Hani bazen iş çıkışı pestil gibi evin yolunu tutuyoruz ya, içimizden gelmiyor hiçbir şey yapmak. Gerçekten gitmek istiyorsan, sinemaya da gitmek gerek o saatte, uyuyakalma riskini göze alarak. Bir arkadaşın doğum günü varsa gözünde büyümemeli yol. İtalyanca kursuna yazıldıysan üşenmeyip devam etmen gerekir. İş yoğunluğu, ilk fırsatta spor salonunun kapısından çıkıp arkana bakmadan kaçmak için bir bahane olmamalı. Biz bazen bahanelere sarılıp içimize çekiliyoruz çünkü. Sonra da şikâyet ediyoruz.
Hayatı ıskalamamak için
Bu dengede işi seçmek de mümkün tabii. İşin yaşam olması adını verdiğimiz bu durumda öncelikler hep iş ve kariyer yönünde olabiliyor. Bu da kendi içinde çok fazla gerekçe barındırabilen haklı bir seçim ve iş ortamında paylaşılanlar, çalışma koşulları, maddi manevi faydalar ve kişisel hedefler bu seçimde önemli rol oynuyor. Üstelik bu, işinden zevk almak, çalışmaktan, yeni bir şeyler üretmek ve keşfetmekten mutlu olmak anlamında da geliyor. Mutlu bir yaşam sürmek için çalıştığımız düşünülürse enerjisini üreterek katlamak ve çalışırken mutlu olmak da başlı başına bir başarı aslında. Sevdiği işi yapmak denilebilir belki buna. Ya da yaşamın gerçekleri ile yüzleşip oyunun kurallarını öğrenmek.
İster yaşama yakın durmak, ister kariyerde adım adım ilerlemek olsun, hangi yolu seçersek seçelim bu, bizim seçimimiz olmalı aslında. Yaşamımızı nasıl sürdüreceğimizi, kendi önceliklerimize ve hedeflerimize göre belirlememiz gerek. Bu sorumluluğu alıp gerekli dengeleri kendi içimizde sağladığımız sürece hayatı ıskalama ihtimalimiz de yok. Yeter ki hayatı kendi doğrularımızla kendimizce yaşamaya niyetli olalım. Çünkü o zaman dengeleri şaşırıp tökezlesek bile yeniden ayağa kalkacak gücümüz olacak. Ve iş yaşam dengesinde boynu bükük gaziler olarak dolaşmayacağız sokaklarda.
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
|