![]() |
Korkmaz Bıçkın
Affet sevdim
tesadüf müydü aramadan bulmak Yoksa bulduğumuz kişide mi arıyorduk aşkı? Boş verdim Ben alıştım da, seni bu kadar çok sevmeme Omuzlarımdaki melekler şaştı Ve bir bilsen, yokluğunda ne uykularım kaçtı Kenar mahallenin fakir sokağında, oyuncakları kırıldı diye annesinden dayak yemiş masum bir çocuğun Gözyaşlarını biriktirdim sana... Gidersen ağlarım belki Ama sen hep gül Gözlerindeki güneş batmasın yeterki... Tabiata inat, Hiçbir çiçeğe benzemeyen bakışların her an beynime kazılır. Söylesene, sen şiir olmuşken, sana şiir mi yazılır... Mecnundan nasihat aldı yüreğim Ferhat tan kuvvet Seni bu şiir rahatsız ettiyse, ne olur beni affet |
Dostumdan başka düşman tanımadım, bir de sen sevme.
Daha sevda türküleri söylemeden terk edeceksen eğer, Sarılmadan darılacak, kanmadan kandıracak Ve yanmadan yakacaksan, ben yokum! Oyun değil aşk dediğin koyun değil yar dediğin, güdüleceksem eğer, yanına kalmaz kâr dediğin. Şımarma bakışlarımdan, kördüğümdü sende gördüğüm Aşk değil prangaydı yüreğime ördüğüm. Hep terk edildi fedakârlığım, gittiler işte sonunda, Boşunaymış hepsinin uğrunda defalarca öldüğüm. Şimdi git; dokunma benim derdime Sen serçe parmağına ilk baharlar konmuş yeni bir sevda bul kendine. |
Bilir misin ufuk dedikleri şeyin ucunda hiçbir şey olmayan bomboş bir hayal olduğunu
Sever misin yinede,kanar mısın bile bile Ben kandım. En erken ben geç kalırdım Son aşkı kaçıranlar arasından. Peşinden koşsam aptal Ucundan tutsam kara sevda Ve dokunsam ağlayacak kadar platonik bir sarhoştum. Yalnızlığımın tek tanığıydı seyyar satıcılardaki kitaplar. Hep ön sözlerinde âşık olurum bilinmez bir aşka Tanıdığım gözlerde yabancılaştıkça Kendi kalabalıklarından çıkıp Başkalarının yalnızlığını rahatsız eden Tüketmeyi icad etmiş tembel bir şarkı, Yeni sevdalarımın hayalini kuruttu. Yinede sevdayla başlardım her yeni güne Gözlerimde gelincik, ağzımda kırlangıç Kucağımda ay ışığı yetiştirip, Bahçesinde melek büyüten cennetimin Doğmamış güneşine vurulurdum... Şimdi, Kim o demeden özlemlerimin kapısını açıp Yanlış aşklara yeltenen zavallı bir kalbin esiri olduğumdan beri, Sahte bedenlere girip müebbet cezası yemiş ruhlar kadar özgürlüğe muhtacım. Ve anladım ki, Hangi mutluluğa çeyrek kalsa saatler Yine oraya toplanacak bütün menfaatler. |
Olurda ecele âşık olursam senin yerine
Darılma sakın, Bastığın toprağı andırır gözleri Ölürde, meleklere sarılırsam ince belin yerine Kıskanma sakın, Taptığım kokunu andırır bedenleri Gelirde, bir kuş olup konarsam pencerene, Özleme sakın, Yuvamdır yalnız geçen akşamların. Ve bir buse bırakırsam yaralı gülüşüne, Şaşırma sakın, Onlar, gözyaşlarının memleketinden hediye Bırakırda geri dönersem geldiğim yerlere, Uyanma sakın, Tekrar gireceğim rüyalarına... |
Değişen ben değilim bakışlarındaki kış
Çaresi çaresizliğinde gizli Vazgeçmeyi akıl edememiş vazgeçilmişliğimin Adının yarısı kadın iken kopmak zordu senden Gel sök gök kuşağının rengini kalbimden Aç musluğunu gözyaşlarımın Boya çığlıklarımı kırmızıya Aldat! Anlat hayallerime yalanlarını, Ağlat Senki merhabaların katili Benki bir baltayla sap arasında mekik dokumuş Berduş ve serseri Soyadımla birlikte söylenen resmi bir adım olmadı belki Ve kuru aşkımın yanına katığım Sevdim seni, sadece sevdim Ruhundaki sevda atığım Güneşe palto giydirip kış resmi çizdiğimiz İlkokul masumiyetiyle tutulmuştum sana Şimdi anlıyorum güneşin neden üşüdüğünü Gözlerindeki zifiri karanlıklara bakınca Hep kâğıtlara seni çiziyorum kış yerine Üşüyen ise yüreğim. Sımsıkı tutunup senden arta kalanlara Düşümün düşkünlüğüymüş, Düşüncesizce seni düşleyişim diye avunuyorum Cesareti kadar ürkek Korkaklığı kadar medenî Dün kadar kül Sevgi kadar gül Olmaya hazır bir tomurcuğu, gidişinin ayak sesleriyle ürpertip Kaktüs çiçeğine sevdalanmasıyla Susuzluğa karşı meydan okuduğu çaresizliğinde yitirdim Gidişin belkide Damarlarının cellât kırmızısı maviliğinden çıkıp Hüzzam kokulu yaraların kabuğunda filizlenmiş En zamansız zamanların vaktini çalmış Vakitsiz bir Azraillin mesaisidir Kim bilir belkide aşk Sevildiğin kişiye acı çektirmektir. Bu yüzden ne yapsanda vazgeçemiyor Ve beni unuttuğun yerinden öpüyorum. Bir kalem alırsın eline, şiir yazmak için Kramp girer yüreğine Veremezsin hissettiklerine biçim... |
Bir sevda mektubunun son satırına nokta koymadan önce,
Bir kaç kadeh şiir içtim bu gece Nefretini üzerime çakarak yağan, sensizliğin sağanağına tutuldum Her damlasında biraz daha kuruyor hayallerim İliklerime kadar sinmiş, bir unutulmuşluğun hüznü.. Dört tarafı yalnızlıkla çevirilmiş bir ızdıraba yalan sarısı yaprakları döküldükçe ve ezdikçe deli yangınların Ufkumu kanatıyor, gül yüreğindeki diken.. Bu kaçıncı sensizliği söndürüşüm kül tablalarında Bu kaçıncı savruluşum göz yaşlarımın dalgalarında Şimdi bir tebessümün amortisi kalır geriye Ve tutmamış bir aşkın mayası, benden sana hediye.. Bir kaç kadeh daha şiir içip, körkütük şair olsam Hangi nakarata sığar ki sevdan Gözlerinin dibindeki uzaklardayken nasıl anlatabilirim ki yüreğimdeki gökyüzünü.. Şimdi utangaç bir isyan teselli eder, senden vaz geçen öfkemi Zimmetine geçirdiğin yarınlarım yüzünden Güneşlerim hep düne doğdukça, Kimyasal bir aşkın izlerini taşır yüreğimdeki kabuk tutmamış yaralar Ve bir olasılık gelip, beynimin kapısını aralar. Ya aşk evrim geçirdi, ya da ECELİN adı zaten aşktı... |
Hangi cennet bulutu getirdi,
Yüreğime damlayan yüreğini Hangi firari akıllar göremedi, Bakmaya doyulmayan güzelliğini Hangi uğultu fısıldadı, Kulağıma merhametini Bana mı geldin! Gökyüzü sandığım, odamdaki tavana konmuş bir karasinek, Ne kadar yıldızsa, o kadar parlaktı benim geleceğim. Sesi soluğu kesilmiş sevinçlerimin merhemi, Ve olmayan yarınlarımın ümidi olmak için mi geldin? Bana mı kaldın! Gelmişsin artık haydi gir yüreğime Uyandırma elvedalarımı Basma kuru dallarına terkedilmişliğimin Yoksa yine bana kesilir bu sevdanında faturası Ödeyemez meteliksiz kaderim. Gördüğünde kör olmak, yandığında kor olmaksa aşk Bu kör yangınıyla sana biriken beden Hasretinle her gün kalp ağrısıyla sevişsede yeniden Merak etme, Birgün bile sormayacak Neden! Ama gideceksin biliyorum. Aslında sen, Ucuz bir şarabın en pahalı hayaliydin Tütünümün dumanındaydı saçların Bir çay bardağını kavradığımda hissederdim İnce belini, sıcak tenini, şeker dilini Birazdan doğar güneş Başlar savaş kaldığı yerden Birazdan gelir bir nefret Kovar beni kalbindeki yerimden... Şimdi ölü kuşlar satılır yüreğimin tezgâhlarında Kanadında yarım kalmış bir umut Gözlerinde ise bu sevdayı unut sözcüğü... Doğma güneş, doğma. Bırak hayalim sevsin. Ben darağacıyım, nar değil Bu sevda, hasretime bile yar değil... |
Hadi, gürlesin ağzından küfürler
Yağdır nefretinden yağmuru Sarmaş dolaş sustuğun belki de geleceği kustuğun o yalancı sarılışın, senin kadar yabancıymış bana. Hatırlıyorum da, bir ömrü paylaşmanın heyecanıyla her aşkı bize benzetir, her çocuğu sevdamıza büyütürdük. Oysaki büyütemediğim tekşey, bencilliğine gizlediğin sevginmiş. Her sen oluşumda, biraz daha benden sonralarına yaklaşırken gözlerinden kayan sevdamızın yıldızlarına dilekler tutup, bitmesin sarılışların diye, masum sandığım dudaklarına adaklar kondururdum. Bak, şimdi bir aşk ölüyor senin yüzünden. Merhametin kadar ıssız, yaşantın kadar sefil, görebildiğin kadar kör bir ömre kaybetmişliğinin kefili yaptın beni. Ve acıların hissesinden yangınıma bir pay, bir kül bıraktın. Sen gerçeklerin yalancısı, sevdaların yabancısı Terk etmeyi kar sayma sakın Bir gün gelir, sevdamın tokadı kalbinde patlar. |
Dün başladı yine bugün
değişen hiçbirşey yok. Bir anlam veremediğim güneş doğdu yine alacasından çıkıp karanlığın. Zaten karanlıktım bende Ufkum gibi umudum gibi Bir dilim sevdadan uzak yaşadım hep zenginliğim gibi bencilliğim gibi. Birgün,bir ay,bir yıl geçse ne çıkar ömrümden sensizliği çıkaramadığım sürece gönlümden. Beni bırakıp,KAL dediğin yerden giderken Yanına hıçkırıklarımın telif hakkını alıp, tek celsede mutluluk boşayan hakimler gibi Yorgun aşkımın kaleminide kırdın... Gül yüzünü omuzuma yasladığın anları, sevinçlerini susarak öptüğün dudaklarımı, o hiç bitmeyecek dediğin sevdaları, vicdanının topraklarına gömüp kaderimizi silerek gittin... Senden geriye kalan bu baş ağrısı,bu boş şişeler, Karşıt iki fikir gibi, her tartışmanın sonunda mağlup olsalarda sevgine, Tek ortak çaresizlikleriydi seni beklemek... Gitme Daha yağmur yağacaktı çatımıza Gitme Melekler konacaktı balkonumuza Gittin Hiçbir mahcubiyet asaletin kadar sefil etmedi beni Gittin Ruhu hasta,şairi yasta ihtiyar bir şiir bıraktın Bittim Hiçbir karanlık gidişinin gölgesi kadar zifiri ölümlerin arefesine savurmadı beni. Bittim Öyle yakınımki ölüme, yinede söylemeyin gülüme... |
Herhangi bir ülkenin, herhangi bir insanı olsalarda
Her çocuğun ana dilidir ağlamak Beni bir kez güldürmedin ya Demek ki ben seni, doğarken sevmişim! Terk edilmeyi hak edecek kadar masumdum Çünkü; benim aşklarımın hiçbirinde, domuzdan elde edilmiş herhangi bir katkı maddesi olmadı ve sana yazdığım hiçbir şiirde, sanal aşk uygulaması yapılmadı! Ben seni, bağıra bağıra sevdim... Her çocuğun ana dilidir ağlamak Söyle; sen doğarken ağlamadın mı! Resmi kıyafetlerin kılığına girmiş, karakteri sahte *******de sayısız, saygısız insanların saygı duyduğu, yürekten cebe inmiş aşkların banknotunu, çoktan tedavülden kaldırmıştı azrail kimse farkına varamadı Söyle; sen doğduğunda aşklar kaç paraydı! Öğrendiğime pişman olacağımı bilmiyordum, öğrenmeyi öğrenmem gerektiğinde. Geç öğrendim! Aşk bulunan değil, sadece aranan birşeymiş ! Hiç bir ülkenin hiçbirinde sevgi kalmadı! Olsun Ben aşığım, mesleğim göze almaktır ölümü Çok geç artık sana değil, senden daha masum bir Cellata verdim gülümü... |
Saçlarından bir tek teli
Koparsaydı sevda yeli izin alıp Allahım´dan Ben koparırdım kıyameti Şimdi ise gidiyorsun Anladım ki sevmiyorsun Bari bırak bundan sonra Senin adın yalan olsun Hayalimi kaç yağmur ıslattı benim Gözlerimde bir bilsen kaç güneş battı Ben severken vurgunu kalbimden yedim Sen bilmem ki kim bilir hangi düştesin Beddualar ruhumu sardı Beni gören hep sen sandı Söylesene ne olursun Senin günahından sonra, cehennemde yer mi kaldı |
Çocukluğum benden yaşlı,
ben yağmurdan. Yağmur sudan ıslak, gözlerim senden. Sen bende yasak, ben yüreğinde... |
Sayfalarında hicran bestelediğim,
ıssız raflarımın tozlu defterleri arasında buldum sana bu şiiri. Her satırında terk ettiğin yeri kanatan yalnız bir gencin buruk yakarışı yatıyor. Öylesine susuzmuşki o zamanlar sana, her gördüğünde kör olmuşcasına tozlu kiremit kokulu sokaklarda Önüne neyin çıkacağını bilmeden serseri savurgan bir sevinçle mutluluğun acı narasını atarmış. Hangi köşe başından dönse, karşısına çıkan ayrılığa meydan okurmuş gibi, ıslıklarına gizlediği gözyaşlarıyla Allah a ettiği duaları, Tükenmişliğine siper edermiş... Sen hiç bilmeyecek olsanda O en sevdiğiniz şarkıyı, Yüreğindeki soy ağacının kökü yapıp Saydam gözlerindeki nehirle sularmış. Tenine değilde terine dokunmaya çalışanlara inat, O en saf haliyle,Birgün sevecek diyerek Çöl ortasından topladığı gelincikleri yollarına serip Mahkum bakışlarıyla,yitik eylül akşamlarında seni beklermiş... Şimdi bakıyorumda Öyle bir vicdan bırakmışsınki bana, Kapımda küfür ettiğim dilenciler Avlusundan geçip gittiğim camiler Yüzlerini görmek istemediğim komşular Ve yarın öderim deyipte, Bir daha asla uğramadığım esnafların ızdıraplarını içtiğim içkileri, Benim değil senin günahların... |
Sen, çocukluğunda kaç kapının ziline basıp kaçabildin!
Kaç ağaçtan elma çalabildin! Kaçarken,kaç defa çaldıklarını yere atıp,korkularını saçabildin! Sen,düğün arabasından sana uzatılan beyaz bir zarfın içinden çıkan bahşişle kaç defa evine ekmek götürdün! Sen, kaç kere hayal kurdun! kaç deniz kızı girdi düşlerine! kaç kere aldattı seni bir yunus balığıyla, ve kaç defa okyanusun ortasında yalnız kaldın! Kaç kere gökyüzündeki yıldızları annen sandın!... Sen;sana kalan devren satılık bir umut ve ikinci el bir yalanla, piyasası olmayan aşkların pazarlığını kurduğunda benim bedenim çoktan satılmıştı pazarlarda!... Bir tek ruhum yaralı kurtuldu bu savaştan ne azrail satabildi umutlarımı,nede bir cellat satın alabildi aşklarımı... Bulutlara yük olduğum simsiyah bir akşam ilk kez öğrenmiştim ağlamayı Çünkü ben,sevmeyi babamdan öğrendim. İçinde merhametin boğulduğu deniz,sevgilerin kül olduğu bir yangında, belki yar,belkide yılana sarılacak kadar kördü gözlerim. Terk ettin! ama hala seni özlerim... Senin hayallerin cebinde,gözlerin gökyüzünde, yıldızlar kaysın diye Benim çoktan umudum kaymış beklerim,mevlam yanına alsın diye! Hadi söyle; tavana asılı hükümsüz bir ip,beraat ettirir mi beni bu sevgiden! yoksa sen mi kurtulmalıydın, bir ipin boynundaki,yada olmayan sevgilerin koynundaki,terk edilmiş aşkların müebbetinden ... Eğer seni nasıl sevdiğimi bir görseydin,inan kendine aşık olurdun. Sana bu şiiri gözlerimle yazdım.cesaretin varsa,ellerinle oku! |
Hayret! Nasılda ışıldıyor yüreğin
Sen gerçekten kulmusun Sevdanı gördüm gözlerinde Yoksa ulaşamayacağım nurmusun Çırpınır güzelliğinin yakamozunda şiirler Nakarat nakarat yakar bedenimi şarkılar Mısra mısra, mızrak mızrak Saplanır gözlerime güzelliğin. Gülüşün bir çocuğun sevinciyle Bayram öncesi arifeleri hatırlatır Öyle özlem, Öyle elbise, Öyle pabuç Her açılan kapıda şevkatinle karşılaşmak Öyle şeker, Öyle fıstık; Öyle lokum Hasretinin hararetiyle buğulanmış bir cama, İsminin baş harfini yazınca büyürüm yeniden Öyle mecnun, Öyle Ferhat, Öyle kerem Sen yüreğimdeki iklimin baharı Sen Lisanı olmayan dillerin alfabesi Sen, yavan bir hasretin sevda katığı Sen Bir ilâha niyetlendiğim sahurum. Gitme sakın yüreğimden âşık sana bu şehir Asılmış suratların boynundaki ilmik Çatılmış kaşların şakağındaki kurşun Bükülmüş dudakların isyandaki dilleri Yokluğunla savaşmanın, çırılçıplak kışı Hep mahcubiyet doğurur güneş yerine. Oysa güneşimsin sen Uslanmaz ki sensiz bu beden Bir tebessüm et yeter Bakışındaki nakışa gölge olmam ben. Fesat bir yalnızlık var içimde Yoksun ya yanımda olmasın kimse mutlu Şimdi sensiz açan çiçekler solsun Ağustos ayında, el ele tutuşmuş âşıklar donsun NEYSE! Hepsi bir yana dursun, Sadece sana öleceğim Ecelim olur musun? |
Kokunu çiçeklere, gözlerini ceylanlara
Hasretini de bana miras bırakıp cennete gittiğinden beri Her yeni gün buz gibi bir cehenneme uyanıyorum. Neydi bu gidişin adı gülüm, bumuydu sözümüz Hani kan ağlasak da hep gülecekti yüzümüz! Şimdi kim çekecek benim kahrımı Kim sarılacak iliklerime kadar sımsıkı Kim besleyecek hayalimizde büyüttüğümüz o mavi gözlü kızımızı Zor muydu yaşamak, çok mu pahalı geldi dünyanın kirası da Sana ait hiçbir şeye dokunmadan cennete taşındın be gülüm! Gittin! Kaç kat boya, hangi renk kapatır adının sindiği duvarları. Kim susturabilir içimdeki feryadı. Gittin ya, Sensiz kalbim sevda yetmezliğiyle sıkışıyor Sanki ecel süsü verdiler aşkımıza. Kim kıskandı, kimin nazarı deydi Dokunmayın ne olur, ne olur Allah aşkınıza! Ey Azrail Sadece bir can mı aldığını sanıyorsun, Hançerinin ucuna yüreğimde takıldı. Artık ne işe yarar bu dünya sensiz! Bıraktın ya ellerimi böyle nedensiz Bilki çok yakındır, yanına geleceğim kefensiz... |
Sen, bilinçaltıma bilinçsizce yerleşmiş, bir iç savaşın son yaralı askeri gibi ürkek,
tüfeğini aşka çatmış yüreğimin yasadışı sevgilisiydin. Gittiğinde, nefretinden beraat etmiş küçücük bir umudun süt annesi, üvey sevmelerin kucağında, ayrılık emzirdi dudaklarıma. Ve yokluğunda kızamık geçirmiş yıldızlar, pudra diye bulutları sürünce yüzlerine, sebepsiz karardı hayallerim Senden sonra hiçbir sevişme senin tadını vermedi Ve hiçbir ana, evladına senin adını vermedi Belki tutmadı ellerini ellerim Belki yasaktı saçlarının ışıltısı gözlerime Çünkü hiçbir zaman inanmadın sözlerime. Olsun be, sev diye değil sevgili bil diye Bir sigarayı bırakamadım bir de seni! Kolay değil bir ilaha şiir yazmak Serden gidiyorsun gülüm, akıl da söz mü kaldı! Dayanılmaz bu acıya Kestim bileklerini intihara teşebbüs *******in çıkmadı ruhuma sinmiş dudaklarının tadı, Düşmedi dilinden karanlığın, uykusuz sevdamın adı Kime baksam senden başkasını göremiyorum Azrail mi kaybetti yeteneğini, yoksa ben mi ölemiyorum Elimde değil unutmak Tetikte bir aşkın tehdidinde, Her gece kendimle savaşıp sana yeniliyorum. Ben beklerim sevgili Eğer birgün, düz mantıklı kahpe bir el uzanırsa saçlarına, İşte o an sorarsın aşkın adını Ve anarsın, belki yine kanar diye. Kanarım, okyanuslarım kırmızıdır benim Kan kusarım ama susarım gene de sahte sevdalara. Kim bilir, belki de tedavülden kalkmamıştır harbi sevgiler! Sevme diyordun sevgili Unutma ki, ben seni değil, sendeki beni sevdim Ve artık gelmesen de olur, nasıl olsa sana benzedim… |
Başkalarıyla yaşamak istedikçe değer kazanıyor senin sevdan
Esneyişlerin kalbimeymiş, boşluğa değil sıradanlığın bile muhteşemliğinmiş, basitliğin değil.. Tarifi imkansız duygular içerisindeyim Elde edemeyeceğimi bile bile yaşamaya çalışırken varlığını Ansızın bir taş oluyorum, değeri anlaşılmayan Eziliyorum sonra cüzdan sevdası yaşayanların ayaklarının altında.. Susarak haykırıyorum çaresizliğimi, var gücümle bağırıyorum sessizce.. Ucu olmayan bir kalem oluyorum sonra Ne hissettiğimi bildiğim halde yazamıyorum bir türlü. Kurumuş bir ağaç budağından yeniden filizlenmiş bir çiçek gibi, tutmak istiyorum sevdanı yaşamak istiyorum yalnızlığını. Sana açmak istiyorum bütün çiçeklerimi.. Artık seni her hissedişimde Buluşmak istemiyorum yalnızlığımın sokağında kahrolmuşluğumla Uçsuz bucaksız bir başlangıcım şimdi Huzurunda huzursuzlandıkça huzurum çıldırasıya özlüyorum hoş sohbetini Aşk musluğundan sızdıkca sevgi damlacıkları kalbimin okyanusunda boğuluyor yüzme bilmeyen ruhum. Sabrımı zorlasa da sabırsızlığım Beklerim türkü gözlüm Bir umut diyerek fosil sevdamla... |
Yine okyanus gözlerinden düştü sevdamın rakım ı,
Boşveer Getir sen bana dolaptan rakı mı hiç sevmez zaten tuttuğum takımı Aşkımda içki dostumda... Gülünce güller açarmış bakınca gözler kaçarmış sevince sevda saçarmış satınca yürek yakarmış Umrumdamı sevmem ben Leyla seni seçmem ben Bir yetmişlik içmezsem Aşık diye gezmem ben Toprağıdır taşıdır ekmeğidir aşıdır her kurduğum hayalin değişilmez tek sırdaşıdır Bu hayali kuransın bende yari bulansın bir damlanı deviren yaptığından utansın Senden başka kimim var kapağında gül kokun var ben vazgeçmem alkolden çocuk! git sen yare var Hayataymış tasası çekilmiyor tafrası yetmişliğim olmazsa bu hafta dert haftası Her bahçemde bağ olsa üzümünden şarap olsa dert etmem hiçbirşeyi meze bulurum nasıl olsa Çay benim çeşme benim yaramı deşme benim elin boş geleceksen, kapımdan geçme benim Güller hastaymış solsun içtim yine oh olsun karışırsan içkime bu kalpten kovulursun Bu sevda burada bitmez Dalımda bülbül ötmez Bir kadeh daha getir bu aşka ömür yetmez... |
Bazen bir mutluluk kaçırır insan,
Belki de Kader Bazen bir kadeh taşırır insan, Belki de Sabır Bazen bir avuç kalbe küser insan, Belki de Dünya Bazen aşkını görür insan, Belki de Rüya Bazen aklını yitirir insan, Belki de Yar Bazen mevsimsiz üşür insan, Belki de Ayrılık Bazen sevmek ister insan, Belki de Sevgisiz Bazen dua eder insan Belki de Çaresiz... |
Buz tutmuş aşkının azabına uğramış hazanımla
Yarınlarımı terk ettiğinden beri Tek bir kurşun bıraktım sevaplarımın tam ortasına Şarjörünü gözyaşlarım takıp Hiçe saydığın gururumun tetiğini kalbim çekecek Şafak yüreğimide söktü bu sabah Senin kadar vicdansızım artık Seninle başlayan sensiz günlerin acısı Tenimde hicrana bürünmüş yaraların sancısı Tohumuna nefret bulaşmış isyanımın yankısı Ve bir daha asla göremeyeceğim Kurak bakışlarının şarkısıymış seninle aşk İçimde öldüğünde gömdüğüm gülüşünü Tabutuna yuva yapmış günahlarının böcekleri Her bir zerreni kemirinceye kadar, Son baharda yaprak yerine intikam dökecek ağaçlar Tek bir kurşun bıraktım sevaplarımın tam ortasına Şarjörünü omuzumdaki melekler takıp Hiçe saydığın gururumun tetiğini cennetim çekecek Şimdi sevdalara tövbe ettiğim mutsuzluğun kervanıyla Gökkuşağına kezzap suyu katarak Ruhumdaki savaş masumu çocuklarıda alıp, Kefensiz *******in sabahına gidiyorum... |
Hadi çek git buralardan, kimseye zarar vermeden
Senin ardına bakmamış hayatın Ardına bile bakmadan Uzaklaş bir an önce, sessizce Yokluğunu da al yanına varlığını hissettirmeyen Sus sonra bağırarak sus, herkes duysun sesini, SUS.. Teşekkür et ızdıraba seni terk etmediği için Sarıl boynuna dertlerinin, hep seninle olduğu için Git hadi durma buralarda.. Ne değişir ki kalsan Nasıl olsa var olduğun kadar yoksun hayatta... Gittiğin yerde bir dilenci eli gibi uzatma sevdanı bir daha Sökmemiş şafakların ardına saklan, Görmesin kararmış gözler yarım kalan aydınlığını Geçmesin yüreğindeki gökkuşağından hiçkimse, değiştirmesinler sevda rengini Dokunmasın merhametsizler merhametine Göm türkülerini toprağa, Anlamını yitirmesin hiçbir nakaratı Ufkuna pusu kurmuşlar umudunun, Çıkarma sakladığın yerden masumiyetini... Git artık buralardan, benden çok uzakta olsan da çek git, bir yarın bende kalsa da Git hadi bir an önce, ÖLÜMÜMDEN ÖNCE... |
Faili meçhul sanılan gözyaşlarımın tek zanlısı
Puştluk vakti çekip gidince anladım, Ayak parmaklarının ucundaymış kaderim Yüreğinde aşk müebbedi yemeğe hazır bir sevdalıyken Terk edişinle tahliye ettin serseri sevinçlerimi bu hayattan. Ve kuyruğuna hayallerimizi bağladığımız yıldızlar, Seninle birlikte gözlerinden kayıp gittiler. Öyle yalnızım ki sayende Belki bir sarhoş, sokaktan geçerken şarkı söyler diye Pencereleri açık bırakıyorum. Ve uyku dedikleri şeyi sensiz hiç aramıyorum. Keşke zamanı olsa da şu zamanın Birazcık beklese gözlerine bakarken, Kal diyemiyorum... Sen, yavan ekmeğimin arasında bir gülücük, Umutlarımın arasında desteğini katık yaptığım baharımdın. Her aklıma gelişinde vicdanıma kan, Gururuma kin kusuyorum, dön diyemiyorum. Farkında değildin, öptüm sen giderken Ve yolun açık olsun diye ardından aşk döktüm... |
Kendimi dinliyorum bu gece
Çok uğraştım, sensiz çıkmadı dudaklarımdan tek bir hece. Hep gittiğin gün geliyor aklıma. Önce eşyaları topladın, sonra kapıyı çarptın kalbime. Ardından ne bir not, nede yarınımıza güneş bıraktın. Kızımız ağladı sen gidince. "Baba, Annem nereye gidiyor" dedi, sustum, ağladım, kan kustum. Kendi gözyaşlarımda ıslandım o an. Bir yanım çocuk, sol yanım ihtiyar kaldı, ve gözlerim geçmişe daldı. Şimdi beni kim görse, yar mı deydi saçlarına, ağarmış, gün mü battı yüreğinde, kararmış deyip hesap soruyor. Ve ıslıklarım donuyor dudaklarımda.Bilmiyor kimse gittiğini, inan sensizlik bana çok koyuyor. Ne olur dön gün batışlım, bırakma bizi böyle. Olmuyor işte, yapamıyorum! Yine beğenmedi kızımız kahvaltısını Her cümlesinde "annem olsaydı yapardı" diyor Oysa bilmiyor neler yaptığını, söylemedim, seni hala komşuda sanıyor. Hangi yağmurdasın gülüm,söyle sevdan nereye damlıyor inan yavrumuzun gözyaşları ciğerimi dağlıyor. Ne zamandır aynı kıyafetleri giyiyorum,aylardır ödemedim kirayı. Neyi biriktirsem alkolle karıştırıp,sana,hasretine harcıyorum *******i. Söz veriyorum,bir daha söndürmem saksı diplerine sigaramı fırlatmam çoraplarımı bir kenara. Hep sen kazan zararı yok,zarda tutmam tavla oynarken yeter ki dön gün batışlım. Fikrim,söyle bana Bu yarsız geçirdiğim kaçıncı iklim ! Çok oldu aynalara küseli,baksam tanımam belki de kendimi Hiç sormadım giderken ayrılığın nedenini Çünkü ben sana hiç küsmedim,ama anlatamadım derdimi. Yeter! Aratma artık her gece boş yatağımda bedenini... Düşlerim yarım,sevinçlerim yarım,bilmem sensiz neler olacak yarın. Hançerim ol kanat yüreğimdeki gülleri, layık değilim sensiz yaşamaya,topla ardımdan külleri.. Şimdi sensiz çaresiz,her gece resmine bakıyor,gözlerindeki cennetten malzeme toplayıp sana şiir yazıyorum... Attım elimden şemsiyeyi,yarla karışık hasret yağıyor koynumda aşktan yeni çıkmış bir yürek,sırılsıklam ıslanıyor... |
Sevgilim
Sadece seni sarmışken kollarıma Sende gelip sarılabilir misin? Cesaret edebilir misin bendeki hayalini kovmaya? Mutlu yıllar diyebilir misin, ? Sevgini her gün yeniden doğuran yüreğime? Ve susabilir misin senin gibi? Sen kendine susayabilir misin? Benzeyebilir misin hayaline? Sevgilim Sen beni, senin kadar çok sevebilir misin? Sana sevgilim dememe izin verebilir misin? Okyanusa, denize, bir meleğe benzeyebilir misin? Seni senden kıskanabilir misin? İltifat edebilir misin olmayan kendine? ( Ben ettim, sen etme! ) Sevgilim Verecek kimse yok diye, geri sokabilir misin açan çiçekleri toprağa? Küfredebilir misin martılara,güneşe, günahsızlara? Sen kendi hayaline küsebilir misin? Ben küstüm! Ne olur sevme beni sevgilim, sen yeterince seviyorsun! |
Zamanın olmadığı bir yere götür beni
Paranın geçmediği, çocukların büyümediği Güneşin batmadığı, çiçeklerin solmadığı Sevdaların bitmediği bir yere... Günahlarının ağır bastığı sol omzunu Yorgun hayallerin bastonuna dayamış, Cenaze kokan yaşlı bir ömrün ecel süsü verilmiş Ölü bakışlarındaki son feryatlarıydı bunlar. Cam kırığı değil dost kırığıydı beklentilerini kanatan Tanıdık yüzlerde yabancılaşanlara Yarım yamalak verilen selamlara Sohbete başlamadan söylenen elvedalara Ve tebessümlerini karantinaya alanlara kızıp, O masum sevdalarını İliklerinden söküp, gözlerinden dökselerde aşk oldu,sevgi oldu,hasret oldu kendine büyüdü.. Hiç inanmadı varlığına paranın Batırmadı gönlündeki güneşi Nehir aktı sözlerinden, soldurmadı çiçeklerini Her sevdayla yeniden doğdu, hiç büyütmedi içindeki çocuğu... Sonu başlatacak kadar cesurdu! Ve şimdi, tövbelerine batan dostlarının nefretiyle Hiçbir şey bulamadığı hayattan, herşeye doğru yol alırken Zamanın olmadığı bir yerde, ALLAH ın ülkesinde yaşamanın sevinciyle, sevdiklerine küsüp hayata öldü!... |
Sen ölümle arana mesafe koyacak kadar soğuk bir kışı andırıyordun
Geride ise, gözyaşlarına acımayacak kadar masum bir seveni kandırıyordun Özlemlerime koşacağım anların teneffüs zilini çalmadığında, Geçmişteki mutluluklar yeter dermişçesine Tren çığlığı rayların küflü demirlerinin, Masumiyetine benzediği zamanları kazıdım hafızama. Şeytanla dost olan acımasızlığının teseddürüne bürünmüş sahte yüzün Kim bilir Daha kaç kişiye verecek hüzün. Başkalaşan kişiliğin, kimden darbe almışdı da Yoksulluğumu büyüttüğüm kurak tarlamın ekinlerine, Bir karga gibi sokulup, oruç bozarcasına İyinin ve kötünün kararsızlığıyla saldırdın? Asil bir sefillik deryasında Oltama takılan yosun kaplamış yüreğin, Gurur diyerek yaşamaya çalıştığım Paslanmış ufkumun sis çökmüş hayalini çürüttü. Duymayı çoktan unuttuğum Sağırmı oldum yoksa dedirten tatlı sözlerini, Hangi sütü lekeli ananın evladına söyledin de Notasız besteler gibi Türküsüz bir ömre mahkûm bıraktın beni? Ama bir gün hepsinden bıkıp, Bakkal defteri ve taksit kartları sıkıntısında Sade bir ömrün kenar mahalle saflığında yaşamak istiyorum dersen, Ve sorarsan bu acımasızlığından kurtulmanın yolunu Sana tek tavsiyem, Azraillin elinden su iç! Bir insanı sevmekle başlıyordu aşk Ve terk etmesiyle acı. |
Ağustos ayında kopan fırtınalar üşütüyordu ölümü
Kökü olamayan bir çiçek kaç gün güneşe tutunursa, Ölümüm de sana tutunuyordu, üşüyordu.. Hasretinin mevsimini yaşıyorum Yokluğun güneşi de üşütüyor Oysa ayaz *******imin sıcağıydın, yalnızlığımın kalabalığı. Olmayan seni seyrederken bile yeniden doğmaya hazırlanan bir bebek oluyordum uykusundan uyanmış, o en masum halimle bakıyordum ulaşılamamışlığına.. Ölüm bile gülüm oluyordu. Bazen öylesine kızıyorum ki kimsenin hak edemeyeceği sevdanı yaşıyanlara fedakarlığının o en saf halinde, seni keşfetmiş sayanlara.. Bu kadar basit değildin sen Kainatın başlangıcı, sonsuzluğun sonuydun. Ne bir şekilde başlanıyor, ne de bitiyordun. Ama nasıl keşfedilmiş saydılar seni? Rüyada bile görülemeyecek kadar uzaktayken, nasıl dibindeydin sıradanlığın. Melekler fedakar mıdır, eğer öyleyse bana da göster o fedakarlığını sana yalnızlığımın dibi kurumuş aşk çeşmesinden koparıp vereyim, korkarak açmış masumiyetimin simgesi olan o en son gelincikleri.. Bir merhabaya elveda demek istemiyorum artık başlangıçlarım bitişim olmamalı .. Yarın doğacak güneşi tahmin edersin, Çünkü dünü yaşadın.. Bahar gelince açacak çiçekleri bilirsin, çünkü baharı yaşadın.. Sana olan sevdamı ise asla tahmin edemezsin Çünkü imkansızı hiç yaşamadın.. Ağustos ayında kopan fırtınalar üşütüyordu ölümü çoktan soldurdum artık sana büyüttüğüm içimdeki gülümü... |
Meteliksiz ceplerindeki asgari ücretin nefretiyle
Bakışlarında akbabalara yem olmuş bir ceset, Yüreğinde ise ne olduğunu bilmediği cesaretle Issız sokaklarda işsiz bedeniyle dolaşırdı. Hiçbir mesainin kölesi olmadan Hakkı ödenmeyenlere haykırırcasına, Bu teslimiyet NEDEN! Diyerek Kendi yoksulluğunun esaretiyle Hiç yaşayamayacağı zenginliğin hayalini taşırdı. Ne dostlara ısmarlanacak bir bardak çay, Nede bir sevgiliyle gidilecek sinema parası olmasa da Göz bebeklerini taciz eden yaşlara inat Beklentilerini içindeki karanlığa siper eder Sırtında, kendi derteriyle yaşıt Çam dalları taşıyan atalarına huzur arardı. Soğuk fabrikalarda dert üreten Çok çocuklu işçilerin saflığına, Babalarının ihtiyarlamış alın terini hiçe sayan Ve annelerinin başarılı olsun diye okuduğu her dua da Yeni bir sevgili değiştiren üniversiteli kızlara isyan edip İnadına işsiz kalarak Herkesin bilip de söyleyemediklerini dile getirir gibi Kuru ekmeğini cennete banarak yaşardı... İşsizdi o,en az çalışanlar kadar Beden değil ama Fikir terinin yorgunluğuyla... |
Onlarımı daha çok sevdim, seni mi anlayamadım
ama galiba, ben seni aldattıklarımla aldattım! Yarısı sendeydi beklentilerimin, yarısı onlarda beni yürekten seven biri olsa anlar da, galiba ben aşkı azraille aldattım. Nefsi körelmiş bakışlarım oldu çoğu zaman sevişmeyi hatırlatan ağustos *******inde. Ne yürekleri etkiledi beni, ne de gözleri birbirinden güzeldi de hepsinin sözleri ben ruh ararken bedenlerinizi aldattım. Ne kadar ilgini çeker ekolojik dengeden bahsetsem! Elimde değil ki, çok eşliliğin verdiği bir kasvetsem. Git başkalarını sev istersen, işe yaramaz bilirim, bekle desem, affetsen! Öyle deme sevgili, pencerene sor beni, kaç gece sağanak yalanların altında dudaklarını hayal ettim bir görsen! Deli gibi sevsen ne fayda, ruhu değil de bedeni aldatmaya müsaitsen Ölürdüm de uğruna, ten beklemez sevgili, aşkım desem sabretsen! |
Ne bir dondurma,nede bir elma şekeri kandırabildi beni
İçini açmaya kıyamadığım kumbaramda çocukluğumun ilk harçlığıydın.. Bu yüzdendi belki de cimriliğim Aklımda,fikrimde,kumbaramda sen Seni sana biriktirdim, bir görsen ! Patlayan bir topun peşinden koşan kenar mahallenin o en cennet sokağında belki annesi duyar diye avaz avaz ağlayarak dizleri kanayan bir çocuğun, acısı saklı yüreğimde... Hatırlar mısın "Öpte geçsin" derlerdi yara bandı rolüne bürünmüş dudaklara Ve inanırdı öz annesi tarafından kandırılmış,merheme muhtaç bütün fakir çocuklar Belki çok beklemez gidersin bu şiirden Hadi,sende beni kandır ! "Öpte geçsin" Ruhumda biriken bir volkanın patlamaya hazır sevgisi dudaklarına. |
Sevda aşırdım yağmurun koynundan
Aşk heryerde beni arıyor! Şiire döktüm gözlerini ve ellerinde çiçek açtım Sevdiğim,sayende ben bir tek aşktan kaçtım Dalgalı saçları yeşilmiş Denizin yok yok kandıramazsın artık Mavi boncuğun umrumda mı çok canı yandı bu Kerizin. Gece gel, pencerenin dibindeyim,hazır dedi çeyizim sabaha kadar havladı Paçamda sokak köpeği,sarardı gene benizim Sevdiğim, Babana selam söyle,ben aşkı oyun sandım hala yanıyor genizim... |
Bakışlarında doğmamış bir çocuktum
gözlerini her kırptığında Zaman durdu,ben içinden geçtim Yaşlandım sevdiğim Nefretinde çöllere ağlayan bir yağmurdum yalnızlık vurdu,kan kustum Paslandım sevdiğim Yokluğun,gölgesi olmayan bir Çınar dı Kalbime çok sevda kondu,birtek sendeydi gözüm, Ey benim özüm!,kırdım baltamı yaslandım sevdiğim... |
Siz benim seçemediklerimdiniz
Gün oldu önümden geçtiniz,gün oldu ömrümden Kaldıramayacak kadar ağır dert taşıyordu belki de başımız Yada yetmiyordu o an suyumuz aşımız Bu yüzden göremedik birbirimizi Bir merhaba sözcüğünün içine gizlenmiş O en çılgın sevişmelerin önünden geçerdik de Akşam olunca kaderimize ağlayıp yalnızlığı seçerdik… Radyo dinlerdik çoğu gece Bir şair yalnızlığımızı tasdikler, her şarkıda olmayan sevgililerimizle hayalimiz dans ederdi Canlı yayına bağlanmış,cansız,isteksiz insanlar bir sevda seçerdi kendilerine “ Sıradaki intihar benim olsun “ Siz benim ayrılığı hiç düşünmediğim ama hep aynı ayrılıktaki sevgililerimdiniz Biraz kıyafet,birazda kıyamet balosuydu hayat! Hakarete maruz,iltifata gebe düşük belli bir ömür giymişti üzerine… Farkına varırdı birileri,suç üstü yakalanırdı beklentilerimiz Kefilsiz senetsiz kısa mesajla sevgili dağıttılar! İmla hatasıydı belki de zoraki sevmelerimiz Çünkü seçmece değil,rasgeleydi bize düşen aşk! Siz benim yüreğimde çürüyen, seviyorum diyemeden terk ettiğim sevgililerimdiniz… |
On dört yaşındaydım henüz
Masumiyetimizi koruyan o dev gibi adam, Babam öldüğünde anladım hayatın zorluğunu. Dilimde dua,elimde boya sandığı ile Ürkekliğine gizlediğim çocukluğumu, Ayakkabıların esnaflığını yaparken yitirdim. Babamdan tek kalan mirastı gururum. Garip anamın bir tas çorbasına ekmek Kardeşlerimin çaresizliğine merhem olabilmek için çalışır, Rengi solmuş,soldurulmuş kısık sesli isyanımla Kimselerin görmediği,zindana dönmüş *******de ağlar, Gözyaşlarımın her damlasında biraz daha büyürdüm. Ne odam kireç,nede yüzüm güleçti benim Hayattaki tek yarimdi anam. Bir gülüşüne okyanusları çiçek yapar Kınalı ellerine cennetten nur toplardım. Yoksulluk yüreğime çisil çisil damlarken Yamalı ceketimin içine gizledim mutluluğu. Koynumda kime biriktirdiğimi bilmediğim bir sevdayla, Hem kendim büyüdüm,hem de kardeşlerimi büyüttüm. Kendi isteklerimi karşılayamamış olsam da Onların neşesiyle teselli bulup, Hep hayallerimi gözyaşlarımda öğüttüm. On dört yaşındaydım henüz,Koskoca bir adam gibi... (Bu şiir yavuz şahin e yazılmıştır) |
Gece yarısı günaydın dedim uykusuzluğa
Yanağımda Azrailin busesi Dudaklarında beni son kez uyutmak için söylediği ninni, “ölüm var” diyordu kulağıma… O öldürdükçe, Ben yaşıyordum Oysa Çaresiz oltamda yemsiz sevdalar Ve ayrılıklara boğulmuş umutlarımla Koskoca bir ömür büyütmüştüm kollarımda. Ne çabuk geçmiş zaman Ben seni bekliyordum, o geldi! Geride Cinsel düşlerdeki, dinsel utanmaların vebali asıldı boynuma Sen ise, Sahte sevdanla, kim bilir kimlerin koynuna… Henüz erken, giymeye kefenim yok yanıma Ölmüyorum arkadaş! Sok hançeri kınına… Sevdiğim,Hadi gel artık Belki çok kadın öptü ama Hala seni bekliyor, Bir türlü prense dönüşmedi bu kurbağa… |
Sana bu şiiri laf olsun diye yazıyorum
Gözünde sinek ikilisi kadar değeri olmayan bir iskambil kağıdıyım. Hayat kumarında tebessüme mağlup hayallerim Yağmurun suyuna bandığım yavan aşkım sevmeyince yine yolunu unuttu kör yüreğim yorgun ve şaşkın. Umut ıstakasına konmuş sahte okey ile hayalin arasında bir bağ kurdum Ve Anladım ki, yalnızlıkmış benim yurdum... Sevdiğim, ama hala açık sokak kapısı ve posta kutusunda yüreğim... Rakının içindeki alkol değeri miydi ilk dublede sarhoş eden yoksa aşkın içindeki özlem mi? Kim bilir,belki de birazcık gizem. Söylesene,neydi karşına çıktığımda dizlerimin bağını çözen? Benim alnımın secdeye değdiği bir an vardı Ve hiç görmeden taptığım Allah ım. İşte öyle sevdim desem inanır mısın? İnanır mısın gözlerinin içinde gördüğüm Cennete? ... Hiç isyan etmedim çocukluğumda, Annemin sürdüğü kuru ekmeğimin üzerindeki salçaya Neden demedim babamın attığı tokata Gülümseyebilmekti tek derdim Şimdi gülüyorum halime... Ben seni maksat şiir olsun diye sevdim. Yüreğimde peygamber mührü sabrettim öfkene,belki bir gün diner diye... Olmadı Geride,kalp ameliyatında aşkı alınmış asık suratlı,sevgisiz biri kaldı. Her aşkın bir kurşunu varmış beklemem artık, Şakağıma bir namlu,bir intihar dayandı... |
Sevdanın yükünü kaldıramam,ben gidiyorum.
Şimdi sen,kibarlığı tatlı dilinle dilimlersin, Bense ekmeği böler de yerim Ve nasır tutar,bükülür çalışmaktan belim. Bizde sevmek alnından öpmektir. Ne seni bara götürecek kadar param var Nede bu soytarılığa göz yumacak kadar sabrım. Bizim güneşimiz nasırlıdır,hüzün doğar sabahları Sen canın sıkılınca,tatile çıkar ertelersin aşkları Şimdi saysam anlatmakla bitmez aramızdaki farkları, Sen altın kal,ben gümüş böbürlenip anlatma yediğin haltları. Doyuramam gönlünü süslü kız,az gelirim sana Benim gözümün üzerinde kaşım var, Sana bu koca dünya bile çok dar Ben seversem ömrüm olur,etmem kimselere yar, Sen sayarsın aşkları,sanırsın ne kadar sevsen kar. Kim bilir,senin hayalinde kaç mevsim saklıdır Benimse hep kıştır iklimim,buda yoksulluğun farkıdır. Satmam sevdamı paraya pula,yaşadığım ülke öz güveninim çarkıdır Çünkü geçmişe saygım var,hep atalarım haklıdır. Ben değişemem süslü kız Hiç özenmem ıslak saçlı delikanlılara Asla takmam kulağıma küpeyi Ama hep küpe olur kulağıma, Giydiği kıyafetle değişirmiş insanların kaderi... |
Sevgililer atlasının gözyaşlarında
boğulduğun okyanus, Yalnızlığın coğrafyasında bir çöl çiçeği, İklimsiz çatlamış dudaklarınla sevişen rüzgar, Ayrılığın doğum gününü kutlar. Ve her sevdayı elinden alır, Aşkı bilmeyen aç kurtlar... |
Gramla mutluluk satan kuyumcularda rastlardım gözlerine
Cebim kadar yüreğimde yanardı. İşporta tezgâhlarının ikinci el kitapları kadar Yorgun ve değeri yitirilmiş yaşantımın arka bahçesinde yeşerirdi Kuru dallarımın yaprakları Gün batımlarının hiçbir işe yaramayan alın teri yorgunluğuyla Cebimdeki meteliği sevdana biriktirirdim. Hep yemekten sonralara sakladığım paketteki son sigaramı Şimdi sensizliğin sonralarına saklıyorum. Bu ateşi sönmüş hayatın ızdırap sokağında Kuşların bile kırıntı bulamadığı bayat ekmek kuyruğunda, Yarı aç bedenlerin sefilliğini unutmak için Sevdalarını katık yapmaya çalıştığı saklı yakarışta olduğu gibi, Bende sana aç kaldım. Hiçbir yeterlilik yeteri kadar yeterli gelmiyor insanlara Sadece sevmek yetmezmiş gibi Sevdalara vasıf aranıyor. Beyaz atları haciz edilmiş prensler Yayan aşkların yavan hasretiyle Kavuşamamanın bekâretini çaresizliğe bozdurdukça Aklımı ilaha naklediyorum... Oysa en zor zamanların tek tesellisiydi aşk. Onu da bencilliğe kilitleyip, Üzerine fesatlığı örttüğümüzden beri Hep kuyumcular satıyor mutluluğu... |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:51 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.