![]() |
Nurettin Durman
A DOSTLAR BENİM DE BİR GÖNLÜM VAR
Nedir beni kendimle kendim kılan azarlayan beni bu hain pusu nedir. Esenlik içinde miyim yoksa çaresiz miyim hiç aldırmıyor bana aldırmıyor çünkü içimde taht kurmuş o acımasız zemheri. Ama n olur kalmasın artık kalmasın uzaklarda yüreğini çatlatan biri acıyla inleyen biri ukdesi olan biri. Peki yetiyor mu bana bu çınar ağacının müntesip serinliği Müslim aydınlığı kuşları azad edelim su verelim yolcuya. A Dostlar Benim de bir gönlüm var. |
A NIN ŞİİRİ
Upuzun bir ayrılığın rengindeydi bakışlarındaki hayali şehrin az bir zaman mıydı gece miydi ateşe düşmüş bu çarpıntıyı çığlıklara karıştıracak öyle bırakacaktı avazını. Bir haykırıştı mutlaka dağlardan esen rüzgârdı şehre gül kokularıydı aşkın bir nefes ve ince hünerli oynak deniz dalgasıydı. Yani ah vadisinde ya hu nidalarıyla nihayetinde hayat aşk ile gülbahri değil midir ki işin başında rıza-i bari. |
AFRİKALAR
Geceleyin Menekşenin Kırmızıya çalanı Bir üşüdü Bir üşüdü Zakkumlar doğurdu dünya. Geceleyin Menekşenin Kırmızıya çalanı Bir kımıldadı Bir kımıldadı Zakkumlar doğurdu dünya. Sabahleyin Sisin olduğu yerde Kolla beni Kolla güneşle beni Gidelim Öldürelim alnımızdaki lekeleri. |
AKŞAM YEDİ SULARI
Ah yağmurlu kaldırımlar Siz de mi anlamıyorsunuz beni Mırıldandığım onca dualar Her akşam yedi suları Hani epeydir ki... İçim titreyerek geçerim Gözlerim karşı kaldırımları arar Hüzünlü ve dalgın ona giderim Titrer inanın tekmil uzuvlarım Yine yok yine yok. Beklemişim neye yarar! Oysa umutla yoluna bakmalarım Bekleyişim çiseleyen yağmur altında Sürükler beni duvar diplerinde ayaklarım Ne yapsam imkânsızlığı yüklenmiş bu anlarım Yağmur tanecikleri alnımda. Ah yağmurlu kaldırımlar Şu akşam yedi suları yok mu Beklenen kuşkulu anlar. |
AL KOR
Güneşim uçtu gitti Bulut kaynadı gökten Bir düş gibi aniden Yağmur vurdu yüzüme. Peki ben ne olmuşum Yola böyle düşmüşüm Bu şehir beni yemez Baktı durdu yüzüme. Benim işim selamet İçimdeki nedamet Ah birazcık merhamet Geldi kondu yüzüme. Selam kelam ederim Benim ey zor kaderim Tavrım için bir avuç Kor savurdu yüzüme. |
ANNEM ANNEM
Kaç ihtilal oldu annem annem kaç ihtilal gülmedi hiç yüzüm gelmedi hiç huzur kış geldi bahar geldi yaz geldi. Karşılıklı çocuklardık ceviz ağaçlarını taşlardık kanayan baş anneye koşan çocuk olurduk jandarma mı gelirdi devlet memuru uzaktan mı görünürdü bu telaş siner miydi bakışlarına çocukların annem annem sac ekmeği nasıl da kokardı erişte kesilirdi, güz olurdu bir sarışınlık sarardı etrafımızı ince hastalık bela olur girerdi hanemize. Mavisi kaldı mı gökyüzünün yeşili denizin tahammülü sevgilinin muhabbeti şehrin ah annem kolluk kuvvetleri giriyor işin içine sabah akşam bir oluyor durağan oluyor teslim oluyor sessiz ve biçare şehir beni keşfediyor ben şehri seviyorum. Değişebilir miydi ah annem değişebilir miydi gülün rengi ince hastalıkla muzdarip olan beden eriyen güzellik, dökülen gözyaşları melül mahzun bakışlar yalnızlık günleri yaslanmışım kalbine zamanın annem annem baktım ki büyümüşüm. İntiharı düşüneduruyordu dün gece dostum şair arkadaşım melali cezbe halinde bakışlarına ram etmiş mecnun muydu bu mayıs gününde intiharsız bir yaprak gibi yüzünü görmeliydin annem annem yüzünü depremler oluyordu. Değişmiyor gibi geliyor bana gemilerin boğazdaki siluetleri durma noktasında, ama değil girdap oluyor herhal ufka yakın yerdeki kavis hafif bir rüzgâr mevsimler soluyor insanları vakit daralıyor serin bir mayıs günüdür annem annem bu deniz biliyorum artık ziyan oluyor. |
ANNEME
Sabah olmuştu aydınlıktı her yer Kızıl bir güneş doğmak üzereydi İlkbahar karı gibi damla damla eriyen Bir çift göz bakışıyordu ölgün Sezinliyordu söneceğini belki Bir hilal batıyordu ebediyen. Uçuktu rengimiz kırıktı kalbimiz Sensiz evrenimiz loştu Bizimle herkes ağlıyordu anneciğim Alevler kopuyordu içimizden Benliğimiz sarsılmıştı tümüyle Ve artık anne diyemiyeceğim. Ey bizi yapayalnız bırakan Ey dönüşsüz yoluna giden yolcu Gözyaşlarımızda seni arıyorduk Bilseydik döneceğini pınarlarca ağlardık Nehirlerce ıslardık etrafı Oysa biz içten yanıyorduk. |
ARTIK GÜLÜMSE
Artık telaşlı bir akşamdayız Bakışlarımıza ram oluyor tabiat Bizden biridir gizli kalmıştır acıları Meteor nereye düşmüştür Bıçak nereye saplanmıştır Kurşun nereye doğru hız almaktadır Anası karalar bağlayan çocuk Sevgilim ah sevgilim Bu ne haldir ki gitmiyor. Bu çilekeş coğrafyada Bu kanlı yer yüzü parçasında Ey tahammül zırhını kuşanan beden Destan yazdım diyemiyorum kalbim ağrıyor Artık telaşlı bir akşamdayız. Olmuyor. Olmuyor O muhteşem deviriş o rahmet rüzgârı Gözlerimiz yoldadır, olmuyor Ah gelip kalbime taht kuran imge Artık gülümse çünkü olmuyor. |
ARZ
İçimi burkan kışkırtan kanımı benim alıp başını gitmemiş münasip bir rüyanın içidir aslında doludizgin koşan atların rüzgârında boy atmış karanfil kırmızısı yüreğimle bekliyorum ayışığı sevgilim oluyor ayışığı hasretim |
ARZI HAL
Tutalım bir aşk mektubu yazalım Sultana zalim Kalbimizde karanfiller kızılca kıyamet Kapısında duralım. Dünya bütün haşmetiyle dönüyordu Sonsuz ümit ederek yaşamaktır diyorum İşte yoksulum ve yoktur kılıcım İşte ahımdan başka. |
ATEŞLERDEN GEÇEN KİM
I İşte orada Mescid-i Aksa Orada inceden inceye bir ağrı Süleyman mülküne gözyaşı düştü Nasıl da kalbinde fırtınalar kopmuştu Belkıs’ın Nasıl da düşmüştü yola ilk mektup ile Dağ taş bir ordu. Süleyman mülküne gözyaşı düştü Ağıt oldu yaşamak Zulüm oldu yaşamak. Ölüm bir başka ölümün içindedir Tahammül olmuştur artık anaların gözyaşlarında Bu her anı vurulmak olan göğsünden bir gencin Adım atmak Davut gibi. Bir adım daha Hani yola düşenlerin nağrası hani kardeşlerim Bu zulme inen kırbaç bu sonu berrak olan imge. İşte orada Mescid-i Aksa Orada inceden inceye bir ağrı Ah kalbim Ateşlerden geçen kim Yollara düşen kim?.. II Peki kim verecek göğsünü kurşunlara Kim çıkacak bu şehrin ortasından Kardeşlerim: “Fitne kalmayıncaya kadar” Güzellik oluncaya kadar Esenlik oluncaya kadar Kim verecek göğsünü kurşunlara. Buluşmaya gidiyoruz diyecek olsa birimiz Parıldasa, saçılsa lavlar bakışlarımızdan Bize gelse yeğinlik bize gelse cömertlik Serazat bir aşk ile düşerken yollara Volkan gibi hazırlanıyorken Tahammülü zor çarşılarda Sanki ötresi düşmüş bir harf Buluşmaya gidiyoruz diyecek olsa birimiz. Ama olmuyor. Dağlara gitmiyor haber Şehirlerin macerası fena Meydanlara musallat olan pus dağılmıyor Ama olmuyor. İnce bir sızı olarak giriyor hayatıma Buluşmaya gidiyoruz diyecek olsa birimiz Dağ, ırmak, deniz. |
AYNALAR
Ah nasıl da ölümler buldunuz kendinize nasıl da Nerede gözünüz nerede kulağınız nerede kalbiniz Sahi nerede kalmıştınız siz İşte bir daha giriyoruz ilk yaza Bir daha akşam oluyor Bir daha çığlığı duyuluyor mu şeytanın. Kırk bin kere maşallah diyorum Kimse bakmasın kimsenin aynasından kendine Buyursun burnundan soluyarak Deccal gelsin Şeytan gelsin Ateşi harlı Ateşi kendinden Aman ha aynalar çatlamasın aniden. Ah aynacı kalbimi alsan da aynaya Baksam baksam ağlasam Korkuyorum ey dağlar umuyorum ey dağlar Geldi oturdu ayak ayak üstüne attı Başladı anlatmaya putunu Ama nasıl ama nasıl ama nasıl dedim Hep o eski bildik masal Al putunu başına çal Ah aynacı kalbimi alsan da aynaya Baksam baksam ağlasam. Kahramanca bir duruşu vardı aynaya karşı Uçurtuyor gibi hayallerini zakkum Ağzını açıyor zebani Kömür karası vede ölünmemiş darağacı Üstelik haytanın biri Kendine başka buluyor ölümleri Belki de bu uğultulu kara fücur besteler Belki de bu beton yığını evler Bu vapur dumanları İşkenceler. Aynaya baktım yok oldu kocaman dilli dev Bu kadar mı olur ancak kime ne olmak fiili Çarşının kalbine merhamet ola Merhamet ola çarşının kalbine ey Sarı başak doyur beni çoğalt hüznümü benim. |
Aşk
vurulmuş bir kuş yüreği midir ki içinde köz kaynatıp durur. Var git uzaksa kaf dağı gücün kuvvetin yaşamak üstüne ne var ne yok söyle. Aşk yoksa bir koşu ateşe at kendini denize boğul bir koşu yarlardan aşağı bırak soğuk sürüngen ol gözün kulağın elin hatmi çiçeği bile olamamış yüzün ortaya çıksın kelebek ayağa kalksın atlas ve ipek uçuversin. Ha, nabzın atıyorsa birde yüzüne değiyorsa rüzgâr aşk varsa bir zamanda yaşamak üstüne ne var ne yok söyle. |
BAKİYELER
Kim söylerse söylesin Atlar ile atların arası gün doğarken Kurşun boyu kadardır Dedemin düştüğü yerde. Kar çok yağarmış o zamanlar O zamanlar hüzün yılları Ayaz haşin bir kırbaç gibi iner Rüzgâr uğultuyla esermiş Bingöl dört dağ içinde Dağlar dağlar içinde Haberler nakış içinde Uzun bir ezginin saltanatıyla Gelir konarmış yüzüne anamın Daha biz emzirilmeden çok önceleri Bismillah. Ayazlardan kırağılardan şimşeklerden sonra Kaşa taşa kazıldı eşkalimiz Kara kara üstümüze bulutlar Baktım değişmemiştir macerası hayatımızın Ben ona selam verdim O bana selam. |
BEĞEN BEĞEN AL
İçimizde kaynıyor daima Genişliyor dağılıyor ateş oluyor Kanımıza karışıyor Karışıyor sonra dünyamız bizim. Olsun karışıversin ırmaklar Ölüsü dirisi beşi onu biryerde Hangi renkten isterdiniz bayım Hangi ırktan Beğen beğen al. Bu teknoloji harika Tahribatı mükemmel Telefatı müthiş Ölüm oranı yüksek İsabeti tam Üstelik sudan ucuz. Çocuklar mesela Kızlar kadınlar Çiçek çiçek bindallı elbiseler içinde Ürünün adı müthiş olmalı bayım Helyum gibi mesela, Hardal gibi Halepçe’de. Ama olsun Ulu orta sere serpe Çoluk çocuk Genç ihtiyar Eşiklerde caddelerde her yerde Bedenlerinde hiç darp izi olmamış Temiz ölülerdir bunlar Beğen beğen al. İlla ortadoğu illa ortadoğu İştahları kabartan olgu Beğen beğen al. |
BEKLEMEK SEVDA OLDU
Gelişin yangın gibi lavları taşır bize Yanarsa yüreğimiz kimler karışır bize Gel eyleme güzelim kadir bilir cananım Beklemek sevda oldu hasret yakışır bize. Ey beklenen gün ey kutlu gece ey ne zaman Ne zaman bir muştu bir haber ulaşır bize Yakar kavurur beni bu çok sesli ağıtlar Beklemek sevda oldu sabır yakışır bize. |
BEN SANA KAVUŞURUM
Senin gülümsemen yetişir bana Bir filiz verir dal olur yüreğimde Bin defa güç verir duruluğun Bir çiçek gibi nazlı boynun Ve de o güzelim huyun. Sana gönlümü verdim ya Gönlümü- Bilesin. Ellerimi uzattım ya sana doğru korkusuzca Benim kara yazılım Acı biledim günler boyu Bir sigaraya bin umut bağladım Bir damla suda ırmak oldum Yıkıldım, yenildim, güçlendim Sevdim- Bilesin. Deniz kıyısı Ağaç dibi Parmaklarımız birbirine değer Gözlerimiz bakışır Gün geceye kavuşur Karanlık aydınlığa Bulut buluta Yağmur toprağa Ben sana kavuşurum. |
BENDEN BEN İ
Güller açtı ey vefasız al hançerin vur beni Dünya mülkü aldatmadır cilvelenir elâ’dan Baş edemem bir toy candır ayartması var beni Vur beni, benden ben i kurtar beni beladan, |
BENİM EZELİ SEVDAM
İlkbahar ayartıyor beni Şehrin seremonisine kahkahayla giriyorum Benim ki iflah olmaz ezeli bir sevda Tutuyor cendereye alıyor kalbimi Kalbim ki çılgınca atmaktadır Püskürten bir yanardağ olmaktadır. İlkbahar ayartıyor beni İçimdeki o arsız merak o heyecan Ne olacaksa olsun artık Bir kıvılcım Nağrası yerle bir eden şimşek Böyle başlamalı böyle çıkmalı diyorum Şehrin ortasından muhteşem bir avazla Benim ezeli sevdam. |
BEYAZ ÜSTÜNE SİYAH
Hüznün şamatasını rüzgârlayıp Mağrur dağlara salıvermeli Diyebilmeli Hedef tahtası vaktin Esrik vuruşlarına Yaşanacaksa yaşamak olan Bayazidin doğusu Çarşıkapı. Kaçak açan çiçeklerin korkusu Sakıncalı molekül Utanmaz bir kırağı. |
BEYLERBEYİ İSKELE MEYDANI
Cahit kardeş; ey Zarifoğlu kardeş Bu rüzgâr neyin nesidir nasıl da keskin Birazdan üşüyeceğim çınarın gölgesinde Ben burada oldukça şişman Asaf Halet Çelebi gibi duramam Fukara bedenimde titremeler olacak Tamam mı. Halatları sıkıca dolasınlar İskele babalarına İş dönüşüdür yorgundur bu insanlar Birazdan akşam olacak. |
BOĞAZKESEN
Biz şehrin sevdalı kaçakları ikindi isyancıları Dururuz kocaman çınarların gölgesinde Bir tebessüm bir darbe bir kırmızı gül olarak Yedi iklim yedi diyardan kardeşlerim İnsan, peki nasıl insan olmaktır Çılgınlık nöbetleri kanlı pençeler Boğaziçinden akıp giden dalgalı sular İstanbul aşkımız oluyor yıldızlara bakıyorum. Gül yorumcusu deniz feneri ey kızgın çöl Bu vahşi atlar gibi çözülen kalabalık Dağılsın saçları kırılsın elleri kara ölümlerin Çömezim bir daha kapansın topraklara Yarın başka bir gündür artık davullar Yıldızlardan militan şiirler kopartarak Bir yanı daima Leyla olan sevdalarda Budur işte “boğazkesen” hayatım benim. |
BOĞAZİÇİ ŞİİRİ
Ey duru zaman ya da görünen öyle Gökyüzünde süzülürken yıldızlar Zihinlerden o güzelim küheylan aktı mı uzaklara Günahı yatağında aşk gibi taşıyan tarih Ağrılar doğurabilirmiş Halbuki nişabürek bir şarkıyla Kanadı bile hışırdasa o hakir kuşun Konar da sarayın gölgeli güneşli odalarına İnzibat yazılabilirmiş. Daha Le Sultan Rouge olamamışken Abdülhamit Filistin’de toprak istememiştir o vakit Yahudi Doğuda Ermeni isyanları başlamamıştır Saçlarında Paris’in serbesti havaları Sisli Londra yılları Kağıtlara nakış gibi işleniyorken mürekkep. Tarih önemi nisbetinde tarih olarak Kuzguncukla Çırağan arasında Boğaz içinin havasıyla dalgalanarak O muhayyer o uzak o şehla saltanatın Denize inip çıkan küreklerin sesleri arasında Zincirleri kopartılarak daha Gür bir nara ile padişahım çok yaşa Muhafızdır o vakit çünkü Beşiktaş’a. Göksü *******inde bülbülü şeyda Küçüksu’da alafranga hayatlar Nazenin parmaklar uzanıyorken şiire Bir rüzgârdır aşağı dalgalarla boğazdan Bestenigâr kürdili hicazkâr çalınırdı ince sazlar Düşerdi boğaz içinden yıldız gölgelerine Düşerdi piyano tuşlarına meşruti çığlıklar. |
BU İSTANBUL VE BAĞDAT
Bu İstanbul ve Bağdat gidemedim ah Mekke Wallahi olmaz, kırık hayatım olmaz, kan olmaz Gözyaşı olmaz.Bu iş düzensiz olmaz. Kamyonlar gitmez sonra Uçmaz dahi uçaklar, roketler varmaz Beni böyle durmadan yoruyor bakışların Üsküdar’a yol olmaz. Sultanahmet Ayasofya yeniçeriler caddesi Ne zamandı yürüdüm Artık durulmaz. Bir Cuma gününde ve kalabalık ve yorgun Ben bekliyorum ben umuyorum bu hasret Baktım yüzündeki esmerliğin arabistanı Bir o kadar öfke bir o kadar kamçı oluyor İşte kitap işte nizam beylerbeyi sayfiye Daha neler neler olacak bir bekle Bir adam bir adamı kanadına bağlamıştı da kazın Bu İstanbul ve Bağdat gidemedim ah Mekke. |
BU ŞEHİR ÖLDÜ DİYORUM
Birden somurtuyor halk Bu şehir öldü diyorum Kalbime vuran mızrak Minarelerinden akan nefes ayartıyor beni Tutuyor kuleler kuruyorum aklımda Bir ıslanayım bir ıslanayım Şehir kurtulsun diyorum Islanıyorum, halk ağırdan alıyor. Birden daracık merdivenlerden çıkıyorum Vapurlar iskelede Motiflerine baktığım tarih Hülyalar içinde duruyor Birden secdeler görüyorum. Birden somurtuyor halk Birden akşam oluyor Dolaştığım çarşı gördüğüm esnaf Kadın erkek kırmızı ışıklar Kımıldıyor gibi her şey Bu şehir öldü diyorum Kalbime vuran mızrak Işıklarını saçıyor Birden akşam oluyor Bismillah diyorum. |
BİLİR MİSİN
IV Bilir misin sevdiğim Çağ kahırla oynaşmaktadır Bakıştığımızda kaçak Kanlı senaryolar yazılmaktadır Bir sarışınlıktır çağırsam Alnımızda çizgiler Alnımızda toprak kokusu Öylece durmaktadır. Bilir misin sevdiğim Aksın boğazın suları bildiğince aksın Benim hayatım gurbettir zaten Ben ağladım mı tekmil ağlarım. |
BİR FANİYE DAİRDİR
Kâl-a sında oturan adam, zırhını, kalkanını ve zehirli oklarını büyük bir iştahla parlatıyor. Uykusuz bir dev olmuştur artık. “Güç bende” sanmıştır kendini, lâkin zaman kanatıyor hayallerinin içgüdüsünü. Kâl-a’sında oturan adam; fetişin hani? Kâl-a sında oturan adam, uçkun avazlar salarak gökyüzünün muhteşem armonisi içinde ağır zehrayin korkulara atıyor kendini. Güngörmezken özdensizliğini döküyor ortaya şişiniyor ve yukardan Haman gibi bakıyor. Kâl-a sında oturan adam; Firavunun hani? Kâl-a sında oturan adam, kâl-a’sında oturan adam saklambaç oynayan çocuk bas bas bağırıyor yek taaa! yek taa! Ayva dersem çıkma; emi!.. |
BİR MASANIN ETRAFINDA
/ ve yıldızı yok gecenin kandilleri ile yaşıyor şehir. Artık nabzını tutmalı vaktin Birde seni ey kaçak imge seni Bu gürültülü kesif duman ortasında. Tam o anda söz ustalarından kitabı konuşanı boyu uzun olanı söyle ve bırak göster ve seyret diyeni mazinin mahreminde gonca güllerin kırılgan zarafetlerini derin ve elzem olan bir rüya gibi mecburen kabul edeni. Karşı tez ise Kaf dağında Anka kuşu. Hamiş: Cigara dumanı, ellibir, maça kızı Okey taşlarının şıkırtıları arasında Tarihten Düşünceden Fikirden Üsküdara yakışan ey mübarek yağmur giderken yalı yalı derin ve elzem olan bir masanın etrafında tıkış tıkış - Çay?.. - İçeriz. Birde haberin başında Limuzin. Bir miktar goril. Başkadınefendi ve New York ve Prezidan ve munis gölgesi. İyi mi?.. |
BİR SABAH İSTANBUL
Sis çöktü, deniz kayboldu; martılar Hangi yağmur açmaya gidebilirdi çiçekleri Hangi zalim kurşun ayırabilirdi Kara sevdaları şarkılardan. Üsküdar Eminönü arasında bir vapur Tuzunu öğütüyordu denizin Aşklardan korkulardan ayrılıklardan Sorulmamış sorulara kadar. Bu sokaklar böyle değil Süleymaniye eski Süleymaniye değil Servilerle oynaşan ey ılık rüzgâr Kim söyleyebilir bana kalbinin şiiriyle Değişen iklimlerin tarihi macerasını. Artık bakır üstüne işleniyorken mavi Kurşuni işaretlerle biraz Bir sabah İstanbul Yıldız karayel sonra da poyraz. |
BİR ŞEHRİN FOTOĞRAFI
Dışarıdan gelenlere İçerde yer yok Kartal kanatlarına yapıştık gecenin Gökyüzünde şenlik mi var ne Bir vuruşla çarpıyor yüreğe Aşk oluyor aniden. Uçaklar evlerle insanlara Tanklar evlerle insanlara Harami yüzlü bir adamın Günahlarını bırakıyorlar: -Taş kalmasın taş üstünde Hama’da. Buyursun başı ak yazmalı bir kadın Dökülen kanları toplasın yerden Bismillah... |
BİR ŞİİRE GİRİŞ DENEMESİ
Merhaba güneşin billur akışını emen deniz yapraklarını hafif bir rüzgârla raksettiren ağaç kaldırımda yürüyen Rabbini tesbih eden İhtiyar. Söze başlarken merhem konuşurken misküamber tebessümü gül olamaz mıydı çehremin Üsküdar bir hülya olur muydu olur muydu gönlümün bahçelerinde gözlerinin içine baktığımda kaybolduğumda o serazat derinliğin beni çeken beni yok eden beni bir ah mıydı. Durun alâ-i valâ renkler durun dolmabahçe sarayı seyre dalmakta denizi şehla bir yalnızlık bariton bir arya biraz ilerisinde çırağan kaplumbağa sırtına binmiş gece feneridir düveli küffara mahcup olarak hançerliyor çınar ağaçlarını denizin dalgalarını. Söyledim ben bir Gülzar ile gelmiştim dünyaya içime doğan güneş uzun uzun sabah ezanları Şeyh Said ben yokken şehit olmuştu. Ey uçup giden kuşlar ey memleketimin baharları söyledim merhaba dedim alnından öptüm Şeyma’nın. Sur çatladığı zaman sulukule tarihi bir vakıa olarak mevcut uçtu Bizanslı çekirge bir daha uçtu kondu patrik’in uçurtmalı köşegenlerine fener söndü, şehir düştü ateşe yandı gönül. Şehzadebaşı zalim bir gelin gibi uçarı, intikamlı, karasevdalı akıyordu halbuki muhabbetimiz baki yaz gününde kıvrım kıvrım dalgalar açık anlaşılır bir melodi bir martı uçması yüzüm, rüzgâr alan yüzüm Sinan ulu bir çınardı Süleymaniye muhteşem. Merhaba iki gözüm Merhaba çocuklarımın anası. |
BÜYÜK NAKIŞ
He dedin mi aydınlık yüzüne yaşamanın Aha o sevilmektir anam babam Kınar mı ki gün ortasında bir hain bakış Yangın yüreğimi gülesice halimi Ben bilirim anam babam Ben bilirim. Delişmen bir rüzgâr esiverir aniden Yapayalnız bırakır beni Ben gül kurusuna tutulur yürek yakarım Ne bilirdim ki Gonca gülüm yansımış dudağına Ben kendimi yenilerim gündüze karşı Yasemin huyludur benden uzağa kaçar. Demek ki yüreğimi kanatır o büyük nakış Düşman kesilir bana karşı Ben bilirim anan babam Ben bilirim. |
ÇARPIYOR KALBİM
Latif bir rüzgâr ile çıkıyorum yola Caziben örs gibi alıyor beni Konuşulsa kıyametler kopacak Zıpkınlar yağacak Sokaklar benim olacak Deniz kenarları çarşılar Ama yağmur ama latif bir rüzgâr. Demirci çekip gitti çekiç yok oldu Göğsümüzden vurgun çıkaracak dalga sessiz Gece mutlaka gece Gündüzü alacak koynuna Haberini dağa vurmuş atlılar gibi Baktım çekiç yok oldu örs usandı artık Hayfa ki kanayası yüreğim ezilesi kalbim Hâlâ çarpıyor. Hâlâ çarpıyor kalbim ama Boğazımda düğüm ayaklarımda bağ Gözlerimde puslu vakitler Çiçekler bükmüştür boyunlarını İntiharı olmuştur inceliklerin Çünkü bir hal üzredir çıkarken yokuşları. |
ÇARŞILARDA SÖYLENECEK ŞİİRLER
Daha çarşılarda söylenmemiştir Aşk ne zaman Ve hangi tarihte Atlaslara işlenmiştir. Yani anlatılsa muhakkak, ölmeyebilirdik Kalbimizin içinde atomlar, ayırabilirdik Bir şey var mutlaka bir şey var Uzaklık ve yakınlık arasında, bilirdik. Halâ duyarım o doğulu mütekâmil mübarek sözlerini Her şey OL diyesiymiş Dağlarla beyinleri sarsan deviren fırtınalar Güneş hızıyla imiş ne gam. Bir gün çarşıdayım Ladin yalnızlıklar ortasında Sarışın kelimeleri ayırıyorken sözlüğümüzden Vaktini galaksilere saklamış mı huruç nedir Ey ahali tabiatın güzelliğidir beni yorgun düşüren Tarihi koyu bir renktir mümkünü yok söylemem. |
CAZİBELER
Al getir onu SAMED al getir n’olur Bahçeler senin Dilimde zarif bir tutkudur Lehçeler senin. Uzadı uzay boşluklarına serencamlar Bilinmez bilinenler senin İşte içimdeki pınarlar Irmaklar denizler senin. Olmaz diyorlar artık İnanmıyorum Olmazlar çünkü senin |
ÇOCUK
İki gözüm çarpıntım ciğerparem Annesinin nazlısı: Hep böyle olur, dedi oyundan kopartılınca bilmiş bilmiş ikindi üstü bir yanda ulu bir çınar gibi kök salmalı insan bir yanda çizgi filmler karton evler reklamlar çocuk işte bilmelisiniz yakan kavuran yok eden yangından sonra kalan nedir ya da deniz almamalı bir çocuğu daha yaşı nedir. Ama dikkat. Deniz sokak cadde çelik çomak yok artık kenger sakızı kalmadı resimli renkli hediyeli patenti yabancı memleket malı çikletler. Çocuk nadide bir çiçekten daha çiçek iken plastik top pet şişe günün müsaade edilmiş serinliğinde çocuk çocukluğunu yaşamasın mı şehir kötü yürekli bir dev evin içi sırlı kutu ne demeli sokak korkunç tehlikeli. Dikkat çocuk, caddeye kaçan top patlar sonra sonra şoför amcalar aparır seni. |
CUMA ŞİİRİ
Hoca efendi kalas düştü ses, gümbürdedi ortalık, bizse kös kös karbondioksit alıp oksijen saldıklarını vereme karşı da şifa olduklarını ağaçların yanmış kubbesi onarılmaktadır. İki gözüm bile kulağım şimdi ormanı ve orman kanunlarını anlatacağız diyememiştir. Ey faiz yiyen hacıların kahraman çocukları diyememiştir. Velhasıl efendiler ey cemaati müslimin kedilerin kızışarak miyavladığı ayda şiirimiz serbestçe yazılmıştır Hoca efendi çünkü kalas düştü ses, gümbürdedi ortalık, bizse kös kös ve tekmil dervişler tarik-i divan diyerek bir ağlamak kalmıştır. |
CUMA ŞİİRİ
Susta durdun alkış aldın dahası viraneye döndü yüzün Cuma oldu coştu gönül seninse harhaneye döndü yüzün. Hayretim artıyor heyhat ne kadar da la din olmuşsun ben öldüm güller açtı seninse harabeye döndü yüzün. |
CÜLÜS
Netekim eylüldür sabah sabah bir telaş arzı endam eylemiş omuzları kalabalık sonra kaç kişi? Uzaktan kumandalı uzun bir söylevdir, heyecandır, Cumadır. Netekim hal edilmiş bir halin arzı halidir makinalı tüfeklerin ve tank gibi şeylerin nesnel özellikleri saptanmış olarak elbet yoksa payitahtın göbeğinde şinanay orta oyununda kavuklu mudur? Sözü kılıçla kesmeli olsun bitsin. Netekim hava kuvvetleri de hazır oldadır. Netekim eylüldür paşa paşa gelmişlerdir koca kozmos ve dahi devri alem etmekte olan seyyarelere hayret. Uzaktan kumandalı uzun bir söylevle gelmişlerdir put put olmuştur memleket. Velhasıl bir kez daha kaldırılmıştır kazan ama kaf dağında şıngır mıngır mum ışığı karaçalı kayda değer bir şey yoktur |
DAĞIN DESTANI
Dağa selam olsun Gözleri kalmasın yolda O başında parıldayan Çağıran yüreğimizi Omuz veren Kırmak için kelepçelerimizi Yediveren gülleri Bereketinden haberdarız. Mercan işçisidir zaman Uzanırsa ellerimiz Kirin ve pasın arasından Yenilendiğinde her şey Yeni filizlere tohum Ay dolanır ya Bulutlar gezinir ya öyle Gezdiğimiz Şehrin sokaklarıdır caddeleridir Uzaksa evlerimiz Aklayıp evlerimizi Yeryüzünün deruni genişliği için Açmak için yüreğimizin kapılarını Caddeleri ve sokakları açmak için O parıldayan başında dağın Bizi bütün hüznümüzle Çağıran sevda. Dağı dağ bileli Yaşamak bileli Gümrah sakallı dağlılar Onun içindir ki Ceylanları koşturmak gerek Alışmak gerek uzun koşulara Alıştırmak gerek Gölgeyi gölgeden ayırarak Yakarak ateşleri Yakarak gemileri Yanlışların yasakların Cetvelini aynaya tutup Yansıyan ne varsa yüzümüze Yüzümüzü Kâbeye Zamansa yeminle belirlenmiştir Yaprak dökümü belirlenmiştir Bağ bozumu belirlenmiştir Dağ sırlanmış belirlenmiştir. Sabah Güllerin ve ebruların Bir de çocukların ak alınlarında Masum bakışlarında Alınmamış oyuncakların İvecen düşlerinde Sabah içimizdeki ukdedir Dağcıdır, çocuklarımızdır Gülistanımızdır. İbrahim İbrahim İbrahim ya Baltanı aramaktayım Kahrımdan ve acizliğimden Ağlamaktayım Susmaktayım çoğaldıkça putlar Ne kadar da putlar Şehla bakışlı Çarşılar pazarlar İbrahim ya Cesaretini beklemekteyim Baltanı aramaktayım. Dağa selam olsun Gözleri kalmasın yolda. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:42 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.