Suudi Arabistan
Orta Doğu’nun en dindar ve içe dönük ülkelerinden biri olan Suudi Arabistan, az gelişmiş bir çöl krallığı olarak başladığı yolda dev petrol sahaları sayesinde bölgenin en zengin ülkelerinden biri haline geldi.

SUUDİ ARABİSTAN'IN KÜNYESİ

Nüfus: 25 milyon 600 bin (BM, 2005)
Başkent: Riyad
Yüzölçümü: 2 milyon 240 bin km2
En yaygın dil: Arapça
En yaygın din: İslam
Ortalama ömür: Erkeklerde 70, kadınlarda 74 yıl (BM)
Para birimi: 1 Riyal = 100 helali
Başlıca ihraç ürünleri: Petrol, gaz, tahıl
Ortalama yıllık gelir: 10.430 $ (Dünya Bankası, 2005)
İnternet uzantısı: .sa
Uluslararası telefon kodu: +966
Ülke yönetimi son dönemde bir yandan reform talebiyle gelen baskıya yanıt sunmaya çalışırken, bir yandan da gitgide artan radikal eğilimli grupların şiddet eylemleri ile mücadele ediyor.
Ülke adını ilk kez 18. yüzyılda bölgede yönetimi ele alan iktidardaki El Suud ailesinden alıyor.
Suudi Arabistan sınırları içinde kalan Hicaz bölgesi Muhammed Peygamber’in doğum yeri ve İslam’ın beşiği. Bu gerçeğe El Suud hanedanının Vahabilik olarak adlandırılan ve İslamiyeti katı şekilde yorumlayan anlayışa verdiği destek de eklenince ülke son derece güçlü bir dini kimlik edindi.
Suudi Arabistan’ı 1932’de Hicaz’ı Haşimilerin elinden alıp diğer topraklarla birleştiren Kral Abdül Aziz kurdu. 1953’te ölümünden bu yana yönetim oğullarınca sürdürüldü.
Suud hanedanının iktidar üzerindeki tekeli 20. yüzyılda tahta çıkan kralların ülkenin bir bölgesel güç haline gelmesi hedefine yoğunlaşabilmesini sağladı.
Bölgede istikrarı sağlamak ve aşırı unsurları bastırmak da hep yönetimin çıkarına oldu. Bu nedenle Suud hanedanı 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgalinden sonra topraklarına Amerikan askerlerinin konuşlandırılmasını memnuniyetle karşıladı.
Ancak yönetimin muhalefetin hiç bir yönüne hoşgörüyle yaklaşmaması Usame Bin Ladin’in El Kaide örgütü gibi radikal grupların burada büyüyerek ABD’nin Orta Doğu’da oynadığı rolden rahatsız olanların desteğini arkasında toplamasında rol oynadı.

İslamcı militanlar son yıllarda ülkedeki saldırılarını yoğunlaştırdı
11 Eylül 2001’de New York ve Washington’a düzenlenen saldırılara katılan hava korsanlarının çoğu Suudi vatandaşıydı.
Bu durum Suudi yetkililerin içeride güvenliği artırma isteğiyle ülkede daha fazla demokrasiye izin vermesi talepleri arasında sıkışmasına yol açtı.
2003 yılında El Kaide ile bağlantılı olduğu düşünülen intihar eylemcileri başkent Riyad’da aralarında yabancıların da olduğu 35 kişinin ölümüne yol açan saldırılar düzenlediler. Bazı Suudiler bu olayı kendi 11 Eylülleri olarak niteledi.
O zamandan bu yana siyasette reform talepleri de militanların çoğu yabancıları hedef alan saldırıları da artış gösterdi.
Suudi yönetimi ise bir yandan da içeriden ve dışarıdan yükselen demokrasi taleplerine yanıt arıyor.
Bunun ilk adımı olarak 2005 Şubat ayından itibaren, ülke tarihinde ilk kez çok aşamalı bir belediye seçimi düzenlendi.
LİDERLER
Devlet Başkanı: Kral Abdullah bin Abdülaziz el Suud

Kral liberal görüşlere ılımlı
Suudi Arabistan 1932’den bu yana Suud hanedanınca yönetiliyor.
Kral Abdullah, 2005 Ağustos ayında Kral Fahd'ın ölümü ardından ülkenin altıncı kralı olarak tahta çıktı.
Kral, tahta çıkmadan önceki 10 yılda, üvey kardeşi Kral Fahd’ın geçirdiği felç dolayısıyla ülkenin fiili yöneticisi durumundaydı.
Kral Abdullah 1982'de veliaht ilan edildikten sonra Ulusal Muhafızların komutasını üstlenmiş ve ülkedeki en güçlü isim olarak sivrilmişti. Komutanlığı şimdi oğlu Mutib yürütüyor.
Bir süre Mekke belediye başkanlığı yapan Kral Abdullah, tahta çıkarken hanedan içinde güçlü ittifaklar kurmaya özen gösterdi.
Bu şekilde Veliaht Prensin de aralarında olduğu yedi üvey kardeşine karşı taban elde ettiği belirtiliyor. Annelerinin adıyla Sudayri yedilisi olarak anılan kardeşler, önceki kral Fahd'ın öz kardeşi.
Yedi prens ülkenin en önemli güç odağı kabul ediliyor.
Kral Abdullah taraftarlarınca yolsuzlukların kirletmediği bir yönetici, reform yanlısı bir kişi bir vatansever ve iyi bir Müslüman olarak tanımlanıyor.
Arap dünyasında, Arap çıkarlarının savunucusu olarak görülen Kral, İsrail'e ve İsrail işgaline desteği dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri'ni de eleştirmekten kaçınmamıştı.
1924 yılında doğduğu tahmin edilen Kral Abdullah geleneksel bir dini eğitim aldı.
Geleneksel aşiret hayatına düşkünlüğü ile tanınan Kral geçmişte, sık sık çölde zaman geçirmekten zevk alıyordu.
- Başbakan birinci yardımcısı, veliaht prens: Prens Sultan bin Abdulaziz el Suud
- Dışişleri Bakanı: Prens Suud el Faysal bin Abdülaziz el Suud
- İçişleri Bakanı: Prens Nayif bin Abdülaziz el Suud
MEDYA
Suudi Arabistan her ne kadar Arapça konuşan tüm ülkere hitap eden uydu televizyonlarına öncülük etmiş olsa da aynı zamanda medya açısından Orta Doğu’nun en sıkı denetim altındaki bölgelerinden biri.
Hükümeti ve kraliyet ailesini eleştiren ya da İslamın kurallarını sorgulayan yayınlar genelde hoşgörülmüyor.
2003 yılında ise daha fazla açıklık gösterileceğinin sinyalleri ortaya çıktı. Daha önce tabu olarak kabul edilen bazı konular basında ve ekranlarda işlenmeye başlandı.
ABD’ye yönelik 11 Eylül saldırılarından ve ülke içindeki terör eylemlerinden sonra da daha açık bir haber siyaseti güdüldüğü belirtiliyor.
Devlete bağlı Suudi Arabistan Krallığı Yayın Kurumu (BSKSA) ülkedeki yüm yayın faaliyetlerinden sorumlu.

Ülkede basın yönetime yakın çizgide
Kurum, aralarında haber kanalı El İhbariye'nin de olduğu dört televizyon kanalını işletiyor.
Radyo ve televizyon yayıncılığıyla ilgili tüm faaliyetleri Kültür ve Enformasyon Bakanı'nın başkanlık ettiği bir komisyon denetliyor.
Suudi topraklarında özel radyo ve televizyonların faaliyet göstermesi yasak ancak ülke Arap ülkeleri genelinde yayın yapan uydu ve kablolu televizyonlar için en önemli pazarlardan biri.
Aslında bu kuruluşların bazılarının arkasında da Suudi yatırımcılar var.
Bunlar arasında sayılabilecek Dubai merkezli MBC kanalının sahibi Suudi kralının kardeşi.
Ülkenin doğusundaki izleyiciler diğer Körfez ülkelerinden, nispeten daha liberal olan yayınları da takip edebiliyorlar.
Suudi gazeteleri, ancak kraliyet tarafından çıkarılan fermanlarla yayına başlayabiliyor.
Ülkede 10 günlük gazete ve düzinelerce dergi basılıyor.
Arap ülkeleri geneline ulaşan gazeteler de sansüre tabi olmakla birlikte ülkede satışa sunuluyor.
Gazetelerin haberleri genellikle devlet kontrolündeki haber ajansının geçtiği haberleri temel alıyor. Hassas konulara girilip girilmeyeceği kararı alınırken, ajansın tavrı bir gösterge oluşturuyor.