Konu: Çanakkale
Tek Mesajı Görüntüle
Old 10-18-2006, 09:57 AM   #2
bluekeys™
Forum Demirbaşı
 
bluekeys™ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Nov 2005
Konum: Ç.KALE/BİGA
Yaş: 44
Mesajlar: 5,907
Teşekkür Etme: 594
Thanked 2,624 Times in 685 Posts
Üye No: 3332
İtibar Gücü: 3954
Rep Puanı : 132808
Rep Derecesi : bluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

ÇANAKKALE SİYASİ ÇOĞRAFYA
Çanakkale Nüfusunun Gelişimi
Çanakkale ilimizin coğrafi, iklim ve toprak verimliliği gibi cazip şartlara sahip olması sebebiyle nüfusunda son zamanlarda değişik ve hareketli bir artış gözlenmektedir.
Türkiye geneline bakacak olursak okur yazarlık oranı yüksek olan illerimizden birisidir.
2000 yılı genel nüfus sayımının kesin olmayan sonuçların da gösterdiği gibi Merkez İlçe köyleriyle beraber 103,850 sayısına ulaşmıştır.
Bunu takip eden ilçelerimizin sırasıyla nüfus sayım sonuçları şöyledir:

Çanakkale'nin Jeolojik yapısı ve konumu
Jeolojik Yapı
Çanakkale ilinin jeolojik yapısı, 1. zamanda oluşmuş, killi şist ve mermerleri, 2. zamanda oluşmuş mermerleşmiş kalker, kil, taş ve şistleri, 3. zamanda oluşmuş taş, kum, marn ve mikaları, 4. zamanda oluşmuş alüvyonlar ve volkanik külteleri içermektedir.
1. Zaman toprakları (Paleozonik): Karabiga'nın batısındaki yöre, bu tür toprakların en güzel örneğidir. Bu alan, özellikle, killi şistlerle mermerlerden oluşmuştur.
2. Zaman toprakları (Mezozoik): Mermerleşmiş kalkerlerden, kum, taş, kil ve şistlerden oluşur. Anafartalar limanı ve Kireçtepe yörelerini kaplar. Biga-Gönen arasında, Göre Dağı çevresinde, Yiğitler, Bayramiç, Ezine ve Geyikli çevrelerinde, ikinci zaman oluşuklarına rastlanır. Bu bölgelerde kireçtaşı çıkarılır. Kurşun, çinko, demir ve mermer gibi 2. zaman madenleri de vardır.
3. Zaman toprakları (Neozoik): Bu toprakların kapladığı alanlar, Çan İlçesi'nin kuzeybatısındaki Hamdibey Bucağı çevresi ile Çanakkale Boğazı'nın her iki yakasını kaplayan ve yükseltisi birkaç yüz metreyi geçmeyen kesimlerdir: Bu alanı oluşturan taşlar, killi, marnlı, kumlu ve mikalıdır. Yer yer kalkerlerin egemen olduğu kesimler de vardır.
4. Zaman toprakları (Kuvaterner):Çayların taşıdığı ve iki yana serptiği alüvyonlarla kaplı alanlardır. Çayların denize kavuştuğu yerlerde bu alanlar daha da genişler. Taban suyu bakımından zenginlerdir, bazı bölgelerde, örneğin Çardak'ta, artezyenler oluştururlar.
Volkanik Alanlar (Andezitler): Lapseki-Biga arasında uzanır. Ayrıca, Ayvacık, Babakale ve Ezine arasında oldukça büyük bir volkanik külte vardır. Genellikle ormanlıklar ve kayalıklarla kaplıdır. Kumlu ve hafif topraklarla örtülü bölümleri ise mera olarak kullanılır.

Yer altı Zenginlikleri
Çanakkale'nin uzun yıllar askeri bölge oluşu, bu yörede maden arama işlerini aksatmıştır. Ancak 1948'den bu yana, MTA Enstitüsü, yöredeki araştırmalarını yoğunlaştırmış ve zengin maden yatakları saptamıştır.
İl sınırları içinde Yenice İlçesi'nde; kurşun, çinko, linyit, asbest, grafit, mermer, Çan İlçesi'nde; kurşun, linyit, manganez diyotomit, Lapseki İlçesi'nde; kurşun, bakır, demir, manganez, asbest, Bayramiç İlçesi'nde; kurşun, asbest, bakır, Ayvacık İlçesi'nde; ise kurşun, çinko, tuz, uranyum, Biga'da; kurşun, bakır, demir, manganez, asbest, grafit, perlit, Merkez İlçe de; asbest manganez, Ezine'de; demir, mermer ve Gökçeada'da kurşun ile linyit bulunmaktadır.

Topraklar
Çanakkale İli'nin genellikle kırmızı, boz ve esmer olan toprakları volkanik kökenli ve yerinde oluşmuş orman topraklarıdır. Çanakkale Boğazı'nın her iki kıyısında esmer renkli "Randize" topraklar vardır. Ayrıca, çay, dere ve göl yataklarıyla kıyılarda akarsuların aşındırmayla oluşturduğu deniz alüvyal topraklar bulunmaktadır. Alüvyal toprakların dışında topraklar derin olmayıp kalınlıkları 30-50 metreyi geçmez.
Kazdağı, Karaağaç Dağı, Göre Dağı ve Kayalı Dağı yöreleri kristal şist, granit ve her türlü başkalaşmış kültelerle kaplıdır. Birinci Zaman arazisinden daha eski olduğu kabul edilen bu arazinin dağlık kesimlerinde ve özellikle orman olmayan yerlerinde toprak oluşmaz, oluşsa bile , bunlar daha kumlu ve hafif topraklar olur. Görece kalın topraklar dere içlerinde, dereler yakın yerlerde ve dağ yamaçlarında görülür. Silisli ve kumlu olması kimyasal özellikleridir. Beyaz mikanın egemen olduğu yerlerde toprak çok hafiftir. Ancak siyah mikalı yerlerde toprak potas bakımından zengincedir. Bu tip toprak, meyve ve patates ekimine elverişlidir. Yenice, Kirazlı ve Şerbetli bölgeleri buna örnek olarak gösterilebilir.
Gelibolu Yarımadası'nda Göre Dağı, Bayramiç, Ezine ve Geyikli çevreleri ile Biga-Gönen arasında killi, kalkerli, kireçli ve demirli kırmızı topraklar bulunmaktadır. Bu topraklarda her türlü bitkinin büyümesine elverişli madenler bulunur. Genellikle buğday ekimine, bağcılık ve zeytinciliğe elverişlidir.
İlde, Birinci zamandan daha eski dönemde oluşmuş topraklar ile volkanik genç kültelerin bulunması ve her türlü kırıntı ve döküntünün bunlara karışması sonucu, zengin topraklar oluşmuştur. İl topraklarının %97'si kültüre elverişlidir. Toprakların % 34'ünde bitkisel üretim yapılmakta % 9'u da çayır-mera olarak kullanılmaktadır. İl topraklarının yarısından çoğunu ise ormanlar kaplamaktadır.

COĞRAFİ DURUM ve İKLİM
Çanakkale, Türkiye'nin kuzeybatı ve Trakya'nın güneybatı kısmında Gelibolu yarımadası ile Anadolu'nun uzantısı olan Biga Yarımadası üzerinde 9,737km'lik bir alanda kurulmuş olup, doğu ve güneydoğu yönünde Balıkesir, batıda Ege denizi, kuzeybatıda Edirne ili, kuzeyde Tekirdağ ili ile Marmara denizi tarafından çevrelenmiştir.Adını verdiği Çanakkale Boğazı'nın iki yanında yer alır. Coğrafi yönden çok büyük önem taşıyan boğazın uzunluğu İstanbul Boğazı'nın iki katına yakın olup 65 km.dir. Genişliği de İstanbul Boğazının iki katıdır.(Genişlik 1,250-6km.)
Çanakkale Boğazı akarsuların geniş bir şekilde açtıkları eski bir vadinin yeridir.Su altında kalan bu vadide sonraları boğaz oluşmuştur.Boğazın karşılıklı kıyıları arasında engebelik araziler yükselir. Trakya bölgesinde Gelibolu yarımadasının Saroz Körfezi kıyıları üzerinde yüksekliği 400 metreyi bulan tepeler mevcuttur.
Boğaz kıyılarına dik yamaçlar iner.Taraçalar şeklinde yaklaşık 20-50 ve 100 metre yükseklikte tepelerin bazıları deniz kıyısının yakınlarında oluşmuştur.
Anadolu bölgesinde ise deniz seviyesinde düzlükler şeklinde göze çarpan manzara İstanbul Boğazı'nda rastlanmayan bir özellik taşır.
Akarsu olarak Tuzluçay, Menderes, Sarıçay ve Kocabaş çaylarını sayabiliriz.Düzenli bir rejimi olmayan bu sular sonbahar yağmurlarında ve bol yağış alınan ilkbahar aylarında kabarmaktadır.
İlimiz sınırları içerisinde değişik yerlerde, derinlikleri 5-10 metre arasında değişen yer altı suları vardır. Bu suları değerlendiren değişik bölgelerimizde çeşitli kaplıcalar da bulunmaktadır.
Bölgenin en yüksek yerleri Güneydeki Kaz Dağı (1767), kuzeyde ise Saroz Körfezi yakınlarındaki Koru dağlarıdır.
İklim
Çanakkale ilinde Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinde geçiş iklimi hüküm sürmektedir.Yazların sıcak ve kurak, kışların serin ve yağışlı geçtiği ilimizde Temmuz-Ağustos ayı sıcaklık ortalaması 25-35 derece arasında değişmektedir. Rüzgarlar genelde kuzeyden gelen poyraz ve güneyden gelen lodos rüzgarları olarak isimlendirilir.
Med ve cezir olayının sebep olduğu seviye farkı 10 cm. olduğu halde, rüzgarların sebep olduğu seviye farkı 70 cm.yi bulmaktadır.
İklime bağlı bitki örtüsünü de değerlendirecek olursak denizden gelen rüzgar ve cereyanlara rağmen sahil bölümünde zeytin ağaçlarının çokluğu dikkat çeker. Defne ve harnut gibi yaprağını dökmeyen ağaçlarla, içerilere doğru ilerledikçe, meşe, karaağaç, çınar, kestane,incir, ahlat ve benzeri yaprağını döken ağaçlar bulunur.Muhtelif bölgelerinde ise maki denilen çalı ve benzeri ağaçlarla, bunların arasında ilin florasına hakim vaziyette kekik bulunmaktadır.

TARİHTE ÇANAKKALE
İnsanlık tarihini araştıran bilim dallarına, gereksindikleri en önemli verileri sunan buluntu malzemeler içinde, çanak-çömlek (keramik veya seramik) ismiyle anılan kullanım eşyalarının ayrı bir önemi var. MÖ yaklaşık 5 bin yıllarına kadar uzanan seramik kültürü, Anadolu topraklarından dünyaya yayıldı. Bu kültür içinde ayrıcalıklı bir yere sahip olan Çanakkale seramiklerinin Osmanlı Dönemi ise, başlıbaşına bir inceleme konusu. Çanakkale seramikleri; kompozisyon, biçim, renk uyumu ve süsleme yönünden İznik-Kütahya ve Milet işi keramiklerden farklılıklar gösteren, kendine özgü bir sanat. Bölgenin iyi kalitede kil yataklarına sahip olması, tüm kullanım eşyalarının ve dekor olarak kullanılan ev eşyalarının neden seramikten yapıldığını açıklıyor. Tabaklar, testiler, sürahiler, vazolar, fincanlar, mataralar, şamdanlar, gemi biçimli lambalar, çanaklar, meyvelikler... Hemen hemen tüm örnekler yöreye has formlar ve renkler taşıyor.
Kil, Çanakkale bölgesinde seramik hammaddesi olarak asırlardır kullanılıyor. Bölgede yüzyıllardır süregelen erozyon, su baskınları ve nehir yataklarındaki alüvyonlu toprak yığılmaları, seramik için gerekli hammaddenin rahatlıkla birikmesine yol açmış. Seramik ustaları, bölgede iki türü bulunan kilin, demir oranı yüksek koyu kırmızı renkte olanından kaliteli ve güzel seramiklerin yapıldığını belirtirken, daha açık renkte olan kilden üretilen seramiklerin ise dayanıklılık ve diğer özellikler açısından yetersiz kaldığını söylüyor. Ustalar seramiğin hammaddesi olan kilin biçimlendirilmesinde, "döner çark", "sucuk" ve "kalıp" tekniklerini kullanmışlar hep.Döner çark tekniğinde, kil hamur, ayakla döndürülen uzun milli yataklı bir çark üzerinde, merkezkaç kuvveti yardımıyla, elle çekilerek biçimlendiriliyor. Sucuk tekniğinde kil hamur çubuklar ya da şeritler halinde, bir kalıp üzerine üst üste (sepet örgüsü) gelecek biçimde tutturularak şekillendiriliyor. Kalıp tekniği de, alçıdan modeli alınacak malzeme üzerinden ilk biçimin alınması için teksir kalıbının çıkarılması, daha sonra döküm kalıplarının hazırlanması esasına dayanıyor. Bu kalıplar içine iyice sıvılaştırılmış, akışkan kıvamdaki kil ya da diğer seramik toprağı akıtılıyor; belli bir süre ve kalınlık aldıktan sonra da kalıp açılıyor.Osmanlı Dönemi'nde yapılan Çanakkale seramikleri içinde küçük boyutlu olanlar önemli yer tutuyor. Bu tür seramiklerde görülen en genel özellik, çoğunun beyaz ya da krem astarla kaplanıp sıraltı süslemeyle dekorlanarak, şeffaf sırla kaplanmaları. Seramiklerin astarla kaplama işlemi günümüzde de sürdürülüyor.
İlk pişirimden sonra sırlanan ve ikinci kez pişirilen sırlı işler çoğunlukta. Bir de 18. yüzyıl seramiklerinde yaygın olarak gördüğümüz, astarlandıktan sonra ilk pişirimi, sırlandıktan sonra ikinci pişirimi yapılan dekorlu seramik ürünler, uzun bir zaman boyunca üretilmiş. Ayrıca, sırsız ve tek pişirimli ürünler de yapılmış. Dünya çapında üne sahip Çanakkale bölgesinde seramikler iki tür fırında pişiriliyor.
Geleneksel atölyelerde odunlu fırınlar, modern atölyelerde ise elektrikli fırınlar. Geleneksel atölyelerde, döner çarkta üretilen seramikler açık havada, güneş altında kurutulduktan sonra fırınlanıp pişiriliyor. Modern atölyelerde ve seri üretim yapan kuruluşlarda ise seramiğin türü ve sır çeşidine göre değişik ısılarda otomatik olarak hazırlanan fırınlara, ürünler soğukken yerleştirilip pişiriliyor.Bir diğer önemli aşama da "sırlama"; en basit tanımıyla seramik eşyanın, camsı bir tabaka ile kaplanmasına deniyor. Sırsız keramikler sıvıları sızdırdıkları için, tarih boyunca sırlama teknikleri çok fazla değişmeden günümüze kadar ulaşmış. Kum, sırın esas maddesi. Tabii daha iyi erimesi için içine kurşun ve çinko da katılıyor. Renklenmesi için, maden oksitlerin de katıldığı sır, içine katılan su ile akışkanlık kazanıyor. Çanakkale seramiklerinde kurşun sırlı ürünler çoğunlukta. Şeffaf ve mat renkli sırlar da kullanılmamış değil. Özellikle 19. yüzyıl ürünleri içinde tek renk sırla sırlanıp, üzerine kabartma çiçek, rozet gibi çeşitli şekillerin yapıldığı "emzikli", "atlı" ve "gaga ağızlı" olarak adlandırılan testiler ince bir zevkin ürünü. Bunlardan "atlı testiler" şişkin gövdeli ince boyunlu, dik kulplu, ağzında stilize at başı, hatta gövdesi olan formlara sahip. Çoğunlukla şeffaf sır atılan bu testilerin ön yüzleri ve boyun kısımlarında kabartma olarak hazırlanmış, sonradan eklenmiş süsler, ağızda ise mitolojik kaynaklı olduğu sanılan kanatlı at biçimi bulunuyor.
---------------------------------
Çanakkale Boğazı Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan önemli bir su yolu olduğundan ilk çağlardan itibaren stratejik bir önem kazanmış ve tarihin her kesiminde uygarlık açısından etkin bir rol oynamıştır.
Tarihin ilk çağlarından beri insanların bu bölgede yerleştiği bilinmektedir. Ege kıyılarında yaşayan kavimlerin denizciliğe başlamaları sonucunda boğaza gelen Yunan gemiciler buradaki halk ile ticari ilişkiler kurdular. Daha sonra boğaz kıyıları Atina hakimiyetine girdi. Bunu takip eden asırlar boyunca boğaz, elden ele geçerek Bizanslılar'a ulaşmıştır.
Osmanlı İmparatoru Fatih Boğaz'ın korunmasını sağlamak amacıyla en dar yerinde karşılıklı iki kıyıya kale inşa ettirmiş ve bu kaleden Trakya sahiline Kilitbahir ve Anadolu sahiline de Çanak-kalesi veya Fatih Sultan Mehmet'in oğlu şehzade Mustafa tarafından inşaa ettirildiği için Sultaniye Kalesi denmiştir(1452-53)
Sultaniye Kalesi bugünkü Çanakkale'nin kuruluşuna başlangıç olmuş. Şehir zamanla büyümüş, Fatih Sultan Mehmet bir cami ve hamam yaptırmıştır.Daha sonraki Hükümdarlar da, Çanakkale Boğazının önemini kavramış ve tarih boyunca ülke savunmasında gereken önemi göstermişlerdir.
Bu tarihten sonra Venediklilerin istilasına uğrayan boğaz, daha sonra Osmanlı-Rus savaşı sırasında da Çanakkale Savaşlarına sahne olmuş ve 1, Dünya savaşında Türk harp tarihinin dönüm noktalarının en önemli sahnesi olmuştur. 1914 ve 1918 yıllar arasında Çanakkale'nin sahil ve denizi başka hiçbir toprak parçasında olmayan bir trajedi yaşamıştır.Boğazın önemi Çanakkale savaşlarında bir kez daha anlaşılmış ve 1, Dünya savaşı sırasında düşman donanmaları 18 Mart 1915'de bozguna uğratılarak geçilmezliğini dünyaya duyurmuştur.
İngiltere ve Fransa Türk topraklarına ve milletine esaret zinciri vurmak azmi ile geldikleri Çanakkale Boğazı'nda feci bir hezimetin acısını yaşayarak ülkelerine dönmek zorunda bırakılmışlardır.
Çanakkale tarihine mal olacak zaferlerini 1, Dünya Savaşı sırasında kazanarak tüm dünyaya Çanakkale'nin geçilmezliğini ilan etmiştir. Fransız ve İngilizlerin çadır ve cephelerini terk ederek sessizce Türkler'e sezdirmeden çekilmeleri tarihe "Şahane Çekilme" olarak geçmiştir.
1, Dünya savaşı sonunda yapılan Sevr ve Mondros antlaşmaları ile Boğazlar itilaf devletleri tarafından 1918 yılında işgal edilmiş, milli mücadelenin başarıya ulaşması sonucunda yapılan Lozan Antlaşması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile boğazdaki geçiş düzeni ülkemiz lehine sağlanmıştır.

MİTOLOJİDE ÇANAKKALE
Troya
M.Ö.3000 yıllarında kurulan Troya M.Ö. 2500 yıllarında depremle yıkılmıştır. Bundan öncede yörede eski yerleşim yerlerinin bulunduğu bilinmektedir.
1, Troya'dan önce kurulduğu sanılan Dardanos şehrinin Troya'dan 100-150 yıl öncelere dayandığı düşünülmektedir.
Geçmişten günümüze süregelen efsanelerin bir çoğu hala tüm dünyanın ilgisini çekmektedir.
Çanakkale'ye 30 km. mesafede bulunan bu topraklarda M.Ö. 3000 yıllarından bu yana geçmişin anılarını gözlerinizin önüne seren bir uygarlık kalıntısı bulunmaktadır. Her geçen gün yüz binlerce insanın geçmişi yaşarcasına gezdiği Troya şehrinin kalıntılarını incelerken bu konu hakkında efsaneleri de günümüze taşımıştır.

Troya Efsanesi
Mitolojiye göre Deniz Tanrıçası Thetis çok ama çok güzel bir tanrıçadır.Bir inanışa göre kahinler Thetis'in doğuracağı erkek çocuğun babasından daha akıllı ve güçlü olacağını söylerler. Bu sebepten Tanrıların Kralı Zeus ve Deniz Tanrısı Poseidon, Aikos'un oğlu Teselya Kralı Peleus ile evlendirmeye karar verirler.
Olimpos Dağı'nda büyük bir şölen kurulur. Bütün tanrı ve tanrıçalar bu şölende eğlenirler.Yalnız Nifak Tanrıçası Erins bu görkemli törene davet edilmeye unutulmuştur. Öfkelenen Erins, üzerinde "Tanrıçaların en güzeline" yazılı altın elmayı şölen masasının üzerine gizlice bırakır. Şölen bir anda karışır. Bu, yıllarca sürecek olan Troya savaşlarının başlamasına sebep olarak gösterilir. Tanrıların Kralı Zeus olaya müdahale etme ihtiyacı duyar ve Gök Tanrıçası Hera, Zeka Tanrıçası Athena ve Aşk Tanrıçası Afrodit arasından bu seçimin yapılmasını olaylardan haberi olmayan çoban Paris'e bırakır. Herşeyden habersiz sürülerini otlatan Paris'in karşısına çıkan bu üç güzel Tanrıça elmayı, en güzel kadını seçmesi için Paris'e teslim ederler. Paris için bu çok zor bir seçimdir.
Paris'i etkilemek için tanrıçalar, tarihte ilk kez karşılaşılan rüşvet olayını teklif ederler. Gök Tanrıçası Hera, Paris'e kendisini seçtiği takdirde Asya'nın en güçlü krallığını vaad eder. Zeka Tanrıçası Athena, bilgelilik, Aşk Tanrısı Afrodit ise, dünyanın en güzel kadınını vaad eder ve Paris dünyanın en güzel kadınına sahip olmak için elmayı Afrodit'e verir.Diğer tanrılar Paris'e çok kızmışlardır ve ondan öç almaya yemin ederler. Aradan günler geçer. Paris Sparta Kralı Menelaus'un genç ve güzel karısı güzel Helena aşık olur ve aşk tanrıçası Afrodit'in yardımlarıyla Helena'i Truva'ya kaçırırlar. Bunun üzerine Kral Menelaus'un kardeşi Agamennon Truva'ya saldırır ve Truva savaşları başlar. Nifak Tanrıçası Erins'in saçtığı nifak tohumları yeşermiş ve Akatlarla Troyalılar karşı karşıya gelmişlerdir. Tarihin en kanlı savaşları cereyan etmiştir. Yıllarca süren bu savaşlar sonucunda Akhalılar, Troyalıları savaş hilesi yapmadan yenmenin mümkün olamayacağını düşünerek bir tahta at içine en kahraman savaşçılarını saklayıp Troya surlarının önüne bırakırlar.
Akhaların kaçtığına inana Troyalılar tahta atı içeriye alarak eğlenmeye başlarlar. Erken gelen bu zafer sarhoşluğu içinde tahta atın içinden çıkan savaşçılar Troyalıları gafil avlar ve Troya kapıları Akha savaşçılarına açılır. Sonuçta Troya Akhalılarca işgal edilir. Kralı ve oğlu öldürülür. Hera ve Athena ettikleri yemini yerine getirirler. Kral Menelaus'da karısı Helena 'ya yeniden kavuşur.

Toplum Hayatı
Çanakkale batının sınırında olması sebebiyle yöre halkının savaşlar, göçler, ilticalar, turizm ve diğer sebeplerle karmaşık bir toplum yaşamına sahiptir. Değişik sosyal yapıya sahip olma sebebi olarak, çeşitli özellikteki insan gruplarına yurt olma nedenini gösterebiliriz. En önemlileri, halk deyimiyle Türkmenler, Yörükler, Göçmenler, Esmerler ve Yerliler diye isimlendirilir.Bu insan toplulukları, yaşayış, şart ve özellikleri birbiriyle kaynaşmış bir sosyal yaşantı oluşturmuştur.
Halkın bir kısmı balıkçıdır, bir kısmı nakliye işiyle uğraşır, bir kısmı da tarımla uğraşır. Yakın yıllara değin şenlik ve eğlence niteliğindeki etkinlikler, ildeki ekonomik koşut olarak yerini büyük ölçüde panayırlara bırakmıştır. Başta Çanakkale il merkezi olmak üzere Biga, Bayramiç, Lapseki, Ayvacık, Çan, Yenice ilçelerinde ve bunlara bağlı yerleşim merkezlerinde Mayıs ayından başlayarak, Eylül sonlarına değin düzenlenmektedir. Bunlarda bir yandan ticaret yapılıp sanayi ürünleri sergilenirken, yerel özelliklerin tanıtılmasına da çalışılmaktadır.
Çanakkale Belediyesi'nin kültürel ve sosyal faaliyetler adı altında şehrimizde tiyatro grupları konuk edilmekte, ortak ve özel resim sergileri açılmakta, müzik grupları oluşturularak konser niteliğinde toplantılar yapılmaktadır. Ayrıca yaz aylarında Çanakkale'nin simgesi olan Çanakkale Belediyesi'nin özverili çalışmaları ile her yıl gelişerek büyüyen Çanakkale Troya Festival Etkinlikleri de Çanakkale'nin sosyal yaşantısını renklendirmektedir.Festival süresinde çeşitli ürünler sergilenmekte, müzik, tiyatro ve film gösterileri ve çeşitli sanat etkinlikleri yapılmaktadır.
Gelenek ve Görenekler
Coğrafi konumu itibarıyla Çanakkale, ilk çağlardan bu yana, ulaşım bakımından önemli bir merkez olmuştur.Tarihte Çanakkale'nin çeşitli kavimlerce bir geçit yeri olarak kullanıldığı ve bu unsurun zamanımıza kadar olan sürede, öneminden bir şey kaybetmeden geldiği görülür.
Bu yörede çeşitli milletlerin yerleşmesi ve değişik kültürlerin kaynaşmasının nedeni Çanakkale'nin yeri ve yerinin kendisine kazandırdığı zengin ulaşım olanaklarıdır.
Bir zamanlar, çağının gereği olarak istila yolları üzerinde bulunan Çanakkale'nin önemi, şimdi zengin ulaşım olanaklarının varlığında kendisini bularak turizm alanında toplanmaktadır.
Çanakkale, sahip olduğu tarihi, turistik ve kültürel zenginlikleri ile yerli ve yabancı turistlerin daima gözdesi olmuş bir ilimizdir. Çanakkale Savaşlarının cereyan ettiği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Park alanında bulunan Türk Anıt ve Şehitlikleri ile Yabancı Anıt ve Mezarlıkları, özellikle 18 Mart ve 25 Nisan tarihleri arasında yoğun olarak turist akınına uğramaktadır.
Uygarlık tarihinin en eski el sanatlarından olan seramikçilik ve halıcılık, Çanakkale Folklorunun otantikliğini kaybetmeden en belirgin özelliklerini günümüze kadar taşımışlardır.
Çanakkale halkı gelenek ve göreneklerine sahip olduğu kadar modern görüşü de yansıtmaktadır. En belirgin özelliklerinden biri olan kadının cemiyet içerisinde ve aktif role sahip olduğu örneğini gösterilebilir. Sosyal düzenin gerektirdiği uyuma halkın tümü gönüllü katılmaktadır.
Eğitim ve öğretim hizmetleri yönünden yüksek düzeyde olan ilimizde, M. Akif Ersoy ve Nedime Hanım Halk Kütüphaneleri, Güzel Sanatlar Galerisi, M. Akif Ersoy Tiyatro Salonu,Namık Kemal Tiyatro Salonu ve 500,Yıl Açık Hava Tiyatrosu ile Çanakkale halkının kültürel gereksinimlerini büyük ölçüde karşılamaktadır.
__________________



[sakın] bana bulaşma kalp kırarım bazen]

Son düzenleyen: bluekeys™; 10-18-2006, 10:01 AM..
bluekeys™ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla