Deniz kaplumbağaları bilim insanları tarafından en riskli türlerden biri kabul ediliyor.
Balina, kuş ve kaplumbağa gibi birçok göçmen hayvan türü, küresel ısınmanın sonuçları kadar, farklı coğrafyalarda bulunmanın getirdiği politik risklerin de kurbanı olacak.
Göçmen hayvanlar sabit bir coğrafyada yaşayan hayvanlara göre ek risklere maruz kalıyor. Göçmen hayvanları, diğer hayvanlardan ayıran farklı ekosistemlerde birden yaşamaları. Bu özellikleri onları, daha çok riske açık hale getiriyor. Kıtadan kıtaya uçan kuşlar, denizleri ve kıyıları kat eden kaplumbağalar birçok farklı coğrafi bölgede ve farklı ulusal sınırlar içinde çeşitli ekolojik etkilere maruz kalıyor. Dolayısıyla ekolojik etkiler kadar, politik riskler de söz konusu oluyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından desteklenen araştırmalara göre, yüksek sıcaklıklarda kaplumbağalar daha çok dişi yavruluyor. Örneğin, Malezya’da bazı bölgelerde kaplumbağalar sadece dişi yumurtluyor. Bazı araştırmalar kaplumbağaların yükselen deniz suyu sıcaklıkları nedeniyle kanser olduğunu gösterdi.
Kıtalararası göçen kuşların 5’te 1’i yol boyunca geçtikleri ekosistemlerde, deniz seviyesindeki yükselme, kıyılardaki erozyon gibi değişimlerden olumsuz etkileniyor. Kuzey Atlas Okyanusu’nda yaşayan balinalar, en önemli besinleri plantonların yok olmasından dolayı açlık çekecek. Karayipler Denizi’ndeki bazı kuş türleri, şiddetli kasırgalar nedeniyle telef olacak. Küresel ısınmanın kasırga oluşumlarını tetiklediği tahmin ediliyor.
POLİTİK RİSKLER VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ
BM’nin alt kuruluşlarından Göçmen Hayvanlar Konvansiyonu (Convention on Migratory Species-CMS) Direktörü Robert Hepworth, göçmen hayvanların rotalarını milyonlarca yıl içinde bulduğunu, 25-50 yıl içinde değiştiremeyeceklerini vurguluyor. Hepworth, göçmen hayvanların çok ekosistemli yaşam tarzlarının uluslararası işbirliğini mecburi hale getirdiğinin altını çiziyor.