www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   M.Fetullah Gülen (https://www.cakal.net/showthread.php?t=82126)

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:33 PM

M.Fetullah Gülen
 
Aç Kapını

İltifât et aç kapını bendeni sevindir.!
Nağmeler sun ruhuma ötelerin dilinden;
Sun ve gönlümü saran hafakanlarımı dindir.!
Sunduğun gibi nâçârlara kendi elinden.
Sensin o tek merhametli bana da bir ihsan,
Lutfeyleyip yolumu otağına çevir.!
Yol boyu her dönemeçte nezdinden bir bürhan;
Sal ufkuma ahdini emânıma yetiştir!
İç içe gurbetteyim, yok gurbetlerin dibi,
Ağarsın ak günler, ersin zulmetin eceli.!
Sensin bu gamnâk gönlümün Biricik Sahibi,
Herkes gibi ne olur bana da bir tecellî.!
Ve her ân yepyeni bir vuslat heyecanıyla,
Gönlüme o derin sevginin zevkleri insin.!
Hep kanatlansın ruhum aşkının tufanıyla.
Hicranla köpüren ızdıraplar bir bir dinsin!
Duyayım kalbimde tecellî ettiğin ânı.
Ve bakışlarım sonsuzun rengine boyansın!
Göreyim şevkin vuslata döndüğü zamanı...
İsterse artık her yanım ateşlere yansın...
Bir sırlı âlem ki güneş tıpkı bir bengisu,
Madde çözülüp mânânın bağrında erimiş;
Ruh tecellî avında ve gönül kurmuş pusu,
Herkes bir büyülü temâşâ ufkuna ermiş...
O yerde O’ndan başka hiçbir şey işitilmez,
Kulaklara çarpan ses duyguların bestesi;
Saatler "tik tak" ve günler doğup-batmak bilmez,
Zaman, mekan bilinmezin sırlı hendesesi...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:34 PM

Ak ve Kara

Apaydınlık bir dönem, kol kol gezen güneşler,
Semâda yüzüp giden kehkeşânlara inâd.
Her bucağı İrem Bağları’na denk o günler,
Gök kuşağı gibi zafer tâklarıyla âbâd...
Sonra bir kâbuslu devir ve aranan dünler
Firavunlaştı herkes firavundan da berbâd.
Harâb oldu her taraf, soldu çiçekler, güller,
Bülbülün dilinde dinmeyen yeisli feryâd.
Gökler gamlı, bulutlar küskün, kurudu göller,
Virânelere döndü her yan, simsiyah eb’âd.
Yine rüyâlarda kor, tütüyor eski günler
Mışıl mışıl döl yatağında milletçe murâd...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:34 PM

Allah ve İnsan

Tekmil İnsanlık her an Allah duygusuna aç,
Zihinler şîrâzesiz, zihinler O’na muhtaç...
Sezer her zaman temiz vicdanlar bu duyguyu,
Düşünce çıkmazları Rabb’e ulaşma koyu...
İlmin o engin ufku, mantığın hünerleri,
Dolduramıyor İmandan boşalan yerleri.
Bir sürü ulemâ ve bir sürü de filozof...
Nazariyeleri çarpık, düşünceleri kof.
Ne fikirlerinde sadra şifa veren beyan;
Ne madde ötesini olduğu gibi duyan.
Anlayışlar kısır; her şeyin mebdei meçhûl,
Ve yığınlar faraziyeler ağında ma’lûl.
Oysa, her renkte ve her seste O’ndan bir ma’nâ,
Ruh ve hikmet ufkunda her şey İnsandan yana:
Varlık O’nun nuru, o Nur’un dalgalanışı,
O, hem varlığın hem de hâdiselerin başı...
Bu sırrı kavrayan gönüller oturaklaşır,
Ancak oturaklaşan ruhlar O’na ulaşır.
Gözsüz görmese de her yanı O kaplamakta,
Sırra, hep bu ilâhî münasebet akmakta...
Ve duygular O’na uyanmakta perde perde,
Bir vuslat istikametinde ki az ilerde...
Her tarafta kevserden gürül gürül çeşmeler,
Her yanda İnsan-Allah bestesinden nağmeler.
Fikir bu ufka erip gönülle birleşince,
Ayrı bir visal kapısı açılır her gece.
Bu eşiği aşan ruh kendi özüne erer,
Gerçek İnsan olmaktan gaye de buymuş meğer...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:34 PM

Altın Saçlı Bahar

Bu mevsim o kadar coşkun ki sular,
Çığlık çığlık vadi, dere inliyor.
Sular gibi köpürüyor duygular,
"Gel Sonsuz’a yelken açalım" diyor.

Nur yağıyor, ışık sarmış her yanı,
Zaman artık sevinç, neş’e zamanı...
Beklemiştik mevsimlerce bu ânı,
Bir bir ölenler şimdi diriliyor...

Her yanda güzellik, her yanda âhenk,
Geçmişteki muhteşem günlere denk...
Ve bahçelerimizde hevenk hevenk,
Bir başka tadda meyveler eriyor...

Duygularla dolu esiyor rüzgâr,
Kabarıyor denizlerde dalgalar;
Enginlerde altın saçlı bir bahar,
Binbir renk ve desenle tülleniyor.

Ve, gelenler daha mutlu olacak;
Dünyâ yeniden ışıkla dolacak...
Asırlık karanlıklar boğulacak,
Muştusu ULU DÎVÂN’dan geliyor.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:34 PM

Anne

Anne inleyen bir ney, anne hicrandan yumak,
Gözleri buğulu, nemli ve her zaman zâr zâr...
Kaderidir annenin ocaklar gibi yanmak,
Hep hüzünlü eser onun ikliminde rüzgâr.
Kuşlar gibi titrer o güneş yüzlü nevhayâl,
Sîmasında alacakaranlık endişesi...
Her mevsim ayrı bir ızdırap, ayrı bir melâl;
Dilinde özleyişlerin sihirli bestesi...
Sînesi sımsıcak, çehresi de îmâlıdır,
Semtinde herdem bir büyülü râyiha eser.
Duyguyla süzülmüş gözleri hep hummâlıdır,
Altın şakaklarında sarı güller gibi ter.
Rahmet-zahmet iç içe... bilmez geçen zamânı,
Ne yazları, ne kışları, ne renkli bahârı,
Ne gurûbu ne de şafağın söktüğü ânı,
Her zaman duman dumandır o nazlı efkârı...
Bir kuluçka gibi sancılı *******inde,
Hep şefkatle çarpan kanat sesleri duyulur...
Amansız hislerin öldüren pençelerinde,
Yüreği bir matkap salınmış gibi oyulur.
Elemi çok olsa da şekvâsı işitilmez,
Bir Eyyûb sabrıyla göğüsler hiç-olmazları...
Onda ızdırap bitmez, acılar dinmek bilmez,
Sönmeyen bir azimle aşar aşılmazları.
Kanmaz aslâ sevmeye, O sevgiye susuzdur,
Şâire "su" dedirten hisle "evlât" der inler.
Herkes derin uykularda iken o uykusuzdur,
El açar Yaratan’a balalarını diler...
Yürüdüğü yol, onun hislerinin yoludur,
Durmaz, bir süvâri gibi yürür dolu dizgin...
O, yeryüzünde en ululardan uludur,
Sînesi meleklerin sînesi kadar engin...
................................................
................................................
Zambaklar gibi sihirli çehrende,
Varlığımı kucaklayan bir ışık;
Duydum o duyulmazları sînende,
Sen bir rüyâsın benim için artık...
Nûru öteden pırıl pırıl sîman,
Ukbâ derinlikleriyle büyülü...
Tülleniyor hülyâlarımda her an,
Ölümsüz rûhunun bembeyaz tülü...
Bir yâd-ı cemîlsin, kabrin sîneler,
Hazan yaşamıştın; ölüm bahârın...
Duâyla gerilmiş bütün gönüller,
Berzah yamaçlarında bestekârın.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:34 PM

Ateşten Çember

Gecem hem gündüzüm ateşten çember,
Yüreğimde sızı inceden ince.
Dilimde dildârın hayâli ezber,
Yer yer tülleniyor geceden gece...
İçimde tınlıyor firkat bestesi,
Sarsılıyor her an gönül kubbesi;
Uzaktan geliyor hicrânın sesi,
Çarpıyor rûhuma heceden hece.
Sarardı baharım, hazâna döndü;
Tam vuslat deminde ışığım söndü.
Ay yüzlü gidip hicâba büründü,
Açılmaz nikâbı peçeden peçe...
Harâboldu dünyam; her yer kan ağlar,
Kurudu çemenler bozuldu bağlar.
Hazân eser, eser rûhumu dağlar,
Savrulur güllerim gonceden gonce...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:34 PM

Âvâre Gönül

Gel artık aldanma divâne gönül;
Pişman olup yoksa ağlayacaksın.
Oldun bir hayâle pervâne gönül,
O hülyâ ile bir gün yanacaksın...
Bildim bileli her dem âvâresin,
Yolların yoldaşı tam bîçâresin;
Dertleri pek çok bir baht-ı kâresin,
Bir bilsem ne zaman anlayacaksın...
Her gün ömrün mumlar gibi eriyor,
Bak, feryâdına kimse ses vermiyor!
Hasretlerin, hicranların bitmiyor,
Acaba ne zaman uyanacaksın!
Arzuların hep ruhunu kanattı,
Günahların her ufkunu kararttı;
Gelen günler geçenleri arattı,
Bilmem buna nasıl dayanacaksın?

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:34 PM

Ay Yüzlü

Ay yüzlüm, apaçık sözlüm rûhum Sana kurban;
Gönlüm Sana hayran!

Nergis bakışlarının te’siri ne de yaman!
Sultânım el amân...!

Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sen’dedir ilâcı...

Ey varlığı nûr, dünyâsı sürûr, sözü Kur’ân!
Her derdime derman...

Pür âteşim bırakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr...

Hem mahzûn, hem de perişan derdlerle kıvrandım;
Kapına dayandım!

Bilmem başka ocak, başka ateş, Sana yandım;
Sen’inle uyandım.

Ey dünyâya arşdan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyân...

Hayâlimle gezip yine dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.

Ey taptâze gül, kâkülü anber, saçı reyhân!
Câziben ne yaman!

Görmemiştir cihânda gözler Sen gibi dilber...
Güneşlerden enver...

Aç lütufla bağrını aç ki kıtmîr kulundur!
Dergâhın uludur...

Deryalar gibi kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme Sultân!

Lütfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesden çok.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:35 PM

Azap

Bağ bozuk, bağban yaslı, güllere hazan azap;
Yaz günü yaprakları solduran hicran azap.
Düşmanlar düşman tamam, ona bir şey diyemem;
Can azap, canan azap, her günkü yâran azap.
Yıllar var yollardayız, mesafeler amansız,
Yol asi, hedef uzak, bel veren zaman azap.
Yakmak için tek bir mum, çekilenler besbelli,
Söndürüyor rüzgârlar, savrulan harman azap.
Muzdarip bütün toplum, ilacı bunun iman,
İmana aç ruhlara başka bir derman azap.
Sarsılmış başta akıl, bakış bulanık hepten,
Bir acı imtihan bu, bize imtihan azap.
Himmete muhtaç herkes, kupkuru dağ ve bayır,
Çöllere dönmüş arza boşalan bâran azap.
İnsanlara el açmak, hep gîran geldi bize,
Mihrabı hak olana bu türden gîran azap.
Tatmadık hiç kimseden minnet kokan bir ihsan,
Vicdanı hür olana minnetli ihsan azap.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:35 PM

Aşk

Aşk gönüllerde bir ateş ve ruhlarda ışık,
Hicranla yanar âşık, ümitlerinde bahar...
Sînesinde gam, hüzün; ufku vuslata açık,
Gezer çölden çöle avare her zaman zâr zâr...
Feryadı sırrının sesi, sırrı kıpkızıl kor,
Dolaşır, dolaştığı gibi âhu peşinde...
Mest u mahmurdur dudağında bir kızıl fağfur,
Her gece bir visal yaşar Cânân’la düşünde.
Hayaletler gibi sarar ruhunu kuşkular,
Sîmasında fecir sevinci, akşam tasası;
Yer yer bir meçhule tâli’ kapı aralar,
Firdevs’ten rengi, Firdevs’ten suyu, havası.
Bazen yeisle kırılır, onulmaz kırığı,
Bazen ufku ışık, râyiha, renkle tüllenir;
Bazen tâ ötelerde duyulur hıçkırığı,
Yapraklar gibi sararır, mumlar gibi erir.
Hep hazan yaşar ama, hiç solmaz çiçekleri,
Dilinde her zaman hasret u hicran bestesi;
Kederi çok olsa da köpürür sevinçleri,
Aşkın ölümsüzlüğüyle tınlar çelikten sesi.
Gözlerinin içinde bir uhrevî enginlik,
Süzer çevresini ve derin derin gülümser...
Duygularında sonsuzluk gibi bir zenginlik,
Kâh çaylar gibi coşar, kâh yeller gibi eser.
Ey aşk artık anladım meğer sen her şeymişsin,
Hem öldüren bir zehir, hem dirilten bir iksir;
Allah’a götüren yollarda soluğun, sesin,
Diriliş üflemekte ölü ruhlara bir bir...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:35 PM

Aşk ve Vuslat

Şahlanırken doludizgin mavi hülyâlarla,
Duyar Cânân’ı rûh sihirli râyihalarla.
Sardıkça her yanı o füsunlu hâtıralar,
Köpürür dalga dalga vuslat tüten duygular...
Uzaklaştıkça kendine âit sahillerden,
Ağarır az ötede ufuk, ağarır birden...
Derken sarar her yanı Mâşuk’un câzibesi.
Duyulur tasavvurlar üstü sihirli sesi...
Varlık aşkla gürleyen bir mûsikî kesilir,
Gittikçe düğüm düğüm bir âleme erilir.
Artık her yerde o sırla gezer ki, büyülü,
Her manzarayla tüllenir Cânân’ın kâkülü...
Hislerde işveyle tüten bir üslûp duyulur
Ve insan uhrevîliğe sırlı bir yol bulur.
Düşünceleriyle hummâlı, rûhu pür neş’e,
Ziyâ püskürür, fecrin tepeleri peş peşe...
Rüyâ gibi bir iklime erilir ki; eşsiz,
Füsûnuyla kuşatır bir haz, her yanı sessiz.
Donakalır, sarı güller gibi alnında ter;
Sonra da bir ışığa erer ve her şey biter...
Solar bütün renkler; yeşil, mavi, pembe ve mor,
Mekân "lâ mekân" olur, zamanın nabzı durur.
Dökülür karanfil, yasemin, erguvan, zambak,
Menekşe, papatya, lâle ve gül yaprak yaprak.
Görülen bu rüyâ bitince her yan ağarır,
Rûh da, vuslata ereceği rıhtıma varır...
Anlar o zaman gâyenin Allah olduğunu;
Duyar, var olmanın zevkini duyanlar bunu...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:35 PM

Bahar Türküsü

Mevsim gelince bir bakarsın nevbâhar olur;
"Gül açar, bülbül öter" her yere lâlezâr olur.

Binbir râyiha ile soluklanır çiçekler,
Sermest dolaşır bu iklimde kuşlar, böcekler...

Ağaçlar semâa kalkar, okşar-geçer rüzgâr,
Rüzgâr nağmeleriyle her şey rakseder-oynar.

Ölümün ümîtle gülümsediği bu yerde,
Bahar, Cennet’in çehresinde ince bir perde.

Bu perdeyi aşan rûh Sonsuz’la bütünleşir,
Burada insan bütünüyle uhrevîleşir.

Artık çok sarp görünse de yollar ötelere,
Ne gam! Uçup gitmiş ruhlar için Cennet’lere...

Ufuklar daralsa, dünyâ sıksa da insanı,
Bambaşka genişlikler verir ona îmânı.

Arayanlar bulur burada sonsuz sükûnu,
Anlar ancak inançla gerilen ruhlar bunu...

Bir başka türlü bâdeyle mahmûrlaşan gözler,
Baharı seyreder ve Cennetlerde gezerler.

Ölürken de bunlar tohumlar gibi ölürler...
Sonra öteki baharda birbir dirilirler...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:35 PM

Batı Hayranlığı

Batı hayranlığı sis gibi ruhları sardı,
Tıpkı bir ölüm şoku insanımızın hâli;
Ülkenin geleceği karardıkça karardı,
Kimlerin omuzunda nesillerin vebâli?
Batı illizyonu bitevî ruhları sardı.
Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar,
Fânus içinde yanan yalancı mumlara denk.
Şerit değiştirip duran bu şaşkın gürûhlar;
Hedefe varamayacaklar ölünceye dek,
Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar...
Yüce Yaradan’a karşı küstahça bir yarış,
O’nun icraâtına rekâbet sevdâsında...
Kendi işinde alınan yol henüz bir karış,
Zavallı hiç aşılmaz bir yolun cefâsında:
Yüce Yaradan’a karşı küstahça bir yarış...
Fezâda milyonlarca ışık yılı her yana,
Görüp sezdiklerin nedir bu müthiş boşlukta?.
Bildiklerinle Hakk’ı ilân düşüyor sana...
Yoksa boğulacaksın bu ürperten çoklukta...
Fezâda milyonlarca ışık yılı yanyana...
Seni Yaradan’a ulaştırmayan mârifet,
Rûhuna şaşkınlık verir ilimler adına;
Öğrenip ışığa ermektir en büyük hikmet...
Sanmam insanoğlunu erdirsin murâdına,
Onu Yaradan’a ulaştırmayan mârifet...
Gözlerini kapayıp gerçeği görmeyenler,
Asırlarca koştular bir serap arkasında.
Bugün kalplerindeki ışığı söndürenler,
Anlayacaklar dünyânın öbür yakasında,
Gözlerini kapayıp gerçeği görmeyenler.!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:35 PM

Bayram Sevinci

Ölüm ayrılık ama, bize bayram sevinci,
Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci.
Gözsüzlere bu dünyâ bir güzellik meşheri,
Germiş ağını her yörede ayrı bir peri...
Bu büyülü iklime kendini salan insan,
Serâzâd arzular içinde... ve zaman zaman;
Rûhunu sarar simsiyah perdesiyle yokluk,
İnkârcı ruhlar için her zamanki burukluk...
Ölüm bize dümdüz yol, onlara bir sarp yokuş;
Hak'ka varan yollarda yokuşlar bile pek hoş...
İnançsızın murâdı her zaman kâf dağında,
Dünyâ irem olsa da onunki sel ağında.
Biz de yatar kalkarız tıpkı ekinler gibi,
Onlarda devrilme ölüm, sarsan yel bir tipi...
Doğrulun kör yığınlar, doğrulun O’na dönün!
Gelmeden akın-karanın ayrılacağı gün...
Yaradan bağışlar, rahmeti kahrından artık,
Biraz döğünün kapısında ağlayın artık!
Ceyhun olan gözyaşı eritir dağı-taşı,
Gönülde hüzün ağı her ibâdetin başı...
Geril ibâdetle, uç semâvî ülkelere!
Ve eğilmesin başın yerdeki gölgelere..!
Yolda ölüm olsa da, bize bayram sevinci,
Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:36 PM

Başkasını

Bir göz ki görmüş O’nu, o görmez başkasını.
Bir can ki duymuş O’nu, o anmaz başkasını.
Yanıp yakılan insan, birkaç kere bir anda;
Sînesi kebâb ise, istemez başkasını.
Aşktır gönül üstâdı, döver rûhu havanda,
Bekleyip bulmuş ruhlar beklemez başkasını.
Gönül tahtların tahtı, Süleymânı muhabbet,
Muhabbete yol bulan, aramaz başkasını.
Her işi başka cevir bu ma’şûk u pür hiddet,
O’nda varlığa eren, var saymaz başkasını.
Biz O Şâha kul olduk, kulluğu cihân değer,
Kullukta fahir bulduk, bilmeyiz başkasını.
Bulduk en bulunmazı, eşi olmayan cânân,
Güzelliği nümâyân, görmeyiz başkasını.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:36 PM

Başı Tutan Gafiller

Üç beş şımarığın çılgınca mâcerâsına,
Kurban gitti millet, gitti Batı vebâsına.
İnsanlar doğranıyor, insanlarda sessizlik,
Bu ne hal İlâhî, nedir bu korkunç hissizlik?
Yanıyorken babasının yandığı ateşte,
Yok küçük bir gayret; yok olduğu kadar leşte...
En korkunç ümitsizlikle giderken ölüme,
Her şeyiyle pâymâl, her şeyiyle lime lime...
Meskenet içinde ölüyor önce vicdânı,
Sonra zilletle çıkıp gidiyor murdar canı.
Sanmam ola, insan için daha büyük hüsrân;
Kalmamış zerresi irfânın kör olmuş iz’ân.
Bir gün mâzînin o masmâvi semâlarında,
Rengârenk bayraklaşan rüyalarla ard-arda...
Durmadan güvercinler gibi kanat çırparken,
Yollar çığlık oldu inledi, bir sabah erken,
Dertle inledi sîneler, inledi derinden,
Ak kervan artık dönmeyecekti seferinden...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:36 PM

Beklenen Nevbahar

Mevsim döndü birdenbire bahar oldu hazân,
Gül kokularıyla esiyor esince rüzgâr.
Sonsuzluğa doğru akıyor tül pembe zaman,
Az ötede muhteşem günün şehrâyini var...

Pas tutmuş gündüzler artık bir bir çözülüyor;
Kara-buza inat ufukta sımsıcak bir yaz...
Her yörede murat üveykleri süzülüyor,
Rüyâları masmavi, ufukları bembeyaz...

Keşke güneş batmasa, asla gece olmasa!
Yollar eklense uç uca ötelere kadar!.
Karanlık bassa da, zeminin rengi solmasa!
Bir daha yalnız kalmasa asırlık yalnızlar..!

Doğan şu renk renk sabah sürsün asırlar boyu!
Yaşayalım hülyâlarımızı doya doya...
Ve hazır ısınmışken karanlıkların suyu,
Dalmasın irâdeler o öldüren uykuya...

Kızıllık yaslandı gurûba gayri zor işi,
Diyalektik yanıyor içinden mangal gibi...
Devriliyor peş peşe bâtılın dördü beşi,
En son göründü yalancı hülyâların dibi...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:37 PM

Ben Geldim

Kulluğum başımda billurdan bir tâç,
Kullukla erilmez pâyeye erdim.!
Kapında bu benden hep Sana muhtaç;
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Duydum büyünü en engin bir hazla,
Koşarken koşanlar Sana bin nazla;
Yöneldim ben bu perişan niyâzla,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Kalmadı korkum yakından ıraktan,
Her şeyi çözen, çürüten topraktan;
Tek endişem var, o da son duraktan;
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Fikirde boşluk bir hudutsuz fezâ,
İnsan için ne dayanılmaz ezâ...
Bütün halâyık durunca niyâza,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Ses ver, öteden nağmeler duyulsun!
Üns’ün akıp akıp rûhuma dolsun...
Yitirenler yitirdiğini bulsun,
Aç kapını, tut elimden ben geldim
Üst üste şafaklar söksün çöllerde,
Açsın bahtımın ikbâli her yerde;
Tıpkı bir tulû gibi perde perde,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Doğup esince nûrun tepelerden,
Duyulduğunda nâmın kubbelerden;
Taşarken celâlin minarelerden,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Hep uzak olsam da Sen yanımdaydın,
Bütün benliğime nûrunu yaydın;
Seninle olunca günlerim aydın,
Aç kapını, tut elimden ben geldim!
Ruhumda hafakan boynumda kement,
Hatırımı yakîninle ma’mûr et!
Halim sana ayân, eyle inâyet!
Aç kapını, tut elimden ben geldim!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:37 PM

Beni Yalnız Bırakma

Gönlüm gözüm Sen’in ile açılır,
Geçilmezler Sen’in ile geçilir,
Adın anılınca nurlar saçılır;

Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!

Ben bir kapıkulu, Sen de Sultansın,
Yolda kalmışlara Haktan emansın,
Ben bir cesed isem, Sen onda cansın;

Doğ ruhuma beni hasretle yakma!
Dost aşkına kulun yalnız bırakma!

Âşıklar ararlar Sen’i her yerde,
Dudağın şerbeti dermandır derde...
Ben bir dertli isem dermanım nerde?

Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!

Bir yüzü karayım pek çok vebâlim,
Düşe-kalka, kalmadı hiç mecâlim...
Bilmem ki ötede ne olur hâlim...?

Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Hak aşkına kulun yalnız bırakma!

Bir zaman mevsimler bütün bahardı,
Korkarım o günler bir bir karardı...
Merhamet! Yollarım bir sarpa sardı...

Doğ rûhuma beni hasretle yakma!
Dost aşkına kulun yalnız bırakma!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:37 PM

Benim Rabbim

Benim Rabbim benim Rabbim;
Sen’den başka yoktur Rabbim!
Dostluğunda vefa gördüm;
Sen’in vefan çoktur Rabbim!

Kapında bendeler Sen’in,
Muradı Sen’sin cümlenin,
Aradan kaldır hicabı,
Görsünler cemâlin Rabbim.

Ma'rûfsun bilinmez Zât’ın,
Her şeyi kaplamış tahtın;
Görenler görmüştür Sen’i,
Gözsüzlere pinhân Rabbim!

Bildim diyenler aldandı,
Bilmeyenler nâra yandı;
Gönlümde kenzen bilindin;
Âşıklara sübhân Rabbim!

Ruhlara ışıktır adın,
Meclislere huzûr yâdın,
Ariflerin son durağı,
Dertlilere derman Rabbim!

Cürmüm pek çok yok tâatim,
Belki yaklaştı saatim,
Etmezsen inâyet eğer
Kimden ola gufran Rabbim!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:37 PM

Bilir

İddiâdır görmemişin haberi,
Her şeyi rûhuyla görenler bilir.
Ermemişte yoktur bilgi eseri,
Hakk'ın sırlarını erenler bilir.
Hakikat semtine varmayan bilmez,
Sırr-ı "allemnâ" * yı görmeyen bilmez,
Mârifet güllerin dermeyen bilmez,
O’nun has bağına girenler bilir.
Dünyâyı dolaşan seyyahlar değil,
Alev alev yanan emrâhlar değil,
Mihrab değiştiren ham-ruhlar değil,
"Yâr yâr" diyerek can verenler bilir.
Aşk yolunda hep itilip kakılan,
Yığın yığın belâlara takılan,
Horlanıp ve hor gözlerle bakılan,
Şânını yollara serenler bilir.

* Kehf sûresinin 65. âyetinde "Nezdimizden, ona bir ilim öğretmiştik" şeklinde işaret edilen îlm-i ledün.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:37 PM

Bir Işık Sun

Bir ışık sun ya Rab bize!
Gönlümüze nurlar dolsun.
Yollarımız çıksın düze,
Her arayan Seni bulsun.
Gökler yere rahmet döksün;
Ufuklarda şafak söksün;
Zulmetler yıkılıp çöksün;
Her yanda Nâmın duyulsun...
Gözler bunu gözlerimiz,
Yorgun ve bitkin hepimiz,
Evvel-âhir emelimiz,
Her gün bir şehrâyin olsun...
Can kat cana ışığından!
Kuvvet gönder otağından!
Sun bir ziyâ nur çağından!
Çarkın yeniden kurulsun.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:38 PM

Bir Kaşık İrfan

Haberi yok çoğunun bu yaşanan dünyâdan,
Hezeyanla geçiyor sabahlar ve akşamlar.
Seyrediyor varlığı sisli-paslı bir camdan,
Dolapta dönen yolda, yolunu kesmiş yollar...
Birşey gördüm sanıyor, gördüğü sis ve duman,
Zannınca yol alıyor, mesâfeler ayarsız;
Bir ömür boyu alıp satıyor hiç durmadan;
Ama, kantarlar vefâsız, kıstaslar vefâsız...
Gerçeklere kapalı rüyâlarla avunur,
Büyüklüğü sadece ikindi gölgesinde;
Alternatif yokluk, yoklukta çalım ve gurur,
Derenin dibindeyken, dağların zirvesinde...
Âlemi hor görme, bencillik, kibir ve caka,
Küçüklüğe emâre ne varsa hepsi onda.
Ne halka yararlı bir işi var ne de Hakk’a;
O pesbayağı ruh, görünme sevdâsında.
Çehresine bakarsan kömür elenmiş gibi,
Manâsız bakışlarında Mecnûn’ca gülüşler;
Bir kaşık çalsan irfânına görünür dibi,
Sırf bir aldatmaca o aydınca görünüşler.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:38 PM

Bizler De Dirileceğiz

Bu ülke ki gâzîler şehîdler diyârıdır,
Bütünüyle bize cedlerin armağanıdır.
Cennetleri andıran bağ ve bahçeleriyle,
Ovası obası zümrütten tepeleriyle;
Muhteşem geçmişin değerli yâdigârıdır.

Yâkut sütunlar üstünde fîrûze kubbeler,
Dört bir yanda şâha kalkmış gibi minâreler;
Hiç eskimeyen bir manâ ile hâlâ süzgün,
Gökte yıldızlarla mahyalaşan o şanlı dün
Ki sönük bir rüyâdır yanında efsâneler...

Ne şarklı İsfendiyâr ne garbın
İskender’i, Hayâl edememişti bu dünyâyı hiçbiri...
Âlem henüz karanlıklar içinde yüzerken,
Ermiştik uhrevî aydınlıklara çok erken...
Ve seyrediyorduk buradan tâ öteleri

Şimdi hazân vurmuş bu lâle bahçesinde biz,
Ümît ve inkisârla yutkunuyoruz sessiz...
Hülyâlarımızda bir yeni şafaklar çağı,
Her gün daha aydınlık görüyoruz varlığı;
İhtimâl ki bir gün bizler de dirileceğiz...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:38 PM

Bu Gelen Bahar

Hem bahtıma hem ikbâlime ışık yağıyor,
Bir yerde gurûb, bir yerde de güneş doğuyor.
Hız kesiyor o eski gurbetler yavaş yavaş,
Sulh çizgisinde kalb ve kafa arası savaş...
Aşk ve sevgi kinleri, nefretleri aşıyor,
Herkes yitirdiği eski cennete koşuyor.
Ufukta şafak, artık gece gerilemede,
Yırtılıyor zulmetler her yerde perde perde.
Tülleniyor ruhlarımızda sevdalı bir yaz,
Ne çıkar sanki biraz sertçe esmişse poyraz.
Güller açıyor her yanda bülbül nağmesi var,
Dünkü renkleriyle geliyor bu gelen bahar...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:38 PM

Bu Ülke

Zulüm paletlerinin arkasından...

Bu ülkede "han sarhoş hancı sarhoş,"
Yanıp gitmiş başakları biçilmez.
Sular akar isli-paslı ve nâhoş,
Yosun tutmuş pınarları içilmez.
İnsanlarda heyecandan eser yok,
İsyan içinde aç, nankörlükte tok...
Ölmeden gömülmüş ararsan pek çok,
Hortlaklar diyarı yollar geçilmez.
Ak geçmişten kalmamış nâm u nişân,
Yıkılmış köprüler yollar perişân;
Acı bir rüyâ bizlere ulaşan,
Yalan - gerçek birbirinden seçilmez.
Târih bir koyda yanıp sönen fener,
Birkaç harâbe, bir-iki de kemer;
Üst üste devrilen bütün değerler,
Bir daha ya dikilir ya dikilmez.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:38 PM

Bülbül Ötmesin

Yok artık işim güller, çemenler, lâlelerle,
Aynı görüyorum karanfili yâseminle...
Duyduğumdan beri râyihasını sonsuzun,
Bir dünyâ ki, ölümle sona ermez; upuzun...

Kalmadı gözümde ne renk ne ziyâ sevdâsı,
Yeryüzünün ak zambakları, mor papatyası.
İsterse hiç açmasın tepelerde çiçekler,
Uçuşup, çiçeklerle oynaşmasın böcekler...

Ötmesin hiç bülbüller, uçmasın kelebekler,
Şimdi rûhum renkler ötesi bir şeyler bekler.
Gönlümde ağaran o kutlu günün sabâhı,
Gördüğüm, günler arasında günlerin şâhı...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:38 PM

Bülbülün Çığlığı

Bülbül hep kuytu bahçelerde öter,
Çiçeklerin raksettiği demlerde...
Her nağmesi bir poyraz olur eser,
Gariplerin dolaştığı yerlerde...

Feryâdı sînemdeki âhlara denk...
Ve bayırlarda perde perde sesi;
Dövünür tâ güneş doğuncaya dek,
Alevden demetler tıpkı nefesi...

El değmedik ağaçların başında,
Bir ömür boyu hiç durmadan inler;
Hüzün çağlar gözlerinin yaşında,
Kim görür, kim anlar ve kimler dinler!?

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:38 PM

Çarkımız

Bozulur her dümen vakit dolunca,
Bu "Ak nizam" sürer-gider âhenkle...
Dönüyor çarkımız yollu yolunca,
******* gündüze döner âhenkle.
Aşıp tepeleri çıkınca düze,
Bize bayram; mâtem olur köksüze...
Hasımlar gelince bitevî dize,
Işık karanlığı siler âhenkle.
Atıldığı gibi gidecek inan,
Tarihe savrulan o büyük yalan!
Şafak ortalığı sardığı zaman,
Ünümüz göklere erer âhenkle.
Yurdun evlatları bir bir dönecek,
Asırlık mahzûnlar o gün gülecek.
Hızır, Musa bir araya gelecek,
Ve artık bu devir sürer âhenkle...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:39 PM

Çekişen Dünyâlar

Acıyan O, gözeten O, gerisi hep hissiz,
Bir tane merhametli, bir sürü merhametsiz.
Kalbler derin bir şevkle O’nu hecelemekte,
İnançsız dimağlarsa, ömür boyu hayrette.
Yapayalnızlar, beşikten tâ mezara kadar,
Bu kara yalnızlıkta bir yığın ızdırâp var...
Dünyâ derin bir kuyu, sonu ölüm çukuru,
Yollar zaman tüneli, boru içinde boru.
Önde karadelik, arkada ölüm ejderi,
Ne bir adım ileri, ne de bir adım geri...
Ufku şafak bilmez, hazan sarmış baharını,
Bedbinlik, ümîdsizlik karartmış her yanını.
Bizim ufkumuzda renkler: Mavi, kırmızı, mor,
Her yerde renkten cümbüşler O’nu heceliyor.
Çevremiz pırıl pırıl nûr, buğu buğu huzûr,
Gök-yer raksa gelmiş her yanda ayrı bir sürûr!..
Kevserler çağlıyor, kevserler etrafında biz,
Suyu kesilmez çeşme akıyor sessiz sessiz...
Koş, yetiş sen de ışık ordusuna ve kurtul..!
Kulluklardan sıyrıl, sadece Allah’a kul ol!
Her şeyde bir ölgünleşme, her şeyde tükeniş,
Tek bir yol var: Ölümsüzler kervanına yetiş!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:39 PM

Çiçeklerde Bahar Neşvesi

Bahara koşuyor bütün insanlık,
Sanki her tarafta Hızır gezinmiş;
Bozgunlar yaşıyor artık karanlık,
Öteden dünyaya ışıklar inmiş...
Ve akıllar kalb rengiyle bezenmiş...
Semâîleşmiş köy, kent, ova, oba,
Eski üstûreler dönmüş serâba;
Elvedâ elvedâ son ızdırâba.!
Başlamış mâziden âtîye geçiş,
İlhada ikbal, beyhûde bekleyiş.
Dün gezip her yerde göz boyayanlar,
Dolaşıp her gün şeâmet yayanlar;
Kalkıp yoka merdiven dayayanlar;
Onlar me’yûs, merdiven de devrilmiş...
Asırlık yalanlar yere serilmiş...
Bülbüller ötüyor şimdi her yerde,
Bir bahar neşvesi var çiçeklerde;
O masmavi gelecek az ilerde,
Her çağlayan âb-ı hayat kesilmiş,
Ermek için bütün ruhlar gerilmiş.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:40 PM

Cihad Ruhu

Bir aşktı, bir tutkuydu ruhlarımızda cihad,
Sevdâyla kanatlandık çağlar ve çağlar boyu...
Duygularımız coşkun, gönüllerimiz âbâd,
Koştuk serhadlere her serhad bir ahret koyu...
Kur’ân yeminli gürül gürül atlarımızla,
Geçtik en aşılmaz tepeleri dolu dizgin;
Hülyâlardakine denk erişilmez bir hızla,
Vardık vuslat kapısına ruhlarımız gergin.
Yağdık yağmur gibi toprağı bâkir her yere,
Duygu duygu yeşerdik en münbit tepelerde;
Şehraynler gibi tüllendi bizimle her yöre,
Tünerken dünya henüz karanlık *******de.
Yiğit nârası, at kişnemesi, nal sesiyle,
İnledi yer-gök, inledi yıllar ve asırlar;
Yüce mefkûremizin ışıktan bestesiyle,
Yankılandı dağlar, taşlar, altın çayırlar...
Girmeden başka arzu, başka hayal araya,
Sînelerimizde şevk, şakaklarımızda ter;
Yolların açıldığı noktalarda ukbâya,
Erdik bir ölümsüzlüğe ruhlarla beraber.
Bu çerçevede şimdi bir gece kasveti var,
Bir hayli serince esiyor poyraz her yerde...
Ne çıkar, az ileride altın saçlı bahar,
Sarmış bütün ufku tülleniyor perde perde.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:40 PM

Çocuk

Göğüslerde koklanıp okşanacak tomurcuk,
Üfül üfül esen tertemiz râyihasıyla;
Ötelerin en büyük armağanıdır çocuk,
Masmavi dünyâsı, neş’e tüten havasıyla...
Millet ulu bir çınar, çocuksa bir çekirdek,
Atkılar salar her yandan toprağın bağrına;
İşlediği iş, Fâtih ordularınkine denk,
Her tohum bir başka iklimi alır ağına...
Çocuk bir neş’e kaynağıdır yuvada inan!
En tatlı nağmeler gibidir soluğu-sesi...
Çocuksuz yuva eksik, onsuz mutluluk yalan,
Tıpkı Cennet meltemlerine benzer nefesi...
Goncalar gibi tebessüm eden çehresinde,
Ardarda başka güzellikler tüllenir durur...
Çocukla seslendirilen hayat bestesinde,
Ebediyet âleminden şarkılar duyulur.
Yuva çöl gibidir filizleninceye kadar,
Tomurcuklar arasında ev Cennet’e döner...
Filizlere giden yollar kapalıysa eğer,
Millet pâyimâl olur, yuva devrilir-gider.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:40 PM

Çırağ Perişan

Sus da bir kulak ver arzda her sese,
Bir baştan bir başa dünyâ perişan.
Sarmalanıp konmuş inanç kafese,
Gözü damla damla semâ perişan...

Nesiller arası korkunç uçurum,
Ölülere azâp yerde bu durum...
Fiyakalı bir iş, her gün oturum,
Dertlere dermânda edâ perişan.

Cemiyet derbeder, vatan sahipsiz,
Bilmeyen bilmiyor, bilenler hissiz;
Kalmamıştık böylesine kimsesiz!
Düşünceler sisli, dimağ perişan.

Dertli sîneler var sır tutar demez,
Alev alev ama, şikâyet bilmez.
Bunlar da olmasa hiçbir dert dinmez,
Duman duman yanan çırağ perişan...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:40 PM

Dâüssıla

Dinliyorum ruhumu gurbetten usanmışım,
Bunca "dâüssıla"ya dayanırım sanmıştım...
Her yeri vatan saymada meğer aldanmışım,
Herkesle hemdem olacağıma inanmıştım...
Millî ikbâlimize koşarken nefes nefes,
İlkemde yaşayıp orada ölmek hayalimdi;
Bir gam melodisi bu yerde duyduğum her ses,
Yutkunuyorum belirsiz duygularla şimdi.
Hiç bilmem gönlümün bu sevdâdan bıktığını,
Yer yer bükülmüş olsa da irademin kaddi;
Kim görmüş Mecnun‘un Leyla‘yı bıraktığını,
Hep bu oldu dünyada düşüncemin serhaddi.
Bir buz gibi gözümde her sabah doğan güneş,
Kâbûslar gibi çöküyor çökünce her gece;
Gündüzler burada kabir karanlığına eş,
İnsanlar ufuksuz, hayatsa tam bir bilmece...
Renkler bir darlığın ağında, hepsi de gri,
Anlamsız birer tümsek o koca gökdelenler;
Duygular derbeder, düşünceler serseri,
Bir hiçe bağlı burada doğanlar, ölenler.
Düz günler monoton, bayramlarsa bir karnaval,
Adeta bir çöl gibi bana bu koca diyar;
Izdırap tam ızdırap, neş’enin rengi melâl,
Hazanla inim inim duyduğum yaz-bahar.
Vermiyor bencesini zevk u safanın hayat,
Fecre kapalı sanki gönlümdeki tepeler;
Hep ümide koşsam da sarsılıyor hissiyat,
Kaplıyor ufukları siyah siyah perdeler.
Yok yaşamanın bu ülkede ölümden farkı,
Sisli, dumanlı geçiyor inadına zaman;
Hiç duyulmuyor hayattan dinlediğim şarkı,
Tın tın nabızlarımızda ruhumdaki hafakan...
İç murakabe deyip kendimi dinliyorum,
Gördüğüm çerçevede yapayalnız efkârım;
Bir mum macerası; yanıyor ve eriyorum,
Olsaydı aydınlatmak bari yanarken kârım.

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:40 PM

Deli Sanır

Dost ile dost olmak gâyem,
Başka şey istemez gönlüm!
Aşk u şevk olsun sermâyem,
Tambur-ney istemez gönlüm.
Tek O’nunla dost olayım,
Kadehler gibi dolayım,
Gül bahçesinde kalayım,
Nam almak istemez gönlüm,
Şöhret ü şandan geçeyim,
Nurlu yolunu seçeyim,
Kulu olup hep sekeyim,
Şah olmak istemez gönlüm.
Hem yazımı hem kışımı,
Bırakayım meâşımı *
Koyam yoluna başımı,
Can u ten istemez gönlüm.
Sezmesin dostlar hâlimi,
O'na bağlı âmâlimi,
Duymasınlar melâlimi,
"Sen" ve "Ben" istemez gönlüm.
Zaten bir bahtı karayım
İçi-dışı hep yarayım,
Derdim dildâra varayım,
"Kîl"u "kâl" istemez gönlüm.
Kimi beni deli sanar;
Dertli kalbim O’nu anar ..
Şeker-şerbetlere banar,
Başka bal istemez gönlüm.

* Dünyâca yaşamak

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:40 PM

Devlet-i Ebed Müddet

Battı diyorlar, ama bir gün yine doğacak,
Er-geç ışık gelip karanlıkları boğacak...
Saracak nûr üstüne nûr arzı dörtbir yandan,
Kurtulacak insanlık şu binbir hafakandan;
Göz yaşından rahmet bulutları çelik-çavak,
Her yana inci inci damlalar yağdıracak.
Bütün ölüler dirilip çıkacak mezardan,
Ellerinde bir demet gül bu yeni bahardan...
Sonra bir bir ölüm çukurlarını geçecek,
Varıp Hızır’la o sırlı halvete erecek;
Dudaklarında pırıl pırıl kâseler nurdan,
İçecekler "âb-ı hayat" fışkıran pınardan.
Îmânı, aşkı, ümidiyle tam şahlanarak,
Ve bendine sığmayan sel gibi çağlayarak,
Bir yep yeni dirilişe doğru bütün millet...
Dillerde kudsî türkü "Devlet-i ebed müddet"
Kasvet dolu son bir devreyi daha aşacak
Ruhların beklediği zirveye ulaşacak...
Hiç durma yürü gönlünde nûr, dilde hikmet
Yolun sonuna az kaldı; hele biraz gayret!.
Kıvran daha bir süre düşünce azâbıyla!
Ve rûhunda duyduklarının ızdırâbıyla,
Yüksel Sonsuz’a doğru ve milleti de yükselt!
Yükselt ki, biraz ilerde tarih-i şehâmet...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:41 PM

Doğ Gönlümün İçine

Sevdirdi Seni bana her şeyden artık felek,
Varsın kebap olsun sînem tâ subh-i haşre dek;
Meftûn-u hüsnün gibi, belki de bilmeyerek
Yüzüm izinde dolaşıyorum inleyerek...
Açıp sîneme bak ateşi emelindendir,
Gözlerimden akan yaş gönlümün rengindendir;
Derdim hadden efzûn olsa da derman Sendendir;
Ne olur tut elimden bu da benden diyerek..!
Yıllar var ki yoldayım hiç rahatım kalmadı,
Düşe-kalkayım hep seyre tâkatim kalmadı;
Perişan hâlim ümid-i vuslatım kalmadı,
İltifât et ki bana sırf iltifâtın gerek...
Doğ gönlümün içine onu ney gibi inlet.!
Duyduklarının esrârını bana da dinlet.!
Yârâna güller sunarken Kıtmiri de yâdet.!
Ak ufkuna uymayan her hâlini bilerek...

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:41 PM

Dost

Bilsem ki bu benim cânım hiç yol aldı mı dost!
Almayıp yâd ellerde âvâre kaldı mı dost!
Dağınık bitkin hâlim; derbeder, bîmecâlim;
Yakup gibi melâlim beni inletsin mi dost!
Dağa ulaştı yollar; kesti önümü çöller,
Elimde solgun güller; pörsüyüp gitsin mi dost!
Vurdu yokuşa düzler; her yanımda pürüzler,
Sönüp gitti gündüzler; böyle kalayım mı dost!
Bir küçük inâyet; lutfeyle az siyanet,
Etmezsen eğer himmet, hep ağlayayım mı dost!
Budur Sana zannım tam, zannım o ki afvolam,
Afvolmazsam ya n’olam, böyle yanayım mı dost!

F.S.Mehmet1453 08-17-2007 12:41 PM

Dostla Halvet

Hakk’a kul olanlar kula kul olmaz;
Kulluğa erenler yollarda kalmaz.
Ruhlarında vuslat, ruhlarında haz,
Âlem aldansa da onlar aldanmaz.

Baş koyup Hak eşiğinde bekleyen,
Dost düşünüp, dost deyip, dost söyleyen;
Şevklerle şahlanıp aşkla inleyen,
Yüz hazân görse de sararıp solmaz.

Üveyk gibi kanatlanan rûhuyla,
Pür neş’e ve meleklerle kolkola,
Uzayıp Sonsuz’a ulaşan yola,
Girip yol alanlar asla yorulmaz...

Kuşlar gibi her ân kanat çırparak,
Akıl ermez ufuklarda uçarak;
Gidip sır kapılarını açarak,
Hakk’la halvet olur, olur ayrılmaz.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:29 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.