www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   ‘Kürtlerle Türkler beraber yaşayamaz’... (https://www.cakal.net/showthread.php?t=18606)

Tathar Elanessé 04-17-2006 07:27 PM

‘Kürtlerle Türkler beraber yaşayamaz’...
 
işte beklenen açıklama diyarbakır belediye başkanı osman baydemir'den geldi :
‘Kürtlerle Türkler beraber yaşayamaz’...

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ‘Kürtlerin duygu dünyası’nı bu cümleyle özetledi: ‘Kürtlerle Türkler beraber yaşayamaz’...
Tempo Dergisi gündemdeki adam Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’le konuştu. İşte Baydemir'in ilginç açıklamaları...

Son yaşanan olaylar da dikkate alındığında, kendinizi arada kalmış hissediyor musunuz?

Benim arada kalıp kalmamam önemli değil. Arada kalmış olan, bana kalırsa Türk ve Kürt halkı. Eğer doğru hareket etmezsek, bu sırat köprüsü ve arada kalma meselesi daha büyük sorunlar doğuracak. Ben de buna engel olmaya çalışıyorum.

“Ben Kürt siyasetçisiyim''

Bir Kürt siyasetçisi olarak, Kürt sorununda ve Türkiye siyasetinde kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz?

Ben Türkiye siyasetinin en önemli meselesi olan Kürt sorununda, şiddeti kesinlikle reddeden, barışçı, demokratik çözüm arayan, buna inanan bir Kürt siyasetçisiyim. Bu halkın desteğiyle seçildim ve her durumda halkımın yanındayım. Son olaylarda da bunu gördük ki; Türkiye siyasetinde barışı istemeyen, barış taleplerini reddeden ve şiddeti çözüm olarak gören toplumsal ve siyasal odaklar var. Gösteriye katılan 7-11 yaşında çocukların ölmesi bunu gösteriyor.

Türkiye’de, Kürt sorununun çözümü için sadece şiddet öneren ve bu şiddetten beslenen toplumsal ve siyasal odaklar olduğu kanaati; yalnız Kürtler değil, Türk kamuoyu tarafından da paylaşılıyor. Ancak Kürt aydınları ve siyasetçileri de şiddeti beslemiyor ve teşvik etmiyor mu?

Sorunlar sadece ak ya da kara olsaydı, çözümü kolay olurdu. Ama öyle değil ve çözüm için daha fazla çaba sarf etmemiz gerekiyor. Ben iki tutum için de söylüyorum; bu halkların beraber yaşamasını istiyorsak, şiddeti kesinlikle reddetmemiz gerekiyor.

İki tutum derken, devletten ve Kürt siyasetçilerle ‘Kürt silahlı muhalefetinden’ mi söz ediyorsunuz?

Evet... Ama Kürt muhalefetinde şiddeti doğuran şeylere dikkat etmemiz ve neden diye sormamız gerekiyor. Yaptığım açıklamadan bir cümle alındı ve ben linç edilmek istendim.

“İsteniyorsa, bedel öderim''

Diyarbakır sokaklarında, “Son olaylarda Osman Baydemir göstericileri kontrol etmekte zorlandı. Hatta kontrol edemedi, birçok yerde tepki gördü. Çünkü ‘Dağ Kadrosu’ bu olaylarla siyasetçiye ve Baydemir’e, ‘bize tabisiniz’ mesajı vermek istedi'' deniyor.

Sorun kişisel bir sorun değil. Eğer Osman Baydemir’in bir bedel ödemesi gerekiyorsa, bu bedeli ödemeye hazırım. Ama bu sorunu çözmez.

‘Kürt muhalefeti’ sizden böyle bir bedel mi istiyor?

Olaylar sırasında, daha önce hiç görmediğim bir tablo gördüm. Tüm il ve ilçe başkanlarıyla olayları görüştüm ve olayların devam etmemesi için halka hitap etmek üzere gösterilerin yapıldığı yerlere gittim. Ama önce güvenlik barikatıyla, sonra gösterici barikatıyla karşılaştım. Güvenlik barikatında tartaklandım, çevreden tehdit edenler oldu; gösterici barikatına geldiğim zaman da başka bir tepki gördüm. Endişem şu; Türk ve Kürt halkları bir arada yaşama imkânını kaybedebilir, şimdiye kadar hiç olmayan halklar arasında düşmanlıklar doğabilir. Bu nedenle iki taraf da siyasetini gözden geçirmek zorunda.

Kürt siyasetçiler konuşurken, “Burada bir toplumsal infial var, öfke var ve bunun nedeni devletin kendisidir'' mesajı veriyorlar. Bu yorum, olayların ardında örgüt kararı ve stratejisi olduğunu görmezden gelmiyor mu?

Şimdi bakın; olaylara karışanların çoğu 1990’lı yıllarda doğmuş gençler. Bu insanlar büyük ihmaller ve hukuksuzluklar yaşadı. Bunları söylerken, “Hayır bu gençlere kimsenin yönlendirmesi olmamıştır'' iddiasında değilim. Olmuş olabilir. Ben bu insanlarla yaklaşık 40 dakika konuştum. Oradaki manzara gerçekten bambaşka bir manzaraydı. O manzarayı şu ya da bu tarafın sorumluluğuna yüklemiyorum, iki taraf olarak da ektiğimizi biçiyoruz.

Türkiye kamuoyunda, “Örgüt ne isterse Kürt siyasetçiler onu söyler'' şeklinde bir inanış var. Sizce bu inanışın kırılması gerekmiyor mu?

Halk farklı görebilir ama benim ve benim gibi düşünen Kürt siyasetçilerin görüşü şudur: Haklı taleplerimiz olabilir ama 14 kişinin cenazesi dahil hiçbir olayda haklı talepleri dile getirmek için araçları, işyerlerini tahrip etmek, yakmak tasvip edilemez.

“Kürt liderini lanetlememiz beklenmesin''

Bu açıklamalar Kürt siyasetçilerle, dağ kadrosunun farklı politik tercihleri olduğu ve bu tercihlerin çatıştığı anlamına mı geliyor?

Türk kamuoyunun anlamadığı ve anlamak istemediği şey şu: Kürt siyasetçisinden ve aydınından, örgütü ve liderini lanetlemeyi beklemek gerçekçi değil. Bölgenin gerekleri, gerçekleri nedeniyle, bu mümkün de değil. Pratik olarak bir sonuç da doğurmaz. Nedeni şu: Suçu ne olursa olsun, silahlı insanlar, buraya başka bir yerden, uzaydan gelmediler. Umarım bu doğru anlaşılır; gelen 14 cenazeden birkaçı partide görev almış ve halen görev alan insanların yakınları, akrabalarıydı. Durum böyle olunca, sorunun çözümünde öncelik lanet okumak değil.

Tüm dünyada, PKK’ya benzer örgütlerde siyasi kanat, silahlı kanadı kontrol ediyor. Kürt muhalefetinde ise silahlı militanlar Kürt siyasetçileri rehin almış gibi bir görüntü yok mu?

Görüntü böyle olabilir. Ancak şuna dikkat etmemiz gerekir; otoriter yönetimlerde asker, siyaset üzerinde zaten hep baskındır, kontrolü elinde tutmak ister. Devletlerde de bu böyle değil mi? Bu bölgesel şartlarda ortaya çıkan yapılanmalarda da aynı şey var. Bu sorunun çözülmesi için öncelikle Kürt sorununun barışçı bir siyasi çözüme kavuşması gerekiyor. Legal muhalefet daha etkin konuşturulursa, silahlı muhalefetin siyasetçi üzerinde nüfuzu kalmaz. Sivilleşme paralel yürür. “Kürt siyasetçisi sivilleşsin'' deyip sonra da “Bizim gücümüz Genelkurmay’a yetmiyor'' demek adilane değil.

“Altı yıllık barış ortamını değerlendiremedik''

AB sürecinde, Kürt meselesi başta olmak üzere önemli adımlar atılırken ve Türk kamuoyu soruna daha demokratik yaklaşmaya başlamışken; Kürt aydınları ve siyasetçilerinin yeni döneme ilişkin daha barışçı ve yapıcı bir dil yerine, milliyetçi bir dil kullandıklarını düşünmüyor musunuz?

Ben Kürt siyasetinin son altı yılda oluşan barış ortamını değerlendiremediğini kabul ederim. Kürt silahlı muhalefeti altı yıl önce eylemsizlik kararıyla bize bu imkânı vermişti. Bence Türk siyaseti de değerlendiremedi ve şimdi yeniden iki tarafın da silahlı otoritelerinin inisiyatif aldığı bir döneme girmek üzereyiz. Buna engel olmak lazım. Kürt halkının, Türkiye kamuoyuna hitap edebilecek bir aydın zümresi ve iletişim kanalı da yok. Böyle bir dezavantaj var. Son yıllarda Kürtlerin duygu dünyasında Türklere karşı milliyetçi ve beraber yaşamayı imkânsız kılan bir ayrışma yaşandığı doğrudur. Osmanlı’nın son döneminden bu yana Türk yönetimlerinin, hükümetlerinin başarısızlıkları, Türkler arasında ‘yapamadılar’ olarak yorumlanır; ama bir süredir Kürtler arasında “Kasıtlı olarak yapmadılar'' şeklinde yorumlanıyor. Çünkü büyük bir güvensizlik var. Bu güvensizlik, Kürt ve Türk halkları arasında artık beraber yaşayamayız duygusuna dönüşürse; bu, çok tehlikeli. Kürtlerin bir süredir artık beraber, bir arada yaşayamayız duygusuna kapıldıklarını görmek lazım. Bu nedenle söylenenden farklı adımlar atmamak gerekiyor. Bunu her iki taraf için de söylüyorum. Önce ‘demokratik cumhuriyet’ diyeceksin, sonra da şiddeti destekleyeceksin. Demokratik cumhuriyette silah olmaz.

Türk toplumunda düşmanlığın ve milliyetçiğin artışında, Kürt siyasetçisinin barış için Öcalan dayatmasının etkisi yok mu? Siz bu söylemin, ‘ulusal bağımsızlık mücadelesinin’ dili ve söylemi olduğunu düşünmüyor musunuz?

Bu, ak ve kara meselesi değildir. Siyaset kurumu açısından söylüyorum; eğer siz sempati duyanlarla antipati duyanları karşı karşıya getirirseniz; sadece aşırı uçlar yükselir ve çatışma elde edersiniz. Her iki siyasetin de çözüme yönelik ortak paydaları dikkate alması gerekir. Örneğin bir taraf, “Öcalan hemen serbest bırakılsın'' tezinden vazgeçsin; Türk kamuoyu da tecrit uygulamasından vazgeçsin. Çatışmalar olmasa, ölümler olmasa, çözümün geleceğine dair bir inanç oluşursa, Kürt tarafında da “Bunlar bizi tanımayacaklar, hiçbir hakkımızı vermeyecekler'' duygusu yenilirse, çatışma olmaz ve milliyetçilikler yükselmez. Bu engellenmezse, masum insanlar ölür. Ve bu ölümler halkta patlamaya neden olabilir.

Masum insanlar ölmesin ve her masum insanın acısını paylaşalım; ama Türk kamuoyundan bu silahlı militanları, masum insanlar gibi görmesini nasıl beklersiniz?

Hayır, ben “Türk halkı silahlı eylemcileri masum insanlar olarak görsün'' demiyorum. Ama “Son altı yıldır yaşanan çatışmasız ortamda gerekli adımlar atılmadı'' diyorum. “Bir fırsat kaçırıldı, bu fırsatı tamamen kaybetmeyelim'' diyorum. Şu an bakın Kürt siyasetçisi legal zeminde bile gerektiği gibi muhatap alınmıyor. DTP Başkanı, Sayın Başbakan’dan ya da İçişleri Bakanı’ndan randevu alamıyor. Bu durumda legal siyasetin gücü zayıflıyor. Bakın “sözlerimiz etkili oluyor'' diyemediğimiz için başka aktörler ön plana çıkıyor. Çatışma ortamında milliyetçilikler yükselir. Trabzon’a, Tokat’a, Erzurum’a, Mersin’e her cenaze gidişinde buradaki milliyetçi dalga yükselir, tıpkı buradaki eylemcilerin ölümünün Kürtler arasında milliyetçiliği yükselttiği gibi.
kaynak:http://www.gencturkhaber.com/haber.php?id=73941
GençTürk Haber
06 Nisan 2006 11:16

bluekeys™ 04-20-2006 12:23 PM

bazı yazılanlara katılıyorum ama türk ve kürt bir arada yaşamaz sözüne değil her millette kötüler vardır onların içinde de kötüler var onlarda örgüt bağlantılı...bence bu konu enine boyuna tartışılacak gibi bir konu paylaşım için saol kankam..

çarşı 04-21-2006 10:21 AM

yaşamaz yaşayamaz

stelyo 04-21-2006 10:31 AM

Yaşamak isteyen kim.heheheheheh.

Ya komik adam bu baydemir.

Türkok 04-23-2006 04:29 PM

Yaşamak istemeyen gidebilir...Zorla tutmuyoruz...

mknmehmet 05-15-2006 05:29 PM

işte bizim millet olarak en büyük zafımız bu, barut gibi en ufak kıvılcımda patlıyoruz.
türk-kürt ayrım yapmak bi kere doğru deyil çünkü bu etnik kökenlerin tümü türk milletini oluşturuyor. bu gibi tartışmalar ancak başkalarının ekmeğine yağ sürer. en büyük ders tarihte gizlidir. savaş meydanında yapamadıklarını içimize sızıp bizi bölerek yaptılar.

Karizmatix 05-15-2006 05:48 PM

arkadaşlar Türk Kürt diye bir ayrım yok ancak emparyalist güçlesayesinde bu ayrım yapılmaktadır bunun sonucu olarakta birbirimizi kırmamıza neden olmaktadır lütfen bu emparyalist güçlere oyuncak olmayalım biraz bilinçli olalım ki huzur içinde yaşaya bilelim

mmamyy 05-19-2006 12:30 AM

yasamak istemeyen defolup gitsin burası bizim memleketimiz istemeyen gider hainler olur
bu vatanın ekmeğini yiyipde hainlik edenler bir gun ekmeğini yediği yerden kursunu yiyecektir

[email protected]@dii 06-07-2006 12:46 AM

kesinlikle katılıyorum TÜRKOK arkadasım istemeyen tc topraklarından giderrr

aLeMDaR 06-07-2006 12:56 AM

Kanka yazının sadece başını okudum buna katılmıyorum bizler asırlardan beri aynı topraklarda yaşadık bizim için türk kürt ayrımı yoktur her milletin her toplumun içinde bölücüler vardır ve bana göre şu anki pkk ve diğer örgütler kimisi kendi kanı bozukluklaından kimileride dış kuvvetlerce beyinleri yıkanaraj TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ni içten yıkmaya çalışıyorlar yani kullanılıyorlar bu on asır öncede vardı şimdide var gelecektede olacak biz var oldugumuz sürece bu düşmanlılar iç ve dış baskılar daima olacak ve bizim yapabileceğimiz bunlara karşı koymak daima tek yürek olmak.

Saygılarla


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:40 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.