Tek Mesajı Görüntüle
Old 09-25-2006, 01:26 AM   #2
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3005
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

2.1.1 Ahlak Doktrinleri

Rasyonel ahlak doktrini; ahlakı gerekli kılan olgunun, insanın objektif tabiatı olduğunu; ahlakın nihai otoritesinin, hiçbir "tabiat-üstü" güç veya "toplumsal" bir otorite değil, realitedeki olgular olması gerektiğini kabul eder. Rasyonel ("Objektivist") ahlak doktrinin içeriği, rasyonel-egoizmdir. Bu kitapta, savunulan ahlak doktrini, budur.
Ahlak üzerindeki en büyük tekel, geleneksel olarak mistik ahlak doktrinine ait oldu. Mistik ahlak doktrinine göre: ahlak, insanın keşfedeceği bir şey değildir; ahlakın ne olduğu ve müeyyideleri, "tabiat-üstü" bir otorite tarafından belirlenmiştir; insan bunlara uymak zorundadır.
Ahlakın neden objektif bir ihtiyaç olduğunun araştırılmamış oluşu, ahlakın ne olması gerektiği konusunda, görünüşte mistisizme rakip, fakat esasta aynı irrasyonellikte ahlak doktrinleri doğurdu. Bunlardan en çok taraftar bulanı sosyal (toplumsal) ahlak doktrinidir. Ahlak konusunda mistisizmin geleneksel tekelini yıkmak isteyen bazı filozoflar, iddialarına göre, rasyonel, bilimsel, din-dışı bir ahlakı tanımlamaya giriştiler. Fakat yaptıkları iş, mistiklerin ahlak doktrinlerini aynen kabul edip, bu doktrinlerin haklı kılınmasında dayanılan otoriteyi değiştirmekten ibaret oldu: Tanrı yerine Toplum (veya "Kamu yararı" veya "Halk Yararı" veya "Devlet Yararı" veya "Sınıf Yararı" veya "Millet Yararı" vs.).
Geleneksel mistik, tartışılmaz "Tanrı Buyruğu"nu iyinin standardı ve ahlakın kaynağı olarak kabul etmişti. Toplumsal ahlakçı neomistik, bunun yerine "toplumun iyiliği"ni koydu ve bir kısır döngüye düştü: "iyinin standardı, yani bir şeyin iyi olup olmadığını anlamakta kullanacağımız ölçüt, o şeyin toplum için iyi olup olmadığı hususu tarafından belirlenir." Bunu kabul etmek teoride ve pratikte şu anlamlara geldi:
a) "Toplum" herhangi bir ahlak prensibinin üstündedir, çünkü o ahlakın kaynağı ve standardıdır.
b) "İyi," "Toplum" ne isterse, neyi kendi refah ve zevkine uygun görürse odur.
Ahlakın kaynağını, "tabiat-üstü" bir otoriteden, aynı derecede mistik bir şekilde ele alınan başka bir otoriteye değiştirmek, mistik ahlak yüzünden yüzyıllardır acı çekmiş insanlığın kaderinde bir şey değiştirmedi. Nasıl ki, mistik ahlakta, "Tanrı" yeryüzünde bilfiil iş icra etmediğinden, onun adına davranma "yetkisini" gasbetmiş -Kilise ve rahipler gibi- bazı kurumlar ve insanlar, bu ahlakı yeryüzü şartlarına göre yorumlamışlarsa; toplumsal ahlak içinde de, "toplum" diye bir maddi vücut olmadığından (toplum sadece birden fazla bireysel insanı temsil eden soyut bir isimdir) onun adına davranma "yetkisini" gasbetmiş -Hanedan, Parti, asiller, diktatörler, partililer gibi- bazı kurumlar ve insanlar, bir yandan kendilerini ahlaktan muaf tutarken, öte yandan diğer insanların ahlakını, yani hayatlarının ne olması gerektiğini belirlediler.
Görüldüğü gibi, "Tanrı" yerine "toplum"un konmasında, rasyonel (akli) hiçbir şey yok. Fakat bir çok filozof, bu işin kötü sonuçlarına bakıp, aklın yenik düştüğünü, ahlakın aklın kuvveti dışında olduğunu, insanın akıldan ve "Tanrı"dan başka bir şeyin rehberliğinde davranması gerektiği fikrine vardılar. Bu şey ne olmalıydı? Çeşitli cevaplar verildi: inanç, içgüdü, sezgi, ilham, duygular, kişisel zevk, arzu, keyif. Özetle: kapris. Bir kapris, bir insanın sebebini bilmeden ve bilmek de istemeden duyduğu bir arzudur. Geçmişte olduğu gibi bugün de; bir çok filozof için, ahlakın nihai standardı kapristir. Kavga kimin kaprisinin kabul edilmesi gerektiği alanında kopmaktadır: her bireyin kendisinin mi, toplumun mu, diktatörün mü, yoksa Tanrı'nın mı? Modern ahlakçılar, -üzerinde kavga ettikleri hususlar bir yana- bir konuda sessiz ve sinsice anlaşmışlardır: ahlak sübjektif bir konudur, herkes kendi keyfine göre ahlaka yaklaşmalı, realite olgularının tesbiti ve akıl yürütme gibi objektif aletlere, ahlak tartışmalarında yer verilmemelidir.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla