Tek Mesajı Görüntüle
Old 05-12-2007, 11:11 PM   #3
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

TANIMLARDAN KARŞILANABİLİRLİK KURALLARINA

Mantıkçı pozitivistler, bilime karışan metafizik öğeleri saptamak ve bilimi bunlardan arındırmak yoluyla bilime yardımcı olmayı görev edindiler Bu görevin bir bölümü, yerleşmiş bilimsel kavramların gözlemsel terimler, yani doğrudan deneye ilişkin terimler (ya da önermeler) ile tanımlanabileceğini göstermekti. Eldeki bilimsel kavramların bu yeniden-kuruluşu, yeni bilimsel kavramların kuruluşunda yararlanılacak model olarak da görülmekteydi.

Mantıkçı pozitivizmin öncülerinden biri olan David Hume (1711-1778), bütün anlamlı terimlerin (fikirlerin) ya doğrudan doğruya deneylere (izlenimlere) tekabül ettiğini ya da doğrudan deneylere tekabül eden yalın fikirlere ayrılabileceğini savunmuştu. Yalın fikirlerden bileşik fikirler oluşturulmasını Hume, bir psikoloji kuramıyla açıkladı. Mantıkçı' pozitivistlerin Hume'dan ayrıldıkları temel nokta buradaydı: onlar deneylerle önermeler arasındaki ilişkiyi açıklâmak için ampirik-psikolojik bir kuram- dan yararlanmak istemiyorlardı. Sorunsal (problematik) terimler, katışıksız mantık araçlarıyla ve gözlem terimleriyle tanımlanabilmeliydi. Felsefe, ampirik bilim değil, mantıksal çözümlemeydi. �Mantıkçı pozitivizm� adındaki �mantıkçı� sıfatı, ampirizimde , psikolojinin yerine mantığı geçirme isteğini yerine getirir.

Böylece atomların ve diğer kuramsal birimlerin, gözlemlenebilir olguların mantıksal kurulumları (construction) olduğu savunuluyordu.

Yukarıda sözü edilen tanımları yapabilmek için yalnızca belirtik (explicit) tanımlardan, yani �oğul = erkek çocuk» örneğinde olduğu gibi, tanımlanan terimin eşittir işaretinin solunda tek başına durduğu cinsten tanımlardan yararlanılamayacağı; bunun yeterli olamayacağı ortadaydı. Russell ve Whitehead , mantık üzerine yazdıkları Principia Mathematica (1910) adlı ünlü yapıtlarında (kullanım tanımları ya da `bağlamsal tanımlar' da denilen) örtük (implicit) tanımlar kavramını ortaya atmışlardı. Matematikteki çıkarma işleminin tanımı �- =>�şeklinde ifade edilemezdi; bunu �x - y = z, y -~- z = x~ı şeklinde ifade etmek zorunluydu. Tanımlanmak istenen çıkarma işareti, eşittir işaretinin solunda tek başına duramazdı. Bu örnek, önermelerin yalın kavramlardan önce geddiğini de gösteriyordu. Bazı kavramları öğrenmek için, önce bu kavramların içinde yer aldığı önermeleri anlamak gerekirdi. Oysa Hume'da ve eski ampirizmde, yalın kavramlar önermelerden önce geliyordu.

Russell ve Whitehead'in Principia Mathematica'da geliştirdikleri simgesel mantık dili, bütün bilim dallarında kullanılabilecek ideal bir dil olarak görüldü.

Örtük tanımlarla, bazı kavramlar, diğer bazı kavramlara bağlanabiliyordu. Örneğin yoğunluk kavramında olduğu gibi: �a maddesinin yoğunluğu x'dir = a maddesinin ağırlığı bölü a maddesinin hacmi = x>ı. Ancak. kavramların çoğunda güçlüklerle karşılaşıldı. Manyetik kavramını şu şekilde tanımlamaya çalışalım: �x manyetiktir = demir yongaları x'e yakınsa x'e doğru hareket eder. Hemen görüleceği üzere, bu tanım x'in manyetik olduğu konusunda ne yeterli ne de gerekli bir koşul koyamamaktadır. Demir yongaları, manyetik güçlerin çekiminden başka nedenlerle de x'e doğru hareket edebilirler. (Örneğin, rüzgara kapılarak!) Öte yandan demir yongaları ona doğru hareket etmediği halde, x manyetik olabilir. (Örneğin, demir yongaları x'in manyetik çekme gücünü aşan bir ağırlıkta olabilir.)

Bu çeşit güçlüklerin yanısıra biçimsel mantık dilini kullanmaktan ileri gelen başka bir güçlük daha ortaya çıkar. Gündük dildeki �eğer - o halde kalıbının biçimsel mantıkta tam bir karşılığı yoktur. Biçimsel mantıkta bu kalıp yerine (....-~... bağlacıyla ifade olunan) maddesel içerim (material implication) kullanılır. Aradaki fark kendini şöyle belli eder: Günlük dildeki önerme �eğer�ı ile başlayan cümlenin doğru olması halini öngörür; oysa maddesel içerimde önerme, �eğer�ı ile başlayan cümlenin yanlış olması halini de kapsar. �Eğer x'in yanında demir yongaları varsa -.~ o halde demir yongaları x'e doğru hareket eder�ı önermesi, �eğer� cümlesinin doğru, �o halde� cümlesinin yanlış olması durumunda yanlıştır. «Eğer~ı ve ��o halde� cümlelerinin farklı doğruluk değerleri taşıdığı bütün diğer bileşimler; önermeyi tanımsal olarak doğru kılar. Yani, �eğe� cümlesinin yanlış olduğu her durumda önerme doğrudur. Bundan tamamen saçma bir sonuç çıkmaktadır: x'in yanında demir yongaları bulunmasa da (yani, �eğer� cümlesi yanlışsa) x yine manyetiktir (çünkü tanımın sağında duran maddesel içerim doğrudur)

Pozitivistlerin 'sorunlarından biri, maddesel içerimleri kapsayan ideal mantık dilinden vazgeçmeksizin, yukarıda açıkladığımız saçmalıktan kurtulabilmekti. Carnap, �iki-yanlı indirgeme- önermeleri� adını verdiği bir yapı ile bu sorunu çözmeye çalıştı. Önerilen bu çözümün sakat yanı, indirgeme önermelerinden tanımlanan kavramı elemenin olanaksızlığıydı ° Hem belirtik, hem de örtük tanımlarda, tanımlanan kavramın yer aldığı önermelerin yerine, bunların yer almadığı önermeleri koymak her bağlamda olanaklıdır. Tanımlamak demek, elemek (tasfiye etmek) demektir (Quine) . İndirgeme-önermeleri kullanılınca, bilimsel terimleri, gözlem terimleriyle tanımlama çabasından vazgeçilmiş olur: Manyetik kavramının yukarıda verilen tanımının karşılaştığı ilk güçlük -yeterli ve gerekli bir koşul koyamayışı- Carnap 'ı tanımlarda aranan koşullarda başka değişiklikler de yapmaya ***ürdü: İndirgenecek her kavram için, .(gizil) (potansiyel) olarak sonsuz sayıda indirgeme-önermesi kullanmak zorunda kaldı. İndirgeme-önermelerini bedirli bir sayıyla sınırlamak, sonra da sözkonusu kavramın en sonda (nihai olarak) indirgenmiş olduğunu söylemek olanaksızdır.

Yalın tanımlardan giderek uzaklaşan bu (belirtik tanımlar -örtük tanımlar- indirgeme-önermeleri şeklindeki) gelişme, daha ilerilere gitti ve sonunda şu görüşlere vardı: Her bilimsel dil (bu, kuram karşılığı olarak düşünülebilir), kendi içinde, iki ayrı dile ayrılabilir: Kuramsal dil ve gözlem dili. Kuramsal dildeki terimlerin, gözlem dilinin terimleriyle tanımlanmasına ya da gözlem terimlerine indirgenmesine gerek yoktur.

Ancak kuramsal terimlerin en azından bir karşılaşım (tekabül) kuralı (rule of correspondence) ile bir gözlem terimine bağlanması gerekir. Karşılaşım Kuralları çok basit nitelikte olabilir ve kuramsal terimlerin içeriğini hiçbir şekilde sınırlamaz. Karşılaşım kuralları, ku ramsal terimlere biraz olsun ampirik bir anlam verilmesini sağlar yalnızca. �Kitle� terimi kuramsal dile, �daha ağırdır�ı terimi de gözlem diline aitse, şu karşılaşım kuralı konabilir: Eğer a, b'- den daha ağır ise, o zaman a'nın kitlesi b'nin kitlesinden daha büyüktür. Bütün kuramsal terimlerin, böyle karşıLaşım kuralları olması da gerekmez. Kuramsal terimlerin birkaçI kuramsal dille birbirine bağlanmış ise, bunlardan birinin karşılaşım kuralı olması yeter.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla