüklenir
Kusarım kanımı
Yaşamın dar ağcından

Yine döner dilimden sözüm
Bulaşır kalemin dışkısına

Ben iki göz
Bir söz
Ve bir de
........../ yazamadım utandım...

GooD aNd EvıL 05-02-2009 10:35 AM

Araf'ta Kayıp Yüzüm










B a k m a y ı n! dudaklarımdan boşalan
sözlerin ruhu

Açık zarfım
sokak düşkünü
bir salkım üzüm
? belki
ve belki birkaç bağışlanmış yalanla
gülümseyen şık kadehlerin hevesi
adım heves…

Anadolu kokulu rahminden
şehir kalabalığı göğüslerine
yatırdığında beni annem
kalbimin alnında derin bir çizik
gibi duran yalnızlığımı
? görüyor muydu

Bakma anne
! şiirlerimden boşalan
hüznün sırrını ç ö z e m e z s i n

…bir anlatabilsem ben’i kendime
ayakta alkışlayacak babam

!

bir buket yara
bir bukle acı
bir buse
ve binlerce düş yangınlarında
sönen hevesim
adım heves

dokunuşlar gülümserken
? üşüdüm
? küfürbaz mıyım
… zerafetim şehrin koldüğmelerinde
intihar

B a k m a y ı n
! ben de kendimi arıyorum
…Araf’ta kayıp yüzüm

“Yaşa” diye yollandım hayata
bana benzemeyen hayata
yokluğumu ispat etmek için
? daha ne yapmalıyım

kurgulanmış sevişmenin önsözüne
… inançsızlığımdan
gül ölüsüyle
hatırlanan sevginin
yas günüm oluşundan
adım aşkbozan

! içime kötülükleri ben doldurmadım
ilanım gözlerimde asılı
… suçumu arıyorum
şahit istemiyorum

! b a k m a y ı n


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:35 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.