Tek Mesajı Görüntüle
Old 09-27-2005, 06:49 PM   #3
Misyoner
Guest
 
Misyoner Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: düşünmeM lazıM
Yaş: 38
Mesajlar: 0
Teşekkür Etme: 30
Thanked 111 Times in 77 Posts
Üye No: 916
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 5544
Rep Derecesi : Misyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond reputeMisyoner has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Ynt: Osmanlı'nın Başkentleri

OKULLAR

Misyoner okulu

1834 yılının Ekim ayında, Amerikalı misyonerler önce İstanbul Pera'da bir erkek lisesi açmışlardı. Burası merkez olarak ele alınıp, 1839 yılına kadar, İzmir, Bursa ve Trabzon'da da okullar açıldı. Ders programları Batı'daki okulların programlarına uygun olan bu okullar kısa sürede kendini kabul ettirdi. Bursa'daki Amerikan Kız Okulu'nda 70 öğrenci okuyordu. Okulun 1893 yılı ders programında birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarda okutulan dersler; Rumca veya Ermenice, aritmetik (Rumca veya Ermenice), coğrafya (Rumca veya Ermenice), İngilizce, geometri, botanik (İngilizce), fizik, astronomi (İngilizce) ve tarih (İngilizce)'di.

Işıklar Askeri Lisesi

Okul 1845'de, Sultan Abdülmecid'in buyruğu ile bugünkü Heykel Meydanı'nın bulunduğu yerde kurulmuştu. Daha sonra Işıklar semtinde, alt katı kâgir, üst katı ahşap olarak inşa edilen bina, 10 Haziran 1892'de, Vali Münir Paşa tarafından açıldı. 1894'de bu yapılara ikinci bina da eklenerek 500 öğrenci alacak duruma getirildi. 1911'de hastane kısmı da eklendi. İşgalde Yunan askerleri tarafından ahır olarak kullanılan bina, 11 Aralık 1922'de Askeri İdadi adı ile yeniden açıldı. Adını bulunduğu bölge olan Bursa'nın en eski mahallelerinden birinden alarak, Işıklar Askeri Lisesi diye bilindi. Bir tepe üzerinde kurulu semtin adının ise, önceleri Aşıklar Tepesi olduğu, giderek Işıklar'a dönüştüğü söylenmektedir.

Hamidiye Senayi Mektebi

10 nisan 1869 günü Filibos mahallesinde Türkmenoğlu Konağı'nda Senayi Mektebi açıldı. Islahhane adı ile çağrılan bu okulda önceleri yalnızca dokumacılık öğretildi. İlk üretim olarak jandarmalar için elbiselik kumaş dokundu. Daha sonra kunduracılığın öğretilmesi için İstanbul'dan öğretim görevlileri ile birlikte yeni aletler getirildi. Giderek çalışmaları ile dikkat çekmeye başlayan Hamidiye Senayi Mektebi'nin ders programlarına 1900'lü yıllardan sonra Fransızca ve musiki dersleri de eklendi ve okulda bir bando kuruldu. 1906 yılında ise Hükümet Caddesi'nde okulun bir satış mağazası açıldı. Okulu geliştirmek için neredeyse tüm Bursa halkı seferber oldu. Piyango tertip edildi ve Atıcılar mevkisinde düzenlenecek hayvan pazarından alınacak pazar resmi okula bırakıldı. 1906 yılında Bursalı Necip ve İstanbullu Mirat Efendiler, Avrupa'da imal ettirdikleri sigara kağıtlarını Hamidiye Senayi Mektebi Sigara Kağıdı adı altında satmak için ruhsat aldılar. Bu satışın tüm geliri de mektebe bırakılacaktı. Mektep ilk açıldığı konakta iki yıl kaldıktan sonra Tophane semtine taşındı.

Mülkiye İdadisi

1885'de Mülkiye İdadisi adıyla bir erkek lisesi kuruldu. 1888 Temmuzu'nda dördüncü sınıftan beş efendi mezun verdi. Bu dört sınıflık okul 1890-1891 ders yılı sonuna kadar devam etti. 1891-1892 ders yılında yedi sınıflı oldu. 1901-1904 seneleri arasında kimyahane, yatakhane, yemekhane, teneffüshane bölümleri yapıldı ve 1906 yılında da hamam kısmı tamamlandı. 1909'dan sonra adı Mektebi Sultani oldu.

Ziraat Mektebi

Vali Mahmut Celaleddin Paşa tarafından, tarım konusunda bilgili elemanlar yetiştirmek üzere, 1891 yılının Mart ayında Hamitler Köyü Topal Mehmet Ağa'nın arazisinde Hüdavendigar Numune Çiftliği Ziraat Mektebi 20 öğrenci ile öğretime başladı. Bu tarihten sonra okuldan uzun yıllar yaklaşık her yıl tatbiki eğitim alan 15 öğrenci mezun oldu.

1904 yılında, Mülkiye İdadisi'nde 325, Hamidiye Senayi Mektebifıde 150, Ziraat Mektebı' nde 78 öğrenci okumaktaydı. 1905'de Hamidiye Medresesi Muallimini adı ile bir okul açıldı. Daha sonra okul Darülmuallimin adını aldı.

KAPLICALAR

Roma'dan Bizans'a

Bursa'da ilk hamamın Romalılar döneminde yapıldığı, Romalılar'ın ilk Bursa valisi Plinius tarafından yazılan bir mektuptan anlaşılmaktadır. Doğu Roma imparatorlarından I. Jüstinyen zamanında da Bursa imar edilirken Pythia'daki (Çekirge) sıcak su kaynakları halkın kullanımına açıldı. Bu bölgedeki hamamlar Bizanslılar döneminde daha da önem kazandılar.

Osmanlı geleneğinde kaplıcalar

Evliya Çelebi Bursa'nın sudan ibaret olduğunu söyler. Osmanlılar döneminde Bursa'nın ilk kaplıca inşaatı, Jüstinyen'in iki kubbeli hamamına, Muradı Hüdavendigar'ın 1511'de iki kubbe daha ilave ettirmesiyle başladı. Saray erkanından, İstanbul'daki tanınmış kişilerden ve büyükelçilerden, seyahate çıkmış yabancı prenslere, yabancı alim ve yazarlardan, devlet adamlarına kadar pek çok kişi bu şifalı sulardan nasiplerini almak üzere Bursa'ya gelirlerdi. Bursa valisi Mehmet Tevfik Bey kaplıcalara gelen, Alman İmparaton.ı II. Wilhelm'in eşi Augusta'nın erkek kardeşi Duc de Holstein ve eşini 6 Mayıs 1906'da, Bonapart ailesinden Prens Victor Napoleon'u 7 Haziran 1908'de, Carl Eduard Saxe Cobour dük ve düşesini de 4 Temmuz 1908'de ağırladı.

Soyunma yeri olarak bir giriş salonu veya camekân, bir soğukluk, bir de asıl yıkanılan yer halvet kısmından oluşan Bursa kaplıcası, Arif in divanında:

Girenler içinde kalur
Suyun dökünse can bulur
Nicelere derman olur
Kaplucası Bursa'nın diye tanımlanır.

Helmut von Moltke'nin Türkiye'den babasına yazdığı bir mektupda ise aynen şöyledir: "Türk hamamlarının keyfini sana evvelce yazmıştım. Bursa'dakiler suni değil, tabiattan öyle sıcaktır ki insanın büyük, dupduru havuza girince haşlanmadan dışarı çıkabileceğine önceden inanmayacağı gelir. Girdiğimiz hamamın terasının harikulade güzel bir seyri vardı ve öyle rahattı ki insan bir türlü ayrılmak istemiyordu."

YOLLAR

Marmara'ya kucak açan kıyılar

19. yy'da Hüdavendigar vilayetinin merkezi Bursa'ydı. Merkeze; Balıkesir, Karahisar-ı Sahip, Kütahya kazaları ve Gemlik, Pazarköy, Mudanya, Yalova, Karamürsel, Tirilye, Bilecik, Lefke, Gölpazarı, Söğüd, Mihaliç, Kirmasti, İnegöl, Yarhisar, Yenikent, İznik, Pazarcık sancakları bağlıydı.

Bu kadar geniş topraklara sahip vilayetin Marmara Denizine ulaştığı önemli üç iskelesi vardı. Gemlik, Samanlı dağlarının denize doğru uzanarak Bozburun'u oluşturduğu yerden başlayan körfezin sonunda olup, evveldenberi tersaneleriyle ünlüydü. Gemlik'in poyraza kapalı bulunan limanı gemiler için sığınma yeriydi. Daha Kuzey'de bir iskele olan Yalova, karayolu ulaşımının zorluğu açısından pek kullanışlı değildi. En çok kullanılan iskele ise, Bursa Ovası'nın Marmara Denizi'ne açıldığı bir kapı olan, dutluk, zeytinlik ve bağlarla kaplı bölge Mudanya'ydı. Adı, Evliya Çelebi'ye göre Konstantiniyye tekfurunun kızı Mudanya'dan gelmekteydi.

1850'li yıllarda, sakin bir havada İstanbul'dan sekiz saat süren bir yolculuktan sonra Mudanya'ya varılırdı. Poyrazın sert estiği günlerde ise, Bozburun'un önünde kabaran dalgalar bu seferleri yapan küçük gemilerin körfezin girişinde sabahlamalarını gerektirir, Mudanya'ya ancak ertesi gün varılabilirdi.

Karayolu

Mudanya'ya gemiyle gelen kişinin, karaya ayak bastıktan sonra yalnızca atla Bursa'ya ulaşabilmesi mümkündü. Etrafı bağlık bahçelik verimli bir kara parçası olan yol boyunca, uzun bir zaman Marmara Denizi'nin çekici manzaraları, denizi çevreleyen tepeler görülürdü. Yumuşak bir eğimden sonra deniz manzaraları biter, bu defa da ileride servi ağaçlarıyla dolu bir ovadan yükselen kent görünürdü. Olympos'un ormanlarla kaplı dik yamaçları üzerinde can bulan bu kentte yüzden fazla beyaz minare ve yuvarlak kubbe göze çarpardı.

Bursa'ya iyice yaklaşıldığında bir köprüye ve Nilüfer Irmağı'na ulaşılırdı. Bu ırmak, koyu renk yapraklı dev gibi ceviz ağaçlarının, açık yeşil çınarların, zengin çayırlıklar ve dutlukların arasından kıvrıla kıvrıla akardı. Bursa'ya yaklaşan her adım birbirinden daha çekici yeşil sürprizler sunardı.

Demiryolu

Osmanlı yöneticilerinin demiryoluna verdikleri önem 19. yüzyılın ikinci yarısında iyice artmıştı. Sultan Abdülaziz, 1871 yılında demiryolu ile ilgili bir irade yayımlattı. Gerçekleştirilmesi düşünülen ana hat İstanbul-Bağdat arasındaydı. Kurulan Asya Osmanlı Demiryolları'nın başına da Alman mühendis Wilhelm von Pressel getirildi. Pressel'in projesi Haydarpaşa'dan başlıyor, bu ağın içinde Bursa-Mudanya hattı da yerini alıyordu. Mudanya'dan Bursa'ya doğru raylar döşenmeye başlandı. Bu hat, 1874 yılında bitirilebildi. Bursa'ya ulaşabilmek için 185.000 Osmanlı Lirası (4 200 000 Frank) masraf yapılmış ancak demiryolunun işletmeye açılması mümkün olamamıştı. Proje bir müddet için rafa kaldırıldı. Yarım kalan hattın inşasına 17 yıl sonra başlanabildi. İmtiyazı almış olan M. Nagelmakers, Bursa- Mudanya Osmanlı Demiryolları, Şirketi'ni kurarak hattı 1892 yılında hizmete açtı.

Bu yeni yolculuk biçimi ile Mudanya'dan kalkan tren iki saatte Bursa Acemler istasyonuna varırdı. Bu demiryolunu işleten yabancı şirket olduğundan, tarifeler de alafranga saate göre yapılırdı. Bu durum karışıklıklara neden olduğundan 5 Eylül 1892'de şirket tarafından çıkarılan bir yazı ile halk uyarılarak alafranga saate göre yolcuların kendilerini ayarlaması istendiyse de genel istek üzerine sonradan alaturka saate çevrildi.
Misyoner çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla