
HazanaBaharYağdı
Kış yaza hasret düşmüş ağustosum üşümüş,
Gençliğin güzergahı kara kışa gömülmüş,
Goncalar boyun bükmüş yaprağa hasret iken;
Çiğ dolmuş güneşime günüm deliye dönmüş.
Panzehir tatmış bahtım zehire tiryak iken,
Bendime ayaz vurmuş, gönle viran götürmüş
Poyrazlar gezinirmiş ben her düşe sığarken,
Köz olan yanık gönlüm hayallere bürünmüş.
Bir on dörtlünün sesi ve bir gonca nefesi
Fısıldıyorken bana ömre hicran yürümüş.
Gök kuşağının rengi, kaygan yıldızın sesi
Serilip üzerime kan revana bürünmüş.
Buğulu nağmelerde saçılıyorken ahdım,
Ahulu bir kaç söze yürek aldanır olmuş.
Onbinlerce yıl sanki intizar yakmış bahtım,
Ölümün lanet sisi ömre bin bedel olmuş.
Alıngan bir kaç nefes bağrıma nişan almış,
İnleyen cümlem ise artık mazide kalmış.
Hazan firar eylerken prangaya vurulmuş,
Titreyen en son hece ümit kentine varmış.
Şimdi gizli ay doğmuş, şafak tana vurulmuş
Ebedi saadete nazlı fallar okunmuş.
Ölmüşün kefeninde sanki bir çocuk doğmuş,
Zifiri zindan ise gülen doğan ay olmuş...