Tek Mesajı Görüntüle
Old 09-25-2006, 12:12 AM   #1
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3008
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

b. Jung'un Yaşam Evreleri Anlayışı

Bühler'in yaşam döngüsüne ilişkin görüşü sistemli yaşamöyküsü
incelemelerine, Kuhlen'inki görgül araştırmalara dayanırken, Jung'un
yaşam evrelerine ilişkin görüşü öncelikle klinik çalışmalarına ve kendi
psikoloji kuramına dayanmaktadır. Jung yaşam evrelerini açıklamaya
"gençlik" ile başlar ve bu evreyi erinlik sonrasından orta yıllara (35-40
yaşları) dek uzatır. Jung psyche'nin sorunlarına eğilmiş, ancak çocukluğu
bu incelemeye katmamıştır. Jung'a göre çocuk, anababasına, eğitimcilere
ve doktorlara sorun olabilir, ama çocuğun kendi sorunları
yoktur; yalnızca yetişkin "kendi hakkında kuşkular duyabilir".

Gençlik dönemi, çocukluğun cinsel içgüdü ve aşağılık duygularına
ilişkin düşün terkedildiği ve genel olarak yaşam ufkunun genişlediği
dönemdir. Bundan sonraki önemli değişik 35-40 yaşları arasında
başlar. Jung bu değişimi şöyle anlatır:

"Başlangıçta bu değişim belirgin ve bilinçli değildir.
Daha çok, değişimin dolaylı belirtileri bilinçdışında meydana
gelen değişimden kaynaklanırlar. Çoğu zaman, sanki kişinin
karakterinin yavaş yavaş değişmesi gibidir. Bazen çocukluktan
beri kaybolmuş bazı özelliklerin su yüzüne çıktığı
görülür, bazen kişinin önceki eğilim ve ilgileri zayıflar
ve yerini yenilerine bırakır. Bazen de tersine -bu çok sık
olur- kişinin inanç ve ilkeleri, özellikle ahlaki olanlar güçlenir,
gittikçe sertleşir ve 50 yaş dolayında birey hoşgörüsüzlük
ve fanatiklik dönemine girer; sanki bu ilkelerin varlığı
tehdit altındadır ve onları daha bir güçle korumak gerekmektedir."
(Jung, 1933)

Jung, nörotik hastalıkları, "gençlik evresinin psikolojisi"nin orta
yıllara taşınmak istenmesi olarak görür -tıpkı gençlikteki nörotik
rahatsızlıkların çocukluğu terk edememekten kaynaklanması gibi-.
Yaşlılıkta ise Jung, "psyche'de derin ve garip değişimler" görür. İnsanlarda
özellikle psyche alanı içinde karşıtlarına doğru değişme eğilimi
vardır. Örneğin yaşlı erkekler gittikçe daha "dişil", yaşlı kadınlar
da gittikçe daha "eril" olmaktadırlar. Jung, "yaşamın çelişkisini pekiştiren
güçlü bir içsel süreç"ten söz eder. Genel olarak Jung, "yaşamın
öğleden sonrasını sabah programına göre yaşayamayacağımızı"
ileri sürer, "sabah büyük olan akşamüstü küçülecek ve sabah doğru
olan akşamüstü yalan olacaktır."

İnsan yaşamının ileri yaşlara dek sürmesinin çocuklara bakmak
gibi bir amacı olmalıdır. Ancak bu görev de yerine getirildikten sonra
yaşamın amacı ne olacaktır'? Bu amaç Batı toplumlarında sıklıkla görüldüğü
gibi gençlerle rekabete girmek midir? Jung, birçok ilkel toplumlarda
yaşlı insanların bilgelik kaynağı olduklarını, "kavmin kültürel
mirasını dile getiren gizlerin ve yasaların bekçileri" olarak görev
yaptıklarını belirtir. Buna karşılık modern insan, yaşama ilişkin belirli
bir amacı ve anlayışı olmadığı için, ileriye bakacağına yaşamın ilk
yarısına takılıp kalmaktadır. Jung, pek çok insanın ileri yaşlara
doyurulmamış isteklerle ulaştığını, ancak geriye bakmalarının tehlikeli
olduğunu ve geleceğe ilişkin bir amaç edinmeleri gerekğini savunur.
Bütün büyük dinlerin ölümden sonra da bir yaşam vadetmeleri bu
yüzdendir ve insanların yaşamlarının ikinci yarısında da bir amaç
edinmelerini sağlar. Jung, ölümde bir amaç bulmanın sağlıklı olduğunu
ve bundan kaçınmanın yaşamın ikinci yarısını amaçtan yoksun
bırakarak sağlıksız kıldığını ileri sürer. Jung, yaşamın ikinci yarısında
bireyin dikkatinin kendi iç dünyasına yöneldiğini ve bu iç keşfin yaşama
bütünlük ve anlam kazandırarak ölümü kabullenmede yardımcı olduğunu savunur.

Özetle, Jung'a göre kişilik, yaşam döngüsünün birinci ve ikinci
döneminde farklı yönlerde gelişir. Birinci dönemde birey dış dünyaya
doğru açılır, dış dünyayla ilişki kurma kapasitesini geliştirir, toplumsal
ödüller kazanmaya çalışır. Ayrıca, böyle davranmak kadın ve erkek
cinsel kimliğinin geliştirilmesi için de gereklidir. Bu dönemde tek
yanlılık bir bakıma gerekli, hatta zorunludur. Genç insanların iç doğalarıyla
ilgilenmelerinin bir yararı yoktur; görevleri şimdilik yalnızca
dış dünyanın istemlerini karşılamaktır.

Ruhsal yaşamda 40 yaşına doğru başlayan değişimde birey artık
hedeflerinin ve hırslarının önemini yitirdiğini hisseder, kendisini durgun,
çökkün ve eksik olarak algılar. Jung'a göre bu olgu toplumsal başarı
kazanmış insanlarda bile gözlemlenebilir, çünkü bu toplumsal
başarılar kişilikte yaşanmadan kalan özelliklerin bedeli olarak kazanılmıştır.
Ancak insan bu bunalımdan çıkış yolunu bulabilir. Bilinçdışı
kişiyi iç dünyasına dönmesi ve yaşamın anlamını araştırması için
yüreklendirir. Bu dönemde enerjimizi dış dünyayla başetme çabasından
uzaklaştırıp iç dünyamızda odaklaştırmaya başlarız. Böylece ne
zamandır gerçekleştirilmemiş gizilgüçlerimizi tanımak için bilinçdışını
dinlemeye yöneliriz.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla