![]() |
Ermeni Tarihçilere Göre Ermeni Katliamı
Gürün Katliamı ve Tehciri
Nisan 1915'te Sultan Reşat'ın doğum günü kutlanıyordu. Dini önder Piskopos Horen Timaksyan bu vesileyle tebrik mesajlarını sunmaya gitmişti. Hükümet bir taraftan dini önderden saygılarını esirgemezken, diğer taraftan da her tarafa ermenilerin tutuklanması için emirler gönderiyordu. Bayram vesilesiyle yetkililer ilçe dükkânlarının aşırı ölçüde süslenmemesini emrediyor ve bunu zorunlu kılıyordu, diğer yandan da ermenileri şaşırtarak, onları valiliğe davet edip dış dünyayla bağlantılarını dahi keserek, oraya hapsediyordu. Aynı gün içerisinde kendileri için gerekli gördükleri ermenileri tutuklamışlardı. 8-10 gün içerisinde de bütün ermenileri evlerinde, yollarda ve köylerde sorgusuz sualsiz tutukladılar. Daha sonra tellalar aracılığıyla hem ermenileri hem de türkleri silahlarını hükümete teslim etmeleri gerektiğine dair uyardılar. Türklerin silahlarını öğleyin alıp, gece sahiplerine geri verdiler. Ermenilerin silahlarını ellerinden almak için ise her türlü yeminler ederek, sahtekârlıklarla ve tehditlere başvurarak, namus, mal ve canın valilikten gelen özel bir emir gereğince tam bir güvence altında bulunduğuna (ermenileri) inandırdılar. Ama bunun için silahlar teslim edilmeliydi. Ermeniler inandılar ve silahlarını teslim ettiler. Bu arada 17 yaşından 70 yaşına kadar olan erkekleri ve bazı kadınları da hapsetmişlerdi. Her gün, bu yabaniler Rundukzade Muhammed'in evinde toplantılar düzenliyor ve orada ermenilere uygulanacak işkence çeşitleri kararlaştırılıyordu. * * * Hapis hayatı ve işkenceler: hayvanları ahıra doldurur gibi yüz kişiyi bir odaya doldurmuşlardı, bunlar ayakta duracak yeri dahi zor buluyorlardı. 2-3 gün aç bıraktıktan sonra, bunları teker teker ayrı bir odaya götürüyorlardı. Yukarıda adı geçen ilgililer ve ermenileri katletmek için özel olarak yetiştirilmiş yeminli güçlü jandarmalardan üçü orada bulunuyordu. Onlar hakaretler savurarak aniden tutukluları sorgulamaya sonra da dövmeye başlıyorlardı. Dövme şekli şöyleydi: önce tutuklunun paltosunu kafasına sarıyorlardı ve o üç jandarmaya istedikleri şekilde vurarak tutukluyu yere serme hakkı tanınmıştı. Tutuklunun ağzı ve burnu bir parmak kalınlığındaki toz tabakasının içine gömüldüğünde, jandarmalardan biri onun kafasına oturuyor, diğer ikisi de ellerine dayanıklı ağır değnekler alarak, yerde yatan zavallı ermeninin her iki tarafında karşı karşıya durarak tutuklu bayılana kadar sırayla 50-100 değnek darbesi indiriyorlardı. Tutuklu bayıldıktan sonra ara veriyorlardı, az sonra onu tekrar ayıltıp, belinin üstündeki ve altındaki kısımlara su döküp tekrar dövmeye başlıyorlardı. Bu, tutuklu 2-3 kez bayılıp ayılıncaya, artık bir kötürüm gibi hareket etme yeteneğini yitirinceye dek devam ediyordu. Daha sonra onları hayasızca şu sözlerle teselli ediyorlardı: "Mesihiniz de acı çekti ve size de cennete gitmeniz için acı çekmenizi öğütledi. İncil'in size verdiği öğüt budur." Bütün tutuklular hergün sırayla bu işkencelere maruz kalıyorlardı. Bu olaylar bir ay kadar sürdü. Unutmadan belirtelim, tutukluları evlerine götürüp orada analarının, karılarının ve çocuklarının önünde aynı vahşilikle dövüyorlardı. Bir keresinde 5 yaşında küçük bir çocuk -Tercan Çulcuyan'ın küçük oğlu Harutyun- dayısının aldığı darbeleri görüp onun çığlıklarına dayanamayarak ocaktan yanan büyük bir odun çıkarır ve gidip jandarmaya vurarak "niye dövüyorsun?" der. Dayaktan ölenler çok oldu. İnsanların vücutlarının rengi simsiyah çuha rengine dönmüştü. Çoğunun etleri çürümüş ve büyükçe yaralar açılmıştı ve o halde bile dayağa devam ediyorlardı. Bu işkenceleri mükemmeleştirmek için şişlerle dağlamaya, ayaklara nal çakmaya, iki eli de yere çakmaya, tırnakları çekme denemeleri yapmaya başladılar. Kadınların da bu barbarlıktan paylarını aldığını söylemeyi unutmayalım. Baş aşağı sarkıtarak onları kocalarının önünde dövmeye ve başka inanılmaz hayvani davranışlara maruz bırakmaya başladılar. Bunun üzerine, kocaları bu vahşete dayanamayarak intihar teşebbüsünde bulundular. Bu sırada Sıvas'tan Alay Bey adında biri geldi ve katliamların organizasyonu hakkında fikir alışverişinde bulunduktan sonra, Darende'ye, oradan da Malatya bölgesine gittiği söylendi. (İşkencelere) Bir kaç gün ara verdiler ki sakatlananlar biraz güçlenip tekrar yürüyebilsinler. Sonra (tutukluları) doksanar yüzer kişilik gruplara ayırarak, teker teker çağırıp ifadelerini aldılar ve imzalattılar, o ifadeler sözde Sıvas'a gönderilecek, kendileri de oraya götürülerek tekrar ifade verecekler ve suçsuz bulundukları takdirde serbest bırakılacaklardı. Halbuki bütün bunlar birer yalandan ibaretti. Bu kâğıtları daha sonra yırttılar. Bu şekilde onları gerçekten sorgulanmak üzere gönderildiklerine inandırdılar. Ve işte ilk grubu 3-4 gün dağlarda aç, susuz dolaştırdıktan sonra süngülerle koyun gibi boğazlarlar. Kurşunlara da acırlar ve "sizin için kurşun harcamaya değmez, siz kâfirsiniz ve kesmemiz lazım" derler. Hergün yeni bir grup gönderiliyordu ve bu şekilde sırayla yokediyorlardı. Ancak diğerlerini ilk grup kadar uzağa götürmezler, onlar giderek daha yakın yerlerde katledilirler. Son grup 13-15 yaşında gençlerden oluşuyordu. Bunların boyunu 1 metre uzunluğunda bir sicimle ölçerler ve o boydan uzun olanlarını bağlayıp şehrin sınırına götürerek onları da boğazlarlar ve kanlı bağı geri getirirler. Dini lider Piskopos Horen Timaksyan ve protestan rahip Bedros Muğalyan ve papazları da sırayla aynı nakaratla yola çıkarırlar, sözde Sıvas'a götüreceklerini söyleyerek ve bir saat sonra araba geri gelir; bozulduğu söylenir. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre onları da arabanın içinden başları dışarı çıkarılarak katlederler ve dini önderin başı ilçeye geri getirilir. Onları katledenlere böyle emir verilmiş. Anlatılanlara göre dini öndere düşman bir yetkili onun kellesini mutlaka görmek istemiş (öldüğünden) emin olmak için. Kaçarak yakalanmama becerisini göstermiş olanlar dışında artık ilçede 13 yaşından büyük genç kalmamıştı. Hükümet ve daha önce adı geçen komite 10-13 yaşındaki çocukları çağırır ve onlarla birlikte kadınlara da müslüman olmaları önerilir. Karşı çıkan gençlerin kafasını orada herkesin önünde keserler. Diğerleri bunu görünce, delirirler ve başlarına beyaz sarık geçirerek müslümanlığı kabul ederler. Artık hiç erkek kalmamış, onlara mahsus katliam son bulmuştu. Şimdi sıra kadınlara gelmişti. Kaymakam çevresindeki memurlarla şehirde dolaşmaya, evlere girmeye ve istediğini, beğendiğini almaya başlar. Köylülere de fırsat verilir. Onlar da mahalleleri gezerek perişan bir durumda bulunan kadınları soymaya başlarlar. Hükümet ermeni katletmek için kurduğu çeteleri gönderir. Onlar da emredildiği gibi fazlasıyla işkence yapmaya başlarlar. (Ermeniler) yapılan eziyetlerin hafifletilmesi için kaymakama başvuruda bulunurlar. O da onlara der ki "burada kalmayacaksınız, göç edeceksiniz. Eğer sizi rahat bir şekilde Antep'e götürmemi istiyorsanız, para ödemeniz gerekiyor. Birinci gruptan 2000 Osmanlı lirası talep eder, bir de kadınların takı olarak kullandığı altınları. Onlar da bu miktarı kendi gruplarından toplarlar. Bundan başka, dostça davranarak geri kalan malların bedelini bir gün gittikleri yere gönderecekleri vaadiyle kandırarak (ermenilere) hiçbir mal sattırmazlar ve her yere haber salarak alıcı çıkmamasını tenbih ederler. Gerçi kadınlar olan biteni sezerek karşı koymak isterlerse de, çeteler mahallelere gelir, ev ev dolaşarak 1500-2000 kişilik ilk göç kervanını dışarı çıkarır ve yola çıkarırlar ve böylece arka arkaya başka gruplar da oluşturarak, 4-5 kerede bütün o kadınları, gençleri ve kızları dağlara salarlar. Bahri adında bir hayvan bu kadınların arasına karışan birkaç kaçak erkeği de ilk günden onlardan ayırarak, kendi eliyle katleder. Sözümona kendisi (Bahri) halkı korumak için kaymakam ya da hükümet tarafından gönderilmişti. Birkaç kadın ve kızı aynı gece kaçırarak onlara tecavüz ederler. Çok büyük paralar alarak halkı Antep'e kadar güvenli bir şekilde gönderme vaatleri boş laflardan ibaretti, halka bir gün eşlik ettiler ve o gün de kendileri (kervanı) gayrıresmi bir şekilde soyarak Gürün'e geri döndüler. Aynı grup sefil bir durumda Elbistan'a vardı. Şimdi (harekete geçme) sırası yabanilerdeydi. Elbistan kaymakamı tebdili kıyafet kadınların arasına girerek İslamiyet propagandası yapar. Evine döner, sonra resmi sıfatıyla geri gelir. Orada gözüne ilişen değerli eşyaları, mesela 100 altın değerindeki bir eşyayı 2-3 altın vererek, zorla satın alır ve kendilerini (kadınları) güvenli bir biçimde Antep'e ulaştırmak için 1000 altın talep eder ve alır. O zamana kadar sürgüne gönderilen bu insanlar henüz resmen soyulmamışlardı. Kaymakam istediği parayı, çeşitli ziynet eşyası ve malları çevresindekilerle birlikte yanına alarak kendisi de (ermenilerle) beraber Antep'e gidecekmiş gibi yola çıkar. Kaymakam memurlarıyla 3 gün yolculuk eder. Bu süre zarfında birçok kadın ve genci (gruptan) uzaklaştırarak ölüm tehdidiyle tüm istediklerini alırlar. Üç gün sonra kararlaştırılan yere vardıklarında, dağlarda arada bir ateş eden köylüler ve kürtler görürler. Kaçmaya imkân tanımayan sık söğüt ağaçlarıyla kaplı taşlık bir vadiye ulaşırlar. O zaman, kürtlerden iki kişi gelip kaymakamla görüşür. Az sonra kaymakam ıslık çalınca yüzlerce kürt halkın üzerine mermi yağdırmaya başlar. Kervanı oraya kadar götüren Gürün'lü katırcılar, atları ters istikamete çevirir ve bedeli zaten on kat fazlasıyla ödenmiş olan malları sahiplenerek, bütün malları beraberlerinde götürürler. Bütün kadınlar artık ne var ne yok bırakıp kaçarlar. Kaymakam ve koruma sağlamak için gelen memurlar ermeni kadınların bu korku ve dehşetini görerek eğlenirler, durup, tüyler ürperten sahneyi utanmaz bir şekilde uzaktan seyrederler. Ve daha neler neler olur. Dört yandan gelen köylüler, rastgeldiğinde insanı cansız bırakan kılıçlarını kılıflarından çıkarıp o yana bu yana sallayarak korumasız kadınların üzerine saldırırlar. Bu vadi Elbistan'dan Antep'e giderken 15 saatlik bir mesafedeydi. Mermi yağmuru altında çok kişi zaten yere yığılır...çocuk annesini yere yığılmış, kafası balta darbesiyle ikiye ayrılmış görür...anne çocuğunun kürtlerin kılıç darbeleriyle "anne" diyerek öldüğünü görür. Kadınlardan birçoğu çocuklarını bırakıp kaçarlar. Çocuklar "anne" diye feryat eder fakat annesi geri dönemez. Bu dehşet verici feryatlar dağlarda ve vadilerde çınlıyordu, ayak takımı ise daha vahşeti devam ettiriyor, gençleri ve yaşlıları ağaçlara bağlayarak diri diri yakıyor, anasına kendi eliyle çocuğunu kestiriyor, bazılarının birkaç uzvunu kesip hemen ölmemesi için orada bırakıyordu. Kızları, kadınları kaçırıp onlara nasıl davrandıklarını insanoğlu tasavvur edip, anlatamaz. Kadınları ve kızları böyle barbarca soyup bütün elbiselerini çıkardıktan sonra ganimeti, beğendikleri kızları ve kadınları beraberlerinde götürürler. Kaymakam ve memurlar hala olanları orada hayasızca seyrederler. Ayak takımı oradan ayrıldıktan sonra, arda kalan göçmenlere yine aynı kaymakam ve memurları eşlik ederler ve 4-5 saat yolculuk ettikten sonra, bir nehir kenarında geceyi geçirmeleri sağlanır. Göçmenlerin ancak yarısı, yatak yerine taş, ekmek yerine de ot bulacakları o yere ulaşır. Ertesi gün onları aç, susuz yürütürler. O katliamdan kurtulanlardan bir kısmı da açlıktan ölür. Kaymakam zaten ikinci gün emrindeki memurlarla kürtlerin elde ettiği ganimeti paylaşmak için geri dönmüş. Gürün'den Antep'e sekiz günlük yolu, o zavallı kadınlar tam bir ay işkenceler çekerek katederler. Onların ancak dörtte biri Antep'e ulaşır. Bu şekilde kafile kafile gelen ermeni kadınlar ve gençler çektikleri eziyetlerden, gıda yetersizliğinden ve kılıçtan geçirilerek yollarda, dağ eteklerinde ve kaya diplerinde ölmüşlerdir. Çok azı Antep'e, oradan da Halep'e ulaşmıştır. Yeğya Hırıdyan Nubaryan Kütüphanesi El Yazmalarından |
"Türkleri Kuyulara Doldurup, Ağır Kayalarla Ezdim"
İ.Ü Araştırma Görevlisi Mehmet Perincek'in Rus Arşivi'nde buldugu, Ermeni ordusuna ait resmî raporda şu satırlar yer alIyor: "Basar-Gecar'daki Türk nüfusu ayırt etmeden imha ettim. Bazen kurşunlara yazık olmasın dersin ya. Bu köpeklere karşı en etkili yol, carpışmadan sonra sag kalanlarI toplayIp kuyularIn icine tıkmak ve bir daha dünyada bulunmamaları icin yukarıdan agır kayalarla ezmek. Ben de öyle yaptIm. Bütün erkekleri, kadInları ve cocukları topladIm, icine attığım kuyularda kayalarla ezerek hepsinin hayatına son verdim." ERMENiSTAN DEVLET AR$iViNDE BULUNAN RESMi RAPORLARDAN BÖLÜMLER: Ta$nak hükümeti komiseri V. Agamyan, firarla suclanan Ermenilerin e$lerini, annelerini ve kIz karde$lerini toplayIp, cIrIlcIplak soyarak, onlarI köy meydanInda bütün insanlarIn gözü önünde kaz yürüyü$ünü taklit etmek zorunda bırakılmıştır. Ta$nak yetkilisi, daha sonra cIplak kadInlarI dövdükten sonra saatlerce suyun icinde tutmu$ ve geceleyin IrzlarIna gecmi$tir. "Gümrü bölgesi Ermenileri Ta$nak subayInI dü$manca kar$IlamI$ ve hatta birkac kez Türklere teslim etmeye kalkmI$lar. Bircok köyde halk tepkili ve askeriyeyi dü$man olarak görüyor. (.)Türkler, Ermeni köylerinde ekmek ve tuzla kar$IlanmI$. Köylerde kadInlar kazanlarda yemekler hazIrlamI$lar. SubayIm, yemegi kimin icin hazIrladIklarInI sordugunda $öyle cevap vermi$ler: 'Tabii ki Türkler icin, sizin icin degil.'" "Hükümetimizin calI $malarI sonunda bu köylerin (Türk ve Azeri köyleri) nüfusu Ermenistan sInIrlarInIn dI$Ina atIldI. Ölüm sessizliginden $a$kIna dönmü$, garip bir $ekilde miyavlayan ve havlayan, $a$kIn sesler cIkaran bir kac kedi ve ayrIca iki-üc köpegin kaldIgI terkedilmi$ köyler gördüm. Bu köylerin halkI göc ederken, artlarInda oldukca büyük miktarda tohum, patates, bugday ve arpa bIrakmI$lar. Ermenistan'In Kars Valisi, bölgedeki Türk-Kürt nüfusun imha edilmesi ve mallarInIn yagmalanmasIyla ilgili rapor verirken, köylerin i$galinin ardIndan bütün zenginlikleri toplama i$ini denetim altIna alma konusunda her zaman ba$arIlI olamadIklarIndan yakInmaktadIr. i$ci Partisi Genel Ba$kanI Dogu Perincek, bugün (9 Ekim 2005) Beylikdüzü'ndeki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Kitap FuarI AlanI, 2. Kat KInalI ToplantI Salonu'nda bir basIn toplantIsI yaparak, istanbul Üniversitesi Atatürk ilkeleri ve inkIlap Tarihi Enstitüsü Ara$tIrma Görevlisi Mehmet Perincek'in Rus Ar$ivi'nde buldugu Ermeni Devlet Ar$ivi'ne ait belgeleri acIkladI. Belgeler bugün (9 Ekim 2005) cIkan AydInlIk dergisinde yayInlandI. Perincek özetle $unlarI belirtti: Ermeni Devlet Ar$ivi'ne ait belgeleri, istanbul Üniversitesi Atatürk ilkeleri ve inkIlap Tarihi Enstitüsü Ara$tIrma Görevlisi Mehmet Perincek, Rus Devlet Ar$ivi'nde buldu. BELGE 1/TA$NAK SUBAYININ RAPORU Ta$nak subayInIn 1920 yIlInda BeyazIt-Vaaram bölgesinden yazdIgI raporunda $unlar yazIlI: "Basar-Gecar'daki Türk nüfusu ayIrt etmeden imha ettim. Bazen kur$unlara yazIk olmasIn dersin ya. Bu köpeklere kar$I en etkili yol, carpI$madan sonra sag kalanlarI toplayIp kuyularIn icine tIkmak ve bir daha dünyada bulunmamalarI icin yukarIdan agIr kayalarla ezmek. Ben de öyle yaptIm. Bütün erkekleri, kadInlarI ve cocuklarI topladIm, benim tarafImdan atIldIklarI kuyularIn icinde kayalarla ezerek hepsinin hayatIna son verdim." Bu belge, Ermeni Sovyet tarihcisi A. A. Lalayan'In önce 1936 yIlInda RevolyutsionnIy Vostok dergisinin 2-3. sayIsInda, daha sonra 1938 yIlInda SSCB Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü'nün yayIn organI istroriceskie Zapiski dergisinin 2. sayIsInda bulunuyor. BELGE 2/ERMENi YARBAYI MELiK-$AHNAZAROV'UN RAPORU Ta$naklarIn Ba$-Gyarninsk birligi komutanI Yarbay Melik-$ahnazarov, Ermenistan Devlet Ar$ivi f. 67, d. 644, y. 1-2 numaralarIyla kayItlI, 7 KasIm 1918 tarihli acil damgalI raporda, bölgenin bütün köylerini bombaladIklarInI, 30 Türk köyünü ele gecirdiklerini ve geri kalan 29 köyü de bombalamak amacIyla harekât izni istedigini bildirmektedir. Bu rapor Tümen komutanlIgIna gönderilmi$tir. Merkezden onay alan Ta$nak birligi, Ba$-Gyarninsk bölgesindeki onlarca Azeri köyünü yerle bir etmi$, kadIn, cocuk, ya$lI, genc yüzlerce insanI öldürmü$ ve mallarInI yagmalamI$tIr. BELGE 3/ TA$NAK HÜKÜMET YETKiLiSiNiN TA$NAK BA$BA$KANI ORGANCANYAN'A RAPORU Bir Ta$nak yetkilisinin, 21 Haziran 1920 günü Ta$nak hükümetinin ba$I A. Ogancanyan'a yazdIgI rapor, Ermenistan Devlet Ar$ivi'nde f. 65, d. 116, y. 96 numaralarIyla kayItlIdIr. Raporda, $u satIrlar dikkati cekmektedir: "Zangi-Bassar tarafImIzdan i$gal edildi. Bu ülke öyle zengin ki, bizim borclarImIzI birkac defa kapatacak durumda. iki gündür burada görülmemi$ bir yagma gercekle$ti. BugdaylarI, arpalarI, pirincleri, semaverleri, halIlarI, paralarI ve altInlarI topladIlar. Maliye BakanlIgI, iki görevlisini yanlarInda örgütlü bir güc olmadan buraya ancak dün gönderebildi. Devasa bir zenginlik ellerimizden gidiyor." BELGE 4/ERMENi DEVLETiNiN KARS VALiSiNiN RAPORU Son rapor, Ermenistan Devlet Ar$ivi'nde f. 67, d. 1769, y. 25 numaralarIyla kayItlI. Rapor, o zaman i$gal altInda bulunan Kars'taki Ermeni Valisi tarafIndan merkeze gönderilmi$. Ermeni Vali, bölgedeki Türk ve Kürt nüfusun imha edilmesi ve mallarInIn yagmalanmasIyla ilgili bilgiler veriyor. Raporda, köylerin i$galinden sonra köyün bütün zenginligine elkoyma i$ini, resmî olarak denetim altIna alamadIklarI icin yakInIlmaktadIr. Vali, devamla $öyle diyor: "Türklerden ve Kürtlerden olu$an bölge gercekten bir hazine gibi. Ama ne yazIk ki biz burayI tam olarak kontrol edemiyoruz." BELGE 5/ ERMENi JOGOVURD GAZETESi HABERiNDE TÜRK NÜFUSUN BÖLGEDEN SÜRÜLMESi Ermenistan'I yöneten güclerin yayIn organlarIndan biri olan Jogovurd gazetesinin 1920 yIlIndaki 105. sayIsInda, G. Muradyan isimli yazar, Gorci Gölü'nün kuzey kIyIlarIndaki Azeri köylerinden gectigi haberde, Türk nüfusun bölgeden nasIl silah zoruyla sürüldügünü anlatmaktadIr: "Hükümetimizin calI $malarI sonunda bu köylerin nüfusu Ermenistan sInIrlarInIn dI$Ina atIldI. Ölüm sessizliginden $a$kIna dönmü$, garip bir $ekilde miyavlayan ve havlayan, $a$kIn sesler cIkaran bir kac kedi ve ayrIca iki-üc köpegin kaldIgI terkedilmi$ köyler gördüm. Bu köylerin halkI göc ederken, artlarInda oldukca yüksek miktarda tohum, patates, bugday ve arpa bIrakmI$lar. Hükümet, bu köylerden iki milyon pudun üzerinde bugday ve yarIm milyon pud patates toplayabilir." BELGE 6/ HÜKÜMET KOMiSERi AGAMYAN'IN RAPORU ERMENi ORDUSUNUN ERMENiLERE YAPTIĞI ZULMÜ ANLATIYOR Yine Ermenistan Devlet Ar$ivi'nde f. 67, d. 1588, y. 62-63 kayItlI belgelerde, Ta$nak hükümeti komiseri V. Agamyan'In ordudan firarlarI önlemek bahanesiyle soru$turma veya mahkeme olmaksIzIn insanlarI cezalandIrdIgI ve kur$una dizdigi saptanmaktadIr. Agamyan, firarla suclanan ki$ilerin e$lerini, annelerini ve kIz karde$lerini toplayIp, cIrIlcIplak soyarak, onlarI köy meydanInda bütün insanlarIn gözü önünde kaz yürüyü$ünü taklit etmek zorunda bIrakmI$tIr. Ta$nak yetkilisi, daha sonra cIplak kadInlarI dövmü$ ve onlarI saatlerce suyun icinde tutmu$tur. ArdIndan kadInlarI tutuklama emri veren Agamyan, geceleyin genc kadInlarIn ve kIzlarIn IrzIna gecmi$tir. Agamyan, hicbir $ekilde cezalandIrIlmadan görevini uzun süre devam ettirmi$tir. M. Azarapetov isimli ajanI Ta$nak hükümetine, köylülerin suikast giri$iminde bulunacagInI bildirince, Agamyan'I merkeze almI$tIr. Ta$nak hükümeti, 1918 yIlIna gelindiginde 35 ya$Ina kadarki bütün vatanda$larI askere cagIrmI$ ve Türkiye'ye kar$I sava$ icin tekrar "gönüllü" birlikler kurmu$tur. YayIn organlarInda yaptIklarI yayInlarla alInan bu karara kar$I gelenlerin ölümle cezalandIrIlacagI, "aklI olanIn" bu kurallara uyacagI yazIlarak tehdit yöntemlerine ba$vurulmu$tur. Bakû'de yayImlanan Ta$nak yayIn organI Aren'in 1 Mart 1918 tarihli 48. sayIsI buna bir örnektir. BELGE 7/ ERMENi HÜKÜMETi ERMENi KÖYLÜSÜNÜ CEZALANDIRMAK iÇiN SUSUZ BIRAKIYOR VE ÖLÜMLERE YOL AÇIYOR Ermenistan Devlet Ar$ivi'nde f. 67/199, d. 139, y. 230 numarada kayItlI ba$ka bir belgede ise, Ta$nak hükümetinin asker vermeyi reddeden Berd, Verhniy Karmir, Ahbyur köylerine ve $am$adinsk bölgesinin diger köylerine cezalandIrma amacIyla gönderdigi özel müfrezelerin uygulamalarI anlatIlIyor. Ta$nak hükümetinin, boyun egmeyen köylüleri cezalandIrmak icin Zangi nehrinin kolunu kapattIgI ve bölgedeki köyleri susuz bIraktIgI Ermeni hâkim güclerinin gazetelerinden olan Jogavurd'un 29 Haziran 1920 tarihli 102. sayIsInda aktarIlmaktadIr. Bu cezalandIrmanIn sonucunda bircok insan ölmü$, tarladaki ürünler mahvolmu$tur. BELGE 8/ TA$NAK KOMUTANIN RAPORU: TÜRK ORDUSUNU CO$KUYLA KAR$ILAYAN ERMENi KÖYLÜLERi Türk ordusu bugün soykIrIm yapmakla suclanIyor. Oysa bir Ta$nak komutanInIn yazdIgI rapor, Ermeni köylülerin Ermeni ordusuna degil, Türk ordusuna güvendigini acIkca ortaya koyuyor. Bu rapor, Ermeni Devlet Ar$ivi'nde f. 68/200, d. 867, y. 278 numaralarInda kayItlIdIr. Ta$nak hükümeti ordusu komutanI, firar eden askerleri aramak üzere Ecmiadzin kazasIndan Gümrü köylerine bir subay gönderir. Bu subayIn ifadelerine dayanarak komutan, Ta$nak hükümeti ordusunun genel karargâhIna 14 KasIm 1920 tarihinde $u bilgileri rapor eder: "Gümrü bölgesi Ermenileri Ta$nak subayInI dü$manca kar$IlamI$ ve hatta birkac kez Türklere teslim etmeye kalkmI$lar. Bircok köyde halk tepkili ve askeriyeyi dü$man olarak görüyor. ilhiab ve Kapanak köylerinde kIzIl bayraklar cekilmi$. (.) SubayIm, M. Kapanak köyünde Selcan Ermenilerinden olu$an atlIlarIn e$ligindeki Türk süvari devriyesiyle kar$Ila$mI$. Türkler, ekmek ve tuzla kar$IlanmI$. Köylerde kadInlar kazanlarda yemekler hazIrlamI$lar. SubayIm, yemegi kimin icin hazIrladIklarInI sordugunda $öyle cevap vermi$ler: 'Tabii ki Türkler icin, sizin icin degil.'" BELGE 9/ERMENi MiLLi BÜROSUNUN ÇAR II. NiKOLAY'A BA$VURUSU Ermeni ar$ivlerinde, Ta$nak yönetimi ile emperyalistler arasIndaki ili$kinin boyutlarInI yansItan cok sayIda belge bulunmaktadIr. Örnegin Ermeni Milli Bürosu'nun Birinci Dünya Sava $I'nIn hemen ba$Inda Çar II. Nikolay'a ba$vurusu, Ta$nak yönetiminin emperyalizme ne denli bel bagladIgInI yansItmaktadIr: "Yeni $anlI Rus silahI olmak ve Rusya'nIn Dogu'daki tarihsel görevini yerine getirmek vatan borcumuz olmaktadIr. Kalbimiz bu istekle yanmaktadIr. Rus bayragI, istanbul ve Çanakkale bogazlarInda özgürce dalgalanacaktIr. Sizin iradeniz, yüce devletiniz Türkiye boyundurugu altIndaki halklara özgürlük verecektir." BELGE 10/iSTANBUL'DAKi PATRiK ZAVEN BÜTÜN ERMENiLERi RUS YÖNETiMiNDE BiRLE$TiRMEYi SAVUNUYOR Zaten daha sava$ ba$lamadan önce istanbul'daki Ermeni Patrigi Zaven, Ermeni milliyetci-liberallerin yayIn organI M$ak'In muhabirine Ermeni meselesinin köklü cözümünün, bütün Ermenistan'In (Türkiye'nin Dogu Anadolu Bölgesi dahil) Rus yönetimi altInda birle$mesiyle gercekle$ecegini belirtmi$tir. Patrik, "Ruslar buraya ne kadar cabuk gelirse bizim icin o kadar iyi" ifadesini kullanmI$tIr. BELGE 11/ERMENiLERiN EMPERYALiST ORDULARDA SAVA $TIĞINI YANISITAN ERMENi BELGE VE RAPORLARI Ta$naksutyun Partisi'nin DI$i$leri Bürosu Ba$kanI Zavriyev'in ÇarlIk RusyasI'nIn Londra ve Paris büyükelcilerine 1915 yIlInda gönderdigi mektup, Birinci Dünya Sava $I'nda Ermenilerin oynadIgI rolü gözler önüne sermektedir: "Bugünkü sava$In ilk günlerinden beri Rusya Ermenileri, Rusya'da ve Türkiye'de sava$a katIlmayI beklemektedir. Bu durum sava$In sonunda Ermeni meselesinin yeniden gündeme alInmasI ve kesin $ekilde cözülmesi umudunu dogurmaktadIr. Bu sebeple Ermeniler, yakla$an olaylara katIlmaktan geri duramaz, bundan ötürü sava$ta en hararetli bicimde yerine almalIdIr." ÇarlIk hükümetinin ar$ivinde de yer alan bu mektubun icerigini destekleyen ba$ka bir Ta$nak belgesi de siyaset adamI ve tarihci Boryan'In ki$isel ar$ivinde bulunmaktadIr. 1915 $ubatInda Tiflis'teki Bütün Ermenistan Milli Kongresi'nde Ta$naksutyun Partisi'nin askeri kanat temsilcisinin yaptIgI konu$mayI iceren belge, bu bakImdan carpIcIdIr: "Bilindigi gibi, Rus hükümeti sava$In ba$Inda Türk Ermenilerini silahlandIrmak ve sava$ sIrasInda ülke icinde ayaklanmaya hazIrlamak amacIyla 242. 900 ruble verdi. Gönüllü birliklerimiz Türk ordusunun savunma hattInI yarIp, ayaklananlarla birle$erek cephe ve cephe gerisinde anar$i yaratmak ve bununla birlikte Rus ordularInIn geci$ini ve Türk ErmenistanI'nI ele gecirmesini saglamak zorunda." BELGE 12/ ERMENi BiRLiKLERiNiN RUS ORDUSUNUN VURUCU GÜCÜ OLARAK SAVA $TIĞINI YANSITAN HABER VE RAPORLAR Ta$nak yayInlarI, cephede ve cephe gerisinde anar$i cIkardIklarInI ve Rus ordularInIn vurucu gücü olarak sava$tIklarInI itiraf eden belgelerle doludur. Ta$naksutyun'un yayIn organI olan Orizon gazetesi, 1912 yIlI 196. sayIsInda $öyle yazIyor: "Türk devlet yetkilileri ve iktidar sahipleri bilsinler ki, ne bir Türk ne de Türk devleti bundan böyle hicbir Ermeni icin deger ta$ImamaktadIr. VarlIklarInI korumak icin ba$ka yollar dü$ünsünler." Yine Orizon'un 31 Ekim 1914 tarihli 243. sayIsInda Ermeniler aktif olarak sava$ta yer almaya cagrIlIrken, ÇarlIk RusyasI'nIn zaferinin Ermenilerin de zaferi olacagI belirtilmektedir. AynI $ekilde Ta$naklarIn ba$ka bir yayIn organI Ayrenik'in 24 Eylül 1915 tarihli 2. sayIsInda Tiflis'e yeni gelen ÇarlIk RusyasI'nIn Kafkasya Valisi Nikolay Nikolayevic icin yazIlanlar ibret vericidir: "Dün Tiflis'e Çar'In Kafkasya'daki vekili ekselanslarI yüce prens Nikolay Nikolayevic te$rif etti. Yüce prensin kesin iradesi ve kararlIlIgIyla Türk hükümetinin varlIgInI sonsuza dek ortadan kaldIracagIna derinden inanIyoruz. Bu inancla Kafkaslar'daki Rus ordusunun sevgili 6. Ba$komutanInI selamlar ve ona 'Ho$ geldin' deriz." AyrIca Ta$naklarIn önemli liderlerinden A. Hatisyan da 1933 yIlInda Ayrenik'in 5. sayIsInda yayImlanan anIlarInda "Rus ordusunun yenilmeye ba$lamasIyla, bu orduya baglanmI$ olan umutlarImIz da tükendi" ifadesini kullanarak Birinci Dünya Sava $I'ndaki mevzileni$lerini ilan etmektedir. BELGE 13/ ERMENi BiRLiKLERiN iNGiLiZ VE FRANSIZ EMPERYALiSTLERiNiN EMRiNDE SAVA $TIĞINI YANSITAN BELGELER ÇarlIk RusyasI'nIn yIkIlmasInIn ardIndan Ta$naklar, bu sefer BatIlI emperyalistlerin güdümünde hareket etmi$ler ve ingiltere, Fransa, ABD gibi devletlerin bölgedeki cIkarlarInIn hizmetine girmi$lerdir. Ta$nak hükümetinin ba$bakanI, 7 $ubat 1919 tarihinde ingiliz i$gal kuvvetleri komutanI General F. Wocker'la yaptIgI görü$mede Ermenilerin, itilaf Devletleri'nin zaferiyle ve Kafkasya'ya gelmeleriyle durumlarInIn iyiye dogru degi$eceginden kesinlikle emin olduklarInI belirtmi$tir. Bu görü$menin raporu, Ermenistan ici$leri BakanlIgI Ar$ivi'nde fond 68, dosya 17, yaprak 40 numaralarIyla saklanmaktadIr. AynI $ekilde Ermenistan Devlet Ar$ivi'nde f. 200, d. 132, y. 338 numaralarIyla saklanan ba$ka bir belge, Adana'daki Ermenilerin, FransIz i$gal kuvvetleri komutanI General Diffe komutasInda "intikam birlikleri" adIyla silahlandIrIldIklarInI ve FransIz üniformasIyla sava$tIklarInI anlatmaktadIr. HEPSi RESMi RAPOR HEM DE ERMENi DEVLETiNE AiT Ermenistan hükümetinin arşivlerini ara$tIrmacIlara neden acmadIgI $imdi daha iyi anla$IlmaktadIr. İşte belge, işte rapor! Hem de resmi raporlar! Hepsi de Ermeni devlet ve ordusuna ait! Bu raporlar şu olguları bir kez daha dogruluyor: 1. 1915-1923 yIlları arasInda bölgede yaşanan olaylar, bir soykırım degil, fakat savaştır. 2. Bu savaşta Ermeni silahlı gücleri, emperyalist orduların emrinde Türk nüfusunu kırmış, sürmüş ve mallarını yagmalamıştr. Bunun ötesinde asker toplayabilmek icin Ermeni halkına da agır şiddet uygulamıştır. 3. Türkiye, emperyalizme ve onların maşa olarak ateşe sürdügü güclere karşı vatan savunması yapmış, haklı bir savaş vermiştir. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:23 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.