![]() |
Metin Altiok
ACILARLA SORULARLA
Neden kedi seven Bir insan Olduğumu Biliyorum da Kedisiz ve sevgisiz Getiriyorum Yaşadığım günlerin Yaprak döken sonunu? |
ARTIK BENİM
Artık benim onurum Çamurlara batarak, Kendini aşınmaktan Güç bela koruyacak. Kirletecek çaresiz Taammüden kendini; Çarşı pazar gün boyu Kentleri dolaşarak. Artık benim onurum Eğri pervazında, Ahşap bir kapı gibi Gıcırdayıp duracak. |
AYKIRI SEVDA SÖZLERİ
1. Sevdiğim, tabutum, ak kefenim; Derin ve dar mezar çukurum benim. 2. Yeni bir kalıba dök, beni arıt bir potada. Geçmişim saklı ama geleceğim ortada. 3. Kabahatinden daha büyüktür özürü; Yüreğimin aşık olmaktan ötürü. 4. Sen vazgeçilmez kötü bir alışkanlıksın, Cinnete ve ölüme karşı bir esrarsın. 5. En büyük yanlış bir kadına bağlanmaktır; Gerçek aşk bir kadından, kadınlara akmaktır. 6. Seni kuşanıp çıkarım sokaklara. Tuhaftır, hep ben olurum hazır patlamaya. 7. Yüreğime benzin döküp kibrit çakan; Ey usta kundakçım iz bırakmayan! 8. Söylentiler çıksın, elimi kana bula; Yeter ki günlerim olsun çırılçıplak koynunda. 9. Kumar borcum, yani namusumsun; Masum değil, iflah etmez tutkumsun. 10. Bütün pislikleri ortaya çıkardığından, Aşıksam nefret ediyorum yaşamaktan. 11. Aşk bütün kötülüklerin anasıdır. Her aşk sonunda bir bozgun anısıdır. 12. Seninle içimde bir yakın ölüm sevinci; Sen vaktini şaşmazsın salgınlar gecikmeli. 13. Aşkın fincanından kayıp gitmiş bir pul sırça Ve güve yeniği umudun havlı kumaşında. 14. Benim soluğum barut kokar ve de kan. Seninki bir ağıttır kendini yerden yere vuran. 15. Bu ham dünyada zoraki bir söz gibi sevgim. Sevsem sana yazık, sevmesem incinirsin. 16. Sevgimiz bir taştır yarısı gömük toprağa; Kaldırsan böcekler görürsün altında. 17. Temiz kalmış ne bulunur bir çöplükte Aşk da kirlenir elbet insanla birlikte. 18. Gözlerine derinden ne zaman baksam; Hep uzaklaşıp giden yalnız bir adam. |
BEN ŞİMDİ BİRAZ
Ben şimdi biraz da Senin için görüyorum; Gökyüzünün parlak, Bakış seken mavisini. Ben şimdi biraz da Senin için duyuyorum; Gecenin o sarsak, Yokuş çıkan ezgisini. Ben şimdi kanayarak Senin için yaşıyorum; Sazan derisi gibi Günlerimi külle soyarak |
BEN.
Adıma özenenler ah bir bilseler kaç kaç göçük ceset yaşadım çürüdüm bugünlere kadar ben |
BERABERKEN
Beraberken kıymetini bilmedimdi Elim ayağımdın sanki zora koştuğum. Bir yetim şiir kaldı yanımda şimdi, Kaybetmekten deli gibi korktuğum. Bir kum saatiyim sensiz geceden gündüze Altı durmadan üstüne getirilen. Bu nasıl zaman ki çakılı kalmış güze, Doğmamış çocukları evlatlık verilen. İşte böyledir gülüm bazı şeylerin Hiç hissedilmez varlıkları ama, Yoklukları bir uçurum kadar derin Baş döndürür kıyısında nasıl da. Ey bir hüznü büyüten solgun anne! Sen de düşün benden sana kalan ne. |
BİR YALNIZLIK İŞARETİ
Bir cam gibi önünde Yüzümü elinle sil, Hohlayarak üstüne. Seyret boş bir sokağa Hüzünle yağışını yağmurun. Sonra kaplasın yavaşça, Ilık buğusu soluğunun Yüzümü baştanbaşa. Ve bırakıp gittiğinde Bir küçük boşluk kalsın Alnını dayadığın yerde; Bir yalnızlık işareti İşleyen ta içime. |
BÖYLE BAŞLAR ********
İlk önce : Benli gözlerini öptüm Sonra gözlerimin değdiği heryeri Böyle başlamaz mı ******** Bir sevda için ölüp ölüp dirilmek Yanlızlığına inanıp Bir anıyı hatırlayıp Bir bukle öpücük kondurmak Yanağına Deli gibi ölürcesine Hatıralarla sarılıp Ufuklara dalmak gibi Bir kez sevip Bin defa ölmek gibi yaşam Söylesene çiçeğim Böyle başlamaz mı ******** |
ÇAKILTAŞLARI
Duru bir suyun dibindeki renkli çakıltaşları Nasıl taşarlarsa oynak renkleriyle biçimlerinden, Esneterek cansız ve katı sınırlarını; Tıpkı o çakıllar gibi taşırıyor benim de sesim, Dilimdeki sözcükleri kalıplarından dışarı. Acıyla, hüzünle ve umutsuzlukla Çoğaltarak gün be gün bilinmedik bir aşkı. |
Çatlak
Çatlak Bir yerden uzaklaştikça, Yaklaştikça bir başka yere; Daha iyi anlaşilir bir gurbetçinin Neden her zaman bir kedi vardir gözlerinde. Ve neden kendisinden büyüktür elleri, Bir güvercin gezinir gölgesinde. Yüzünün kavruk engebesinde, Bir çatlak durmadan ilerler Kirik çizgileriyle. Bir yerden uzaklaştikça, Yaklaştikça bir başka yere. |
EKSİLEN
Öyle yıpranmış ki Bir forması eksik içinden, Sahafa düşmüş bir kitap Gibi sararmış üzüntüsünden. Bir ay doğuyor usul usul Karanlığın göğsüne, Dünden bugüne kendini Biraz daha eksilterek getiren Küsmüş göğüne besbelli Geleceği göremediğinden Taşıyor oysa hüzünlü bitişinde Doğuşunu yeniden |
ELMA ÇİÇEKLERİ
Sadelikleriyle sanki eski bir zamana alınlık şu düş köpüren elma çiçekleri |
EVDE YOKLAR
Durmadan avuçlarım terliyor, inildiyor ardımdan Girdiğim çıktığım kapılar. Trenim gecikmeli, yüreğim bungun, Bir bir uzaklaşıyor sevdiğim insanlar. Ne zaman bir dosta gitsem, Evde yoklar. Dolanıp duruyorum ortalıkta. Kedim hımbıl, yaprak döküyor çiçeğim, Rakım bir türlü beyazlaşmıyor. Anahtarım güç dönüyor kilidinde, Nemli aldığım sigaralar. Ne zaman bir dosta gitsem Evde yoklar. Kimi zaman çocuğum, Bir müzik kutusu başucumda Ve ayımın gözleri saydam. Kimi zaman gardayım Yanımda bavulum, yılgın ve ihtiyar. Ne zaman bir dosta gitsem, Evde yoklar. Bekliyorum bir kapının önünde, Cebimde yazılmamış bir mektupla. Bana karşı ben vardım Çaldığım kapıların ardında, Ben açtım, ben girdim Selamlaştık ilk defa. |
GERİYE KALAN
Bir anahtar verdindi bana Kabaran yüreğimi bilerek. Kullanıp durdum onu gönlümce, Aşkıma kenar süsü diyerek; Aşındırdım dişlerini zamanla. Geriye ben kaldım işte. Yalan olur sevmedim dersem; Ama yolcu yolunda gerek. Ey ömrümün uğuldayan durağı; Yanlış hesaptan dönerek, Benli günlerini sil istersen. Geriye sen kaldın işte. |
GÜNLERDEN ÖYLE BİR GÜN
Günlerden öyle bir gündü; Üstüne tarih düştüğüm. Gözümün önüne geldi birden Balkıyan güzel yüzün. Ve yüreğim yandı söndü, Ter bastı avuçlarımı. Bir işlek kovan uğultusu Kapladı kulaklarımı. Uzandım usulca cigarama; Yavan ömrüme katık. Ben o gün öldüm gülüm, Bir daha ölmem artık.. |
GÖZ..
Şu bizim dışa dönük gözümüz, Bir daldan bir orman çıkaran Usumuza her zaman. Şu bizim bulup seçen gözümüz, bir kuşu yüzlerce yapan. Bir kanatla göğünü durmadan kımıldatan, Bak çapak tutmuş sevgiyi çoğaltmaktan. Şu bizim çok arayan gözümüz, Baktığında karıştıran kendini. Aldatılan, yadsınan, başımıza vurulan. Bir yas çıkarır ortaya yaşamasından; Suskun ve gizemli, Küflü bir kitap gibi yazısı okunamayan |
HANÇERİN SAPI.
Bekliyorum kaç zamandır; Uykusuzum, sabırsızım. Başımı acıtıyor *******i yastığım. Dilim kurumuş Bir su yatağı, Katı sözcüklerle Dolu tozlu ağzım. Bakıyorum eski Fotoğraflara. Hafız Burhan dinliyorum Taş plaklardan. Bir pencere çarpıyor Viran yüreğimde, Sıvalar dökülüyor Pervazından. Dörtnal giden Ürkek bir attan Düşüyorum da sanki, Takılı kalıyor Ayağım üzengiye. Sürükleniyorum Sırtüstü Çalılar, dikenler içinde. Mevsim kışa dönüyor, Hızar sesleri geliyor Dört bir yandan. Odun taşıyor Yorgun kamyonlar. Kuşlar da gitti. Çiçekler gelecek bahara Tohum saçıyor. |
KAR.
Kar yağdı durmadan üç gün üç gece, Tıkandı geçitler yollar kapandı. Yalnızlığın buzdan çetelesinde Kimseler umursamadı karı. Yüzlerinde iğreti bir kibirle Hep düşürmekten korktukları, Dalıp gittiler günlük işlerine. Diz boyu birikmiş kar içinde Yürürdük uzatarak açtığımız kanalı, İki kar güvesi gibi sokaklarda seninle Anardık bütün yitik aşkları Bu karlı kış gününde. Güngörmüş dağlara karşı Sımsıcak öpüşürdük sarılıp birbirimize. -Sevgilim, yanımda olsaydın keşke! Şölensiz, sevinçsiz yaşıyoruz şimdilerde, Bir iğdiş ve buruşuk zamanı. Kimsenin türküsü yok dilinde Karşılayacak yağan karı Coşkulu ve sarhoş sesiyle. Bıçak açmıyor ağızları; Acı, yalnız acı var yüreklerde. Kar yağdı durmadan üç gün üç gece, Yaslandı duvarlara, kapıları zorladı, Pencerelerden baktı ev içlerine. Kar hiç böyle kimsesiz kalmadı Kendi özgül tarihinde. Çıngırakların, kızakların karı Yağdı herşeyin üstüne sessiz bir öfkeyle. Birikti bir çamaşır ipine bile. Saçaklardan sarktı, Attı kendini gürültüyle yere, Kimse sahip çıkmadı; Yığıldı kaldı duvar diplerine. Yalnız kuş ayakları Bastılar incelikle göğsüne. -Sevgilim, yanımda olsaydın keşke! Kar var yaşadığımız günlerde. Umutsuzluk çevremizi kuşattı, Kıtlık kıran gündemde. Yine de ele güne karşı, Özenle saklıyorum yüreğimde Sana duyduğum aşkı, Dört yanım kar içinde. |
KAVAKLAR
Bedenim üşür, yüreğim sızlar. Ah kavaklar, kavaklar... Beni hoyrat bir makasla Eski bir fotoğraftan oydular. Orda kaldı yanağımın yarısı, Kendini boşlukla tamamlar. Omzumda bir kesik el, Ki durmadan kanar. Ah kavaklar, kavaklar... Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar. |
KOR DÜŞSEYDİ
Kor düşseydi keşke yüreğime, Bu yine anlaşılır olurdu. İçimde suyu kesilmiş bir fıskiye, Birdenbire buruşup soldu. Hoşçakal diyebildim güçlükle, Sesimi iğneden geçirerek. Dönüp arkama yürüdüm, Adım adım gittikçe küçülerek. Sen bana bir gurbet sundun, Buğulu çocuk gözlerinle. Öpüp başıma koydum, Sevginin solgun güzelliğiyle. |
KİMLİKSİZ ÖLÜLER
5. Yanında dağılmış kağıtlar Ve tütün tabakası var Bir bez parçasıyla Ağzını tıkamışlar Cesetini sırt üstü Boyunca uzatmışlar Bir deniz kabuğunda Dalgaları duyanlar Boş bir mermi kovanı Sizce nasıl uğuldar |
MEKİK
Şimdi aşk kaçmış bir ilmektir gövdenin örgüsünde Uykusuz bir gecenin çitlerine takılan. Sökülür durmadan uzayan ipliğiyle, Sarılır mekiğine sabahın Ürkek bir güvercin halinde. Ve sen eksildikçe o güvercin tamlanır, Kanatlanır böylece köpüren özlemiyle. Uçar gider geçmiş bir günün ardından, Bir tüy kalır geriye senin bittiğin yerde. |
MUSKA
Üstümde bu ütüsüz gökyüzü, Altımdaki tarazlanmış yol benim Hep yanımdaydı zaten, Kendimi bildim bileli. Zaman zaman katlayıp bazen açardım, Cebimde taşıdığım bir mendil gibi. Yani bilirdim bir kamyon şoförünün Göğsündeki motor sesini, Uykuda bile dinlediğini. Yüzünde hasret belirtileri bulunan biri, Koynunda taşırdı bir aşk hikâyesini Kabuk bağlamış muska gibi. Ama yine de yaralıyor beni, Yüzümün gölgesinde kırılan bu dal sesi; Ürkütüyor bir şiirin içinden, Göçebe kuş sürülerini Ve ben böğrümde bir avlu serinliği, Sessizce dinliyorum akıp giden geceyi. |
NE ZAMAN GELDİM SANA
Bütün gece bir saat tıkır tıkır işledi Düşündüm bütün gece Kurulmuş bir saat gibi. Elimde seçkin bir sözcük demetiyle, Düşündüm gelip arasam seni. Bütün gece bir saat tıkır tıkır işledi Vakti anlamak güçtü, ama kulağımdaydı sesi Bir saat suyun dibinde, Kıvrımlar çizen yelkovanı akrebi. Duydum çaldı gecenin bir yerinde. Düş müydü, gerçek miydi? Vakti anlamak güçtü, ama kulağımdaydı sesi. Geldim mi sana, yoksa gelmedim mi? Ne zaman kapatsam gözlerimi, Hep o saat dibinde suyun Ve ben yanında bir gemi leşi. Belki hiç yaşamadım senin öznel tarihini. Geldim mi sana, yoksa gelmedim mi? Sen sırtına giymedin çiy tanelerini, Avucuma düşmedi yılın ilk cemresi Seni hiç görmedim, sana gelmedim, İkiye ayırmadık biz o tarihi. Neden durmuyor öyleyse dipteki saat? Sen sırtına giymedin çiy tanelerini. Anılardır bir batığın koruyan gövdesini, Acı verseler bile. O saat, o çarpık saat duyuracak sesini Düşümde, gerçeğimde Sevgiyle kurarak kendi kendini. Anılardır bir batığın koruyan gövdesini. |
NEDEN.
neden hep boş bir bardağa yüksünmeden boyun eğer sürahi? |
OLSA OLSA
Ben alıştım elin Alkış tutmasına, Küfüne emeğin, Akarsuyun pasına; Yüreğime ısırgan Bir hüzün de dolsa Benim sevdamın Burgaçlanan yarası, Bu yetim güzle, Öksüz kış arası; Güldürür ancak Bir **** olsa olsa |
ORMANLARIN GÜMBÜRTÜSÜNDEN
bir yüzük yaptım sana güvercin teleğinden, Bir yüzük bükerek hoşçakal sözcüğünden. Bir yüzük yaptım belli belirsiz, Eski bir gramafon sesinden. Bir yüzük serçe parmağın için, Bulutsuz bir gecede kayan yıldız izinden. Bir yüzük yaptım terli bir yüzük, Avucumdan geçen ince hayat çizgisinden. Yanmasını bilen bakır bir yüzük, Evime akım taşıyan elektrik telinden. Bir yüzük yaptım, bir yüzük ki; Yıllardır dinmeyen ormanların gümbürtüsünden. |
RÜZGARIN YIRTIK YERİ
Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı, Sen kimin yetimisin, Kimi bekliyorsun durduğun yerde? Sağır bir günün sonunda dilsiz bir gece Sarıp sarmalıyor seni, Gökyüzü gıcırtıyla kapanıyor üstüne. Bak ömrün yarılandı, Karanlığı kullanmayı öğrenmelisin. Yazısı akmış ıslak bir sayfa elinde, Yara bere içinde morarıyor şiirlerin. Artık tutunacak kimsen kalmadı, Nasıl biliyorsan öyle düğümle zamanı. Bütün ölümleri gör, Birini evlat edin kendine. Oysa sen, boş bir kabın taş darası. Yine de denkleştirip gidiyorsun hayatı. Tuzağa yem, hançere bağ oluyorsun. Zehire katıyorlar seni, şair ne duruyorsun Gemilere bin, trenlere atla. Kimsenin umursamadığı, hiçbir işe yaramayan Kaldır şu gereksiz tanıklığı ortadan. Ne kadar tıkasan kulaklarını, Duymamaya çalışsan Göğsünde bir titreşimdir konuşmaları. Görmesen seslerden anlıyorsun. Kazdıkları çukuru, ördükleri duvarı. Çakılısın buzdan çivilerle Boynu bükük bir haçın üstünde. Yerde buluyorsun kendini her sabah, Yeniden gerilmek üzere, Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı Daha ne bekliyorsun durduğun yerde? Katmerli yalanı gördün, yalınkat gerçeği, Bilicinin ürpererek söylediği Sevgi gereksinimlerini gördün kimilerinin, Tırnaklarını denemek için Yılanın deri değiştirmesini, Gülüşün kurdunu, sineğini gözün; Yüreğinde bir ağaç gürültüyle devrilirken, Aksayarak yürüyen umudun arkasından Gülün kanayan hüznünü gördün. İşte tanıksın ölümün pazarlık ettiğine Toptan ve perakende, Pantolon ütüsünün keskinliğine, Bozulup bütünlenmesine paranın, Mevsimsiz bir çocuğun kekre yüzüne, Yabancı işçiliğine martının Deniz olmayan bir uzak ülkede, Daha binlerce, binlerce şeye. Yaz bunları ve imzala sana yetecekse. Bana delik deşik bir yürekle Pası küflü, çürümeyi söyle. Yangın yerlerinin katran gözyaşlarını, Bana göçüğün kırık kemiklerini, Sancısını suyun, rüzgarın yırtık yerini Ve bunlardan payına düşeni söyle. Ne kadarı kaldı babandan, Sen ne ekledin üstüne, Acının sana getirdiği ürem ne? Şair bana mutluluktan söz etme, Beyaz baston kullanan bir dille. İşte tanıksın daha nelere? Testi gömüyorlar göğsüne eskisin diye, Keçe gibi kimi zaman, parlatmak için Bakır kaplara sürüyorlar seni Şair hiçbir tansık bekleme, Dolaş yıkıntılar, çöplükler içinde, Sen ey gülünç ve deli mesih; Ölmeyi bilmediğine göre, Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı Pelteleşmiş yapışkan haçını Islık çalarak sokaklarda sürükle. |
SARIL BANA
Bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala Sevgiler bekliyor sürekli senden. İnsanın bir yanı nedense hep eksik Ve o eksiği tamamlayayım derken, Var olan aşınıyor zamanla. Anamın bıraktığı yerden sarıl bana. Anıların kar topluyor inceden, Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne. Ama yine de unutuş değil bu, Sızlatıyor sensizliği tersine. Senin kim olduğunu bile bilmezken. Sevgiden caydığım yerde darıl bana. |
SESİNİN YUMUŞAK KAVI
Konuş, durmadan konuş Sesinin yumuşak kavı Sevgiyle parlatsın Bütün anlamları. İşte bak sözcükler, Bekliyorlar sıralarını Konuş, durmadan konuş Köpürtsün aşkı ve hayatı Dişlerinin ışıldayan beyazı, Adım da bekliyor unutma, Benimle birlikte Sesinle birlikte parlatılmayı |
SEVMEYE BAŞLAYINCA BİRİNİ
sevmeye başlayınca birini kendimi yıkıp yeniden kurarım çünkü; bu yeni bir aşktır ve temeldeki yerini mutlaka alacaktır. dikkat! .. yabancıların inşaat alanına girmesi tehlikeli ve yasaktır.. |
SEVMİYORUM SENİ
Şimdi benim buzdan bir döşekte Üç büklüm olmuş zavallı sevdam, Üşüyorsa ölesiye yalnızlıktan; Bil ki senin hep böyle güvensiz, Yaşamdan korkar oluşundan. İşte bunun için sevmiyorum seni. Şimdi benim bir han avlusunda Hiç bitmeyecek umutsuz kavgam, Soluyorsa başı önde yorgunluktan; Bil ki senin hep böyle umarsız, Yarını göze alamayışından. İşte bunun için sevmiycem seni. |
SONBAHAR.
Sonbahar-ki acının değişmez dipnotudur- Sesinin solgun göğünde Küçük bir yıldızla bir harfi tutuşturur. Savrulur her yana kavruk kelimelerle, Yüreğini acıyla buruşturur. Bakışının pasıyla zırhlanan dünya, Binlerce pıtrak yapıştırır yüzünün kumaşına Sonbahar-ki doyumsuz bir aşkın sonudur. |
SONDEYİŞ
Dolaştım yıllardır şurda burda, Ucuz otellerde kaldım. İğne iplik taşıdım yanımda, Bir düzen tutturamadım. Kadınlar da oldu elbet yaşamımda, Biri hariç hepsini bağışladım. Sınadım kendimi karşılıklı acıyla, Ben hep ölüme ve aşka inandım. Bir şey var dokunur bana; Yüzüme uymayan iğreti adım. |
SONELER VII
Başımda siyah şapka,elimde çiçek; Bekliyordum ikide bir saatime bakarak. Yüreğim dalından düştü düşecek, Çıplak bir ağaçta sanki tek yaprak. Derken sen geldin bir sis içinden; Serildi dürülüm, dolaşığım çözüldü. Bir mavilik yayıldı etrafa gözlerinden, Yalnızlığım çaresiz bir kenara büzüldü. Ne ben bekledim oysa,ne de sen geldin; Gerçekleşmedi henüz söz ettiğim buluşma. Çünkü sen benim hak edilmiş ecelimsin, Nasibim olacak ömrümün sonunda. Herkes kendince göçer bu yeryüzünden; Kimse pay çıkarmasın başkasının ölümünden. |
SONLUDUR AŞK DA
Güzel anılar biriktirdim senden, Dudağıma solgun gülücükler getiren. Özenle sakladım belleğimde, Bir yığın oldu daha şimdiden. Nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın, Bir gün apansız gerçekleşiveren. Bir terazinin durgun pirinç kefesine Pat diye inince kara kiloluk, Nasıl kalkar havaya birdenbire Boşa kalan zavallı kefe. Nasıl titreşir terazi uzun süre, Denge sağlanıncaya kadar başka şeylerle. Anılarla bozdum o dengeyi ben önce, İkimiz için de yaptım bunu. Yaşadığımız günlerden biriktirdim sessizce, bir kefede sana hiç sezdirmeden. Koyabilirsin kara kiloyu artık, Bak, terazi nasıl kolay gelecek dengeye. Mutluydum yine de ben kendimce senin girdilerin, çıktılarım benim Doğrusu uygundu birbirine, Yanyana gelince, bir resmi tamamlayan. Vazgeçilmezdi ellerin sonra, Yangınımdan yorgan döşek kaçıran. Ama inan sonludur aşk da, Kovalar sonunu kendi kendinin. Bana bir uçurum gerek şimdilerde, Yeterince dik ve derin. Bir çavlan istiyorum çünkü, Kırmak için kristalini hayatın ve şiirin. |
SORULARLA
İşte yine kapıldım O can sıkıntısına; İçimde bir tozlu Sarnıç boşluğu, Gitmekle kalmak Arasında karasız Yürüdüm kederle Dağlara doğru. Yüzlerce soru Vardı aklımda, Kulaklarımda Bir garip uğultu Ölümü kullanamazdım; Bir yerlerde Bilmediğim birilerine Belki ayıp olurdu. Belki de hiç Ummadığım Sevgisi tarazlı biri; Koparıp bana ilişik Umudunu Bir kitabın arasında Yamyassı Kuruturdu Bir gazetenin Ölüm ilanlarında Okuyup adımı, Öfkeye dönüştürürdü Sandık kokulu Hüznünü Ve ölümü inatla, Yok yere savunurdu. Ben bunca yıl Bunca insan tanıdım Yüreği zehir dolu; Yine de insanlardan Kesmedim umudu. İnsan dedim Yekindim; Paylaştım varı yoğu. Ben neden Dudaklarının arasında İğneler tutan Bir terzi suskunluğunu Prova ediyorum Şimdi bu yol boyu Kederle yürürken Dağlara doğru? Neden kedi seven Bir insan Olduğumu Biliyorum da Kedisiz ve sevgisiz Getiriyorum Yaşadığım günlerin Yaprak döken sonunu? Cevapsız sorunun Boynu büküktür, Hemen anlar Yetim olduğunu. Ben neden hala Duyuyorum avucumda Bir çocuk elinin Sızlayan boşluğunu? Hipodromda yatıp Kalkan bir adamın Ölü bulunduğunu Yazdı gazeteler Geçenlerde Haber olarak. Tokatlıymış Ya da Çorumlu. Bıraktığı nottan Öğrenilmiş Son isteğinin Ölürse terminale Götürülmek olduğu. Hipodromda yatıp Kalkan bir adam Kimin umuru! Acılarla sorularla Tiftikledim Bunca insanın Mutsuzluğunu. Düşündüm kendi sonumu. Hayrettir; İçim içime Nasıl da sığıyordu! Oysa ben kaç yıldır Kaç acı eskittim Unuttum Kaç ölüm gördüğümü. Bir omzumun Alçaklığı ondandır; Taşıdım kaç kişinin Kanayan tabutunu. Yıllar önce Ölümü seçen sevgilim Bunca sevgisizlik içinde İyi biliyordu Yetmeyeceğini İki kişinin birbirine. Bu yüzden döşeğinde Ölümle buluştu. Gömdük onu geçiştirip Polis sorgusunu. Onunla birlikte Neleri gömdük; Bir akşam içkisinin Coşkusunu, Sevincimizi gömdük Kürek dolusu Yüzlerce soru Vardı aklımda, Kulaklarımda Bir garip uğultu Ölümü kullanamazdım; Biryerlerde Birilerine Mutlaka ayıp olurdu. Dostlardan uzakta Bir bozgun akşamında Gerisingeri Dönerken kasabaya; Baktım gökyüzü Birden yıldızla doldu. Akşamın serinliği Alnıma vuruyordu... |
Su
Su Su ol da ak ki akla beni |
SİS..
Özenle boyadım ipliğini sevginin, Gidip de bulamamanın incinmiş rengine. Sisi gümüş bir rüzgarla tepelerden eğirdim, Dokudum yalnızlığın bu serin kumaşını, Sesime ayrılıklardan bir gömlek diktim. Ölümü tastamam ezberledim de geldim, Dilimde bu buruk türkü tadıyla Bilmem ki buradan nereye giderim. Sonunda kendime bir top yangın edindim, Soluğumla besledim dudağımın ucunda. Ömrümün külüydü savrulan hep ardımda, Örterek yavaş yavaş bıraktığım izleri Yanmış bir günün sürüklenen kanatlarıyla. Koştum, durmadan koştum o küçük yangınımla, Adımın çaresiz kıyılarında kendi göğümü bulmaya. |
USANIŞ
Benim toz kaldıran gerginliğim Bir tavsamış karşılıktır Toz konduran rahatlığına senin |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:28 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.