![]() |
!!!!!!----Kuvvai Milliye Destani----!!!!!!
Kuvva-i Milliye hareketini ve Kuvvacıları en iyi anlatan yazıt budur.Günümüzde İstiklalimizi kazanan bu kahramanlara karşı tabiki emperyalistlerinde kışkırtmalarıyla ''aşağılama'' hareketleri vuku bulmaktadır.Lütfen şanlı Cumhuriyet şehitlerimizi,Kuvva-i Milliye destanını okuyarak yad ediniz... Kuvva-i Milliye nedir?(Mustafa KEMAL ATATÜRK'ün tanımıyla)---"hükümet merkezi düşmanlarin şiddetli çemberi içindeydi. siyasal ve askeri bir çember vardi. işte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, ulusun ve devletin bağimsizliğini koruyacak kuvvetlere emrediyorlardi. bu biçimde yapilan emirlerle, devlet ve ulusun araçlari temel görevlerini yapamiyorlardi. yapamazlardi da. bu araçlari savunmanin birincisi olan ordu da ordu adini korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. işte bunun içindir ki yurdu savunmaktan ve korumaktan ibaret olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan, doğruya ulusun kendisine kaliyordu. .. işte buna kuvayi milliye diyoruz." (DESTAN'DAN BAZI BÖLÜMLER....) onlar onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, câhil, hakîm ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, destânımızda yalnız onların mâceraları vardır. onlar ki uyup hainin iğvâsına sancaklarını elden yere düşürürler ve düşmanı meydanda koyup kaçarlar evlerine ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler ve yeşil bir ağaç gibi gülen ve merasimsiz ağlayan ve ana avrat küfreden ki onlardır, destânımızda yalnız onların mâceraları vardır. demir, kömür ve şeker ve kırmızı bakır ve mensucat ve sevda ve zulüm ve hayat ve bilcümle sanayi kollarının ve gökyüzü ve sahra ve mavi okyanus ve kederli nehir yollarının, sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı bir şafak vakti değişmiş olur, bir şafak vakti karanlığın kenarından onlar ağır ellerini toprağa basıp doğruldukları zaman. en bilgin aynalara en renkli şekilleri aksettiren onlardır. asırda onlar yendi, onlar yenildi. çok sözler edildi onlara dair ve onlar için : zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur, denildi. .................................................. .............../ ateşi ve ihaneti gördük. ve kanlı bankerler pazarında memleketi alaman'a satanlar, yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar düştüler can kaygusuna ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından karanlığa karışarak basıp gittiler. yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet, en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat, dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat, iki kat soyulmamak için. .................................................. ............/ biz ki istanbul şehriyiz, fransız, ingiliz, italyan, amerikan bir de yunan, bir de zavallı afrika zencileri yer bitirir bizi bir yandan, bir yandan da kendi köpek döllerimiz : vahdettin sultan, ve damadı ferit ve ingiliz muhipleri ve mandacılar. biz ki istanbul şehriyiz, yüce türk halkı, malûmun olsun çektiğimiz acılar... .................................................. .............../ erzurum'da on dört gün sürdü kongre : orda, mazlum milletlerden bahsedildi bütün mazlum milletlerden ve emperyalizme karşı dövüşlerinden onların. orda, bir şûrayı millî'den bahsedildi, iradei milliyeye müstenit bir şûrayı millî'den. buna rağmen, «âsi gelmiyelim» diyenler vardı, «makamı hilâfet ve saltanata.» hattâ casuslar vardı içerde. buna rağmen, «bütün aksâmı vatan birküldür» denildi. «kabul olunmaz,» denildi, «manda ve himaye...» .................................................. ................./ istanbul'da hanımlar, beyler, paşalar, tül perdeler, kravatlar, apoletler, şişeler, çıtı pıtı dilleri ve pamuk gibi elleri ve biçare telgraf telleri devretmek için amerika'ya anadolu'yu şöyle diyorlardı erzurum'dakilere : «bizi bir başımıza bıraksalar, tarafgirlik, cehalet ve çok konuşmaktan başka müspet bir hayat kuramayız. işte bu yüzden amerika çok işimize geliyor. filipin gibi vahşi bir memleketi adam etti amerika. ne olacak, biz de on beş, yirmi sene zahmet çekeriz, sonra yeni dünya'nın sayesinde istiklâli kafasında ve cebinde taşıyan bir türkiye vücuda geliverir. amerika, içine girdiği memleket ve millet hayrına nasıl bir idare kurduğunu avrupa'ya göstermek ister. hem artık işi uzatmağa gelmez. çok tehlikeli anlar yaşıyoruz. sergüzeşt ve cidâl devri geçmiştir : türkiye'yi, geniş kafalı birkaç kişi belki kurtarabilir.» .................................................. ......................./ ateşi ve ihaneti gördük. dayandık dayanmaktayız. 1920 şubat, nisan, mayıs, bolu, düzce, geyve, adapazarı : içimizde hilâfet ordusu, anzavur isyanları. ve aynı sıradan, 3 ekim konya. sabah. 500 asker kaçağı ve yeşil bayrağıyla delibaş girdi şehre. alaeddin tepesinde üç gün üç gece hüküm sürdüler. ve manavgat istikametlerinde kaçıp ölümlerine giderken terkilerinde kesilmiş kafalar götürdüler. .................................................. .............../ ateşi ve ihaneti gördük. ruhumuz fırtınalı, etimiz mütehammil. sevgisiz ve ihtirassız çıplak devler değil, inanılmaz zaafları, korkunç kuvvetleriyle, silâhları ve beygirleriyle insanlardı dayanan. beygirler çirkindiler, bakımsızdılar, hasta bir fundalıktan yüksek değillerdi. fakat bozkırda kişneyip köpürmeden sabırlı ve doludizgin koşmasını biliyorlardı. insanlar uzun asker kaputluydu, yalnayaktı insanlar. insanların başında kalpak, yüreklerinde keder, yüreklerinde müthiş bir ümit vardı. insanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler. insanlar, etlerinde kurşun yaralarıyla köy odalarında unutulmuştular. ve orda sargı, deri ve asker postalları halinde yan yana, sırtüstü yatıyorlardı. koparılmış gibiydi parmakları saplandığı yerden eğrilip bükülmüştü ve avuçlarında toprak ve kan vardı. .................................................. ................/ uykuda kestiler üçümüzü, kurşuna dizdiler ikimizi, ahmet oğlu nasuh arkadaşımın adı, reşadiyeli veli oğlu memet benimkisi. bir de altıncımız var, kara kaytan bıyıklı bir şehit, son mekânı şöyle dursun, adını da bilen yok... .................................................. ................/ ve kadınlar, bizim kadınlarımız : korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yârimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların ve hartuçların peşinde harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı, aynı yorgun alışkanlık içindeydiler. ve on beşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu. ve ayın altında kağnılar yürüyordu akşehir üstünden afyon'a doğru. .................................................. ..................../ düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri. kim bilir onlar ne kadar büyük, ne kadar uzundular? birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız, yunan'dan önce ve seferberlik'ten evvel selimşahlar çiftliği'nde ırgatlık ederken manisa'da geçerdi gediz'in sularını başı dönerek. dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. paşalar onun arkasındaydılar. o, saatı sordu. paşalar : «üç,» dediler. sarışın bir kurda benziyordu. ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak kocatepe'den afyon ovası'na atlıyacaktı. |
paylaşım için teşekkürler
|
Hz. Muhammed:
"TÜRKLER SİZE DOKUNMADIĞI,HARBETMEDİĞİ SÜRECE,SAKIN SİZ DE TÜRKLERE DOKUNMAYINIZ!"(en-Nesei,Sünen en-Nesei,4,s:44) Hz. Muhammed: "SİZLER;TÜRKLERLE ÇARPIŞMADIKÇA KIYAMET KOPMAYACAKTIR"(el-Buhari,4,s:34,35,156,Sahih-i Müslim,17,s:37,3 Hz. Muhammed: "Allah'ın "Doğuda" bir ordusu vardır.Onun adını TÜRK koymuştur.Kendisine baş kaldıranlardan işte onlar vasıtasıyla intikam alır"(Hadisi nakleden Kazvini.el-Kaşgari,Mahmud,Divanü'l-Lügat et-Türk,İstanbul,1333,s:292) Bu kadar yüce bir millet daha var mı??? |
Paylaşım İçin Teşekkürler...
|
paylaşım için saol dostum
|
eyvallah kankam
|
saolasın
|
eline sağlık
|
emegıne saglık turkok mıllı duygularım kabardı
|
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:16 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.