Tek Mesajı Görüntüle
Old 05-12-2007, 11:20 PM   #4
M@D_VIPer
Forum Kalfası
 
M@D_VIPer Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26
Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 3007
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi : M@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond reputeM@D_VIPer has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

LUDWIG WITTGENSTEIN

Oxford felsefesinin girişte anlatmaya çalıştığımız genel özellikleri, Ryle'ın düşüncesine çok uygun düşerken, Wittgenstein konusunda yanıltıcı olabilir. Ryle, geleneksel şekilde, dünya ve dil'den birbirinden tümüyle ayrı iki şey olarak söz eder. O'na' göre, felsefe sorunları dil sorunlarından ibarettir. Wittgenstein' da da benzer görüşler vardır; ancak bu görüşler �yaşam-biçimleri� üzerine akıl yürütmelerle birleşir. Wittgenstein'ın savı şudur: Dil sorunlarını olgusal sorunlardan ayırmak olanaksızdır. Dil sorunlarının çözümü ya da kavramların nasıl işlediğinin açıklanışı, belirli bir düzeye varıldığında, dünyanın ve insanların kuruluşu ve yapısı hakkında da birşeyler söyler.

Wittgenstein'ın savlarının kısaca özetlenmesi olanaksızdır. Bu nedenle, burada bu konuda bir fikir vermekten öteye gidemeyeceğiz. Wittgenstein'a göre, bir önermeyi anlayabilmek için, bir dizi şeyi verilmiş kabul etmek gerekir. Birinin bir bardağa süt döktüğünü düşünün. Bir başkası �Bardağı verir misin?� diye sorarsa, muhtemelen, içinde süt olan bardağı istemektedir. Bir de, süt boşaltılırken, bir üçüncü kişinin elindeki güzel bir bardak hakkında konuşulduğu durumu düşünün. Bu durumda, �Bardağı verir misin?� diye sorulduğunda, acaba hangi bardak istenmektedir? Bir önermenin anlaşılabilmesi için, bağlamın anlaşılması gerekir. Ancak, bu da yeterli değildir. Hem insanların hem de bardakların varolduğu kabul edilmelidir. Bunların varolduğu söylenmez, varsayılır. Elbette ki, hangi bardağın istendiği sorulabilir; ancak yanıtın anlaşılabilmesi için yine bağlamın anlaşılması ve bazı şeylerin verilmiş olarak kabulü gerekir. Ve bu böyle sürüp gider. İnsanlar arasında bildirişimin (haberleşmenin) olanaklı olduğu ilke olarak kabul edilecek olursa, sorunsuz bir kavram aygıtı için bir temel, insanların birbirlerini anlamalarına olanak sağlayan bir temel var demektir. Bir durumun veya olayın açıklanması istendiğinde, getirilen açıklama bir açıklama alarak anlaşılmayabilir. O zaman yeniden �Niçin?� sorusu sorulabilir. Ama açıklamaların, artık açıklanması gerekmeyen bir son-noktası olmalıdır. Bu noktaya gelindiğinde, öyle olması gerektiği anlaşılır: Konuştuğumuz kimseyle aramızda böyle ortak bir son-nokta yoksa, ne dediğimizi anlayıp anlamadığını bilemeyiz. Kavram aygıtının ve açıklamaların son-noktasının temeli aynıdır: Wittgenstein'ın söylemek istediği budur. Bu temele varıldığında artık sorulacak birşey kalmaz; söz konusu �yaşam-biçim� yaşanır ya da . söz konusu �dil=oyun� oynanır. Buraya varıldığında anlamamak, başka bir dünya imgesine sahip olmak, ya da başka bir «yaşam-biçiminde yaşamak, demektir.
__________________

M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır...


Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!!
M@D_VIPer çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla