www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Şiir Arşivi...[creamng] (https://www.cakal.net/showthread.php?t=98453)

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:22 PM

Şiir Arşivi...[creamng]
 
Elâ Gözlüm Ben Bu İlden Gideyim

Elâ gözlüm ben bu ilden gideyim
Zülfü perişanım kal melil melil
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla göz yaşını sil melil melil

Yekin ey sevdiğim sen seni düzelt
Karayı bağla da beyazı çöz at
Doldur ver bâdeyi bir dahi uzat
Ayrılık şerbetin ver melil melil

Elvan çiçeklerden sokma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni unutursan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yâr melil melil

Karac'oğlan der ki ölüp ölünce
Ben de güzel sevdim kendi halimce
Varıp gurbet ile vâsıl olunca
Dostlardan haberim al melil melil

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:23 PM

A Benim Kardaşlarım

Dostum yok ya dostum, düşman arama!
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
Melhem diye tuz ekerler yarama
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Menfaat, çıkar olunca şu konu
Kimi kep'i attı kimi şifonu
Ali Cengiz olur oynar oyunu
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Dursun desen de duramaz yerinde
Kırk tilki var her birinin cebinde
Hesap günü gelir çatar birinde
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Huri melek sandığım masum yüzler
Kimi kuyum kazar, kimisi düzler
Ayışığı kadar kâr etmez hiç sözler
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Böbürlenme Çağlari beş kardeşinle
Ne desen boş, ne desen boş nafile
Sağlığında tükürürler leşine
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:24 PM

MEÇHUL Mahalledeki çocukların piç diye kızdırdığıayakkabı boyacısıbabasının özlemiyleönüne kurar sandığınımeçhul askeranıtının!...

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:24 PM

ÖLÜ ASKER Nasıl da istemiştimsavaşa gitmedensevgilimle evlenmeyiama nereden bilebilirdimki silahın demirine çarpıpsaklandığım yeri belli edeceğiniparmağımdaki yüzüğün...

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:24 PM

ŞEHİTİstanbul' da bir şehirhatları vapurunaverildi adımiki kıyı arasındausanmadan dolaşırher iskeledeseni ararım

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:25 PM

CEPHEDE

Aslında ben daha güzel ölürdümarka bahçede askercilik oynarken tahta tüfeğimle toprağa uzanırannemin sesiyle doğrulurdum hemen-Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır! Yerdeyim yine bak anneciğimn'olur kızma adımı çağır

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:28 PM


BOLİVYALI KÜÇÜK ASKER
Bolivyalı küçük asker,
Bolivyalı küçük asker,
sırtında tüfeğin, gidiyorsun
tüfeğin Amerikan malı
tüfeğin Amerikan malı
Bolivyalı küçük asker
tüfeğin Amerikan malı.

Sinyor Barrientos verdi onu sana
Bolivyalı küçük asker
Mister Johnson' un armağanı
kardeşini vurman için
kardeşini vurman için
Bolivyalı küçük asker
kardeşini vurman için.

Kim bu ölü, bilmiyor musun
Bolivyalı küçük asker?
Bu ölü Che Guevara,
Arjantinliydi Kübalıydı
Arjantinliydi Kübalıydı
Bolivyalı küçük asker,
Arjantinliydi Kübalıydı.

En iyi dostundu senin,
Bolivyalı küçük asker,
yoksulların dostuydu
doğudan dağlara kadar
doğudan dağlara kadar
Bolivyalı küçük asker
doğudan dağlara kadar.

Gitarım tepeden tırnağa
Bolivyalı küçük asker
yas tutuyor, ağlamıyor
ağlamak insan işi
ağlamak insan işi
Bolivyalı küçük asker
ağlamak insan işi.

Sırası değil ağlamanın
Bolivyalı küçük asker
ele mendil yakışmaz şimdi
ele tırpan yaraşır
ele tırpan yaraşır
Bolivyalı küçük asker
ele tırpan yaraşır.

Para veriyorlar sana
Bolivyalı küçük asker
alıp satıyorlar seni
bu iş zalimin işi
bu iş zalimin işi
Bolivyalı küçük asker
bu iş zalimin işi.

Vakti geldi uyanmanın
Bolivyalı küçük asker
dünya ayağa kalktı
erkenden doğdu güneş
erkenden doğdu güneş
Bolivyalı küçük asker
erkenden doğdu güneş.

Doğru yolu tutmaya bak
Bolivyalı küçük asker
kolay bir yol değil bu
kolay değil, düzgün değil
kolay değil, düzgün değil
Bolivyalı küçük asker
kolay değil, düzgün değil.

Şunu öğrenmen gerek
Bolivyalı küçük asker
kardeş dediğin vurulmaz
kardeşini vurmaz insan
kardeşini vurmaz insan
Bolivyalı küçük asker
kardeşini vurmaz insan.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:28 PM

KURŞUNA DİZİLMEKurşuna dizeceklerelleri bağlı bir adamı,ateş etmek için sıralanmışlar,dört asker.Dört asker,sessiz,dört asker elleri bağlı,öldürecekleri adam gibielleri bağlı.
"Bir kaçabilseydin!""Koşamam ki!""Tetiği çekecekler neredeyse!""Ne yapsak dersin?""Belki boştur tüfekleri...""Zalim kurşunlar var tüfeklerinde!""Kimbilir, ateş etmezler belki.""Az salak değilsin sende!"
Ateş edecekler(Nasıl edebildiler?)Öldürecekler.(Nasıl öldürebililer)Dört askerdiler,sessiz,Bir subay kılıcıyla komut verdi;dört askerdiler,bağlı,öldürdükleri adam gibielleri bağlı.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:28 PM

NERDEN ÇIKARIYORSUN, ASKER
Nerden çıkarıyorsun, asker
seni sevmediğimi,
aynı değil miyiz ikimiz de,
sen de,
ben de.
Sen yoksulsan ben de yoksulum işte;
sen halktansan ben de halktan gelmeyim;
nerden çıkarıyorsun öyleyse, asker,
seni sevmediğimi?
Ama unutuyorsun bazen,
benim kim olduğumu;
sen değil miyim ben, söylesene,
sen nasıl bensen, ben de senim.
Kin tutacak değilim ya
bu yüzden sana, asker;
aynı kişiysek ikimiz eğer
sen de,
ben de,
nerden çıkarıyorsun, asker,
seni sevmediğimi öyleyse.
Karşılaşıyoruz birbirimizle
aynı sokakta, aynı yolda,
omuz omuza, seninle ben!
Aramızda kin yok, düşmanlık yok,
biliyoruz nereye gittiğimizi,
ikimiz de, sen de ben de...
Nerden çıkarıyorsun asker,
seni sevmediğimi öyleyse!

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:28 PM

ÖLÜ ASKER- Kimin kurşunu öldürmüş onu?- Bilen yok.- Nereliymiş?- Jovellanos' lu diyorlar.- Nerede bulmuşlar?- Yolun yanında yatıyormuş,öteki askerler görmüş.- Kimin kurşunu öldürmüş onu? Gelip öpüyor onu nişanlısı;anası geliyor sonra ağlıyor.Sonra da yüzbaşı çıkageliyor.bağırıyor: - Gömün onu! Dan! Dan! Dan!GİDİYOR ÖLÜ ASKER. Dan! Dan! Dan!YOLUN YANINDA BULMUŞLAR ONU. Dan! Dan! Dan!BİR ASKERDEN NE ÇIKAR. Dan! Dan! Dan!DAHA NE ASKERLER VAR BİZDE.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:29 PM

SAVAŞA GİTMEMİZ BUYRULDU - Bir Asker Türküsü Savaşa gitmemiz buyruldu“Toprak için aslanlar gibi dövüşün” diyerekToprak için! Ama kimin toprağı? Söylenmedi bu- Dere beyinin toprağı olsa gerek! Savaşa gitmemiz buyruldu“Özgürlük adına” diyerekÖzgürlük adına! Ama kimin özgürlüğü? Söylenmedi buHalkın özgürlüğü olmasa gerek! Savaşa gitmemiz buyruldu“Bizden” dendi “yardım bekliyor müttefik uluslar”Ama en önemli şey unutuldu:Kimin cebine girecek banknotlar? Savaş kimisi için hayatla ödenen bir faturaMilyonluk kazançtır kimisine Çoçuklar, daha ne kadar - Katlanacağız bu ağır işkenceye?

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:29 PM

ÇOCUKLARINIZ İÇİN
Savaş sonrası sayımlarda
Şu kadar ölü, şu kadar yaralı
Kadın, erkek sayısız kayıp�
Elden ayaktan düşmüş
Geride bir o kadar da sakat,
O kara günleri anımsayalım diye�

Zorumuz ne insan kardeşlerim,
Amacınız kökümüzü kurutmaksa,
Yetmiyor mu tayfunlar, taşkınlar,
Bunca aç, bunca sayrı, kırım, kıyım,
Sayısız işkence kurbanları�
En kötüsü,
Güngünden başımıza inen bu gökyüzü!

Bu toplanıp dağılmalar ne oluyor
Yüksek düzeylerde?
Neden alçakgönüllü değilsiniz,
Sözünüz mü geçmiyor birbirinize,
Hangi dilden konuşuyorsunuz?
Barışsa eğer istediğiniz
Uçaklardan başlayın işe
Önce çirkinleşen savaş uçaklarından�
Ya insanları bir yana bırakıp
Sivrisineklerin kökünü kurutun
Ya da bataklıkları!

Sonra geçin karasineklere!
Ne kadar da çoğaldılar son sıcaklarda
Yer gök tüm karasinek,
Yaşamımızı karartmak için.
Bir güç denemesi yapsanız da,
Onların yaşamını siz karartsanız!
Yoksa siz de mi barıştan yanasınız,
Onların özgürlüğünden yana?

Kolay değil, barıştan yana olmak
Özveri gerek yüksek düzeylerde.
Gene de bir nedeni olmalı, diyorum.
Bu toplanıp toplanıp dağılmaların.
Phantom'ların pazarlanması değilse
Denizaltıların sığınmasıdır
Dost limanlara
Ya sağcı gerillaların barındırılması�

Ah uzak görüşlü yetkililer,
Bıraksanız da büyük sorunları bir yana,
Biraz da ulusunuz için,
Halkınız için konuşsanız�
Çocuklarınız için�
Kökleri kuruyup gitmeden!

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:29 PM

TOPRAĞA DÜŞEN Ona "Haydi
Savaşa dediler
Başkaca birşey
Söylemediler
Aldılar köyünden
Davulla zurnayla
Geride üç çocuk
Bir eş ve bir ana
Eline bir silah
Tutuşturdular
Ve karşılaştı
Düşman ordular
Vurulup düştü
İlk çatışmada
Göğsünde bir oyuk
Üç delik alnında
"Ey bu topraklar için
Toprağa düşen"
Bir karış toprağın
Var mıydı yaşarken?

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:29 PM

BİR AMERİKAN ASKERİ İÇİN KİTABE-İ SENGİ-İ MEZAR Kasap olarak gönderildi
Kasaplık hayvan olarak
Sona erdi

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:29 PM

ÇAĞCIL SÖYLEN Akşam savaş alanına çöktüğünde
Düşmanlar yenilmişti
Telgraf tellerinin tınıları
Haberi uzaklara taşıdı

Dünyanın bir ucunda için için yandı
Bir haykırış, gökkubbede parçalanarak
Bir çığlık, çılgın ağızlardan taşan
Ve esrik göğü aşan.
Bin dudak ilençle soldu
Bin yumruk, vahşi bir öfkeyle sıkıldı.

Dünyanın bir başka ucunda
Bir sevinç, gökkubbede parçalanarak
Büyük bir sevinç, bir eğlence, bir çılgınlık
Rahat bir soluklanma, gerinme
Bin dudak eski bir duayı söyledi
Bin el inançla birleşti.

Gecenin geç saatlerinde
Sayıyordu telgraf telleri
Savaş alanında kalan ölüleri-
O zaman dost ve düşman sessizleşti.

Yalnız analar ağladı
Her iki yanda.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:29 PM

DUVARA TEBEŞİRLE YAZILAN
"Savaş istiyoruz!"
En önce vuruldubunu yazan

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:30 PM

HİTLER SAVAŞININ TARİHİNİ TAŞIYAN BİR MEZAR TAŞI
Hoş gördün, baba, askere gitmemi, anne, beni saklamadın,

kötü öğütler verdin bana, ağabey,
ablacığım, uyarmadın beni!

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:30 PM

KARDEŞİM BİR PİLOTTU Bir pilottu kardeşim.
Güzel bir günde emri geldi.
Hazır etti çantasını,
güneye doğru koyuldu yola.
Bir fatihti kardeşim.
Yerimiz yoktu yaşamaya.
Topraklar ele geçirmekti
öteden beri hayalimiz.
Kardeşimin fethettiği yer şimdi
Guadarama dağlarında.
Boyu tam bir seksen,
derinliği bir elli.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:30 PM

BİR ALMAN ANASININ AĞITI
Bu çizmeleri bendim sana giy diyen, oğlum,bu haki gömleği bendim sana giy diyen.Nerden bilecektim bu kara günleri göreceğimi,bilseydim, giydirmem, derdim, giydirmem,asın beni, derdim, daha iyi.
Elini görürdüm hani ben senin, oğlum,"Hayl Hitler!" diyerek kaldırdığın elini,Hitler' i selamladın diye, nerden bilecektim,kuruyacağını bir gün elinin.
Duyardım, oğlum, söz ettiğini senin üstün bir ırktan.Nasıl varacaktım farkına, nerden bilecektim, nerdencelladıymışsın meğer sen kendinin.
Gittiğini görürdüm senin, oğlum,uygun adımla Hitler' in ardından.Nerden bilecektim, onu izleyeninartık bir daha geri dönmeyeceğini.
Bana derdin ki, oğlum, derdin ki:Almanyagelecek bir gün atnınmaz hale.Nerden bilecektim, oğlum, bu yerin nerden bilecektim,küller ve kanlı taşlar arasında kalacağını böyle.
Haki gömlek vardı her zaman sırtında senin.Giyme şu gömleği demedim sana, demedim, oğlum.Bu günleri göreceğimi bilmiyordum, ne yapayım,sana o gömleğin kefen olacağını bilmiyordum.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:30 PM


ALMANCA YAKARIŞ
Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Dazig ile Varşova' yı alacağız!
Uçaklarımız ve tanklarımızla saldırdık Polonya' ya,
yirmi günde ulaştık hedefimize:
Tanrı korusun bizi!
Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
Alacağız Oslo ile Paris' i!
Norveç'i, Paris'i işgal ettik,
ulaştık altı hafta geçmeden hedefimize.
Tanrı korusun bizi!

Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Sırbistan' ı, Yunanistan' ı, Rusya' yı alacağız!
İşgal ettik Sırbıstan'ı, Yunanistan'ı, Rusya'yı,
Ve...
İki yıl var kurtarmaya çalışırız kıçımızı.

Tanrı korusun bizi!
Bir gün gelecek ulu önderlerimiz buyuracaklar bize:
-Ayı da alacağız, Okyonusu' u da!
İyi ama, çok zor şu Rusya' da dayanmak,
karşı durmak düşmana, kara, kışa,
ne zaman döneceğini bilmeden.
Tanrı korusun bizi, döndürsün evimize!


¢яєαмιηg 10-24-2007 03:31 PM

BİR BARIŞ ŞARKISI

Dedenin başka dedelerden çaldığıo çiçekli California' nın portakal ağaçları altındadüşlemiştin belki bir zamanlarbaşkanı olmayı ulusunun,onurlu bir yurttaş olmayı ya da.Dedenin dedesi İtalya' danbir düş yüzünden kaçmıştı belki,bir ev, bir yuva ve yeni umutlar kurmuştuyeni bir ülkede, Kuzey Amerika' da.
(Varsayım olabilir bunlar,ama sayfalarını okumaya çalışıyorum tarihinin,düşlerin gerçekleşmeyecek,o ülke mezarını kazdı çünküportakal ağaçlarının çok uzaklarında.)
Bilmiyordun belki denerede olduğunu Vietnam' ın,şimdi her öldüğün yerin,yarıda kalmış çocukluğun orada yitirdisağduyu adına ne varsa,-bilmiyorum neden, sen de bilmiyorsun-orada sarıldın sahici bir silaha,gölgelerle, ağaçlarla savaşıyorsun,yollar, kayalar, taşlar ve rüzgarve tüten dumanı kendi ateşininve senin olmayan bir ormanın sessizliği,su, sıcak, yağmur ve kurşunlar,kendi getirdiğin kurşunlar senin karşında şimdi.
Olamaz sanmıştın bütün bunlar,düş görmüyordun oysa,içinde bir şeyler kırılmıştıbir şeyler kırmıştı dallarını dedenin diktiği portakal ağaçlarının,orada olmak isterdin, uzaklarda,bir barış şarkısının gölgesinde,ama o şarkı kesildi şimdi,gelip yıktılar evlerini, yuvalarını, yeni umutlarınıVietnam adı verilen ülkenin,bu adı hiç duymamıştın belkiseni yolladıkları o acı güne kadardostlarında birlikte, hiç bir şey söylemeden,açıklamadan nedenlerini;yolladığın o topraklardasın yineölüyorsun, ölüyorsun, her gün ölüyorsunkendi getirdiğin silahların altında.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:31 PM


KARDA AYAK İZLERİ VAR

Karda ayak izleri var
Vurulup düştükleri yere kadar
Yüzleri tanınmayacak bir halde
Öldüğü yerde kalmış cesetleri

Onlar için hatıra yok
Saat durmuş
Onlar için değil
Yıldızlar ve bu gece
Onlar için değil gelen güneş
Artık onların yok
Uzak şehirlerde
Sevdikleri

Artık hepsi bitti
Açlık, susuzluk ve kin
Ne matara ne ekmek torbası lâzım
Ne silâh
Elbise ve düşen şapka da lüzumsuz
Artık üşümezler ki

En güzel ocak ateşleri
Artık ısıtamaz ellerini
İsimlerini en yakın tanıdık
Söylese işitmezler
Kurt mu, dost mu, düşman mı?
Bilmeyecekler baş uçlarına geleni
Artık ne tren, ne gemi
Onları getiremez bir daha

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:31 PM


MUHAREBE GÖRMÜŞ BİR ADAM ANLATIYOR

Muharebede ne ölüm korkusu gelir
İnsanın aklına
Ne, evi barkı düşünürsün
Gezin üst kenarın ortasından
Arpacığın tepesinden
Beğendiğin yerini seçersin hedefin
Tetiği elin titremeden çekersin

Artık karşındaki sana benzemez
O da küçük bir dükkân işletir memleketinde
O da karısını sever
Onun da senin gibi
Küçük bir çocuğu var
Aklına bile gelmez
Artık senin yaşaman için
Onun ölmesi lâzımdır.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:31 PM

ASKER Uykusuz ******* bunlar
dağ başlarında, nöbette.
Uzakta, çok uzakta,
tek tük ışıklarını seçtiğin şehir
sokaklarında kısık sesle
şarkılar söylediğin.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM

TİBERİUS’UN BÜSTÜ 1.
Selamlıyorum seni, iki bin yıl
sonra. Sen de bir fahişe ile yaşadın.
Çok şey birleştiriyor bizi.
Ve kentin dışı da senin: alarmlar,
soğuk kapı girişlerindeki uyuşturucu çeteleri,
yıkıntılar, arabalar. Ben sıradan bir gezgin,
boş galerideki tozlu büstünü
selamlıyorum senin. Ah, Tiberius, sen
otuzunda bile değilsin burada. Yüzünün gücü
kaslarının dinginliğinde yatıyor
onların toplamının geleceğinden daha çok.Yontucunun
yaşamı boyunca biçtiği baş
geleceğin gücünün temelini oluşturuyor.
Aşağıda uzanan herşey – Roma :
hukukçular, döküntü mahalleler ve Romalı askerler,
ayrıca binlerce bebek
senin kaba cinsine şapırdatıyor dudaklarını – bir zevk
dişi bir kurda yaraşan,
Romus ve Romulus’u emziren. (Aynı dudaklar!
dilin kıvrımlarında şaşkın ve şefkâtle
mırıldanan.) Sonuç: bir büst,
vücudun yaşamında beynin bağımsızlığının ve imparatorluğun
sembolü. Boyadığın kendi portren
beyninin kıvrımları oldu, ana kıvrımları.


2.
Otuzunda bile değilsin. Sendeki
hiç bir şey an’ı kalıcı kılamaz.
Nesnelerin karşısında kendini durdurmak isteyen
sabit bakışın kadar az:
ne bir yüz
ne de klasik bir manzarada. Ah, Tiberius!
İzin ver Suetonius ve Tacitus
senin kan dökücülüğünün nedenleri üzerine
konuşsun! Nedenler yoktur, yalnız
sonuçlar. Ve insanlar sonuçlara katlanır.
Özellikle karanlık hücrelerde, orada, herkes
suçunu kabul eder – bir çocuğun günah çıkarışı
kadar monoton işkence altında. En güzel alınyazısı
gerçeğin hiçbir parçasına ortak olmamaktır. Fakat bu,
kimseyi onurlandırmaz. Çarları
bile. Sen kendi çöplüğünde, derin bir düşünceden bile daha çok,
şaşırtılamayacak kadar bilgilisin. Belki de
yalnız kanalıcılık değildir nesnenin
alınyazısını hızlandıran? Basit bir vücudun
özgürce düşüşü boşlukta? Orada insan düşüş anına yakalanır hep.


3.
Ocak. Bulutlar kış kentinin üzerinde toplanmış
bir mermer parçası gibi.
Tiber nehri gerçekten kaçışta.
Fıskiyeler kimsenin bakmadığı yöne
fışkırıyor – ne parmakların arasından
ne de kısık gözlerle görülebilen. Bir başka zaman!
Ve kızgın kurdu kulaklarından tutarak
durdurmak olanaksız artık. Ah, Tiberius!
Biz kimiz seni mahkûm edecek?
Sen bir canavardın, duygusuz bir
canavar. Fakat işte bu canavar –
kurban değildi hiç – doğanın kendi benzerini
yaratması gibi. Daha da
önemlisi – seçeceksek –
bir deli tarafından değil de,
şeytanın yavrusu tarafından yokedilmek.
Senin henüz otuz yaşını doldurmamış
ikibin yıllık taş yüzün
doğal bir tahrip makinasına benziyor,
acıların kölesi, düşüncenin ateşli ruhu
ya da başka şeylere değil. Seni savunmak
tüm efsanelere karşı,
bir ağacı yapraklarına – onların ilişkisiz
açık hışırtılı çoğunluğuna – karşı savunmak demek.


4.
Boş bir galeri. Öğle sonrası. Güneş batmakta,
pencere kış aydınlığıyla örtülü.
Sokağın alarmı. Odanın yapısına hiç tepki
göstermeyen bir büst…
Beni işitmediğini düşünmek olanaksız!
Ben de kaçtım başıma gelenlerden sonra
yıkıntılar ve seraplarla dolu bir
ada’ya dönüştüm. Bir lambanın
yardımıyla doğradım profilimi.
Söylediklerim ise, benim tarafımdan söylenen
değer taşımayan şeylerdir –
sonradan değil, şimdi.
Bu tarihin hızının ifadesi
değil mi? Sonuçlar ah ne başarılı
deneyler, nedenlerden önce gelmek için?
Ve boşluk, ayrıca – ciddi bir şekilde oyalanmak için
bir güvence değil.
Pişmanlık? Alın yazısında çalkalanım yaratmak?
Yeni bir kart açmak?
Fakat değer mi? Senin tarihçinin sana çarptığı
kadar, sert, radyoaktivite bize çarpacak.
Kim kalacak arkamızda küfredecek bize? Bir yıldız?
Ay? Yanlış kromozom karışımlarıyla, sarkık gövdesiyle
şeytanımsı o korkunç dev böcek? Belki?
Fakat o, çarparsa içimizdeki sert bir şeye
şaşırır mutlak bir parça
son verir delişine.

“Büst” – diyor o, yıkıntıların ve kasılmış
kasların dili – “büst, büst.”

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM

GAZİ

Gövdesi çelik, yüzü çocuksu
yiğitlik ve sevinç doluydu
aç kurtlar gibi saldıran düşmanı
öldürmek için yola koyuldu. Altı azizler gibi parladı askerde
alçakgönüllü her yana koştu
birinci atıldı savaşa
sonuncu bıraktı.
Arkadaşları yaydı ününü
dört yana
dağlar, ovalar
hep onu alkışladı.
Karanlık ve korku diyarında
yıllarca bir hayvan gibi
yaşayan bir kahraman
şimdi bir insan paçavrası,
Yüzü sapsarı
saçları omuzlarında
baktım
sanki bir zafer anıtı.
Çakılıp kalmış
yolun ortasında
sağ eli
koltuk değneğine dayalı.
İncil' den barış ve sevgi üstüne
bir söylev dinliyordu sırıtarak
el yerine
ceketinin boş kolunu sallayarak.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM

YENİ ER

Savaş çıkmıştı
Orduya aldılar onu
Tüfek verdiler
Mermi verdiler
Süngü verdiler
Bomba verdiler
Gaz maskesi verdiler
Tanımadığı adını bilmediği
Bütün gereçleri verdiler
Dağ başında gözcüydü o
Aşağıda ırmak sanki bir gelin-
Sanki bir kuş - yeryüzünde akan bir kuş
Orman koyu yeşil - yeşil - açık yeşil
Sanki bilgeler arası çağsal toplantı
Ki mavi söylencelere benzemektedir
Yarısı görünen göl
İşte başaklar sallana sallana
Sürezi yenilemekte evrensel bir devinim
Hepsi bir severlik içinde sessiz
Ötelere ulaşmaktadırlar kendi varlıklarından
Baktı yeni er üstüne başına mırıldandı:
Peki niye
Bunca güzelliklere karşı
Böylesine çirkin giyinmek

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM


SAVAŞTA ÖLENLER


Her yer tıklım tıklım ölü
Acı boğacak beni boğacak beni
Otlar yalnızlıktan kupkuru
Ama suçlu ben değilim ben değilim
Katillerle bir olmadım olmayacağım da
Özgür kalacağım işte böyle bir başıma
Ve insanoğluna bundan sonra da
Ne ölüm dokuncak ne dirim.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM


HARP ÇOCUĞU
Devran değişti çocuğum!
Son savaşta oldu bu kötü işler:
Kiminin göğsü kabardı, kudurdu:
Çoğunun gözü doldu.

Devran değişti çocuğum!
Baba, batan bir gemide öldü:
Bir esir kampında kardeşleri,
Anasını zaten bilmiyordu.

Devran değişti çocuğum!
Ekmek kokulu sevgi nerde?
Masal dünyamız bu mu?
İki gözü iki çeşme.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM


SAVAŞA HAYIR
Halk, dört duvar cenderede,
Düşünür mü özgürlüğü, karın zil
Gözlerinde güvercin kanadı,
Uzatır düşsü duyargalarını;
Kendi kendilerini görürler.
Işıklanıverir yollar bir gün:
Birden, yıkılır kara duvarlar.
Her varlık yerini alır,
Çalışan bilekler isteyince:
Hele de sevi dolu yürekler,
Barış yazılır gökyüzüne;
Barış içinde olmalı evren.
Doğmak da, ölmek de, dostlukla.
Var olmanın soylu yasası:
Barış, Sevi. Barış, Sevi. Barış...

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM

HÜCUMDAN ÖNCEÖlüme giderken şarkı söylenir,Ama önce ağlayabilirsiniz gönlünüzce,Çünkü hücumdan önce o bekleyişen korkunç olayıdır savaşın.Ve siyah bir tozla kirlenenBir maden gibidir karPatlayış! ve bir dost öldü işte.İşte beni görmeden geçti ölüm.Ama şimdi sıra bende.Benim, avcıların önündeki tek av parçası şimdi.

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:32 PM

KANDAN ADAM Komutanların şarkı söyledikleri
Ancak içki masalarında görülür
Ama en güzel şarkı
Nöbetinde korkmuş bir askerin
İki dudağı arasından
Dökülür
Anadolu yüzlüdür kızları yurdumun
Yürekleri devlet eli değmemiş
Birer dağ köyleridir
Emrini beklemeden komutanımın
Aşık oldum ve yaktım gizlice
Bir köyünü Anadolu'nun
Askerliğimiz ilk gününde dinlemiştim
Arkadaşlarımdan
Bir kış akşamı
Nasıl korkupta kurşunladıklarını
Kürt çocuklarının yaptığı
Kardan adamı

¢яєαмιηg 10-24-2007 03:33 PM

RÜZGARLARIM KONUŞUYOR
VII
Ben bir harp esiriydim
Bulutları seviyordum, hürriyeti seviyordum
İnsanları seviyordum, yaşamayı seviyordum
Bulutları gözlerimden boşalttılar bir gece.
Yalan söylemeyen bir dünyada.
Ben de yalan söyleyemem.
Ve ben şeffaf, tertemiz
Pırıl pırıl bağırıyorum:
Yetişir oltaya yem
Dile küfür olduğumuz,
Yetişir bozuk para gibi savrulduğumuz.
Gözlerim var, görüyorum:
Yarı çıplak, çırılçıplak
Ölülerle dolu toprak
Ölüler sarmaş dolaş
Ölüler sivil, asker, ihtiyar
Ölüler buram buram
Nefret kokuyor
Ve dilim var, söylüyorum:
Benim de altçenemi
Gözlerimi alacaklar belki de
Yaşamak ve hürriyet istedim diye
Ve belki de bir sabah
Gün doğmadan az önce
Heykelim dikilecek
Bir darağacına.

¢яєαмιηg 10-24-2007 04:08 PM

BEDAVA

Dağ başında karaçalı,
Çaput bağlamak bedava.
Felek gözün kör olsun,
Oturup ağlamak bedava.



Kısmet vermiş aşktan yanı,
Seven kim, sevilen hani?
Sözün kısacası yani,
Gönül eğlemek bedava.



Üzülmesi yoğa vara,
Zaten talihçeğiz kara,
Kuru kuru bulutlara,
Umut bağlamak bedava.



Emreyliyor ayak başa,
Söz getirme göze kaşa,
Müjde olsun dağa taşa,
Derdin söylemek bedava...

¢яєαмιηg 10-24-2007 04:09 PM

BİZİM ŞİİR

Bir cefa toprağı olduk,
Her yağmurun seli bizim.
Bahar vakti bahçelerin,
Kuru kalmış dalı bizim.



Dünya kaldı berbatlara,
Çıktılar hep üst katlara,
Bu kavganın feryatlara,
Terkedilmiş teli bizim.



Sonu yok dünya yasının,
Kuluyuz nân kavgasının,
Sofra erkan başkasının,
Eşiklerin çulu bizim.



Peşinde hayat göçünün,
Mestiyiz dünya hiçinin,
Şu dağdaki kel keçinin,
Uzayacak kılı bizim...

¢яєαмιηg 10-24-2007 04:09 PM

GÖRÜNMEDİN
Gözüm boşluk, dünya nokta,
Görünmedin, görünmedin.
Olmuşumda, olacakta,
Görünmedin, görünmedin.



Kuru taşa renk yürüdü,
İpek kurdunu arıdı,
Denizde sular çürüdü,
Görünmedin, görünmedin.



Geceyi dal dal ışıttım,
Camda güneşi üşüttüm,
Bir ses ki senin, işittim,
Görünmedin, görünmedin.



Yel yel esen nefesimdi,
Boşlukta gezen isimdi,
Gel diyen benim sesimdi,
Görünmedin görünmedin.



Çabam, gücüm kul hükmünde,
Boş boş geçti bugün, dün de,
Herkes gibi göründün de,
Görünmedin, görünmedin...

¢яєαмιηg 10-24-2007 04:09 PM

KİLİTLERİ KIRILMIŞ KAPILAR

Üşüyorum,
Çevir sıcak bakışlarını üstüme
Erisin boşluktaki beyazlık.



Bu yalnızlık üşütüyor içimi,
Oynuyor yerinden köşe taşlarım,
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi,
Dokunsalar boşanacak gözyaşlarım.



Hiçbir düşünüşe dur diyemiyorum,
Ben benim olmaktan çoktan çıkmışım,
Kapalı bir kapı sanıyordum kendimi,
Meğer ardına kadar açıkmışım.



İçimde iki başlı bir adam var,
Biri beni, biri seni düşünüyor,
Üstelik ben de seni, ben de seni anıyorum,
Üç dünya birbiri peşinde dönüyor.



Üşüyorum,
Hasret ağır bastı üstüme,
Oynuyor yerinden köşe taşlarım,
Öyle bir gariplik sardı ki yüreğimi,
Dokunsalar boşanacak gözyaşlarım...

¢яєαмιηg 10-24-2007 04:09 PM

RUBAİ

Ocaklar yansın her dem, bacada is olmasın.
Gökyüzü mavi kalsın, ufukta sis olmasın.
Kötülük yansın yıkılsın, lale gül kesilsin dünya
Herşeyde terhis olsun, aşkta terhis olmasın...

¢яєαмιηg 10-24-2007 04:09 PM

AÇILIR KAPILAR
- Cansel' e -
Alır seni korum damla damla
suyuma, ekmeğime, aşıma,
kaygıma, sevincime, acıma,
umuduma, sabrıma, gücüme..



Alır seni bölerim parça parça,
dağıtırım topraklara, denizlere, geceye.
Açılır her sabah kapılar gözlerinde,
girerim ışıltılı, yemyeşil bir bahçeye...

¢яєαмιηg 10-24-2007 04:10 PM

BİR KAYISI AĞACI
Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Küçücük bir ev önünde yaşarım yapyanlız.
Yılda bir çiçek açar,
yılda bir kayısı veririm,
avuç içi kadar.



Yaz olur,
bir kadın silkeler dallarımı,
bir çocuk yerde bağırır, güler,
bense hoşnut olurum.
Hem zaten benim
ne söğütler gibi nezaketim vardır,
ne kavaklar gibi gururum.



Ben bir kayısı ağacıyım
Kırşehir'in Dinekbağı'ndan.
Dinekbağı'nda üç insan severim,
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam,
benim kadar sessiz sedasız,
benim kadar halim selim.



En güzel ay nisan ayı,
toprak yumuşak yumuşak,
en güzel ay nisan ayı.
Yamur yağdı, çiçek açtı,
bir hoş oldu içerim,
en güzel ay nisan ayı.
Kavaklar uzakta upuzun,
bir sağa, bir sola,
başı döner kavakların.
Ben bir kayısı ağacı,
başımda çiçeklerim.



Ben bir kayısı ağacı,
üç insan severim:
bir çocuk,
bir genç kadın,
bir genç adam.
Çocuğun adı Ahmet,
kadının adı Fatma,
adamın adı İbrahim.
Ahmet küçük ve sarı,
Fatma tombul ve beyaz,
İbrahim uzun ve narin.
Bir tek toprak odaları var üçünün,
toprak odanın bir tek penceresi.



Ben bir kayısı ağacı,
bazan eğilir bakarım odaya,
yerde bir eski yatakla yorgan görürüm,
duvarda bir eski kırık ayna,
yerde bir eski kilim,
bir eski hasır.



Bir kayısı ağacı,
bazan eğilir bakar odaya,
çiçeklerinden utanır.



Dün gece gaz yakamadılar,
ayışığında gördüm üçünü.
Üçünün suratı asık.
Önce oturup
zeytin ekmek, taze soğan yediler,
sonra baktılar birbirlerinin gözüne,
sonra esnediler.



Gökyüzü bembeyazdı.
Gökyüzü çiçeklerimin renginde.
Gökyüzünde kavaklar..



Fatma uzandı İbrahim'in yanına,
sağa döndü.
Tombul,beyaz yüzü pencerede,
gözleri açık durdu sabaha kadar.



Çiçeği en önce kayısı döker.
Ben bir kayısı ağacıyım,
döküyorum çiçeklerimi.
Yer beyaz beyaz,
başım yeşil yeşil,
kayısılarım memede.



Haziran gelecek,
güneş yakacaktır tepemi,
kayısılarım balla, şekerle dolacaktır.
Ben bir kayısı ağacıyım,
haziran gelecek,
avuç içi kadar kayısılarım
Ahmet'in ekmeğine katık olacaktır.



Ben bir kayısı ağacıyım.
Kötü bir düşüncedir almış beni.
Geçti bağları budama zamanı, dedim,
dedim, çarşıda dört döner İbrahim,
dedim ekmek parası,
zeytin parası,
gaz parası.



Dedim, insanlar
neden yaşatılmıyor
ağaçlar kadar olsun.



Ben bir kayısı ağacı.
Fatma'nın, İbrahim'in, Ahmet'in
yumurtası, şekeri, eti.
Gittikçe artmakta kederim.
Günlerden pazartesi.
Gene geldi, elinde çanta, o şişman adam.
Şişman adam bir düşman gibi beni seyreder,
ben şişman adamı bir düşman gibi seyrederim.
Durmuş İbrahim kapıda,
yüzü dalgın ve sinirli,
bakıyor eli çantalı şişman adama.



Şişman adam uzattı gövdeme elini,
pencereden korkmuş kuzular gibi baktı Ahmet,
büktü boynunu kuzular gibi.
Ben bir kayısı ağacı.
Gövdemde sarı kağıt.



Yol parasını verememiş İbrahim,
verilmiş haciz kararı.
Yapmayın, dedim.
yılda bir çiçek açarım, dedim.
Etmeyin, dedim.
ekmeğe katık oluyor kayısılarım, dedim.



Bir öğle vakti baktım,
kavaklar uzakta upuzun,
bir sağa,bir sola.
Ben kışlık odun,
altı lira...


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:02 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.