![]() |
Ertuğrul Şakar
.....Kimsesizim Ey.....
Acının türküsü yürek tırmalar Bir hüzün durdukça o yanık seste Akşam çöktükçe,duruldukça sular Ve çaldıkça gönülde mahur beste Yar sevda hasretinde,ana bir yavru Kıyma anam,kıyma yarim,kıyma hey Bu dağlar yücedir sesim ulaşmaz Yapayalnız akşamlarda kimsesizim ey... Ertuğrul Şakar |
....Umu.....
Daha tatmadın umutsuzluğun çaresizliğini Hissettiğin gerçekleşmeyen hayaller sadece Acıyı duymak kezzap gibi Boşluklarda gerilmiş azap gibi Kanlanmış avuçlar gibi Bilmiyorsun ki umutsuzluğu Umut senin tat tuzluğun Biraz uykusuzluğun Belki de huysuzluğun Daha tatmadan umutsuzluğu Bilemezsin umudu Ağaçta tomur gibi Bir vadide sur gibi Karanlıkta nur gibi Tekrar düşün iyice Bir yorum bul yenice Umutsuzluk sanarak Hüzünlere kanarak Yitirme umudunu Umu Kumu Umut Dökülüyor ellerinden Tutmalısın Soğumadan Çiçekler açacak bir sabah Gün doğmadan daha... Ertuğrul Şakar....Umu..... Daha tatmadın umutsuzluğun çaresizliğini Hissettiğin gerçekleşmeyen hayaller sadece Acıyı duymak kezzap gibi Boşluklarda gerilmiş azap gibi Kanlanmış avuçlar gibi Bilmiyorsun ki umutsuzluğu Umut senin tat tuzluğun Biraz uykusuzluğun Belki de huysuzluğun Daha tatmadan umutsuzluğu Bilemezsin umudu Ağaçta tomur gibi Bir vadide sur gibi Karanlıkta nur gibi Tekrar düşün iyice Bir yorum bul yenice Umutsuzluk sanarak Hüzünlere kanarak Yitirme umudunu Umu Kumu Umut Dökülüyor ellerinden Tutmalısın Soğumadan Çiçekler açacak bir sabah Gün doğmadan daha... Ertuğrul Şakar....Umu..... Daha tatmadın umutsuzluğun çaresizliğini Hissettiğin gerçekleşmeyen hayaller sadece Acıyı duymak kezzap gibi Boşluklarda gerilmiş azap gibi Kanlanmış avuçlar gibi Bilmiyorsun ki umutsuzluğu Umut senin tat tuzluğun Biraz uykusuzluğun Belki de huysuzluğun Daha tatmadan umutsuzluğu Bilemezsin umudu Ağaçta tomur gibi Bir vadide sur gibi Karanlıkta nur gibi Tekrar düşün iyice Bir yorum bul yenice Umutsuzluk sanarak Hüzünlere kanarak Yitirme umudunu Umu Kumu Umut Dökülüyor ellerinden Tutmalısın Soğumadan Çiçekler açacak bir sabah Gün doğmadan daha... Ertuğrul Şakar |
...Mutluluk Şarabı Mayıs
Ben yeşillendim Ağaç yeşillendi Bahara taşındık Ben çoşku döktüm Ağaç çiçek Beyazlı, pembeli, morlu Bende aşk bir meyve Ağaçta elma, kiraz, nar Yaza doğru bir bahar Ben yağmurlarla yıkanırım Ağaç yağmurlarla İliklerimizde can suyu Ver elini ağaç Ver elini bahar Yeryüzü yeniden kurulsun Raksın eteğinde ben Buludun içinde ağaç Mutluluk şarabı Mayıs Ertuğrul Şakar |
..Kutlu Doğum...
Rebiülevvelin onikisi, pazartesi Kainat sarayının en anlamlı gecesi Şafağın bağrı kor,cisim ateşi sönmüştür Güneşe ışık veren cemal nur görünmüştür Doğum sokağı kutlu, umutlu beklenenden Cihanın canı doğan en muhterem anneden Yüzü nurdan kadınlar zaman ve mekan dışı Yüzyıllardan gelirler tarihin aklı şaşı Firavun’un eşi Asiye başucu bekler İmran kızı Meryem, hur-i in, nice melekler En büyük yolcu için müjde sancısı ve ter Susayan Amine mi, cihan ondan da beter Bir bardak su verdiler ve “içiniz “ dediler Etrafında sevgiden pervane kesildiler Sütten ak, kardan soğuk, içimi baldan tatlı Bir su; idrake yetkin değildir insan aklı Nur mahşeri süsledi, sardı, o gece arşı Şereflendirdi mahlukatı, sabaha karşı Abdurrahman bin Avf(s.a.v) ’ın annesi Şiffa El verdi peygamberimize bu dünyada ilk defa Ay gibi cehresiyle mübarek zuhur etti Ne büyük tecellidir kainatı diriltti Her taraf nur rahmeti, Alem muazzam ihya Pak ol ihsan deryasında ey günahkar dünya Bir öksüz ki, alem onun öksüzüdür Onsuz can dembeste ve yer, gök, yıldız ölüdür Karanlık ufuklarda “ a’taynak “ bir nurdur O Nice alemlerin sultanına sultandır O “Allah yardımcın olsun “ dedi meçhulden bir ses Dünyayı gördü gözü, nazar etti ve nefes Gayya çukurlarında dolaşır küfür pisi Kayzerler ve kisralar cehennem meşalesi Nefesinden sonsuz misk kokusu yayılırdı Gören gözler ilahi cezbeden bayılırdı İpekten yumuşaktı,manzur münevver cildi Muazzez vücudu da güçlü, orta haldeydi Sevimli nezih cismi beyaz ve nuraniydi Tebessüm, latif bir pembelik, onun rengiydi Berrak göğsü ve mühürlü mübarek omuzu Taşır güvercin yumurtası gibi rumuzu Parlak alnı geniş, hilal kaşları uzunca Avlar ceylan ruhu ala gözleri vurunca Yaratılmış olanların eşsiz güzeliydi Gülümsedikçe sanki yerler gökler gülerdi Ey alemin önderi, Ey şefaat güneşi Çırpınan insanlığa cömertlik, kerem eli Ey herkesin yükünü çeken, Ey merhamet eden Ey günahkarların sığınağı. Ey sevilen Ey iltifat ve lütuf sağınağı, Ey Seven Ey alemin tabibi, derman, şifa bahşeden Sayısız eksiğimizle iltica kapımız Varlığıyla aklın toz olduğu Sultanımız Seni anmaktan aciz, anlamaktan da uzak Varlık seni taklitte, sensiz var oluş tuzak Milyonlarca senedir beklenen gelip geçerde Hala mı madde, hala mı ruh çare olur derde Eğer senin deryandan bir damla alabilsek Buhranlar nasıl biter, denesek, görebilsek Omzumda günahtan dağlar var Resulullah Şefaatinin hedefine yöneldik Resulullah İnananlar dertli, yaralı kalpler kan ağlar Layık değiliz, lakin mümin ümidimiz var ERTUĞRUL ŞAKAR Ertuğrul Şakar |
Adliye Koridorlarında
Adliye koridorlarında Bir gün başlar Beklerim umudu Yaşarım telaşı Açılır dosyalar Kapanır dosyalar Yazar bir klavye durmadan Hep kaderi duyarım içimde Sesler kesilmez sesler Hüküm bir sessizlik çiçeğidir Bir terazi tartar Yasa maddelerini Bir hakim beklersin Yolcu bekler gibi Akrep ve yelkovan işler Sabit ve dikeydir kapı Adliye koridorlarında Gün,güneş, zaman gider Bekleyerek gidersin Sabırla bir karara 20.07.2005 saat.11.00 Ertuğrul Şakar |
Ah Şiir
Su bardakta ne kadar gerçek Taş bir heykelde Neden kendimi tanıyamıyorum Kalıplar içinde Gelin arabasından bir dua yükselir İner bir basamak daha bir gelin Dostlar tanımam için vardır Betonu delmiş bir çiçek Başıboşluğun adını cumartesi koydum Zaman hamağında ki keyfim Kaçamak gibi yüzümde ki pembe Ah merak, ah aşk, ah şiir Ertuğrul Şakar |
Akşamın Deresi
Yak da git alev alev gönül penceresini Boya; kızıllığınla akşamın deresini Yangınlarımı kanat, kan rengi gözlerinle Lav akışlarla boya yeryüzü küresini Üzerime sür de dur, al giyinen karayı Deş sen çakallar gibi, sevda yükü yarayı Beni yerden yere çal, yenilsin omuzlarım Kırmızı dudağından kur kıyamet sarayı Sevginin kuleleri hayalete dönüşsün Sarhoş bulutlar şimdi kadehlerle öpüşsün Gerçek diye ne varsa silinsin baştan başa Yalanlar gerçek olsun, aşk uğruna dövüşsün Ertuğrul Şakar |
Alacakaranlık Bu Sevda
Kara *******in yıldızları gibi bakan gözlerin Üşümüş çiğ tanelerince gözlerime konuyor Alacakaranlık bu sevda Tül dökülüşlerinde bir hüzün çağırıyor Beklenmedik çalkalanışlarla gönlümü Deniz basması gibi yıkılıyorum esmerce Sıcak ve soğuk arasında bir duvar nasıl olur Bir duvar çiçek açar mı ansızın Ansızın dinmek bilmeyen bir yağmur Bir yağmur bekletilmek tanımayan sızın Ben ben tepelerinde terkedildim Terkedildim beyza umutlarla *******e ******* çekingen kelimeleri sever bildim Bildim yürek aşk saklıyor hecelere Ertuğrul Şakar |
Alıp Çileseydin Beni
Gitmeden evvel Ne olurdu dinleseydin beni Alıp veremediğimiz neydi Bir umuda bileseydin beni İşte sabah, işte akşam; hayat bu Alıp kalburlarda eleseydin beni Karanlık, aydınlık, nedir gölge Kuru bir gönle alıp çileseydin beni Gittiğin ufuklara düşmeden önce Yanında kısrak gibi yeleseydin beni Akşamı giyinirken odamda acı Ne olur bir kerecik dileseydin beni Ertuğrul Şakar |
Allahım
Allahım Bana değer veriyorsun ya Beni seviyorsun ya Bende seviyorum yarattıklarını Değerli görüyorum kendimi Senin ayetin olduğum için Senin için Vuslat Perdelerin kalktığı an En muhteşem zaman En harika mekan Vuslatını nasip eyle Ey Rahim,Ey Rahman Sana giden yollarda Suç Günah Ateş Karıştı birbirine Ulaştır Allahım Visaline Visaline Allahım Sonsuz Varlığın için şükürler olsun Bu fani bedenim içinde bana değer verdin Maddemi ruhlandırdın Düşünce verdin Eşyayı tanıttın Kavramayı öğrettin Eleştiriyi Allahım Sevmeyi öğrettin Aşkın aysberk dolu kutuplarını Ya da ekvator sıcağı gibi Yanmış sevgileri Seni tanımayı öğrettin Seni bilmem için Kulluk şerefi verdin Allahım Mutluyum korkularımın içinde Korkuyorum sevinçlerimin içinde Göklerinden düşmek istemiyorum Ateş kuyularına Ertuğrul Şakar |
Altı Nisan Sessizliği
Güneş ve mutluluk tasında uyandım Alaca karanlık yorganların içinden Gözlüklerim daha bir oturmuştu ışığa Kuşlar gibi sevdalanmıştı içim pır pır Avukatlar günüydü beş nisan sahi Eş dost hatırlamadan unutularak gitti Kırıştırılmış yüz çizgilerinde insanlar çok ciddi Çok ciddi ve soğuk dost olmaya Sevmemeliyim desem de yapamıyorum Her yaprağa, her ışığa gözüm kayıyor Ağlak kızların alçacık çenelerinde çiçek Gabar Dağında bahar kan sızıyor Bir gövde büroda, bir gönül yasa tanımaz bir pergel Önü kesilmş maddeler kalın kalın kitablarda Sakın elindeki ve içindekileri lekeleme Senin şelale akışlarını hep seyrediyorum Altı nisan sessizliğinde bıyıklarım beyazlıyor Kar beyazı çiçek beyazı gibi dönüşüyor aşka Uysal bir oya gibi tabiat eteklerimde Çok sessiz çiçeklenelim, pekala, birden Pekala, bir avukatta çiçek takabilir bir yüreğe Yeniden ölçmek için bir yüreğin debisini Ertuğrul Şakar |
An Anılara Gömülmeden Gel
Bir an ne kadar önemli Her an bir başka an Kaybetmeden bir nefesi Duymalı en duru sesi An açan bir çiçek Solmadan koklanmalı Gel cimri ol alabildiğince Hovardaca saçma zamanı Yaşamaksa tadım tadım Hayat olmalı adım, soyadım An anılara gömülmeden gel Uzanırken mutluluk dediğin el Ertuğrul Şakar |
Anla
Yüzleş ölümünle Hayatı ne kadar sevdiğini anla İçindeki söyleyemediğin tutku Seni düşman kılan zamanla Kaçma korkularından,ver elini Şeytandan kaçırdığın imanla Sevdiğini şimdi söyle,seviyorsan eğer Yaşayamazsın nefret sarkacında zanla Korkma bir şey isterken,elma gibi Karşılaşırsan,sarılmış bir yılanla Düştüm ki düşüşüm ölçü bilmez Aldatma kendini türlü yalanla Gel,ölümünü iç kevser gibi Yaşa ölümün ulaşamadığı canla Ertuğrul Şakar |
Anlatacağım İçimi
Anlatacağım içimi Kulaklarında şenlik Anlatabilecek miyim kendimi Kulaklar binlik onbinlik Düşmanda yorulur Yalnız bir savaşı özler Pencerelerde bayraklar Harp biter Askerler gelir,barış gelmez Ertuğrul Şakar |
Anne
Bir çocuğum sanki hiç büyümemiş Seninle birlikte olunca anne Hayat yokuşunda hiç yürümemiş Dizinin dibinde kalınca anne Mevsim bahar ise sensin tabiat Gönlüm bir kuş olsa olursun kanat Gözlerin ruhumda en büyük sanat Sevgin her hücreme dolunca anne Ne güneş isterim,ne ay,ne dünya Gördüğüm en güzel en güzel rüya İstemem başka bir hayal ve hülya Mutluyum yanıma gelince anne Seninle içiçe mevsimler,yıllar Koşsun sana doğru gittiğim yollar Sırtımı okşayan buselik kollar Kurbanın olayım yolunca anne Şenlenir seninle kapımın önü Hayalin doldurur bütün bir günü Kelime bulamam övmeye seni Ben bir çiçeğinim dalınca anne Gönül fırtınamı gözün dindirir Öfkemi şefkatli sözün dindirir Hüzün yağmurumu yüzün dindirir Dünya benim olur gülünce anne Cennet ayağının altında pınar Sevdam bir kelebek,yanına konar Doyumsuz bir hasret içimde yanar Sürükleniyorum selince anne Ertuğrul Şakar |
Aralık Ayının Koridorunda
Aralık ayının koridorunda Beni sakla sıcak yüreğinde Söz diye neye değer veriyorsan Ses,melodi,titreşim Kimse bilmesin varsın Ayazın,karın,yağmurun arasında sıcak bir yüreğin atışını Yaşamak var ya gider ayak Kimsenin göremediği bir havada Ruh dediğimiz sonsuzluğa uzanan bir iklimde Ve gözlerinde Ve kulaklarında Parıldarsan,şarıldarsan,ben duyacağım Paltomun içinde müzmin görünüp Görünüp,görünüp kaybolacağım Yeşil yaprakların bittiği yerde Son daldan düşen ben olacağım Uyuma diye haykır bana Seslen kapanan göz kapaklarıma Geçen günler geçti Kalan bir kaç yaprak yeni yıla Aralık ayına dalacaksın Son seviyi sunmak için bana Harçlığı yaşam olan Sevgiyi kutsasana Seni benliğime alıyorum Bu aralık ayında Uzun bir aralık da bırakıyorum Döne döne bana gelmen için 24.12.2004 Ertuğrul Şakar |
Ararım
Tercümeye gerek olmasa bile Zambak bakışları yüzde ararım Gözlerim yüzüne konmasa bile Şekil şekil seni özde ararım Fırtına içimde yıllardır bitmez Hasret kervanları bir adım gitmez Sanat dediğin şey özleme yetmez Benle paylaştığın sözde ararım Tebessüm yangının gülen şeklidir Sevdanın zincirle gelen şeklidir Suskunluk ruhumun selen şeklidir Ilgıt ılgıt düşen hazda ararım Mahçup gülüşünü serdiğim köşke Mutlu nağmelerle dolsaydık keşke Tellerle titreyip ağlayan aşka Yanık türkü yakan sazda ararım Sevmenin ucunda sevilmekte var Sevda burçlarından kovulmakta var Ölüm gibi sonsuz savrulmakta var Son baharım diye güzde ararım Ertuğrul Şakar |
Aşk Sabırsızlık Çeker Sabırda
Bir son var diye bekleyecek miyiz Kilitli arzularımızın karanlığını Aşk sabırsızlık çeker sabırda Sözlerin saklandığı kuyularda Kaderin sarsılmayan tiranlığını Hayal bakışlarımıza ekleyecek miyiz Nefreti öğrendik sessiz zamanda Bekleyen soruların varlığını Çelik kafeslerle çevrilmiş düşler, acımasız İşlenmiş bir dantel gibi yamasız Bıraktın ardında şiir duyarlığını Aşk son teldi bu kemanda Ertuğrul Şakar |
Aşk Sofrasında ki Kadeh ve Mey
Ses çağrıdır, hareket çağrı Renk boyar durmadan ışık Yürek insan olana ağrı Sevmek, yeni elbise gibi şık Bir tuhaf hissederim kendimi Her duygu esintisinde yaprakça Bütün kirlenmiş renklerin birlikteliği Nasıl da biter akça pakça Hissedebilmektir herşey Tadı,kokuyu, varlığı Aşk sofrasında ki kadeh ve mey Sadece bir zaman darlığı Sonlu'nun yankısı konaklıdır Sonsuz ses ebediyet Bir ip üzerinde uzan, dur Başka boyutları seyret Ertuğrul Şakar |
Aşk Ve Sabır Söz Kepazesi
Suskularımın buruk tadında Yaşamın desenleri çizili Ötesinde ne var hiç bakmadın mı Hasret ve umutlar boncuklarla dizili Her zaman olduğu gibi inanmadın mı İnançlıksızlarınla sevebiliyorum seni Sınırsız tortulardır günün mezesi Şiiri seviyorsun ya gün günden yeni Aşk ve sabır söz kepazesi Giy çıkar şiir elbiseni Sözlerin boyalarını kazı bir kez Bir kez beni anlayabilsen ne olur Bir kez güvensizliklerini al ez Bir garip dua gibi seni solur Suskular hayal kırığı umutlarla melez Ertuğrul Şakar |
Aşkı Nefret Trenlerinde Bıraktık
Heyecanlarımdan başka hiçbir şey yok elimde Sahillerin suyunda yürümekten başka Sevmek varken sevmemekte direnen aşklarımızla Ne kadar krokiler karaladık buruşuk kağıtlara Aşkı nefret trenlerinde bıraktık çaresiz Zaman ödemelerinde kadere ilmekler attık Beni bulmak ve beni anlatmak olmalıydı sözüm Hep sende kırık bir plak gibi takılıp yattık Tanıyor muydun yeryüzünü ve beni bilmiyorum Geçmişin bahçelerinde üzümler tattık Her anafor ters bir piramit gibi durur Bazen de birbirimize birer sırattık Gece yarısı ve sabah düşünceleri bir olmuyor Hayallerimizi uçurduk, belki de böyle battık Yine seni anlamaya çalışmam hep nafile Ebruli bir renk katamıyorum su üzerinde aşka Ertuğrul Şakar |
Ay'ın Gümüş Gözyaşları
Ay gümüş gözyaşlarını yaydı Karanlık dünyasına insanların Ay niçin şahidi olaydı, İnsanların saklandığı karanlıkların Yıldızların parlamasında suçu yok Kaç yıldız olduğunu bile bilmez gökyüzünde Yeryüzünün yörüngesinde bir ok Bekçiliği için bir şey yok elinde Ay'ın gümüş gözyaşları aynamda Bana hüzün sunuyor tas tas Ay suçlu değil bu sevdanın sonunda Benimdir sana duyduğum ihtiras Ay'ı ben ağlattım bu perişanlığımda Benim için ağlıyor desem yeri Ay her gece bulutların ardında Gözyaşlarıyla seyrediyor sevenleri Ertuğrul Şakar |
Aylardan Kasım
Aylardan kasım Bu ilk değil aksırışım Düşen her bir yaprak Parçalanan aşkım Kocaman leylekler sıcak iklimlerde Ben serçelerle Başbaşa kalmışım Yağar biteviye yağmur Şehir sisli Hayat kavisli İçimde bir dişli Sıkar ha sıkar Ey sevgi dediğim umut Gel... Beni bu karanlıkdan çıkar Aylardan kasım Yağmur yağmur aşkım Ağlar Sevmek Karakışa Emanet Ertuğrul Şakar |
Ayrılık Başlangıçta Vardı
Ayrılık başlangıçta vardı Gün ışığı süreli olsun isterim Karanlıkta tohum korkarak bekler Son, yorgunlukların bırakıldığı kadehtir Kavuşmak bir ateş gibi sarar Çatırdar kemik eklemsi Krallar taç töreninde tükenirler Irmak, suyun ağlar görünüşüdür Sakın beddua muskalarıyla dolaşma El ele hayallerinle tutsak Serüven dediğin kara kutu Oyun ve yosun içinde yorgun İşte uçtu içindeki güvercinler bir bir Gelincik çiçekleri kuşattı anıları Eridi taşlara sarılıp yatan kar Ey Nisan, Ey Yalnızlık, Ey Aşk Çiçeği Bahar Uyanmaz ninnilerle uyuyor sevgi İçini kemiren kurtlar besleniyor hücrede Yürüdüğün adımlar hep iz yapardı Ayrılık başlangıçta vardı Ertuğrul Şakar |
Ayrılık Vuslat İçindi Hani
Ayrılık vuslat içindi hani Hani gözlerinin içindeki yıldızlar Kış sonu ayazlarla gelecekti hani Hani ayrılık rüzgarında ki uçan tohum Boşuna mı damladı gözyaşı dediğin yağmur *******e yapıştırdığın ah lar karton muydu? Boşuna mı bunca döktüğüm şiir Suskunluğun kuru bir pardon muydu? Gelincik çiçeği bir kalp de demlenecekti Cemre cemre ağır ağırdı aşk Yalan sevdanı kim bilecekti Ayrılık rüzgarıymış meğer yeşeren başak Ertuğrul Şakar |
Baba
Seni nasıl kaybettim Nerelerdesin Özlemin burnumun ucunda sızı Alınyazı Gün, güneş, çiçek, kuş Sensizliğin farkında değil, sessiz Dalga oynuyor Rüzgarla Hücresine atom bombası konmuş Ben miyim hedefte Beni avut Unut Herkesin sevgilisi yanında, sımsıcak Bir dağ gibi sırtını yasladığı Hasretin çarpanlarıyla zorluyor Babam Seni düşünmemek istiyorum, yok saymak Seni girmemiş kabul etmek dünya haritasına Zamanı sıfırlamak, bütün rakamları yakmak İsterdim büyük adam Seni nasıl kaybettim Bir fincan kahve içemeden karşılıklı Kavgaları durduramadan Diyemeden 'Babam haklı' Ertuğrul Şakar |
Bahar Benim Dersen
Bahar benim dersen Anlarım rüzgarların niye estiğini Gökyüzünün niye darmadağın Mavinin arabalarını çektiğini Bahar benim dersen Çığlıklarımı yamarım çiçeklere Ela gözlerimi arılara verir Gönlümü kanat yaparım kelebeklere Bahar benim dersen Tabiat daha bir güzelleşir bu mevsim Firari bir yürek benim dersen Gelir elbette hayatı sevesim Bahar benim dersen Bütün delilikler sensin demektir Bütün havalar,bütün aşklar,yapraklar Tohum çatlasın,sevsin demektir Bahar benim dersen Başımı döndüren hava sensin Ciğerime çektiğim sabah sensin Sevi,hayat,mutluluk sensin Ertuğrul Şakar |
Baş Düşmüş Kırık Omuz
Su susar ayna olur Yüz düşer sessizliğe Beşgen beşiklerde yıldız Bütün enerji kovulur Bürünür ıssızlığa Ne kadar sakin sonsuz Yüreğe aşk oyulur İlkel ilkeler buzluğa Kokuşmayı savmak için tuz Sürahi camı çevre bulur Su özenir özgürlüğe Yürek camı tuz buz Müzeye müzmin konur Sevda suyu süzmeğe Baş düşmüş,kırık omuz Ertuğrul Şakar |
Başıboş
İşte bir artık zaman Kararsızlığına kararsız Zararsız Hiç kimseye yararsız İçimde bahardan çıkmış bir duman Ne umudumu dolduran biri Ne ileri, ne geri Ölü gibi bir diri Hiç tüketilemiyecek bir an Belki iyi,belki hoş Buruk bir hüzünle çoş Başıboş Yüreğimi yoruyor kan Gülün rengi kırmızı değil Tatlı sözlerle omzuma eğil Hem öv, hem övül Ertuğrul Şakar |
Başlangıç
İçimde yatan kelime Sonu istememe arzusu Direnç gösterdiğim sıradanlığa Yaşamayı duymanın sezisi Devredilmeklerden kurtaran beni Pırıl pırıl bir eşiğin kuzusu Uygar soyunmalarda ön söz Antik ilişkilerin mazisi Sabahları onun için seviyorum Işığın, rengin, aşkın tazesi Oğulcuk Otu gibi olacak Öncesiz oynamaların gözesi Başlangıç tadında bir evren Gariban gönlümün mezesi Akıl can derdinde insafsız Başlangıç, hayallerin müzesi Ertuğrul Şakar |
Bayrak
Ezanla birlikte yayılan seda Şehitlik ufkunda yükselen nida Ay yıldız beyazı şafakta sevda Doğan güneşimsin,alımsın bayrak Akar nehirlerde, dimdik dağlarda Mavi gökyüzünde,İrem Bağlarda Vatan coğrafyamda,sonsuz çağlarda Gündüzüm,gecemsin,dalımsın bayrak Tarih kubbesinin şanlı ışığı Hürriyetin ruhu, nesil beşiği Zaferler başbuğu, Hakk'ın aşığı Devlet ezel ebed,yolumsun bayrak Dua'da,sevinçte; umutla yeşer Millet yaşar ise bayrakta yaşar Gelecek çağların çoşkusu taşar Atiye uzanan elimsin bayrak Ülküm seni dikmek bütün burçlara Kanımı,terimi katmak harçlara Baş eğdirmek cümle alem taçlara Şerefim,kudretim,kolumsun bayrak Ertuğrul Şakar |
Bekleme Labirentlerinde
Bekleme labirentinde ışık Saklanır duygu yoğunluğunda Ana tanrıçalar toprak olur Tunca döker insan suretini Hep kendini anlatmak için Ne heykeller yapılmış, ne taşlar oyulmuş Ne kafalar uçurulmuş kılıç kılıç Ne gözyaşı toplamış avuç Suç yürekteki uçan sevinçte Suç atardamarların içindeki kanda Söyleyemeden susmuş taş tanrıçalar Şekiller susmuş, kazılan taşa toprağa emek Ve bende susacağım çığlıklarımın dehlizinde Bahara taşıyamadan sevdayı Çeperlerini vura vura aşk Son yorgun kanatlarını da bırakarak semaya Nasıl düşerse yer çekimi kuralları gibi maddenin düşüşü gibi ağır sevdalar Can kalmamış canan kalmamış hayallerde Bir yeşermiş umut tamamen kuruyacak Bekleme labirentlerinde seni Saatler susacak son enerjisini kullanarak Enerjiler tükenecek karanlık akşamlarda Şarkılar tükenecek tana ulaşamadan Bitmek karanlıklar içinde kaybolmaktır Ana tanrıçaların taşlaşmış biçimlerinde Kazma vurulmuş gibi yüzyıllar sonra Yüzyıllar sonrasının yorganları altında Bekleme labirentim olsun diye suskun yüreğim Ebedi bir kumsalda zaten kırılmış küreğim Ertuğrul Şakar |
Beklemek Nasıl Bir Şeydir
Beklemek nasıl bir şeydir Bekliyorum derken bekliyor muyum Geçmişle gelecek nerede Nerede yüklendiğim pirizma renkleri İçimden geçen ayrışan renkler mi Beklerken boşu boşuna mıydı Hoyrat vakitler saçıldı mı hovardaca Yoksa içten bir oluşum muydu tohum Çölün içinde akmıyor mu kum Çatılan kaşlar mı, tüfenkler mi Beklemek belki bir öğretmenliktir Sevgiyi,vefayı,maziyi tazeleyen Tetikler geleceğin meyvelerini Yoksa hayallerin kuruması mı beklemek Beklemek bulamadığımız kervanlarda denkler mi Ertuğrul Şakar |
Beklemeler
Beklemeler beni usandırıyor Her gün haber gözlemek yüreğimde Bir merak taş gibi oturup duruyor Çalkalanıyor zaman eleğimde Gün ortası elim kolum bağlı Cam aydınlığında hasret karalığı Düşüncem meraklarda eğili Hayal kapımda bir rüzgar aralığı Esinti senin gelmen belki ansızın Çöl sıcaklarında yağmur bulutu gibi Lök diye oturuyor bağrıma sızın Bekletiyorsun mesafesiz bir garibi Beni usandırıyor sensizliğe alışmak Yüreğimde gölgen büyüyor durmadan Boş odaların yalnızlığında çalışmak Nerelerdeydin deyip,soru sormadan Ertuğrul Şakar |
Belirsiz Çizgiler
Geçmeli zamanlarda bir teğet Belirsiz çizgiler döker Ne daire olmak sevdası vardır Ne enlem, ne boylam Dikine baksan, yani dik değil Yatay düzlemlerde kambur değil Delik bir kova gibi dökülüyor aşk Bir ıslaklık ki şebnem değil Çalkalanan yürek denizinde Göz göz değil, söz söz değil Ela gözlerimi saklamalıyım kapatıp Sözlerim beyan pazarında hep remel Teğetlerde kalakalmış pek çok 'evet' Hatıraların koruluğunda büzüşür İskit inançlarını uyandıran arzular Arzular kapalı kapılar önünden geçmeli Ertuğrul Şakar |
Belki Diye Bir Şey Yok
Belki diye bir şey yok Belki bir aldatmacadır Yol ayırımına bırakılan bir şans Tekerin takıldığı bir tümsek Dudaklarımdan uçurduğum her belki Bir kararsızlık pıhtısıdır Kapalı pencerelere vuran rüzgar Bir çiçeği kemiren rastgele bir böcek Ne baharlar, ne kışlar devinir Zaman beton kalıplarla gelecek Kurumuş bir ağaca bakıp bakıp Belki yeşerir diyemem Doğmamış bir çocuğa söylenen bir ninni gibi Belki diye bir şey yok Ertuğrul Şakar |
Ben Beni
Hayal olsa,rüya olsa,düş olsa Senin ile görüyorum ben beni İçimdeki menzil aşksa,gönülse Sende bulup sarıyorum ben beni Söylenecek sözün var mı manası Yanardağca gönül koru yanası Bir gölgeye zamansızca sinesi Sana doğru sürüyorum ben beni Bir biçare olsam bile severim Çilem ile çileleri örerim Bulduğum an gözyaşıma sıvarım Ancak sende arıyorum ben beni Ertuğrul Şakar |
Ben Dua Seviyorum
Duygular duraksızdır Zaman gibi akarlar Her an, bir başka andır Şimşek gibi çakarlar Sakın gözyaşı dökme Yağmur yağmasın sakın Sevgisiz fidan dikme Nefret yormasın sakın Ağlayarak, umuda Varamazsın bunu bil Pişman olma, bu yolda Gözyaşını hemen sil Kutsal bir mabet kalbin Bir çocuğum, hem masum Aşk duadan ibaret Ben dua seviyorum Ertuğrul Şakar |
Ben Sana Geleceğim
Ben sana geleceğim Zamanı adımlarımla bölerek Şekil karelerini Panosuna asarak Gölge yutacak cismi Ben sana geleceğim Düşlemek ne kadar katı Mermer damlaya esir Özgür kuş uçmaz Demir kafes erir Bu son kanatlanışım inan Ben sana geleceğim Geleceğim Ertuğrul Şakar |
Bende Saklısın
Bitmez karelerde zamanımdasın Hafızama aldım bende saklısın Gittim diyorsun ya hep yanımdasın Hatırama daldım bende saklısın İşitip sesini şen kahkahanı Seninle doldurdum bütün cihanı Çöllerimde buldum yeşil vahanı Hayatıma saldım bende saklısın Kopmayan iplerle seni bağladım Her gece dizinde meczup ağladım Hayal vadisinde çoştum çağladım Seni senden çaldım bende saklısın Gönül kandilimin ışığı sensin Umudumun bitmez beşiği sensin Şu garibin bir tek aşığı sensin Seni canda buldum bende saklısın |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:42 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.