| 
				  
 susuşlar... 
 suSuşlar....
 Yangın yeri gözlerinden düşen kıvılcımlarla tutuştu yüreğim…
 Önce  ağlayan,sonra çığlık çığlık susan bir ben çıktı karşına…
 Ellerimde titrek  harfler dolanıyor…
 Parmak uçlarım buz kesmiş…
 Nefesim öyle yetersiz  ki;ısıtamıyorum ellerimi…
 Yüzümde geceden kalma gözyaşlarımın izleri  geziniyor…
 Her biri derin bir boşluk oluşturmuş…
 Ellerimi üzerinde  gezindirirken parmaklarım kanamaya başlıyor…
 Her yanı kan kokusu sarıyor  sevgili…
 Aşkım kan ağlıyor…
 Ben kan susuyorum…
 Sen kan sunuyorsun…
 
 Ceplerimde dilime yakışmayan biz kadar susuşlar…
 Kimse bilmez ama  paylaşılacak kadar bütünleşmemiş bir aşkın susuşlarıydı bunlar…
 Anlattığım  kadar,hatta daha fazlaydı seni susuşum…
 Her an senleşerek geçti bu günler…
 Dilime dolanmış tek bir cümle gibiydin…
 Gerisini getiremediğim,azıma  tıkanıp kalan bir cümle…
 Duymak isteyen çoktu seni ve bilmek isteyen çoktu  içimi…
 Fakat,ben sustum kimse duyamadı seni ve sen yoktun kimse bilemedi  beni…
 Birbirimizi tutsak ettik yokluğumuza…
 Ben sensizlikle paylaştım  seni,sen bensizliğin tadına bile varamadan sustun beni…
 Bu nasıl bir zıtlık  sevgili?
 Ve ben böylesi nasıl sevebildim seni?
 
 Bir ses uyanıyor  semadan…
 Çığırından çıkmış yokluğuna isyan edercesine haykırıyor…
 Bomboş  bir hayatın ucunda
 Sıyrık düşüncelerle sana sesleniyorum…
 Ellerimde  karanlık,faili meçhul seni sevmelerin ipuçları geziniyor…
 Ben demeye  kalmadan her yanımı sensizlik sarıyor…
 Geceyi büyüten o suskun bakışından  sabahın son demine sığınıyorum…
 Üşüyorum…
 Bir yorgan deyip üzerime  örttüğün demli gözlerin ısıtmıyor;daha çok titretiyor bedenimi…
 Kan revanım  bu diyarda sevgili…
 Her dem hüzün…
 Her dem sensizlik…
 Alışılmış bir  ben değil çevremde dolanan…
 Leyla diyorlar,garip diyorlar,suskun diyorlar  artık bana…
 Ah bal tadındaki bu sevda!..
 
 Bir bilinmezin gözlerinden  sızan ışık, yollarımı aydınlatır şimdilerde…
 Aşkın varlığımı perişan edip  yokluklara gömerken
 O elleriyle gülücükler çizmeye çalışıyor yorgun  suretime…
 Ceset ceset üzerimizden ne kadar aşk geçse de
 Yılmadan,susuşların suskunluğa boyandığı an için
 Birlikte savaşıyoruz  sensizlikle…
 
 Ne göründüğüm kadar kelimelere sahibim bu satırlarda
 Ne  de kelimelerim benden kalan tek şey sana…
 Yaşam belirtilerim azalıyor her  geçen gün…
 Simam daha çok ölü soğukluğunu andırıyor…
 Anlaşılası güç  durumlarda kendime yetemiyorum…
 An geliyor hep susuyorum…
 An gelmiyor  an’sız kalıp yok oluyorum…
 Hamallığını yaptığım acıların ardı arkası  kesilmiyor…
 Ayaklarım kelepçesine takılıp düşerken yüklendiğim o ardı arkası  olmayan acılar üzerime kapanıyor…
 Kapı gıcırtılarıyla uyanıyor her susuşum…
 Sevgilinin"unut beni"demesinden yıkılıyor duvarlarım...
 Bencilce bir  seviş…
 Çıkıntılarla dolu bir hayat…
 Ne çok geç kalmışlığımı düşünüyorum  sonra…
 Çağımın en geride kalmış kimliğini ben taşıyordum…
 
 Yine  aşkımı yağmalıyorlar sevgili…
 Gel!
 Kurtar seni yaban ellerden…
 “içimdesin nasılsa diyemiyorum bak!..
 Kopartıyorlar seni;dikenli  ellerinin yüreğimi kanattığını umursamadan…
 Kurşuni renklere boyuyor zaman  senliğimi…
 Mermiler yağıyor üzerime yalnızlıktan yapılma…
 Ah yar!
 Böylesi kırıcı olmak zorunda mı gözlerin?
 Devleşen sancılarımı çoğaltma  sevgili…
 suRetiMde gaRip ifadeLer geZiniYor...
 içiMde çoğaLan yaRaLara  deRmaN buLamıYoruM...
 yoRgunuM...
 RuhuMu suSturuYoruM...
 Zayıflığımın son belirtileri;göz çukurlarıma dolan gözyaşlarım;boğuyor  çirkin suretimi…
 Sakat ayaklarım yüzüme gölgeler çiziyor…
 Yüzü koyu  gizlenmiş yalnızlığımla baş başa kalmak istiyorum olmuyor…
 Annemin nefes  alamayışının korkusu sarıyor *******imi…
 Bir anda zindan oluyor tüm  geçmişim…
 Parmak aralarından sızan ışıkla yüzsüzlüğümü nurlandırıyorum…
 Duvarlar hep kan öksürüyor üzerime…
 Siması bozuk ve ölmekten yorgun  düşmüş cesetler geçiyor üstümden…
 Sağımda,solumda hesap soracak münker ve  nekir duruyor…
 Ne yana dönsem suretime bir ah çarpıyor…
 
 
 Bu  susuşların içsiz ve duygusuz söylemleri çenemi yoruyor…
 Yanı üzere yatan bir  beynin içinden dökülebilecek tüm suçlar dökülüyor…
 Suçları herkes görmezden  gelirken yastığım beynimi suçüstü yakalıyor…
 Gözyaşlarımı alnıma akıtan bir  acının yarasına gözlerini bastırıyorum…
 
 Gözlerin içime değdikçe yaramın  kabuğu kalkıyor ve en sus biçimde kanamaya başlıyor…
 Nerde soluk bir bez  parçası bulsam etrafına engel diye sarıyorum…
 Ama gözlerin…
 Durmadan  yaramı depreştirme derdinde…
 Beklenmedik zaman-sız anlarda çıkıyorlar  karşıma…
 Bakmakla görmek arasındaki farkı tek senin gözlerinden anlıyorum…
 Böylesi iç yakışların kıvılcımıydı gözlerin…
 Aşk katili,içimin canına  okuyan suskunluğunun adıydı gözlerin…
 
 Kelimeler düğümleşti yine sevgili…
 Garip şekiller dönüp dolaşıyor sularımda…
 Gökyüzü ağıtıma ortak olma  derdine düşüyor…
 Maviliğini kirleten duman yüklü kentime lanet edercesine  ağlıyor…
 Misafirperver topraklarım da gözyaşlarını kabul gününde…
 Soluksuz,hiç durmadan çatlamış dudaklarıyla içiyor gelen geçeni…
 Feryat  figan ağlıyoruz birlikte…
 Sonra ruhuma şu anlık cemreler düşüreni arıyor  ellerim…
 Kulaklarımda bir bayram havası ama içim sus…
 Ve ne sussam  bilinmezim bana lanet ediyor sanki…
 Sensizlikteki iç çekişlerimi yalnız o  dinliyor…
 İstemiyorum bu kadar içimin acılığını hissetmesini…
 Sessiz  sessiz yüzümden dökülen damlaları elimin tersiyle siliyorum ki;düştüklerinde  seslerini duyup “bu can çekişen de neydi” demesin…
 Dinliyorum her dediğini  ama,yine susuyorum…
 An geliyor kendi acısını tekbirler getirerek kurban  veriyor…
 Ne sorulsa aşktan yana bilmezliğini öne sürerek kalbini örtbas  ediyor…
 Israrcı hareketlerime göz yumup bana benden de çok katlanıyor…
 
 
 Ah bal tadındaki sevda!
 İçimi dışımı tuttun!
 Kendimde geçtim  seni sevdikçe…
 Anlayamadım ben senin acılığını…
 Öyle doyumsuz,öyle  tatlıydın ki!
 Meğer tutan bir balmışsın…
 Düştükçe içime yok oldum  kendimde…
 Bırakmadın beni bana…
 Halsiz,mecalsiz kaldım bir başıma…
 Damarlarıma düşüşünle öyle bağlanmışım ki sana vazgeçemedim…
 Acıttın…
 Kanattın…
 Susturdun…
 Ama öyle tuttun ki beni kopamadım bir daha…
 
 Şimdi keskin bir mevsim dönüşümü yaşıyor bedenim…
 Bir yanım  sonbaharda kalmış,bir yanımsa hep kış…
 Bal içimde yeni yangınlar büyütse de  duygularım hep soğuk,hep karakış…
 Yok sevgili yok…
 Bu aciz beden  dayanmaz daha…
 Kafama yerleşen bu dayanılmaz sancılar sonumu hazırlamakta…
 Belki bu sözleri bir yazının uydurulmuş satırları gibi okuyorsun…
 Ama  öyle değil sevgili…
 Ne yazdıysam bunların hepsi aşkının bedeli…
 Değer mi  dediklerine bir cevap bu da belki…
 Benim sana olan sevdam;
 Senin için  basit,
 Herkes için değerli,
 Benim içinse;seni en az bu kadar sevdiğimin  çaresizliği…
 
 
 
				__________________ Eskidendi O . |