![]() |
~ Bütün HayvanLaR ~
AĞUSTOS BÖCEĞİ
Ağustos böceklerinin yakınına minik mikrofonlar yerleştirilerek 158 desibellik bir ses çıkardıkları tespit edilmiştir. Bu, bir el bombasının patlamasıyla aynı değerdedir. Eğer böceğin işitme organı karnının uzağında bir kapsülün içinde korunmuş konumda olmasaydı, böcek bu yüksek sesten dolayı sağır olurdu. |
AĞUSTOS BÖCEKLERİNİN SESİ
Bir ağustos böceği (Cicadella viridis), türdeşleri gibi çok gürültücü bir böcektir. Gövdesinin arka kısmında hava kesecikleri üzerine yerleşmiş sağlı sollu iki plak vardır. Ağustos böceği, taş kadar sertleşmiş bu plakları çalarak o çok iyi bilinen sesini çıkarır. Plak, bağlı olduğu kas tarafından çekilip bırakılınca, boş bir teneke kutunun çıkardığı sese benzer bir ses oluşur. Böceğin yaptığı bu çekme-bırakma işlemi saniyede 500 kez tekrarlanır. Göğüs kalkanının karın tarafında bulunan uzantının açılıp kapanmasıyla ses yükselir veya alçalır. İnsan kulağı, saniyenin onda birinden daha kısa süreli açılıp kapanmaları, yani ses kesiklerini fark edemediği için ağustos böceğinin cızırtısı bize sürekli devam ediyormuş gibi gelir. AĞUSTOS BÖCEĞİ Esnek kanatları sayesinde Ağustos böcekleri çok yönlü uçuşlar yapabilirler. Ön kanat aşağı doğru iniş esnasında düzdür; kanat damarlarında baştan sona doğru bir hat geçer. Bu, tek yönlü bir menteşe gibi kanadın dış yarısının, yukarı çıkış esnasında aşağı doğru bükülmesini sağlayarak daha geniş bir hız kazanmasını sağlar. |
Deniz altında Binbir Surat Bir Ahtapot
Deniz altı canlılarının tümü birbirinden ilginç özelliklere sahiptir. Örneğin bilim adamları tarafından yakın zamanlarda keşfedilmiş olan fakat hala ismi olmayan bir ahtapot türü, mükemmel bir gizlenme örneği sergilemektedir. Bu ahtapot türü denizin kumlu diplerinde yaşamakta ve birbirinden çok farklı hayvanların şekillerini rahatlıkla taklit etmektedir. Bu canlı, resimlerde gösterilenlere ek olarak aynı zamanda bir Hermit yengecini, bir Nudiranch'ı, bir denizatını ve Mantis karidesini de aynı şekilde taklit etmektedir. Öyle ki bu canlı taklit ettiği canlıların bütün hareketlerini de aynen kopya etmektedir. Taklit yeteneği, gözlem, teşhis ve sonuç çıkarma gibi akıl gerektiren özellikler sonucunda ortaya çıkan bir yetenektir. Bu durumda akla ahtapotun taklit yeteneğinin nasıl ortaya çıktığı sorusu gelecektir. Taklitçi ahtapotun çevresindeki canlıları gözlemleyerek, teşhisler yaptığını, taklit ettiği türdeki canlılara ait davranış şekillerini aklında tutarak tıpatıp aynısını yaptığını iddia etmek akılcılıktan son derece uzak bir davranış olacaktır. Allah bu canlılara yapmaları gerekenleri öğretendir. Allah'ın ilhamıyla hareket eden bu canlılar da yeryüzündeki diğer canlılar gibi Allah'a boyun eğmişlerdir. İşte ahtapotun kendisini benzettiği canlılar... 1-Ahtapotun kendisi, 2- Aslan balığı gibi, 3- Dikenli uyuşturangillerden bir balık gibi, 4-Yılan balığı gibi, 5-Kum Anemonu gibi, 6- Dil balığı gibi, 7- Çene balığı gibi, 8- Yavru mürekkep balığı gibi, 9- Tanınmadık bir canlı gibi, 10-Denizanası gibi, 11-Deniz yılanı gibi, 12- Brittle Star gibi, 13- Tüylü yıldız gibi |
AKREP
Akrep yavruları, anne akreplerin vücutlarının içinde gelişirler ve ince bir keseye dolanmış olarak doğarlar. Anneleri bu doğum kesesini, kuyruğunun ucundaki iğnesiyle yırtarak açar. Yavru akrepler serbest kalır kalmaz diğer pekçok canlıda da olduğu gibi annelerinin sırtına tırmanırlar. İlk başta zayıftırlar ve sık sık yere düşerler. Ayaklarının altındaki özel tabanları, onların tekrar tırmanmalarına yardımcı olur. Yavrularına karşı aşırı derecede koruyucu olan anne akrep, gece avlanmaya giderken de yavrularını beraberinde ***ürür |
AMFİBİYENLER
Amfibiyenlerin derileri, suda çözünmüş halde bulunan oksijenin, vücudun içine girebilmesini sağlayacak türdedir. Deride bulunan bezler gizli mukus salgılayarak derinin sürekli nemli kalmasını sağlar. Böylece havadaki oksijen de kolaylıkla hayvanın vücuduna girer. |
BOĞA ANTİLOBU
Boğa antilopları son derece hızlı hareket edebilen canlılardır. Öyle ki hareketsiz bulundukları durumdan ani olarak harekete geçtikten sonraki iki saniye içinde 62 km./saat hıza erişebilirler, Bilim ve Teknik, Sayı:221, |
İmpala
Ceylan benzeri bir hayvan olan İmpala'lar koşarken birtakım sıçramalar yaparlar. Bu da, kendilerine saldıranın bir tek hayvan üzerinde dikkatini yoğunlaştırmasını önleyerek onları şaşırtır. |
Öküz Başlı Antilopların Hızları
Öküz başlı Güney Afrika antilopları görünüş olarak bufalolara benzer. Sürüler halinde yaşayan bu antilop türünün bazen 100, hatta daha fazla üyesi birarada bulunur. Son derece hızlı hareket edebilen bu antilop türü, düşmanları tarafından takip edildiğinde yarış atlarından daha hızlı koşabilir. Güney Afrika antiloplarının buzağıları da son derece hızlıdır. Öyle ki, sadece iki günlükken bile büyüklerinden geride kalmayacak şekilde hızlı koşabilirler. Zorlu koşullarda yaşayan bu canlılar Allah'ın onlara verdiği bu özellikler sayesinde yaşamlarını rahat bir şekilde sürdürebilir. |
GEVİŞ GETİRENLER : Antilop, Geyik, Manda, Koyun, İnek
Bitkileri sindirmenin en karmaşık yollarından biri de antilop, geyik, manda, koyun ve inek gibi hayvanlar tarafından uygulanır. Geviş getiren bu canlılar, otlakta otu ön dişleriyle kesip ağızlarına alırlar ve çiğnemeden hızla yutarlar. Dört bölümden oluşan midelerindeki besinler midenin bir bölümü olan ve içinde bakteriler bulunan işkembeye gider. Orada birkaç saat kalıp çalkalanarak lapa şekline getirilir. Sonunda hayvan lapayı tekrar ağzına getirir ve arka dişleriyle iyice ezerek çiğner. Geviş getirme denilen bu olay, hayvan otlaktan ayrılıp güvenli bir yerde dinlenirken de olabilir. Böylece lapa ikinci kez çiğnenip midenin diğer bölümüne gider. |
ANTİLOP
Bazı hayvanlar keskin bir homurtu ile tehlike sinyali verirler. Bazıları ise, örneğin Afrika antilopları sessiz bir sinyale sahiptirler. Bu hayvanlar otlarlarken sürekli hırıltı çıkarırlar. Yırtıcı bir hayvan yaklaştığında antiloplar hırıldanmayı keserler. Ani sessizlik, sürüyü herhangi bir hırıltı kadar etkili bir şekilde uyarır, özellikle de gecenin sessizliğinde. |
BOYNUZ : Kuzey Amerika Geyiği, Antilobu, Bufalo, Misk Sığırı, Dağ Keçisi, Öküz Başlı Antilop, Gergedan
Kuzey Amerika geyiği ve antilobu genellikle ürkek ve heyecanlı canlılardır. Fakat yavrularını tehdit eden tilki ve kurtlara karşı sivri, kesici toynaklarını kullanmakta hiç tereddüt etmezler. Bufalo ve misk sığırı gibi hayvanların da eğri ama son derece sağlam boynuzları vardır. Sürüleri kurt saldırısına uğradığında, hemen buzağılarının etrafını sararlar, başlarını eğerler ve boynuzlarıyla düşmana darbe indirirler. Dağ keçileri ise uzun, ince boynuzlarını hançer olarak kullanırlar. Yavrusu düşman tarafından tehdit edilen bir anne geyik de düşmana karşı cesurca savaşır. Örneğin bir ayıyı, boynuzlarını saplayarak öldürebilir. Afrika'da bir öküz başlı dişi antilopsa buzağısını kovalayan sırtlanları, çakalları veya vahşi köpekleri boynuzuyla yaralar. Bir gergedanın burnundaki sivri boynuzu, yavrusunu tehdit eden herhangi bir yırtıcı hayvana karşı kullanılacak kadar büyük ve tehlikelidir. |
Saigalar'ın Özel Burun Yapıları
Saiga, Rus steplerinde sürüler halinde yaşayan bir antilop türüdür. Bu canlılar yaşadıkları zorlu iklimde sıkıntı çekmemelerini sağlayacak tasarımlara sahip sistemlerle birlikte Allah tarafından yaratılmışdır. Steplerdeki en rahatsız edici faktörlerden biri hiç kuşkusuz ki tozdur. Saigalar'ın burunlarının içinde ise tüylerle ve mukus bezleriyle kaplı sayısız boşluk vardır. Bu boşluklarda mukuslu zarla kaplı bir de kese bulunur. Saigalar kuru Rus steplerinde büyük sürüler halinde dolaşırken, burunlarında Allah tarafından yaratılmış olan bu yapı sayesinde tozun zararlı etkilerinden korunmuş olur. Sonbahar geldiğinde ise büyük Saiga sürüleri Rus kışının karlı havası bastırmadan güneye doğru, yani sıcak iklimlere göç eder. |
YABAN ARISI
Yaban arıları diğer arıların aksine toprakta yaşarlar ve sadece erkekleri uçabilir. Bu yüzden çiftleşmek isteyen dişilerin bitkilerin yüksek gövdelerine tırmanmaları gerekir. Ancak bundan sora dişi "çiftleşme kokusu"nu yayar ve erkeğin onu bulmasını bekler. Erkek yaban arılarının özelliği ise dişilerden iki hafta önce yumurtadan çıkmalarıdır. Bu, Güney Avustralya'da yaşayan Çekiç orkidesi için bir avantajdır, çünkü bu orkidenin özelliği yaban arısının dişisine benzemesidir. Erkek yaban arıları ortada gözükmeye başlayınca orkide de bu fırsattan yararlanarak çiçeklerini açar ve dişi yaban arısınınkine çok benzeyen bir koku yaymaya başlar. Erkek yaban arısı çiçeği dişi yaban arısı zanneder ve çiftleşmeye çalışırken çiçeğin içine düşer. Çiçeğin içinden çıkmaya çalışırken polen keseleri arının vücudunun çeşitli kısımlarına yapışır. Polenleri taşıyan yaban arısının diğer çiçeklere gitmesiyle de çiçek döllenmiş olur. |
ARILARIN KOVANLARINI HAVALANDIRMASI
New York State Üniversitesi biyologları, arılar üzerinde çeşitli incelemeler yapmışlardır. Arıları İnceleme Grubu'ndan Edward Southwick ve Robin Moritz, arıların kovan içinde solunumu nasıl gerçekleştirdiklerini araştırdılar. Yapılan incelemeler sonucunda, arı kovanında sadece bir delik bulunmasına rağmen, arıların içerideki sıcaklık ve nemi kanatlarıyla kontrol ettikleri bulunmuştur. Ancak araştırmacıları asıl olarak düşündüren şey, arıların içerideki kirli havayı dışarıdaki temiz hava ile nasıl değiştirdikleriydi. Bu sorunun cevabını bulmak için araştırmacılar bir arı kovanında sadece tek bir delik kalması için kovanı tamamen sıvadılar. Kovandaki hava dolaşımını sağlamak için yüzlerce arının kovanın içinde, diğer arıların da kovan girişinin iç ve dış kısımlarında durarak hava dolaşımını sağladıklarını, kanatlarını çırpınca kirli havanın dışarıya çıktığını, kanat çırpmayı bırakınca da temiz havanın içeri girdiğini gözlediler. İnsanların ancak gözlemler sonucunda kovanın içinde ne gibi işlemler yaptıkları hakkında bilgi elde edebildikleri arılar, bu işleri milyonlarca yıldır büyük bir başarıyla yaparlar. |
Arı
İşçi arıların bütün hayatları boyunca yaptığı işlerin konusu, vücutlarındaki bazı temel değişikliklerle belirlenmektedir. Örneğin, işçi arıların ilk üç günleri kovan temizleyicisi olarak geçer. 3. günden sonraki bir hafta boyunca kafalarında bir çift "dadı" bezi gelişir. İşçiler genç larvalar için gerekli olan bir besin salgılamaya başlarlar ve aniden larvaların bakımı işine yönelirler. 10. günden itibaren ise işçilerin karın bölgelerindeki mum üreten bezler gelişir. Bununla birlikte işçi arılar beslenme görevlerini bırakırlar ve petek yapımı ve onarımına başlarlar. Arılar artık birer "inşaat işçisi"dirler. Doğumlarının 20. günündeyse işçi arılar yine görev değiştirirler. Mum bezleri fonksiyonlarını yitirir ve iğne bezleri gelişir, zehir üretmeye başlarlar. İşçi arıların yeni görevleri kovan girişinde "gardiyanlık" yapmaktır. Arılar yaşamlarının son dönemindeyse "çiçek özü toplayıcısı" olurlar. |
BAL ARISI
Bir kıtlık döneminden sonra sabah erkenden uçmaya başlamış olan bir arı, bir besin kaynağı bulursa hemen kovana döner ve uyumakta olan işçi arıları birer birer uyandırır. Haberci arı, vücudunu 1-2 saniyede 16 hertz frekansla titreterek arkadaşlarını uyandırır, tüm arılar yaklaşık otuz dakika sonra besin kaynağına doğru uçuşa hazırdırlar. |
Bombus Arıları
Bombus, renkli tüyleri olan, türdeşlerine göre oldukça iri yapılı ve genelde toprak altında yaşayan bir yaban arısı türüdür. Bombuslar'ın uzun dilli türleri, çiçek borusu uzun olan çiçeklerden de çiçek tozu ve bal özü alabilir. Bu, diğer arılar için oldukça zor hatta imkansız bir işlemdir. Hatta bazı türler, bal özüne ulaşabilmek için önce çiçeğin dış kısmını ısırır ve açtıkları delikten dillerini içeri sokarak kolayca beslenir. Bombuslar'ın göğüs bölgesinde tutunma ve yürümeyi sağlayan üç çift bacakları vardır. Bu bacaklardan birinci çift, antenlere bulaşan çiçek tozlarını ve diğer tozları temizlemek için özel temizlik gereçleri ile donatılmıştır. Bu sayede koku alma organı olan antenler sürekli temiz tutulur. Bombuslar'ın diğer bacaklarında çiçek tozu taşımak için sepetçikler ve çiçek tozlarını doldurmaya, gerektiğinde sıkıştırmaya yarayan fırçalar bulunur. Bombuslar vücut ağırlıklarının yarısı kadar yükü rahatlıkla taşır. Bu arılar zar şeklindeki iki çift kanatları sayesinde uçar. Birinci çift kanadın arka kenarında, ikinci çift kanadın ise ön kenarında bir seri kanca bulunur. Bunlar uçuş sırasında birbirine kenetlenir, böylece ön ve arka kanatlar birlikte ve daha güçlü hareket edebilir. Bunun dışında uçuş için ısı üretimi de zorunludur. Aktif olarak uçan bir Bombus'ta gövde bölgesinin sıcaklığı 35-40oC olur. Bunun için Bombuslar uçuşa geçmeden önce belli bir süre ısınır. Resimdeki bombus arısı ve deve dikeni çiçeği karşılıklı olarak birbirlerine fayda sağlayan bir ortaklık içindedirler. Deve dikeni, bir yaban arısı olan Bombus'a polen ve nektar sağlar; yaban arısı da aynı türe ait çiçekler arasında, bir çiçekten diğerine hareket ederek topladığı polenleri taşır ve deve dikeni çiçeğini döller . |
ÇÖMLEKÇİ ARI
Duvarcı ve çömlekçi eşek arılarının yaptıkları, küçük şişelere benzer yuvalar, duvarlara ya da bitkilere tutturulmuştur. Yuvalarını kil ve kum taneciklerini ağız salgılarıyla birbirine yapıştırarak yaparlar. Dişi eşek arısı yuvayı tırtıllarla doldurur. Tırtılı iğnesiyle sokarak felç edecek şekilde yuvanın tavanına asar. Böylece gelişen eşekarısı larvasının beslenmesi mümkün olur |
DUVARCI EŞEK ARISI
Duvarcı eşek arıları yuvalarını kilden yaparlar. Çalışma biçimleri kağıttan yuvalar yapan eşek arılarına çok benzer. Yalnız yaşayan duvarcı eşek arısı, kilden minik çömlekler yaparak bunları dallara yapıştırır. Daha sonra minik kil kürelerini üstüste yapıştırarak, şişeyi andıran dar boyunlu içi boş bir çömlek yapar. Bu çömleğin içine de besin depoladıktan sonra yumurtlar. Gerektiğinde midesinde depo ettiği suyu kil üzerine püskürterek yuvasını nemlendirir. Yumurtalar eşek arılarının yumurtlarken salgıladıkları bir iplikle birbirine bağlıdırlar. |
KAĞIT ARISI
Tropik ve ılık iklimlerde yaşayan kağıt arıları yuva yaparken ilginç bir yöntem kullanırlar. Kraliçe arı baharda uykudan kalkarak yuva yapmak için uygun bir yer arar. Yuvası açık olacağı için bunun şiddetli rüzgar alan ve güneşi fazla gören bir yerde yapılmaması gereklidir. Bu yüzden kağıt arısı yuvasını daha çok evlerin saçaklarına, çatılarına ya da ağaçların dallarına yapar. Kraliçe yuvayı bir tür kağıttan yapar. Çenesiyle bir ağacı kazıyarak odun çıkarır. Bunu çiğneyerek salyasıyla karıştırır ve böylece kendi kağıdını oluşturur. Önce bir damın ya da dalın altına yassı bir temel yapar. Bundan çıkan kısa bir sopa yuvanın ana bölümleri yani küre biçimi kovanı oluşturan üreme hücrelerine takılır |
KUM KAZICI YABAN ARISI
Kum kazıcı yaban arılarının bir türü olan A.hungarica arıları, yuva yapımında oldukça özenlidirler. Öncelikle çeneleri arasına aldıkları taşları yuvaya taşırlar. Getirilen taşlar, yaban arısının yuvasını oluşturacak galerilerin açılmasında kullanılır. Galeri açma işleminin 1-2 dakikada tamamlanmasına karşılık, galerilerin taşlarla düzeltilmesi ve parlatılması yarım saat ila 1 saat arasında vakit alabilir. Toprağın kazılması sırasında yabanarısı 7 taş değiştirir. Ayrıca yaban arıları yuva yapımında kullanılacak olan harcın hammaddesi olan kuru toprağı nemli hale getirmek için de çiçek nektarından faydalanırlar |
ARMADİLLO
Güney Amerika'da yaşayan bir tür böcek yiyen olan Armadillolar bir tür zırhla korunurlar. Genellikle yiyeceklerini toprağı kazarak ararlar. Çok iyi bir koku alma duyusuna sahiptirler. Yiyeceği şeyin kokusunu alan Armadillo son derece büyük bir hızla toprağı kazar. Burnunu toprağa gömerek, adeta kokuyu yitirmekten korkuyormuş gibi telaşla toprağı kazar. Armadillolar'ı bu durumda görenler, hayvanın bu durumda nasıl soluk aldığına şaşabilirler. Oysa Armadillolar bu durumda soluk almazlar. Toprağı kazdıkları sırada, altı dakikaya kadar soluklarını tutabilme yeteneğine sahiptirler. |
Aslanlaryn Gözleri
Mükemmel bir gece görü?üne sahip olan aslanlar bu sayede *******i rahatlykla avlanabilir. Karanlykta dola?an aslanlaryn y?y?y mümkün oldu?u kadar fazla toplayabilmeleri için gözlerinde özel bir tasarym vardyr. Di?er canlylara göre daha büyük olan gözbebekleri ve lensleri aslanlary iyi birer avcy yapan en önemli özelliklerdendir. Allah bu canlylary içinde ya?adyklary ortama en uygun özelliklerle birlikte yaratmy?tyr. |
Böceklerin Işıkla Anlaşmaları
Böceklerin kullandıkları anlaşma yollarından bir tanesi de ışıktır. Allah tarafından kendilerine verilmiş olan ışık üretme yeteneği sayesinde pek çok böcek türü ışık saçarak birbirlerine mesaj gönderir. Örneğin güneş battığında ortaya çıkan yetişkin iki erkek ateş böceği eş bulabilmek için etrafa birlikte işaretler gönderir. Bundan başka kandil böcekleri de düşmanlarını uyarmak için sürekli olarak parıldayan kuyruklarını kullanır. Mangrov ağaçlarında bulunan Pteropteryx malaccae böceklerinin erkekleri ise, bir saniyenin her dörtte üçü kadar zamanda bir kere ışık saçarlar. |
Ateş Böcekleri
Ateş böcekleri vücutlarının içinde gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar sonucu ürettikleri yeşil-sarı ışıklarla tanınan böceklerdir. Haberleşmek ve çiftleşme mesajı verebilmek için bu ışıkları kullanan ateş böceklerinde türe göre ışıldama uzunluğu değişir. Ayrıca bazı türlerde, dişiyi cezbetmek için önce erkek ışıldarken, bir diğerinde çağrıyı dişiler yapabilir. Bazı türler ise ışıklarını kendilerini savunmak için kullanır. Saçtıkları ışık aynı zamanda tadlarının kötü olduğu mesajını da iletir. Bundan başka ateş böceklerinin sadece erkeklerinin kanatları vardır. Erkekler çiftleşebilmek için uçarak dişi ateş böceklerini ararlar. Çiftleşme gerçekleştikten sonra dişi, yumurtalarını bir kayanın ya da bitki örtüsünün altına bırakır. Beş hafta sonra, yumurtalar kırılır ve larvalar çıkar. Ateş böceklerinin başka bir özelliği de hayatlarının her safhasında gelişme halinde olmalarıdır. Üzeri ateş böcekleri ile kaplanmış bir ağaç karanlıkta çok sayıda lamba ile aydınlatılıyormuş gibi görünür. |
ATEŞ BÖCEĞİ
Ateş böceklerinin yaydıkları ışığın en önemli özelliği, ateşle ve sıcaklıkla ilgisinin olmamasıdır; buna "soğuk ışık" denilir. Bu, günümüzdeki aydınlatma teknolojisinin ulaşmaya çalıştığı bir hedeftir. Normal bir ampul, elektrik enerjisinin ancak %3-4'ünü ışığa dönüştürüp, kalan kısmını ısıya dönüştürür. Ateş böcekleri ise %100 bir verimle ışık üretirler. |
KUTUP AYISI
Kutup ayılarının derilerinin altındaki 10 cm'lik yağ tabakası ısı yalıtımı sağlar. Böylece buzlu sularda saatte 10-11 km. hızla, 2000 km. uzağa kadar yüzerek gidebilirler. Bununla birlikte beyaz kutup ayılarının koku alma duyuları öylesine keskindir ki 1.5 m. kalınlığındaki kar tabakasının altında saklanan bir fok balığının kokusunu bile rahatça algılıyabilirler. |
KUTUP AYISI
Kutup ayıları çetin koşullarda rahatlıkla yaşabilmelerini sağlayan pek çok özelliğe sahiptirler. Kutup ayılarının sarıya çalan beyaz renkli kürkleri tıpkı ördeklerde olduğu gibi, suyu üzerinden kaydıracak bir yapıya sahiptir. Ayrıca tırnaklarının arası yarı uzunluğuna kadar yüzme zarı ile kaplıdır. |
Kutup Ayısı
Kutup ayısı geniş, düz ve tüylü pençeleri ve kaygan olmayan ayak tabanları ile buz üzerinde çok süratli koşabilir. Kutbun zorlu ikliminde kalın ve yağlı bir kürke sahip olan kutup ayılarının çok önemli bir koruyucuları vardır. Gözlerinde zarımsı gözkapağı filtresi ile doğuştan bir nevi "güneş gözlüğü"ne sahiptirler ve gözlerindeki bu yapı onları kar körlüğüne karşı korurlar. |
SİBİRYA AYISI
Sibirya boz ayısı sonbaharda şişmanlayıp yağ bağladıktan sonra, inine çekilir ve aylarca (4 ila 7 ay) süren bir uyuşukluk dönemine girer. Ayının 37 derece olan vücut ısısı, kış uykusu sırasında 5 ila 6 derece azalır. Buna rağmen, kalp atışı ve nefes alma ritimleri daha yavaşlar. Bu nedenle genel metabolizmada yüzde 50 ila yüzde 60'a varan düşüşler gözlenir. Ayı, bu devre boyunca yemek içmek dahil hiçbir hayati fonksiyonunu yerine getirmez. Bununla birlikte üreme ve su kaybı belirtileri de göstermez. Çünkü uyuşukluk esnasında kendi yağını (lipitlerini) başlıca enerji ve su kaynağı olarak kullanır. |
Ayı Balığı (Wedel)
Antartika bölgesinde yaşayan Wedel türü ayı balığı, hava sıcaklığının -560C, su sıcaklığınınsa -260C'ye kadar düştüğü sert kış koşullarına bile dayanabilir. Ayı balıkları, çok derinlere daldıklarında yoğun basınç ve ani basınç değişimi yüzünden oluşan vurgundan etkilenmezler. Çünkü uzun süreli dalışlarında su altına girmeden önce birkaç küçük dalış yaparlar. Kaburga kemiklerini ve diyaframlarını açıp kapayarak ciğerlerindeki havayı dışarı atarlar ve ciğerlerini de kapatırlar. Bir süre sonra ciğerlerinde hiç hava kalmadığı için azot eriyerek kana karışmaz ve yaşamsal sorunlar da böylece önlenmiş olur. Ayı balıklarının solunum borusu çoğu memelininkinin tersine yuvarlak değil, düz-oval biçimlidir ve yüksek basınç altında hemen kapanabilmektedir. Aynı şekilde kulaklardaki hava boşlukları da dış basınç belli bir noktaya eriştiğinde şişip burayı tıkayan kan damarlarıyla örülmüştür. |
DİŞİ ACI BALIKLAR
Dişi acı balıkta (Rhodeus) üreme mevsiminde uzun bir yumurtlama borusu oluşur. Daha sonra bu boruyu kullanarak yumurtalarını tatlı su midyelerinin içine bırakır. Dişinin yumurtaları midyeye yerleştirmesinden sonra gelen erkek balık da spermlerini akıtır. Midyede güvenlik içinde döllenen yumurtalardan çıkan yavru balıklar büyüdükten sonra midyenin içinden çıkarlar. Bu arada midyenin larvaları da yavru Rhodeus'ların derilerine tutunarak başka bir yere taşınırlar. Allah'ın özel olarak yarattığı bu birliktelik sayesinde her iki canlı da ihtiyaçlarını karşılamış olurlar. |
Akciğerli Balıklar
Akciğerli balık diğer balıkların aksine hava soluyan bir balıktır. Bu yüzden her 20 dakikada bir yüzeye çıkıp soluk alması gereklidir. Aksi takdirde sudaki oksijeni kullanamadığı için boğulacaktır. Kurak mevsimde Afrika'nın gölcükleri kuruduğunda akciğerli balık diğer canlılardan çok farklı bir yöntem kullanarak kurak mevsimi geçirir. Balık çamurda üzerini örter ve bu şekilde yağmurların yağmasını bekler. Bu bekleyiş bazen yıllarca sürer ve tekrar yağmur mevsimi geldiğinde akciğerli balık sudaki yaşantısına kaldığı yerden geri döner. Diğer balıklardan farklı özelliklere sahip olan akciğerli balık Allah'ın çeşitli yaratmasının örneklerinden yalnızca bir tanesidir. |
ANABANTİD
Balıklardan Anabantid familyasının ilgi çekici bir özelliği, üreme zamanlarında erkeğin su üzerinde köpükten bir yuva kurmasıdır. Su yüzeyinde tükürüğe benzer bir salgı ile kurduğu bu köpük yuvanın yapımı tamamlandığında, erkek balık kendine özgü çeşitli aşk oyunlarıyla dişi balığı bu yuvanın altına çeker. Köpük yuvanın altına yumurtlamak için gelen dişiye, erkek balık kur yapmaya devam eder ve dişi balığın yumurta dolu karın kısmını başı ve kuyruğu arasında sıkıştırarak yumurtlamasını sağlar. Bu yumurtlama esnasında kendi salgısıyla yumurtaları döller. Daha sonra döllenen yumurtaları tek tek ağzı ile toplayarak büyük bir özenle köpükler içerisine yerleştirir. 4-8 saat boyunca tekrarlanarak süren bu yumurtlama işleminden sonra erkek, dişi balığı yuvadan uzaklaştırır |
Anemon Bitkileri ve Balıkları
Anemon bitkileri duyargalarının üzerinde bulunan çok sayıdaki yakıcı kapsül, kendilerine herhangi bir şey dokunduğu veya sürtündüğü anda hemen açılır ve etkisi çok güçlü olan bir zehir salgılar. Bu, çoğu zaman zehiri alan canlının felç olarak ölmesine sebebiyet verecek kadar güçlü bir sıvıdır. Anemon bitkilerinin etki etmediği canlılar da vardır. Örneğin Anemon balıkları, Anemon bitkilerinin yakıcı kapsüllerinin arasında yaşayabilen nadir canlılardandır. Anemon balıklarının üzerinde bulunan "saydam madde" bitkideki bu yakıcı kapsülleri durdurabilecek niteliktedir. Bitkiye yaklaşan balık, gövdesini yavaş yavaş Anemonlar'a değdirmeye başlar. Üzerindeki saydam madde sayesinde zehirden çok fazla etkilenmeyen anemon balığının amacı yakıcı kapsüllerin üzerinde patlamasını sağlamaktır. Anemon balığı birkaç denemenin sonunda zehire bağışıklık kazanır ve bitkinin dokunaçlarının arasına yerleşir. Yeni doğan ve Anemon bitkilerine karşı hiçbir bağışıklığı bulunmayan balıklar da, diğerlerinin geçtiği aşamalardan tek tek geçer. Anemon balıkları bu denemeleri tesadüfen yapmaya karar vermiş olsalayı neler olurdu? İlk seferde ya da daha sonraki denemelerinde balık patlatacağı kapsül sayısını tutturamayacağı için fazla zehir alıp ölürdü. Oysa böyle olmamıştır. İlk ortaya çıktıklarından beri Anemon bitkileri ve balıkları birlikte kusursuz bir uyum içinde yaşamaktadır. Çünkü Allah yarattıklarını en iyi bilendir, koruyandır. Tek bir Anemon bitkisi tüm hayatı boyunca Anemon balıklarını tehlikelerden korumak için yeterli olmaktadır. Bu ortaklık balığa peşindeki avcılardan korunma imkanı sağlar. Buna karşılık olarak da Anemon bitkisi, balığın ardında bıraktığı yiyecek parçalarından faydalanır. Bu canlıları birbirine uyumlu yaratan Allah'tır |
Derin Sularda Yaşayan Anglerfish
Besinin az olduğu bölgelerde yaşayan canlılar son derece ilginç özelliklere sahiptir. Bunlardan bir tanesi olan Anglerfish, denizlerin zorlu şartlara sahip karanlık kanyonları için gerekli olan tüm özelliklere sahiptir. Anglerfish de diğer tüm canlılar gibi Allah tarafından ihtiyacı olan her türlü özellikle birlikte yaratılmıştır. Örneğin derin sularda yaşayan Anglerfish daha küçük balıkları avlamak için bir olta ipine ve bu ipin uç kısmında, kıvrılan solucana benzeyen bir organa sahiptir. Ucunda sahte yemi olan bu olta, yakınlardan geçen balıkların dikkatini çekmektedir. Anglerfish'in tuzak oltasını yem zannederek yaklaşan balıklar, oltanın ipi tarafından sarılırlar ve bu sayede kolay bir av olurlar. |
Aslan Balıklarının Dikenleri
Zehirli olan pek çok canlı aynı zamanda son derece çekici renklere sahiptir. Bu renkler çevreye tehlike mesajı vermek için kullanılmaktadır. Örneğin resimde de görüldüğü gibi çok güzel bir görüntüye sahip olan aslan balığı aynı zamanda öldürücüdür de. Aslan balığının bir insanı öldürebilecek güçte zehirli dikenleri vardır . |
Gri Balinalar
Her yıl Kaliforniya'da Aralık ve Ocak aylarında gri balinalar Kuzey Buz Denizi'nden Kuzey Amerika'nın güney sahillerinden geçerek Kaliforniya'ya doğru yüzerler. Doğurmak için ılık sulara doğru hareket eder. Bu yolculukları sırasında en ilginç olan ise, hamile olan anne balinanın hiçbir şey yememesi ve buna ihtiyacının da olmamasıdır. Uzun yaz günleri boyunca, kuzeyin besin yönünden zengin sularındaki yiyeceklerle kendini doyurur. Ve böylece uzun süren göç dönemi için gerekli olan enerjiden daha fazlasını içeren kalın bir yağ tabakasına sahip olur. Anne, Batı Meksika'nın astropikal sularına ulaşır ulaşmaz doğum yapar. Yavrular, annelerinin sütleriyle beslenir, yağ takviyesi yaparlar, böylece kendi türlerinin Mart ayında başlattıkları kuzeye yapılan göç için güç kazanmış olurlar. |
Balina Yavruları
Balina yavruları suyun altında bir seferde 1 dakikadan fazla kalamazlar. Bu da beslenmelerinde problem yaratır. Yavrular genellikle sütü, annelerinden emerler. Yavrunun boğulmaması için bu olay yüzeye yakın bir yerde ve aynı zamanda balinalar yavaşça yüzerlerken gerçekleşir. Yavrunun suyun içinde boğulmadan beslenebilmesi için anne balinanın ona yardım etmesi gerekir. Anne bu yardımı sütü yavrunun ağzına fışkırtarak sağlar. |
Gümüş Renkli Balta Balığı
Balta balığı ismini gümüş renkli, keskin şekilli ve baltayı andıran narin kuyruğundan dolayı almıştır. Balta balıkları küçük, parlak ve gümüş renklidir. Gün ışığının az olduğu zamanlarda, suyun yaklaşık 500 m. derininde saklanırlar ama *******i beslenme amacıyla 300 m. kadar yüzeye çıkarlar. Diğer birçok derin deniz balığı gibi, karınlarının alt kısmında ışık üreten organlar bulunur. Bu organların içerisinde, kimyasal maddeler tepkimeye girer ve dışarıya gün ışığına uygun olan ve kendisini denizin aşağı kesimlerindeki düşmanlarından saklayan soluk, mavi bir ışık verir. Balta balığı, vücudunun altında mavimsi ışık yayabilen yaklaşık 100 kadar ışık organına sahiptir |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:37 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.