![]() |
İsmail Tekin
“Özlem, Hasret, Sıla…” Ne Dersen
gecenin nemi, gözlerimde yosun tutmuş deniz. hasretin çerçevesinde hayaline sarılmış aşık bir ben ne zaman bir fotoğrafına baksam anılarım demlenir. ağlamalar hiç bu kadar anlamlı gelmedi bana değer bir insan “sen” en değerlim hatta değerini tarif edemediğim sevgilim. kurumuş dudaklarımda ne zaman ismin titrese “KANIYORUM” özlem hasret sıla ne dersen ne uyuyasım geliyor ne rüya göresim “sensiz” “YANIYORUM” bilirim ki sevmek bu aşk bu bilirim ki kimsenin bilmediği mutluluk bu frenlemek zor gelir kimi zaman atlayıp uçmak yanına konmak vardı ya şimdi her zaman için birlikte olamadığımız zamanların telafisi için “Allah’ım görüver aşkının hatırına” ve senin için bitiremediğim dualara dualar ekliyorum sabırla bekliyorum zor olsa da sabır acıtsa da hasretin olsun duayla, sabırla, aşkla “ANIYORUM” |
….. Ve ……
Olur da dışardan acı ağlamaklı uluma duyarsan Yerinden kalk ve pencereye koş Perdeyi aç Bir gece Bir dolunay Bir senin için Uluyan ve gözleri tarih taşıyan bir kurt göreceksin Dolunay gölgesinde O kurdun sağ gözyaşından ben Solundan sen Akacaksın Çenesinde birleşip damlayacağız Tek hamlede Toprakta can bulup Koca bin yıllık çınar olacağız Ve bir gün Bir şairin biri O çınara ismimizi kazacak ….. ve …… |
……Ve Yedi Tanımsız Kişi
Bugün yedinci ayın yedisi, yedi misafir geldi, Yedik, içtik, şükür… Yedisi de birbirinden güzeldi. Yedi mısra, yedi şiir yazdım, nedense, El, ayak, göz, kulak, dil ve alın ve ense. Dönencemde yedi gezegen sallıyor, yedi kuyruk, Üstümüzde yedi komutan yazıyor, yedi buyruk. Kilit vurmuşlar kapımıza, hem de yedi tane, Yedi bekçi önünde, içimizde yedi hane. Yedirmişler düşümüzde ruhumuzu, yedi başlı canavara, Uyandık.. Yedi cellat çekmiş ipimizi, boyunda yedi yara. Yedi asır, yedi yıl, yedi gündür hala da ordayız, Sıkıştırmış, yedi adam bizi beynimizde, zordayız. “ Yedi kat semada aziz eyle ruhumuzu ” diye çok dua ettik, Tam yediyi yedi geçe, yedi tanımsız kişi, dünyayı terkettik. |
Adım Kazılı Şiir
İsraf etme, insan ol Sakinleş, sabır taşı Mantığını kullan, keşfet Acele etme, iyi düşün İsabetli ol, aklını çalıştır Lisanını kullan, sakın aldanma Takas etme, sadece sen ver Emin ol, öyle davran Kafanı kullan, inançlı ol İnsaflı ol, değer ver Nazını kullan, aşkı utandır, aşığı kandır |
Adını Unuttum
Yeni tohumlar, yeni fidanlar zamanı, Teni bir oda, eski bir aşkın dumanı, Bir gemi battı, yer mi? Kalbimin limanı; İçinde dalgın insan, adını unuttum. Sevmek güzel mi güzel, başka bir değişle, Al eline aşkı, nasıl işlersen işle, Çıldıracağım anlaşılan bu gidişle; Kalbimde kalmış yayan, adını unuttum. Merhaba yeni yıla, eski yıl hoşça kal, Şimdi başka bir hayal, eski aşklar masal, Bir meyve oldu yeni sevda, bir portakal; Vitamine doyuran, adını unuttum. Dün bir ara düşlerken, uyuyakalmışım, Kendimi bilmiyordum, nasıl da dalmışım, Kalkmışım sonra, saçı sakalı yolmuşum; Beni bu hale koyan, adını unuttum. Kul isteyince Yüce Mevlam verir elbet, Kalp kırılınca, düzeltir taze muhabbet, Dağılınca sevda, kalır sıska hayalet; Sessiz ve siyah duman, adını unuttum. Unutmak ruhta karışık bir düşüncedir, Hayallerin astarı düşler, ipincedir, Kimdi o ya, düşünüyorum kaç gecedir? Aklımı karıştıran, adını unuttum. |
Adsız Şairin Adı
Kendin yaşarsan acı olur, Yaşayanı görürsen acımak. Acı çekersen sancı olur, İnanç ister taşımak. Bir yerin bağdaş kurar, Bir yerin yüzüstü uzanır. Hayat büyük bir kumar, Kimi kaybeder kimi kazanır. Bazen istemek yetmez, Çalışmak da gerek. Ömür biter dert bitmez, Bilerek bilmeyerek. Yuva ister gönül çocuklaşır, Ağlayarak gelirsin dünyaya. Yaş geçtikçe istek çoklaşır, Benzersin bir kayaya. Tahmin et ne kadar ömür, Ne kadarına kadar geldin. Güneş ne kadar harcar kömür, Ne kadarında güzeldin. Hayal vardır gerçek gibi, Yaşamak zaten elinde. Ya işin kimdir galibi, Kaç ton yük var belinde. Can canı buldu mu coşar, Kim engeller mutluluğu. Çoğa varmaya herkes koşar, Çokta unutmak için yokluğu. Şair anlatır kendi dilince, Kim dinler kim kabule alır. Delidir derler belki ölünce, Kendi gider adı kalır. |
Adsız’ım
Adını gül koydum, Güller kıskandı. Adını dal koydum, Eller kıskandı. Adını göl koydum, Seller kıskandı. Adını çöl koydum, Diller kıskandı. Adını bal koydum, Arı kıskandı. Adını al koydum, Sarı kıskandı. Adını taş koydum, Dağlar kıskandı. Adını kuş koydum, Bağlar kıskandı. Adını saz koydum, Ozan kıskandı. Adını yaz koydum, Yazan kıskandı. Adını köy koydum, Şehir kıskandı. Adını çay koydum, Nehir kıskandı. Adını düş koydum, Rüya kıskandı, Adını aşk koydum, Dünya kıskandı. |
Ağlayan Ağlayana
Bebek aç kalınca ağlar. Kalp aşk alınca ağlar. Ölüm can alınca ağlar. Hayat ruh salınca ağlar. Ağlamayana helal olsun ağalar... |
Alışkanlığım
yüreğime işledim seni ince bir nakış gibi gözüme giydirdim seni sakin bir bakış gibi volkanlar patlıyor içimde hayata yakarış gibi üşüyorum ağustosta sanki kış gibi melekler aşkımıza göz kırpıyor sanki alkış gibi nefesim nefesine tiryaki alışmış gibi alışmış gibi |
Allahaısmarladık
Allahaısmarladık Eyvah ki bu rüyadan çabuk uyandık Bu son görüşmemiz Eyvallahlar aldı merhabaların yerini Giderken unutma Aşk küllerini Elimde beyaz tebeşir Mutluluğun resmi karatahtamda Siyah-beyaz film gibi En nostaljik duygular En çizgisiz kağıtlar Cebimde tertemiz Ve sensiz Titreyerek ruhumun atmosferinde Bir sen kaldın vücudumda Bir aşk Bir ayrılıktan bir avuç ter Artık yeter Islak mutluluğun Kuru tarafından yakaladık sandık Afalladık ayağımız takıldı Bir çırpıda çıra gibi yandık Eyvah ki bu rüyadan çabuk uyandık Unutma; unutmadan Unutmamam gereken Unutulmuş beni Çok laf gereksiz artık Haydi Allahaısmarladık |
Allahaşkına
Karanfil bakışlı aşkımın diğer yüzü elbet sen, Unutma sakın! Arada gönül sarayıma uğra, Bana uğra n’olursun Allahaşkına. Düşündürme duran aklımı kara kara, Üzme canı n’olursun Allahaşkına. Hiç olmasa da solmuşlarından bir gül yolla, Ya da bir mektup, hem de muhabbet kuşlarıyla, Günün her vaktinde, hatta geceye beş kala; Ara beni n’olursun Allahaşkına Duman duman hıçkırıklarla ve öksürüklerle tüt, Aşkı menekşeler ve güllerle gülerek yürüt, Sıcak yüreğime su serp, aşk ver, bakışla büyüt; Hep mutlu ol n’olursun Allahaşkına. Karalardan da karanlıkça uykusuz bir dünyadayım, Sensizliğin kızıllığında üşüyen bir hülyadayım, Aşk düşün içinde, ben de umutsuzca bir rüyadayım; Anla beni n’olursun Allahaşkına. Allahaşkına söyle, senden çok şey mi istedim, Ki sana karşı tertemiz duygucuklar besledim, Gönlümü aşkın narin laleleriyle süsledim; Konuş susma n’olursun Allahaşkına. |
Anlayamadığım
Üşüdü maviliklerim Köklerimden çürüdüm Benden sen çıkardım ben kaldım Bakakaldım Seni dilendim Kirlendim Bardaktan boşalırcasına melekler ağladı Temizlendim Günahım çıplaklığımdı aşka Toprağa bağırdım Cesedim gülümsedi Ağladım Senin içinde, dünyadan elendim Senin için de kederlendim Yaşamaya ertelendim Efendim |
Annem
Romatizmadır, baş koyduğum dizleri, Bir kadın: “Anne”, ela bela gözleri, Hala alnımda durur, dudak izleri; İlk terbiyem annem. Utangaç güller, serilir yıllarına, Bulsam, görsem, tekrar düşsem yollarına, Hani üşüsem, sarardın kollarına; Battaniyem annem. Saçlarında karlar donarmış, bak hele, Gözyaşları karışmış, denize, sele, Gidiyorum, ayrılık bu, “Güle güle”; Hiç gülemem annem. İlk sende tanıdım, kıldım ilk namazı, İlk tesbih, ilk peygamber, ilk Allah lafzı, Ben razıyım, Yaradan da olsun razı; İlk seccadem annem. Hastalansam da ağlasam, başucumda, Üşüsem, birden avucun avucumda, Aylardan mutluluk, şefkat orucumda; Sahur gecem annem. Hatırlar mısın, ne mamalar yapardın, Ne zaman korksam, gözlerimi kapardın, Ninni söyler, kirpiklerini kırpardın? Her bir tanem annem. Gurbetine hasret gölgelendi şimdi, Sılayı kökten bitirmek, ilk işimdi, Aç kapını bu sana son gelişimdi; Annem, annem, annem. |
Artık-larım
dudaklarını rahatsız etmeyecek dudaklarım olmayacak dudaklarım dudaklarında artık gözlerim gezmeyecek yanaklarında oynamayacak kirpiklerim yanaklarında artık “seni seviyorum” demeyeceğim fısıldamayacağım kulaklarında artık sinirini bozacak bir ben olmayacağım lokma lokma kalmayacağım kursaklarında artık ne haber alacaksın benden, ne bir çift söz bundan sonra bir ben olmayacak topraklarında artık çünkü biz aşkı ne yarınlara ne dünyaya ne rüyaya… yarınları attık rüyayı sattık dünyayı yaktık çünkü biz aşkı cennete bıraktık |
Asalet
Kurşuna dizildi, Taşlarca ezildi, Tabuta kazıldı; Acı, keder, hüzün. Kalbi büyük eser, Avucunda kevser, Mutluluk gülümser; Kahverengi gözün. Gün geçer, ün geçer, Düş geçer, aşk seçer, Teninde gül açar; Gecen ve gündüzün. Sinema tadında, Bir feyz var adında, Aşkım bu kadında; Asalettir özün. |
Aşıkların Aşığı
Kök salmış içime, çaresizliğin sarmaşığı, Olmuşum çünkü, ışıksız yıldızların aşığı. Kim çözecek şimdi, yüreğimdeki karmaşığı, Sende hallederim ancak, yalnızların aşığı. Kaderimdir bu, katlanmam gerek ölünceye dek, Zaman zaman ağlayıp hem zaman zaman gülerek, Ama içimde bir yerde solmayacak tek çiçek; Ebedi sen olacaksın gamsızların aşığı. Madem ki hastalık sevgilerdeki en son nokta, Madem ki bir elin yokta madem bir elin çokta, Madem ki sen yoksun artık karşımdaki sokakta; Ne yapalım, kaç bakalım, kurnazların aşığı. |
Aşk Nedir?
Aşk nedir? Şahanedir Bahanedir Tane tanedir Hane hanedir Aşk nedir? Pastanedir Dostanedir Postanedir Hastanedir Aşk nedir? Minedir Eminedir Kirinedir Birinedir Aşk nedir? Divanedir Mevlanedir Medinedir Annedir |
Aşk Olsun-1
Güneşin doğuşuyla yine yeni bir sabah işte, Kuşlar cıvıl cıvıl, çiçekler uyanmış. Nefesler tazecik yine de acayip neşede, Yürekler yüreklerin üstünde yanmış. Sen de o sıra öyle bitkinsin, suskunsun. Neden böylesin ve durgunsun? Neden istekli gülmüyorsun, Canının istemediği kadar çok Ve yaşamın sıkıldığınca? Kızıyorum şimdi bak, çilekeşim, Aşk olsun doğrusu aşk olsun sabah güneşim. Kızgın bir havaya yakın bir noktada, Renkler daha net… El sallıyorlar parklardan. Varıyorken tam da gönüller gerçek tada, Güllerimizi sulamışlar bile ta yukardan. Sen de bu ara eski bir banka oturmuşsun. Neden yalnızsın ve susmuşsun? Neden yürekli sevmiyorsun, Canının istemediği kadar çok Ve hayatın yıkıldığınca? Kızıyorum şimdi bak, aşk demişim, Aşk olsun duymadın aşk olsun sönmez ateşim. Akşam ufuktan görünecek birazdan, Yaşamak gediyor, işte tam da böyle. Memnunuzdur yine dallardaki kirazdan, Mutluluk boğulacak yeni sevinçlerle. Ama sen hala niye öyle garip durmuşsun? Neden ellerinle yüzünü kapatıyorsun? Neden, sürekli düşünüyorsun? Haydi canım gül sevindiğin kadar Ve üzüntüler kırıldığınca… Kızıyorum şimdi bak; bu son delirişim, Aşk olsun aşkım aşk olsun aşka son debelenişim… Ve aşk olsun ki bana, yalnız seni sevmişim… |
Aşk Olsun – 2
Oysa ki; Ben seni Türkçe sevmiştim, Sırf anlayasın diye. Anlamadın niye… Aşk olsun… |
Ateş Düştü İzlerime
Isıt sevgilerle yüreğimi, ışık tut gözlerime. İyi hissetmiyorum kendimi; ateş düştü izlerime. Yalancısın şeytan kadar, günahların aydında. Vefasızsın yılan kadar, ejderha var kaydında. Silik görüyorum ayı, yıldızları çalmışım. Ya gel dayı dayı, derken yolda kalmışım. Dinle rüzgarın yasını, dinle bak ne diyor. Kırmışsın kafatasını, aklın nereye gidiyor. Haydi aç yelkenleri, bir umut bekliyorum. Güldeysen yol dikenler, yoksa toprağa geliyorum. Yanımda dur ey güzel, sönüyor bak ışığım. Yeter! Geleceksen gel, buz, buz gibi aşığım. |
Azın Özü
Zaman hep aynı Bir gece bir gündüz Hiç şaşırmadı Değişen aşk Değişen mekan Değişen ben Oysa; kan, yine kırmızı gül, demode olmaz... Güneş hep aynı Bir doğar bir batar Hiç şaşırmadı Değişen kalp Değişen dünya Değişen sen Oysa; kar, yine de beyaz gök, demode olmaz... |
Baharı Getiren Gözlerindir
fidanlar, yağmurları izler topraktan, umutlu camlar, henüz çarpan ilk damlalarla mutlu dışarıda ıslak kediler yere dökülmüş çöpler suskun insan kalabalıkları kahve vaktinde, sabahın ilk ışıkları iki perdelik drama yanardöner perdemde; ama hasret, kalbimde ayak izlerindir kış bitti bitecek...odama, baharı getiren gözlerindir |
Benzersiz Aşk
hangi aşk benzer bu aşka kaç tanesinde saat durur kaç tanesinde ay tutulur ve utanmalar kaç tanesinde bu kadar gerçekçi ve gözyaşları kaç tanesinde böyle görmeden aşkla beslenir mutlulukla yıkanır hangi aşk benzer bu aşka kaç tanesinde şeftali özgürlüğü sıkılır dudaklara kaç tanesinde elmalar bu kadar kırmızıdır ve kalpler kaç tanesinde böyle atar titrer severgezer ve Tanrı kaç tanesinde böyle lütufkardır ve kaç tanesi sabırkardır, kardır |
Beş Aralık Gecesi
Kardeşimin doğum günü şükür Allah'a Ve cennete yeni bir gül daha Dedem çiçeği... Doğum da güzel ölüm de ama Aslında en çok koyan adama Ayrılık gerçeği... |
Bilmiyorum
Hiçbir insan yoktur ki hayali olmasın Hayatı yaşamak mı yaşamayı hayal etmek mi sorun Bunlar belki de hayali sorun Ya da Hal- lü- si- las- yon Yok olmuşluğunun varlığına yansıması; Kırık bir yansımadan arta kalan bir yansıma Kararan yüzünün yerdeki su birikintisine vurması Yani senin yansıdığın su birikintisinin Gözlerindeki boş bakan ifadesi Yok olmuşluğunun varlığına Yan- sı- ma- sı Sır duvarlarına astığım adsız geminin yelkeni kırıldı Güvertem kana bulandı Ve hiçbir dünya toprağı böyle kan görmedi Hiçbir kalıcı tarihi savaştan Hiçbir yenilgi altı milyar insanın yaşam atmosferine Dam- la- ma- dı Ayrılık sentezinin yapıştığı kadar zamana Kaç ******* iklim oldu mutluluk kıtasının kabuğuna Kaç zaman kaç an kaçamak yaşadı dudaklarımız Kaçırdık aklımızı ve hiçbir kaçak akıl uğramadı Ka- çış- la- ra En son güldüğümde kaçtı saat Ve ben giderken kaç saat kaçtı uykum Bil- mi- yo- rum |
Bir Akşamüstü Seni Yaşamak
çok az seni yaşamak için bir akşamüstü ona rağmen yaşamaya çalışıyorum birazını nasıl mı? - ilk önce saçlarından sarılmak gerekir aşka - gözlerinden süzülüp, parlamak merceğinden - gözyaşlarıyla soğuk yanaklarından sıyrılmak - en acı tarafından alevsizce yanarcasına donmak - dudaklarından hayal edemeyeceğin kadar ıslanmak - şart mutlaka tatlı öpücüklerde bu - bıkasıya öpüşmek tertemiz heyecanla - sızmak ta yüreğinin içine aşkı alabildiğine kadar - dibine daha dibine en dibine inmek içinin - ve tek aşka konsantre olmak evet -ve bu da bize yakışır elbet -daha sonra mı? şimdilik burada bıraktık sonrası bir başka akşamüstü artık |
Bir Anlık Gülüşlerinde
Derin derin denizler dalgalanıyor Bir yudum gözlerinde Kar gibi ellerin ellerimde Beyaz pamuklar kadar tertemiz Minik kıvılcımlar saçıyorlar Yüzündeki neşecikler En çok da yanakların güzel Kırmızıların en kırmızısı Tazecik gönlün de umarım ki Açıktır bir ömür boyu sevgiye Parçalanıyor aynalar baktığın an Temiz güzelliğinde Karanfiller daha bir güzel kokuyor Hür nefesinde Çiçekler daha bir renk açıyor Saçlarının ipekliğinde Aşk yine bir başka doğuyor Bir anlık gülüşlerinde |
Bir Göz Kırp Yüreğime
Ateşleri aşmış gözlerinin terini söndür kutupta, Aşkı sabırsız, derdi desensiz, çöl halimi unutup da, Güneşin sahte ışığındaki pür sessizliği yutup da; Beyaz bir göz kırp yüreğime yüreğinden; Bir tebessümlük düş kuruver fazlaca gereğinden. Kaynar sular dökülür gibi olsun, taşalım çok kerece, Sadeliği korunacak gülmelerin, en az kırk senece Hadi ondan da vazgeçtim, sevginden de; ama sen sadece, Ayaz bir göz kırp yüreğime gözlerinden, Bir gecelik şarkılar mırıldan aşkın sözlerinden. Adamakıllı bir yol tut, buzul dağların eteklerinden, Bir-iki kavanoz bal ol, çatı başındaki peteklerden, Saraylar yaptır yüreğine de, tat kondur kır çiçeklerden; Kiraz bir göz kırp yüreğime hislerinden; Bir günlük deniz deniz bak gözündeki sislerinden. |
Bir Kız Sevmeliyim
bir kız sevmeliyim; ama erkekçe… kaşı gözü sorun değil duyguyu derinde bulsun ölümsüz olsun aşkı ismiyle dolsun şarkı sularca durulsun da durulsun ceylanlarca koşsun yorulsun olsun, olsun da taştan olsun bir kız sevmeliyim; ama ürkekçe… korkutsa da beni bakışları yaz gibi bütün kışları darılmasın diye kuşlar arada bir olsun uçuşlar dolsun aşk dolsun boşalsın gönlünü iki avuç yaş alsın olsun, olsun da üç kuruştan olsun bir kız sevmeliyim; seçe seçe… gülsün durmadan susmadan aramıza sular sızmadan dursun birazcık kızmadan gözü sürme burnu hızmadan bu aşkı tarih yazmadan olsun, olsun da kumaştan olsun bir kız sevmeliyim; ama tam mertçe… o da beni sevmeli tabi dayanabilmeli buna kalbi ben olmalıyım tek sahibi göklerde yıldızlar gibi olsun leylalar gibi uzun yaylalar gibi olsun, olsun da yavaştan olsun bir kız sevmeliyim, artık zamanı… diğerleri gibi kalmamalı sadece anı ve öyle bir kız sevmeliyim ki her anı içimde bitirmeli ve delirtmeli ruhumdaki canı damarlarımdaki kanı işte böylesine bir kız sevmeliyim… |
Bir Ölünün Not Defterinden
... Yıllanmış yılların Yıldıramadığı yıldızların Bol olduğu bir sene… Gözlerimi açtım Nisanlardan bir güne… Az evvel okundu sabah ezanı Rüzgar yokluyor gözümden sızanı… Bir aralık atıverdim kendimi dışarı Sanırım epeyce yol attım Farkında bile değilim Yüzüm sapsarı Efkarımı rüzgara sattım… Bir dosta rastladım Andık eskileri… Seni söyledi bana Dedi; “görüştük geçende” Dedim; “dök içindekileri… Bir kağıt çıkardı cebinden Bir de kalem… Dedi; “adresi bende” Aklıma geldi eski çilem… Yazdı şu mahalle bu sokak İşte numara… Aldım kağıdı attım cebime Yaktım bir sigara… Sonra ayrıldık tekrar görüşmek üzere… Düşündüm son fırtı da çektikten sonra… Alem ne derse desin Kararım kesin… Yürüdüm kararırken hava Gündüz yakıcı Gece bedava… Gittim… Şu mahalle bu sokak İşte gösterilen numara… Çiçek bile almadım bak Kahretsin… Yaklaştım eski heyecan sinemde, İlk günkü gibi saf Ve deli o dönemde… Yüreğim bir kanarya çırpınışı Dizlerim titretir dağı-taşı Ve yağmurda başlamaz mı aniden Sırılsıklam oldum yine ben Baş parmağımla da olsa Son hamleyi yaptım Ve zile bastım… Kapı hafif hafif açılacak gibi Acaba nerelere kaçabilirim Yarabbi Ve bir yüz anılarda Ki eskimeyen Şaşkın bir ifadeyle karşımda Sen… - tanıdın mı? ! . - … (cevap yok) - ben o şair? ! . - … (ağız burkurak cevap yok) - sen o şiirlerimin kaynağı! ! ! - … (eh biraz anımsar gibi) - tamam buyur etti içeri git der gibi geri geri - ne içersin? ! . - Acı kahve en azından, en acısından… bir sigara yaktım… içerde tanınmadık sesler evin içinde bilmediğim sisler çoluk çocuk sesleri ben şaşkın… ve geldi kahve aramızda ayrı dünya sisleri ben de aşkın… oturdu karşıma ve; - eee - sen anlat - üç çocuk bir yuva (mutluluk bedava…) sadık bir eş kolunda… kısaca her şey yolunda muhteşem bir hayat maviliklerde yat - sevindim (buruk bir sevinç) , güzeldi sonra kocası geldi tanıştık… mutlu bir çift benimse yüreğim paslı bir kilit yemek, sohbet, çay… saat iki bucuk gökte dolunay… gitmem gerek baktım son kez masum bir yüz yok bir pürüz acımaklı bakışların altında ezilmiş biri “ben”… kınalı sevdalar salonunda üç çocuk kucağında kocası kolunda bir sevgi ocağında kısaca dedim ya her şey yolunda… bense boşver be yalnızım demektense… yaşarken ölen ağlarken gülen çileyi bilen seven serseri bir şair elimde iki satır şiir… kapıya kadar yolcu etti karı-koca ölüme davetiye gibi çocuklar güle güle sebepsiz bir gözyaşı gülemem şimdiden böyle nedendir bilemem… yak bir sigara daha çok var daha sabaha - eyvallah, allahaısmarladık - … bilinmeyen gecenin koynunda uyumaya çalışır gider kalır vücut gözler afyon… ve bir kamyon… ışık-mışık… gürültü-patırdı… vurdu, sanki vuran yemezmiş gibi havada yerde kaç metre serildim yere… artık cansızdım zamansızdım sızdım… yanık resim elimde ismi hala dilimde ağzımda yarım sigara vücudum yara kan revan heryerim daha soğumadan terim vuranlar kaçtı çoktan öldük iyi mi hiç yoktan… |
Bir Senede Seni Yaşamak
Dizini çekmiş göğsüne, tek başına, Oturmuş düşünüyor, ocak perisi. Dışarı çıkar çıkmaz kar dolmuş başına, Gülüşüyle ısıtıyor, şubat neşesi. Damdan dama konar, aldırmaz yaşına, Çapkınlık diz boyu, mart kedisi. Aman dikkat! Düşmeyesin sakına yağmur bakışına, Bir gün… İki.. Üçü.. Beşi.. Aşık eder nisan yedisi. Parlament mavisi düşler düşer de üzülmez, Bir başka olur, dolunaylı mayıs gecesi. Çözmesi zordur onu bir türlü, akıl da erdirilmez, Bulsan bilinmez, yazsan çözülmez haziran bilmecesi. Nice aşıklar yakmıştır o, ölen dirilmez, Cehennemden parça almış, temmuz güneşi. Aylardan bir ay var ki, aşk doludur görülmez, Söndürsen sönmez, yaksan ağustos ateşi. Kopmuş yaprak gibi kurur evvel, fakat sonra kırılmaz, Yağmuru başka, rüzgarı başka güzel, eylül delisi. Yıldızlar pervanedir, ay enerji… Saçlar bozulmaz, Adamı ölüp ölüp diriltir, sanki ekim çilesi. Deli deli eserdi, eser eser konu olur, Aşkları çalar, sonra parçalar kasım rüzgarı. Kumsallara uzanır, her daim ondan bahsederim, çünkü hoştur, Demli çay kıvamında, deli aşık olurum aralık akşamı. |
Bir Şair Daha
Dünya alem ibret alıp seyreylesin, Kefensiz bir vücudu toprak neylesin, Sağlık olsun, bir şair de gidiverdi, Allah rahmet eylesin. Uyku nedir bilmez ihtiyar gözleri, *******in düşü; ayak, taş izleri, Şiirlerde kaldı, dolu boş sözleri, Allah rahmet eylesin. Sokaklar tanırdı onu tek tabanca, Kalp avucunda, on binlerce kanlı kanca, Öldürdü çile, ayaküstü kalınca, Allah rahmet eylesin. Hayaldi sevda, uçurumlara düştü, Kan yağmurlu, mezar vakti, saat üçtü, Dönmemecesine evreninden göçtü, Allah rahmet eylesin. |
Bir Yerlerde
Bir cam kavanoz, içinde bir sürü şeker, Başında bir çocuk, şeker mi şeker, Bir elinde kırmızı bir balon, Bir elinde çubuk kraker. Bir teneke, içinde yanan iki odun, Başında bir ihtiyar, üzgün ve yorgun, Ne elde var bir şey ne avuçta; Kış günü bir köşede, öylece suskun. Bir park duvarı, önünde koptu kıyamet, Başında iki genç, budur vaziyet, Ay ışığında güneş pırıltısı; Bugün verildi, büyük ziyafet. Bir tel kafes, içinde iki mavi kuş, Başında bir kadın, uyuyormuş, Kar yağmış saçlarına, ocağına; Eritti bir kristal dokunuş. |
Boyacının Kızı
Denizler mavi, Çimenler yeşil, Limon sarı, Elma kırmızı. Ya sen boyacının kızı? |
Buz Gibi Aşığım
buz gibi aşığım; lakin nefesinin ışınında buz gibi aşığım; lakin sesinin sarışınında yanardağ gibi yanar bakışların dokunuversen eriyeceğim gözbebeğinin birinde çarpıcı kış akşamlarında aşkın daha sempatik daha çekici daha ateşli ki daha mert… daha titrekçe daha donukça daha soğukça ki daha sert… çünkü dedim ya farklı bir lisanda buz gibi aşığım; lakin nefesinin ışınında buz gibi aşığım; lakin sesinin sarışınında |
Can
Allah’ın lütfettiği biricik cana, Doyulur mu yoksa kıyılır mı bilmem. Seni seviyorum, desem mi acaba, Ayılır mı yoksa bayılır mı bilmem. İnci yaşlarını yağmurlar kıskansın, Yıldızlar avucunda bir dem yıkansın, Damarlarımda can veren deli kansın; Dolaşır mı yoksa dolaşmaz mı bilmem. Yalnız sen, yalnız sen, kıyamete dek sen, Yalanlarımda yalnız, asıl gerçek sen, Yalnız yürekten sevdiğim yar, bir tek sen; Sevilir mi yoksa sevilmez mi bilmem. Noktasız cümlemde bambaşka hecesin, Gördüğüm kördüğüm en zor bilmecesin, Uykusuz dünyamda tek kalan gecesin; Kararır mı yoksa kararmaz mı bilmem. Saçlarda meltem rüzgârları utansın, Gülüşte hayata neşeler katansın, Bir masal ormanında yüzyıl yatansın; Uyanır mı yoksa uyanmaz mı bilmem. İçte yaşayan yaşanılası cansın, Kırk yıl hatırlı kahve konan fincansın, Yanar-döner, deli-dolu heyecansın; Duyulur mu yoksa duyulmaz mı bilmem. Ne Karac’oğlanım ben ne mecnunum, Sende mutluyum senle, sana mecburum, Acaba, ne olacak benim bu sonum; Bilinir mi yoksa bilinmez mi bilmem. |
Cenaze Namazım
Gün görmemiş sancılar *******i bekliyor, Yolu açın, açılın artık çıldırıyorum. Küçük dağlarım daha taptaze emekliyor, Kendimi yok olmaya doğru yıldırıyorum. Bir umuttur yanar her sabah, yeni bir umut, Gözümün önünde her sabah acımsar bulut, Olanca nefesinle sen o bulutu kurut; Yoksa bedenimi şu çöle fıldırıyorum. Acı acı ağlamak, çözüm değilmiş meğer, Gülebilmek, yüreğe yakışan büyük değer, Her zaman ağlıyorsam hiç gülmüyorsam eğer; Cenaze namazımı kendim kıldırıyoruım. s |
Cennet Kokulu Annem
Düşlerimin merkezine, saltanat kurmuş kadın, İşaret parmağımla, buğulu camlarda adın. Uzaklarda olmanın, yakın ayrılık dokusu, Tarhana çorbasının, burnumda taze kokusu. Durup durup özlediğim; ama gizli gizli, Gözlerimin güldüğündeki tebessüm hali. İçimde gizlediğim, canından kanından, Dünyaya, dokuz ay gibi kısa bir andan, İlk ayrılık telaşıyla, hediye eden rahminden, Bir an bile tereddüt etmeden veren, servetinden. Bir parçamı bile vermeyen, kırmızı halılar serseler de, Gözünü kırpmadan canını tüketen, çarmağa gerseler de. İnişli çıkışlı hayatımda, harcadığım terler senin, Toz duman dünya haritasındaki, yemyeşil yerler senin. Sen hazinem, sen tarihimin en asil kadını, Melekler kıskansın seni, vicdanlı kanadını. Hiçbir merhamet yoktur ki, senden başka hiçbir canlıda, Üst üste dünyalar kenar olur, yürüdüğü halıda. Cennete rızan olmasa nasıl giderim, gidemem, Ver ayaklarını öpeyim, cennet kokulu annem. |
Cinayet Ve kadın
Hayatımda en doğru bir kadın sevdim O da öldü Onu ben öldürdüm Ellerimle bıçaksız Gözlerimle bakışsız Gülüşümle yapayalnız Her şeyimle Onu ben öldürdüm Yalnızlığımda kul oldum Ağlamalarımı sapladım kağıtlara Gönüller yaktım Geçmişe baktım Sesimi uzattım ağıtlara Gençliğimden kovuldum Yaşlılığım yeşerirken Ağarırken yaşlarım Dökülürken yaşlarım Göçerken içimde sakladığım Kanatsız kuşlarım Gençliğimden kovuldum Hayatımda en doğru bir yalan söyledim Mutluyum dedim |
Cinayetin Ardından
kadınım, içime bilmece bıraktı. Damarları gözleri kadar kuraktı. Minik parmakları, büyük yumruğa dönüştü, Yumruğunu ezdim, parçaları yere düştü. Kılım bile titremedi, dünyamda ölürken. Kahkalarla yıkandım ben, o gömülürken. Kan lekesi toprağa sıçradı nihayet, Bu ne ilk cinayetim ne de son cinayet. Kimsin, ne, nerdensin, kaçıncı aşk kaçıncısın, Benim için tatlıydın, sen kendine acısın. Senin bedelin bedenindir, onu taşımalısın, Acımasızlığın kapında, karşılamalısın. Hiçbirşey basit olmadı, cesedin kadar, Tabutlar geniştir sana, temiz toprak dar. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:58 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.