Tek Mesajı Görüntüle
Old 07-18-2007, 04:44 PM   #4
[FX][SOLDIER]
Bağımlı Üye
 
[FX][SOLDIER] Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: İst.
Mesajlar: 3,489
Teşekkür Etme: 22
Thanked 136 Times in 66 Posts
Üye No: 5863
İtibar Gücü: 2342
Rep Puanı : 20870
Rep Derecesi : [FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute[FX][SOLDIER] has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

KÜLTÜR KURAMLARI


Kültürü içten belirleme denemelerine, hemen daima bir global kültür kuramı yön verir. Çok sayıdaki kültür kuramlarını dört tip altında toplamak olanaklıdır:

1. Bütüncü/holistik kuramlar,
2. Felsefî antropoloji/kültür antropolojisi,
3. Kültür öğeleri kuramları,
4. Hermeneutik kuramlar.

I. BÜTÜNCÜ HOLİSTİK KÜLTÜR KURAMLARI:

Bütüncü/holistik kültür kuramlarının tipik örneği Hegel’in KÜLTÜR İDEALİZMİdir. Burada tüm kültürün tözsel taşıyıcısı olan bir tin'e (Geist) dayanılır ve kültür alanları ve kültürel gelişim basamakları tin'in kendini açıp gösterme alanları ve gelişim basamakları olarak gösterilir ve kültür bütünlüğünü garanti eden şey de zaten bu tin'den başka bir şey değildir. Hegel kendi sisteminde öznel tin, nesnel tin ve mutlak tin ayırımları yapmış ve sonuncusunu, yani mutlak tini, aynı zamanda "dünya tini" olarak adlandırmış ve "dünya tini"ni tekil ulus ve kültürlerin sonunda onda birleşecekleri en genel ve nihaî kültür durumu saymıştır.

Bu kültür idealizminin bir başka türüne (H. Rickert’in "KÜLTÜR DEĞERLERİ FELSEFESİ"nde rastlanır. Rickert'in öğretisine göre, değerler, bir bakıma Platon'un idealarına benzerler. Onlar insanların kendilerini benimseyip benimsememelerinden bağımsız olarak, kendi tümellik/evrensellikleri içinde "vardırlar". Bu değerler, insanlar tarafından benimsenip yaşama geçirilebildikleri oranda "geçerli" olurlar. Dolayısıyla onların yaşama geçirilmeleri insanca bir çabaya, bir edimselleştirmeye muhtaçtır.

Çok sayıdaki bu değerler üç grupta toplanırlar:

1. doğruluk/bilgi değerleri ("hakikat"), 2. ahlâksal değerler ("iyi"), 3. estetik değerler ("güzel"). Rickert'e göre "kültür", insanların her tarihsel dönemde bu değerlere yükledikleri ve kendi çağlarına veya dönemlerine, toplumlarına özgü kalan değişik anlamlar çerçevesinde gerçekleştirdikleri herşeydir. İnsanlar bu değerlerin mutlak anlamlarına hiçbir zaman ulaşamazlar. Olsa olsa kendi çağ, dönem ve toplumlarına özgü ve göreli kalan bir anlamı de facto mutlaklaştırırlar ve kendi kül- türlerini mutlaklaştırdıkları bu anlamlara göre kurup geliştirirler. Fakat tam da bu yüzden, yani değerlerin mutlak olamayıp da mutlak kabul edilmiş anlamlarının her dönemde değişmesi dolayısıyla, kültürler, nelik (mâhiyet) gereği hep tarihsellik ve tekillik gösterirler ve hiçbir zaman Hegel'in öngördüğü şekilde nihaî bir tamamlanmışlık noktasında birleşmezler. Rickert'e göre sosyal bilimlerin (Rickert'te: "kültür bilimleri") görevi, tek tek kültürleri, kendi tarihsellikleri ve tekillikleri içinde ve bu kültürleri belirleyen değerler altında tanımaya çalışmaktır. Bu nedenle sosyal bilimlerin yöntemi, genelleştirici doğa bilimlerinin aksine, tekilleştirici bireyselleştirici olmalıdır. Bu yüzden bir kültür felsefesi de, bugünün kendine özgü "evrensel değerler"i (bu demektir ki, bizatihi evrensel olmayıp evrensel olduğuna inanılan değerler) ışığında gerçekleştirilen bir kültür eleştirisinden başka bir şey olmaz.

Bütüncü/holistik kültür kuramları arasında, kültür idealizmine karşıt kuramlar olarak, KÜLTÜR POZİTİVİZMZİ ve KÜLTÜR MATERYALİZMİ adları altında toplanabilecek kuramlar yer alır.


KÜLTÜR POZİTİVİZMİ

Kültür pozitivizmi, empirik/pozitif bilim modelini sağlam ve sağın (eksakt) bilgi için tek dayanak sayan .A. Comte'a kadar dayanır.. Comte, kendi bilimler sisteminde, fizik, kimya, biyoloji gibi temel doğa bilimlerine dayanan bir "sosyoloji" öneriyordu ve bu ``sosyoloji"nin kültürü doğa yasaları temelinde ve fizik , kimya ve biyolojinin verilerine bağlı olarak açıklamasını istiyordu. Pozitivistler kültürü, Comte'dan beri hep bir canlılık (vitalite) öğretisi, bir biyolojik kuram desteğinde açıklamak istemişlerdir. Örneğin H. Taine, sosyal bilimlerin görevini, "toplumları, tıpkı bir böceğin evrimini incelercesine ele almak" olarak koymuştur.

Pozitivizmin Darwinci versiyonunda H. Spencer, kültürü, tamamen insanın biyolojik çevresiyle bağıntılı olarak ele almıştır. Durkheim, kültürü, insanın doğal koşullarını zorlamasıyla toplumsallaşmaya geçtiği aşamadan itibaren ortaya çıkan kollektiflikler alanı olarak görmüştür. 20. yüzyılda bu gruba, özellikle Anglosakson ülkelerinde yaygın olan sosyolojik/etnolojik kültür kuramları da girer (Parsons vd.). Anglosakson dünyasında kültürü ekonomik/teknik tabandan hareketle açıkla- ma denemeleri, bugün de (yüzyılımızın ilk yarısına oranla oldukça azalmış olmakla birlikte) yaygındır. Burada daha önce değindiğimiz uygarlık-kültür ayırımının açık veya örtük bir hâlde kendini hep gösterdiği görülür.


KÜLTÜR MATERYALİZMİ

D'Holbach, Helvetius gibi filozoflara geri götürebilirse de, bu terimle bugün genellikle Marksist kültür kuramının kastedildiği görülmektedir. Marksizmle pozitivizmi birleştiren bir nokta, her ikisinde de, örtük veya açık, uygarlık-kültür ayırımının içerilmiş olmasıdır. Marksizmde kültür, kendi maddî temellerine indirgenir ve maddî temellerden hareketle açıklanmak istenir. Maddî temel ekonomidir ve maddî/ekonomik ilişkiler ve bu ilişkilerdeki diyalektik, kültürün belirleyici ve taşıyıcı tabanıdır.>b> Altyapı olarak üretim ilişkilerindeki (sınıflar arası ilişkiler) ve üretim güçlerindeki (iş aygıtları, makineler vb.) değişmeler, kültürel değişmelerin de belirleyici- sidir ve her egemen sınıf, kendi ideolojisine uygun bir kültürel üstyapı yaratır.
Marksizmdeki bu alt yapı-üstyapı ilişkisinin, uygarlık-kültür ilişkisini çağrıştırdığı açıktır.

Kültür idealizmi ile kültür pozitivizmi/materyalizmi arasında yer alan bütüncü/holistik kuramlar da vardır. Bunların bir kısmında materyalist/pozitivist yön, bir kısmında ise idealist yön daha ağır basar.

Steintahl'in "kültür ruhu öğretisi",

Lamprecht'in kültürü maddî etkenlerin göreli olarak bağımsız bir rezonans alanı sayan kuramı,

Freud'un kültürü bir yüceltme (süblimasyon) ediminin ürünü sayan kuramı, materyalist/pozitivist yönü ağır basan kuramlar arasındadır.

Bunlara Spengler'in kültürü canlı organizmalar olarak gören kuramı da eklenebilir.

Alman İdealizminden ve romantizmden izler taşıyan yaşama felsefesi (Dilthey), kültürü bir organik yaşama biçimi saymakla materyalist/pozitivist bir yön içerirse de, kültürde belirleyici ve ağırlıklı yönün tinsellik olduğunu, kültürün doğadan özerkleşmiş bir "tinsel yaşama" alanı olarak görülmesi gerektiğini vurgular.
[FX][SOLDIER] çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla