www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Bertolt Brecht (https://www.cakal.net/showthread.php?t=82295)

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:19 AM

Bertolt Brecht
 
19 NOLU SONNET

Yalnızca benden kaçma yeter
Boş sözler de etsen duymak istiyorum seni
Sağır olsan gönlüm sözlerini ister
Dilsiz olsan gördüğünü.

Kör olsam, seni görmek isterdim
Sen yanımda yol gösterici oldun
Uzun yolun daha yarısı bile aşılmadı
Bir düşün içinde yaşadığımız karanlığı

`Bırak beni yaralıyım` desen de boşa
Görevden dönülmez, yalnızca ertelenir
Başka bir yerde değil, yalnızca burda

Bilirsin özgür değildir gereksinilen kimse
Gönlüm herşeyden önce seni ister
Biz de diyebilirim, ben yerine.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:20 AM

ADA

Her insan kendi adasında yaşar
Takırdatarak dişlerini ya da terleyerek.
Gözyaşları, içer
Şeytanın edebiyat bilgilerini
Onun dişlerini takırdatması
Kimseyi yerinden kıpırdatmaz.

Her insan kendi dilinde konuşur
Ve hiç kimse anlamaz ne söylediğini
Kafasındakı ışığın.
Sonra iyi olarak da anlaşılmaz.
Düşkırıklığı ve incinmedir
Gerçek utanmazlıklar.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:20 AM

ALIŞVERİŞ YAPAN

Yaşlı bir kadınım ben.
Almanya uyandığında
Devlet yardımı azaldı.
Çocuklarım verirlerdi bana
arada sırada birkaç kuruş,
ama pek öyle bir şeyler alamıyorum gene de.
Bu yüzden daha az gider oldum
eskiden her gün alışveriş yaptığım dükkanlara.
Sonra aklımı başıma topladım günün birinde
ve eski bir müşteri olarak her gün
gitmeye başladım fırına, manava yeniden.
İhtiyacım olan şeyleri seçerdim bir bir,
her zamankinden ne daha çok alırdım, ne daha az,
peksimetler de koyardım ekmeğin yanına,
lahananın yanına da pırasa,
ama hesabı çıkarttıkları vakit çekerdim içimi,
karıştırıp küçük para kesemi tutuk parmaklarımla,
yeterince param yok, derdim, başımı sallayarak,
bunları ödeyecek,
ve tüm müşterilerin gözleri önünde
çıkardım dükkandan gene başımı sallayarak.
Ve şöyle diyorum kendi kendime:
Hiçbir şeyi olmayan bizler gibiler
yiyecek satılan yerlerde görünmezlerse bundan böyle
hiçbir şeye ihtiyacımız yok sanabilirler,
ama buraya gelir de hiçbir şey satın alamazsak eğer
haberleri olur hiç değilse.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:20 AM

ALMAN SAVAŞ OKUMA KİTABINDAN

TAKVİMDE GÜN HENÜZ İŞARETLENMEMİŞ.
Her ay, her gün
açık durur hala.
Bu günlerden biri
işaretlenecek bir çarpıyla.

İŞÇİLER HAYKIRIRLAR EKMEK DİYE.
Tüccarlar bağırırlar pazar diye.
Eskiden işsizler açtı,
şimdi işi olanlar aç.
Artık yeniden başladı çalışmaya
kavuşmuş duran eller:
Yaptıkları gülle.

SOFRADAN ETİ KALDIRANLAR
Öğretiyorlar kanaat etmeyi,
hep bana, hep bana, diyenler
bu kez istiyorlar özveri.
Tıka basa yiyenler
gelecek güzel günlerden
söz ediyorlar açlara.
Uçuruma götürenler ülkeyi
diyorlar, yönetmek çok zor,
sıradan insan yapamaz bu işi.
LİDERLER SÖZ EDİNCE BARIŞTAN
anlar halk
savaşın geldiğini.

Liderler lanetlediğinde savaşı
seferberlik emri yazılmıştır bile.

BAŞTAKİLER DER Kİ : BARIŞ VE SAVAŞ
iki farklı şey.
Oysa rüzgarla fırtına gibidir
onların barışı ve savaşı.

Savaş doğar onların barışından
anasından doğan oğlan gibi,
taşır oğlan anasının
o korkunç yüz çizgilerini.

Öldürür onların savaşları
ne varsabarışlarından
arta kalan.

GECE,
evli çiftler
yatarlar yataklarında.
Bizim tazecikler
yetimler doğuracak.

BAŞTAKİLER DER Kİ: ORDUDA
yoldaşlık hüküm sürer.
Bu işin doğrusu
mutfakta görülür
görülse görülse .
Yüreklerindeki cesaret
belki aynı.
Ama tabaklarındaki yemek
farklı.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:20 AM

ALMANCA YAKARIŞ

Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Dazig ile Varşova' yı alacağız!
Uçaklarımız ve tanklarımızla saldırdık Polonya' ya,
yirmi günde ulaştık hedefimize:
Tanrı korusun bizi!
Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
Alacağız Oslo ile Paris' i!
Norveç'i, Paris'i işgal ettik,
ulaştık altı hafta geçmeden hedefimize.
Tanrı korusun bizi!

Ulu önderlerimiz mutlu bir gün buyurdular bize:
-Sırbistan' ı, Yunanistan' ı, Rusya' yı alacağız!
İşgal ettik Sırbıstan'ı, Yunanistan'ı, Rusya'yı,
Ve...
İki yıl var kurtarmaya çalışırız kıçımızı.

Tanrı korusun bizi!
Bir gün gelecek ulu önderlerimiz buyuracaklar bize:
-Ayı da alacağız, Okyonusu' u da!
İyi ama, çok zor şu Rusya' da dayanmak,
karşı durmak düşmana, kara, kışa,
ne zaman döneceğini bilmeden.
Tanrı korusun bizi, döndürsün evimize!

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:20 AM

ALMANYA'DAN RAPOR

Öğrendiğimize göre, Almanya'da
kahverengi veba günlerinde
bir makine fabrikasının çatısında birdenbire
bir kızıl bayrak dalgalandı Kasım rüzgarında,
özgürlüğün yasadışı bayrağı!
Sulu kar düştü gökten
kasvetli Kasım ortasında,
ayın yedisiydi ama,
devrimin yıldönümü!

Bakın hele! Kızıl bayrak!

Avluda işçiler dinelmişler,
gözlerine siper edip ellerini
bakıyorlar çatıya
buzlu rüzgara karşı.

Birden kamyonlar geliyor
"Fırtına Birlikleri"yle tıklım tıklım,
ve sürüyorlar duvara doğru
işçi tulumu giyen kim varsa,
ve bağlıyorlar iplerle nasırlı yumrukları,
ve sorgularından sonra
dövülmüş insanlar çıkıyor barakalardan
sendeleyerek, kanlar içinde.
Adını söylememişti bir teki bile
çatıya bayrağı çeken adamın.

Böylece sürdüler gık demeyenleri.
Geri kalanlar da paylarını aldılar yeterince.
Ama ertesi gün yeniden dalgalandı
makine fabrikasının çatısında
proletaryanın kızıl bayrağı.
Yeniden duyuldu ölü gibi sessiz kentte
"Fırtına Birlikleri"nin ayak patırtıları.
Avlularda görülmez oldu hiçbir erkek.
Yalnız kadınlar, yüzleri taş gibi,
bakıyorlar çatıya
buzlu rüzgara karşı
gözlerine siper edip ellerini.

Ve başlıyor dayaklar bir kez daha.
Sorgularda kadınların dedikleri hep şu:
Bir yatak çarşafıdır o bayrak,
içinde dün ölen birini taşıdık.
Rengi yüzünden suçlayamazsınız bizi.
Öldürülen adamın kanı bulanmıştır ona,
rengi ondan kırmızı.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:21 AM

AŞK DERSİ

Ama kızım, diyorum ki
Biraz istekli olsun sesin:
Ete bürünürse severim ruhu
Ve eti ruh doluysa severim

Azaltamaz masumluk coşkuyu asla
Hem daha güzel doyar insan açken.
Severim erdemin arkası varsa
Ve erdemliyse bir arka.

Tanrı kuğuya bindiğinden beri
Fena olur bazı kızların içi
Zevkle katlansalar da acıya:
Duymak ister Tanrı kuğunun türküsünü

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:21 AM

BEKLEYECEĞİM SENİ

Savaşa gitmek mi istersin, git asker,
Gidenin bir daha gelmediği
Kanlı, kuduran savaşa.
Burda olacağım geri dönersen,
Yeşeren karaağaçlar altında bekleyeceğim seni,
Bekleyeceğim çıplak ağaclar altında,
Dönünceye dek en son asker,
Bekleyeceğim seni daha da çok.

Sen geri gelince savaştan
Göremeyeceksin kapıda başka bir çizme.
Yanımdaki yastık hep boş kalacak.
Dokunmamış olacak dudağıma başka dudak.
Bıraktığım gibi diyeceksin her şey,
Sen geri gelince savaştan,
Sen geri gelince.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:21 AM

BUDA'NIN YANAN EV KISSASI

Gotama Buda,
bağlandığımız hırs çarkını verdi
ve şunu öğütledi:
Bırakın bir yana tüm hırslarınızı
ve girin Nirvana dediğim hiçliğe
tüm isteklerden arınarak.
Sonra bir gün öğrenciler ona sordu:
Neye benzer bu hiçlik üstat?
Öğütlediğin gibi, bütün hırslarımızı
hepimiz bir bir atabiliriz bir yana,
ama söyle bize,
bu içine girdiğimiz hiçlik
tüm yaradılışla bütünleşmek gibi bir şey mi acaba?
Yatarken suyun içinde, bedeniniz ağırlıksız, öğle vakti,
tembel tembel yatarsınız suda, hiçbir şey düşünmeden hani,
ya da uyuklar gibisiniz, düzelttiğinizin pek farkında
olamadan battaniyeyi,
kendinizden geçerken hızla-
hiçlik bu tür mutlu bir şey mi acaba,
tatlı bir hiçlik mi yani,
yoksa duygusuz, soğuk, boş bir hiçlik mi bu hiçliğin senin?

Uzun süre sessiz kaldı Buda,
sonra, umursuz, dedi ki:
Yanıtı yok sorunuzun.
Ama onlar gittikten sonra, akşamüstü,
meyvaları ekmek olan ağacın altında oturuyordu Buda hala,
ve öbürlerine, soru sormayanlara, anlatıyordu şu öyküyü:
Geçenlerde bir ev gördüm. Yanıyordu.
Alevler çatısını yalıyordu evin.
Yanına vardım, baktım içinde hala insanlar var.
Açtım kapıyı, seslendim onlara,
dedim, yanıyor çatı, ve buyurdum,
haydi, çıkın dışarı çabuk.
Ama insanlar hiç oralı değil gibiydiler.

İçlerinden biri, sıcaklık kaşlarını kavurdu kavuracak,
dışarısının nasıl olduğunu sordu bana,
dışarda yağmur yağıyor muydu, yağmuyor muydu,
rüzgar esiyor muydu, esmiyor muydu,
dışarda bir başka ev var mıydı başlarını sokacak,
ve buna benzer
daha bir sürü soru.
Bir şey demeden ayrıldım ordan.
Bu evdeki insanlar, dedim, kendi kendime,
soru sormaktan vazgeçmeden önce yanıp ölmeyi
hak etmişler.
Doğrusu, dostlarım, bir insan,
bastığı yerin ne denli kızdığının farkında değilse
ve orada durmaktansa, neresi olursa olsun
başka bir yere gitmek zorunluluğunu duymuyorsa
söyleyecek hiçbir sözüm yok o insana.
İşte, Gotama Buda buraya kadar.

Ama bizler de, artık bundan böyle,
boyun eğme zaatıyla değil de
boyun eğmeme zaatıyla ilgilenen bizler de,
somut öneriler öne sürerek
etten kemikten işkencecileri alaşağı etsinler diye
insanlara ders veren bizler de,
inanıyoruz ki
yaklaşan bombardıman filoları karşısında parababalarının,
yok şu sorunu nasıl çözeceğimizi,
yok şu konuda ne önerdiğimizi,
ve devrimden sonra,
biriktirdikleri paraların ve bayramlıklarının ne olacağını
durup durup soranlara
fazla bir sözümüz yok söyleyecek.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 11:21 AM

BİR ALMAN ANASININ AĞITI

Bu çizmeleri bendim sana giy diyen, oğlum,
bu haki gömleği bendim sana giy diyen.
Nerden bilecektim bu kara günleri göreceğimi,
bilseydim, giydirmem, derdim, giydirmem,
asın beni, derdim, daha iyi.

Elini görürdüm hani ben senin, oğlum,
"Hayl Hitler!" diyerek kaldırdığın elini,
Hitler' i selamladın diye, nerden bilecektim,
kuruyacağını bir gün elinin.

Duyardım, oğlum, söz ettiğini senin
üstün bir ırktan.
Nasıl varacaktım farkına, nerden bilecektim, nerden
celladıymışsın meğer sen kendinin.

Gittiğini görürdüm senin, oğlum,
uygun adımla Hitler' in ardından.
Nerden bilecektim, onu izleyenin
artık bir daha geri dönmeyeceğini.

Bana derdin ki, oğlum, derdin ki:Almanya
gelecek bir gün atnınmaz hale.
Nerden bilecektim, oğlum, bu yerin nerden bilecektim,
küller ve kanlı taşlar arasında kalacağını böyle.

Haki gömlek vardı her zaman sırtında senin.
Giyme şu gömleği demedim sana, demedim, oğlum.
Bu günleri göreceğimi bilmiyordum, ne yapayım,
sana o gömleğin kefen olacağını bilmiyordum.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:22 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.