![]() |
M.Kemal Atatürk'e ŞiirLer
AĞLAYALIM ATATÜRK'E
Ağlayalım Atatürk'e Bütün dünya kan ağladı Süleyman olmuştu mülke Geldi ecel, can ağladı Doğu batı cenup şimal Aman tanrı bu nasıl hal Atatürk'e erdi zeval Memur mebusan ağladı Atatürk'ün eserleri Söyleyecek bundan geri Bütün dünyanın her yeri Ah çekti, vatan ağladı Fabrikalar icat etti Atalığın ispat etti Varlığın Türke terketti Döndü çarh devran ağladı Bu ne kuvvet, bu ne kudret Var idi bunda bir hikmet Bütün Türkler İnön'İsmet Gözlerimiz kan ağladı Tren hattı tayyareler Tükler giydi hep kareler Semerkantla Buharalar İşitti her yan ağladı Siz sağ olun Türk gençleri Çalışanlar kalmaz geri Mareşalin askerleri Ordular tümen ağladı Zannetme ağlayan gülmez Aslan yatağı boş kalmaz Yalnız gidenler gelmez Her gelen insan ağladı Uzatma Veysel bu sözü Dayanmaz herkesin özü Koruyalım yurdumuzu Dost değil, düşman ağladı Aşık Veysel |
ONUNDUR
Ne yaptığını ne yapacağını bilendi Atatürk Halktan daha ulu soy yoktu gözünde Kesinkes ulusal egemenlik Halk yönetimi onundur Kaldırır ululuk aldatmacasını tüm Ne denli köhnelik yobazlık yozluk varsa Laiklik içinde gerçek din duyarlığı Türk kadınını yücelten istem onundur Tarihimizi temele kökene boyutlayan Türk'ün düşüncesini sanatıyla bir tutan Türkçemizi anlatımda ışıklara büründüren Kafamız yüreğimiz soluğumuz onundu Hiç bir akıma benzemez ondaki görüşler Kendi çerçeveledi kendi yorumladı En yeni bilimdir tekniktir Atatürkçülük Bu çağın çok ötesinde bir çağ onundur Oğuz Kazım Atok |
10 KASIM TÜRKÜSÜ
Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler Bozkır ovalarına, Erciyes'e, Ağrı'ya Ulusun egemen olduğunu Özgür olduğunu Haykıracağım haykıracağım işte Senin sustuğunca! Yolunda yürüyeceğim Atatürk; Ana baba oğul kız Dere tepe bucak köy Yeryüzü yaşamalarımla değil Oralarda, senin gittiğince! Atatürk, taşıyacağım Çanakkale'de, Sakarya'da, Çankaya'da, al al Senin taşıdığını; Yurdun gök ülküsü Dalgalanırken Senin bayrağını yücelteceğim. Senin çıktığınca. Fazıl Hüsnü Dağlarca |
MUSTAFA KEMAL’İN KARTALI
Masaldı dağlar, taşlar gerçekten masaldı ha Geçiyordu Mustafa Kemal Çamlıbel'den. Yabanın kurdu kuşu seyrine inmiştiler Kara pençelerle, ak gagalarla. Susmuştu yeryüzü efsaneler içinde Masaldı dağlar, taşlar gerçekten masaldı ha. Ona iyce yaklaşan kocaman bir kartaldı ha Bakır kızıllığındaydı tüyleri, kor alevindeydi gözleri Kondu ilk kayaya, düşen bir rüzgar parçası gibi Sevgiyle bakıştılar Tanış çıktılar sanki kainatlar üstünde Ona iyce yaklaşan kocaman bir kartaldı ha. Kartal uçup gidince ortalık boşaldı ha Kayboldu mucizesi havaların. Neydi, nasıl bir parıltıydı, bilemedi kimseler Kimin aşkıydı, inmişti semalardan toprağa, paşam? Kalmadı sonsuzluk, haşmet, gurur Kartal uçup gidince ortalık boşaldı ha. Aman aman bu kartal vallahi bir faldı ha Vatan göklerinden vatana söyler: Kocaman zafer bayraklarının geleceğini Kocaman günlerin ucunda. Anladı Mustafa Kemal, kimseye söylemedi Aman aman bu kartal vallahi bir faldı ha. Mustafa Kemal'i de Mustafa Kemal'di ha Unutmadı kartalı hiç. Gün doğarken kızaran yamaçlarda aradı Bekledi kanat seslerini fırtınalardan. Kartal değilse de kartal vefalıydı Mustafa Kemal'i de Mustafa Kemal'di ha. Artık bütün mevsim yapraksız bir daldı ha Yoktu Mustafa Kemal'in umduğu Gelmiyordu kartalı geriye şahikalardan Üç yıldır gelmiyordu. Konmuyordu büyük habercisi zaferin Artık bütün mevsim yapraksız bir daldı ha. Kanatları amma da al aldı ha Hangi şehitler seslenmiş belli değil. Bir 30 Ağustos günü göründü Mustafa Kemal'in kartalı Koca kanatlarını çırptı boşluğa Sallandı gök Kanatları amma da al aldı ha. Fazıl Hüsnü Dağlarca |
MUSTAFA KEMALLER
TÜKENMEZ Tükenir elbet Gökte yıldızlar denizde kum tükenir Bu vatan bu topraklar cömert Kutsal bir ateşim ki ben sönmez İnanın Mustafa Kemaller tükenmez Ben de etten kemiktendim elbet Ben de bir gün göçecektim elbet İki Mustafa Kemal var iyi bilin Ben işte o ikincisi sonsuzlukta Ruh gibi bir şey görünmez İnanın Mustafa Kemaller tükenmez Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda Bilimin yapıcılığın aydınlığında Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben Evrensel yepyeni buluşlarda Geriliği kovmuşum ben dönmez İnanın Mustafa Kemaller tükenmez Başın mı dertte beni hatırla Duy beni en sıkıldığın an Baştan sona her şeyiyle bu vatan Sakın ağlamasın kasımlarda Fatihler, Kanuniler ölmez İnanın Mustafa Kemaller tükenmez halim yağcıoğlu |
ATATÜRK’TEN SON MEKTUP
Siz beni hâlâ anlayamadınız Ve anlamayacaksınız çağlarca da... Hep tutturmuş "Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u" diyorsunuz Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz. Mustafa Kemal'i anlamak bu değil Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Bırakın o altın yaprağı artık Bırakın rahat etsin anılarda şehitler. Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin. Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin? Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil Mustafa Kemal'in ülküsü, sadece söz değil. Bana, muştular getirin bir daha Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan. Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı? Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı? Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Hâlâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda Hâlâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz. Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın! Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların. Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil. Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar. Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar. Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü Görüyorum ki, hâlâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken. Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen? Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil. Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla. Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter! Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil... Halim Yağcıoğlu |
ATATÜRK’LE
Okullara gidiyor çocuklar Önlükler içinde Çantaları ellerinde O'nunla birlikte Sarı sarı mor mor Dağlarda çiçekler açıyor Nisanın ilk günlerinde O'nunla birlikte Nine Hatun Telgrafçı Hamdi Kara Yılan Halide Onbaşı Doğarlar yine O'nunla birlikte Yazıyoruz adını gün gün Elle beyinle yürekle Yurt yüzeyine O'nunla birlikte Sabutay Hikmet |
ATATÜRK’Ü DE ÖYLE
Köyümü nasıl seviyorsam Özellikle gurbette O'nu da öyle Halkımı nasıl seviyorsam Türkülerde hele O'nu da öyle Yaşamı nasıl seviyorsam Ölümü bile bile O'nu da öyle Sabutay Hikmet |
ATATÜRK
Atatürküm eğilmiş vatan haritasına Görmedim tunç yüzünü böylesine ******* Atatürk neylesin memleketin yarasına Uçup gitmiş elinden, eski makbul çareler Nerede İstiklal harbinin o mutlu günleri Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi Hiç sanmam, öyle ağarsın bi daha tan yeri Atatürküm ben ölecek adam değildim der Git hemşerim, git kardeşim toprağına yüz sür O'dur karşı kıyıdan cümlemizi düşünür Resimlerinde bile melül mahzun görünür Atatürküm kabrinde rahat uyumak ister Cahit Sıtkı Tarancı |
SÖYLEVLERİ OKURKEN
Ya bir gece yarısı, ya bir sabah çok erken Gözlerim yorulurken, parmaklarım donarken Bir cümle, gözlerimin-ellerimin altında Bir kavram şahlanıyor bir söyleyiş atında Geziyor damarımı bir kutsal ısı gibi Gazi'ce kımıldanıp Ata'ca doğrularak Birden dalgalanıyor baş ucumda al bayrak Haydi yiğit duygular korkunç karanlıkla cenk... Babil duvarındaki ateşten harflere denk Dolaşıp ülke ülke dolaşıp durak durak Her geride durana-uyuyana çarparak Şu bu kurdun ağzından kapıp aslan hakkımı Yakasından tutarak bir bir bütün halkımı Mustafa Kemal'im eliyle silkiyorum... Sanki her söyleneni ben duyup ben diyorum... Mondros'tan Lozan'a aklım çıkıyor yola Ankara'dan İzmir'e duygularım dört nala Tutuşuyor ne varsa gece gibi, kış gibi Çağlıyor balkonumdan yağmurlar alkış gibi... Behçet Kemal Çağlar |
NÖBETÇİ MİLLET
Yaradan hey Yaradan! Dört yıl değil bin yıl geçse aradan Sensin ateş diye kanımızdaki Sesin ışık diye önümüzdeki! Ey yanımızdaki Beş on mermere, bir avuç toprağa sığan Sınırsız mavi umman hey! Yeni kıyılar bulur, yeni yarlar kazardın Sen her köpürüp taşmanda; Her konuşmanda Milletin alın yazısını yeniden yazardın. Bakışların inanmayanı ezerdi Sağ kolun bir tırpana benzerdi: Başlardı yurt tarlasında düşüncenin hasadı. Cümlelerin ya örsten kalkardı Ya çıkardı kından. Başak saçların sarkardı harman alnından: Halk, biçilmiş ekin gibi, düşerdi dizlerine. Milyonlar katılırdı sözlerine Mıknatısa koşan zerreler gibi. Köhne kanaatler, köhne küreler gibi Sözünde çarpışıp düşerdi. Tam sustuğun gün kıyamet oldu Tam konuştuğun anlarsa mahşerdi: Rab, gökte "dinleyin" derdi meleklerine; Yıldızlar girerdi yeni mahreklerine; Nehirler kavuşurdu yeni denizlerine: Halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine. Şimdi nöbetçi olmak için Anıtkabrine Tamamlayabilmek için tavafını Sarmış yalın kılıçlar gibi etrafını Tutuyor nöbet. Bu millet: Bu, vaktiyle ayaklarını ummanlar yalayan Bu, üç kıtayı atının nallarıyla damgalayan Bu, Timur'u, Atilla'yı, Oğuz'u Bu, Yıldırım'ı, Fatih'i, Yavuz'u Bu, seni yetiştiren ulu millet. Vakar ve haysiyetle dimdik Uyanık, tetik Anıtkabrinde tutuyor nöbet. Dünya dönüp dolaşıp Boğazlaşıp dalaşıp Ergeç ve ancak Milli misaklarda karar kılacak. Ey en büyük usta! Düşünen olmadı bu hususta Senden evvel ve senden ileri. İlk müjdeyi, ilk haberi Senden almıştı cihan Ta o zamandan Anlayamadığına yansın. Sen, dünyanın dönüp dolaşıp geleceği Uğrunda milyonların seve seve öleceği En büyük maksat için Dünyaya ilk karşı koyansın. Nasıl içimizdeysen bütün varınla İşte öylece dünya davalarındasın! O ışık saçların, o alev sözlerinle O gök gözlerinle sen. Ey ıssız ******* içinden Bize eşsiz sabahı getiren! Ey asırlardır dul bayrağın eşi Ey geceyarılarımızın güneşi Ey ışık saçlar Ey yele kaşlar Ey çekilmiş hançer bakışlar Ey fikri döven şakaklar Ey kalem parmaklar Ey ay-yıldızlı el Ey en güzel Ey en büyük Ey Atatürk! Getir dudaklarını bir bir alnımıza koy Dağlansın ateşinle bu soy. Oy Atatürk oy... İrkilmez Ata çocuğu irkilmez: Zaptedilmez, Atam, zaptedilmez Biz varken senin hisarının burçları: Bakışlarımız kılıç uçları Bekliyoruz devrimini biz. Çökmeyeceğiz diz İsterse hayat zehrolsun İsterse refah kahrolsun İsterse kurşun düşsün yanımıza belimize İsterse geçinmek için bir dilim Kuru ekmek geçmesin elimize. Halel gelmez bizim ateşimize; Dünya düşse peşimize Yer sarsılsa yerinden Ne senden geçeriz, ne senin eserinden. Behçet Kemal Çağlar |
ONSUZ
Ah işte duyuyorum mesut günler içinden Sana "Sevimli yüzün asla solmasın" diyen Bütün adınla dolu sevinç şarkıları... - Sen öldüğün için mi şimdi bayraklar yarı! Ah işte görüyorum seni gördüğüm günü Altından, alkışlarla geçiyorsun bir tak'ın O gün bana gelmiştin babamdan daha yakın. Meğer duyacakmışım bir sabah öldüğünü... Meğer görecekmişim bir sabah gidişini İstanbul'un önünden son defa geçişini... Bizler seninle nasıl, ah nasıl beraberdik Bizler ki az sıkılsak "O başımızda" derdik Nasıl yok bileceğiz, O güzel güneş yüzü Ana, baba değil bu, bizler Ata öksüzü... Tatmadık, bilmiyoruz bu bambaşka yarayı Öğret bize yarabbi, ah O'nsuz yaşamayı... Ziya Osman Saba |
HAVZA YOLLARINDA MUSTAFA KEMAL
Mahmur dağının başında bir duman bir duman Mustafa Kemal'in başında daha bir duman Dağ düşünür gündüz gece başından duman gitmez Mustafa Kemal düşünür gündüz gece başından duman gitmez Dağların başından duman eksik olmaz Soy yiğidin başından duman eksik olmaz Mahmur dağının dumanlarına baktı da dedi Mustafa Kemal, Köroğlu olmak ne güzel şu dağlarda Tutmak gece gündüz denizlerin yolunu, yol vermemek Üşümek, ateş yakmak, yola düşmek ne güzel Bölmek orta yerlerinden gemilerin getirdiği güneşi Bir sana bir bana sermek ne güzel Çakal dağının eteğine vardı ki Mustafa Kemal Vakit alaca karanlık, dağın eteğinde bir kahve Kahvede düze inmiş eşkıya, Karadeniz uşakları Kaynıyor Erzurum işi semaver, çay demleniyor Uyanmış su gözleri adamların susuz gözleri sıcak Mustafa Kemal baktı, tanıdı hepsi halk Oturdular, hep beraber çayı içtiler Ordan burdan, dereden tepeden konuştular Sabah güneşi gelip bağdaş kurdu bir yana Yarı karanlıktı yüzleri birden aydınlandılar Acı çekmiş, susamış, dağ çizgileri sert Mustafa Kemal'in gözlerinde tek tek ışıdılar Çıktı kavak yaylasına oh, dedi Mustafa Kemal Ölmez be, insan bu vatanı sevince Halk kokusudur güller çimenlerden gelir Ovaları sürenler aşağıda, ormanlarda bıçkı sesleri Dağılmış Mahmur dağının dumanları Çekip cümle türküleri bir dere ışıltısıyla akar Havzaya vardım ki, kulağımızı koyalım bir Bağımsız yaşamak diyelim bir, dinle ne ses verir Havza pazarına inmiş allı morlu köylüler Çıkarlar ormanlardan gizli gizli, çağıralım bir Gelirler toplanırlar ateşimize onlar için yaktık Özgür yüreklerinin soluğunu üflesinler bir Sevelim dedi, Mustafa Kemal, sevelim bir Selam verelim bir, selam alalım bir Halk olmak ne güzel şeydir arkadaşlar Şu sabah çayını içelim bir kardeşçe sıcak Yüzümüzü yunalım şu derede bir Sonra kursunlar darağacını kavgamıza Asarlarsa assınlar bizi düşlerimizden! Ceyhun Atuf Kansu |
ATA’MA AĞIT
I Sırma sarısı yay saçlarına Gözüne rengini koy denizlerin Düşün dudakların en incesini Yüzüne tuncunu ver benizlerin Onda yürüyüşün en yiğitçesi Onda bükülmezi vardır dizlerin Gezerdi ülkede bir hızır gibi Em olup derdine çaresizlerin II Durgun bir denizi andırır dışı İçi hiç sönmeyen bir yanardağı Sesinde ıslığı eser kuvvetin Sözünde şahlanır hakkın bayrağı Gökle güneş gibi buluştu onda Sezinin sağlamı duyunun sağı Yıkarak kökünden Osmanlılığı O gömdü tarihe bir ortaçağı III Ürperir ovalar avazesine Dağlar dümdüz olur işaretiyle Devrilir hıncına çarpan ordular Kaleler dayanmaz yelpazesine Fikrin güzelliğin aşkın her şeyin Bağlıydı daima en tazesine Yaşadı başı dik, dünyaya karşı Getirdi dünyayı cenazesine IV Onsuz kaldığını bilse tabiat Bağlar üzüm vermez bahçeler kurur Okşar saçlarını ezelin eli Yüzüne ebedin ışığı vurur Övünür insanlık eserleriyle Yurt onun sevgisi üstünde durur Adıdır kurduğu devlete temel Ünü kurtardığı millete gurur V Fani varlığını kaybetti ama Damgası yurdumun burçlarındadır Engin ufuklara uzanmış kolu Hızı şimşeklerin uçlarındadır Kadının erkeğin hafızasında Gencin ihtiyarın düşlerindedir Yayla yellerinde eser gölgesi Sesi bahçemizin kuşlarındadır VI Ben mi yazacaktım göçüm gününü Dökerek ardından böyle gözyaşı Ben ki ona büyük gezilerinde Oldum bir küçük yol arkadaşı En son durağına varmadan ömrün Kapadı yolunu bir mezar taşı Büyük kurucusu Cumhuriyetin Hürriyet aşıkı milletin başı Kemalettin Kamu |
KURTULUŞ ÖNCÜLERİ İÇİN
Yan yana iki çocuk görsem İşte Atatürk diyorum Özgürlüğün toprağı uyanıyor İçin için seviniyorum Koşuşan iki öğrenci görsem İçimin güneşi ısınıyor Yürüyen bir bakış gibi Mustafa Kemal geliyor Kol kola iki işçi görsem Emeğim çoğalıyor birden Bir ışık düşüyor ortalığa İşte Atatürk diyorum İşte Atatürk diyorum İlk kurtuluş öncüleri Bir gül çağrısında hepsi Bize uzanmış elleri Mehmet Kıyat |
NEDİR SEVİ
Öküzsüz toprağı sürüp Aç yorgun dönünce Ekmektir sevi Serptiğin tohum senin Seninse biçeceğin başaklar Topraktır sevi Acıların bölünür Bölünürse ikiye yürek Kadındır sevi Kelepçe olursa biliklerinde çaresizlik Ulaşmak için özgürlüğe Silahtır sevi Dalgalansın diye gönderde Koşmak cepheden cepheye korkusuz Bayraktır sevi Aydınlığa dönüşür karanlık Mavi gözlerine bakınca Ata'dır sevi Mahmut Turgut |
ATATÜRK’ÜN SESİ
Atatürk'ün sesi Bazen Erzurum Kongresi Bazen Sivas Bazen Anadolu'da sert bir rüzgar Atatürk'ün sesi Bazen Ankara'da ilk Millet Meclisi Bazen Orta Anadolu'da kartal Bazen Akdeniz'de tatlı bir rüzgar Atatürk'ün sesi Gökyüzünde ak bir bulut Bazen önünde İzmir'e ordular akar Bazen Akdeniz'de bir kartal Atatürk'ün sesi Bazen devrimlerin alfabesi Bazen Cumhuriyetin gür sesi Bazen Menemen'de deli bir rüzgar Bilgay Esemenli |
ATATÜRK’E AĞIT
Edirne'den Ardahan'a kadar Bir toprak uzanır Boz kanatlı üveyikler üstünde uçar Ardahan'dan Edirne'ye Edirne'den Ardahan'a kadar Kopdağı'nda akar bir çeşme var Serçe parmak kalınlığında suyu Haram etmiş gece gündüz uykuyu Akar da akar Samsun'un evleri denize bakar Sokakları yosun içinde Çaparlar, takalar, manavlar Bilyalar gibi suyun yüzünde Bir iner bir kalkar İstanbul'da bir yâr sevdim İnsanı günaha sokar Savaştepe köprüsünden geçen tirenler Sel olur İzmir'e akar İzmir'in denizi kız, kızı deniz Sokakları hem kız hem deniz kokar Güneyde mis kokulu bir ağaç Yuvarlak yaprakları ince Yaz gelip de güneş vurunca Dallarından bal akar Bu toprak bizim yurdumuzdur Deli gönül yücesine çıkar Bir üveyik olur uçar gider Ardahan'da Edirne'ye Edirne'den Ardahan'a kadar Cahit Kulebi |
SANA BORÇLUYUZ
TA DERİNDEN Sana borçluyuz ta derinden Çünkü yurdumuzu sen kurtardın Hasta, yorgun düşmüştük Yaralarımızı iyice sardın Yiğittin, inanç doluydun, yapıcıydın Sanatkardın, denizler kadar engin Kimsenin görmediğini görürdü Sevgiyle bakan gözlerin Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet Yüzyıllar boyu geri kalmış Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz Her yanından yaralar almış Dedin ki: Bir güzel savaşmalı Kurmak için yeniden Bilgiyle, inançla, coşkunlukla "Öğün, çalış, güven" Sana borçluyuz ta derinden Işığısın bu yurdun Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun Hürriyeti sen yaydın içimize Halkçıyız dedin halk içinden İnançta hür yetiştirdin bizi Borçluyuz sana ta derinden Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti Bu milleti temiz ellerin Sana borçluyuz ta derinden En büyüğü Mustafa Kemallerin Cahit Külebi |
MUSTAFA KEMAL’CE
ve bir Erzurum sabahında uzun bir savaşı düşündüm Mustafa Kemal'ce büyüdü ellerim ve gözlerim Sakarya'nın doğu yakasında dağda bir geyik gibi o zaman çizdi Seddülbahir'i alaca şekillerde Mustafa Kemal savaş haritasına sonra barut kurşun ve kan bir nice güneşi çağırdım Mustafa Kemal'in otağına Abdülkadir Bulut |
ATATÜRK ACISI
Ben Her on kasım sabahı Bir çıra gibi Yanar tutuşurum Gözbebeklerimde Taşıl ve soğuk çağlar yansır Ben Her on kasım sabahı Atatürk'ü yaşarım Atatürk'çe Anadolu sokaklarına vuran günışığını İliklerime dek duyarım Umutlarımı alırım Yoz ve bağnaz kavramlardan Köksüz ve bilinçsiz ilkeler Yankımaz yapıtlarımda Ve akar gelir usuma Anadolu dağlarından Işıl ışıl gürül gürül bir su Ben Her on kasım sabahı Toprağı, göğü ve denizleri Anadolu dağlarından seyrederim Atatürk acısı Yüreğime dek oturmuştur evrence Siz büyük ölüler Biz öldükten sora da yaşayacaksınız Şahinkaya Dil |
ATATÜRK’ÜN DAĞI
Can oluğundan kan akıttım sulara Yeşersin yazdan önce Uyansın kuşlardan önce Açılsın yarılan iri bir nar gibi toprağım Bir kucakta büyüsün Bir memeden emsin çocuklar Bir beşikte söylesin ninnilerini çağım Yağmur güler yerler yeşil Tomurursan sevgi tomur Deşil ekinlere toprağım deşil Bir yonga da canımdan al Onar savaşta yıkılmış evleri Isıtsın ateşten donanları kucağım Mor menevişi gördün mü Van'dan İzmir'e Bilir misin kokusunu vargit çiçeklerinin yaylada Nasıl kıvrılır eğreltiler güzün sararır Öksüz çocuklara döner kızılağaç dalları Geyikler iner kuytulara titrek Sarıdan söylenir günlerin türküsü Karanlık uzar aydınlık kısalır Orda yüce bir ışıldağım Yaşarmış gözleri yurdumun Bıçak saplamış yüreğine koynunda büyüyenler Kurşun yemiş ekmek yedirdiklerinden Baktım bulutlar üstünden Edirne'den Ağrı'ya Can uğruna can verdim Kan yoluna kan döktüm Yakınlara yakın uzaklara uzağım Ben Hitit Ben Urartu Ben Likya Ben Frigya Çağların eskisinden en yenisine Bütün sevecen yürekleri birbirine Bağsız bağlayan bağım Ben Anadolu kokuşlu bir mavide tüten Geçmişten geleceğe Kara, yağmura, yele sıcak Büyüyen bir ocağım Ben doruklarında güneşin dinlendiği Eteklerinde korkak kurtlar çakallar uluyan Dağlar üstünde bir dağım İsmet Zeki Eyüboğlu |
GAZİ’YE TARİH
Onu tarihe sorun, yoktur eminim bir eşi O güneş yüzlü,güneş sözlü, güneşler güneşi Sözü halkın dilidir, gözleri hakkın ateşi O güneş yüzlü, güneş sözlü güneşler güneşi Yurdu sarmıştı karanlık, onu yırtıp atan O Soğuyan kanlara bir başka hareket katan O Kararan gözleri bir lahzada aydınlatan O O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi İnkılap ordusu nur ordusunun rehberidir Milletin şehperidir, memleketin şehperidir Onu beklerdi vatan bunca zamandan beridir O güneş yüzlü, güneş sözlü güneşler güneşi Ayrılıp Çankaya’dan Hazret-i Gazi geliyor Saçının haznesi zulmetleri ok ok deliyor Şehre kalbindeki tarihi alıp yükseliyor Bu güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi Yusuf Ziya Ortaç |
BÜYÜK GAZİ’YE
Sen ki hilkat denilen ummanın En büyük incisisin O, bu ulvi vatanın talihinin En güzel yıldızıdır Bir dehaet ki güneşten yüksek Ve semavat ile ünsiyeti var Sen dururken ona gelmez noksan Kaplıdır toprağı zırhınla senin Hep rehakar değil ey Gazi Bu müsellah vatanın sen hem de Ebedi bekçisisin Bu mesalip–zede cemiyyete sen Yeniden bir vatan ettin ihda Görüyor şevk-i tuluunla senin Yeni bir iyd-i zafer İstanbul Kendi asar-ı dehanın belki Sen de hayretçisisin Kainatlarda tecelli buyuran Halik’ın sende o hasiyyeti var Abdülhak Hamit Tarhan |
GİDİYOR
Gidiyor, rastgelemez bir daha tarih eşine Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla Gidiyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla Gidiyor, izleri üstün birikmiş yaşlar Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meş’alesi Yine bir devr açacakmış gibi en başta O var Hıçkıran seste O var, sessiz akan yaşta O var Siliyor ruhunun ulviliği fani etini Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça Orhan Seyfi Orhon |
ANITTEPE’DE TOPLANMIŞ
TÜRKİYE’MİN TEPELERİ Bu tepe Üç Şehitler tepesi Sallanır kavaklar, ışıklar Gider bulur Mustafa Kemal'in soluğu Yurt köşesinde en uzak köyü Karanlıklar ak olur Bu tepe Rasattepe Tepelerden bakıyorum ülkeme Doruklarda Mustafa Kemal'in elleri Bu Tınaztepe, bu Kocatepe Düşlerimiz yaprak olur Bu tepe İstasyon tepe Bir ışık çakar, bir bulut sallanır Umudumuz başak olur Uykuların dar vaktinde ******* boyu Türküler yaşamak olur Bu tepe Anıttepe Mustafa Kemal Anıttepe'den bakar Türkiye'ye Yankılanır içimizde Eser yel, durmaz yaşam Anıttepe bayrak olur Mahmut Alptekin |
RESİM
Her gün Enginlerden engin Yücelerden yüce Bir duygu sarar bizi Bu sınıfa girince. Yanda, bir uçtan bir uca. Mavi deniz Odanın içinde güneşleri bulunca. Isınırız. Enginlerin engini deniz olsa Deniz ufak! Yücelerin yücesi güneş olsa Güneş küçük! İlk günü gördük, nerden geldi: Duvardaydı Denizleri, güneşleri Küçülten büyüklük. Kürsünün üstünde bir resim: Gözleri denizlerden mavi Bakışları güneşlerden sıcak. Dört mevsim. Kürsünün üstünde: Atatürk'üm, arkasında al bayrak Kolları kavuşturmuş göğsünde. Bu resimle başlar bizim günümüz Karşımızda Atatürk'ü gördükçe Kıvançla dolar, taşar gönlümüz. Öğretmenimizin kürsüde Verdiği dersi Dinler bizimle birlikte Atatürk'ün resmi. Çalışkanız, çünkü Çalışınca Bakarız, Atatürk güldü. Bir yanlışlık yapsak Bulutlanır gözleri Anlarız Atatürk üzüldü. Gelsek kürsünün dibine Görür bizi Eğilince. Kalksak, gitsek gerilere Otursak arkalarda; Başımızı kaldırmadan duyarız: Atatürk orada. Öteki odalarda Başka başka resimleri Ata'mın. Atatürk'üm artık ömrüm oldukça Bu resminle karşımdasın! Yok hiç birinde Bundaki tılsım Değişen çizgilere Canlı gibi bu resim. Öyle canlı ki sanırım Bende bir gün okulu bitirince Uzanan ellerinle Okşanacak sırtım. Öyle canlı ki, sanırım Karanlık bile olsa Aydınlanır yollarım. Tıpkı sınıftaki gibi Yapacağım bir işte Bu resmindir rehberim: Kötülüğe uzanırsam Çat kaşlarını Tutulsun ellerim Tıpkı sınıftaki gibi Bütün ömrüm boyunca Yaptığım her işte İyi, doğru oldumsa Sevincini belli et. Gülümse! Yaprak yaprak dökülürken önümde Her yıl dört mevsim; Sınıflar içinde yalnız bu sınıf Resimler içinde yalnız bu resim! Behçet Necatigil |
MUSTAFA KEMAL'İ
DÜŞÜNÜYORUM Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Yeleleri alevden al bir ata binmiş Aşıyor yüce dağları, engin denizleri. Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda, Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri. Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği Arkasından dağ dağ ordular geliyor Her askeri Mustafa Kemal'i gibi Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere. Al bir ata binmiş yalın kılıç Koşuyor zaferden zafere... Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Ölmemiş bir kasım sabahı Yine bizimle beraber her yerde Yaşıyor dört köşesinde vatanın, Yaşıyor damar damar yüreklerde. Mustafa Kemal'i düşünüyorum; Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda; Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum. Uykularıma giriyor her gece. Ellerinden öpüyorum. Ümit Yaşar Oğuzcan |
MAVİ AYDINLIK
Yakından görmüştüm gözlerini Mavi bir ışık akmıştı içime. Bu büyük aydınlıkla Dopdoluyum gene. Kara bir çağ kapandı Işık bakışlarınla. Mutlu yarınlar müjdeleyen sesin Kulaklarımızda hâlâ. Silemez mavi aydınlığını Atatürkleşen gönüllerden. Ne yobazlaşan karanlık Ne kızıl kefen. Bunca yıl geçti aradan Daha dünmüş gibi taptaze acın. Yaprakları her mevsim yeşil İçimizde diktiğin ağacın. Mutlu bir ışıksın ufkumuzda Bitmeyen, eksilmeyen Dualar taşır sana kuşlar Dünyanın dört yerinden. Ellerin geçti alnımızdan, En büyük tesellimiz Dağılsın bütün karanlıklar Daha da yücelen Türkiye'miz. İlhan Geçer |
MUSTAFA KEMAL
- Dağ başını efkâr almış Gümüş dere durmaz ağlar - Gözyaşından kana kesmiş gözlerim; Ben ağlarım. Çayır ağlar, çimen ağlar. Ağlar-ağlar: Cihan ağlar Mızıkalar iniler: Irlam-ırlam dövülür Altmış üç ilimiz: Altmış üç yetim Yıllar gelir-geçer: Kuşlar gelir-geçer Her geçen seni bizden parça-parça götürür Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Diz dövdüm: Gözlerimin şavkı gitti Sakarya'nın suyuna. Sakarya'nın suları namım söyleşir. Hemşehrim Sakarya! Öksüz Sakarya! Ankara'dan uçan kuşlar - "Kemal'im" der, günler-günü çağrışır. Kahrolur. Bulutlara karışır. Gök bulut, yaşmak bulut. Uca dağlar, dev-boyunlu morca dağlar Divan durmuş bekleşir Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Nasıl böyle varıp geldin? Hoş geldin! Çıngı kaymış, yalazlanmış gözlerin Şol yüzünde güneş-südü sıcaklık. Ellerinden öperim Mustafa Kemal. Senin dalın yağrağın, biz senin fidanların. Biz, bunları yapmadık. Sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal: Elsiz-ayaksız bir yeşil yılan. Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal! Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler. Çün buyurdun! Kesenleri astılar Sen uyudun. Asılanlar dirildi. Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor. Dokunmayın! Ağlamaktan bıkmam diyor. Bu gece kıyamet gecesi. Bu vapur Bandırma vapuru. Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal Ben ölümden korkmam diyor Korkmam diyen dilleri: Toz oldu-toprak oldu. Değirmen döndü dolandı: On yıl oldu. Bir kusur işledik, bağışlar mı kimbilir; O bize öğretmedi kazan kaldırmasını. Günahı-vebali öğretenin boynuna Erdirip-olduran'a ana-avrat sövmesini. Yüreğim kırıldı, kanım kurudu. Var git Karadeniz! Var git başımdan. Mızıka çalındı: Düğün mü sandın Bir yol koyup gideni gelir mi sandın? Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Ankara'nın taşına bak! Tut ki baktım: Uzar gider efkârım: Çayır ağlar, çimen ağlar, ben ağlarım. Gözlerimin yaşına bak! Ankara Kalesi'nde, Rasat-Tepe'de Bir akça-şahan, gezer dolanır: Yaşın-yaşın mezarını aranır Şu dünyanın işine bak! - Mustafa'm! Mustafa Kemal'im! Attila İlhan |
ATATÜRK’ÜN
BİR SAATİ VARDI Atatürk'ün bir saati vardı Yediveren gül gibi açardı Atatürk'ün bir atı vardı Etiler'den beri yaşardı Atatürk'ün bir resmi vardı Buğday tarlası gibi ağardı Atatürk'ün bir saati vardı Durmadı Melih Cevdet Anday |
ATATÜRK
Uygarlık denilen yüce hedefe, Varmayı öğretti bize Atatürk. Çağdaşlık yolunda şana, şerefe, Ermeyi öğretti bize Atatürk. İşgal edilince yurdun her yanı, Bin düşmanı yendi Türk'ün bir canı, Alıp ele yeni baştan vatanı, Kurmayı öğretti bize Atatürk. Biri hilal oldu, biri yıldızı, Bayraklaştı yurdun oğulu, kızı, Bayrağımız için al kanımızı, Vermeyi öğretti bize Atatürk. İlkeleri birer sarsılmaz kaya, Devrimler yapıldı arka arkaya, Dostluğu barışı milli halkaya, Örmeyi öğretti bize Atatürk. Umutla bakarken gelecek güne, Bağlanıp kalmadık geçmişe, düne, Kafayı daima ilime, fene, Yormayı öğretti bize Atatürk. Bilimin ışığı açarken yolu, Bilgiyle ışıdı Şu Anadolu, Sevgiyle öksüzü, yetimi, dulu, Sarmayı öğretti bize Atatürk. Çokları düşündük, bakmadık aza, Hizmet için koştuk hep yurdumuza, Kadın, erkek hergün omuz omuza, Durmayı öğretti bize Atatürk. Eğitim verirken yaşlıya, gence, Gençler oldu yarın için güvence, Okullar bir demet, çocuklar gonca, Dermeyi öğretti bize Atatürk. Bilimde, teknikte kalmadık geri, Harcadık emeği, akıttık teri, Cehalet denilen paslı çemberi, Kırmayı öğretti bize Atatürk. Yollar yapılırken ovaya, dağa, Kalkındı ülkemiz baştan ayağa, En önde koşarak gelecek çağa, Girmeyi öğretti bize Atatürk. Yaşatacağız biz seni elbette, Bu canlar durdukça kemikte, ette, Tüm güzellikleri Cumhuriyet'te, Görmeyi öğretti bize Atatürk. Rasim Köroğlu |
------------SON-------------
|
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:39 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.