![]() |
Orhan Veli Kanık
Neden liman deyince
Hatırıma direkler gelir Ve açık deniz deyince yelken? Mart deyince kedi, Hak deyince işçi Ve neden ihtiyar değirmenci Allaha inanır düşünmeden? Ve rüzgarlı havalarda Yağmur eğri yağar? |
Açsam Rüzgara
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş Mavilerde sefer etmek! Bir sahilden çözülüp gitmek Düşünceler gibi başıboş. Açsam rüzgara yelkenimi; Dolaşsam ben de deniz deniz Ve bir sabah vakti, kimsesiz Bir limanda bulsam kendimi. Bir limanda, büyük ve beyaz... Mercan adalarda bir liman.. Beyaz bulutların ardından Gelse altın ışıklı bir yaz. Doldursa içimi orada Baygın kokusu iğdelerin. Bilmese tadını kederin Bu her alemden uzak ada. Konsa rüya dolu köşkümün Çiçekli dalına serçeler. Renklerle çözülse *******, Nar bahçelerinde geçse gün. Her gün aheste mavnaların Görsem açıktan geçişini Ve her akşam dizilişini Ufukta mermer adaların. Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş, İller, göller, kıtalar aşmak. Ne hoş deniz deniz dolaşmak Düşünceler gibi başıboş. Versem kendimi bütün bütün Bir yelkenli olup engine; Kansam bir an güzelliğine Kuşlar gibi serseri ömrün. |
Ağacım
Mahallemizde Senden başka ağaç olsaydı Seni bu kadar sevmezdim. Fakat eğer sen Bizimle beraber Kaydırak oynamasını bilseydin Seni daha çok severdim. Güzel ağacım! Sen kuruduğun zaman Biz de inşallah Başka mahalleye taşınmış oluruz. |
Ah Neydi Benim Gençliğim
Nerede böyle hüzünlenmek o zaman; İçip içip ağlamak, Uzaklara dalıp şarkı söylemek; Hafta sekiz ben eğlentide; Bugün saz, yarın sinema, Beğenmedin Aile Bahçesi; Onu da beğenmedin, parka; Sevdiğim dillere destan; Sevdiğim, Meyil verdiğim; Ben dizinin dibinde elpençe divan, Samanlık seyran. Nerde, Nerde, Nerde böyle hüzünlenmek o zaman! |
Ahmetler
Kimimiz Ahmet Bey, Kimimiz Ahmet Efendi; Ya Ahmet Ağayla Ahmet Beyfendi? |
Ali Riza İle Ahmed'in Hikâyesi
Ne tuhaftır Ali Rıza ile Ahmed'in hikayesi Birisi köyde oturur Birisi şehirde Ve her sabah Şehirdeki köye gider Köydeki şehire |
Altın Dişlim
Gel benim canımın içi, gel yanıma; İpek çoraplar alayım sana; Taksilere bindireyim, Çalgılara götüreyim seni. Gel, Gel benim altın dişlim; Sürmelim, ondüle saçlım, yosmam: Mantar topuklum, bopsitilim, gel. |
Altındağ
Biri bir koca görür rüyasında: Yüz lira maaşlı kibar bir adam. Evlenir, şehire taşınırlar. Mektuplar gelir adreslerine: Şen Yuva Apartımanı, bodrum katı. Kutu gibi bir dairede otururlar. Ne çamaşıra gidilir artık, ne cam silmeye; Bulaşıksa kendi bulaşıkları. Çocukları olur, nur topu gibi; Elden düşme bir araba satın alınır. Kızılay Bahçesi'ne gidilir sabahları; Kumda oynasın diye küçük Yılmaz, Kibar çocukları gibi. |
Anlatamıyorum (Moro Romantico)
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. |
Arzular Ve Hatıralar
Arzular başka sey, Hatıralar başka. Güneşi görmeyen şehirde, Söyle, nasıl yaşanır? |
Asfalt Üzerine Şiirler
I Ne kadar güzel şey Yolun üstündeki bina Yıkıldığı zaman Bilinmeyen ufku görmek II Kaldırımın kenarına dizilip Bacası olan silindirin Yürüyüşünü seyreden Çocuklara imreniyorum III Onun sesi Bir arkadaşıma Denizden geçen Motorları hatırlatıyor IV Kırık taşlara bakıp Işıklı bir asfaltı düşünmek Acaba yalnız Şairlere mi mahsus? |
Aşk Resmi Geçidi
Birincisi o incecik, o dal gibi kız, Şimdi galiba bir tüccar karısı. Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir. Ama yine de görmeyi çok isterim, Kolay mı? İlk göz ağrısı. İkincisi Münevver Abla, benden büyük Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları Gülmekten katılırdı, okudukça. Bense bugünmüş gibi utanırım O mektupları hatırladıkça. .............. çıkar .............. dururduk mahallede ......................... halde ............ yan yana yazılırdı duvarlara ................... yangın yerlerinde. Dördüncüsü azgın bir kadın, Açık saçık şeyler anlatırdı bana. Bir gün de önümde soyunuverdi Yıllar geçti aradan, unutamadım, Kaç defa rüyama girdi. Beşinciyi geçip altıncıya geldim. Onun adı da Nurinnisa. Ah güzelim Ah esmerim Ah Canımın içi Nurinnisa. Yedincisi, Aliye, kibar bir kadın. Ama ben pek varamadım tadına. Bütün kibar kadınlar gibi Küpe fiyatına, kürk fiyatına. Sekizinci de o bokun soyu. Elin karısında namus ara, Kendinde arandı mı küplere bin. Üstelik ....... Yalanın düzenin bini bir para. Ayten'di dokuzuncunun adı. İş başında şunun bunun esiri, Ama bardan çıktı mı, Kiminle isterse onunla yatar. Onuncusu akıllı çıktı ....... gitti ......... Ama haksız da değildi hani. Sevişmek zenginlerin harcıymış İşsizlerin harcıymış. İki gönül bir olunca Samanlik seyranmış ama, İki çıplak da, olsa olsa, Bir hamama yakışırmış. İşine bağlı bir kadındı on birinci, Hoş, olmasın da ne yapsın, Bir zalimin yanında gündelikçi. .........leksandra *******i odama gelir, Sabahlara kadar kalır. Konyak içer sarhoş olur, Sabahı da işbaşı yapardı şafakla. Gelelim sonuncuya. Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar. Sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, Ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, Eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar. |
Ave Meria
Rüzgar tersine esiyor... Niçin? Eski günler geri mi gelecek? Kımıldıyor kozasında böcek Bildiği hayata doğmak için. Neden içimize doldu vehim? Ah ümit, ümit yollar boyunca Düşünmez miydi akşam olunca Hacer'in kollarında İbrahim Ve gemisinde Kleopatra? Neden yine kaynaştı havalar? Saadet mi getiriyor rüzgar Dolarak erguvan atlaslara? Elimize değen kimin eli? Kimdir bu muammalarla gelen? O mu helezonlara yükselen, Saba ellerinin en güzeli? Sesler mi çözülüyor derinde, Nedir durup dinlediklerimiz, Şarkı mı söylüyor semiramis Babil'in asma bahçelerinde? Omzundan örtüler kaydı yere. Kim bu, kim? alnımızdaki yazı: Gözlerinde günahının hazzı Gülüyor saz benizli bakire. |
Ayrılış
Bakakalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam. |
Baharın İlk Sabahları
Tüyden hafif olurum böyle sabahlar Karşı damda bir güneş parçası, İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar; Bağıra çağıra düşerim yollara; Döner döner durur başım havalarda. Sanırım ki günler hep güzel gidecek; Her sabah böyle bahar; Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum. Derim ki: "Sıkıntılar duradursun!" Şairliğimle yetinir, Avunurum. |
Başağrısı
I Yollar ne kadar güzel olsa Gece ne kadar serin olsa Beden yorulur Başağrısı yorulmaz II Şimdi evime girsem bile Biraz sonra çıkabilirim Madem ki bu esvaplarla ayakkaplar benim Ve mademki sokaklar kimsenin değil |
Bayrak
Ey bir muharebe meydanında Avuçları kanımla dolu Kafası gövdemin altında Bacağı kolumun üstünde Cansız uyuyan insan kardeşim Ne adını biliyorum Ne günahını. İhtimal aynı ordunun neferleriyiz, ihtimal düşman. Belki de tanırsın beni Ben İstanbul'da şarkı söyleyen Tayyareyle Hamburg'a düşen, Majino'da yaralanan, Atina'da açlıktan ölen, Singapur'da esir edilenim. Alınyazımı kendim yazmadım. Bununla beraber biliyorum, O yazıyı yazanlar kadar olsun, Çilekli dondurmanın tadını Cazbant sesindeki sevinci, Meşhur olmanın azametini. Sen ne nimetler tanırsın biliyorum; Çaydan, simitten , Kalınca bir paltodan gayrı Zeytinyağlı enginar, kremalı keklik Bir kadeh Black And White viski, Kıl pranga kızıl çengi bir esvap. Yirmi yıllık çalışmanın Bir kurşunluk hükmü varmış Hayata Harkof bölgesinde atılmakmış nasip Aldırma Biz bir bayrak getirdik buraya kadar Onu daha da ileriye götürürler; Şu dünyada topu topu iki milyar kişiyiz Birbirimizi biliriz. |
Bayram
Kargalar, sakın anneme söylemeyin! Bugün toplar atılırken evden kaçıp Harbiye Nezareti’ne gideceğim. Söylemezseniz size macun alırım, Simit alırım, horoz şekeri alırım; Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar, Bütün zıpzıplarımı size veririm. Kargalar, ne olur anneme söylemeyin! |
Bebek Suite'i
"sekiz parçadan oluşmaktadır" Yol Düzdür. Üzerinden tramvay geçer. Adamlar geçer Kadınlar geçer. Kadınlar Kadınlar... Akşam, sabah Tramvayı beklerler Rejinin önünde... Yeşil Sevdikleri renk Yeşildir Ellerinde Yemek çıkınları. Vatman Hep karşıya bakar Cigara içmez Vatman Ömür adamdır Peyzaj Evler, dükkanlar, duvarlar, Kömür depoları, Deniz, çantalar, mavnalar, kayıklar. Deniz Denizi kim sevmez Üstünde ve kenarlarında Balık Tutulduktan sonra Balıkçılar Bizim Balıkçılar Kitaplardaki balıkçılar gibi şarkıyı Bir ağızdan söylemezler Senin Evin Bütün bu yollardan Tramvayla geçilir Halbuki senin evin Daha ötededir. |
Bedava
Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekanlar bedava; Peynir ekmek değil ama Acı su bedava; Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava. |
Ben Orhan Veli
Ben Orhan Veli "Yazık oldu Süleyman Efendiye" Mısra-i meşhurunun mübdii.. Duydum ki merak ediyormuşsunuz, Hususi hayatımı, Anlatayım: Evvela adamım, yani Sirk hayvanı falan değilim. Burnum var, kulağım var, Pek biçimli olmamakla beraber. Bir evde otururum, Bir işte çalışırım. Ne başımda bulut gezdiririm, Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet. Ne İngiliz kralı kadar Mütevaziyim, Ne de Celâl Bayar'ın Sabık ahır usağı gibi aristokrat. Ispanağı çok severim Puf böreğine hele Biterim Malda mülkte gözüm yoktur. Vallahi yoktur. Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir En yakın arkadaşlarım. Bir de sevgilim vardır pek muteber; İsmini söyleyemem Edebiyat tarihçisi bulsun. Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım, Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz Sadece üdeba arasındadır. Ne bileyim, Belki daha bin bir huyum vardır. Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya? Onlar da bunlara benzer. |
Beyaz Maslahlı Hanım
Kalender'den sandala bindi Beyaz maslahlı hanım Bir elinde şemsiye Bir eliyle açtı yelpazesini; Cuma günü Göksu'ya gitti Beyaz maslahlı hanım |
Akıncılar
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: Ilerle! Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kaafilelerle... Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan. Şimşek gibi Türk atlarinin geçtiği yoldan. Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla Yerden yedi kat arsa kanatlandik o hızla... Cennette bugün gülleri açmış görürüz de Hala o kızıl hatıra titrer gözümüzde! Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!� |
Bir Duyma Da Gör
Bir duyma da gürültüsünü Dallarda çitirdayarak açilan fistiklarin, Gör bak ne oluyorsun. Bir duyma da gör şu yagan yagmuru; Çalan çani, konuşan insani. Bir duyma da kokusunu yosunlarin, Istakozun, karidesin, Denizden esen rüzgarin... |
Bir Iş Var
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz? Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? Her zaman güzel mi bu kadar, Bu eşya, bu pencere? Degil, Vallahi degil; Bir iş var bu işin içinde. |
Bir Roman Kahramanı
Çadırımın üstüne yağmur yağıyor, Saros körfezinden rüzgâr esiyordu, Ve ben, bir roman kahramanı, Ot yatağın içinde, İkinci dünya harbinde Başucumda zeytinyağı yakarak Mevzuumu yaşamaya çalışıyordu Bu şehirde Başlayıp Kimbilir nerde, Kimbilir ne gün bitecek mevzuumu. |
Bir Şehri Bırakmak
Bu şehirde yağmur altında dolaşılır Limandaki mavnalara bakıp Şarkılar mırıldanılır *******i. Bu şehrin sokakları çoktur, Binlerce insan gelir gider sokaklarında.. Her akşam çayımı getiren Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir. Bu şehirdedir Valsler, foksrotlar altında Suman'dan, Bramsdan Parçalar çaldığı zaman dönüp Bana bakan ihtiyar piyanist. Doğduğum köye müşteri taşıyan Şirket vapurları bu şehirdedir. Hatıralarım bu şehirdedir. Sevdiklerim, Ölmüşlerimin mezarları. Bu şehirdedir işim gücüm, Ekmek param. Fakat bütün bunlara mukabil Yine budur başka bir şehirdeki Bir kadın yüzünden Bıraktığım şehir. |
Birdenbire
Her şey birdenbire oldu. Birdenbire vurdu gün ışığı yere; Gökyüzü birdenbiler oldu; Mavi birdenbire. Her şey birdenbire oldu; Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan; Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire. Yemiş birdenbire oldu. Birdenbire, Birdenbire; Her şey birdenbire oldu. Kız birdenbire, oğlan birdenbire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar... Aşk birdenbire oldu, Sevinç birdenbire. |
Bizim Gibi
Arzulu mudur acaba Bir tank, rüyasında Ve ne düşünür tayyare Yalnız kaldığı zaman Hep bir ağızdan şarkı söylemesini Sevmez mi acaba gaz maskeleri Ay ışığında? Ve tüfeklerin merhameti yok mudur Biz insanlar kadar olsun? |
Böcekler
Düşünme, Arzu et sade! Bak, böcekler de öyle yapıyor. |
Bu Şehri Bırakmak
Bu şehirde yağmur altında dolaşılır Limandaki mavnalara bakıp Şarkılar mırıldanılır *******i. Bu şehrin sokakları çoktur, Binlerce insan gelir gider sokaklarında.. Her akşam çayımı getiren Ve bir Beyaz Rus olmasına rağmen Hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir. Bu şehirdedir Valsler, foksrotlar altında Şuman'dan, Bramsdan Parçalar çaldığı zaman dönüp Bana bakan ihtiyar piyanist. Doğduğum köye müşteri taşıyan Şirket vapurları bu şehirdedir. Hatıralarım bu şehirdedir. Sevdiklerim, Ölmüşlerimin mezarları. Bu şehirdedir işim gücüm, Ekmek param. Fakat bütün bunlara mukabil Yine budur başka bir şehirdeki Bir kadın yüzünden Bıraktığım şehir. |
Buğday
Düzüldü uçsuz bucaksız alay, Çıngıraklar çalar kapılarda. Düzüldü uçsuz bucaksız alay, Bak, son hasat başladı rüzgarda. Okundan ayrılmak üzere yay, Kuyuların ağzı genişledi. Okundan ayrılmak üzere yay, Korku ta kemiğime işledi. Savruluyor gökyüzünde buğday, Gölgeler uzaklaşıyor yerde. Savruluyor gökyüzünde buğday, Tanrım! tanrım! Bir deva bu derde. Düzüldü uçsuz bucaksız alay, Çıngıraklar çalar kapılarda. Düzüldü uçsuz bucaksız alay, Bak, son hasat başladı rüzgarda. Undan bize de pay, bize de pay, Koşun, buğday dağıtıyor Yusuf. Undan bize de pay, bize de pay, Çökmeden sonu gelmeyen küsuf. Eriyecek tencerede kalay, Çocuklar ağlaşmasınlar dağda. Eriyecek tencerede kalay, Yetişmeyecek Ömer imdada. Altında aynı eğer, aynı tay; Arayıcısı herkes bir sesin. Altında aynı eğer, aynı tay; Seferi aynı köye herkesin. Artık kuruldu bu kervansaray, Boşuna düşünür ihtiyarlık. Artık kuruldu bu kervansaray, Şimdi seslerle dolu mezarlık. |
Cevap
Açlıktan bahsediyorsun; Demek ki sen komunistsin. Demek bütün binaları yakan sensin. İstanbul'dakileri sen, Ankara'dakileri sen... Sen ne domuzsun sen| |
Cımbızlı Şiir
Ne atom bombası Ne Londra Konferansı Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna; Umurunda mı dünya! |
Çok Şükür
Bir insan daha var, çok şükür, evde; Nefes var, Ayak sesi var; Çok şükür, çok şükür. |
Dağbaşı
Dağ başındasın; Derdin günün hasretlik; Akşam olmuş, Güneş Batmış, İçmeyip de ne haltedeceksin? |
Dalga
Ne kağıt yeter ne kalem, Mesut sanmam için kendimi Ne takayım, ne tekneyim. Öyle bir yerde olmalıyım, Öyle bir yerde olmalıyım ki, Ne karpuz kabuğu gibi, Ne ışık, ne sis, ne buğu gibi... İnsan gibi.� |
Dalgacı Mahmut
İşim gücüm budur benim, Gökyüzünü boyarım her sabah. Hepiniz uykudayken. Uyanır bakarsınız ki mavi. Deniz yırtılır kimi zaman, Bilmezsiniz kim diker; Ben dikerim. Dalga geçerim kimi zaman da, O da benim vazifem; Bir baş düşünürüm başımda, Bir mide düşünürüm midemde, Bir ayak düşünürüm ayağımda, Ne haltedeceğimi bilemem |
Dar Kapı
Nedir bu geceyle gelen birsam?? Duyuyorum serzenişlerini. Karanlıkta ağzının yerini Arıyor deli gibi hafızam. "Yanıyor unutulmuş buhurdan Yine gecenin içinde sessiz" Hatıralarla kabaran deniz, Doluyor ruhun oluklarından Işık yağıyor doğan geceden; Nasıl diriliş bu, neden sonra? Bu rüya gibi geceden sonra Gidecek mi o maziden gelen? Seziyorum senelerce susan Ruhumda taptaze bir geriniş. Sonuna vardığım çölden geniş Ayaklarıma açılan umman. Bütün mevsimlerimin üstüne Geriliyor bembeyaz bir kanat. Gelip durdu artık işte hayat Bana hep onu vadeden güne. Artık ebedi huzur deminin İçebilirim sırlı taşından Girmek üzereyim dar kapısından O eski rüyalar aleminin. |
Davet
Bekliyorum Öyle bir havada gel ki, Vazgeçmek mümkün olmasın. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:23 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.