Tek Mesajı Görüntüle
Old 07-18-2007, 07:24 PM   #29
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12100
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ali Sami Yen ve Galatasaray'da futbol

Ali Sami Yen, 1886 yılında İstanbul'da doğdu. İlk Türk romanı sayılan Taaşşuk-u Talat ve Fitnat başta olmak üzere bir çok edebiyat ve dilbilgisi eserinin yazarı Şemsettin Sami'nin oğluydu. Şemsettin Sami Askeri Teftiş Komisyonu'nda başkanlık yaptığı sıralarda, 1896 yılında Abdülhamit tarafından "ikamete memur" edildi. Şemsettin Sami bu olay üzerine Erenköy'deki köşküne çekilip kendini eski Türk yapıtlarını incelemeye adadı. Aynı yıllarda, oğlu Ali Sami de köşkün bahçesinde yaşıtlarından farklı bir takım oyunlar oynamaktaydı. Ali Sami Yen o yılları 1929'da yazdığı anılarında şöyle anlatıyor: "Çocukluğumda kişisel idmanlara hevesim vardı. Erenköy'deki bahçemizde halka, trapez ve diğerlerini içeren bir espaliye ile bir tramplen yaptırmıştım. Kürek çeker, çok yüzer, bisiklete binerdim. O zamanlardaki arkadaşlarımızla bu
hareketlerle eğlenmeyi amaçlar, biraz da pazılarımızın kabarmasından, göğsümüzün genişlemesinden zevklenirdik. Birbirimize karşı övünmelerimiz dışında spor konusunda bilinçsizdik. İdmancılıkta bugün aradığımız eğitsel ve toplumsal hedeflerden tamamen habersizdik".

Galatasaray Spor Kulübü'nün bir numaralı kurucu üyeliğinden ve Galatasaray'da futbolun doğmasına neden olmanın yanında, Türk futbolunun ilk futbolcularından olarak, uzun yıllar hakemlik yaparak, Türkiye'deki ilk spor örgütü olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı'nın kurulmasında büyük rol oynayarak, spora hizmet etti. Ali Sami Yen çocukluğundan bahsederken, babasının kendisini Beyoğlu Fransız Tiyatrosu'na ***ürdüğünden bahseder. Ali Sami, tiyatroda gördüğü cambazlardan ve onların yaptığı akrobatik hareketlerden etkilenerek bir takım jimnastik hareketlerini taklitle spora başlamıştı. 1902 yılında ikinci sınıftan Mektebi Sultani'ye girdiğinde edindiği arkadaş çevresine de bu merakını aşılar. "Mektepteki ilk arkadaşlarım Dr. Aziz Fikret ile kardeşi Daniş (sonradan İstanbul Sanayi Müdürü) ile bisiklete binme
merakımız vardı. Bu spor münasebetiyle Tahsin Nahid ve Muvaffak Menemenci'yi tanıdım. Biri mukavemette, diğeri de süratte zamanın en ileri bisikletçileriydiler.1904'de ilk kez amcazadem Suphi'nin teşvikiyle Moda çayırında İngilizlerin yaptığı bir futbol maçını seyrettim. Aynı oyunu mektepte tatbike çalıştım. Galatasaray'a ilk topu 425 Bedri, Frerler Mektebi'nden getirmişti. Topla oynama yalnız, duvara ve havaya vurmadan ibaretti. Okulun boyunu aştırabilenler büyük tezahürat alırdı."

Sporun bir çok branşının Türkiye'de ilk uygulandığı çatı olan Galatasaray'da yüzyılın ilk yıllarında bugün anladığımız anlamda pek sportif faaliyet yoktu. Spor desteklenen değil, tam aksine pek hoş karşılanmayan bir uğraştı. Hatta Ali Sami ve arkadaşlarından önceki yıllarda futbol oynamaya kalkışan birkaç öğrencinin tutuklandığı, o zamanın Emniyet Bakanı konumundaki Zaptiye Nazırı'nın önüne çıkartılıp, sorgulandıkları ve bu sporun yasak kabul edildiği de çocuklar arasında anlatılan, bilinen bir olaydı. Buna rağmen Ali Sami, Reşat Danyel, Tatar Süleyman ve Şevki adlı arkadaşlarıyla birlikte ilk futbol takımını kurdu. Ne var ki bu takım maç yapacak bir rakip bulamadan dağıldı. Aynı yıllarda Galatasaray öğrencileri arasında jimnastiğe doğru güçlü bir eğilimin başladığı ve Ali Sami'nin bu yıllarda onlardan da etkilendiği görülüyor. "O zamanlar her yerde güce ve güçten doğan güzelliğe karşı büyük bir sevgi başlamıştı. Bu eğilimi bir daha hiç bir zaman, hiç bir zaman, mektepte o yıllarda tanık olduğum kadar hissetmedim. Mektebin jimnastik ve kuvvet yıldızlarına yakından bakmaya utanır, koridorlardan geçerken kendimizi göstermeden, gıpta dolu bakışlarla, uzun uzun onları seyrederdik. Bunlar ikiye ayrılırdı. Yeni yetişen ve nispeten küçük sınıflarda olan, daha çevik ve ince yapılı idmancılar ve üst sınıflardaki, kıdemli, daha seçkin bir mevki sahibi idmancılar. Biz önce onların serüvenlerini dinledik. Sonraları tanıdık. İşte Tatar Süleyman. Uzun boylu, kösele gibi vücutlu, daima dişlerini sıkıyormuş gibi çene kemikleri geniş, azimli ve güçlü, çok canlı görünümlü bir yüz. Yanındaki de Milo. Ellerini şakaklarına koymuş ders çalışıyorlar. Kuvveti bırakıp ta zihinlerini yormaktan acı çektikleri belli. Yumruklarını sıkmışlar, elbiselerinin altından pazıları seçiliyor. İşte, Rana, Bekri, Nasip... Bunların isimlerini birer birer sanki mitolojik kişilermiş gibi kendilerini görmeden ezberledik ve sonra cücelerin devlere baktığı gibi onları seyrettik
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla