![]() |
Ersen Devrim Şimşek
**Eski Sevdalar Gibi Değilsin**
Sen, daha önceki sevdalar gibi değilsin Seninde gözlerin kara Kaşların simsiyah, ok misali Ama, sende yüzü güldüren başka bir hava var, Bir şarkı, söyler gibi bakışların Hiç yazılmamış, bir beste gibisin Sen, eski sevdalar gibi değilsin Bırak, tutuşsun göz bebeklerin Bırak, umutların sonbahar rüzgarıyla serinlesin Derdin varmış eskiden; Sana yapılanlar haksızlıkmış Bırak, söyleyen ne isterse söylesin Bir tek sensin, sen olan Sen cama yansıyan buğulu suretlerden Daha gerçeksin Sen, eski sevdalar gibi değilsin Bir resim çizilir, duvarlara Taze umutlardan Bir güneş ışığı sızar Karanlıklara, sırdaş bulutlardan Her şey bir vesile arar Dile, sende vesile-i muhabbeti Sen, hiç karanlıklara doğmamış şafaklar gibisin Sen, eski sevdalar gibi değilsin Ersen Devrim Şimşek |
Açık Mavi Sessizlik
Sokak lambaları aydınlatıyor, Uzayıp giden kapkara geceyi Bir şehir yapayalnız, ıpıssız yatıyor Bakınca uzak diyarlara, bir göz ucu ile Görürsün gökyüzü ile sarmaş dolaş Mehtaba doğru uzanmış denizi, Eski aşkları anar gibi, Artık kaybolmuş, ılık rüzgar ile esen gülümsemesi Gündüzün yorgunu, puslu *******in sahipsiz yetimi Her yanını sarmış, insanın o kanlı eli İnce ince gözyaşı, kahverengi bir pas rengi Yosunlara dikmiş, açık mavi gözlerini Kasvetli ihtiraslara kurban solurken, zehri Seyrediyor sanırsın, Ayın yavaş yavaş süzülüşünü Demir hançerli canavarlar ile, boğuşan iskeleyi Acı ile karışık bir tebessüm atar gibi Hüzünlü bir şarkı söyler, sanki Bürünmüş ay ışığına, ufka doğru bakar misali Ararsın martı çığlıkları arkasında, o eski gamzeli gülüşünü Ağır ve horlanmış denizin, insan ile kavgası Bir öç alma misali vuruyor karaya, en derin dalgaları Yaldızlı rüyalara uyanıyorken, gece Kapılar ardında saklı bir yol, bilinmezliklere gebe Birkaç derin kahkaha bozuyor, Açık mavi parıltısını, sessizliğin Gülmekten katılan gözlerin arkasında, beliriyor Umudu kaybolmuş, Kırık dökük bir hayat… Deniz renkli gözlerde, anlık korkularla savaş Her saniye, biraz daha biraz daha, bedbaht Küçük zevkler ile çehreler, öylesine sarhoş Biter en derin sohbetlerde yalnızlıklar, Yüksek tonlu sesler arasında, yorgun kalabalıklar, Boğulur, şarap kadehlerinde zaman Şeytani naralarla, hor ve hakir insan Dakikalar, saatler, *******… Farkı yok, hepsi birbirinden beter Aynı renge soyunur, artık bedenler Acılara sünger mi çeker, kanlı mezeler Arar hüznün giriftarı yüzler Küçük küçük neşeler… Açık mavi sessizlikte Hüsran dolu ******* Ersen Devrim Şimşek |
Adın: Yaşam Olsun
Diz çökünce anladım hayatı Yaşlı gözlerle bakmayı Gorunmez mi yasamin ardindaki perdeler Gizli sandığımda değilmis meğer Apaçık gördüğümdeymiş sır Sen hiç bakmadın mı dağlara Yücelerden yüce midir Eleyip, üflersen Kum olup giden midir Sen hiç görmedin mi Bir dakikalık zevk uğruna Bin keder satın alanı Ve yavrum varlığına mühür olsun Adın yaşam olsun Ağaç diplerinde yatanlara selam Soyadın ölüm olsun Sende hayata diz çökme Gurur ile salınıp gezinme Bir yol vardır boyun eğdiren Bir yol vardır huzura erdiren Ve sana arta kalan senden Bir yalan gibi belki Bir rüyadan ibaret Hiç gördün mü ki Kitaplarda adı geçenleri Hiç var değilmişçesine İşte yavrum Bir sır değil benden sana kalan Ne de hiç bilmediğin Hep duyup merak ettiğin Hiç koşulsuz gönül verdiğin Sen düşün ve bil ki Akıbetin seni kucaklasın Mezar taşlarında yazanlara and olsun Yavrum, senin adın yaşam Soyadın ölüm olsun... Ersen Devrim Şimşek |
Ağlayan çocuk
Gözlerin eskisi gibi bakmıyor Bu suçlayıcı ifade neden Çıkar gözbebeklerinden isyanı Sevginin her damlası kaybolup gitmeden Bir hata deyiveriyorsan adına Masum bir gülücük düşsün ellerinden Ne yazsam belli edemez içimdeki buhranı Hiç farkı yok kahroluşumun Sırtından vurulmuş bir askerden Andıkça gülümsersin sanma Hep isyan edeceksin olanlara Sıyrılıp çıkınca ruhum bedenden Bir o vardı anılarda gülümseyen Gizli kalmış köşelerde Ağlayan bir çocuk Ezik kalmış sevgilerin hayali içinde Umutların girmediği kapalı bir penceredir Silinen her hayaldedir gözleri Nasıl olsa oda mazinin adıdır Resimlerde kalan Haykırışların sancısıdır...! Sakarya-Mayıs 2000 Ersen Devrim Şimşek |
Annem
Bekle Annem Dönüyorum evime Bu sabah kahvaltıda bende varım Bir sıcak çay, iki zeytin çoktur bile Bir parça sevgi ver yeter, doyarım Onca yol kat ettim Ama yorgun değilim Özlemleri uyuttum göğsümde Üstümü ört Anne Sıkıca sarsın sevgin Hani eskiden anlatırdın O sesinden ninni dinlemeyi özledim Zaman az, günler kısa Bir akşam vakti; yine çıkıp gideceğim Belki bir yaz sabahı Belki bahar Aylar sürse de ayrılık Yine de geleceğim Dizinde uyuyup, tatlı düşlere dalarken Kan ağlayan yüreğime sevgi ekeceğim Bilsen nasıl yalnız Nasıl üzgünüm Bir sana içimi dökerim Annem; Bir parçasın sen yüreğimden Kanımdan kan, canımdan cansın İki gülden tek ayakta kalan Ömrüm yanında harcansa Yine de sana doyamam (Tüm annelere en derin sevgilerimle...) (Sakarya-17.04.1997/12:30 Salı) Ersen Devrim Şimşek |
Arıyorum
Kaybettim hasletler içinde özbenliğimi Hüzünle çarpan bu kalp benim mi? Ne oldu, o gülümseyen sıcakkanlı adama Heyecanla çarpan bu kalp benim mi? Arıyorum şimdi köşe bucak Ellerimden kaçıp giden hayallerimi Bilmem artık yarınım ne olacak Bir vefa bekleyen bu kalp benim mi? Kalıvermiş aşkların eski pırıltısında aklım Solan her güle ah-ı figanım Geçivermiş bir durakta beklediğim zamanlarım Bir gülüşe muhtaç bu yüz benim mi? Ersen Devrim Şimşek |
Artık Yoksun
Gözlerden uzak Uçsuz, bucaksız çöllerde Dağlarda, taşlarda Arardım aşkını Belleğime kazınmış bir kere… Ipıssız köşelerde, açan bir çiçek görsem Hep seni hatırlatır diye severdim Sonra, bir çocuğun gülümsemesinde bulurdum tekrar seni Şefkate muhtaç, yüzlerde görürdüm Duygu selinde boğulurken biçare ve mahcup, İnceden inceye içime sızan hatıralarını anımsar Yeniden hayran olur Gözyaşı ile anardım seni… Hep yollara küserdim Seni alıp götürürdü, benden uzaklara Bir bahar akşamı Bir kış günü Geri getirir mi diye Camlardan bakar, özlerdim seni Sen, ruhumdan apansız çıkıp gittiğinde Yalnızlığımla baş başa çaresiz kalıverdim Arardım, dört duvar arasında Gülümseyen gözlerini Donuk suretli fotoğraflarda Uzanmayan ellerin vardı Sevdan ile boyanmış duvarlara İçli içli bakarken Taze gün kokusu, birde sen yoktun odamda Cenaze otosoyla her gün taşırlardı Seni evimin bahçesinden Hep gözü yaşlı kalışım canlanırdı, karşımda Her gece, her göz kapayışımda Bir hayal oluverirdin, rüyalarımda Karanlıktan korktuğunu hatırlardım Gel, ne olur gel artık Diyen sesini duyar İçimi eriten sevdanı hissederdim, ama… Gözlerini göremezdim Bırakma ellerimi ne olur, beni yalnız bırakma Yaşaran gözlerimi silerek uyanırken Sensizliğin derin uykusundan Her odana girdiğimde İlişiyor hala gözlerime Son gün yazdığın iki satır not: “Sevgin ve duan yeter bana…” Hayır, hayır yetmiyor, Sensizlik milyonlarca defa, fazla geliyor Ersen Devrim Şimşek |
Arzdan Arş’a
Mumdan kalelerin, arkasında beliren gölgeler Paralel evrenlerde, takyonlarla gizlenen gerçekler Birkaç angstrom ötede, en garip bilinmezlikler İlimlerle kuşatılmış insan, sahipsiz mi? Bir ağ gibi, uzanan kromozom dizinleri Adenin, guanin, sotizin, timin bileşimleri En hassas örgü ile örülmüş hücreleri En kusursuz fabrikalar, sahipsiz mi? Güneş hükmünde toplanmış, sayılı seyyareler Fisyon-füzyon ile, açığa çıkan müthiş enerjiler Arzdan arşa, kurulu kritik dengeler Yerden göğe ufuklar, sahipsiz mi? Gecenin karanlığında, yol alıp gidenler Kendine mahkum hep, ben diyenler Ademden ebede, akibet yüklenenler En muhteşem saraylar, sahipsiz mi? Arzdan arşa âlemler, sahipsiz mi? Takyon: Kütleleri sıfır olan ve bu sayede ışıktan daha hızlı gidip gelebilen parçacıklar. Angstrom: 0,0000000001 metre. Adenin, Guanin, Sitozin, Timin: Nükleik asitlerin yapılarında bulunan azotlu bir purin bazidir.. Seyyare: Bir yerde durmayıp yer değiştiren. Gökte veyâ güneş etrâfında dolaşan yıldız. Füzyon: Çekirdek Birleşmesi. Hafif radyoaktif atom çekirdeklerinin birleşerek, daha ağır atom çekirdeklerini meydana getirmesi olayı. Fisyon: Çekirdek bölünmesi. Kararlılığı az olan ağır çekirdeklerin bölünerek, daha kararlı çekirdeklere ayrışmasıdır. Atom bombası, bir fisyon tepkimesi örneğidir. Adem: Yokluk, olmama, bulunmama, hiçlik hali. Ersen Devrim Şimşek |
Arzuhal
Ey yüreklere sevda eken nazlı dilber Baharın ılık esen samyeli ile, gel Her yanda açıversin laleler, menekşeler, güller Yalnızlık sinemi daraltmadan, gel İnce ince bir ah ile geçerken zaman Gecenin karanlığı ufka uzanmadan, gel Sevdanın kor ateşi bağrımı dağladığı zaman Buzlu soğuk sular ile, toroslardan akar gibi, gel Fuzuli gibi, aşk-ı mecnun istidadından Gönül kendini çöllere vurmadan, gel İlahi sur ile, can bedenden ayrılmadan Fani ömrüme ab-ı hayat gibi, gel Çare bulmaz ki bu gönül, tabip ile, merhem ile Bir seni arzuhal eder, gel Mutmain olmaz bu gönül, mal ile, servet ile Bir aşk-ı sevda ile dolu, gel Ersen Devrim Şimşek |
Aslına Mecbur
Her şey aslına mecbur Buzdan kaleler suya döner Yalnız bir çizgi ile sabit olur An gelir, zaman yurduna döner Boş mezarlar dolup taşıyorken Dünya bir hancı hükmünde Benim ben diyene bak Onlar şimdi sessiz taşlar yerinde Gülersin elbet, ağlamayı bilene dek Kaparsın gözlerini, güneşi görmeyerek Sen bu işleri olmaz mı sanırsın Ey Ademoğlu, akıbetine bak O Yüce Haşmete boyun bükerek Ersen Devrim Şimşek |
Aşikâr
Bir nefes almak kadar yakın, ölüm Sessiz bir tükeniş zaman oluklarında, har Nice kavramlar ile, hayat kördüğüm Sebeplerin gizlediği izler, aşikâr Uzak tepelere yansıyan, gecenin koyu rengi Ufka yazılmış sanatlarla, beyni törpüleyen sorular Kim bozar akıp giden, bu ahengi Gözlerin görmediği eller, aşikâr Bir damla su, umut penceresi gibi, berrak Yaşlı gözlerin ardında saklanan, hatıralar Bir bebeğin gülümsemesi gibi, sırlaşık Bir çiğnem et parçasında hayat, aşikâr Bir beste gibi, yaşam, garip bir bekleyiş Ölümün uzandığı eller gibi çaresiz Gidersin ansızın bilinmedik, bir vakit Taşlara yazılan isimler, aşikâr Ersen Devrim Şimşek |
Babam’a
Doğum günün kutlu olsun, Babacığım Neler yaptın onca yıldır bizden uzakta Zaman akıp gidiyor nasılda, Hep sen kutlardın ya, doğum günlerimi Bugün de ben geldim, Babacığım Hani, bir seferinde çok hastaydım, Başımda oturup ağlamıştın Hep kaybetme endişesi ile sevmiştin beni Belki de, benim bitmeyen hastalıklarım yüzünden Kendini içki kadehlerine vermiştin Hani, pikniğe götürürdün bizi Maç oynardın bizimle Her dönem karneme, ilk teşekkürü sen verirdin Herkese anlatır, övünürdün benimle Babacığım, şimdi neler yapıyorsun Gülleri severdin ya, Bahçemizin her tarafında güller var, kırmızı, sarı Bulunduğun mekanın nasıl, mutlu musun? Ben ve kardeşlerim de iyiyiz. Torunların var, boy boy Hep seni soruyorlar, En küçüğü hala anlayamadı Bir gün gelicek diyor, hala ümidi var, En çok ses tonunu merak ediyorlar, Telefonda annem var, Babacığım Akşam yemeğine çağırıyor, beni Hala bıkmadın mı, her sene Her doğum gününde oraya gitmekten diyor. Geliyorum, anneciğim Babam, hep gülleri sever Dikenler çıkmış, her tarafta İsminin yazdığı taş, biraz kirlenmiş Yine geliceğim, Babacığım Sen merak etme. Seni seviyorum, Babacığım… Ersen Devrim Şimşek |
Beni Yalnız Bıraktın
Nereye gittin, kayboldun bir anda Aradım bulamadım, seni dünyada Sihir miydin, yok oldun son anda Beni dünyamda, yalnız bıraktın Ersen Devrim Şimşek |
Bilmece
Canımın özüne hapsetmişim, seni Nereden bileceksin ki, Gün boyu aklımdasın, kelime kelime Hece hece, gönlüme vurulmuş, bir bilmece Gözyaşı ile akarsın, katmer katmer *******ime Hüzünle bir şarkı mırıldanır dururum, sessizlikte Her gün yaşanıyor içimi dağlayan, bu vesvese Kavuşmak ile kaybetmek arasında, bir bilmece Ersen Devrim Şimşek |
Bir Bahar Düşle
Bir bahar düşle… Kupkuru dallarda açan, Bir tomurcuk misali, olsun umutlar Soğuk odalarda, özlemle tutuştuğun zaman Tutmak için elini, uzanan eller gibi, Vefakâr... Bir bahar düşle… Kasvet hayallerini üşüttüğü an, Hüzün boşalır ya, her bir yandan, Bir göz arar gibi, boşluğa baktığın zaman Belirir dalgalar arasında o an, yeşil kanatlı kuşlar… Düşle, bir bahar olsun… En demine vurduğu anda yalnızlıklar, Sızınca belleğinden, en can yakıcı hatıralar Haydi düşle, martı çığlıkları arkasında, yakamozlar Bir son gibi midir, yeni başlangıçlar Hiç umudum kalmadı, dediğin zaman Görünür, gecenin sonunda, parlayan ışıklar… Bir bahar düşle… Hayallerin ötesinde, Gökkuşağı ile, yedi renk canlandığı zaman, Bir tan ağartısı, hüzme hüzme karanlığı boğduğu zaman, Ruhtan bedene, umutlar ekildiği zaman, Ne güzeldir o, hayalleri süsleyen, baharları düşlemesi… Ersen Devrim Şimşek |
Bir Başkaydın Sen
Bir gülüşündü, beni benden eden Bir tebessüm konduruşun vardı, yanaklarına Bir mimik çakardın, özlemli edalarınla Bir gamzeli gülüşün vardı ki senin, Derin sevdaların uçurumuna atardın beni Sendin, arzuların alevli ateşi Aydınlatırdın, hasretin ile kararmış geceyi Bir hayalin bile yeterdi Yapayalnız bıraktığın zaman bile, iskelelerde Akşam kızıllığı ile, batıverirken denizde O serseri edan yansırdı, her bir gölgeye Bir yağmur damlası olurdun, Yaz güneşi ile bulutlarda, Düşüverirdin avuçlarıma… Mehtaplı *******de Sallardım seni, usul usul koynumda Yokluğunda, varlığını özlerdim Varlığında, en doyumsuz anlarını İşte ben böyle severdim, seni Terk edip gitmeden önce beni Ersen Devrim Şimşek |
Bir Dahası Yok
Seninle elele kol kola dolaşırdık Üzgünüm bir daha olmayacak Her akşam yıldızları sayardık O günler, bir daha olmayacak Seni arayacak bomboş kollarım Bir şafak vakti Seni beklemek olmayacak Yasa bürünecek büsbütün yüreğim Sevdamız duasız kalacak İkimize yalvarışlar Bir daha olmayacak Deli deli esmeyecek rüzgar Son anda bir kuytuda buluşmalar Söyle, değdi mi bize yaptıklarına Yürekten gelen gülüşler, kayboldular Bir dahası yok Son bulmuş bu sevda Kaybolmuş mazide, kopan yapraklarla Tatlı anılarda, yerini alanlarla Bu sevda, bir daha yaşanmayacak Ersen Devrim Şimşek |
Bir iki üç (Son Selam)
Yaşlı gözler bakarken ardından Bir yiğit daha uğurlanıyor Edirne’den Kars’tan Urfa ’dan Kim bilir hangi diyardan Belki de benim köylümdür Aynı ekmeği paylaşmış Yudum yudum su içmişizdir, Aynı testiden Yattı pusuya beklemeye Azrailin gölgesinde Şerbetini içmeye Peygamber tahtının Ulaşmaya o kutsal mertebeye Gün alacakaranlığa boğuk Aylardan şubat Etraf kar,tipi,soğuk Gözlerden uyku sırılsıklam akarken Bir titreklik bedende o gün Böldü derin düşünceleri Birkaç kahpenin mermileri Kızgın çatışma başladı Kan götürürcesine gövdeyi Can dostu tek kurşunla yere serildi Bir hüzün, bir hırs koptu içinden Gözlerde yaşa, silahta kurşuna döndü Ona da nasip oldu Bir acı bir sızı derken Sol kolu yanına sessiz sedasız düştü Faltaşı gibi açıldı gözleri Hırpaladı göğsünü Kurşunun ikincisi Bir kaburgasını parçaladı Yeşil mintanını allara boyayıp Kürek kemiğinin iki santim altından Deldi geçti, karıştı karanlığa Anası babası ne yapardı yari Yine de korunmalıydı vatan O kan mıydı öyle oluk oluk akan Atıldı korkusuzca, yaklaşmakta iken Sürgüsünü sürmüş bir kahpe Gözleri sinsice gözüne bakan Son birkaç kurşun çıktı namludan Bir acı inilti ile yıkıldı yere “rüzgar sen misin öyle; göğsüne esen kan yayılmış her bir yere desen desen” Karanlığı yırtarcasına Çıkageldi üçüncü kurşun Davetsiz bir misafir gibi Kalbin sağ karıncığından girdi Ağır ağır nefesini kesti Taşıyamaz oldu ayakları Genç yaşında yorgun bedenini Kan oluk oluk toprağa karıştı “Toprak; ne zamandır su içmedin Kanını çekiyorsun öylece damarlarına” son birkaç sözcüktü “La İlahe İllallah” dilinden süzüldü secdeye uzanır gibi, dizler çözüldü göz kapakları özlemişcesine birbirine sarılıp kaldı boynu büküldü yüzü koyun yıkıldı öylece toprağa Günün ilk ışıkları vururken Bayrağa; Aydınlandı gün sayım yapıldı taburda Hemşehrim eksikti aralarında Ağır ağır yanaşırken motor sesi Görüldü, bayrağa sarılı naaşı Kan kırmızı Bayrak değil sanki Mehmed’imin delik deşik mintanı Eller selam için alında Gözler kan çanağı Yaşlar süzülmekte Kara haber tez ulaştı Beklenir oldu şehidimin yolları Çoktan hazırdı, kefeni, baş tahtası Daha yirmisinde konulacağı mezarı Bahtsızım, Mekanın cennet olsun Tüm şehitler gibi Uğurlar olsun Korkma peşin sıra gelen çok olur Giremez bu Vatana hiçbir uğursuz Ölü denmez sana elbet Sen ki dirilerden diri Sizlere konaktır cennet Bulmak buymuş gerçek hakikati Ersen Devrim Şimşek |
Bir Sevdadır Yaşamak
Koparırken daldan gülü Bir türkü hep hüzünlü Yaşamak nefes almak değilmiş Ağlamakmış gülmeden önce Arama aradıklarını Kaybolan mazilerden Umutsuz çıkılmazmış Dipsiz kuyular içinden Bir sevda olsun yaşamak Masallar gibi derinden Yürekler kurtulsun artık Canlar Pazar yerinden Ersen Devrim Şimşek |
Biraz Sonra
İşte biraz sonra geleceksin Uykusuz gözlerimden habersizce Karanlıktan kurtulmuş boş sokaklardan Geçip gideceksin Biraz Sonra Güneş haber salmış geceye Karanlık uzanmış Sararcasına gökyüzüne İşte o an geleceksin Yorgunluktan yıkılmışcasına Biraz Sonra Biraz Sonra Ben yine hasret doluyum Seni anıpta bedbahtça Uykumdan uyanacağım Sen yine habersiz ıssız yollarda Umutlara uzanırcasına dalıp gideceksin Biraz Sonra Ersen Devrim Şimşek |
Biraz Ümit
Açmadı ki yüreğimde güller Her mevsim bana güz Bir heyecan ver Biraz ümit Aydınlanır bahtında gönlümün Karanklıkların ardında saklıdır Hep gündüz Ersen Devrim Şimşek |
Bu Ne Amansız Bir Sevdadır
Hicrana yazıldı yüreğimin hasretleri Bu ne amansız bir sevdadır Bir gülüşünü bile elli metreden özletir Bu ne amansız bir sevdadır Billur dudaklarına aşk namına ateşi konduran *******in ayazında andığım bu deli sevdadır En tenhalarda açan kardelen misali Bu ne amansız bir sevdadır Karışmış kanıma her daim dolaşan Canımı özüne katıp taşıdığım bu sevdadır Kavuşmayı kasvetli rüyalarda tattıran Bu ne amansız bir sevdadır Ersen Devrim Şimşek |
Bu Son Hatıran
İçim yanıyor sevdiğim ardından Gözyaşı kaldı, Bu son hatıran Başımda eserdi delice sevdan Gözyaşı kaldı, Bu son hatıran Gelecek için hayaller kurardık ******* bizimdi, yıldızları sayardık Bir sahilden, denize bakardık Esen rüzgârlarla yalnızım, Bu son hatıran Bakarken yüzüne göremezdim gerçekleri Gözlerin unuttururdu bana her şeyi Neyleyim bilmem ki, şimdi sensiz günleri Kâbus dolu rüyalarım, Bu son hatıran Ersen Devrim Şimşek |
Bul Beni
Bir garip hüzünlerdeyim Ara bul beni, Sevdiğim Gülümsemiyor artık, yüzüm Sesimi duy, Sevdiğim Dilimde, bir acı intizar Kulağımda hala, kahkahanın sesi var Her köşede, seninle hatıralar Biraz neşe, biraz hüzün var Kırık dökük kalmışım, Sevdiğim Rüzgarlarla eserdi, baharın sam yeli Her nefeste doldururdu, sevdan yüreğimi Bir sonbahar günüydü, bıraktın ya ellerimi Bom boş kaldı gönül, Sevdiğim Bir garip hüzünlerdeyim Ara bul beni, Sevdiğim Gülümsemiyor artık, yüzüm Sesimi duy, Sevdiğim Ersen Devrim Şimşek |
Düşünürüm
Düşünürüm bazen Çekilip odamın bir köşesine Bakarım, penceremden içeri yansıyan Işık hüzmelerine Beynim ile dilim arasında Zuhul eden derin girdapları Ararım, her bir köşesinde odamın Yıldızların ötesindeki mesafelerin sırrını Dalarım için için kendi içime Bir bakterinin yaşamını düşünürüm Tek tek yaşadığım anları Halden hale giren Bedenimin bana öğrettiği Marifetleri düşünürüm Bir hüzün basar yüreğimi Bilirim beni ben yapan sebepleri Başka kimseye benzemeyen yüzümü Bir eşi daha olmayan parmak izimi “Bu sensin sen” diyen ses tonumu Düşünürüm, içimde beni benden alan sebepleri İnce ince akan gözyaşımı silerek Açarım, dünyayı kucaklayan penceremi Güneşin yüzümü ısıtışını Denizden ılık ılık esen rüzgarın Kulağıma “hayat hayat” diye fısıldayışını dinlerim… Ersen Devrim Şimşek |
Ellerin Gelini
Bekledim seni o aynı yerde Gelmedin sandım ki unutmuşsun İki damla dökülmüş yüzüne Duydum ki, ellere gelin olmuşsun Beyazlar içinde yaslar tutmuşsun Ayrılık lafını anar olmuşsun Bu son, “göz nurum” veda demişsin Duydum ki, ellere gelin olmuşsun Soldurmuşsun elinde tuttuğun çiçeğini Siliver duvağından akan gözyaşlarını İçinde sakla, mezarlara göm sevdiğini Ziyan olan sevdamız gibi Ziyan etme kendini Duydum ki, ellere gelin olmuşsun Acı bir hatıra koydum ben adını Çok gördün ya bana bir vedayı Bir imza ile bitirdin, Bu büyük sevdayı Duydum ki, ellere gelin olmuşsun Yolları ayrılan iki yabancı gibi Ölüme giden bir suçlu gibi Aşkı inkar eden yalancı gibi Duydum ki, ellere gelin olmuşsun Çok sevdim seni kavuşuruz diye Beraber mutluluk buluruz diye Bitmedi bu ayrılıklar, sevdiğim niye Duydum ki, habersizce gelin olmuşsun 30.05.1994 04:00 Ersen Devrim Şimşek |
Elveda
Bir hayaldi o gün; Ruhumun derinlerinde beliren Belki bir daha hiç yaşanmayacak O iki gönül bir daha bir araya gelemeyecek Sarsılacak dünyaları, fırtınaya kapılmış gibi Kader nereye savurursa oraya gidecek Sen kal Ey gönlümün sevdayı menba-ı benden çok uzaklarda Ben gelirim yine, her bahar buluşuruz Bir virane de Hayallerimizi tebessümle süsleriz Aşkımızı ölümsüz olmaya çağırırız Hatıraları bir bir yerlerinden çıkarırız Ümitlerimizi savururuz sonsuza Ve ayrılırız bir akşamüzeri Bir daha görüşmeyi umut ederek Ayrılırız aşkımızın hayat bulduğu viraneden Elvedayı unuttuysam kızma İlk yaslandığımız ağaç.. Ersen Devrim Şimşek |
Ey Gül-ü Rana
Senin için, şiirler yazdım Adına, şarkılar söyledim Seni aradım O müstesna, iklimini özlerken Yokluğunda, hüzünlere alıştım Sensizken, Ey Gül-ü Rana Poyraz rüzgarlarına kapıldım Anlık sevdaları, tamah sandım Adını anmaktan, yorulunca dilim Bir gaflet uykusuna daldım Sensizlik sarmışken, bütün fecr-i alemi, Bir hoş sedanı aradım, Sessizlikte, Ey Gül-ü Rana Ümit ettim, karanlık dehlizlerde Yorgun bakışlarla, dağların ardında rüyalara daldım Kasvet, üşütürken hayallerimi Avuçlarımı yakıp kavuran, zakkum çiçeklerine sarıldım Bütün ruh-u bedenim kahroldu, can cağızım Sensiz, sana sevdalar aradım Yedi kat alemde, Ey Gül-ü Rana Ersen Devrim Şimşek |
Gel
Ümitle yeşerttiğim aşkım Denizde bir kum tanesi Boğulurken tane tane baharım Gönlümün sevdalısı gel, ol Dudağımda kilitlenir İsminin ilk hecesi Aşkın bir kandamlası misali Sarar büsbütün içimi Yakıp kavurur sanki Yok hiç insafı Bir damla su gibi, ol Gel, dol içime Dileğim benden başka Hiç kimse görmesin seni Aşkın bana lütfedilmiş Sevmesin başka hiç kimse seni Duyayım her seferinde O heyecanlandıran sesini İçimi öyle yak Öyle ürpert ki bedenimi Ne bir ah çekeyim Ne de bir intizar Duman duman sindireyim hep seni Gel, Ey gönlümün zalim güzeli Ersen Devrim Şimşek |
Gönül Ateşim
Sevdim yıllarca, sevilmekti dileğim Söndü umutla yanan, Gönül Ateşim Sıkar hasretler, daralır kalbim Feryatlar içinde, Gönül Ateşim Sardı ellerim, bomboş hayalleri Gördü gözlerim, utanç dolu yüzleri Kulaklarımda, yemin kokan sözleri Söndü taş kalplerde, Gönül Ateşim Aşkım bir sır oldu, hatıralarda Rüzgârda sallanan, yalnız dallarda Sevdiğim, bırakıp gittiğin anda Söndü yangınlarda, Gönül Ateşim Ersen Devrim Şimşek |
Gözlerine Mahkumum Bu Gece
Tutuver zamanı ibresinden Akmasın hiçbir an bile Seyredeyim mehtabı bakışlarında yine Gözlerine mahkumum bu gece Bir çiçek gibisin zarif ve ince Sus, hiç konuşmayalım saatlerce Ne ay uyansın, ne de yakamozlar Gözlerine mahkumum bu gece Denizden esen ahu rüzgarlarla Tel tel dokunurken saçlarına Susalım, aşkımız dillenirken şarkılarda Kurulu bütün saatlerim yalnız sana Gözlerine mahkumum bu gece Çakır gözlerinde hayatın nazlı tadı Ümitler yeşertsin bu ölümsüz sevdayı Görmez gözlerim artık ne dünyayı, ne ayı Gözlerine mahkumum bu gece Ersen Devrim Şimşek |
Hala Aklımda Çocuksun
Karanlık uzanırken şehre ansızın Bir hayaldin sen Yollar aldı götürdü seni Sonsuz bir karanlık ardında Çocukça feryadım yankılandı sokaklarda Söyle yalnız birkaç satır için mi? Geçti bunca sene Senden habersizce Masum gülüşünle Hala aklımda çocuksun Çok zor değildi duyabilmek sesini Ufuklar kadar uzak olsa da düşümde İzmir-2001 Ersen Devrim Şimşek |
Hani
Avuçlarımın arasında kayıp düşmeyecektin hani Yıldızları düşlerken çakıl taşlarına takılıp düşmeyecektin hani Yosunla süslü gözlerinde, sebepsiz fırtınalar Ardında yalan hatıralar Bırakıp gitmeyecektin hani Bembeyaz pamuk gibi ellerini Bir başka el tutmayacaktı hani Mehtabın ışıltısı ile parlayan gözlerini Bir yabancı göz sevmeyecekti hani Yana yakıla sevmişken seni Bir vefadan uzak çıkmayacaktın hani Ruha can gibi şakıyan sesini Donuk suretli resimlerde haykırmayacaktın hani Ersen Devrim Şimşek |
Her Adımım Babam kokuyor
Babam kokuyor, her adımım Her adımım hasret, hayal kırıklığı Ümitsizlik oluyor içime Rüyalarımda bir hayal bana Yol gösterircesine oğlum hadi... Babanın yüzünü kara çıkarma Bilirim olsaydı yanımda canım Küçük nasihatlarla başlardı Saçlarımı okşar severdi beni Omzuma yaslanıp, usulca ağlardı Alkol damarlarına nüfuz ederken Gözlerinde hep birkaç damla yaş, Hep isyan,hep hayal kırıklığı Yapılan haksızlıkların feryadı Kader derdi hep, geçici bu acılar Ama hiç geçmedi Canını alana dek Neydi bu yazın Babam, Neydi bu talihsizliğin Ömür boyu peşini bırakmayan senin Daha gençliğine doymadan Koparan şey benden Her hayalin rüyamda karşıma İnanamıyorum sen misin Canım, her şeyim Yanımda hissederken sıcaklığını Yılların özlemi hiç değiştirmemiş seni Bak Babam, yaşım yirmiyi çoktan aştı Sakallarım çıktı Göğsüm kabardı Senin için söylenenlerin ardından.... (1989'da kaybettiğim Sevgili Babama...) (Sakarya-07.12.1997 Pazar) Ersen Devrim Şimşek |
Hicran Gülleri
Ellerimde, hicran gülleri Ve yosun tutmuş, yalnızlığım Canlandırırken, buğulu camlar hayalini Ah, benim vefasızlığım Ellerimde, Hicran Gülleri Ve onun, içimi acıtan dikenleri Hüzünle aşındırıyor dalgalar, sahili Ve yüzüme vuran, yağmur taneleri Ah o, saçlarının ilmek ilmek olmuş hali Ey yalnızlığımın, en kuytu köşesi, Bir ses vermiyorsunuz artık, değil mi? İçimi acıtıyor sunuz hâla, Hicran Gülleri Nisan rüzgarlarının, eşsiz melodisi Vapurun kalabalık içinde, ağır ağır limanı terk edişi Beynimi kemiriyor, şimdi Motorunun, ürpertici sesi Bir ben ve kırılan umutlar, Ve hatıraların, insan beynine kazınışı Hiç bu kadar bedbaht olmamıştı Otobüs yolculukları, Ve hâla, yokluğunun içimi burkuşu Ah şu ayrılıkların, hazin buseleri Sizde mi soldunuz, yalnızlığımı perçinler gibi Hicran Gülleri Yarım kalmış sigara ve kahve kokusu, Ve yolların, uzayıp giden gamsızlığı, Ey gecenin simsiyah boşlukları, Sende mi kaybettin, mehtabın o eski ışıltısını Yollar ve uzayıp giden zifiri ******* Yalnızlık ve yarım kalmış sevgiler Ve balkonda yaprakları solmuş, Hicran Gülleri Ersen Devrim Şimşek |
Hülya
Gözlerinde, bir bakış olsam bu gece, Adını tasvir etsem bilmeyenlere, hece hece Bir mahkum olsam, gözbebeklerine prangalı Kazısam adını sahillere, denizler gibi dalgalı Bir buse olup dolaşsam, gamzeli yanaklarında, Ufka salınan akşamın, bitmeyen mısralarında, Süslerken hayalin, semada yakamoz *******i An vursun zamana, bütün perçinlerini Mutluluğun adı, raks ederken dudaklarında, Mehtabın parıltısını, koysam avuçlarına, Aynadan yansırken ahu yüzün, uzak diyarlara Gözlerinin mavisini çalsam, donuk tablolara Tutuşsun köz gibi duygular, avuçlarında Gecenin hiç sönmeyen, ışıklarında Var mı, yanında olmak gibi, bir hülya Uzasın sonsuza, seninle başlayan, bu rüya Ersen Devrim Şimşek |
İhanetine
Bir hayalet olup düşmeli peşine Gölgenden daha yakın damarlarına akmalı Kâbustan öte karabasan olmalı Kesmeli nefesini İhanetine karşılık Güneşini çalmalı Karartmalı dünyanı Sağır etmeli kulağını Deniz gözlerine mil çekmeli Kanser olup günden güne bitirmeli Kin nefret kusmalı İhanetine karşılık Çıkarmalı bedenden ruhunu Çare bulmadan almalı umudunu Kalbine kazıkla bir damla sevgiyi çakmalı Ve seni seven beni Kollarından çarmağa germeli Bilmem ki daha ne yapmalı İhanetine karşılık Neyse, olsun Hilal kaşlım olsun Mutluluklar senin Hüzünler benim olsun Güle güle; yolun açık olsun 08.06.1997 17:50 Ersen Devrim Şimşek |
İki Damla Yaş
Bırakıp gittin ya beni o gün Ümitle yeşeren aşkım yıkıldı Canımdan üstün gördüğüm Seni unutmak bile çözüm olmadı Ne başka biri var hayatımda Ayrılığın bir yara bakışlarında Ne gözlerimde bir göz Ne ellerimde bir el İki damla yaş kaldı avuçlarında Şimdi yüreğim yalnızlığa mahkum Sensiz hayatta kalmadı hakkım Güller gibi solar gider aşkım Senden bana ihanet kaldı 24.07.1995 12:30 Sarıkamış |
Kaç Kere
Sarı veriyor iliklerime kadar ansızın Saman alevi gibi, feryatsız yanıyorum ne çare Girdabında boğulurken çöpçatan bakışların Saf ve mahcup halini özledim, bilmem kaç kere Yarını düne ekledim, ayları saatlere Yolunu gözledim her gün, bilmem kaç kere Gitmek istedim sorgusuzca, kendimden de ötelere Koştum, yoruluncaya kadar, bilmem kaç kere Üstümü örten simsiyah bir bahardı, yalnızlık Karanlık sabahlara uyandım, bilmem kaç kere Daha ne kadar sürer, bu kendimi kandırmışlık Hüzünlerin ardına saklandım, bilmem kaç kere Yokluğunun ağır sessizliği, sızladı durdu hep içimde Her nefeste dinledim kalp atışımı, bilmem kaç kere Yaşıyorken mehtapları, yakamoz gelgitlerinde Ansızın uzanacak ellerini bekledim, bilmem kaç kere Ersen Devrim Şimşek |
Karşıyaka Bir Başka
Sabah olmalıydı Günlerden, bilmem hangi gün Saat kaç? Henüz erken Belli güneş kurtulmamış karanlıklardan Mevsimlerden ilkbahardı anlıyorum Cıvıl cıvıl kuş sesleri Çınlatıyordu ortalığı Dalgalar acı acı dövüyordu iskeleyi Seyrediyorum bir bankın üstünden Birkaç arşın boyunda palmiyelerin altından İnce ince süzüyorum enginleri Günün ilk ışıklarıyla aydınlanırken şehir Bilmem çok mu umutsuz, çok mu mutsuzum Yoksa şehir mi böyle üstüme gelir Kayboluyorum insan selinde Günün henüz ortası Karışmakta insan çığlıklarına Bir akordeon sesi Bir tezgahta, birkaç gülün yanında Sesi duyulmakta bir piyangocunun Yaklaşmıyorum yanına Belli bugün uğursuzum Ellerim tutsak olmuş cebime Gözlerim önüme eğik Hafif bir yel vururken saçlarıma Bir afet görünür seyirlik Dokunuyorum frenime ayaklarımın Gözlerini fark etmek için O tatlı bayanın Çiseliyor yağmur, ürpertircesine şaşkın Bir sürprizi olmalı bu baharın Engel oluyor bir beden yolumda yürümeye Atılıyorum koluna sokulup sessizce... Adımlarından belli yaşı yetmişinde Bakınıyor, hafif bir tebessüm ile... Takati yok, bastonu ağır ağır taşları dövmekte O temiz yüz bir asrın ipuçlarını vermekte Bir ağırlık çöküyor üzerime Yorgunluğu uzun bir günün Ufukta kaybolurken güneş Mavi sulara düşüyor, kızıl bir ateş Ay yeni yeni uyanırken uykusundan Kaçarcasına geçiyor insanlar… Kaptırıyorum bu sele kendimi Elveda aşığım Elveda gündüzlerim ve *******im Belki bir gün buluşuruz yine Seninle olmak bir başka Sevdiğim şehir KARŞIYAKA... Ersen Devrim Şimşek |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:07 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.