PARADİGMALAR VE POLİTİKA
Bazı pozitivistler örtük, Popper ise belirtik olarak, bilimsel yaklaşımın politikaya da uygulanmasını savunurlar. Bilim adamları olgulara dayanarak tartışır ve birbirlerini anlamaya çalışırlar. Politikacılar da aynı şeyi yapacak olurlarsa, bütün önemli çelişkiler çözülebilir. Kuhn ve Feyerabend'in görüşlerinden çıkan sonuçlar (Kuhn bunları hiç tartışmamıştır; Feyerabend ise yalnızca ima eder) , pozitivistlerin ve Popper'in bu anlayışlarını da baş- aşağı eder. Kuhn ve Feyerabend'in görüşlerinden şu sonucu çıkarmak olanaklıdır: Politik akılsallık ve bilimsel akılsallık, geçmişte, bugün ve gelecekte hep aynı akılsallıktır. İkisinin ayrı şeyler olduğuna ilişkin inanç, bilimin normal bilimle özdeşleştirilmesinden doğar. Normal bilim yapılan dönemlerde, olguların ya da gözlemlenebilir verilerin ne olduğu konusunda görüş birliği vardır ve yanlış anlamalara yer bırakmaksızın tartışmak olanaklıdır. Oysa, devrimci bilim yapılan dönemlerde, birbirinden bütünüyle farklı paradigmaların savunucuları karşı karşıya gelirler ve o zaman `tipik politik' denilen durumlar ortaya çıkar. Taraflar birbirlerini anlamazılar ve taraflardan biri diğerinin olguları dikkate almadığını öne sürer. Bu durumun tipik olarak görülmesinin nedeni, kökten farklı düşünen tarafların toplumun nasıl işlediğine dair tümüyle farklı paradigmaları olmasıdır.
Kuhn ve Feyerabend'in görüşlerinden, �bilimsel akılsallığın� özgürce işlemesine izin verilmeyen tarihin iki ünlü olayını (Galileo ve Lisenk�olaylarını) nasıl değerlendirmek gerekeceği konusunda da bazı sonuçlar çıkar. Pratikte her iki olay da nihaî olarak çözülmüştür: Galileo doğru; Lisenko ise yanlıştı. Sorun, bu olayların teoride de çözülüp çözülmediği, yani hatanın nereden ileri geldiğinin; gelecekte işlenmesini de önleyecek şekilde, belirlenip belirlenmediğidir. Genellikle kabul edilen çözüm, Galileo olayından dinin, Lisenko olayında, da politikanın bilime egemen olduğudur. Yanlışlık, bilimin kendi kendine egemen olmasına izin verilmemiş olmasındadır. Bu çözüm, bilimselliğin ne olduğunun iyice bilindiği varsayımına dayanır. Oysa, Kuhn ve Feyerabend'e göre bilimsellik tam olarak belirlenemez! Kuhn terminolojisiyle bu iki olay şöyle betimlenebilir: Galileo, yöneticilerin Aristoteles fiziğini de içeren, paradigmasıyla bağdaşmayan bir paradigmayı savundu. Lisenko'nun ise hiç geliştirilmemiş olan bir alanda, yönetenlerin paradigmasına (yani, diyalektik materyalizme) diğerlerinden çok daha uygun düşen bir kuramı vardı. Konuya böyle bakılacak olursa, sorun `dine ve politikaya karşı bilim' olmaktan çıkar ve hangi paradigmanın doğru olduğunun nasıl belirleneceği sorunu olur. Bunu belirleyecek basit bir ölçüt de yoktur.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...
Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
|