Tek Mesajı Görüntüle
Old 12-05-2006, 03:41 PM   #3
maxo
Geçerken Uğradım
 
Üyelik Tarihi: Sep 2005
Konum: ankara
Yaş: 42
Mesajlar: 75
Teşekkür Etme: 25
Thanked 0 Times in 0 Posts
Üye No: 681
İtibar Gücü: 1471
Rep Puanı : 22
Rep Derecesi : maxo is on a distinguished road
Cinsiyet :
Varsayılan Atatürk'ün yıllar içinde sansürlenen sözleri

Mustafa Kemal, 16-17 Ocak 1923'de, İzmit Kasrı'na davet ettiği Ahmet Emin (Yalman) Velit Ebuzziya, Suphi Nuri (İleri), İsmail Müştak (Mayakon), Falih Rıfkı (Atay), Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Kılıçzade İsmail Hakkı, Dr. Adnan (Adıvar) ve Halide Edip'e (Adıvar) şöyle diyor:
"Bu nedenle başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özellikler oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye'nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur. Ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir. Yani onlar bilirler ki, bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz. Kürt meselesi, bizim yani Türklerin menfaatine olarak da katiyen mevzubahis olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi, bizim milli hudutlarımız dahilinde Kürt unsurlar öyle yayılmışlardır ki, pek sınırlı yerlerde yoğundurlar. Fakat yoğunluklarını kaybede ede ve Türk unsurların içine gire gire öyle bir hudut ortaya çıkmıştır ki, Kürtlük namına bir hudut çizmek istesek Türklüğü ve Türkiye'yi mahvetmek gerekir." Bu ifadelerin de bir öncekiler gibi hem vaad hem de gözdağı içerdiği açık.

İlginç olan yan ise şu: Toplantının tam metni, Siirt milletvekili Mahmut Soydan tarafından,

26 Kasım 1929-7 Şubat 1930 arasında Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan 75 bölümlük "Gazi

ve İnkılap" dizisinde yer aldığı halde, daha sonraki yıllarda tam anlamıyla unutturuluyor.

Tam metnin ikinci kez gün ışığına çıkması ise ancak 1993 yılında Kaynak Yayınları tarafından yayınlanan Mustafa Kemal Atatürk, Eskişehir-İzmit Konuşmaları,1923 adlı kitapla oluyor.

AYŞE HÜR - yeni şafak




1923 yılının Ocak ayında (Lozan görüşmeleri sürerken) Atatürk, Kürt kelimesini kullanmaktan çekinmezken, TBMM'nin hem Türklerin hem Kürtlerin "yetki sahibi milletvekillerinden oluştuğunu" söylerken, bugün ne değişti de bu iki halk bu kadar düşman oldu? Sorunun pkk olduğunu söyleyenler var. pkk kürtleri temsil edemez. teröristler hiçbir halkı ya da topluluğu temsil edemez. Türkiye içinde düşmanlık isteyenlerin düşmanca sözleri ve hareketleri hiç birşeyi değiştiremez. Bu ülke, üzerinde yaşayan herkesindir. Türkiye üzerinde yaşayan her insanın, bu ülkenin her karış toprağında eşit hakkı vardır. pkknın doğudaki cahil halkın bir bölümünden destek aldığı doğrudur. Zaten bu yüzden yıllarca doğu ve g.doğuya giden öğretmenleri öldürdüler. Oradaki halk cahil kalsın ve kandırılabilsin diye. Şimdi kimin kökeni nedir diye tartışmak yerine zararlıları eleyip ülkeye ve topluma faydalı olanları tutmak gerekir benim görüşüme göre. Çünkü bu ülkeye çok yararlı Kürtler olduğu gibi, çok zararlı Türkler de vardır. Ve bir de şunu sorgulamamız lazım; her fırsatta Atatürkçülük'e sığınan, Atatürk'ün ilkelerine bağlı olduğunu iddia edenler neden Atatürk'ün söylediği sözleri saklıyorlar? Atatürk'ün söylemekten çekinmediklerini onlar neden aktarmaktan çekiniyorlar? Yoksa çıkarlarına mı ters düşüyor?
__________________
YOKLUĞUN CEHENNEMİN ÖBÜR ADIDIR
maxo çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla