www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Fazıl Hüsnü Dağlarca (https://www.cakal.net/showthread.php?t=80663)

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:36 PM

Fazıl Hüsnü Dağlarca
 
Af Akşamı

Af buyruğuyla açılmıştı hapishane kapısı
Taşıyordu koca burunlar tıraşlı enseler kara çeneler
Dizleri eğri omuzları çarpılmış sırtlar çıkık dökülüyordu
Vakitlere kapanmış büyük karanlıklardan
Taşıyordu vay dökülüyordu vay
Yırtık pis bitli çirkin
Sokağı dolduruyordu terli can uğultusu

Geçiriyordu avucunu şaşkınlıkla saçından saçından
9 yıl yatmış

Kolunda anası kucağında yavrusu
Doldurmuştu kapının önünü kalabalık
Kimi ta dağ köylerinden koşmuş
Kimi ta denizlerden
Bir özlem sarmış bağrı ölümden yüce
Sevgiyle arıyorlar parçalarını
Heybelerinde ekmek destilerinde su

Bir türlü inanamıyordu sokaklara sokaklara
20 yıl yatmış

Gönüllere sığmaz olmuş kavuşmak duygusu
Öyle sarılır ki geçmişe
Erir göğsü göğsünde tutuklunun
Pişmanlık kavaklar tarlalar davarlar için
Pişmanlık gemilere düğünlere ırmaklara
Pişmanlık beşiklerden kağnılardan sessiz
Yerce gökçe değil insan dolusu

Çılgınca kucaklıyordu hepimizi hepimizi
5 buçuk yıl yatmış

Taşar içerde kalanların sorusu
Çubuk demirler arkasından maviliğe
Hem esenliğe ermiş hem yaşlı yelcek
Bir yurt türküsü yeniler karanlığı
Zaman yeğnik değildir yeğniktir
Dön de gör ananı belleyecek
Boş koğuşlar kurmuş pusu

Sönük gözü aydınlıkla büyüyordu büyüyordu
8 yıl yatmış

Çıkınlarda gecenin binlerce gecenin uyunmamış uykusu
Bir yorgunluk çökünce yürünmüş yeryüzünden
Kalabalıkta dağılır birer ikişer özgür
Doğuya batıya kuzeye güneye özgür
Yüreklerinde bir çığ
Yaşamak sevinci vay
Yaşamak korkusu

İnmeli yani sıçrıyordu havaya havaya
17 yıl yatmış

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:36 PM

Ağır Hasta

Üfleme bana anneciğim korkuyorum
Dua edip edip, *******i.
Hastayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.

Niçin böyle örtmüşler üstümü
Çok muntazam, ki bana hüzün verir.
Ağarırken uzak rüzgarlar içinde
Oyuncaklar gibi şehir.

Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum
Ağlıyorsun, nur gibi.
Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha
Duvardaki resimlerle, nasibi.

Anneciğim, büyüyorum ben şimdi,
Büyüyor göllerde kamış.
Fakat değnekten atım nerde
Kardeşim su versin ona, susamış.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:37 PM

Akdeniz Şiirleri

Sen Deniz Gök,
Bir an dursanız uykuda
Büyür bir yosun geceye karşı.

Tedirgin olur ölüler
Bir an yaşlansanız karanlığa,
Sen Deniz Gök.

---------------------

Dalarım engine
Ki yaşadığım
Anıladığımdır.

Roma'yla Kartaca'nın arasında
Yüzer, sevgi sevgi
İstanbul.

Böler bir kuş düşüncemi ikiye
Maviden
Yarıda kalır içki.

---------------------

Dersin ki
Ellerimize değecek
Yıldızlar
Büyüyecek büyüyecek de.

Dersin ki
Bir aydınlığı var
Sevgililer için,
Karanlık sessiz de.

Dersin ki
Uyuyamıyorum
Yalnızız
Gece, mavi de.

---------------------

Sessizdi yeryüzü
Yeryüzünde biricik Akdeniz vardı
Akdenizde
Yalnız ikimiz.

Beni seviyor musun dedim,
Yumdu gözlerini uzaklığa,
Tam sorulacak an, diye gülümsedi,
Tam sorulacak yer.

---------------------

Bir kocaman yeşil bir kocaman boz
Yellerde
Çarpar birbirine çarpar enginlere dek.

Dalgaların ucunda yıldızların ucu
Her köpük bir fırtına
Her köpük bir evren.

Şu deniz şu gök gizlenebilir
Seni sevdiğim
Gizlenemez.

---------------------

Havaya da yalıma da ağaca da benzer ama
En çok suya benzer
Sevgimiz.

Morluğun acısı var sonu yok
Karışır yaşamımıza
Kendiliğinden.

Herkes ölünce toprak olurmuş
Hayır hayır
Bizim su olacağımız besbelli.

---------------------

Akdeniz enginlerde kararmaktadır
Ama
Ben
Öyle maviyim ki.

Akdeniz bir gitmişlikle eski, uzak,
Ama
Ben
Sahibi gibiyim yıldızların.

Akdeniz seni bir daha yaratamaz
Ama
Ben
Seni bir daha sevebilirim.

---------------------

Deli gibi bir gürültü, ansızın,
Yırtılırcasına yarılır sessizlik,
Düşünür Akdeniz.

İşte uçaklar geçer havalarından
Kalır mavilik üstünde apak izleri,
Akdeniz anlar ve sever.

---------------------

Denizdir,
Her akşam üstü
Bütün düşüncelerde
Gelip gider.

7nin le
Acısı
Uzunluğu
Aksi.

Ve gece yarısıdır bu masmavi şey,
Senin
Uzaklarda
Unuttuğun sessizlik.

---------------------

Duymuştun
Bu türküyü
Çok eskiden de.

Bu türküyle anılarsın yelden
Yeşilden
Kadırgaların dibindeki sessiz yosunları.

Bu Akdeniz dalgalarında bu türküde sen
Varsın ışıl ışıl
Ve yoksun biraz.

---------------------

İyice düşün bu bütün yaşamamızdır.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:37 PM

Anımsamalar - 86

Dünya kadar büyük bir günüydü çocukluğumun,
Mektebe ilk gittiğim o altın sabah.
Omuzumda kalmıştı el sıcaklığıyla
Anamın okşarken söylediği bir "Bismillâh"

Muhayyeleme sığmayan beyaz bir bina
Ve kocaman bir bahçe ki oyundan büyük.
Harfler kadar yabancı ve çirkin çocuklar
Renk renk elbise, renk renk göğüslük.

İlk ders bir bayramın son günü gibi soğuktu
Gördük karatahtada, "Hesap" denen karaltıyı,
Ezberletti kendi numarasını hoca, herkese;
Ben de öğrendim iki haneli seksen altı'yı.

Ve paydos gelmedi bir türlü odamıza
Duvardaki levhaları ezberledim, masal gibi.
Deminki çirkin çocukların oldu yavaşca hepsi güzel
Ve o sevgiyle sevdim onları ki sızlatır daima kalbi.

Oyunlar ve neş'elerle geçti o gün
Ve tatlı rüyalar gibi bitti mektep.
Bilgimi düşürmeden eve götürmek için
İçimden seksen altı, seksen altı diyordum hep.

Eve gelince kestim defterimden bir güle benzeyen iki rakamı
Dolabıma yapıştırdım yan yana, bir zafer saadetiyle
Ablalarımın göreceği saati bayram gibi bekledim
TatlIydI bu bekleyiş mavi bir arifeden bile.

Fakat şaşırmıştım iki rakamın yerini
Dolap kadar, ev kadar guldü halime ablalarım.
Anlar gibi durdumsa da, anlamadım yer değişse ne olur?
Ki hâlâ para saydıkca o hayreti duyarım.

Ki hâlâ yaşarım bir ayrılıkta o hayreti
Dalarım 86, 68 diye bazen.
Yer değiştirince başka şey olmak ne tuhaf
Ne tuhaf ölümü duymak seksen altıdan!

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:37 PM

Ankaralı Hasan Bağlamasını Yanından Ayırmazdı

Altı kere aldılar Şehitler Tepesi'ni,
Altı kere geri aldık.
Ovalar şahidimiz,
Sonunda biz aldık.
İlle dermiş gavur,
Gülerim illesine!
Gece atar, gündüz atar, yorulmaz,
Delik delik oldu nazlı yer.
Yanaşmaz ki iki nefes sorasın,
Kimi arar, ne söyler?
Deli midir, kör müdür,
Şaşarım güllesine!
Yaralarım köyceğizi düşünür,
Kanımın boşuna akası yok.
Düşmana malum ola,
Dipciğim yüreğimdir çarpınca, şakası yok
Ayacığıma düşmüş,
Acırım kellesine!...

- ÜÇ ŞEHİTLER DESTANI -

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:37 PM

Asû

Suçu büyüktü Âsû'nun göklere dek
Taş atmıştı güneşe doğru
Bilinmeyen türküsünde
Bilinmeyen çağından

Açtı uykusuzdu sayrıydı
Dolmuştu şeytanların soluğu derisine
Kötü bir ışık
Ve mavilikte duruşu çarpık ağaçların

Sövmüş Tanrısına sövmüş
Âsû Âsû
Yakılacak yakılacak
Âsû Âsû

Doymuşlar bir ilk zaman içinde
Ki sürer sıcaklığı karın karın
Kartalla doymuşlar yılanla doymuşlar
Doymuşlar yellerle yıldızla yalazla

Var olmanın yenikliği alna çizilmiş
Kötü ruhlar uyusun türlü boyalar içre
Ve ta masallara uzanır
Dudakların kızıl süsleri

Ağaç, davulların seslerinden
Âsû Âsû
Yeşiller allar sarılar
Âsû Âsû

Halay çeker korku
Uzak kuşakların acısına karışık
Yontulmuş taşlarda susar
Güçsüz yumuşaklığı etin

Büyünün kara kanını üfler boynuzlara
Toprakta kök
Açık bir esrikliktir apaçık bir uykudan
Ve avın kurtuluşu işte

Kişinin gücü Tanrının büyüklüğüne
Âsû Âsû
Yankılanır dağdan dağa insandan insana
Âsû Âsû

Devrilmiş gözleri ak
Patlamış ürküden göğsü
Bütün oba ateş bütün oba ölüm
Bütün oba çırılçıplak

Açlığı uykusuzluğu sayrılığı tükenmez ama
Düşer elleri
Yaşaması parlamaz ama Âsû'nun
Ölüsü parlar

Aydınlık yitiverir yeryüzü yalnızlığından
Âsû Âsû
Seni senin karanlığın sever ancak
Âsû Âsû

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:38 PM

Bir Memet Daha

Topraktan mı çıktı yarı toprak bir yaratık,
Gökten mi indi yarı gök bir kartal.
Bir Memet daha var oldu o sıra,
Tepenin doruğunda kalpağı al.

Bir Memet olduğu besbelli,
Saçları başakta, gözleri çiçekte.
Elleri ayakları öylesin kocaman,
Yüzü altı Memet'in yüzüne öylesin benzemekte.

Vardı üç adımda masalcana,
Ağzı duman tüten makineliye, dev.
Kabzayı kavrar kavramaz bastı tetiğe
Fışkırdı namludan sonsuz bir alev.

Allah Allah, şaştı bütün dağlar, bütün gök,
Şaştı dost düşman.
Bu kimdir, bu kaçıncı Memet'tir,
Ölülerde dirilerde dondu kan.

Görsen efsane, görmesen efsane,
Duysan efsane.
Uzak mıdır bayraktan düşen,
Yakın mıdır ne?

Bir parıltı bir parıltı tarihten,
Tanrıca dik.
Yurdun ulusun kutsal gücü,
Bu yedinci Memet, Memetçik.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:39 PM

Bitmez Sessizlik

Ben sizin kardeşinizim ha peki söyliyebilirsiniz
Nasıl evlendiğinizi
Nasıl sevmediğinizi bir gece
Peki söyliyebilirsiniz

Sonra daha eskiden o resmin günlerinde
Anneniz henüz çıldırmamıştı
Saçlarınız altın gibiydi ak omuzlarınıza değerken
Peki söyliyebilirsiniz

Ağaçlara
Gülerdiniz çok
Ve bir masal kızlığı uyutmazdı sizi orman yeşerince
Peki söyliyebilirsiniz

Sonra kaçmıştınız evinizden
Düşünceye yalnızlığa uykuya ölüme
Bir yangın yıkıntısında çırılçıplak
Peki söyliyebilirsiniz

Bir kız bir oğlan duvarlarda taş gölgeler bir kız bir oğlan
Yatmıştınız üçyüz genç bir dağ sığınağında siz
Dışarda karın kurtlar soğuğu içinizde taş çağınca bir donukluk
Peki söyliyebilirsiniz

Ben yarın gidiyorum ha bir başka karanlığa
Ben gömütlüklerle sessizim yaslıyım sağırım
Artık sevgiye inanmıyorsunuz artık hiç kimseyi sevmiyeceksiniz peki
Peki söyliyebilirsiniz

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:39 PM

Bu Eller Miydi

Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.

Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.

Kaybolmuş o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken...

Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan !;

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:39 PM

Büyümek

Büyür ağaçlar maviliklerde,
Bulutlar, aydınlıklar, uzaktan.
Büyür şehirlerin yatakları,
Mevsimlerin üstü, yaşamaktan.


Bir anne gibi genişleyen sabah aydınlığı,
Büyür kanatları yavru serçelerin.
Büyük şehirler ve şehirlerde,
Korkunç hayatı, *******in.


Büyür hatıralar gibi ihtiyarlar,
Yaşamayı hatırlarken.
Büyür güzellikleri, vücutları kısmetleri,
Çocuklar uyurken.


Vakit büyür habersiz,
Bir serinlik düşer her cama.
Çiftçiler bile anlamadan
Büyür topraklar daima.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:39 PM

Cezayir Türküsü

Ya Allah
Ya Allah derim ki
Titrerim
Kara sesimden
Ya Allah.

Ya su
Akar da aydınlığın uzak anılarımdan
Şırıldar yüreğimde ünlü korsanların dalgaları.
Yüce sultanların kılıçları parlar yüzümde
Ya su, anlıyor musun?

Burası Cezayir, ya çöl,
Develerin binlerce yıl taşıdığı, atalardan,
Sevgi,
Us,
Kişiliğim ya çıngırak.

Yıldızlar kötü olacakların üçgenlerinde
Yok etmiş üç yönü.
Yedi yönü var etmiş mutsuz kisiliğinde yıldızlar,
Ama uyukluyorum işte
Ya dönence, ağlamak dururken.

Ya hurma, tadın yok gayrı,
Nice saklasan yalnızlığı
Koyu yeşilliğini büyütsen nice,
Yitmiş güzelliğimiz
Ya hurma, elim ayağım acı.

Nasıl haykırıyor çiğnenmiş kumlar, duyuyor musun?
Ya ana kalk
Ya kadın yürü
Ya oğul koş
Bir anlamın gereken kurtuluşuna.

Kurt iskeletlerince çirkindirler şimdi,
Ölülerim vurulmuşlar alınlarından,
Düşmüşler Akdenize doğru.
Özgürlükleri kalmamış artık
Al benim ölülerimi, ya gece.

Ya toprak ko beni gideyim gideyim,
Varmışların ardına öcül öcül.
Ve küçücük ve eski ve yırtık bayraklar arasından,
Ya gök
Al beni.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:39 PM

Çakırın Destanı'ndan

- Vuzuh, el ve ayak halinde
onu rahatsız ediyordu.

Karar vermişim, öleceğim,
Büyük sular arasında, korkusuz.
Nur ile, uzak yazılar ile,
Bir muska gibi boynumda kalacak,
Bu husus.

Senelerce evvel, tohumların mavi zamanından evvel,
Karar vermişim, gece kuşlarının müsaadesinde,
Etrafıma boş ve büyük kadehler dizeceğim.
Ve seyredeceğim onları sultanlar gibi;
Kurumuş ölülerin içmek hevesinde.

Havadan hafif ve bazı kadınlardan daha eski,
Çırılçıplak doğduğumuza dair;
Cihan boyunca, şehirlerle, dağlarla devam eden,
Vaktin nebatlarla sallanan güzelliği,
Bir yadigarlık ki bilinir.

Aklın zina olduğu yerde,
Taşlar, odunlar gibi yavaş.
Tarihin beyaz ve aydınlık havasından,
Karar vermişim, öleceğim,
Büyük hayvan iskeletleriyle sırdaş.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:40 PM

Çanakkale'de Ölüm

Sen ölüm,
Evlerde pissin ama,
Dağlarda iğrençsin.

Sen ölüm,
Birinin adı silinir de,
Adın geçer ancak.

Sen ölüm,
Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da
Tutarsın, görürsün oralarda ancak.

Sen ölüm,
Ülkelerde kötüsün ya
Ülkelerarası daha çirkinsin.

Sen ölüm,
Sayrılıklardan sonra gelirsin peki,
Şu dev gibi, şu dipdiri gençlerle işin nedir?

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:40 PM

Çirkin

Çirkin, yavrum, dudaklarındaki kızıllık,
Kansız doğaya karşı.
Uyurken memleket ve evren uzaktan,
Uyurken bir hücre, hücreler içinde,
Eksi.

Çirkin, bu satışlar,
Yüzde yirmi, yüzde otuz.
Geçer anların tadı içerden ;
Anılar ve sevgiler, çarşılar üstünde, uçar.
Yeniden var oluruz.

Sürünür ovalar yaslı ve boşuna,
Çirkin şimdi, yükselmiş güzellik.
Ve kaçar yaşamanın ölçülerinde; yeni, uzun;
Bir avuçluk, bütün dokunduklarımız,
Bir ellik.

Okulumuz, bahçelere, hesaplara dönmüş,
Çirkin.
Sonsuz ormanlığı rahatlığın, yüce uzamışlığı erdemliliğin,
Dağlarda ve sokaklarda.
Tedirgin.

Yalanla, gerçeklerin sırrına varmış,
Oyunla karışmış, ölmüşlerin akıllarına;
Çirkin, mahkemelerde bir avukat.
Gelir bilinmeyen yönlerin namussuz hoşluğu,
Körlerden ve topallardan daha sakat.

Çirkindir, uzayan erkek vakitlere göre,
Gece yarısı.
Ağrıyan kemiklerle, uzaklıklara gizlenmiş,
Acımakla değil, korkunçluğuyla büyük,
Yıldızlar yıldızlar ve yukarısı.

Çirkin değil midir, dolarken nesillerin hayırsızlığına,
Yavaş yavaş.
Ninelerin çarpılmış yüzünde,
Kabul edilmemiş duasında gelinlerin,
Tarihlerden bir savaş?

Bir ekmek kavgası duyulur ta böceklerden,
Uluyan ağaçlar, susan makineler sesi.
İğrenç hendeseleri gövdenin, bürünür düşlere;
Gezegenler arasındaki uygarlığa karşı,
Çirkin, doymuşların ve doymamışların nefesi.

Nasıl kımıldamasın, nasıl uyusun,
Sabrımız ve ahmaklığımız, derinde ?
Güzel değildir avunmak, kuşlar çiçekler boşunadır;
Çirkindir, küçük mutluluğumuz,
Piç dünyalar üzerinde.

İnsan boyu kadar cüce, insan ömrü kadar kısa,
Güzel neymiş ki ulu çirkinin yanında?
Çirkin, bu, bardaklara sığmayan kederimiz,
Çirkin, bu ardı ve önü görünmeyen kader,
Karanlıkla ve soysuzlukla yaşar, vatanında.

Ölüm, karşılıksız gülümseme, çaresiz şey,
Uğruna efsaneler beyazlığında yürür nefis.
Çirkin, bin yıl önceki anam babam,
Koydukları her taş, inandıkları her masal,
Pis.

Tanrı duymaz, cenazeler duymaz,
Göklerde şehrimizin utanmayan sağırlığı,
Biter, aptalın türküleri, gömülerde,
Aşkın, havanın, yerin hafifliğinde ey dost,
Çirkindir ağırlığım, ağırlığın, ağırlığı.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:40 PM

Daha Us

Taş atar aylara günlere gezegenlerden o,
Avuçlarında en bağnaz inanış, soyunuk.

Ver sen bir ölçek, bir ölçek daha, bin yıl ötesinden,
Aç gömüleri Dara'nın soyunuk.

Emmez ki bebe, dolmaz ki bebenin annesi,
Nice emse emdirse, anlam soyunuk.

Bir kurt ulumaz, ama kılları delice büyür,
Bakımsız ormanlara, mağaralara, soyunuk.

Yetmiyor, yetmiyor bana bu yeryüzü yalnızlığı,
Burda bütün sevdiklerim soyunuk.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:40 PM

Dal

Dağ uzanı gökyüzüne,
Ölüler karanlığa uzanı.

Nerelerden nerelere varır yaşamak,
Acıdan, iğde sarılığından, düşünüden uzanı.

Sever misin, öpüler ardı boş,
İşte bıraktığı güzelin, bir çirkin uzanı.

Yankılar, gezegenlerden ağrı gelip gider,
Başı kopmuş gök mamurlarından bir uzanı.

Uzandığımız, belki de bu gece, belki de bu yatakta
En bilinmeze uzanı.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:40 PM

Davet

Namaza gidiyorum, alay dizilmiş,
İhtişamımla uzuyor yollar.
Bazen davet eder kölelerim hayata vücudumu:
"Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var..."

Vakti altın gibi serpiyorum,
Kapışıyor, genç, ihtiyar.
Suların ve kuşların sesleri yanım sıra:
"Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var..."

Ben ki kıtalar keşfetmişim, nesillerden,
Ben ki cihan kadar.
Gündüzün bittiği yerler karanlık:
"Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var..."

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:41 PM

Dayak

İster misin ellerimizi birleştirelim,
Sen iki vur, ben iki daha,
Çalmış mı,
Emmiş mi alın terini ulusunun,
Sen dört vur, ben dört daha.

Gemi seçmeye mi gitmiş 20 kişi, çay bulmaya mı yollanmış
30 kişi,
Dışbakan olmuş da yüzde mi almış.
- Saçı bitmedik çocuklarım aç iken kerpiç köylerde,
Bebek kızlarım *******ce aklığını satarken-
Sen yedi vur, ben yedi daha.

Ha, ister misin ellerimizi birleştirelim,
Değeri 8 iken, 208'e mi vermiş bir tabak fasulyayı,
Dilekçeni görür görmez deve boynunu sallamış, 500 mü
koparmış senden,
Saylav seçilmiş de geleceğine yatırım mı yapmış,
devrimi çiğneyerek,
Sen dokuz vur, ben dokuz daha.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:41 PM

Deli Kuşun Öttüğü

Hey göklere duman durmuş dağlar hey
Değirmenin üstü her gün yel olmaz
Dinle ağa, dinle paşa, dinle bey
Sen söylersin o susar mı bel olmaz

Kızılırmak akar suyun içerler
Aç karnına yurttan yurda göçerler
Tarifeylen Köprüsünü geçerler
Çamın başı yine kar mı bel olmaz

Olmaz artık olanlar böyle olsun
Yeni çağda mızrak çuvala girsin
Vergi dersin, ümük dersin, can dersin
Verdiler mi aldılar mı bel olmaz

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:41 PM

Deniz Feneri

Uzanmış koca burun açık denize doğru,
Lacivert ve gri gecenin değerinde.
Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi,
Deniz feneri parlar,
Talihe aldırmadan kayalar üzerinde.

Bulutlar birleşir alaca düzlüklerde,
Çöker uzak limanlardan bir sis.
Bir sıkıntı başlar karanlığında kaderin,
Bildirir, yanınca yanınca,
Ömrün neresindesiniz, aşkın neresindesiniz?

Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında,
Bırak anılar gitsin biraz daha geri.
Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir,
Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl,
Hep bu benekte bu deniz feneri.

Bak deniz savaşlarına, yaşlı korsanlara,
Uçan dalgalara, uyuyan rüzgara bakmış,
Bir tek göz kadar kara ve mavi,
Enginle boş,
Kısmetsiz balıkçılara bakmış.

Saçlarında tuz kokan, ölü kokan bir serinlik,
Yüzünde bir fırtına tadı.
Durursun yorgun, umutsuz,
Birden bir daha yanıp söner, sevinçle titrersin,
Bir şey, belki de yaşaman uzadı.

Yaslıdır dulların ölçülmez özleminde,
Güçlüdür kocaman *******i taşır.
Delidir, konuşmaz, uyumaz,
Sonrasızlığın iyiliğini bekler, kötü günlerden,
Akıllıdır.

Sarhoş gemilerimiz sallanır sallanır,
Gömülmüş kasırgaların uykusuyla belli,
Kayalar mezarlara benzer enginlerden,
Duyulur sudan göğe kadar,
"Ölüsü kandilli."

Vakit yok olur, zamandan boşalır varlık,
Düşmez burçlardan haber.
Bir uğursuzlukla ağır ve yorgun,
Bütün insanlar bitti sanırsınız,
Deniz feneri gülümser.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:41 PM

Destan Önü

İşte zamanın karanlığı, gece gibi,
Geçer bir gölge komadan.
İşte Tanrı nefesli sahiller,
İşte Bizans kopmuş Romadan.
Sakalları uzamış keşişler sırtında,
Bahar halinde bir yük:
Sur örülmüş kıyılarda yokluğa taraf,
Taşlarla, kıskançlıkla ağır ve büyük.

Eski İstanbul, ruh kadar eski,
İnsan daha fazla eskiyemez ki.

Bir boşluk ki göller tadında uzun,
Ya hiçe uzanmış vaktimiz, ya hepe.
Yedi meçhul üstüne açılmış,
Yedi tepe.
Haliç, dünya öküzünün boynuzu, hiç kımıldamaz,
Kımıldar bir kapalı su.
Geçer, asırlar gövdesine, aydınlık,
Uyumayanların uykusu.

Eski İstanbul, hatıralardan eski,
Göresin usul usul gez ki.

Tarumar olmuş,
Daradan, Sardanapaldan anlar.
Gemilerle, kervanlarla dolmuş, çırılçıplak,
Aşkı kaybedenler, bulanlar.
Devir devir kapılarında durmuş,
Nesilleri Asyanın, bu bakış ahu diye.
Sormuş sıcak rüyasını,
Peygamberin orduları, Hu, diye.

Eski İstanbul, eski,
Geçmiş günleri kimse söyletemez ki.

Saz nameleri gelir, din uğruna çarmıha gerileceklerden,
Belki çarmıhsınız, belki sazsınız.
Ölümlerden hangisi gerçek,
Anlıyamazsınız.
Farkedilmez Doğu ve Batı.
Hayaller dolusu cenaze, düşüncelerden.
Ayaklarınızın, ayaklarınızın,
Ayrılışı yerden.

Eski İstanbul, yakın ve eski
Öyle bir ses ki.

Can ile ten susamış, susamış,
Geçmiş de nice güzeller aradan.
Osmanlı padişahı Sultan Mehmet,
Bir seher, kadırgalarını yürütmüş karadan.
Aşk ile dizdiği topları bir bir dizmiş.
Çevirmiş hülyanın her yanını.
Lale gibi vermiş, bir akşam güneşinde,
Yiğit yeniçeri canını.

Eski İstanbul, çok eski,
Rüzgar, şahadete varasın, es ki.

Dil farkı, din farkı iyice azalmış o demlerde,
Bir sis ki bahçeleri, yüzü, cihanı kaplar.
Tekrar güne çıkmış, tekrar hayata, mahzenlerden,
Nur ve hayal ölmüş ellerin yazdığı kitaplar.
Yürümüş yürümüş hilalleri Türklerin,
Allahın havalarına, yalnız ve tek.
Serdengeçtilerle, akıncılarla
Buradan başlamış dünyayı sevmek.

Eski İstanbul, hem rahat, hem eski,
Yaşaması öyle tez ki.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:42 PM

Dışardan Gazel

Siz Ali Bey, Veli Beyefendi busunuz,
Gelecekler önünde suçlusunuz.

Yöneteceksiniz de ulaşacak ha,
Çağdaş Uygarlığa ulusunuz.

Ön karanlık, art karanlık, Sağ karanlık, sol karanlık
Kara toprak içine mi gömülüyoruz.

Bir ülke, yarısı çırılçıplak,
Yarısının yediği ekmek tuz.

Uyur itleri, inekleri, ayıları,
Bütün aydınları uykusuz.

Milyonu trahom toplumun, milyonu sıtma,
Milyonu verem, bilmiyor muyuz?

Ne olmuşuz, ne yapmışlar bize,
Nasıl bağlanmış elimiz, kolumuz.

Böyle giderse biline hep.
Mustafa Kemal'le bile yokuz.

De, yüreğin nice yanarsa yansın,
Efendilerin yüreği buz.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:42 PM

Dolu Sokak

Ne korkuyorsun
Uyanıp *******i
Ölüm yaşayacağını yokedebilir
Yaşadığını değil

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:42 PM

Dosdoğru

İki kişi birbirini aldatır
Köy olur oraları
Uluslar yalan söyler birbirine
Ülkelerde dolar yeryüzümüz

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:42 PM

Dönüş

Askerler dönüyor ihtiyar askerler,
Sulhun mavi dağlarından.
Kalbimize ne kadar aşina
Adımlarında kalan.

Türküler dönüyor nurdan türküler
Kağnı arabalarından söylenmişti.
Karşı bahçeler ki ayna mıdır
Nasibi devreder şimdi.

Kuşlar dönüyor sadık kuşlar,
Bahar için değil, saçaklarımız için.
Dönen mesafesiyle var oluruz
Mevsimler arkası güzelliğin.

Gemiler dönüyor garip ve zengin.
Garip ve sonsuz sular üzerinde.
Gemilerle beraber gelen şey
Aydınlıklar gibi yüzer, derinde.

Ve bunlar değil de ey gecem,
Sen dönüyorsun ellerime, sen.
Aşka ve hayata dönüyorum
Toprağın bütün ölülerinden

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:43 PM

Dört Yapraklı Çiçek

Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Oynamamız bundandır.
Kara toprakla binlerce yıl.

Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Bundandır sevmemiz
kiraz ağaçlarını.

Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse.
Kardeşliğimiz bundandır
Mavi sularla binlerce yıl.

Çıkamaz çocukluğundan dışarı
Kimse
Bundandır inanmamamız
Kocaman bombalara.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:43 PM

Dünyaca

Burda, Hindistan'da, Afrika'da,
Her şey birbirine benzemektedir.
Burda, Hindistan'da, Afrika'da,
Buğdaya karşı sevgi aynı,
Ölüm önünde düşünce bir.

Nece konuşursa konuşsun,
Anlaşılır gözlerinden dediği.
Nece konuşursa konuşsun,
Benim duyduğum rüzgarlardır,
Dinlediği.

Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,
Bölmüş saadetimizi çizgisi yurtların;
Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,
Gökte kuşların kardeşliği,
Yerde kurtların.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:43 PM

Eski Kapı

Kadınların istediği
Mavilik midir
Gece midir
Kocalar yaşlanır da anlayamaz

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:43 PM

Fetih Aydınlığı

Hem kısaydı Ayasofya tekbir seslerine,
Dardı hem.
Hava bir yeşille bismillâh gibiydi,
Gökyüzü bir bahardı hem.
İhtiyar yeniçerim öpmüştü İstanbul toprağını,
Duymuştu lezzetini yeryüzünün.
Nesilleri mesteden bir aşk ki ardında,
Bir cihan vardı hem.
Uyumuştu yeditepe hudutsuz,
Kaderin parıltısında
Kaderin parıltısından,
Uyanmış kadardı hep,
Geçmişin karanlığı dağılmıştı sultanla kul arasında,
Bir kardeşlikle can üzre.
Artık evler değildi eğilen insana karşı,
Saraylardı hem.
Sonsuzluğun saltanatından,
Kuvvetle adaletle denizler kadar,
Söylerdi vaktini Fatih dalgalara,
Duyardı hem.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:44 PM

Geceye Karşı Müdafaa

Bu adam ölmüştür ama,
Düşmedi toprağa henüz vakit.
Hayatını devrettik ağaçlara
Kalbi kimlere ait.

Bu adam ölmüştür ama,
Başucundan ayrılamadık.
Sonsuz kederinde *******imizin
Nedendir hala bu beyazlık.

Bu adam ölmüştür ama,
Henüz durmadı nehir.
Ve nasibi muhteşem kuşlar gibi
Onu götürebilir.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:44 PM

Geçen Şey

Kocaman yıldızlar altında ufacık dünyamız,
Ve minnacık bir ``hane'':
Kokar kır çiçekleri gün ağarmadan,
Anısız, uykusuz,
Kokar nane.

Ta öncelerden beri mestolmuş herkes,
Bir bakıma her şey ``mestane''.
Hayal edilir nazlı yar yönlerden,
Aşk ile kuşlar süzülür,
Değişir gökler şahane.

Farkında değil gönül,
Sanki hepten divane;
İçimizden, dışımızdan
Geçer vakit
Zalim, zalimane !

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:45 PM

Geri Verilen

Peki alınız sizin
Daha istemiyorum
Bu el bu ayak
Bu duyu bu düşünce
Sizin
Daha istemiyorum

Dallarda göklerde sularda
Açılarım bir denklemle uykusuz
Belki anlarlar beni
Sevindirirler umdururlar ama
Sizin
Daha istemiyorum

Ta çocukluğumdan beri
Yanım sıra yürüyen
Sevince acıkınca
Konuşunca yazınca duyduğum şey
Sizin
Daha istemiyorum

Gece koyu karanlıklar büyür
Alır tasalarımı yollarda
Alır güzelliğimi dağlardan
Peki sizin bu doldurduğum boşluk
Sizin
daha istemiyorum

Hepsi taş toprak orman deniz
Işıksızlığını yaşadığım varlık
Yokluğunda ağrıdığım ölüler
Hepsi hepsi
Sizin
Daha istemiyorum

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:45 PM

Göre

Bana göre dağ
Yalnızdır
Uykusuzumdur
Dağa göre ben

Ben
Dağa
Göre
Deliyim

Dağ
Bana
Göre


Dağa göre ben
Uzanamam
Ulaşamaz
Dağ bana göre

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:45 PM

Hayvanların Padişahı Gecedir

Hayvanların padişahı gecedir,
Simsiyah tüylü gece.
Dişi bir hayvan gibi bana cesaret verir,
Yarimi düşündükçe.

Yol açar, muhteşem efsanelere,
Rüya içinde kan,
Vahşi hatıralar hücum eder,
Çırılçıplak, dağlarından.

Doldurmuşuz, kurtlar, kuşlar,
Bir muhabbet deminde, sazlığı,
Aşk ve lezzet üzre parlıyor.
Dişlerimin beyazlığı

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:45 PM

Hepyek Üzerine Düşünceler

Bir dev şehveti parlar,
Talihi ta içerden kemiren güvede .
Sararır parmaklarımız bir ışık azalmasından,
Gelir bütün ihtimallere karşı,
Kahvede.

Hiç umulmadığı vakit, gaipten,
Ki duyulur ağrıyan bir yerde, bir ses
Gözlerin sabırla büyüdüğü anda,
Civar civar,
Ölülerin ellerine lâdes.

Bir oyun, kahbelerin yumuşaklığında,
Düğümler içinde düğüm.
Duyulur, yitmiş hayvanın sıcaklığıyla çağırdığı
İnsan bilincinin dışında, sebepsiz, korkunç
Atomlar kadar küçüldüğüm.
Açılır, bismillâh demeden,
Ormanlar karanlığındaki çılgınlâle.
Çalışmanız bir koku gibi yok olur,
83 kilosunuz, 31 yaşındasınız,
Cinlerin terazisi almaz kaale.

Hepyek beyaz yarasalar uçar odalarda,
Garip rastlantılarla gündüzünden.
Aksilik, meyvalarında olgun ve kırmızı,
Senin uğruna salıncaktaki çocuk ağlar,
Evdeki kadın aç, senin yüzünden.

Karşındakine bir başka değer verir
Uzaktan gelen gölgeler bunca.
Nasıl anlamazalın, esrarlı öpüşünü düz, soğuk
Gönül nasıl ürpermez,
İnsanlardan sonrasını bulunca.

Hiçbir zaman kalbe bir yakınlıkla durmaz,
Gelmiş ve gelecek ruhların işi
Kaderle, bir ipek, ipliği düşünden,
Dallarda ve sıcak havada,
Ecelin eğilişi.

Olur yaz, kış, sonbahar, ilkbahar,
Nefis, olmaz.
Bütün olaylarında namussuz şehirlerin,
Düşer, daha kötüye düşer, daha iğrence düşer,
Yaşamak pis olmaz.

Uykusuz *******i eski memleketlerin,
Susamış hastalara su gerek.
Bekliyorum dönüşünü toprağın bir taş kadar,
Bir fincanın bilinmezle işlenmiş kıyısında,
Çini maçini severek.

Sağ ağarırmış, yüz buruşurmuş,
N'apacak güzelim, saç ve yüz, güzele?
Bir aşk ve oyun masasındayım,
Önümde siyah - beyaz bir düzlük,
Gele atıyorum, gele.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:45 PM

İlk Suç

Dağ bıçaklar
Erkenden
Güzelliğini
Gecenin

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:46 PM

İnönüler

Savunan yurt

Susamış, analara, oğullara, kızlara kardeşim,
Su,
Susamış vakte.

Durmaz biz dursak bile vatanda,
Otların kurusu,
Ekinlerin yaşı hiç.

Kurmuş mu diyorsun ölümümüz,
Daha büyük bir ölüme pusu,
Kelime-i şahadetlerle yükselen dağlarda?

Ahaca birikmiş yüzlerce yıl,
Arzusu
Bu toprakta yaşayan şeylerin.

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:47 PM

Kainatın Akşam Yoklaması

Bir an, akşamın fikirden geçmesi,
Çık insandan son insana kadar, daima.
Kendimi ve herkesi boşlukta hissediyorum;
Dairemsi bir müddet iniyor ruhuma.

Bir an, coğrafyanın dışında,
Ve bütün sathı, atmosferin.
Sevgilerin en samimi olduğu saat;
En çok düşünceye benzedigi vakit, çiçeklerin

Bir an, zamanın gölgesi yüze değer.
Ve aralığı hayatın ölümün aralığı.
Bembeyaz bulutlar gibi geçer göklerden,
Kör bir adamın bahtiyarlığı.

Bir an; bütün anaların şefkati,
Ve maviliklerde rüyasI, bütün genç kızların.
Merhametin büyük varlığı gibi silik,
Kalpteki ışığı gibi uçan yıldızların.

Bir an, kaybolmuş sonsuzluğu göz yaşlarının,
Hatıraların kaybolmuş mesafesi.
Bir misafirliğin ilk manzaraları kaplar,
Ve gurbet kaplar, herkesi.

Bir an, hayalden hendeseler dünyasında,
Kürelerin mesafelerindeki ahenk.
Bütün sessizliğiyle hayatın uzunluğu,
Denizlerden, gözlerde mazi olan renk.

Bir an üstümüzde elbise,
Kızını okşayan bir adamın avuçlarındaki sıcaklık.
Ve bütün atomları kaplar habersiz,
Gençlikleri ölümden uzaklık.

Bir an, bir an ki her şey farkında.
Her gün aynı vakit semadan geçer.
Ve susar bir insan gibi hüzünle,
Taşlar, bulutlar, ışıklar, fikirler.

Bir an ki cesaretin büyük sessizliği,
Hissin ve aklın sonsuz memleketinde.
Allaha mevcut veriliyor,
Kainat hazır ol vaziyetinde!

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:47 PM

Karanlık Yapı

Vurmuş dağlara dağlara ışığı
Belli olmuş uzağı yitmişliğinden
Düşünür bizi
Gece aşağıda

Üstlerden büyür samanyolu
Bir sevgiye benzer
Başka bir sevgiye benzerken
Gece aşağıda

Bağışlar öldürmüşü
Çalanı yalan söyleyeni kaçanı
Toprağa çiğ düşmeden
Gece aşağıda

Bir eski savaş alanında korkunç
Bir ayrılıkta upuzun
Neler soyunur neler
Gece aşağıda

Nice yorgun olursa olsun yercek
Yükünden yeşilinden
Uyutur böceği otu
Gece aşağıda

Bu nedir bulamıyorum
Yıldızlar yıldız
Gökyüzü gök
Gece aşağıda

Hani yapılar vardır
Taş taş doldurur boşluğu
Öylece duvarları örer
Gece aşağıda

Susma
Dinleme gerek
İletine güne tohumu
Gece aşağıda

Bakma
Anlama gerek
Azalır biraz şimdi
Gece aşağıda

Kişi yerin dibine dek çırılçıplak
Başarısız uykusuz
Ama bir umut verir
Gece aşağıda

F.S.Mehmet1453 08-09-2007 02:48 PM

Kızılırmak Kıyıları

Kardaş, senin dediklerin yok,
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Çık hele Anadoluya,
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayri,
O kadar uzak değil.

Çamı bitmiş, kavağı azalmış,
Gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.
Yedi ay kıştan sonra,
Yeşeren senin yaşamındır,
Yaprak değil.

Yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,
Kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,
Mevsimler soğumuş, sular azalmış,
Buğday, Selçuklulardan kalan başak değil.

Parça parça yarılmış öküz ardında,
Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
Utanır elin ayağın,
Korkarsın yakından görsen,
Eli el değil, ayağı ayak değil.

Gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,
Ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil.
Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
Uyandırmazsan,
Uyanacak değil.

Dertle, sefaletle yüklü,
Siyah leşlerle kararmış, berrak değil.
Çağlayan ne,
Akan kim,
Kızılırmak değil.

Kardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum,
Geçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil.
Vakte şahadet edercesine yükselmiş,
Akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine,
Dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:36 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.